-
Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
21 Şubat 2008 tarihli Cumhuriyet Gaztesi'nde emekli general Doğu Silahçıoğlu tarafından yazılan bir yazıda, İsitklal Marşı'mızın sözlerini yazan Mehmet Akif üzerinden İstiklal Marşı'nın sözleri eleştirilmiştir.
Bu yazıda;
"Bugün coşku içinde okuduğumuz “İstiklal Marşı” mızın, 10 kıtalık tüm metninde “Hakk”, “ezan”, “cennet”, “iman” gibi sözcükleri ustalıkla yerleştirmiş, ama bir tek “Türk” sözcüğü için yer bulamamış..."
denilmekte ve yazı bu minval üzre devam etmektedir.
Ulusalcı bir gaztede ulusalcu bir emekli askerin ulusal marşımız konusundaki bu eleştirisi bana ilginç geldi ve ulusalcı arkadaşların bu konudaki görüşlerini merak etmeye başladım.
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Üstadım yine bir gülermisin ağlarmısın durumu ile karşı karşıyayız.
Bağımsız, laik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetimizin bütün değerlerini vurgulayan İstiklâl Marşımızı anlayamamış bir emekli generala ve onun gibi düşünenlerin haline ancak ağlanır.
Bu eleştiriyi yaparken, İstiklâl Marşı yarışması sonuçlarını değerlendiren komisyon ve Marşımızı kabul eden meclisimiz ve Meclis Başkanı olan Büyük Önder Atatürk Bağımsız, laik ve sosyal hukuk devletini ifade eden bir marşı iyi seçemediler mi yani, Türk kimliğini gözardı mı ettiler, bu sayın generalimiz aslında Atatürkçülük ve ulusalcılık adına eleştiri yaparken kimi ve neyi eleştirdiğini bilmiyor sanıyorum onun için o halde olan kişiye ancak gülünür.
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Bu da bir başka D. Silahçıoğlu yazısıdır. Abbas Bey, Silahçıoğlu'nun alıntı yaptığı yazısının tamamını eklerse manşete taşınanın ne derece doğru olduğunu ve bununla birlikte yazının ana fikrinin de ne olduğunu daha açık anlarız.
Türkler ve Avrupalılar !..
Tarihsel süreç içinde, Türklerle Avrupalılar arasındaki ilişkilerde, karar veren taraf hep Avrupalılar oldu!.. Türkler, Avrupa'nın ne içinde ne de dışında tutuldu!..
Kıta Avrupası'nda sosyal yaşam, beş bin yıl önce başladı. Ve beş bin yıl, Avrupa'da savaş hiç eksik olmadı. Önce bu kıtanın kavimleri, kendi aralarında mücadele ettiler. Sonra kıta dışından gelenler oldu. İlk yabancılar "Persler" di. Milattan 500 yıl önce Avrupa'ya girdiler. Onlardan bin yıl sonra "Türkler" bu topraklarda göründü... 437'de "Attila" , Batı Hun Devleti'nin sınırlarını Urallar'dan Ren Nehri'ne taşıdı... 568'de Macaristan "Avarlar" ın, 650'de Don Havzası "Hazarlar" ın yurdu oldu... 1241'de "Moğollar" Avrupa'ya girdi ve "Cengiz Han" 'ın savaşçıları Adriyatik'e ulaştılar... 1356'da "Osmanlılar" Rumeli'ye geçti. 1529'da Türk süvarileri Viyana'ya dayandılar...
İngilizler, Fransızlar, Almanlar ve Ruslardan sonra, Avrupa'daki nüfuz mücadelesine "Türkler" de katıldılar.
Avrupa'da arayışlar
1648'de imzalanan "Vestfalya Antlaşması" , Avrupa'da 150 yıl süren bir denge tesis etti. Ne var ki 1804'te "Napolyon" sahneye çıktı; 11 yılda tüm Avrupa'ya egemen oldu. 1815'te yenilince, Avrupa'da barış arayanlar "Viyana Kongresi" ni topladılar. Bir araya gelen Avrupa devletleri, ulus, kültür ve din özelliklerini dikkate almadan yeni sınırlar çizdiler ve kendilerine göre bir denge tesis ettiler. Çizilen sınırlar "1830-1848 Avrupa İhtilalleri" nin nedenini oluşturdu!.. Ulusların devlet olma mücadelesi, Avrupa'da yeni devletler ortaya çıkardı... "Osmanlı İmparatorluğu" Avrupa'da tutunmanın yollarını ararken; Balkanlar'da bağımsızlık isteyen ulusların sayısı giderek artıyordu... 1856 da, "Kırım Harbi" sonrasında imzalanan "Paris Antlaşması" ile Osmanlı İmparatorluğu "Avrupa Konseri" -konsey değil- üyesi oldu. Fransızları yenen "Almanlar" , 1871'de "Alman Birliği" ni gerçekleştirdiler. Ortaya çıkan bu güçlü devlet, Avrupa dengesini yeniden altüst etti... Almanya'nın önlenemeyen ekonomik yükselişi, "İngiltere" , "Fransa" ve "Rusya" yı nüfuz mücadelesinde zora sokuyordu. Almanya ise Ortadoğu'ya sarkmanın ve oradan dünyaya yayılmanın hesaplarını yapıyordu. Alman subayları Berlin'den Bağdat'a uzanan bir mihverden sıkça söz etmeye başlamışlardı!..
Bu sırada, sedyedeki "Hasta Adam" kan kaybediyordu! Ve nihayet korkulan oldu... 28 Haziran 1914'te "Saraybosna" da kıyamet koptu...
"Türkler" in de cephelerden cephelere koştuğu ve bir nesil tükettiği I. Dünya Savaşı'yla, Avrupa'nın siyasî dengesi yeniden altüst oldu... 15 milyondan fazla insan yaşamını yitirdi...
Haziran 1919'da imzalanan "Versailles Antlaşması" yla, mağlup Almanya nefes alamaz duruma sokuldu. Böylece 20 yıl sonra başlayacak II. Dünya Savaşı'nın temelleri atılmış oldu... Yapılan diğer antlaşmalarla (St. Germain, Trianon, Neully, Sevres) "Avrupa Haritası" yeniden çizildi... Ve Osmanlı Devleti Avrupa'dan çekildi...
Savaşın acılarını yaşayanlar, barışı sürekli kılmak için 1919'da "Cemiyet-i Akvam" ı topladılar... Türk ulusunu ardına takmış olan "Atatürk" , Sevr'i tanımadı. Osmanlı'nın elde kalan son toprakları üzerinde, 1923'te "Türkiye Cumhuriyeti" ni yarattı...
II. Dünya Savaşı
"1929 Ekonomik krizi" tüm dünyayı sarstı... 1933'te "Hitler" sahneye çıktı... Dediklerine bakılırsa; savaş anlamsızdı, yararsızdı, korkunçtu ve insanlık dışıydı. Ama 5 yıl geçmeden Ren Bölgesi'ni ve Sudetleri işgal etti, Avusturya'yı ilhak etti... 1 Eylül 1939'da "Polonya" ya taarruz eden Almanlar; "Yıldırım Harbi" stratejisiyle tüm Avrupa'ya yayıldılar. Ve bir sabah, 21 Haziran 1941'de, 3 milyondan fazla askerden oluşan, 146 tümenlik Alman Orduları Rusya'yı istilaya başladı... Savaş Avrupa'dan Afrika'ya, oradan Asya'ya, Pasifik'e, Atlas Okyanusu'na uzandı...
Nisan 1945'te "Birleşmiş Milletler Antlaşması" imzalandı. Antlaşmanın amacı savaşı ortadan kaldırmaktı... Mayıs 1945'te Avrupa'da "Almanlar" , Ağustos 1945'te Uzakdoğu'da "Japonlar" teslim oldular... Avrupalıların ifadesiyle "Cengiz Han'dan bile kötü adam" Hitler, 50 milyondan fazla insanın ölümüne neden olmuştu... Savaş bitmişti. Ancak çok geçmeden, barışı yaşatmanın savaş kazanmaktan daha güç olduğu anlaşıldı... "Sovyetler Birliği" ve "Amerika Birleşik Devletleri" , dünya siyasetine egemen oldular. Dünya, bu iki devletin çevresinde gruplaşan iki ayrı blokla, yansız kalmaya çalışan devletlerin oluşturduğu bir "Üçüncü Blok" haline geldi...
Soğuk Savaş
Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa'da, 1 milyon km2'lik bir alanda, 90 milyon nüfuslu bir "Peyk Devletleri Grubu" yaratmıştı. Tehdit büyüyordu. "Soğuk Savaş" başlamıştı... Avrupa'nın özgür ülkeleri için tek yol birleşmekti... "Kıta Avrupası" nda Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa'yı Sovyet tehdidiyle baş başa bırakamazdı! 4 Nisan 1949'da Washington'da "Kuzey Atlantik Antlaşması (NATO)" imzalandı. Antlaşma; ABD ve Avrupa ülkeleri arasında siyasi, ekonomik ve askeri alanda işbirliğini öngörüyordu... 1952'de antlaşmaya Türkiye de taraf oldu. 1955'te Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku ülkeleri, NATO'nun karşısında "Varşova Paktı" nı kurdular... 1957'de Kömür ve Çelik Birliği, "Avrupa Ekonomik Topluluğu" na (AET) dönüştü. 1963'te Türkiye AET'ye üye oldu. 1989'da iki Almanya birleşti. 1990'da, özgür ve bütün Avrupa'yı hedef alan "Paris Senedi" imzalandı. Avrupa'da bir "Yumuşama ve İşbirliği" ortamı yaratıldı. 1991 de "Sovyetler Birliği" parçalandı ve Maastricht'te, Avrupa'nın siyasal birliğini amaçlayan "Avrupa Birliği (AB) Antlaşması" imzalandı. "1999 Helsinki Zirvesi" sonrasında Türkiye AB'ye aday oldu. 2005'te üyelik müzakereleri başladı. Türkiye için giriş kapısı aralanmıştı. Ne var ki, Aralık 2006'da müzakereler kısmen askıya alındı. Bu aşamada ileri sürülen gerekçe Kıbrıs'tı. Birlik, "Kıbrıs Rum Yönetimi" nin, "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak tanınması anlamına gelecek bir hareket tarzını -Türkiye'nin limanlarını ve havaalanlarını GKRY'ye açmasını- dayatmaktaydı! Avrupalılar Türklerin karşısına yine tavırla çıkmışlardı. Uzun bir geçmişi olan Türkiye-Avrupa ilişkilerinde yeni bir dönem başladı.
Gelinen nokta
Tarihsel süreç içinde, Türklerle Avrupalılar arasındaki ilişkilerde karar veren taraf hep Avrupalılar oldu!..
Türkler, Avrupa'nın ne içinde ne de dışında tutuldu!..
Taraflar bugün yine bir karar noktasındalar!..
Avrupa her zamanki gibi Türklere yine mesafeli durmakta!..
