-
Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır
Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'dan türban açıklaması... "Türban serbestliği laik ve üniter yapıya aykırı faaliyet alanı yaratır." diyen Yalçınkaya partileri uyardı:
Türban tartışması sürerken, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'dan ''Türban serbestliği laik üniter yapıya aykırı bir faaliyet alanı yaratır'' açıklaması geldi. Yalçınkaya ayrıca, siyasi partilerin türbanın serbest bırakılması yönünde açıklamalarda bulunamayacağını da ifade etti.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, ''Cumhuriyet'in temel ilkelerini, 85 yıllık kazanımlarını yok saymak, özgürlüğü çağdaşlaşma yerine dini esaslar çerçevesinde ele alarak etnik gruplara, mezheplere, ırkçılara haklar vermek olarak görmenin ve tartışmanın ülkeye yarar getirmeyeceği halkı önce bilinçlendirmeye, ayrıştırmaya sonra da çatışmaya götüreceği açıktır'' dedi.
Yalçınkaya, ''Basın Bildirisi'' başlığıyla yaptığı açıklamada, şunları kaydetti: ''Siyasi partilerin; Cumhuriyetin laiklik niteliğinin değiştirilmesi amacını güdemeyecekleri gibi bu amaca yönelik faaliyetlerde, beyanlarda bulunamayacakları, bu kuralı göz ardı etmenin laiklik ilkesinin korunmasını imkansız kılacağını keyfiliğe yol açacağını, Devletin sosyal veya ekonomik veya siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla veya siyasi amaçla veya siyasi menfaat temin ve tesis eylemek maksadıyla dini veya dini hissiyatı veya dince kutsal tanınan hususları alet ederek propaganda konusu yapamayacakları, istismar edemeyecekleri kötüye kullanamayacakları, aksine faaliyet ve beyanların din ve dince kutsal sayılan şeylerin istismarı sayılacağını, Türkiye Cumhuriyeti Ülkesi üzerinde milli veya dini kültür veya mezhep veya ırk veya dil farklılığına dayanan azınlıklar bulunduğunu ileri süremeyecekleri, Türk Dilinden veya Kültüründen başka dil ve kültürleri korumak geliştirmek veya yaymak yoluyla ülke üzerinde azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün bozulması amacını, bölünmez bir bütün olan ülkede, bölgecilik veya ırkçılık maksadını, Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı devletin tekliği ilkesini değiştirmek amacını, güdemeyecekleri bu yolda faaliyetlerde bulunamayacakları, bu kuralları görmezlikten gelmenin azınlık yaratılmasını ve devletin tekliği ilkelerini zayıflatacağı, Dil, ırk, din ve mezhep ayrımı yaratmak bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzeni kurmak amacını güdemeyecekleri, bölge, ırk, belli kişi, aile, zümre veya cemaat, din, mezhep veya tarikat esaslarına dayanamayacakları, diğer halde demokratik devlet düzeninin korunmasının olanaksız olacağı, Anayasa'da yer alan hak ve hürriyetlerin devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağı, Anayasa ve yasalarda hüküm altına alınmış, ayrıca yaptırımları gösterilmiştir.''
CUMHURİYETİN TEMEL İLKELERİ
Millet iradesiyle kurulan yasa koyucunun, ülke ile millet bütünlüğünün bozulmasını önlemek amacıyla toplumun huzuru, milli dayanışma için, her türlü kuşkudan uzak düzenli bir yaşam ortamını sağlamak maksadıyla bu hükümleri ve yaptırımları saptadığına işaret eden Yalçınkaya, şöyle devam etti: ''Bağımsız ve egemen olan her devletin, partiler üstü olan bir devlet politikası vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin devlet politikası, işgal güçlerinin yurttan çıkarılıp, Lozan Anlaşması sonucu ülke sınırlarının yeniden belirlenmesi ve kurucu devlet ve kurucu meclis tarafından yapılan 1924 Anayasası ile belirlenmiştir. 1982 Anayasası ile de anılan devlet politikası değiştirilemez hükümleri de konulmak suretiyle koruma altına alınarak başlangıç hükümleri ve ilk dört madde açıklanmıştır. Cumhuriyet yönetiminin ilkesi olan halkın egemenliği kuralı gereği de halk oyu ile kabul edilmiştir. Cumhuriyetin temel ilkelerini, 85 yıllık kazanımlarını yok saymak, özgürlüğü çağdaşlaşma yerine dini esaslar çerçevesinde ele alarak etnik gruplara, mezheplere, ırkçılara haklar vermek olarak görmenin ve tartışmanın ülkeye yarar getirmeyeceği halkı önce bilinçlendirmeye, ayrıştırmaya sonra da çatışmaya götüreceği açıktır.
Eğitim ve öğretim kurumlarında bazı giysilerin kullanılmasının özgürlük sayılıp, özgürlükler içine alınmasının mezheplerin, cemaatlerin ırkçı örgütlerin ayrılıkçı güçlerin sembollerini rahatça kullanacakları, yayacakları, eğitim görenleri örgütleyerek huzursuzluğa, saflara ayıracağı, eğitim ve öğretim kurumlarının yukarıda sayılan etkin örgütlerin alanı haline getireceği, laik ve üniter yapıya aykırı bir faaliyet alanına dönüştüreceği Yüce milletimiz ve ülke ile milletin koruyucusu olan yasalar önünde sorumluluğun anayasa ve yasalar gereği bu yönde beyan ve faaliyetlerde bulunan siyasi partilere ait olacağı gözden kaçırılmamalıdır.
Siyasi partiler; mevzuatın veya yasal ve anayasal yapının değiştirilmesi konusunda girişimde bulunurken önerilen kuralların ve buna ulaşmadaki faaliyetlerin her bakımdan yasal ve demokratik olmasına dikkat etmelidir.
Önerilecek değişikliğin kendisi temel demokratik prensiplerle anayasada belirtilen insan hakları ile, Atatürk Milliyetçiliği ile laik ve sosyal hukuk devleti ile bağdaşmalıdır. Demokrasinin bir veya birçok kuralına uymayan veya cumhuriyetin temel ilkelerinden olan laik ve üniter yapıyı, demokrasiyi yok etmeyi amaçlayan ve de demokrasinin tanıdığı hak ve özgürlükleri yasa dışı yorumlarla tarif ederek oluşturulan siyasi projeleri öne süremeyecekleri, bu nitelikteki beyan ve eylemlerin gerek iç hukuk gerekse de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi korumasından yararlanamayacağı gözetilmelidir.''
MHP'nin teklifi ne?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''türban yasağını kaldırma'' önerisine destek verdi.
Bahçeli, "Mevcut Anayasa'nın 10'uncu maddesinin 4'üncü fıkrasına yapılacak ek bir ifade ile konu hukuki zeminde siyasal ve toplumsal gerginliklere yol açmadan çözüme kavuşmuş olacaktır" dedi.
Bahçeli, söz konusu maddede "devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır" hükmüne ek olarak "bütün işlemlerinde" ibaresinden sonra gelmek üzere "her türlü kamu hizmetlerinin sunulmasında ve bunlardan yararlanılmasında" ifadesine yer verilmesi gerektiğini belirtti.
Erdoğan ne demişti?
