-
selam,size tüketici hukuku ile ilgili bir sorum olacak.yardım ederseniz çok sevinirim.bundan 3 ay önce kapıdan satış yoluyla 180.000.000 tl değerinde bir kitap seti için sözleşme imzaladım.fakat kitaplar bana teslim edilmeden satıcıdan sözleşmemi geri vermesini bu sözleşmeden vazgeçmek istediğimikendisine defalarca söyledim.satıcı da bana sözleşmemim iptal olduğunu söyledi..ama sözkonusu sözleşmenin iptal edildiğine dair elim de hiçbir kanıt yok.ve beni en çok korkutan şey bu miktarın fahiş miktarda artırılması çünkü miktar sadece rakamla yazıldı yani (yalnız yüzseksen milyon tl )borcum olduğu gibi bir ibare sözleşmeye yazılabilir. ben adamın beni kandırmasından ileride başıma çok büyük meblada borç çıkmasından korkuyorum.çünkü elimde ki sözleşme nüshasını bir anlık sinirle yırtıp attım.eğer bu şahıs sözleşmedeki meblağı sıfır eklemek veya başka bir yolla artırırsa bunun adli tıpta ispatı mümkünmüdür.
sözkonusu sözleşme 18.000.000tl lik 30.12.2004 te başlayıp 30.09.2005 te bitecek şekilde 10 eşit taksitle düzenlendi düzenlendi.aceba şahıs bu tarihlerde kendi menfaatinede oynama yaparsa beni ne gibi sıkıntılar bekler.çünkü bu sözleşmeye tarih te atlmamıştı sadece taksit tarihleri vardı.ve elimde şu an elimde bu sözlemeye ilişkin hiç bir belge de yok.aceba bu şirketten sözkonusu sözleşmenin iptal olduğunu gösteren imzalı bir belge alsam bunun bana yararı olurmu.gerçi sözleşmede tek taraflı olarak hiçbir değişiklik yapılamaz gibi bir ibare vardı.bunun hukuki manası nedir?ayrıca kafama takılan bir sorun ise sözleşmenin ön yüzündeki kuralların birinde sözleşmenin alıcı ve satıcı imzaladıktan sonra yürürlüğe gireceği belirtiyorken.arka sayfasındaki koşullarda sözleşmenin ürünün tesliminden sonra yürürlüğe gireceği yazıyor.ben se ürünü teslim aldığıma dair hiçbirşey imzalamadım..ve bana şu ana kadar ulaşması gereken kitap setide gelmedi.aceba bu durum sözleşmenin iptal olduğunu gösterirmi..ayrıca sözleşmenin nüshası icraya verilirse bu nüsha orjinal sözleşme gibi işlem görürmü.veya sözleşmenin fotokopisinin (diyelimki adam sözleşmenin aslının kaybından korktuğu için bir de fotokopisini çektirdi ve elindeki orjinal sözleşmeyi de kaybetti bu durumda bu fotokopya icra dairesin de işlem görürmü??)ayrıca bu sözleşmeye sadece bir tek imza attım oda sözleşmenin aslına .bu durumda sözleşmenin nüshasındaki imzalar hukuken geçerli olurmu.LÜTFEN BENİ BU KARIŞIK SORUN HAKKINDA AYDINLATIRSANIZ SİZE ÇOK MİNNETTAR KALACAM.konuyu pek detaylı anlatamadığım için üzgünüm.yardımlarınızı bekliyorum
-
eğer bu şahıs sözleşmedeki meblağı sıfır eklemek veya başka bir yolla artırırsa bunun adli tıpta ispatı mümkünmüdür.
evrak üzerinde tahrifat ekleme kazıntı silinti var ise %100 kesinlikle olmasa bile tespiti yapılabiliyor
aceba bu şirketten sözkonusu sözleşmenin iptal olduğunu gösteren imzalı bir belge alsam bunun bana yararı olurmu.gerçi sözleşmede tek taraflı olarak hiçbir değişiklik yapılamaz gibi bir ibare vardı.bunun hukuki manası nedir?
Endişelerinizi tamamen ortadan kaldıracak olan şeyde KEsinlikle budur. Şirketten ibra edildiğinizi herhangi bir borcunuzun bulunmadığını gösteriri bir ibraname almanız sizi bütün sıkıntılarınızdan kurtarır
Sözleşmede tek taraflı değişiklik yapılamaz ibaresi karşı tarafın rızası olmaksızın sözleşme koşullarında değişiklik olmayacağı anlamındadır.
ayrıca kafama takılan bir sorun ise sözleşmenin ön yüzündeki kuralların birinde sözleşmenin alıcı ve satıcı imzaladıktan sonra yürürlüğe gireceği belirtiyorken.arka sayfasındaki koşullarda sözleşmenin ürünün tesliminden sonra yürürlüğe gireceği yazıyor.ben se ürünü teslim aldığıma dair hiçbirşey imzalamadım..ve bana şu ana kadar ulaşması gereken kitap setide gelmedi.aceba bu durum sözleşmenin iptal olduğunu gösterirmi..