Türkiye ise ulusal hak ve çıkarlarını savunan bir ülke olmaktan çok uzakta!..
Ve Avrupalıların belirlediği sınırlar içinde kendine yine yer aramakta!..
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Her gün kendi kefenimizi dokuyoruz
22/2/2008 - Ümmetçiler ve Milliyetçiler!..
Türkiye'de "milliyetçilik" ; sonunda Türk ulusunu kendi yurdunda dinsel bir topluluğa dönüştürme amacı güden "ümmetçilik" tuzağına düştü!.. Milliyetçi olduklarını söyleyenler öngörüsüz değerlendirmelerle son dönemde Türkiye'yi üç kez zora soktular!.. 57'nci hükümeti sonlandıran ve Türkiye'yi "siyasal İslam" iktidarına mahkûm eden bu dar görüşlülük; 2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminde de egemen oldu!.. Son adımda ise Türk ulusunu ortaçağ karanlığına götüren toplumsal bir ayrışmanın zeminini oluşturdu!.. Tarihin gerçekleri unutuldu!..
Çarpıtılmış tarih
Türkler Arapların putlara taptığı dönemde Orta Asya'da, Tanrı bilincinde Şaman inancında yaşamaktaydılar!.. İslamiyetin yayılma süreci başında (MS. 632) Arap ordularının saldırısıyla karşı karşıya kaldılar. Yüz yılı aşkın bir mücadele sonunda bölge tümüyle Arapların istilasına uğradı!.. Türkler teslim oldular (MS. 751)!.. Arap tarihçi İbn-i Dahak vahşeti şöyle anlatıyordu: "Katledilmeyen çocuk, ırzına geçilmeyen kadın kalmamıştı!.. Türkler diri diri yakılmıştı!.."
Ne acıdır ki, tarihin bu en büyük "Türk soykırımı" sistemli çabalarla unutturuldu!.. Kılıçla katledilen Türklerin İslamı gönüllü olarak kabul ettikleri yalanı uyduruldu!.. Sonradan bu gerçeği ifade eden "milliyetçiler" de "ümmetçiler" tarafından susturuldu!..
Yok edilen kimlik
Türkler çokuluslu Osmanlı İmparatorluğu döneminde yönetim kademelerinden uzaklaştırıldı!.. "Türk kimliği" yıkıma uğratıldı!.. Tüm coğrafyada Türkler; "etrak-ı bi idrak" yani "aptal Türk" olarak anılmaya başlandı!.. İmparatorluk topraklarında diğer uluslar, kimliklerini koruyarak yaşarlarken Türkler, İslamiyetin ulusçuluğu reddeden, ümmetçiliği esas alan anlayışı içinde kimliklerinden arındırıldılar!.. "Türk'üm" diyemedikleri için, yalnızca "Müslümanım" demek zorunda kaldılar!..
I. Dünya Savaşı'nda Filistin cephesinde, ihtiyat zabiti olarak görev yapan Falih Rıfkı Atay, "Zeytin Dağı" adlı eserinde şöyle diyordu: "Suriye, Filistin ve Hicaz'da, 'Türk müsünüz' sorusunun birçok defalar cevabı 'estağfurullah'dı!.."
Zaten Osmanlı hanedan mensupları da kendilerini "Türk" görmüyorlardı!.. Prof. Dr. Bozkurt Güvenç' in belirlemesiyle; "Türk Osmanlı idi ama, Osmanlı Türk değildi!.."
Ulus milliyetçiliği
"Türkiye Cumhuriyeti" kurulduğunda Atatürk , yeni devleti kuran halkı "Türk ulusu" olarak tanımladı!.. Ona bir ulusal kimlik kazandırdı. "Yurtseverlik" temelinde "ulus bilinci" geliştirmek için, eylem ve söylemlerinde Türk ulusunu yüceltti!..
Atatürk bugün kimilerinin "ecdat" olarak gördüğü ve "laf söyletmem" dediği Osmanoğulları'nın Türklükle ilişkisini şöyle açıklıyordu:
"Anadolu-Rumeli insanı, elbette bizim insanımızdır. Bizler o insanların devamıyız. Ama bizim atamız Osmanlı Hanedanı değil!.. Biz hanedan soylu değiliz!.."
"Osmanoğulları 600 yıldan beri zorla Türk ulusunun egemenlik ve saltanatına el koymuşlardır. Şimdi de Türk ulusu, bu saldırılara artık yeter diyerek, ayaklanarak egemenlik ve saltanatını doğrudan kendi eline almış bulunuyor!.."
Soy milliyetçiliği
II. Dünya Savaşı yıllarında (1939-1945) Türkiye'de, "ulus milliyetçiliği" dışında, yeni bir milliyetçilik anlayışı gelişti. Bu anlayış 1900'lü yılların başlarında ortaya çıkan, Orta Asya kaynaklı "Türkçü-Turancı" milliyetçilik anlayışıydı!.. Başka ulusların, özellikle de Çinliler ve Rusların egemenliği altında yaşayan Türklerin özgürlüğünü ve birlikteliğini savunuyordu. Savaştan Almanların galip çıkması halinde Sovyet yönetimindeki bütün Türklerin özgürlüğe kavuşacağını öngörüyordu!.. Ama umulan olmadı!..
Savaş sonrasında Türkiye demokrasiye geçti!.. Yeni dönemde güç kazanan karşıdevrim; ideolojik zemin arayışına girişti!.. Altyapı oluşturmak üzere dine yöneldi!.. Türkiye Sovyet tehdidine karşı NATO'ya ve Müslüman ülkelerin oluşturduğu "yeşil kuşak" içine sokuldu!..
Türk-İslam sentezi milliyetçiliği
"Komünizm" karşıtlığı,Türkiye'de önce "milliyetçi-mukaddesatçı" ideolojiyi; sonra da "Türk-İslam Sentezi" ni doğurdu!.. Bu sentez doğası gereği birlikteliği mümkün olmayan iki öğretinin alaşımıydı!.. Ulus kimliğini reddeden "ümmetçilik" le bu kimliği savunan "milliyetçilik" yapay bir beraberlik içine sokuldu!.. Aslında yapılan, iki öğretinin birbirinden ayrılmaz olduğunu beyinlere çivileme amacını güdüyordu!.. Ardında ise "ulusal kimlik bilinci" ni yok etmeye kararlı güçler duruyordu!..
"Milliyetçiler", "Türk- İslam Sentezi" nin kendilerini yok edecek bir tuzak olduğunu yıllar yılı fark edemediler!.. "Ümmetçiler" in Arap milliyetçiliğine hizmet eden, İslam şeriatçıları olduklarını göremediler!.. Ulusal kimliği (Türk kimliğini) kabullenmeyen ümmetçilerin karşısında direnç gösteremediler!.. Ve ümmetçiler, milliyetçilerin sırtında yol katederek bugünlere geldiler!..
ABD dayatması
Sovyetler sonrasında (1991) dünya egemenliği amaçlayan ABD, Ortadoğu ülkelerinde "ulusal kimlik bilinci" ni yok etmeye yöneldi!.. Yeni bir proje üretti!.. "Büyük Ortadoğu" adı verilen geniş bir coğrafyada yeni bir İslam anlayışı -"ılımlı İslam"- geliştirdi!.. Model olarak da Türkiye'yi seçti!..
Sonuçta Türkiye'de "ulusal kimlik bilinci" nden arındırılmış yeni nesillerin yetiştirilmesi için yeni olanaklar yaratıldı!.. Dinsel kuralların geçerli olduğu bir yaşam tarzı topluma dayatıldı. Bu yolda ümmetçilere en büyük desteği de milliyetçiler sağladı!..
Aslında iki grup arasında derin bir anlayış farkı vardı. Bu fark "Türk milliyetçisi" Nihal Atsız' la, "şeriat ümmetçisi" Mehmet Akif' in düşünce yapısındaki fark kadardı!.. Bugün coşku içinde okuduğumuz "İstiklal Marşı" mızın, 10 kıtalık tüm metnine "Hakk", "ezan", "cennet", "iman" gibi sözcükleri ustalıkla yerleştirmiş, ama bir tek "Türk" sözcüğü için yer bulamamış ümmetçi Mehmet Akif'in yeni ardılları, onun; "Türk Arapsız yaşayamaz. Kim ki 'yaşar' der delidir!.. Arabın Türk ise, hem sağ gözü hem sağ elidir!.." dizelerinde belirttiği yoldan giderlerken, beraberlerindeki "milliyetçiler" gerçekleri göremediler!.. Vasiyetinde (4 Mayıs 1941) Arapları "yeni düşman" , Amerikalıları "yarınki düşman" olarak niteleyen Türk milliyetçisi Nihal Atsız'ın yolunu terk ettiler!.. "Ulusçuluk güden, ulusu için savaşan ve ölen bizden değildir" diyen ümmetçilerin peşine düştüler!..
Gelinen nokta
Ümmetçilerin Türklere bakış açısını ortaya koyan İslam önderlerinin bir söylemi çok anlamlıdır: "O insanlar ki tepsi gibi düz yüzlü, elmacık kemikleri çıkık, burunları basık, gözleri çekiktirler (Türkler); onlar yeryüzünden yok edilmedikçe İslam sâlâh bulmayacaktır!.."
Bugünün dünyasında bunun bir yolu kalmıştır. O da Türklerin Araplaştırılmasıdır!..
Türk-İslam sentezi milliyetçileri; bugün "Ya Allah bismillah Allahü'ekber" diye peşlerinden koştukları ümmetçilerin, gün gelecek kendilerine "Ben Türk'üm" dedirtmeyeceklerini anladıkları an, iş işten çoktan geçmiş olacaktır!.. Unutulmamalıdır ki, ümmetçiler için yalnızca bir değer vardır; o da "İslam" dır!.. Bunu "milliyetçiler" akıllarından hiç çıkarmamalıdır!..
O.DOĞU SİLAHÇIOĞLU
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Bu yazının amacı ne? Kimileri ;yıllarca Türk-kürt ayrımı yapıp yapay gündem oluşturmuş tek yürek olması gereken milletimizi birbirine düşürme gayreti gütmüş bunda da azımsanmayacak derecede başarılı olmuşlardır.
Şimdilerde ise;bunun yanında Türk-arap düşmanlığı yaratılmak mı isteniyor? Her halükarda bir taraf Türk olmak üzere karşı tarafa yeni bir saf getirilmek isteniyor.Bu oyunlar artık baydı.Bu kadarı yeter.Türkler-araplar-kürtler.vs yıllarca birlikte yaşadı ,bunların arasına nifak tohumları ekmeyin,serpmeyin rahat bırakın artık.
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Hiç bir ırka düşman değiliz ama bize düşmanca tavır alanlara da sessiz kalamayız. Sn. mistrall, yazıda bahsedilenler Arap kökenli vatandaşlarımız değildir. Yazıda bahsedilen aşağıdaki zihniyet ve hangi ulustan olursa olsun o zihniyetin temsilcileridir.