16 Ocak'ta İspanya dönüşü Esenboğa Havalimanı'nda bir açıklama yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, türban tartışmaları için, ''Türkiye hala bu sorunu çözemiyorsa, bu özgürlükler noktasında ciddi sıkıntıdır. Bunu beraber aşarız. Yeni anayasayı beklemeye de gerek yok. Bunun çözümü çok kolay. Otururuz beraberce mutabık kaldığımız bir cümleyle bu çözülür" dedi.
Gerekirse muhalefetten randevu talebinde bulunacağını belirten Erdoğan, "Biz çözmeye varız. MHP de 'varım' diyor. CHP 'yokum' diyor. Yoksa yok, olanlarla yola devam ederiz" diye konuştu.
İspanya gezisi sırasında türban tartışmalarına değinen Erdoğan, 14 Ocak'ta yaptığı bir açıklamada da, "Siyasi simge olarak türban takmak suç mu? Simgelere, sembollere bir yasak getirebilir misiniz?" demişti.
ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin üniversitelerindeki türban serbestisine atıfta bulunan Erdoğan, "Ama ülkemizde ne yazık ki böyle bir sorun şu anda var. Üniversitelerde böyle bir sorun söz konusu. Bunu bu düzenleme ile aşmak öyle zannediyorum ki özellikle özgürlükler noktasında, eğitim özgürlüğü noktasında bir sıkıntıyı aşmaya da vesile olacaktır" ifadesini kullanmıştı.
HABER 7
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Yargıtay Başsavcısının görüşlerine katılmıyorum. Türbanın üniversite öğrencileri için serbest olmasını savunmak laikliğe aykırı değildir. Laiklik, bu kadar yasakçı ve dar yorumlanamaz.
"...siyasi partilerin türbanın serbest bırakılması yönünde açıklamalarda bulunamayacağını da ifade etti" cümlesi tam anlamıyla yasakçı zihniyetin tipik bir örneğidir. Memleketin bir sorunu hakkında siyasi partiler görüş bildirmeyecek de kim bildirecek? Siyasi partilere yasak olan sana neden sebest oluyor?
Sayın Başsavcıya göre yasak olan bu konuda aynı kurumun (Yargıtay'ın) eski başkanı sayın Sami Selçuk tam tersini söylüyordu. Peki biz hanginize inanacağız?
Bu konu yorum konusudur.. Sen öyle yorumlarsın, ben böyle yorumlarım. Ben Sami Selçuk'un yorumuna katılıyorum. Yasakçıların değil, özgürlükçülerin..
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Sayın Bilgili,
Bu rahatlığınız beni gerçekten korkutuyor. Tamam bende şeriat tehlikesinin abartıldığı kadar olduğunu düşünmüyorum ama sizin kadar da rahat değilim. Çünkü karşımızda gerçekten çok güçlü bir kadrolu şeriat yapılanması var. Bizde sanki onların ekmeğine yağ sürmek istercesine demokratlar, solcular, devrimciler, cumhuriyetçiler ve hatta çoğu eski solcu olmasına rağmen şu anda kendilerini ulusalcılar diye takdim edenler o kadar keskin çizgilerle birbirimizden ayrılıyoruz ki bu şartlarda şeriatçıların karşısında durabilmemiz imkansız gibi görünüyor. Ama derseniz ki bizim güçlü olmamıza gerek yok sağlam cumhuriyet değerlerine bağlı bir ordumuz var o zaman da askeri bir yönetimi savunma pozisyonunda kalırsınız( ki ben sizin askeri yönetimlere karşı olduğunuzu biliyorum).
Evet şimdi zurnanın zırt dediği yerdeyiz. Peki ne yapabiliriz. İşte tartışmamız gereken sorun bu.
Saygılarımla.
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Türban siyasi bir simge olsa da olmasa da(ki ben siyasi simge olduğu görüşüne kesinlikle katılmıyorum) yasaklanması için nedeni olmamalı. Türbana siyasi bir simge denmesinide hiç bir zaman anlayamamışımdır. Türbanlılar hangi partiden, hangi siyasi görüşe sahip, bunların bir partileri mi var, neye dayanarak türban siyasi bir simgedir denebiliyor? Bence türban siyasi bir simge diyenlerin öncelikle bu sorulara bir cevap vermesi gerekir. Delinin biri "Türban siyasi bir simgedir" diye kuyuya bir taş atmış, şimdi 40 akıllı çıkaramıyor. Geçen yıl seçim zamanı gördük; bakıyorsunuz bırakın AKP, MHP mitinglerini CHP mitinglerinde bile türbanlılar vardı. Türban bir inanç işidir, siyasi ya da politik değil. Yargıtay başsavcısının sözlerinide samimi bulmuyor, yasakçı bir zihniyete sahip olmasınada bir anlam veremiyorum. Dünya üzerinde türban yasağı sadece 2 ülkede var. Biri Tunus, diğerinide söylemeye gerek yok.
Bu arada 1-2 yıl önce türban konusunda rastladığım ilginç bir anekdotu aktarayım:
Yıl 1984… Üniversitelerde başörtüsü sıkıntısı had safhada. Başbakanlık koltuğunda Turgut Özal, YÖK Başkanlığında ise İhsan Doğramacı oturuyor. Özal bastırınca, YÖK Başkanı Doğramacı “dahiyane” bir çözüm buluyor. “Başörtüsü değil ama isteyen türban takarak üniversiteye gitsin” diyor. Gerekçede şu; türban çağdaş, başörtüsü ise çağdışı. YÖK’te yapılan oylama ile karar yürürlüğe giriyor. Doğramacı türbanı hayatımıza sokan bu kararı basına şu sözlerle açıklıyor:
“Başörtüsü takılmasının önlenmesi için üniversitelere talimat verdik. Kız öğrencilerimiz modern anlamda türban takarlarsa buna izin veriyoruz. Bizim kararımızda kız öğrencilerimiz isterlerse sınıfta modern giyim biçimi olan türban giyebilirler.”
O dönemden bir ilginç not daha aktaralım hemen; Kız öğrenciler, taktıkları örtünün türban olduğunu tescil ettirmek için Vakko gibi büyük mağazalardan “Bu bir türbandır” yazısı alarak okul yöneticilerine veriyorlar.
Nereden nereye değil mi?
Modern diye hayatımıza sokulan türban, aradan geçen 22 yıl sonunda “irticanın” sembolü(şimdilerde de siyasi sembol) oluyor. O dönemde “çağdışı” bulunan başörtüsü ise “çağdaş”, “geleneksel örtümüz” sınıfına terfi ettiriliyor.
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Bu konu forumlarımızda defalarca tartışıldı. Bu tartışmalarla bir sonuca varmanın da mümkünatı olmadığı görüldü.
Türban öyle 80 döneminin Nakşi anektodları ile anlaşılabilecek ve kavranacak bir olgu değildir. Türkiye'de kökeni 1960'lara dayanır.
Kılık kıyafet özgürlüğüne evet, bu özgürlük başkalarının özgürlüğünü tehdit etmediği sürece...
Bu arada bir üyemiz de kendi deyimiyle çoğu eski solcu bugün ulusalcılara dokundurmadan edememiş.
"Ben Amerikan emperyalizmine, Sovyet revizyonizmine, Romen şaklabanlığına, Bulgar dalkavukluğuna karşı bir Türkiye devrimcisiyim." lafını kim etmiş bir öğrensin, bugün ulusalcılar ne diyor karşılaştırsın. Kaldı ki o sözlerin edildiği dönemden çok daha ağır şartları yaşıyor Türkiye...