Satış aktinin geçerli olması için satış konusu malın teslimi gereklidir. Mal teslim edilmemiş ise sözleşme kurulmamış olur. Ancak sözleşmede veya başka bir belgeye malı teslim almasanız bile almış gibi hükümler içeren belgelere imza atmış olabilirsiniz.
ayrıca sözleşmenin nüshası icraya verilirse bu nüsha orjinal sözleşme gibi işlem görürmü.veya sözleşmenin fotokopisinin (diyelimki adam sözleşmenin aslının kaybından korktuğu için bir de fotokopisini çektirdi ve elindeki orjinal sözleşmeyi de kaybetti bu durumda bu fotokopya icra dairesin de işlem görürmü??)ayrıca bu sözleşmeye sadece bir tek imza attım oda sözleşmenin aslına .bu durumda sözleşmenin nüshasındaki imzalar hukuken geçerli olurmu
İcra takibi açılabilmesi için (ilamsız) icra dairesine herhangi bir belge sunmak zorunda değildir. Ancak Takibini bir belgeye dayandırdıysa aslını icra dairesine vermek zorundadır veya aslını gösterip fotokopisinide dosyaya koyablir. Ancak her halukarda hakkınızda bir ilamsız icra takibi yapılırsa ve siz süresinde itirazda bulunursanız (7) icra takibi durur. Devam etmek için artık alacaklının dava acması gerekir ki o zaman mutlaka bu belgelerin aslının ortaya çıkması gerekir. Zaten bir tane sözleşmeye imza attıysanız nüshaya imza atmadı iseniz nasıl geçerli olsun.
Aşağıda örnek kararlardan da anlaşılacağı üzere Mahkemeler kapıdan satış konusunda tüketicileri korumaktadırlar.
-
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/952
K. 2002/3394
T. 1.4.2002
• CAYMA BİLDİRİM BELGESİ ( Sözleşmenin Kapıdan Satış Biçiminde Yapılması Nedeniyle Cayma Bildirimi Belgesinin Tesliminin Gerekmesi )
• SÖZLEŞME İÇİNE KONULAN CAYMA BİLDİRİMİ BELGESİ ( Kapıdan Satışın Söz Konusu Olması Nedeniyle Cayma Bildirimi Belgesinin Ayrı Bir Belge Olarak Verilmesinin Gerekmesi )
• EKSİK DÜZENLENEN SÖZLEŞME ( Kapıdan Satışın Söz Konusu Olmasına Rağmen Cayma Bildirimi Belgesinin Ayrı Bir Belge Olarak Verilmemesi Nedeniyle )
• KAPIDAN SATIŞ ( Cayma Bildirimi Belgesinin Ayrı Bir Belge Olarak Verilmemesi Nedeniyle Eksik Düzenlenen Sözleşmenin Söz Konusu Olması )
4077/m.8,9
ÖZET : Davalı şirketin, taraflar arasındaki devre tatil sözleşmesine, cayma bildirimi belgesinin davacılara teslim edildiğine dair hüküm koyması, şirketin sözleşmenin kapıdan satış şeklinde yapıldığını kabul ettiğini gösterdiğinden, cayma bildirimi belgesinin davacılara teslimi gerekir. Cayma bildirimi belgesinin, sözleşme metni içerisinde düzenlenerek davacılara teslimi 4077 s. TKHK. m. 9 daki emredici hükme aykırıdır. Usulüne uygun olarak düzenlenmiş cayma bildirimi belgesi verilmediğine göre, tüketici davacılar eksik düzenlenen sözleşmeden, yedi günlük yasal süre ile bağlı olmadan her zaman dönebilirler.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/3918
K. 2002/5425
T. 13.5.2002
• BONO İPTALİ DAVASI ( Kapıdan Satış Neticesi Alınan Maldan Cayılması Üzerine Verilen Bononun İptali Talebi )
• KAPIDAN SATIŞLARDA ALICININ CAYMA HAKKI ( Satıcının Alıcıya Cayma Belgesi Vermemesi Durumunda Cayma Süresinin Sınırsız Olması )
• CAYMA HAKKINI AÇIKLAYAN BELGENİN SATICI TARAFINDAN ALICIYA VERİLMESİ ( Belgenin Verildiğini İspat Yükünün Satıcıda Olması )
• YEDİ GÜNLÜK CAYMA HAKKI ( Kapıdan Satışlarda Satıcının Alıcıya Cayma Hakkı Olduğuna Dair Belge Vermemesi Durumunda Cayma Süresinin Sınırsız Olması )
• İSPAT YÜKÜ ( Kapıdan Satışlarda Cayma Belgesinin Verildiğinin İspat Yükünün Satıcıda Olması )
4077/m.8,9
ÖZET : 4077 s. TKHK. m. 9 uyarınca, kapıdan satışlarda satıcı, hazırladığı sözleşmeyle birlikte "Tüketicinin hiçbir hukuki ve cezai sorumluluk üstlenmeksizin ve hiçbir gerekçe göstermeksizin 7 gün içersinde malı reddederek alım-satım işleminden cayma hakkının var olduğunu ve cayma ihtarının satıcıya bildirimi tarihinden itibaren on gün içinde tüketicinin vermiş olduğu bedelin, kıymetli evrakın ve tüketiciyi bu hukuki işlemden dolayı borç altına sokan her türlü belgenin satıcı tarafından iade edileceğini" bildiren bir belgeyi; sahip olduğu hakların kendisine anlatıldığını, cayma hakkını açıklayan belgenin kendisine teslim edilip satıcının açık adresinin bildirilmiş olduğunu beyan eden ve tüketici tarafından da imzalanmış olan bir tutanak karşılığında tüketiciye vermekle yükümlüdür. Uyuşmazlık halinde cayma belgesinin tüketiciye verildiğini kanıtlama yükümü satıcıya aittir. Kanıtlanamadığı takdirde, cayma belgesinin tüketiciye verilmediğinin kabulü gerekir.
-
Borcu ödemediğiniz için hapis yatmazsınız.Mal beyanında bulunmamanız halinde böyle bir hapis söz konusu.İkametgah adresinizdeki bütün eşyalar kural olarak sizin sayılacaktır ve haczedilebilir.Aksi ispatlanabilir.Yani Aileniz o eşyaların sizin olmadığını ispatlamalıdır.İspatı fatura, vs. evraklarla yapabilirler.