Selamlar,
Ecyad Kalesi'ni yıkan ve Kábe'deki Türk revaklarını da yıkmaya hazırlanan Kral Fahd, Kábe'nin Suudi kimliğine bürüneceğini zannederken yanılıyor.
Mekke'de, bütün Türk yapılarından çok daha önemli olan bir başka Türk eseri hálá dimdik ayakta: Kábe'nin kendisi... Bugünkü Kábe, Hazreti İbrahim zamanından gelen yapı değildir. bizden kalmadır, 1612'de temelinden çatısına kadar yenilenmiştir ve yenilemeyi Sultanahmed Camii'nin de mimarı olan Mehmed Ağa yapmıştır. Dolayısıyla, Fahd'ın kutsal topraklardaki Türk izlerini silebilmek için, Kábe'yi de yıkması şarttır..
Kral Fahd, Taliban'ın verdiği ilhamla Ecyad Kalesi'ni yerle bir etti. Sırada şimdi Kabe'yi çevreleyen Türk Revakları geliyor. Sultan Abdüláziz ve Abdülhamid zamanında kutsal toprakları güzelleştirmek ve oralarda bizden bir iz bırakmak maksadıyla fakir Türk insanının nafakasından kesilen paralarla inşa ettirilen güzelim revaklar yakında buldozerlere havale edilecek.
Fahd bu işi de becerdikten sonra Kábe'ye Suudi kimliği verme operasyonunu tamamladığını zannedecek ama kazın ayağı hiç de öyle olmayacak; zira Mekke'de yıkılan Ecyad Kalesi'ndende, yıkılacak olan revaklardan da önemli ama onlar kadar bizim olan bir başka Türk eseri var: Kábe'nin kendisi...
Çoğumuz bilmeyiz, hatta belki Kral Fahd bile farkında değildir ama, altın işlemeli kalın siyah örtünün altındaki Kábe bundan binlerce sene öncesinden, Hazreti İbrahim zamanından gelen eski orijinal bina değildir. 17. asırdan kalmadır, 1612'de, Birinci Ahmed'in saltanatında, temelinden çatısına kadar yenilenmiştir, bu yenileme işi Türk mimar ve ustalarının eseridir ve planları çizip uygulayan kişi de Sultanahmed Camii'nin mimarı olan Mehmed Ağa'dır.
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Sayın Gür;
Ben aslında Doğu Silahçıoğlu'nun yazısındaki üstü kapalı da olsa İstiklal Marşı'nın sözlerine yönelik eleştiri için ulusalcı arkadaşların görüşünü merak etmiştim. Bu konuyu da bunun için açtım. Ama gördüğüm kadarı ile sorduğumuz sorudan çok konunun çevresinde dolaşarak başka yönlere doğru kaydırıldı konu..
Sağolsun, Nuran Hanım yazının tam metnini alıntılamış. Yazının tam metnini incelediğimizde de bazı doğrularla birlikte bir hayli yanlışlığı da içerdiği de gözlenmektedir.
Şunu unutmamak gerekir ki; Mehmet Akif de Nihal Atsız da; Nazım Hikmet kadar bu memleketin evladı yazar ve şairlerdir. Farklı görüşlerde olmaları bunları dışlamamızı gerektirmez. Her üçünü de okumuş biri olarak her üçünden de yararlandığımı rahatlıkla söyleyebilirim, ama her üçünün de katılmadığım görüşleri de var.
Örneğin Doğu Silahçıoğlu'nun yazısında Nihat Atsız'dan aldığı "Arapları yeni düşman, Amerikalıları yarınki düşman" şeklindeki görüş, o kadarla sınırlı değil. Oğluna yazdığı bir mektuptan alınan bu ifadelerin bulunduğu metni tam olarak görürseniz buram buram ırkçılık koktuğunu, aklı başında bir adamaın kabul edebileceği bir metin olmadığını anlarsınız. Ama Doğu Silahçıoğlu, bu ırkçı metinden işine gelen tarafları alarak Mehmet Akif aleyhine bir söylem geliştirmiş. Doğu Silahçıoğlu'nun Nihal Atsız'dan bula bula bu ırkçı metni bulduğu, bunun üzerine atladığı anlaşılıyor. Oysa Atsız'ın Türk tarihi ile ilgili oldukça ilginç ve güzel makaleleri var. Mehmet Akif'i kötüleyeceğim diye ırkçı metinlerden medet uman Doğu Silahçıoğlu'nu onaylamam mümkün değil.
Kaldı ki, İstiklal Marşı'ndaki dinsel içerikli sözcüklerden rahatsız olduğu görülen Doğu Silahçıoğlu'nun aynı marş içerisinde "KAHRAMAN IRKIMIZ" sözlerinin de geçtiğinden haberi yok galiba... Ya da İstiklal Marşımız içerisindeki "KAHRAMAN IRKIMIZ" sözlerinden Türk ırkını değil de Arap ırkını mı kastettiğini zannediyor.
Şunu da unutmamak gerekir ki, Mehmet Akif köken olarak Arnavuttur ama kültürel olarak Türktür. İşte milliyetçiliği, ırk milliyetçiliği olarak değil de kültür milliyetçiliği olarak anlamak gerektiği buradan da anlaşılıyor.
Selamlar.
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Abbas Bey,
Nihal Atsız su katılmamış bir ırkçıydı. Bir kafatasçıydı, oğlu Yağmur Atsız , yarı şaka yarı ciddi babasının bu kafatasçılığını bir yazısında anlatmıştı. Gerçekten de safkan Türk mü olduğunu merak edenler evine akın eder ve O da elinde mezura ile gelenlerin kafa ölçülerini alır ve ne derece Türk olduklarını söylermiş.:deli:
Mehmet Akif'in babasının Arnavut olduğunu söylerken, annesinin Buhara'lı olduğundan bahsetmemişsiniz. Mehmet Akif esasen bir din bilgini değildir. Babasının medrese hocası olması nedeniyle bazı dini bilgilere vakıftır. Arapça, Farsça bilmesi dini konularda araştırma yapabilmesine imkan vermiştir ancak bunlar yeterli de değildir. Zaten Kuran-ı Kerim'i Türkçe'ye çevirmeye bir hayli uğraştıktan sonra beceremeyip, bu işten vazgeçmiştir. Ancak ümmetçi olduğu ve İslam Birliği'ni savunduğu su götürmez bir gerçektir. Bu düşünceleri savunurken ne ümmetçilere ne de diğerlerine yaranabilmiştir. Tevfik Fikret'le ters düşerken, diğer yandan II.Abdülhamit'e de eleştiri getirebilen, bugünkü MİT'in eski adı olan Teşkilat-ı Mahsusa'da da görev yapmış ilginç bir şahsiyettir. Zaten memlekette de huzur bulamamış ve ömrünün son yıllarını Mısır'da geçirmiştir.
Yalnız sanırım Doğu Silahçıoğlu'nun yazısını tam olarak okumamış veya orada verilmek istenen anafikiri tam olarak kavrayamamışsınız. Doğu Silahçıoğlu "Nihal Atsız iyidir, Mehmet Akif kötüdür demiyor." Aksine al birini vur ötekine diyor ve bugün gelinen noktada Türk-İslam sentezi milliyetçilerine siz kardeş değilsiniz diyor. Skandal...:o Ve Atatürk'ün ulus milliyetçiliğini savunuyor.
Selamlar,
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Alıntı:
Yalnız sanırım Doğu Silahçıoğlu'nun yazısını tam olarak okumamış veya orada verilmek istenen anafikiri tam olarak kavrayamamışsınız. Doğu Silahçıoğlu "Nihal Atsız iyidir, Mehmet Akif kötüdür demiyor." Aksine al birini vur ötekine diyor ve bugün gelinen noktada Türk-İslam sentezi milliyetçilerine siz kardeş değilsiniz diyor. Skandal...:o Ve Atatürk'ün ulus milliyetçiliğini savunuyor.
Bu forumların çok okunduğunu biliyoruz da bizler yazalım arkasından büyük medyada yankı bulsun mu demeli...:o
Hadi Uluengin ile düşüncelerimiz taban tabana zıttır. Bugünkü yazısını aşağıya alıyorum. Liberal demokratlar AKP ile yolları ayırdı ayırmasına da, algılamada sorun devam ediyor gibi... Ne dersin Abbas Kardeş, yoksa biz mi gözü kararttık da yazıları işimize geldiği gibi anlamaya başladık?
İstiklal Marşı birinci mısra
ŞÜPHE yok, "Memleketimden İnsan Manzaraları" çok muhteşem bir başyapıttır.
Ve, epika içinde epika, Nazım Hikmet Ran o "Manzaralar"a yaydığı diğer şáheseri "Kuvvayı Milliye Destanı"nda, tam İzmir taarruzu öncesi, Nurettin Eşfak’a şöyle dedirtir:
"Bizim İstiklál Marşı’nda aksayan bir taraf var, / bilmem nasıl anlatsam.
Ákif, inanmış adam. / Fakat onun ben / inandıklarının hepsine inanmıyorum.
Beni burada tutan şey / şehit olmak vecdi mi? / Sanmıyorum.
Meselá bakın: / ’Gelecektir sana vaadettiği günler Hakk’ın’. / Hayır.
Gelecek günler için ayet inmedi bize. / Onu biz kendimiz / vaadettik kendimize".
* * *
ANLAŞILACAĞI gibi, dev komünist şairin dev ümmetçi şaire burada yönelttiği eleştiri, kendisinin benimsemiş olduğu materyalist ideolojiden kaynaklanıyor.
Mehmet Ákif’in milli marşta da din metafiziğine atıfta bulunmasını benimsemiyor.
Evet öyledir ve özellikle sonraki kıtalarda, pek çok iláhi referans zikredilir.
Manzûme yukarıdaki "şehádet", "vecd", "Hakk" kelimelerine ek olarak, "hilál", "helál", "iman", "Hûda", "iláhi", "mábed", "secd" gibi diğer İslami kavramları da içerir.
Ancak, "Safáhat" yazarı imáni tercihini zaten hiçbir zaman saklamamıştır.
Bunu tavizsiz sahiplenmek dürüstlüğünü ve namuskarlığını hep sürdürdüğü içindir ki de, Cumhuriyet İdeolojisi’yle kesinkes çeliştiği an Mısır sürgününe gitmeyi tercih etmiştir.
* * *
VE bin şükür, ondan çeyrek yüzyıl sonra bu defa kendisi Rusya sürgününe gitmek zorunda kalan Názım Hikmet de aynı ölçüde dürüstlük ve namuskárlık insanıydı.
Nitekim, Nurettin Eşfak’ın ağzından "Ákif inanmış adam" deyişi de, fikri ve felsefi açıdan zıt kutupta yer alsa dahi, Sezar’ın hakkını Sezar’a verdiğinin ispatı ve delilidir.
Ama derhal söyleyeyim ki Ran’ın yukarıdaki eleştirisi, en azından serzenişi, haksızdır.
Yarın değineceğim, ulus-devlet oluşumlarını idealize etmesinden kaynaklanmaktadır.