Selamlar,
-
Sayın Gür,
Öncelikle her yorumuma isim zikrederek başladığım için adımın anılmasını bekleyecek kadar saygıyı hakettiğimi düşünüyorum.
Yorumunuza gelince, ben orada dokundurma yapmamıştım ama siz o şekilde düşünmüş olabilirsiniz. Fakat bu da Deniz GEZMİŞ'in ulusalcı olduğunu söyleme hakkını size vermez diye düşünüyorum.
Saygılarımla.
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Başörtüsünü yasaklayalım,kuranlarıda saklayalım hatta ezan da türkce okunsun aslında hiç okunmasada olur layık olduk mu?
şükür...???
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Alıntı:
zeytin35 rumuzlu üyeden alıntı
Başörtüsünü yasaklayalım,kuranlarıda saklayalım hatta ezan da türkce okunsun aslında hiç okunmasada olur layık olduk mu?
şükür...???
SAÇMALAMAYI VE PROVOKASYONU BIRAKIN LÜTFEN...
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Sn. Erkorkut,
Amacım isim zikretmeyerek saygısızlık etmek değil, aksine konuyu kişiselleştirmeden konuya açıklık getirmekti. Sizi kırdım ise özür dilerim.
Kimseyi ulusalcı olarak tanımlamak derdinde değilim. Şimdi lütfen aşağıdakileri okuyun ve tekrar ulusalcılar ne diyor ile bir karşılaştırma yapın.
"Ben Amerikan emperyalizmine, Sovyet revizyonizmine, Romen şaklabanlığına, Bulgar dalkavukluğuna karşı bir Türk devrimcisiyim.
İddianameye karşı diyeceklerim mevcuttur, iddianame kelle istemek için hazırlanmıştır. Yapılan tahliller yanlıştır, hatalıdır, değerlendirmeler keza isabetsizdir. Yalnız biz varlığımızı hiçbir karşılık beklemeden esasen Türk halkına armağan etmiş bulunuyoruz ve Türk halkı ve devletin bağımsızlığına armağan etmiş bulunmaktayız.. Bu sebeple ölümden çekinmiyoruz.
Biz hiçbir zaman bütün çabamıza rağmen Türkiye’nin bağımsızlığını temin edemedik. Bugüne kadar da bu özlem içinde kaldık.
Öteden beri arz etmiş olduğum gibi, bu ülkede Anayasa’yı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasa’yı ihlal edenlerse ortadadır. Anayasa’nın uygulanmasını isteyen gene bizleriz. Anayasa’yı uygulamayan yavuz kimselerse hâlâ ortadadır. Ve yine o kişiler bizim kellemizi istemektedirler.
İddianamede geçen ve bana affedilen bir cümleyi kabul etmiyorum. Ben silahımı halka ve orduya karşı kullanmadım, ancak vatan hainlerine karşı kullanmak maksadıyla taşıdım ve ’halka ve orduya karşı kullanırım’ şeklinde beyanda bulunmadım.
Onlar 36 milyonluk ülkenin bütün yükünü 20 gencin üzerine yıkmaya alışmışlardır. Bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dahil, sizlersiniz."
Son savunmadan
"Yaptıklarımızın haklı olduğuna inanıyorum. Halen de bu inancı taşıyorum. Türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı ölümden korkmuyoruz. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten onur duyuyorum.
Biz şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımızın bağımsızlığı ve mutluluğu için savaştık!"
Selamlar,
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Alıntı:
Fakat bu da Deniz GEZMİŞ'in ulusalcı olduğunu söyleme hakkını size vermez diye düşünüyorum.
Ulusalcı değildi de neydi sayın ilkine? Sakın bana devrimciydi demeyin. O zaman devrimcilikle ulusalcılığı bana anlatmanızı dilerim tabii ulusalcılığı kafatasçılık olarak algılamıyorsanız.
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim. Ve bu sebeple Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdik. Bundan dolayı da ölümden korkmuyoruz. Onu ancak işbirlikçiler düşünsün. Ve ancak onlar kendi canının telaşına düşsün. Ve ben 24 yaşındayken kendimi Türkiye’nin bağımsızlığına armğan etmekten onur duyuyorum. Bu bağımsızlık düşüncesini mezara kadar götüreceğiz.
Sayın Savcı,
1. Amerikan emperyalizmi gayrî millîdir.
2. Ona ortaklık edenler ulusumuza ihanet etmişlerdir.
3. Emperyalizme karşı mücadele suç değildir, silahlı mücadele ise Anayasayı ihlâl değildir.
4. Gayrî millî olan emperyalizm ve ortaklarının sömürüsü, Anayasaya aykırıdır.
Buna göre iki şey var:
1. Eğer belli bir hata sonucu, iddianame ve mütalaayı hazırladınızsa, dikkatli
olunuz; idamını istediğiniz kişiler kasaplık koyun değildir ve siz savcısınız…
2. Yok eğer yaptığınızın bilincinde iseniz; yolunuz açık olsun.
Deniz Gezmiş'in savunmasından özet.
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Eh bunca lafın üzerine google reklamlarında "greencard" da aşağıda yerini aldı, tam da konuyu beklemiş , gidenlerin yolu açık olsun kalanlar sağolsun.:o
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Sayın Bayındır,
Sizinle Deniz Gezmiş'in devrimci olup olmadığını tartışmak istemem. Yazınız hakkındaki yorumumu ise Deniz Gezmiş'in dönemin içişleri bakanıyla yaptığı şu kısa konuşmayla yapmak istiyorum.
Saygılarımla.
İçişleri Bakanı Haldun Menteşoğlu ile
Deniz Gezmiş arasında geçen konuşma
Menteşoğlu: Neden yola çıktın bu genç yaşta?
Deniz: İnandığım dava uğruna mücadele veriyorum. Sizin yüzünüzden mücadele veriyorum.
Menteşoğlu: Nereye gidiyordunuz?
Deniz: Devrime
Menteşoğlu: (Eliyle duvardaki haritada Sivas'ı işaret ederek) Devrim o tarafta mı?
Deniz: Devrimin o tarafı, bu tarafı yoktur. Her taraftan gelir.
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Neyse 2008 greencard reklamı geldiği gibi gitti, konuya dönelim.
Sn. Erkorkut, bence de Fırat Bey'le tartışmayın, çünkü sorusunu dikkatli okursanız aynı şeyin söylendiğini göreceksiniz.
Konu türbandı, takan Üsküdar'ı geçti, bakın biz neyi tartışıyoruz?:(
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Alıntı:
Av.Fırat Bayındır rumuzlu üyeden alıntı
SAÇMALAMAYI VE PROVOKASYONU BIRAKIN LÜTFEN...
Olur, olmaz olur mu!
Ama, olmaz olsun
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Sayın Gür,
Ama herşey sizin başınızın altından çıktı. Ben şeriata karşı solcular, cumhuriyetçiler, devrimciler ve nereden ağzımdan çıktıysa eski solcular dediğim ulusalcılar birleşsin demişken gene biz birbirimize girdik, şeriatçılar atı aldı üsküdarı geçti.
Evet görmemişim ama Sn. Bayındır şeriata cevabını vermiş.
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Olmaz, olur
Ama olmaz olsun...