-
"Mal beyanında bulunmamanız halinde böyle bir hapis söz konusu" değişti ve yeni TCK uyarınca artık böyle bir hapis cezası sözkonusu değil.Yeni TCK henüz yürürlüğe girmedi ancak şu anda da mal beyanında da bulunmamaktan dolayı hapis cezası verilmiyor.
İkametgah adresiniz ailenizin adresi olduğundan ödeme emri bu adrese tebliğ edileceketir.Evdeki eşyalar haczedilebilir ancak aileniz fatura gibi evraklarla eşyaların sizin değil kendilerinin olduğunu ispat edebilir.Yani istihkak iddiasında bulunurlar.
-
sayın meas Ceza kanununun yeni eski hangi maddesine dayanarak söylüyorsunuz ben bulamadım da. Eğer öyle ise bildiğim onlarca kişi var ceza alan Mal beyanında bulunmamaktan ceza alan. Acaba yanlış biliyor olabilirmisiniz
-
Esas Sayısı: 2001/415
Karar Sayısı: 2002/166
Karar Günü: 21.11.2002
Resmi Gazete Tarihi: 28 Şubat 2003
Resmi Gazete Sayısı: 25034
VII- SONUÇ
9.6.1932 günlü, 2004 sayılı "İcra ve İflas Kanunu"nun:
A- 18.2.1965 günlü, 538 sayılı Yasa ile değiştirilen 331. maddesinin birinci, dördüncü ve altıncı fıkralarının,
B- 337. maddesinin, 6.6.1985 günlü, 3222 sayılı Yasa ile değiştirilen birinci fıkrasının,
C- 3222 sayılı Yasa ile değiştirilen 338. maddesinin birinci fıkrası ile 340. maddesinin,
D- 3222 sayılı Yasa ile eklenen 352/a maddesinin,
Anayasaya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 21.11.2002 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
-
Yeni TCK 1 Nisan da yürürlüğe giriyor.Yürürlüğe girecek olan 5237 sayılı yasanın 7.m sinin 2.fıkradı ve yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK'nın 2.mnin 2.fıkrasında "bir cürüm veya kabahatin işlendiği zamanın kanuni ile sonradan neşrolunan kanunun hükümleri birbirinden faklı ise failin lehine olan kanun tatbik ve infaz olunur" hükmü genel hukuk kuralı niteliğindedir.5252 sayılı türk ceza kanununun yürürlük ve uygulama şekli hakkındaki kanunun 10.msinde 1 nisan 2005 tarihinden önce kesinleşmiş olan mahkumiyet kararları hakkında bu kanunun lehe olan hükümleri öncelikler dikkate alınarak,04.04.1929 t.li ve 1412 sayılı ceza muhakemeleri usulü kanununun 402.m.si uyarınca infazın ERTELNEMESİNE veya DURDURULMASINA karar verilir." hükmü 765 sayılı TCK nın 2/2,5237 sayılı kanunun 5,50/3 mleri ve kanunun amacıyla birlikte değerlendirildiğinde İİK.nın buna aykırı bulunan düzenlemeleri içeren hükmüleri ile verilmiş ve kesinleşmiş hükümlerde hükümlünün durumuna göre infazın DURDURULMASINA veya ERTELENMESİNE karar verilmek gerekmiş cumhuriyet başsavcılığının talebi uygun görülmüş, 5237 sayılı kanunun genel düzenlemesi karşısında 2004 sayılı İİK.da değişiklik yapılmadığından İİK gereğince verilen cezaların infaz olunması gerektiğine ilişkin görüş kabul edilmemiştir.
Burada yaptığım alıntı 21.12.2004 t.li bir karardan aynen alıntıdır.Artık mal beyanında bulunmamaktan dolayı hapis cezası verilmiyor,verilenlerde görüldüğ üzere durduruluyor.
-
sayın meas,
mal beyânında bulunmama suçundan verilen hapis cezâsı, türk cezâ kanununa göre DEĞİL, İ.İ.K. (76 maddesi ve 337 maddesine) istinaden hükmolunan hapis cezâlarıdır. sözünü etmiş olduğunuz kanun değişikliğinin burada uygulanması mümkün değildir.
daha önce bir kaç forumda daha belirttiğim üzre; mal beyânında bulunmama suçu nedeni ile uygulanan yaptırımlar ve muhataplara (borçlulara) düşen sorumluluklar aynen devam etmektedir. konu ile ilgili olarak yapılması öngörülen yeni yasal düzenleme ile ilgili metin, yasa tasarısından çıkarılmıştır.
bu yasa metni meclisten geçseydi bile, hapis cezâsının tamamem kaldırılması söz konusu olmayacaktı (sadece, mal beyânındabulunmayan borçlulara ek 30 günlük bir süre (ikinci bir şans) verilecekti.)
bu konuya defalarca, muhtelif forumlarda değinmiş olduğumdan, ayrıntılı olarak yazmadım.
ANCAK; çok emin olduğum bu konuda; ilâveten, tüm resmi gazeteleri de dâhil olmak üzere, araştırma yaptım ve ayrıca; (ki, her yeni yasal düzenlemede yeniden, İ.İ.K. satın almaktayım), son baskı, (icrâ ve iflâs kanunundaki tüm yeni değişikliklerin de işlenmiş olduğu,) icrâ ve iflâs kanununu da temin ettim. ve de görüşümün doğru olduğunu tespit etmiş bulunmaktayım. bu suç nedeni ile hapis cezâsına çarptırılan ve haklarında bu cezâ infâz edilen borçlular (gerek borçlularım ve gerekse tanıdıklarım) bulunmaktadır. yani ortada, hem yeni kanun metni ve hem de somut örnekler var.
konu ile ilgili resmi gazetelere ve yeni çıkan kanun metnine siz de bir bakınız, isterseniz.
sonuç olarak; bu konuda yeni bir yasal düzenleme yoktur. dikkatinize.