Buna mim koyalım, şimdi yine aynı konuya daha güncel bir çerçevede geliyorum.
* * *
"ULUSALCI - kuvvacı" cihetin en "sivri" isimlerinden addedilen ve 28 Şubat’ın öncülerinden olan emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu da aynı "İstiklál Marşı"na ilişkin olarak, yukarıdaki eleştiriyi kısmen çağrıştıran başka kelámlar buyurdu.
Resmen Nazi sicilli ve aynen Hitler perçemli Nihal Atsız’a da hayran olan paşamızın "Cumhuriyet" gazetesinde döktürdüğü satırları tek bir virgülüne dokunmadan aktarıyorum:
* * *
"BU fark Türk milliyetçisi Nihal Atsız’la, şeriat ümmetçisi Mehmet Akif’in düşün yapısındaki fark kadardı. Bugün coşkuyla okuduğumuz İstiklal Marşı’mızın 10 kıtalık tüm metnine ’Hakk’, ’ezan’, ’cennet’, ’iman’ gibi sözcükler ustalıkla yerleştirmiş. (?)
"(Milliyetçiler kastediliyor) Vasiyetinde Arapları yeni düşman, Amerikalıları yarınki düşman olarak niteleyen Türk milliyetçisi Nihal Atsız’ın yolunu terk ettiler!.."
Breh,breh, breh, demek artık ey Türk titre ve kafatasçı Atsız hayranı paşanı izle!
* * *
TABİİ ben, "ulusalcılık" sözcüsü Silahçıoğlu’nun "Atatürk’ü Anlayan Tek Şef: Hitler" manşetli o "Cumhuriyet" gazetesinde, 2. Savaş boyunca aynı gazetede gamalı haç satırları döşenmiş olan diğer general Erkilet’in yerine adaylık koyup koymadığını bilemiyorum.
Ancaak, "İstiklál Marşı" konusunda emekli askere söyleyecek iki çift láfım olacak.
Zira, asla Büyük Názım Hikmet’le karşılaştırmak gafletine düşmüyorum ama, paşanın Büyük Ákif’e yönelik veryansını, Ran’ın idealist yanlışına ek olarak bir de cehálet içeriyor.
Bunu yarın, ulus-devlet marşlarındaki "iláhi boyut" çerçevesinde inceleyeceğim.
Hadi Uluengin / Hürriyet
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Harun Bey;
Hadi Uluengin'in yazısını kopyalamak için bilgisayarın başına geçtiğimde benden hızlı davranan bir uaynık arkadaşın yazıyı kopyaladığını gördüm.
Bu arada liberaller konusundaki sorunun AKP konusundan çok liberallerin de homojen olmadığını gösteren bir gelişme olduğunu düşünüyorum. Farklı görüşler içeren, birbirlerini eleştiren liberal yazarlar var. Selamlar.
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Taha ile Cüneyt yakında birbirlerini gırtlaklarlar gibi mi? :o
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Hadi Uluengin'in yazısının ikinci bölümü, yazıya yorum en kısa zamanda...:)
İstiklal Marşı son mısra
DÜN burada aktardığım gibi, "ulusalcı" cihetin en sivri isimlerinden ve 28 Şubat zorbalığının en ünlü simalarından olan emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu, "Atatürk’ü anlayan tek şef: Hitler" manşetli "Cumhuriyet" gazetesinde ibretlik bir yazı kaleme aldı.
Diğer Hitler’ci Nihál Adsız’a hayranlık beyán etti ve de "İstiklál Marşı"nı eleştirdi.
Bunun nedenini de, ümmetçi inancını zaten hiç gizlememiş olan Büyük Mehmet Ákif’in manzûmeye "Hakk", "vecd", "secde" gibi dini kavramlar yerleştirmiş olması oluşturdu.
Burada ilkin, yüksek müsaadesine sığınarak paşamızın sözünü balla keseyim.
* * *
HATIRLATIRIM ki aynı şiirde, "ümmet"e tümden zıt olan "ırk" sözcüğü de geçer.
Yani, tıpkı "Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahvadıyız" diyen "Harbiye Marşı"ndaki gibi Ákif de "İstiklál Marşı"nda, "Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet, bu celál" der.
Ama eminim, Silahçıoğlu dini lûgate taktığından ve kafatasçı Atsız’ı örnek aldığından, buradaki "ırk"ı çok seviyordur. Amayine de "ADN niye yok" diye kızıyorsa, eh n’apim! Her neyse, işte hatırlatmamı yaptım ve günáh benden gitti ki, şimdi sadede geliyorum.
* * *
EN önce, zaten adı üzerinde "milli marş", o "pathos" dediğimiz türden heyecanları ve duygusallıkları kamçılayan ve müzikle söylenen güfteler, ulus-devlet sürecine uzanır.
Nitekim, ilk marşları besteleyen Hollanda da, İngiltere de yine ilk ulus-devletlerdir.
Ancak, onlar tabii ki esas olarak "aydınlanma düşüncesi"nin, yani sekülerleşmek irádesinin çocuklarıdır ama, kendilerini hiçbir zaman din metafiziğinden soyutlamamışlardır.
Yani, Hitler perçemli Nihal Adsız’a hayran paşamızın buyurduğunun tam tersine, ulus -devletler kendi "milli marşlar"ını illá "lá-dini" kılmak işgüzarlığına heveslenmemişlerdir.
Çünkü bir; her "din" insan topluluklarında harmanlayıcı bir ortak payda yaratır.
Ve çünkü iki; aynı "din"ler semávi inançları aşar ve söz konusu laik ulus-devletlere ulaşabilmek azminde dahi bir "seferi uyarıcılık"; bir "iláhi toparlayıcılık" işlevi görür.
* * *
EVET öyledir ve nitekim, Kuvva-ı Milliye kongrelerinin; Ankara Meclisi açılışının; veya taarruz öncesi komutlarının hep dinî retorik ve dualarla gerçekleşmesi, tesadüf değildir.
Zaten, bırakın yerli inanç ve tarikát önderlerini, Şeyh Şûnisi Efendi’yi bile táa Afrika Trablusgarp’inden Anadolu’ya çağıracak kadar öngörülü ve pragmatik olan Büyük Mustafa Kemal, o toplumsal "imán gücü"nün yarattığı sonsuz dinamiği kavradığı için de büyüktür!
Dolayısıyla, yine paşanın iddialarının aksine, Büyük Mehmet Ákif "İstiklál Marşı" nda iláhi tema işleyerek o dinamiği daha çok bileylemiş olduğu içindir ki, sonsuz mil-li-dir!
İnsaf, "ey nazlı h-i-l-á-l" ve "i-m-á-n dolu göğüs" demeyen bir güftenin, "ulus"a kavramına yabancı bir dokuda "pathos" yaratamayacağını görmemek için kör olmak gerekir.
* * *
KALDI ki, aynı iláhi tematikleri içeren diğer milli marşlardan hangi birini sayayım?
Zaten adı "Tanrı Kralı esirgesin" olan İngiltere’ninkini mi ? "İmán ettik Allah’a" diyen ABD’ninkini mi? "Rabb’ım, takdis eyle bizi" diye başlayan Letonya’nınkini mi?
General Silahçıoğlu yine "onlar zaten sofudur" diyerek bu örnekleri 28 Şubat’taki gibi elinin tersiyle; pardon pardon, tankının topuyla mı itti?
O halde, laik Garibaldi İtalya’sının "Tanrı için birleştik" dizesine ne buyuracaktır?
Bilhassa da, o laikliği bile ultra Fransa’nın "Marseillaise"sinde dahi, "Büyük Allah, zincirli ellerimizle" ifadesinin geçmesine nasıl bir "ümmetçilik" suçlamasını getirecektir?
Örnekleri sonsuzlaştırabilirim ama, değmez! Boşuna nefes tüketmiş olurum.
Bari, kimi Hitler perçemli Nihal Adsız’ın hayranlık beyan eder; kimi de benim gibi, Ákif’ingüftesinden asla gocunmaz diyerek, "İstiklál Marşı"mızın son mısraını söyleyeyim.
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Harun Bey;
Merak ediyorum şu Doğu Sİlahçıoğlu'nu nasıl aklayacaksınız ve de Mehmet Akif için neler söyleyeceksiniz?
Bu arada Cumhuriyet Gazetesi'nin "Atatürk'ü anlayan tek şef : Hitler" başlığı attığnı da Hadi'nin yazısından öğrenmiş bulunuyoruz.Şaşırmadım, Cumhuriyet'e yakışır...
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Abbas Bey,
Hadi Uluengin'in yazdığı tarihsel olaylar doğrudur. Ancak tarihi anlayabilmek, aynı dönemdeki olaylar, konjonktür ve kronolojiyi anlayabilmekle olur. Tarih tek boyutla değil, bir çok boyutla anlaşılabilecek bir kavramdır. Tarihi olaylara tek bir boyuttan bakılırsa yanılgıya düşmemek imkansızlaşır, hatta bazen de çok komik ve rezil durumlara da düşülebilir.
Örnek vermek gerekirse (siz de alıntılayarak yazmıştınız sanırım); İnönü günlüğüne 1965'de "Devletçilik bitti" yazmış. (Aktaran da Taha Akyol'du ) Gerçekten de yazmış İnönü ve bu Taha Bey'e göre İnönü'nün Devletçilik ilkesinden vazgeçtiğinin karinesi...:rolleyes: Sonra bir de bakıyorsunuz ki; 1965 Genel Seçimlerinde AP % 52,87 oy almış ve tarihindeki en yüksek oy oranı ile tek başına iktidar olmuş. İnönü de günlüğüne "Devletçilik bitti" yazmış.:o Tarihi tek boyutlu yorumlamayı ben biraz da cümlenin içerisinden kelimeler çekmeye benzetirim. Mesela bir cümlede "abdestsiz namaz kılan Dinden çıkar" desek, biri de abdestsiz kelimesini cümleden çıkarsa sonuç "namaz kılan Dinden çıkar" olur. Artık namaz kılan mı Dinden çıkar, yoksa cümleden "abdestsiz" sözünü çıkaran mı, onu da Allah bilir.
Hadi Bey'in ve diğer bilgisiz veya art niyetlilerin de yapmaya çalıştıkları tam da yukarıda anlatmaya çalıştığım ameldir. (iş olarak tanımlanacağı gibi diğer anlamı yaptıklarına daha uygundur.:o )
Öncelikle söylemem gerekir ki, ben bu forumda Doğu Silahçıoğlu'nu savunmuyorum. Çünkü kendisini tanımam. Ayrıca İstiklal Marşı'nın güftesindeki hiçbir ifade beni rahatsız etmiyor. Ama bu foruma konu olan yazısında savunduğu fikirler, yazı biraz dikkatle okunursa , bu forumda daha önce yazmış olduğum anafikirden farklı değildir. O anafikir de bence doğrudur. Silahçıoğlu Atatürk'ün milliyetçilik ilkesini savunmuş,Atatürk ilkeleri dünya görüşümle büyük bir oranda örtüşüyor.