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Sn. Erkorkut,
Sorun şu ki; bu tür hatalı tasnifler, bu tür ayrılıkları doğurur. Oysa ulusalcıları faşist olarak nitelemek yerine, kendisine zamanında solcu deyip bugün 2. Cumhuriyetçi ve liberal demokrat olanları eleştirmenizi beklemek herhalde hakkımızdır. Şu bizim kafatasçıları hiç saymıyorum, onlar zamanında dünün devrimcileri bugünün ulusalcılarını "Tam bağımsız Türkiye" dedikleri için Amerikancı dincilerin gazıyla düşman bellemişlerdi, bugün de aynı dincilere ve aslında emperyalizme payandalık etmeyi marifet sayıyorlar.
Bu ülkenin eşit vatandaşlarının yiyecekleri ekmek tükenmemiştir. Türk'ü ile, Kürt'ü ile, Ermeni'si, Müslüman'ı, Yahudi'si, Hıristiyan'ı, ateisti ile bu ülke bizimdir. Bir arada olunursa aşılamayacak engel, düzeltilemeyecek yanlışlık yoktur.
Mustafa Kemal'in başarısı liderlik vasfının sinerjisi ile bu birleşmeyi sağlamak, bu gücü emperyalizme ve gericiliğe karşı odaklamak olarak özetlenebilir. Deniz Gezmiş farklı bir şey söylememiş ve yapmamıştır.
Özgürlükleri ve demokrasiyi savunuyoruz ancak bunları varmak istediğimiz gerçek hedefe ulaşmak için araçlar olarak değil, halkımızı mutluluğa ve refaha ulaştırmak için araçlar olarak görüyoruz.
Bugün ülkemizde yaşanan kavram karmaşasının özü gerçek amacın yerini araçların almaya başlamış olmasıdır ve bu karmaşada niyeti belli olanlar kadar, aracı amacın üzerinde gören bizim sözde 2. Cumhuriyetçi liberal demokratlar da pay sahibidir.
İğdiş edilmiş kavramsal kalıplardan yapılan at gözlükleri insanlar için çok aşağılayıcıdır.
Selamlar,
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Öncelikle Sayın Bilgili'ye katıldığımı belirtmek isterim.
Görüşlerimi bildirmeden bu forumu takip etmekle yetinmek,bana fikir özgürlüğü haklarımdan istifade etmeme rahatsızlığını verirdi.
"Türban" kaygısı devleti temsil eden siyasi parti nedeni ile dini sembol olmaktan çıkartılıp siyasi simge haline getiriliyor .Gerek görsel,gerek yazılı basının yer yer kışkırtmalarıyla,zaten var olan gerginlik bir kat daha artıyor.
Üstelik bu konular yine bayanlarımızı ikiye kutuplara ayırıyor,her ne kadar beyler o veya bu tarafı savunuyor olsada.
Bir taraf "Eyvah özgürlüğümüz kısıtlanacak.Bir süre sonra zorla fikren olmasada fiziken uymak zorunda bırakılacağız" endişesi içinde ayaklanırken;
diğer taraf "nihayet dini emirlerimizin bir parçası olan başörtüsünden dolayı eğitim ve ekonomik özgürlüğümüz kısıtlanmayacak" umudu taşıyor.
(Dikkate alınmalı ki:inançlarımız gereği olarak belirtmedim,çünkü dinimizde zorlama yoktur.Kapalı olmayan ibadetlerini yapmıyor anlamına gelmez )
Birde kısaca değinmek isterimki -tabi farklı görüşler olacaktır-bu türban konusunda anayasayı değiştirerek ,türbanlı kızlarımıza yolu açmayı hedefleyen bir parti ,neden farklı bir amaç güdüyor ise bunu dolaylı yoldan izlesin?
Üstelik eğer baştan beri tüm bayanlara iranda olduğu gibi "kara çarşaf" giydirtmek için anayasayı değiştirmeyi hedefliyor ve belli bir siyasi görüşü dayatmayı planlıyor olsalardı,hiç süpheniz olmasın bunu şuan gerçekleştirmiş olurlardı.Yani bunu iki aşamada,önce türban yasağını kaldırarak ve sonrada diğerlerine türbanı mecbur kılarak ,yapmazlardı.
Bu noktada itirazlar gelecektir herhalde,ama bu benim fikrim.
Ayrıca örtü karşıtlığında ısrar etmenin altında farklı düşünceler yattığı kanaatındayım.Bunun siyasetle ilgisi olduğunuda düşünmüyorum.
Bu ülkede bayanlarımızın belli bir bölümü aktif eğitimden ,siyasi ve sosyo-ekonomik ,üretken yaşantıdan uzaklaştırarak pasif ve cahil konumda bırakılarak,ülkenin gelişimi ve dinin yayılması bu şekilde engellenmeye çalışılıyor.
Kapalı veya açık tüm kadınlarımız kendi haklarını savunmaları gerekirken,bu konularla zaman harcanıyor.
Siyaset yada din nasıl adlandırılırsa adlandırılsın;"türban" tartışması demek ,kadınlar üzerinden bir yerlere varılmaya çalışmak demek,çünkü
erkeklerin -istisnalar haricinde- dış görünümünden siyasi -dini ayrım yapılamadığı gibi eğitim,ekonomik,siyasal vs hakların yoksun bırakılmıyor (bırakılsın anlamında anlaşılmasın).........
Yorumlarınıza saygı duyuyorum.Bunlar kendi düşüncelerim.(Biraz uzun ve karmaşık oldu,ama...).
Saygılar
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Alıntı:
zeytin35 rumuzlu üyeden alıntı
Başörtüsünü yasaklayalım,kuranlarıda saklayalım hatta ezan da türkce okunsun aslında hiç okunmasada olur layık olduk mu?
şükür...???
Aslında bu ifade Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ne kadar haklı olduğunu gösteren bir ifadedir. Diğer yazılanlar işin teferruatıdır. Bunu böyle gören düşünen '' Türbanı dini simge'' gören ve hatta daha ileri giderek Türbana ve bunu savunanlara karşı gelmeyi Allah a karşı gelmek olarak algılayan bir zavallılar sürüsü oluşturuldu. İşte bu metin onun çelikleşmiş bir ifadesi.
Çoğuda aynı bu üye gibi sözcüklerin anlamını gerçekten dinin değerlerini bilmeden kulaktan dolma bilgileri siyasi yalanları hurafeleri din diye yutmuş kişiler. Aslında ne dinini tam biliyor ne geleneklerini tam günümüz siyasetçilerinin istediği cahil ama din dedinmi ateşlenecek insan tipi. 3 kg bulgur 1 çeki kömüre oyunu satan türban yutturmacasının peşinden koşan alacakaranlık kuşağı insanları. Bildiklerini sandıkları çoğu şeyin aslında yanlış olduğu ama yanlış olduğu anlatılamaz kişiler....
Bakınız yaptığı yazım hatası değil. Cehaletin yazıya yansıması '' layık olduk mu?'' ( Mu takısınıda ayırmış ilginç) Layık olduk mu dediği Laik olduk mu olacak aslında Laiklikle yayık arasındaki farkı bilmeyene bizim burada Allah layığını versin senin emi ? derler....
Şu cehaletten doğan cesarete nefrete bakınız ve bunlar çok fazla.. Şimdi glde anlat Türbanın dinle ilgisi olmadığını Ezan ın okuma dilinin de dini değerinin değil aslında alışkanlık ve bazıları için çıkar olduğunu...