-
Bu forumdan iki tane var her kes başka biryere yazıyor ... dikkatinizi çekerim birleştirmek lazım yoksa temyize gideceğim :)))
-
Düzeltme sayın measın gerekçelerini okuduktan sonra ona hak verdim.Teşekkür ederim.YeNİ tck 50/3 50/1' E atıfta bulunmuş.
(3) Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.
MADDE 50. - (1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adli para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
Çevrilebilir.
5. madde ise açıkca
<span id='hl' style='background-color: #FFFF00'>MADDE 5. - (1) Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.</span id='hl'>
Anayasanın 38. maddesine 4709 Sayılı Yasa ile 9. fıkra olarak eklenen, “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz" hükmü zaten tartışma sebebiydi.
İİK 337 de 2 şart saymış bunlar
7201 Sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak sanığa tebliğ edilmesi
Tebliğ edilen bu belgede mal beyanında bulunma ihtarının yer almasıdır.
Anayasa ile aykırılık teşkil etmiyordu.Kamu düzeni ile ilgili bir suçtu.Bu suç yasal bir yükümlülüğün mazeretsiz olarak yerine getirilmemesinden kaynaklanır.Sadece sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğün ihlal edilmemesi, aynı zamanda kamu otoritesine karşı da bir suç işlendiği için hapis cezası verilebiliyordu.
Buraya kadar incelediğimizde şu sonuca varıyorum.İİK 337. maddesi TCK'nın 5. Maddesinde tarif edilen ceza içeren kanundaki suç olduğu için TCK'nın 50/3'ün atıf yaptığı 50/1 uygulanmalıdır.Sayın measa çok teşekkür ediyorum.
İn fide Salus (Kurtuluş Sadakatte Yatar)
-
Bu forumdan iki tane açmışsınız. o foruma da yazdığım gibi; sayın meas ın ve sayın ali sinkayın konuyu yanlış yorumladığını düşünüyorum.
ya da, görüşünüz doğru ise benim bahsettiğim kişinin mal beyanından dolayı neden hapis yattığını açıklamak durumundasınız.
keşke bu cezası uygulanmasa artık, diyorum ,çünkü gerçekten çok çağdışı bir ceza. kaçıncı yüzyıldayız allahaşkına. insanlar hala bu suç yüzünden hapse mi atılacaklar. ama uygulama hiç de öyle değil.
hapis cezası bal gibi uygulanmaya devam ediyor.
-
sayın yöneticiler başlıkları birleştirebilirlermi acaba ?
CEZALARIN TECİL EDİLEMEMESİ VE PARA CEZASINA ÇEVRİLEMEMESİ
İİK MADDE 352b - (Ek: 3222 - 6.6.1985) Bu Kanun uyarınca hükmolunan cezalar tecil edilemez, hürriyeti bağlayıcı cezalar 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde yazılı para cezasına ve tedbirlere çevrilemez, failleri hakkında Türk Ceza Kanununun 19 uncu maddesi hükmü uygulanmaz. (*)
_____
(*) Madde 352a nın madde numarası, 30.7.2003 tarih ve 25184 sayılı R.G.'de yayımlanan, 17.7.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunun 100. maddesi hükmü gereğince değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.
_____
Sayın Alisinkay ve meas Konuyu İcra ve İflas yasasının yukarıya aldığım hükmü ile birlikte değerlendirmek gerek. Ve konuyu kanunlar ihtilafı prensiplerine göre çöçmek gerek.
Özel Kanun genel kanun ilişkisine bakmak gerek.
Fikrimce T.C.K. yeni bir kanun olmasına rağmen genel bir kanundur. İ.İ:K. nunun 325 b hükmü ise özel bir kanunudur. Özel kanunların genel kanunlara önceliği vardır.
Bu itibarla Mal beyanında bulunmama suçundan hapis cezasının kalktığını söylemek pek mümkün değil gibi gözüküyor
Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır...
-
BU MAL BEYÂNI KONUSUNDA O KADAR ÇOK YORULDUM Kİ; MAL BEYÂNINDA BULUNMAMAKTAN DOLAYI VERİLEN HAPİS CEZÂSININ KALKMADIĞINI, KANUNİ DAYANAKLARA VE SOMUT ÖRNEKLERLE AÇIKLAMAMA RAĞMEN, HALEN KONUYA YANLIŞ YÖNDEN YAKLAILDIĞINI GÖRMEKTEYİM.
BU KONUYU KAÇ FORUMDA BELİRTTİĞİMİ ARTIK HATIRLAMIYORUM BİLE.
MAL BEYÂNINDA BULUNMAMA SUÇUNDAN DOLAYI VERİLEN HAPİS CEZÂSI KALKMIŞ DEĞİLDİR. UYGULAMA AYNEN DEVAM ETMEKTEDİR.
HERŞEYDEN ÖNCE; İCRÂ VE İFLÂS KANUNU'NUN İLGİLİ MADDELERİ, YETERİNCE AÇIKTIR. YÜRÜRLÜKTE MADDELER DE UYGULANACAKTIR. BU CEZÂNIN KALDIRILMASI, ÖNCELİKLE, DEVLETİN, ALACAKLININ MENFAATİNİ KORUMAMASI ANLAMINA DA GELECEKTİR. O HALDE; ALACAKLIYI KİM KORUYACAKTIR?
-
MADDE 5. - (1) Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.
Bu madde İİK ve bütün diğer özel kanunlardaki cezaları kaldırmıştır sayın ırmak.