Gelelim Hadi Bey'in çarpıtmalarına...
2. Dünya Savaşı dönemi (1939-1945) , Türk siyasi tarihi açısından çok ilginç, hareketli ve bir o kadar da çetin bir dönem olmuştur. Atatürk'ün vefatı üzerinden henüz 1 yıl bile geçmeden Savaş başlamıştır, İsmet İnönü Cumhurbaşkanı'dır. (Cumhurbaşkanı seçilmesi nasıl muhalefet ve çalkantılarla ayrı bir forum konusu) Orduda eski müttefik Almanya'da eğitim görmüş subay sayısı oldukça fazladır. Hadi Bey'in yazısında bahsettiği General Erkilet de Almanya'da eğitim görmüş subaylardandır. Turancı akıma taraftardır. Sadece O mu ? Mareşal Fevzi Çakmak'ı saymamak olur mu? O dönem Almanya'nın savaşın başındaki zaferleri ,zaten varolan Alman sempatizanlığını doruğa çıkarmış, öte yandan güçlü olan Turancı akımları daha da güçlendirmiştir. Bu arada sıradan insanların bile Turancı akımlara yönelmesine neden olan önemli bir faktör de vardır. Sovyetlerdeki Türkler ve onların nihayetinde dramları... Savaşın dengesi bir Almanlar, bir müttefikler ve Sovyetler lehine değişirken, yanı yöresi bir tarafta Turancı, bir tarafta İngiliz ve Amerikancı İsmet İnönü'ye 2. Dünya Savaşı'ndaki basiretli tutum ve politikasına karşılık haksız eleştiriler getirenleri Allah ıslah etsin diyelim...
Hadi Uluengin, Cumhuriyet Gazetesi'nin Atatürk'ü Anlayan Tek Şef : Hitler manşetine dikkat çekerken büyük bir tarihi çarpıtmaya da imza atıyor. Aklınca solu ve solcuları ve bugün de ulusalcıları karalamaya çalışıyor. Cumhuriyet Gazetesi'nin kurucuları Yunus Nadi , Zekeriya Sertel, Nebizade Hamdi'dir. Cumhuriyetin ilk sayılarına bakıldığında, Ziya Gökalp, Aka Gündüz, Hasan Bedreddin, Reşad Ekrem, Ahmet Rasim, Peyami Safa, Ahmet Refik, İsmail Habip, Abidin Daver, Cenap Şahabettin, Vedat Nedim, Halit Ziya, Cevat Fehmi, Mümtaz Faik, Fuat Köprülü, Halit Fahri'nin yazı yazdığını görürsünüz. Sırf Ziya Gökalp bile ne anlama gelir bir gazetede, siz milliyetçi geçmişiniz nedeni ile daha iyi bilirsiniz. Hadi Bey iyi ki, Cumhuriyet'te Ziya Gökalp de yazdı dememiş. Vay Turancı?!!! Cumhuriyet vay...
Tarihi çarpıtmaların başında CHP tarihi, özellikle de tek parti dönemi gelir. Sanki memlekette tek parti iktidarı hiç olmamış ve bu iktidar içerisinde doğal olarak, solcular, sağcılar, ümmetçiler, bulunmamış da bu partinin tamamı günümüz CHP'sinin dünya görüşünü benimsermiş gibi bir izlenim uyandırılmaya çalışılmaktadır. Yunus Nadi 2. Dünya Savaşı'nda Almanları desteklemiştir . 1943 seçimleri için mebus olduğu CHP'den listeye konulmamış olması, gazetede o döneme kadar CHP'ye verdiği desteği, sonrasında kendi ve oğlu Nadir Nadi'nin Demokrat Parti lehine çekmelerine yol açmıştır. DP'ye destekleri biraz da CHP'den milletvekili oldukları İzmir, Menteşe, Muğla milletvekillikleri ve dolayısıyla Aydın'lı yani yine Egeli toprak ağası Menderes'e bu yönüyle yakınlıklarının da olmasındandır. Yunus Nadi 1945'de yani Savaşın sonunda vefat etmiştir. Oğlu Nadir Nadi ve Fevzi Çakmak da Demokrat Parti'den bağımsız milletvekilliği yapmıştır. Şimdi; 85 yıllık bir dönemde, özellikle de Türk siyasi hayatının şekillendiği ve çalkalandığı dönemlerde ortaya çıkan görüş farklılıkları, günümüz açısından bir anlam ifade eder mi? Öte yandan Cumhuriyet'in şu anda başındaki İlhan Selçuk'un gazeteye gelişi 1962'dir.
Şimdi bu bilgiler karşısında Nazi destekçilerini milletvekili yapan Demokrat Parti, Hadi Uluengin'e göre faşist mi olmuştur? :)
Mehmet Akif konusundaki görüşlerimi daha önce yazmıştım. Yaptıkları ve yazdıklarım O'nun edebi değerini gölgelemediği gibi, dürüstlüğüne de halel getirmez, zaten bunu belirtmiştim. Aslında daha yazacak çok şey var, Hıristiyan toplumlardaki milli marşlarla, İslam toplumlarındaki milli marşların güftelerinde geçen dini temalar arasındaki , Dinlerden kaynaklanan farklı bakış açıları vb., ancak şimdilik burada kesiyorum.
Son olarak size "2. Dünya Savaşı'nda İnönü'nün Dış Politikası" adlı Edward Weisband / M.Ali Kayabal 'ın çok yönlü eserini öneriyorum.
Selamlar,
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Bu arada, 2. Cumhuriyetçi ve liberal demokratların şimdilerde İstiklal Marşı'nın güftesini savunmaları da ayrı bir komedi. Daha düne kadar marşımızın güftesini çok sert bulduklarını defaaten ifade edip, bunun AB'ye tam üye olmaya hazırlanan ülkemize yakışmadığını savunan, hatta yeni marş olarak Mozart'ın Türk Marşı'nı öneren aklı evvellere şimdilerde ne demeli... Mesele sadece eleştirmek ve ard niyet olunca, Hadi Bey gibi birinin de "kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celal" den örnek vermesine şaşmamak gerekir. Koca şiirin bir yerinde "ırk" kelimesi geçmesine rağmen bakın rahmetli bir 2. Cumhuriyetçi ne diyor:
"Ben Türklüğü aşağılamadım. Hiçbir kimliği de aşağılamam mümkün değil. Ancak İstiklal Marşı'nın bazı sözlerini bölücü buluyorum. Marşın 'Kahraman ırkıma bir gül' bölümüne geldiğinde susuyorum. Allahınızı severseniz, bu mu bütünleştirici ulusal marş. Herkes kendi ırkına gönderme yapıyor. Bölücülük bu. 'Kahraman ırkım' yerine 'çalışkan halkım' olsa ne olur. Ulusal marşın bütün mısralarını söylüyorum oraya gelince susuyorum."
Hrant Dink
Alıntı:
Bilhassa da, o laikliği bile ultra Fransa’nın "Marseillaise"sinde dahi, "Büyük Allah, zincirli ellerimizle" ifadesinin geçmesine nasıl bir "ümmetçilik" suçlamasını getirecektir?
demişti Hadi Bey... Biraz okuma yazmamız var, okuduğumuzu anlayabilecek kadar kıt bir zekaya da sahibiz, şu Fransız Ulusal Marşı'na bir bakalım öyle miymiş::)
İleri kardeşler vatan için ileri!
Şan şeref günü geldi çattı işte!
Karşımıza geçmiş kanlı sancağını
Tiranlık bir kez daha çekiyor göndere
Nasıl bağırıyor duyuyor musunuz uzaktaki
Alanlarda bölük bölük askerler?
Saflarımıza dayandılar öldürmeye gelmişler.
Kanlarımızı, çocuklarımızı ve bizleri!
Haydi vatandaşlar sıklaştırın safları silahları kapın!
Yürüyün ki şu alçakların kanlarıyla toprağımız sulansın!
Kimin peşindedir bu hükümdarlar
Bu satılmış uşak takımı?
Bu zincirleri kimin için hazırladılar
Kimin içindir acaba bu demirden bukağılar?
Sizin için ey Fransızlar, sizin için tüm bunlar!
Olacak iş midir bu! Hepimiz hınçlı mı hınçlı,
Şimdiden hazırız sıkmışız yumruklarımızı!
Onlar sizi yeniden köle yapmak istiyorlar!
Haydi vatandaşlar sıklaştırın safları silahları kapın!
Yürüyün ki şu alçakların kanlarıyla toprağımız sulansın!
Nasıl olur! Efendisi mi olacakmış
Yurdumuzun bu yabancı lejyonlar?
Ne diyorsun! Paralı askerler mi duracakmış.
Bizim mağrur savaşçıların karşısında?
Aman Tanrım! Boynumuzu yakalamış. :)
Zincirden farksız eller boyunduruğa vurmuşlar.
Soysuzlaşmış despot beyinler,
Çıka çıka bizim bahtımıza çıkmış.
Haydi vatandaşlar sıklaştırın safları silahları kapın!
Yürüyün ki şu alçakların kanlarıyla toprağımız sulansın!
Tiranlar hainler onun bunun artıkları,
Artık korkudan titremeye başlayın!
Adi suikastçiler çözülsün dizlerinizin bağları!
Yakındır geliyor zamanı hesap sormanın!
And içmiş askerleriz biz yeneceğiz düşmanı!
Bir yiğit düşmeye görsün toprağa bizden,
Doğurur onu toprak ana yeniden,
Koparıp alsın diye sizlerin kafanızı!
Haydi vatandaşlar sıklaştırın safları silâhları kapın!
Yürüyün ki şu alçakların kanlarıyla toprağımız sulansın!
Çarpışın Fransızlar merhameti de esirgemeyin
Göze göz dişe diş, elden bırakmayın civanmertliği,
Yine de silâhların önüne zorla sürüklenen
O zavallıları bağışlayın o masum kurbanları.
Ama o tiranın yanından hiç ayrılmayan
Köpeği ve Bouilles'nin suç ortaklarını,
Bağışlamayın o gözlerini kan bürümüş kaplanları,
Anamızın bağrını parçalamaya can atan!
Haydi vatandaşlar sıklaştırın safları silahları kapın!
Yürüyün ki şu alçakların kanlarıyla toprağımız sulansın!
Gel gir kolumuza kutsal vatan sevgisi,
Götür bizi intikam almaya!
Sevgili özgürlük tutsana elimizi,
Sahip çıksana kendi davana!
Zafere erip dikince bayrağımızı,
Senin koruyucuların buluşana dek burada,
Mezarında bile sokana dek düşmanın kafasına,
Senin zaferini ve bizim şanımızı!
Haydi vatandaşlar sıklaştırın safları silahları kapın!
Yürüyün ki şu alçakların kanlarıyla toprağımız sulansın!