Şimdi deki buna Ezan ın arapça olmasının nedeni Peygamberin Arap ülkelerinde olması halkın dilinin arapça olması ve onu anlamaları Peygamber bile sadece Arapça biliyor. Eğer Kuran Kızılderili kabilesine inseydi ve peygamber kızılderili olsaydı bu seferde o kızılderililerin kullandığı dilde yazılıp ezan o dilde söylenecekti. Bundan dolayı gerek Kuran gerekse ezan ın dili değil içeriği anlamı önemlidir dolayısıyla bunun anlaşılabilmesi içinde okuyanın dinleyenin dilende olması mantıklıdır evladır aklidir dinen caizdir. EĞER GERÇEKTEN ALLAH A İNANIYORLARSA BU KİŞİLER son derece net bilmeliler ki ALLAHIN DİL SORUNU YOKTUR. DİL BEŞERİ VE ADEMİ BİR SORUNDUR. Halkın yüzde doksandokuzunun bilmediği bir dilde ezan okunması bu açıdan ele alındığında aslında saygısızlıktır Hem Allah a hem kuluna... Kaldıki ezan Kur an şartı Kuran kelamıda değildir. Bu bayağı bir gösterişçilik ve dini aldatıcılıktan başka bir şey değildir. Bu satırları yazan kişini ezan ın Türkçe okunmasında ki sakıncalarıda çok net ortaya koyması gerekir değil mi? Ama nerede ? Salla gitsin. Öyle ezberletilmiş. Resmi dili Türkçe olan bir ülkede günde beş vakit Arapça ezan okunması devletin dine duyduğu saygıdır en fazla bana kalsa Türkçe okuturum ki herkes anlasın...
Türbanın hep siyasi bir simge olduğunu siyasetin din oyununun bir parçası olarak sanki dindarlar Türban takarlar denmeye çalıştığını ama bunun doğru olmadığını Kuran da Türban olmadığını bin kere söyledim. Hayatını dine adamış İlahiyatçılarda söyledi ama dini kullanan siyasiler laf kalabalığında bu kişileri yok etti görevlerinden aldı halkımızda dinin hocaları dururken dini şaklabanlara inanmayı tercih etti. Neden çünkü kömür ve erzak geliyor... Başka şeylerde dahil...
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Bir uyarı da DANIŞTAYDAN !!!
Türban tartışması sürerken, Danıştay'dan da ''Bu tip bir girişim toplumsal barışı zedeler '' açıklaması geldi.
DANIŞTAY BAŞKANLIĞINDAN
BASIN AÇIKLAMASI
Son günlerde yazılı ve görsel basında, Anayasada yapılacak yeni düzenlemeler tartışılırken, yüksek öğretim kurumlarında türban yasağının kaldırılmasına yönelik girişimler ve ortaya atılan görüşler karşısında, anayasal bir kurum ve yüksek yargı organı olmanın sorumluluğu ile bu açıklamanın kamuoyuna yapılması zorunlu görülmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir. Bu dört nitelik, Cumhuriyetin değiştirilemeyecek, değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek anayasal temel hükümleridir.
Hukukun evrensel ilke ve kurallarını yaşama geçirmeyi amaç edinen devletler, kişi hak ve özgürlükleri konusunda yargısal denetim yapan ulusal ve uluslararası yargı organlarının kararlarını gözardı etmemeli, bu kararları bertaraf edici anayasal ve yasal düzenleme yapmaktan kaçınmalıdır.
Anayasa Mahkemesi ve Danıştay, Anayasanın başlangıç kısmı ile 2’nci, 10’uncu ve 24’üncü maddeleri kapsamında inceleme ve değerlendirme yaparak, kararlarında; laikliğin, Cumhuriyetin özü ve ulusal yaşamın temeli olduğu gerçeğinden hareketle dinsel kaynaklı düzenleme ve girişimlerin Anayasadaki laiklik ilkesi ve laik eğitim kuralları karşısında demokratik bir hak olduğu iddiasının savunulamayacağını vurgulamışlardır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine göre üniversitelerin dini simgeleri yasaklama hakkı bulunduğunu belirtmiş ve bu konudaki yasağın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olmadığı sonucuna varmıştır.
Hukuk devletinin şartlarından en önemlisi olan kuvvetler ayrılığı ilkesine göre Anayasamızda, yasama ile yürütme organları ve idarenin, yargı kararlarına uymak zorunda olduğu ve bunları ortadan kaldırıcı düzenleme yapamayacakları açıkça belirlenmiştir.
Bu nedenle, yeni düzenlemeler yapılırken Anayasamızın temel ve değişmez ilkelerine ve yargı kararlarına uygun davranılmaması, bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin kazanımlarına aykırı olacağı gibi, söz konusu girişimlerin eğitim kurumları ile sınırlı kalmayacağı ve sonuçta toplumsal barışı da zedeleyeceği kaygı ile izlenmektedir.
Danıştay Başkanlar Kurulunun görüşü, kamuoyunun bilgi ve değerlendirmelerine saygı ile sunulur.
18/01/2008
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Öncelikle Selam
Aslında mesele türbanın yasak olması falan değil mesele bilinc altında idoolojik dünya görüsünün baskasını ezmek yada zarar vermek amaclı sanal bazı kavramlarında altına sığınarak bir blok olusturmaktır.Yada taraf olmaktır.
Siz hangi grubun icerisinde olursanız olun bu devlet acısından ozgürlüğün önündeki bir engel, insanların inançlarını yasama acısından bir sıkıntı ise yargı mensuplarına düşen görev bunun ne şartlarda serbest olacağına yada bu sıkıntıdan mağdur olan insanların mağduriyetinin nasıl önleneğine dair gorüş sunmaktır. Felaket tellallığı yapmak yargı mensuplarına yakışmaz
Yarın birilerine rağmen bu kanunlaşır ve türban serbest olursa aynı yargı mensupları yada farklı bu yasağı savunanlar bakalım çıkan yeni kanunu savunabileceklermi
Bence Maksat üzüm yemek değil türban yüzünden okuyamayan öğrenciyi dövmek
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
B. Siyasî partilerin uyacakları esaslar
MADDE 69. – (Değişik: 23.7.1995-4121/7 md.) Siyasî partilerin faaliyetleri, parti içi düzenlemeleri ve çalışmaları demokrasi ilkelerine uygun olur. Bu ilkelerin uygulanması kanunla düzenlenir.
Siyasî partiler, ticarî faaliyetlere girişemezler.
Siyasî partilerin gelir ve giderlerinin amaçlarına uygun olması gereklidir. Bu kuralın uygulanması kanunla düzenlenir. Anayasa Mahkemesince siyasî partilerin mal edinimleri ile gelir ve giderlerinin kanuna uygunluğunun tespiti, bu hususun denetim yöntemleri ve aykırılık halinde uygulanacak yaptırımlar kanunda gösterilir. Anayasa Mahkemesi, bu denetim görevini yerine getirirken Sayıştaydan yardım sağlar. Anayasa Mahkemesinin bu denetim sonunda vereceği kararlar kesindir.
Siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.