İn fide Salus (Kurtuluş Sadakatte Yatar)
-
Sayın zara şu anda uygulanabilir ama Yeni TCK açıkca düzenlemiş ve 1 Nisan'dan sonra uygulama imkanı yok Şunu da belirtmeliyim ki sözleşmeden dolayı hapis cezası verilemez anayasaya aykırı, yani devlet zaten alacaklının durmunu düşünmüyor bu suç kamu düzeniile ilgiliydi
İn fide Salus (Kurtuluş Sadakatte Yatar)
-
sayın alisinkay,
ben icrâ ve iflâs kanunundan bahsediyorum, siz olayı devamlı surette türk cezâ kanunu çerçevesinde değerlendirerek aynı hukuki hatada ısrarlı davranıyorsunuz.
(sözleşmeden doğan borçlarle ilgili hiç kimsenin cezâlandırılmayacağı) konusu ve bu hususun anayasa'ya aykırı olduğu ididiası çok eski bir konudur. niştekim burada da konular birbirine karıştırımıştı ve yazılı ve görsel medyada bu husus geçmiş yıllarda epey yankı uyandırmıştı. bu hukuki yaklaşım da zaten, külliyen yanlıştır.
nitekim; yukarıdaki iddialar kamuoyunu uzunca müddet meşgul etmiş olmakla kalmıştır. ve o yıllardan itibaren de, aynen bugün olduğu gibi, BU SUÇLARIN UYGULANMASINA DEVEM EDİLMİŞTİR VE DE NİTEKİM DE DEVAM EDİLMEKTEDİR.
1 NİSAN'DAN İTİBAREN DE HERHANGİ BİR DEĞİŞİKLİK OLMAYACAKTIR.
SORUYORUM SİZE: İ.İ.K. İLGİLİ MADDELERİ YÜRÜRLÜKTE Mİ DEĞİL Mİ?? O HALDE? BU MADDELER, "SPOR" OLSUN DİYE ÇIKARILMAMIŞTIR, ÖYLE DEĞİL Mİ? İLGİLİ MADDE KANUNDA MEVCUTSA, ELBETTE Kİ UYGULANACAKTIR.
-
Her zaman dikkatle izlediğim sayın Tayyar cem eralpin daha önce açmış olduğu aşağıdaki foruma bakar mısınız
https://www.hukuki.net/topic.asp?TOPIC_ID=4234&ARCHIVE=
İn fide Salus (Kurtuluş Sadakatte Yatar)
-
artı,
yürürlükteki kanuni mevzuatı toplu olarak değerlendiridiğinde; devletin, alacaklısını koruduğu açıkça görülecektir.
bunun en bariz örneği, zaten, yukarıda sözünü etmiş olduğumuz, icrâ ve iflâs kanunundaki muhtelif cezâi yaptırımlar ve bu yaptırımların başında gelen, mal beyânında bulunmama ve gerçeğe aykırı mal beyânında bulunma vs. gibi suçlar ve bu suçların işlenmesi halinde VERİLEN cezâlardır.
bu suçların kamu düzeni ile ilgisi olduğu doğru olup o ayrı bir konu. fakat ileri sürdüğünüz savın, -kabul anlamına gelmeksizin- bir an için doğru olduğunu farz edersek, o halde, bu suçla birlikte diğer tüm icrâi suçların da ortadan kalkmış olması gerekecektir ki; (taahhüdü ihlâl, yeddiemine bırakılmış mahcuz malı kaçırmak veya satmak, çocuk teslimine dair icrâ emrine rağmen çocuğu teslim etmemek, gerçeğe aykırı mal beyânında bulunmak, defteri tutulmuş eşyayı kaçırmak, vs. gibi ) burada detaylandıramayacağım kadar çok sayıdaki suçların da ortadan kaldırılmış olması anlamına gelecektir. dolayısıyla; tüm bu suçalata ilişkin yasa hükümleri de, YÜRÜRLÜKTEKİ KANUNDA AÇIKÇA YER ALDIĞI HALDE, UYGULANMAYACAĞI, ANLAMINA GELECEKTİR Kİ; BUNUN KABULÜ MÜMKÜN DEĞİLDİR. EŞYANIN TABİATINA AYKIRIDIR.böyle bir durumd, alacaklılarıve hak sahiplerinin korunması gerekirken, öncelikle kötü niyetli borçluların korunmuş olacağı manasına da gelecektir.
-
B- Yasa'nın 337. Maddesinin Birinci Fıkrasının İncelenmesi
İtiraz başvurularında, icra takibinin dayanağı olan işlemlerin bir alacak borç ilişkisinden kaynaklandığı ve temelinde bir sözleşme olduğu, sözleşmenin yerine getirilememe sebebiyle Yasa'da özgürlüğü bağlayıcı ceza öngörüldüğü, bunun ise Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasına aykırılık oluşturduğu ileri sürülmüştür.
İtiraz konusu kuralda, hakkında icra takibinde bulunulan borçluya, takibin niteliğine göre yasada belirtilen sürede, kendisinin veya üçüncü kişilerin elinde bulunan mal, alacak ve haklarından borca yetecek miktarını haklı neden olmaksızın yazılı veya şifahen icra dairesine bildirmemesi halinde hürriyeti bağlayıcı ceza öngörülmüştür.
Bu suçun konusu, cebri icra işlemlerinin yürütülmesi sırasında borçluya yasa ile getirilen bir yükümlülüktür. Nitekim bu husus, mal beyanında bulunmama suçunu konu alan 11.12.1957 günlü, 16-28 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında, "prensip itibariyle İcra ve İflas Kanunu'na vazolunan cezai hükümler borçluyu kanun emirlerine itaate mecbur etmek ve dolayısıyla alacaklının hakkını kolayca istihsal eylemek için bir nevi müeyyideden ibarettir." şeklinde açıklanmıştır.