Bir de Alman Ulusal Marşı'na bakalım hele :
(Törenlerde söylenmesi kabul edilmiş 3. dörtlüğü)
Birlik, hak ve özgürlük
Alman vatanı için
Kardeşçe, yürekle ve elele
Bu uğurda çaba gösterelim
Birlik, hak ve özgürlük
Mutluluğun simgesi
Bu mutluluk içinde parla
Parla Alman vatanı
(Birinci dörtlük)
Almanya, Almanya, her şeyin üstünde
Dünya'daki her şeyin üstünde
Eğer sürekli direnerek
Kardeşçe, birlik halinde tutarsa kendini
Maas'ten Memel'e
Etch'ten Belt'e varana kadar
Almanya Almanya her şeyin üstünde
Dünyadaki her şeyin üstünde.
Fransız romantizmine uygun, şiddet içermeyen, kan kokmayan bir marş doğrusu, Almanların ki de hiç milliyetçilik kokmuyor, bu marşlar sebebiyle Fransa'yı ve Almanya'yı AB'den çıkarmayı düşünürler mi? Nedense her göz gerekirse mikroskop kullanarak kendi dediğini görmeye çalışıyor.Ne dersiniz Abbas Bey? :)
Selamlar, saygılar,
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Şu liberal demokratların ve 2. Cumhuriyetçilerin anladıkları demokrasi ve özgürlük kavramını da bu vesile ile bir sorgulayalım.
Yok, yok, Fransız Milli Marşı'nı dahi, okuyucusunu geri zekalı yerine koyarak , çarpıtmaktan geri kalmayan Hadi Bey'den bahsetmeyeceğim.
Doğu Silahçıoğlu, özetle ve anafikir olarak; "bugün kolkola girmiş ümmetçi ve milliyetçilere, o düşüncelerin tarihsel süreçlerinin gelişimini hatırlattıktan sonra, aklınızı başınıza devşirin siz kardeş değilsiniz demiş ve bu gerçeği örneklerken İstiklal Marşı'mızın yazarının dünya görüşünü kerteriz alarak bir analiz yapmış. Eleştiri amacı ve hedefi aslında İstiklal Marşı değil, marş yazarının dünya görüşü ile bugün milliyetçilik oynayan siyasi görüş sahiplerine bir gönderme yapmak istemiş..."
Kıyamet kopmuş? Sen nasıl Milli Marşı eleştirirsin, ırkçı, Turancı, faşist Paşa falan , filan...:o
Şimdiii, bu emekli paşamız şöyle deseydi :
"Ben Müslümanlığı aşağılamadım. Hiçbir dini de aşağılamam mümkün değil. Ancak İstiklal Marşı'nın bazı sözlerini bölücü buluyorum. Marşın 'Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal' bölümüne geldiğinde susuyorum. Allahınızı severseniz, bu mu bütünleştirici ulusal marş. Herkes kendi dinine gönderme yapıyor. Bölücülük bu. 'Hakk'a tapan' yerine 'şanslı olan' olsa ne olur. Ulusal marşın bütün mısralarını söylüyorum oraya gelince susuyorum."
ne olurdu sizce ?:o
252 kelimeden oluşan İstiklal Marşı'nın içinde dine atıf yapan 15 kelime varken , sadece 2 yerde geçen ırk kelimesi üzerine ;
"Ben Türklüğü aşağılamadım. Hiçbir kimliği de aşağılamam mümkün değil. Ancak İstiklal Marşı'nın bazı sözlerini bölücü buluyorum. Marşın 'Kahraman ırkıma bir gül' bölümüne geldiğinde susuyorum. Allahınızı severseniz, bu mu bütünleştirici ulusal marş. Herkes kendi ırkına gönderme yapıyor. Bölücülük bu. 'Kahraman ırkım' yerine 'çalışkan halkım' olsa ne olur. Ulusal marşın bütün mısralarını söylüyorum oraya gelince susuyorum."
diyen rahmetli Hrant Dink, demokrat , özgürlükçü olurken, Doğu Paşa Allahtan ona benzer laflar etmemiş. Daha o lafları etmeden faşist, nazi artığı tu kaka ilan edilmişken , bir de o lafları etseydi, herhalde memleketi terketmesi gerekirdi.
İşin trajikomik ve ironik yanı; 252 kelime içerisinde 15 yerde Dine atıf yapan kelimeleri hiç görmeyip, 2 yerde geçen "ırk" lafından rahatsız olanın, gayrimüslim olması... Öyle bir eleştiri getirmiş olsaydı arkasından kimse rahmet de okumazdı, "hepimiz Hrant'ız" diyeni de çıkmazdı. Demokratlığı, özgürlükçülüğü ise hak getire olurdu.
Alın size iki adet birbirinden temelde farkı olmayan eleştiri, ama bir de sonuçlarına bakın... İşte bizim liberal demokrat ve 2. Cumhuriyetçilerin demokrasi ve özgürlüklerden anladıkları bu, çünkü amaç farklı...
"Benim gibi düşünürsen, demokratsın, özgürlüğü savunuyorsun, yok benim gibi düşünmüyorsan tu kaka ırkçı, faşist seni" :o
Selamlar,
Not: Bu yazı, inandığı fikirleri dürüstçe söylemekten çekinmeyen ve alçakça öldürülen rahmetli Hrant Dink'e eleştiri getirmemektedir. Bu yazıdaki eleştirinin hedefi, demokratlıklarının ve özgürlükçülüklerinin terazi ve endazesi meçhul malum aydınlardır.
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Sayın Harun Gür,
Hiçbir araştırmaya dayanmayan, cımbızla çekilmiş birtakım cümlelerin üzerine inşa edilen kişisel yorumlara karşı verdiğiniz, tamamen gerçeklere dayanan -tokat gibi- yanıtlarınızdan ötürü sizi kutlamak ve bizlere gerçekten birşeyler kazandıran yazılarınızı okumaktan büyük keyif aldığımı ifade etmek isterim.
Saygılar,
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Sayın Harun Gür emeğinize ve bilğinize bende teşşekkür ederim.
Konuyu okuyunca aklıma gelen İstiklal Marsımız okunurken 12 Eylül öncesinde Konya'da kimler yere oturmuştu? Milli marşımız ve Bayrağımız kimlerin toplatılarında calınmaz ve bulunmaz!
Bizler ülkesini sevenler cumhuriyeti Atatürk'ü sevenler Milli marşımızı herzaman gururla söylemişizdir son nefesimize kadarda böyle devam edecektir.
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Sn. kronikyorgun, Sn. Mehmet Emin Sezen,
Ben de sizlere teşekkür ediyorum. Nacizane birşeyler yazmaya çalıştım, yazdıklarımın takdir edilmesi, aynı duygu ve düşüncelere sahip insanların var olduğunu bilmek ülkemizin geleceği için iyi düşüncelerde olmak konusunda bana cesaret veriyor.
Ülkemiz zor bir süreçten geçiyor, dün meşum Konya Mitingi'nde yeşil bayrak açanlar, İstiklal Marşı çalınırken yerlerde oturanların çocukları bugün başka isimler altındalar ama kabul etmek gerekir ki çok daha güçlüler.
Ancak bu insanlar da kanıyla, canıyla bizim insanlarımız ve bu insanların çoğu ülkemizdeki yanlış eğitim sistemi ve ekonomik önceliklerin, aile ve mahalle baskısının kurbanları... Bir kısmı gerçekten o yola inanmış ama temelinde dürüst insanlar, bir kısmı ise bu işlerin kaymağını yiyen Din bezirganları... Sonuçta hepsi bizden, Egelisi kendi başına kaldı mı zeybek oynar, Karadenizlisi horon teper, Akdenizlisi kaşık havası ile coşar, Doğu Anadolulusu sıra gecesi yapar. Hepsi bizim kültürümüz, kanımız , canımız...
Benim eleştirdiklerim, bu işlerin, bu ayrışmanın kaymağını yiyenler. Onları sizler zaten bilirsiniz. Onların Dini, imanı, milliyeti, siyasal görüşü yoktur. Üzücü olan kaymağın tatlılığına bazı aydın geçinenlerin de tamah etmesi, işte ben buna kızıyorum...
Saygılarımla,
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Kusurlu olanlar kusuru olanlar yüzünden bu günlere geldik.
Cumhuriyeti Atatürk'kü laikliği iyi anlatamayanlar bu uğurdaki düsünçelerini anlatmaya çalışanların öldürüldüğü faillerinin bulunmadığı bir ülkede zamanında vazifelerini gereği gibi yapmayanlar yüzünden toplumsal ahlak,kültür,adalet yoldan cıkmıştır birde buna bağlı işizlik ve yokluk mücadele eden vatandaşlarımız birde bu ülke sevgisi ve cumhuriyet sevgisi olmayan bir takım basın ve yazarların etkişiyle saşkınlık içinde işin nereye varacagını bilmez durumdadır.
Halkımızı bağlayan iyi niyet köprüsü yıkılacak olursa yıkılması için avuçlarını avuşturan iç ve dış düşmanlar kapıda hazır beklemektedir.
Kim bu güzel ülkede siyasi amaçları için insanlarımızı kutuplaştırıyorsa bu fırsatı bulamadan yok olup gidecektir.Buda CUMHURİYET'in sayesinde olacaktır
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Aslında bu işin uzamasının tek bir (tekbir değil) nedeni var..
Doğu Silahçıoğlu isteyerek veya istemeden iyi bir hedeftir.
Niye;
1-Bizim liberal demokratların asker alerjisi vardır. Bu yazı sayesinde askere kinlerini açıkça olmasa bile D. Silahçıoğlu üzerinden kusabilirler.
2-Doğu Silahçıoğlu, Mehmet Akif'in Din anlayışını eleştirdiğinden, Doğu Silahçıoğlu'na kin kusarak, bizim din baronlarına hoş görünebilirler.
3-Bu arada Atatürk milliyetçiliğini, faşizm ile özdeşleştirerek yerden yere vurabilirler.
Başka saikler de var ya neyse...
Dürüst olun biraz, kavramları çarpıtmayın diyeceğim, neredeee, boşa gidecek...
En iyisi siz çarpıtmalara devam edin, kör baklanın kör alıcısı olur. Durmak yok çarpıtmaya devam...
Selamlar,
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Basından bir haber;
Millî Marş'ı eleştiren emekli paşaya kızdı: O, bağımsızlığımızın sembolü
CHP lideri Baykal, dünkü grup toplantısında sınır ötesi harekâtla ilgili değerlendirmelerini sürdürdü.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, dün Meclis'teki grup toplantısında İstiklâl Marşı'nın önemi üzerinde durdu. Bazı ulusalcı çevrelerin Millî Marş'a eleştirel yaklaştığını belirten Baykal, buna sert tepki gösterdi.