Yargıtay cumhuriyet başsavcısı siyasi partilerin kapatılması davasını açabildiğine, türban konusunda da anayasa mahkemesinin türbanın anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek 2. maddesindeki laiklik ilkesine aykırı olduğuna dair kararı olduğuna ve anayasa mahkemesi kararları da tüm,gerçek ve tüzek kişilerle tüm kamu ve özel kurumları bağladığına ve laiklik ilkesine aykırı faaliyetlerin odak noktası haline gelmek siyasi partilerin kapatılması nedeni olduğuna göre şimdiden başsavcının uyarması bence akpnin lehinedir,çünkü akp tarafından anayasa mahkemesinin herkesi bağlayan kararına göre türban vasıtasıyla, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan laiklik ilkesine aykırı tartışmalarda bulunması yeni anayasaya böyle bir hüküm koyacağını belirtmesi ve bunun diğer milletvekillerince dile getirilmesi doğrudan doğruya kapatma nedenidir,bu nasıl ispatlanacak derseniz böyle bir teklif meclise sunulup da kabul edildiği anda o partinin kapatılması için yeterli delil sağlanmış olur.Çünkü en az 367 oy gerekir anayasa değişiliğinin meclisce kabul edilmesi için.
Bir siyasî partinin 68 inci maddenin dördüncü fıkrası hükümlerine aykırı eylemlerinden ötürü temelli kapatılmasına, ancak, onun bu nitelikteki fiillerin işlendiği bir odak haline geldiğinin Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi halinde karar verilir. (Ek cümle: 3.10.2001-4709/25 md.) Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır.
MADDE 68. – (Değişik: 23.7.1995-4121/6 md.) Vatandaşlar, siyasî parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve partilerden ayrılma hakkına sahiptir. Parti üyesi olabilmek için onsekiz yaşını doldurmuş olmak gerekir.
Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Siyasî partiler önceden izin almadan kurulurlar ve Anayasa ve kanun hükümleri içerisinde faaliyetlerini sürdürürler.
Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.
Anayasa mahkemesi türbanın laikliğe aykırı olduğu kararını değişmedikçe böyle bir teklifin kabulu hem akpnin hem de destek verirse mhpnin kapatılmasına sebep olur ya da başka bir partinin.Ama siyasi partilerin kapatılacağınla ilgili hüküm kaldırılsa bile anayasa mahkemesi türbanın laikliğe aykırı olmadığına yeni bi kararla karar vermedikçe(laiklik ilkesi kaldırılamıyor üç madde değiştirilemiyor çünkü ancak farklı yorumla türban serbest kalabilir yani anayasa mahkemesinin türbanın anayasaya laikliğe aykırı olmadığına karar vermesi lazım) mutlaka anayasaya eklenecek her türlü türbanı serbest bırakan hüküm anayasa mahkemesince iptal edilecektir,çünkü anayasanın değiştirilemeyecek olan ilk 3 maddesinden biri olan laiklik ilkesine aykırıdır,gerçi anayasa değişiklikleri esas bakımından denetlenemiyor ama laiklik ilkesini fiilen değiştirmek anlamına gelecek yani değiştirilemeyecek ilk 3 maddeden biri olan laiklik ilkesini başka bir anayasa hükmüyle değiştirmeye kalkmak anayasa mahkemesi tarafından denetim kapsamına alınacaktır,aksi takdirde değiştirilemeyeceği öngörülen ilk 3 madde fiilen değişebilecektir.Yani burda anayasanın ruhundan hareket ederek denetleme yetkisini kendinde görecektir anayasa mahkemesi zaten bunu yargıtay cumhuriyet başsavcısı olduğu kadar anayasa mahkemesi başkanı haşim kılıç da açıkladı.
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Türbanla ilgili yazılarıma epeyce eleştiri geldi.
Görüşümü paylaşanlar olduğu gibi tersini düşünüp tepki gösterenler vardı. Hepsine teşekkür ediyorum. Ancak ahlak sınırlarını ihlal eden ifadelerle tepkisini ortaya koyanlara hoşgörü ile karşılamam mümkün degil ve kimliklerini acıklamaktan korkan bu kişilere hiçbir söz bulamıyorum ama üzülüyorum üzüntüm İslam dini gibi bir kültürün böylesine hamam böceklerinin ellerine terk edilmesidir ve bunların islam’ı kendi siyasi amaçları doğrultusunda kullanmalarına izin verilmesidir işte beni rahatsız eden nokta budur.
Kesinlikle dinin tartışılmamasından yanayım.
Ancak başta benim sevgili anam olmak üzere Tüm mütedeyyin Müslümanları tenzih ediyorum. Hayır ben türbanın Allahın emri olduğuna kani deyilim Kuranda başın örtülmesine öngören kesin bir emir yoktur ve bu benim idam değil üstelik Bunu İslam konusunda otorite bilim adamları Evet Kuran örtünmeyi emrediyor ama tarifinide yapıyor.
Kadın erkek ayırt etmeksizin avret yerlerinizi örtün diyor. Kadınlara ayrıca ziynet yerlerinizi sakının diye buyuruyor (Nur suresi Ayet 31)
Peki İslam kadına örtünmeyi emrederken sakındığı nedir
Tarihin arka odasından geçer ve islamın doğduğu yılları sosyolojik acıdan ele alırsak Kuran’nın neden kadına örtünmeyi emrettiğini anlarız.
Kadının sıradan bir emtia olarak görüldüğü horlandığı aşağılandığı ve sadece erkeklerin seks aracı olarak kabul gördüğü bir dönemdir o yıllar.
Arap yarım adasındaki kadının başı açıkdır.
Bez ve kumaş parçalarıyla vücudunun belli yerlerini örtmektedir. Genelde kadın sürekli erkek saldırısıyla karsı karsıyadır kadının can ve mal güvenliği yoktur.Tecavüzün mübah sayıldığı bir dönem İslama göre Müslümanlık öncesi devr’i Cahiliyedir bunun adı.
İste onun için kadını korumak adına getirilmiştir bu kurallar Kuran bunun için kadının örtünmesini emretmiştir. Peki bugün böyle bir durum varmımıdır
Sokaklarda yarı çıplak gezse kadınlara saldırı konusunda böylesi bir genelleme yapılabilirmi kesinlikle hayır o zaman bu kuralın gecerliliğini tartışmak gerekmezmi günün kosullarına gör yorumlanması gereken budur.
İslamın kıyafeti olmadığı yönündeki düşünceme karsı çıkanlar oldu Bunlara söyleyeceğim şudur İslam Arap yarım adasında deyil de orta Avrupa yada kuzey Amerikada doğsaydı kıyafet ne olacaktı ?
Su anda İslami kıyafet diye nitelendirilen ve bana göre olmayan giyim tarzı aslında Arabın kıyafetidir.
Hazreti Peygamberimiz o topraklarda doğdu o iklimde yasadı ve o iklime göre giyindi diye bunu tüm insanlığın dini olan İslam kıyafeti diye sahiplenmek ve sunmak kadar büyük bir yanlışlık göremiyorum bu tutuculuk ve irticadır ve ben İslam dinin böyle bir felsefe içerdiği kanatında deyilim.
İdris Akyüz Alıntılar 23/4/1998
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Ben, Yargıtay Başsavcısı'nın görüşünü eleştirirken, türbana değil, sayın başsavcının "siyasi partilerin türban konusunda görüş açıklamasının da yasak olduğu" şeklindeki görüşüne dikkat çekmek istemiştim. Ama gördüğüm kadarı ile konu ulusalcılık ve türban konusunda yoğunlaştı.
1) Ben şeriat tehlikesinin abartıldığı boyutta olmadığını düşünüyorum. Biz bu hikayeyi daha kaç yıl dinleyeceğiz? Çevremizde başı örtülü ve hatta türbanlı tanıdığımız çok kişi var ve hiç biri de siyasetle falan ilgili değil.