İtiraz konusu kuralda düzenlenen suç konusu eylem, Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasında sözü edilen, doğrudan sözleşmenin yükümlülüğünün yerine getirilememesi olmayıp, kanunla getirilen mal beyanında bulunma yükümlülüğünün yerine getirilmemesidir. Bununla korunmak istenen hukuki yarar, yasa hükmüne uymak suretiyle cebri icranın etkin bir şekilde yürütülerek kamu otoritesinin sağlanmasıdır.
Bu nedenlerle kural, Anayasa'nın 38. maddesinin sekizinci fıkrasına aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Esas Sayısı: 2001/415
Karar Sayısı: 2002/166
Karar Günü: 21.11.2002
Resmi Gazete Tarihi: 28 Şubat 2003
Resmi Gazete Sayısı: 25034
Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır...
-
Tayyar Cem Eralp in yasısını okudum çok ilginç bir konu, şu anda bir çok mercii bu suça ilişkin hapis cezalarını veriyor. Bir kısmı ise bekletiyor Bir kısmi ise beraat kararı veriyor. Şimdi eski yasaya bakınca 647 sayılı kanunun 6 maddesi çok benziyor. Tabi eski yasanın 10. maddesi "buna muhalif olmayan" ibaresi var iken yeni yasada böyle bir ibare yok. Doğrusu tereddüte düştüm
Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır...
-
Sayın ırmak verdiğiniz yargıtay kararı ile çelişen bir şey söylemedim İcra Kanununda belirtilen cezanın Anayasaya aykırı olmadığını da biliyorum.Ama Ceza Kanunun 5 maddesi 1 nisandan itibaren özel kanunlardaki cezaları da kapsayacak.Maddede tereddüte yer vermeyecek şekilde açık.İİK daki madde de özel madde ve bu da TCK 5'in kapsamındadır.
İn fide Salus (Kurtuluş Sadakatte Yatar)
-
ben anayasa mahkemesinin kararını yazdım. Sizin söylediğinizle çeliştiği yer "sözleşmeden dolayı hapis cezası verilmez anayasa aykırı" ifadenizdi ben o nedenle bu hükmü (337) anayasa aykırı olmadığını belirten kararı ilettim.
Bunun dışında konu kanunlar ihtilafınını konusunu giriyor fikrimce ve ben doğrusu bu nedenle tereddütüm var. Çünkü icra iflas özel kanun ceza kanunun genel kanun ancak yeni kanununn bir hükmü özel kanunun geçersiz kılıyor. sayın zaraya katılmamak elde değil, taahhüdü ihlal, alacalıları zarara uğratma, hileli iflas, çek daha bir sürü kural var hakimlerin neler yapacağını merak ediyorum https://www.hukuki.net/images/icon_Smile.gif
Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır...
-
Yanlış anlaşılmasın o örneğim devletin sözleşme yapan vatandaşı, sözleşmeye uymayan tarafla ilgili hapis cezası yönünden korumadığını belirtmek içindi.Zaten İİK'da hapis cezası sözleşmeye uymadığı için değil.Mal beyanında bulunmadığı için.İİK'nın ilgili maddesi Anayasaya aykırı değil.
Verdiğim örnek Sayın zaranın
BU CEZÂNIN KALDIRILMASI, ÖNCELİKLE, DEVLETİN, ALACAKLININ MENFAATİNİ KORUMAMASI ANLAMINA DA GELECEKTİR
sözü üzerineydi.Zaten bu ceza ile korunan alacaklının menfaati değil kamunun menfaati.Alacaklının menfaati hapis cezası ile korunmuş olsaydı bu cezanın sözleşmeye uyulmadığı için verilmesi gerekirdi.Bu gerekçe de anayasaya aykırı olurdu.
İn fide Salus (Kurtuluş Sadakatte Yatar)
-
Selam şu anda MBB cezaları borç asgari ücretten aşağıda ise icra ceza hakimliği tarafından red ediyorlar.Buna bizzat ben şahit oldum.
-
İzmir'de bir avukatlık bürosunda staj yapmaktayım ve uygulamanın içinde biri olarak artık MBB dolayı hapis cezası verilmediğini görüyorum.Hatta borçlumuz MBB bulunmamaktan dolayı ceza davası açmak istedik ancak hakimler artık hapis cezası vermediklerini bu cezaların ertelendiğini belirtiyorlar.Daha önce yazmış olduğum kararda uygulamadan bir alıntıydı.O karar izmir icra ceza mahkemesinin bir kararıdır.
-
Sayın alisinkay, ne yazık ki, öncelikle kendi ifâdesi ile çelişkiye düşmüş bulunmaktadır. şöyle ki; "sözleşmeden dolayı hapis cezâsı verilemez,anayasaya aykırı"diyordunuz. hemen akâbinde, ("o cezâ,sözleşmeye uymadığı için verilmiş değildir, mal beyânında bulunmadığındandır. bu nedenle bu cezâ anayasaya aykırı değildir") beyânında bulundunuz. sizce anayasaya aykırı mı değil mi, önce bir karar vermeniz gerekir. fikrinizde sebat olması bakımından.
Sayın savcımın açmış olduğu forumu, açıldığı gün okumuş ve bir türlü cevap yorum getirmeye vakit bulamadım. gerçekten ilginç bir konu.
fakat; konumuzla doğrudan ilgisi yoktur.
BEN SİZE, İCRÂ VE İFLÂS KANUNU'NDAKİ MADDELER YÜRÜRLÜKTE Mİ YOKSA YÜRÜRLÜKTE DEĞİL Mİ? BU MADDELER UYGULANMAYACAKSA, NİÇİN YASADA YER ALMIŞLARDIR?buna dahi cevap veremediniz. yanılıyorsam söyleyin. bu yasa hükümleri yürürlükten kaldırıldı mı?? Hayır? O halde??