Marşın TBMM'de kabul edilişinin 87'nci yıldönümünün kutlandığını hatırlatan Baykal, "İstiklal Marşı, Kurtuluş Savaşı'nın ayrılmaz bir parçasıdır." ifadesini kullandı. Marşın, en bunalımlı, en karanlık günlerde milletin bağımsızlık iradesine tercüman olduğunu ifade etti. Baykal, şöyle devam etti: "Zaman zaman İstiklâl Marşı ile ilgili bazı tartışmalar yaşanıyor. Sözlerine, bestesine, altında yatan temel inanç felsefesine eleştirel yaklaşanlar var. Bunların hiçbir anlamı yok. Bu marş, bugün entelektüel özentilerle ele alınıp tartışılmayı hiçbir şekilde hak etmeyen bir marştır."
Emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu, bir süre önce Cumhuriyet gazetesinde ağır bir eleştiride bulunmuştu. Silahçıoğlu, "İstiklal Marşı'na 'Hakk', 'ezan', 'cennet', 'iman' gibi sözcükleri ustalıkla yerleştirmiş, ama bir tek Türk sözcüğü için yer bulamamış ümmetçi Mehmet Akif'in yeni ardılları, onun 'Türk Arapsız yaşayamaz. Kim ki yaşar der delidir! Arabın Türk ise, hem sağ gözü hem sağ elidir!' dizelerinde belirttiği yoldan gidiyor." ifadelerini kullanmıştı. Başta milliyetçi kesimler olmak üzere kamuoyu Silahçıoğlu'na büyük tepki göstermişti. Türk Ocakları Başkanı Nuri Gürgür, Silahçıoğlu'nun hezeyan içinde olduğunu söylemişti.
Tehlikeli bir senaryo var; uyarmak bizim görevimiz
CHP lideri Baykal, Genelkurmay ile yaşadığı polemiğe nokta koydu. Baykal, konuşmasında ağırlıklı olarak kara operasyonunu değerlendirdi. Ancak tartışmayı alevlendirecek ifadeler kullanmaktan kaçındı. Baykal, harekâtla ilgili 'sorulması gereken hususları' gündeme getirdiklerini, hiçbir şey yokmuş gibi davranamayacaklarını söyledi. Operasyon ve sonrasındaki gelişmelerin 'bir senaryonun parçaları' olduğunu savunan Baykal, "Bu senaryoda, ne yaptığını bilenler var, bilmeyenler var. Rolünü bilerek oynayanlar var, bilmeden rol oynatılanlar var. Şunu herkesin bilmesini istiyorum: CHP, bu senaryonun içinde değildir ve hiçbir zaman da olmayacaktır." diye konuştu. Baykal, Türkiye'nin bağımsızlığını tehdit eden bir sürecin yürütüldüğünü savunurken bunu dile getirmenin görevleri olduğunu vurguladı.
Ankara, Zaman
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
87 yıl önce de İstiklal Marşı’na karşı çıkanlar vardı
MUSTAFA ARMAĞAN
Emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu, “Cumhuriyet” gazetesinde İstiklal Marşı’nı fazla dinci bulduğunu ve içinde geçen bazı ümmetçi kelimeler yüzünden içine sindiremediğini yazmıştı.
Ne var ki, İstiklal Marşı’mıza yönelik bu incitici ve soğutucu tavır yeni değil. Necip Fazıl’ın deyişiyle “mahut” kesimler 87 yıldır İstiklal Marşı’nın içeriğinden mayına basmış insanların çaresizliği içinde fena halde rahatsızlar.
Akif’in şiirini beğenmeyenler olabilir. Fakat yıllar yılı her çalındığında “hazırol-rahat” emrini veren bir komutanın, ömrünün “rahat” pozisyonuna geçtikten sonra zamirindekini boşaltmasıdır asıl acı olan nokta. Biliyoruz ki, İstiklal Marşı’nın ilk okunduğu oturuma Mustafa Kemal Paşa başkanlık ediyordu ve Hasan Basri Çantay’ın dediğine göre, 12 Mart günü marşı ayakta dinleyip alkışlayanlar arasındaydı. Hatta İsmail Habib Sevük’e, İstiklal Marşı’nın en beğendiği beytinin “Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet/Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklâl” olduğunu söyledikten sonra “bu milletten asla unutmamasını istediğim mısralar işte bunlardır” dediğini de biliyoruz.
Orhan Okay hocanın ağzına sağlık. “Mehmed Akif” demişti, “Türk şiirinin Mimar Sinan’ıdır, İstiklal Marşı da Selimiye’sidir.” Sinan’a ve Selimiye’ye karşı çıkanlar olmuş muydu bilmiyoruz ama Silahçıoğlu çizgisindekiler az da olsa hep mevcuttu. Aşağıda onlardan ikisini tanıyacağız. Açın Nazım Hikmet’in “Kuvâyi Milliye” destanını ve şu mısraları gözünüzü kırpmadan okuyun:
Bizim İstiklâl Marşı’nda aksıyan bir taraf var,
bilmem ki, nasıl anlatsam,
Âkif, inanmış adam,
Fakat onun, ben,
inandıklarının hepsine inanmıyorum.
Belli ki Nazım’ın İstiklal Marşı’nda hazmedemediği taraflar vardır. Olabilir. Ancak dikkatinizi çekmek istediğim nokta başka.
Maalesef Nazım Hikmet’in bazı şiirleri ‘de’ gizli eller tarafından makaslanmıştır. Mesela yukarıda geçen “Âkif, inanmış adam” mısrası, sözkonusu destanın 1965’te yapılan ilk baskısında “Âkif, inanmış adam, büyük şair…” şeklindeydi. Yani “büyük şair” ifadesi sonradan metinden çıkarıldı. Neden? Nazım Hikmet’in Akif’e “büyük şair” demesini kimler istememiş olabilir?
Akif’in İstiklal Marşı’na karşı çıkanların ilki, bizzat TBMM bünyesindendi. Tunalı Hilmi Bey, Abdülhamid’e öfkeli muhalefetiyle adını duyurmuştu. “Geçici meclis”in Ankara’da toplanması kararlaştırılınca -ki “Meclis-i muvakkate” tabiri bizzat milletvekili mazbatalarında geçer- TBMM’ne katılan Tunalı Hilmi, ilk mecliste halkçı ve Türkçü fikirleriyle tanınırdı.
Takvimler 12 Mart’ı gösteriyor ve meclis başkanlığı kürsüsünde Abdülhak Adnan (Adıvar) oturuyordu. Yarışmaya gönderilen şiirler içinden 7’si seçilip meclise gönderilmiştir. 1 Mart günü bu şiirlerden sadece Akif’inki okunmuş ve okunur okunmaz da, daha ilk mısrasından itibaren şiddetli alkışlarla karşılanmıştır.
Bir usul tartışması yaşanmaktadır. ‘Şiirleri edebiyatçılardan oluşan bir komisyona havale edelim, onlar karar versin’, diyenler ile ‘Hayır, bu meclisin işidir’, diyenler arasında kıyasıya bir mücadele yaşanmaktadır. Besim Atalay, milli marşların halkın ruhundan fışkırması gerektiğini, ödül için yazılmış bir şiirin milletin hissiyatını dile getiremeyeceğini savunur. Akif karşıtı harekâtın düğmesine basılmıştır.
Hamdullah Suphi para meselesini izah eder, Akif’in yarışmaya para ödülü olduğu için katılmadığını ve kendisinin ısrarıyla ve ödül şartını kaldırmasıyla şiirini yazmaya razı olduğunu anlatır. Üstelik milli marş halk arasından doğmadı diye bekleyecek miydik? Şairlerimize başvurulmuş ve onlar da şiirlerini göndermişlerdir.
Ardından Dr. Suat Bey ile Hacı Tevfik Efendi, Akif’in şiirini destekleyen konuşmalar yaparlar. Onlara cevap Tunalı Hilmi’den gelir. Gürültüler ve protestolar arasında yaptığı konuşmada şunları söyler:
“Arkadaşlar, mesele gayet mühimdir. Eğer bu marş milletin ruhunu kavrıyabilecek bir marş ise onda ufacık bir yakışıksızlık diyelim, sonra o marş için pek büyük düşüklük verir. Biraz serbest söyliyemiyorum, kusura bakmayınız… Katiyen Hamdullah Suphi Bey’in isticaline [marşın kabulü için acele etmesine] iştirak edemem.”
Refik Şevket Bey’in, Akif’in de salonda bulunduğunu kastederek, şairlerin şahsiyetlerine tecavüz edilmemesi için müzakerelerin burada kesilmesi ve oylamaya geçilmesi yolundaki itirazına rağmen konuşmasını sürdüren Tunalı Hilmi, şiirleri bir özel komisyona havale etmeyi teklif eder. Ne kadar gizlese de, Akif’in şiirinde hazmedemediği taraflar olduğu besbelli olan Tunalı Hilmi’nin derdi, kabul edileceği kesin gibi olan bu şiirin en azından “belli yerleri”nin değiştirilmesidir. Marşın neresinden rahatsız olduğunu açıkça belirtmeye cesaret edemeden şunları söyler:
“O özel komisyon, seçtiği manzumenin sahibini çağırır, der ki ona: Şu mısrayı çıkarsanız veya şu mealde değiştirseniz ve şu kelimenin bununla değiştirilmesi mutlaka gereklidir. Sahibi bu değişikliklere onay verir ve o zaman manzume daha parlak olur.”
Plan şu: Edebiyatçılardan oluşacak komisyon şairleri huzuruna davet edecek. Bir şiiri seçecek ama o şiirde beğenmediği kelimeleri çıkarttıracak, değiştirtecek veya yeni kelimeler eklettirecek. Velhasıl, koca Akif’i bir talebe gibi imtihana sokturacak. Tabiatıyla Akif de bunu kabul etmeyeceği için şiirini yarışmadan çekecek. Anladınız tabii: İğrenç bir oyunun eşiğindeyiz.
Sonra bir önerge savaşları. Çantay ve arkadaşları Akif’in şiirinin oylanmasını talep eder, Tunalı Hilmi’nin ekibi ise komisyona havalede ısrarlıdır. Meclisteki ağırlık Akif’ten yanadır ya, Hilmi Bey son bir hamle yapar. Bu defa asıl gayesini saklamaz. Akif’in marşının “tebdil edilmesi [değiştirilmesi] ihtimali vardır” diyerek rahatsızlığını belli eder. Ne ki, Meclis başkanı müzakereyi bitirir. Şimdi sıra oylamaya gelmiştir. Bu arada Refik Şevket Bey’in sesi duyulur: “Akif’in şiirinin aleyhinde bulunanlar da ellerini kaldırsınlar ki, muhaliflerin miktarı anlaşılsın.” Sadece kabul edilmesi için el kaldırarak oylama yapıldığı ve “ekseriyet-i azîme”, yani ezici çoğunlukla kabul edildiği yazılıdır kayıtlarda. Keşke reddedenleri de bilebilseydik: Tunalı Hilmi’den Nazım Hikmet’e, oradan Doğu Silahçıoğlu’na uzanan çizginin soyağacını daha net olarak tespit edebilirdik.