2) Türbana dini açıdan değil, özgürlükler açısından bakıyorum. İnsanlar ister dini açıdan, ister siyasi açıdan başlarını örtsünler, bu onların bireysel tercihidir. Buna saygılı olmak gerekir. "Siyasi simge" kavramını da öcü olarak görmüyorum. Bir zamanlar solcu gençliğin askeri parka giymesi de bir siyasi simgedir, ama hiç yasaklanması gündeme gelmemişti.
3) Türban konusunun anayasa ile çözümlenmeye çalışılması "anayasa tekniği" açısından yanlıştır. Anayasalar genel ve soyut kurallar içerir. Türban konusu ise genel bir kuralla değil, oldukça somut ayrıntıya ait bir kuralla çözülmesi gerekir. Ama Anayasa Mahkemesi bu yolu tıkamış durumda. Çünkü Anayasa Mahkemesi'nin kararına göre, türban laikliğe aykırıdır, o halde bu konuda yasa da çıkarılsa bunun anayasaya aykırılığı nedeniyle geçerliliği olmayacaktır.
Basit bir kararname, yönetmelik vs. ile çözülebilecek bir sorunu Aanayasa Mahkemesi içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Bu nedenle de şimdi konu anayasa değişikliği ile çözülmeye çalışılıyor.
4) Anayasa Mahkemesi'nin yorumuna katılmam mümkün değil, ama geçerli olduğu sürece saygı duyulması gerekiyor. Bizim Anayasa Mahmememiz, cumhurbaşkanı seçimindeki 367 kararında olduğu gibi türban konusunda da oldukça katı, dar ve yasakçı bir yoruma sahiptir. Bu yorumun zaman içinde değişeceği kanısındayım. Çünkü bir çok hukukçu, Anayasa mahkemesinin bu dar ve yasakçı yorumuna katılmıyor, özgürlükleri kısıtladığını düşünüyor.
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Bu ülkede üniversitelerde bile insanlar oruç tutmadığı için kantinlerde yemekhanelerde saldırıya uğruyorsa,bıçaklanıyorsa,öldürülüyorsa izmir dışında tüm yurtta ramazanda sokakta sigara içen ya da bişeyler yiyen insanlara laf atılıyorsa baskı altına alınıyorsa(hatta 12-13 yaşında çocuk bile) hatta zaman zaman öldürülüyorsa,ramazanda içki içen adam hakaretlere uğruyorsa öldürülüyorsa,orta okulda lisede arkadaşın sen niye oruç tutmuyorsun diye seni sorgulayabiliyorsa, en kutsal hak olan yaşam hakkına bile müdahale edilebiliyorsa, türbanın yasak olmasını zülum diye kabul ederken kimse bu dediklerimin esamesini okumuyorsa,yani herkes kendine müslüman kendine demokratsa,demokrasiyi sadece türbandan ve kamudaki namaz saatlerinden ibaret görüyorsa daha doğrusu gerçekten demokrasiye inandığı için değil demokrasiyi bahane edip bu hakları istiyorsa ve karşılığında da kendinden olmayanlara ya da kendi gibi davranmayanlara kafir diyorsa,kınıyorsa,öldürüyorsa,küfrediyorsa,baskı altına alıyorsa(bu izmir dışında her yerde var fiziksel ya da manevi olarak dışa yansayan toplumsal dini baskı) kimse niye türban serbest bırakılmıyor demesin.
Ben gerçek bir demokratım,isteyen kara çarşaf giyer,isteyen mini etek,isteyen cüppe giyer,isteyen smokin beni ilgilendirmez,üniversitede ve kamu kurumlarında da geçerli bu, ama dediğim gibi ne zaman ki gerçekten bu ülke insanları demokrasiyi,hoşgörüyü,inanca ya da inançsızlığa saygıyı,birbirlerine saygıyı içlerine sindirirse,din atatürkün de dediği gibi ne zaman toplumsal rolünden(baskı) sıyrılıp,vicdanlara taşınırsa o zaman bu ülkede başörtüsü de namaz vakitleri de serbest olur kamuda ve üniversitelerde.
Ama şu an getirilecek bi serbestlik malesef,özellikle üniversitelerden başlayarak dinin toplumsal baskı(manevi ve fiili şiddet) işlevini daha da arttıracak ve zaten şu an bile olan şiddet(manevi ya da fiili hareketler) körüklenerek artacaktır,toplumda huzur kalmayacaktır,benim üniversiteden birçok arkadaşım şeriat gelirse gelsin biz zaten müslümanız diyorlar,tamam da hani demokrasi adınaydı bu türban isteği,ne olacak diğer insanların hakları, bu seferde herkes başörtülü, namaz kılmayan oruç tutmayana devletin olmasa bile toplumun olağanüstü baskısı, üniversite okumuş bi adam bile şeriat gelirse gelsin diyebiliyorsa,toplumun bu demokrasi konusunda ne kadar samimiyetsiz,bilgisiz,hoşgörüsüz olduğu ortadadır.Bakın çeşitli sitelerdeki forumlarda neler yazılıyor nasıl hakaretler yok edeceğiz, bilmemne soyları, ezeceğiz vs. vs, inancı gereği(kendisine öğretilen) kendinden olmayana karşı olağanüstü bir nefret var.
Benim için sorun yok başörtüsü heryerde serbest olmalı,ama bu ülkede diğer insanlar da inançlarından(hristiyan,musevi,şaman,budist vs. vs.)ya da inanmamalarından dolayı dinini yaymalarından dolayı hakaret görmemeli,hristiyan dinini yayıyor diye misyonerlik yapıyor diye öldürülmemeli,aziz nesin ve yanındakiler inanmıyorlar ya da farklı bir inanca sahipler diye yakılmamalı,nasıl bi müslümanın yurt içinde ya da yabancı ülkelerde islamı yayması hoş görülüyorsa(kendimiz tarafından ve yabancı ülkeler tarafından) diğer inançlara sahip türk vatandaşlarının ya da yabancıların da dinini yayması hoş görülmelidir.
Kimler tüm bunlara evet diyorsa ve yürekten benimsiyorsa o gerçek demokrattır ama kim ki başörtüsü zülumu kalksın diyip de dinin toplumsal baskısını gözardı ediyor insanların sorguya çekilmesine öldürülmesine hakaret edilmesine göz yumuyorsa ya da sesini çıkarmıyorsa türbana zülum deyip bunlar için tek kelime etmiyorsa onlar sahte demokrattır.