Sayın Meas da, stajyerlik yaptığını ve UYGULAMANIN İÇİNDE YER ALDIĞINI söylemektedir. kendisi stajyer olarak uygulamanın içindedir de, BEN UYGULAMANIN DIŞINDAMIYIM ACABA?? benim sözünü etmiş olduğum somut örneklere ne diyeceksiniz?? benim bahsetmiş olduğum yasa hükümleri de, herhalde, başka bir memlekette değil, türkiye'de uygulanmaktadır!
("uygulamanın içinde biri olarak...") (??!) ne demek şimdi bu?
Bu ifâde bana çok garip geldi de!!
-
Sayın zara.Bu mesaj benim attığım ikinci ileti.Sayın measın gerekçesi ile fikrim değişti ve lütfen dikkatli okuyun bu mesajdan ne yorum çıkardığınızı bilmiyorum.
MADDE 5. - (1) Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.
Anayasanın 38. maddesine 4709 Sayılı Yasa ile 9. fıkra olarak eklenen, “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz" hükmü zaten tartışma sebebiydi.
İİK 337 de 2 şart saymış bunlar
7201 Sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak sanığa tebliğ edilmesi
Tebliğ edilen bu belgede mal beyanında bulunma ihtarının yer almasıdır.
<span id='hl' style='background-color: #FFFF00'>Anayasa ile aykırılık teşkil etmiyordu</span id='hl'>.Kamu düzeni ile ilgili bir suçtu.Bu suç yasal bir yükümlülüğün mazeretsiz olarak yerine getirilmemesinden kaynaklanır.Sadece sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğün ihlal edilmemesi, aynı zamanda kamu otoritesine karşı da bir suç işlendiği için hapis cezası verilebiliyordu.
<span id='hl' style='background-color: #FFFF00'>BU DA SİZİN BAHSETTİĞİNİZ İLETİM</span id='hl'>bu iletinin hemen üzerindeki iletinizi okuduğunuzda anlayacağınızı umuyorum.Lütfen iletilerimi benim sizin iletilerinizi okuduğum dikkatte okumaya çalışın ki bir anlık hızlı bir okuma ile yanlış yorumlamayın.
Sayın zara şu anda uygulanabilir ama Yeni TCK açıkca düzenlemiş ve 1 Nisan'dan sonra uygulama imkanı yok <span id='hl' style='background-color: #FFFF00'>Şunu da belirtmeliyim ki sözleşmeden dolayı hapis cezası verilemez anayasaya aykırı</span id='hl'>, yani devlet zaten alacaklının durmunu düşünmüyor bu suç kamu düzeniile ilgiliydi
İn fide Salus (Kurtuluş Sadakatte Yatar)
-
Burada yeri gelmişken öncelikle, yasaların yürürlükten kalkma usulünden de bahsetmekte yarar vardır. Yürürlüğe giren bir yasa, hangi yasaların, yada yasanın hangi maddelerinin yürürlükten kaldırıldığını açıkça belirtebilir. Örneğin 1/1/2002 tarihinde 4721 sayılı Türk Medeni Yasası yürürlüğe girince bu yasanın 1028. maddesi gereği 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi yürürlükten kaldırılmış, aynı şekilde 4722 sayılı Türk Medeni Yasası'nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Yasa 0l/01/2002 tarihinde yürürlüğe girince, yasanın 23. maddesi gereğince 29/5/1926 tarihli ve 864 sayılı Kanunu Medenisinin Sureti Mer'iyet ve Şekli Tatbiki Hakkındaki Kanun Yürürlükten kaldırılmıştır. Bunun gibi yeni çıkan yasa eski yasa hakkında, "bu yasaya aykırı olan hükümler yürürlükten kaldırılmıştır." Diyebilir. Bu durumda ise zımni ilga ( üstü kapalı yürürlükten kaldırma )söz konusu olur. Bir yasanın değiştirilmesi suretiyle yürürlükten kaldırılması olanağı vardır. Örneğin, Anayasanın bazı maddelerini değiştiren 1488 sayılı Yasa,burada sözü edilen maddeleri yürürlükten kaldırmış ve kendisi o maddelerin yerine geçmiştir. Yasalar, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile de, yürürlükten kalkabilir.
Üzerinde durulması gereken diğer konu, çatışan yasa hükümleri varsa nasıl bir yol izlenmesi gerektiği hususudur. Bu konuda ikili bir ayrım yapılması gereklidir. İlk olarak, açıkça kaldırılmamış iki yasa arasında çatışma olması halidir. Yasaların genel yada özel nitelikli yasa olmasına göre konu ayrılır. İki genel yada iki özel yasa karşılaştığında, yani bunların bütün hükümleri birbiriyle çatıştığı takdirde ana kural yeni yasanın eski yasaya üstün tutulmasıdır.
Bir genel yasa ile bir özel yasa karşılaşabilirler. Bu takdirde, sonra çıkan yasa özel nitelikli yasa ise, bu özel yasa üstün tutulur. Buna karşılık, genel yasanın tarihi daha sonra olup da özel yasanın tarihi daha eski bulunduğu takdirde, yasa koyucunun takip ettiği amaç araştırılmalı ve ona göre yeni yasanın eski yasayı yürürlükten kaldırıp kaldırmadığına karar verilmelidir.
İkinci olarak, birisi yürürlükten kalkan iki yasanın bazı hükümleri arasında çatışma varsa, ana kural gereği yeni olay ve ilişkilere dayalı olarak açılan davalara yeni yasa, eski olay ve ilişkilere dayalı olarak açılan davalara eski yasa uygulanmalıdır ( Prof. Dr. Necip Bilge Hukuk Başlangıcı Dersleri İstanbul 1985 sayfa 243 ). YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2003/6-253 K. 2003/270 T. 2.4.2003
yukarıya alıntı yaptığım hukuk genel kurul kararı kanunlar ihtilafınının nasıl çözüleceği konusunda bir fikir vermektedir
incelenirse özellikle bizim konumuza uyan kısım şu genel kanun yeni ise özel kanun eski ise kanunu koyucunun takip ettiği amacın araştırılması gerektiği ortaya çıkıyor böyle bakıldığında yasanın gerekçelerini incelemek gerekiyor
Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır...