Az daha unutuyordum: Kırşehir mebusu Yahya Galip, Akif’in bizzat kürsüye çıkıp şiiri kendisinin okuması yolunda bir önerge vermiştir. Etraflarına bakınanlar bir sıranın boş kaldığını gördüler. Akif bir sis gibi aralarından geçip kendisini Ankara’nın çamurlu sokaklarına atmıştır çoktan.
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Bakan Çelik: "Elin çocuklarına Türk olmadıkları halde yalan mı attıralım?"
20.03.2008 14:53
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Türkiye'de yaşayan ve Türk okullarına giden yabancı çocuklara her sabah "Türküm, doğruyum, çalışkanım" şeklinde öğrenci andını söyletmenin yanlış olduğunu belirterek, "Bu konuda karar çıkardık herkes bize tepki gösterdi. Ne yani yabancı çocuklara her sabah Türk olmadıkları halde yalan mı attıralım?" dedi.
Çanakkale'de Süleyman Demirel konferans salonunda düzenlenen "Küreselleşme Sürecinde Türkiye" konulu konferansta konuşan Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, konuşmanda din konusuna değinerek, "'Biz Avrupa Birliğine girersek dinimizi kaybederiz' diyorlar. Din konusunda en az hassasiyeti olan kişiler bile çıkıp 'Din elden gidiyor' diye bağırıyor. Yapma ya. Nereye gitmiş din? Bize söylenenlere bakın. Türkiye'de misyonerler kol geziyor. İnciller dağıtılıyor. Büyükşehirlerde apartmanların altlarında kiliseler yapılıyor. Misyonerliğin hangi tarafına karşıyız gençler? Bakın insanların maddi sefaletinden yararlanarak, bunu fırsat bilerek eğer siz insanlara din değiştirmeye zorlar veya teşvik ederseniz, bu çok ayıp ve insanlık onuruna aykırı bir şeydir. Bunu kabullenmek mümkün değildir. Siz kendi dininizi başkasına anlatma hakkına ne kadar sahipseniz, onlarda size anlatma hakkına sahiptir. Bu düşünce özgürlüğü kapsamında mıdır? Evet" dedi.
Bakan Çelik, bu konuda Londra örneğini de vererek, "Bakın Londra'da Hide Parkta Pakistan kökenli Tebliğ Cemaati diye bir grup vardır. Bunlar gelen geçenleri durduruyor ve 'Bir dakika deyip 'Allah birdir. Hz. Muhammed onun elçisidir. Kur'an kitabıdır. Ahiret günü bana tebliğ etmediler deme ve yoluna devam et' diyor. İngilizler buna tahammül ediyor. Ben buna defalarca şahit oldum" diye konuştu.
Konuşmasında Türkiye'de ruhban okulu açılması konusuna da değinen Bakan Çelik, "Türkiye'de ulusalcılar konuşuyor. Efendim 'Ruhban okulu açılırsa Türkiye elden gider' diyorlar. 100 tane papaz yetişecekmiş. Empati yapmak zorundayız. Yani insanın kendisini başkasının yerine koyması lazım. İlköğretim yönetmeliğini hazırlıyor arkadaşlarımız. Bana bir sürü müracaat gelmiş. Türkiye'de diplomatik misyonla ekonomik faaliyetler için Türkiye'de bulunan bazı aileler çocuklarını Türk okullarına gönderiyor. Bana yazdıkları dilekçelerde ne diyorlar biliyor musunuz? 'Biz Türk değiliz. Her sabah çocuklarımızı sıraya geçirip 'Türküm, doğruyum, çalışkanım' dedirtiyorsunuz. Buna mecbur muyuz?' Şimdi yabancılara bunu söyletmek doğru mu? Dedim ki arkadaşlara yabancılara and içme mecburiyetini kaldırın. Sadece yabancılarınkini kaldırdık. Kayseri'de bana sordular ve kıyamet koptu. 'Bakan nasıl bunu kaldırır' dediler. Düşünün bir Alman çocuğunu sabah sıraya geçiriyorsun. Ardından başlıyor Türküm demeye. Bu birinci cümle yalan mı? Evet yalan. Çocuk arkadan da diyor ki 'Doğruyum'. Birincisi yalan olduğu için ikincisi zaten külliyen yalan oluyor. Peki biz elin çocuğuna her sabah yalan söyletmek zorunda mıyız?" şeklinde konuştu.
İHA
Bakanin yaptigi da Dogu Silahcioglu'nun yaptigindan pek farksiz degil,ne dersiniz?
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
İlahi Abbas Bey,
Bula bula bu arkadaşı buldun demek ki...:o Bu arkadaş Zaman'da Atatürk'e İngiliz Valisi olma isteklisi , dolayısıyla hain yakıştırmasını yapmıştı. Dayandığı belge de ?!!! bir İngiliz gazetecinin 1919 tarihli bir mülakatı sonrası 1957'de (Atatürk yaşarken yazamamış) yazdığı kitaptan alıntı idi....Sonradan daha erken tarihli (1939) bir beyanatında görüşme detaylarını anlattığı ve orada tam tersine beyanat verdiği bilinmesine rağmen bizim gayri resmi tarihçi arkadaşlar bunu nasılsa atlamışlar.:o
Gelelim Tunalı Hilmi Bey'e... Bu arkadaşlara asıl batan Tunalı Hilmi'nin Cumhuriyet idealini ta 1904'lerde eserinde dile getirmesi, Teşkilat-ı Esasi'ye katkıları, kadına ve kadın haklarına bakışıdır. Bu arkadaşlara kalsa Ankara'da ismi verilen caddeyi Humeyni Caddesi adıyla tashih ederler ya neyse...
Ulaş Bey güzel bir noktadan yakalamış, daha önce de belirttim, biz haşa İstiklal Marşı'mızdan muzdarip değiliz de, mesela şu "Hakkıdır Hakk'a tapan istiklal" kısmı bu ümmetçilere, 2. Cumhuriyetçilere, gayrimüslimlere iyi gelirken, neden Türk lafından bu kadar irrite olurlar anlamış da değilim. Bilirsin ben Türkçü falan da değilim ama anlamakta zorlanıyorum. Sorun aslında Türk lafı da değil, ümmetten ulusa geçiş olmasın?
Neyse o zaman biz bir Türkmen ezgisinin güftesi ile yazımızı sonlandıralım da, ümmetçiler biraz daha irrite olsunlar.
Şalvarı şaltak Osmanlı
Eyeri kaltak Osmanlı
Ekende yok biçende yok
Yiyende ortak Osmanlı
Selamlar,
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Harun Bey;
Bir islamcı prof.dan alıntı yaptığınızda, yorumlarına fazla güvenmeyin demiştim. Benim alıntıladığım yazı da bir islamcı yazarın. Ben de yorumlarına fazla itibar ettiğimi söyleyemem. Ama yazıdaki sabit olgular da inkar edilemez. Çünkü istiklal marşının kabulü sıraasında Tunalı Hilmi'nin konuşmaları sanıyorum ilgili yazar tarafından uydurulmuşa benzemiyor. Çünkü meclis tutanaklarına dayanıyor. Bu tutanaklar yanlış diyorsanız doğrusunu öğrenmek isterdim.
Nazım Hikmet'in şiirindeki Akif'le ilgili kısmın sonradan sansürlenmesi de bana ilginç geldi. Benim bildiğim sol sansürden nefret eder, ama burada da bir tuhaflık var galiba. İslamcı yazar bunu da mı uydurdu acaba.
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Aslında mesajımın başında o konuya değinmiştim, sonradan nedense çıkardım. Akgündüz örneğini karşıma çıkaracağınızı adım gibi biliyordum. Ne de olsa dostuz, biliriz biz birbirimizi...:o
İnsanlar on şey söylerler birisi doğruysa bunu savunurum, bunu savunurken de gözü kapalı değil üzerinde ciddi araştırma yaptığımı bilirsiniz sanırım.
Armağan olayına gelirsek, Meclis Tutanakları'ndan alıntı yapmış, ancak Armağan'ın yorumunu devre dışı bırakıp sırf tutanaklar okunduğunda farklı bir yoruma ulaşmak da mümkün, kaldı ki Akif ümmetçilerin de tepkisini çekmiş bir garip şair. 2. Abdülhamit'e eleştirilerini hiç unutmazlar, belki bu konuyla ilgili değil ama kendi isteği ile Mısır sürgününde bir Mason'a övgü düzmesini nedense (evvelki iki şeyhülislamın da Mason olduğunu unutarak) içlerine sindiremezler.
Sonuç olarak Mehmet Akif dürüst bir adamdı, toprağı bol olsun , Allah rahmet eylesin. Bugünkü ümmetçileri görse yüzlerine tükürürdü ama fayda eder miydi onu da takdire bırakalım.
Şunu söylemekte hiç beis görmüyorum. Cumhuriyet çok şanslı imiş. Farklı düşüncelerde insanlar o yapıda bulunsa da ortak özellikleri dürüstlük imiş... Şimdiler de o meziyeti ara ki bulasın...
Selamlar,
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Hayret!.. Hayli ortak noktamız var galiba. Son yazdıklarınızda eleştirecek fazla şey bulamadım da..
-
Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
Hayrete şayan bir durum yok ki... Bizim ümmetçilerin esbab-ı mucibesine göre, zaten eleştirmeyeceksin, sadece biat edeceksin.:o :o :o
-
Cevap: Re: Doğu Silahçıoğlu İstiklal Marşı'mızı eleştirmiş
AKP adım adım
Gençliğe Hitabe ve Öğrenci Andı ayet mi?
AK Parti Sözcüsü Çelik, 'Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'nin kaldırılması teklifine nasıl bakarsınız?' sorusu üzerine 'Bunu kamuoyunun oturup tartışması lazım. Ayet mi bunlar?' karşılığını verdi
Sıra 23 Nisan ve 30 Ağustos’ta
19 Mayıs'ın ardından şimdi de 23 Nisan, 30 Ağustos ve 29 Ekim törenleri de iptal ediliyor..
Kaynak : http://www.haber3.com/sira-23-nisan-...#ixzz1lXc6PPZa
DSP Genel Sekreteri Hasan Erçelebi:
Erçelebi yaptığı yazılı açıklamada, 10 yıldır Türkiye'yi yöneten AKP'nin artık Cumhuriyetle ve milli duygularla hesaplaşma sürecine girdiğini ifade ederek, "Geçtiğimiz yıl Cumhuriyet Bayramı etkinliklerini deprem gerekçesiyle iptal eden Hükümet şimdi de Türk halkıyla alay edercesine "soğukta çocuklar üşür' gerekçesiyle 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı törenlerini Milli Eğitim Bakanlığı'nın genelgesiyle ortadan kaldırmıştır" dedi.
Bahçeli: AKP İstiklal Marşı'nı susturmak isteyebilir
28 Ocak 2012 - 12:14
MHP Lideri Bahçeli "Bundan sonra Anıtkabir'in botanik parkına çevrilmesi, İstiklal Marşı'nın susturulması, bölücülüğün tetikçisi olanlar tarafından önerilen okullardan "Andımızın" kaldırılması da etaplar halinde uygulamaya geçilebilecektir" dedi.