-
Sayın ırmak sonradan çıkarılan 5. madde açıkca özel yasalardaki cezaları değiştirmiştir.
MADDE 5. - (1) Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır.
Gerekçesine baktığımızda da Sayın Tayyar Cem Eralp'in yazısında uygulamada birlik sağlanmak istediği ve eşitsizliğin önlenmek istendiği açıkca anlaşılmaktadır.
Yani herhangi bir suçtan dolayı 2 ay ceza alan birisi bu yasadan yararlanırken 10 gün ceza alan birirnin yararlanmaması düşünülemez.Akla, mantığa ve adalete aykırı görüyorum.5. madde özel ceza kanunlarına atıfta bulunarak 1 Nisandan itibaren Özel kanunlardaki cezaların da bu şekilde düzenlenmesi gerektiğini belirtip eşitsizliğin önüne geçmek istemiştir.Uygulamayı ise yakında örnekleri çoğalacak ve hep birlikte izleyeceğiz.Şimdiden tartışmak boş galiba İran konusunda tarihe düştüğüm notu bu forum konusunda da düşmek istiyorum.İzninizle
İn fide Salus (Kurtuluş Sadakatte Yatar)
-
TBMM ADALET KOMİSYONUNDA KABUL EDİLEN METİN VE GEREKÇESİ
Özel ceza kanunlarında ve ceza içeren kanunlarda suç tanımlarına yer verilmesinin yanı sıra, çoğu zaman örneğin teşebbüs, iştirak ve içtima gibi konularda da bu kanunda benimsenen ilkelerle çelişen hükümlere yer verilmektedir. Böylece, ceza kanununda benimsenen genel kurallara aykırı uygulamaların yolu açılmakta ve temel ilkeler dolanılmaktadır. Tüm bu sakıncaların önüne geçebilmek bakımından, ayrıca hukuk uygulamasında birliği sağlamak ve hukuk güvenliğini sağlamak için; diğer kanunlarda sadece özel suç tanımlarına yer verilmesi ve bu suçlarla ilgili yaptırımların belirlenmesi ile yetinilmelidir. Buna karşılık, suç ve yaptırımlarla ilgili olarak bu kanunda belirlenen genel ilkelerin, özel kanunlarda tanımlanan suçlar açısından da uygulanmasının temin edilmesi gerekmektedir. Aksi yöndeki düzenlemelerin hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırılık oluşturması nedeniyle Hükûmet Tasarısındaki madde metni değiştirilmiştir
ADALET KOMİSYONU RAPORU
Ceza kanunuyla, çeşitli özel suç tanımlarına yer veren diğer kanunlar arasındaki ilişki, Anayasamızda güvence altına alınan hukuk devleti, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun olarak yeniden belirlenmiştir.
5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU GENEL GEREKÇESİ VE MADDE GEREKÇELERİ
3 üncü maddede, özel ceza kanunlarıyla genel kanun arasındaki ilişkiler açıklanmaktadır. 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Kanundan farklı olarak, sadece Ceza Kanununa aykırı olan hükümlerin değil, fakat ayrı hüküm bulunmayan bütün hâllerde genel kanundaki esasların uygulanacağı belirtilmiştir.
Madde 3. - Madde, Türk Ceza Kanunu ile özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlar arasındaki ilişkiyi düzenlemektedir.
Maddenin kabul ettiği sisteme göre Kanunda var olan hükümler çerçevesinde, özel kanunda veya ceza içeren kanunda ayrıca hüküm bulunduğunda, Türk Ceza Kanununda benimsenen esasları tekrarlasın veya buna aykırı olsun o hüküm uygulanacaktır. Böylece, 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Kanunda yer almış olup, sadece Ceza Kanununa aykırı hükümlerin uygulanacağını belirten esas genişletilmiştir
Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır...
-
Selam sayın zara ben hala gidip düşümü yaptırmadım ve düştüğünü bildiğim halde yakaalanmaktan korkuyorum ne yapacağım ben gerçekten kalktımı bu MBB bunu o kadar araştırdım ki artık beynim sulandı ve korkuyorum.
-
sayın im im burada verilen cevaplar size yeterli gelmiyorsa en sağlıklı yol bir avukat tutmanızdır. Sonuç olarak burada görüş bildiren tavsiye veren kişilerin görüşleri ile haraket edip bir problemle karşılaştığınızda geri dönüp hesap sorulabilir bir konumda olmazsınız.
Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır...
-
sayın lm_lm,
sizin probleminiz, (MBB kalktı mı kalkmadı mı) sorunu değildir ki. sizin de sözünü ettiğiniz üzre; sizin zaten cezânız düşmüştür.
daha önce yazdığım iletileri dikkatli okursanız, yapmanız gereken işlemin çok basit olduğunu siz de göreceksiniz.
dediğiniz gibi, cezânız düşmüştür. yapacağınız tek şey, nüfus cüzdanı sureti ve kısa bir dilekçe ile "DÜŞÜM MÜZEKKERESİ" ("temiz kâğıdı") almanızdır.
o kadar endişe ediyorsanız, öncelikle, sizin yerinize, bir yakınınızı , savcılığa bağlı ilâmat ve infâz kalemine gönderin ve durumu sorun (düşüm kâğıdı almak istedinizi) belirtin. gröevliler, zaten, ya borçlunun bizzat gelmesini veya vekilini göndermesini söyleyip, cezânın düştüğü ve düşüm müzekkeresi verileceğini teyid edeceklerdir.