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Üniversitede ya da sokakta bu tür hareketlerde bulunan oruç tutmayanı bıçaklayan öldüren yine türban zülmu kalksın diyen kişiler,tamam türban yasağı zülmu kalksın ama sen de oruç tutmayana namaz kılmayana hristiyana ateiste kafir gavur demiyeceksin hakeret etmiyeceksin hesap sormayacaksın,dövmeyeceksin öldürmeyeceksin ya da ben şeriat istiyorum herkes islama göre yaşamalı diyeceksin açık açık yani başörtüsünü demokrasi eşitlik için değil de dini ülkede hakim kılmak için istiyorum diyeceksin,başörtüsünü demokrasi için bir insan hakkı olduğu için istiyorum diyorsan da diğer bütün insanlığa da saygı duyacaksın.Din kulla Allah arasındadır,İslam dininin özelliği gereği aynı zamanda sosyal işlevi de vardır ama bu sosyallik manevi ya da fizksel şiddet şeklinde değil müslüman olanların birbirleriyle dayanışması şeklindedir,cuma namazı ya da camide ibadet gibi,sen din kardeşlerini sevebilirsin farklı tutabilirsin diğer insanlardan ama diğer insanlara da saygısızlık yapamazsın,sevmiyebilirsin ama saygısızlık yapamazsın yaşantısına karışamazsın baskı yapamazsın.Ama Türkiyede dinin sosyal işlevi başkalarını da dine zorla uymaya kınamaya sorgulamaya darp etmeye öldürmeye kısaca maddi ve manevi şiddet uygulamaya dayanıyor yani din böyle uygulanıyor malesef.Bu ülkede kimse inanıyor diye öldürülmemiştir ama inanmıyor ya da farklı bir inanca sahip diye öldürülmüştür.Hangi hak daha kutsal yaşam hakkı mı yoksa türban takma ya da kamuda çalışırken namaz saatlerine göre çalışma saatlerinin olması hakkı mı, beni ilgelendirmiyor isterse kara çarşafla kamuda hizmet verilsin ya da üniversitelere girilsin ama toplumu diğer insanların inançları son derece ilgilendiriyor,ben kimse kimseye karışmasın derken toplum kimse bize karışmasın ama ben herkese karışırım diyor sorun burda işte abbas bey,bu ülke insanları birbirine saygılı olmadıkça, dinin toplumsal baskı işlevi kalkmadıkça bu ülkede serbest bırakılacak türban başta üniversitelerde olmak üzere kamu kurumlarında baskının daha da artmasına yol açacak hatta inananların bile birbirine girmesine neden olacaktır,müdahalede sınır yoktur sen niye başını örtmüyorsun,başını örten birine başka biri sen niye namaz kılmıyorsun bu müdahalelerin baskıların sonu yok (abbas bey sizin de bildiğiniz yaşadığınız hayatınızda özellikle okul yıllarınızda tanık olduğunuz gibi) ,hele ortaokul ve liselerde.
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Sayın Bilgili ,
Değinmiş olduğunuz noktalar net ve çok doğru.
Bu konu çok uzun süre çözülecek gibi görünmüyor.
Genel olarak bu konuda yapmış olduğum tüm yorumlar: kişilerin din,ırk,dil,vs.(anayasa;10.madde) özgürlüğünün gözönünde bulundurarak eleştirilmesini savunuyorum.Siyasi amacın dışında herkes örtünmek veya örtünmemekte özgürdür.Yalnız siyasi amaçları olmaksızın "türban" denilen şeklide başını örtmekte olan bayanlarımıza haksızlık yapıldığını düşünüyorum.
Bunu ifade etmek istedim.
Saygılar
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
TÜRBAN-BAŞ ÖRTÜSÜ, LAİKLİK
Cumhuriyetin olmazsa olmaz şartlarından biri laikliktir. Laiklik, din ve devlet işlerinin ayrılığı şeklinde tanımlanmıştır. Yani din kurumlarının devlet fonksiyonlarını, devlet kurumlarının da din fonksiyonları ifa edemeyeceği ve din kurumları ile devlet kurumlarının birbirinden ayrı olduğu anlamına gelir. Dolayısıyla laiklik devlete mahsus bir durumdur, bireylerin laik olması gibi bir durum yoktur. Eğer bir kimse ben laik’im diyorsa, kendisinde devlet fonksiyonları ile din fonksiyonları var ve bu vatandaş, bunları mı ayırıyor. Bu ise aklen ve adeten mümkün değildir.
Türkiye cumhuriyetinin bütün vatandaşları gibi türbanlıların da, başörtülülerin de din hürriyeti ve eğitim hakkı vardır. Ancak bu hürriyetler laik cumhuriyetin gereklerine aykırı olamaz(AY. M.13) veya laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayamaz.(AY m.14) üniversiteye giden türbanlı veya başörtülü bir öğrenci laik cumhuriyetin gereklerine aykırı mı hareket ediyor? Yoksa cumhuriyeti ortadan kaldırmayı mı amaçlıyor? Eğer bu insanların böyle bir düşüncesi varsa cumhuriyetin kurulduğu yıldan beri niye böyle bir çabası olmadı? Türbanlı ve Başörtülü kimseler bu ülkenin vatandaşları değiller mi? Bunlara niye ABD’ deki zenciler gibi davranılıyor? Bir kimse eğitimini tamamlamak için niçin dininin gereklerinden vazgeçmek zorunda bırakılıyor?
Türbanlı bir öğrenci üniversite de eğitim alırsa toplumsal barış zedelenirMİŞ ? şu an türbanlı öğrenciler üniversitede olmadığı için toplumsal barış sağlanmış her şey güllük gülistanlık. Hangi türbanlı senin barışını zedeledi de toplumsal barış zedelenir diyorsun. Hangisi bu ülkenin toprağına, bayrağına kötü gözle bakmış. Ya bunlar… bu insanlar… ne yapmışlar? terör örgütü mü kurmuşlar? Adam mı öldürmüşler? Size senin niye başın açık mı demişler? Bunları niçin eğitimden mahrum bırakma cezası veriyorsunuz? Bu insanları niçin din mi? Eğitim mi? tercihi yapmaya zorluyorsunuz?
Nüfusunun %99 Müslüman olan toplum da Müslüman bir kimse eğitimini tamamlayamıyorsa bu kanunlar kimin için hazırlanmış? İngiltere’nin misyonerleri için mi? yoksa İsraillin zangoçları için mi hazırlandı. Bir de şu var devlet niçin vardır? Vatandaşlarının huzuru ve refahı için vardır değil mi? Türbanlı bir kimse bu devletin vatandaşı değil? Öylemi? Güney koreden öğrenciler getirin ama kendi vatandaşlarını engelle. Eğitim öğretim hakkını kısıtla… hem de hiçbir kanuni dayanağı olmadan.
Türkiye cumhuriyetinde türbanlı ve başörtülü kimselerin din ve ibadet hürriyetine, üniversite eğitimine, devlet dairesinde çalışmasına engel olanlar TOTALİTER LAİKLİK anlayışını benimsemiş kişilerdir. Totaliter laiklik anlayışının arkasındaki temel düşünce dinin kendi başına ‘kötü’, ‘zararlı’, ‘gerici’ bir toplumsal güç olduğu ve bundan dolayı toplumsal ve siyasal ilerlemenin ancak dinden özgürleşmeyle mümkün olabileceği düşüncesidir. Örneğin 1789 devriminin radikal din karşıtı fikirlerin etkisi altındaki Fransa da din- devlet ilişkileri son derece gerilimli olmuştur. Başka bir anlatımla Fransa da laiklik, dinden özgürlük şeklin de anlaşılmıştır. Buna karşılık din üzerindeki siyasi baskıdan kaçan göçmenlerin kurduğu Amerika Birleşik Devletleri’ nde cumhuriyetçilik baştan beri din özgürlüğüne sempatik bakan bir anlayışa dayanmıştır. ABD de laiklik dinin özgürleşmesi şeklinde olmuştur. Her halde İnsan Hakları Mahkemesi Fransa değil de ABD de olsaydı türbanlı – başörtülü öğrencilerin üniversite eğitiminin akibeti bu kadar karanlık olmazdı.
Sözlerimi istiklal marşımızın yazarı M.Akif ERSOY’un veciz sözüyle sona erdiriyorum. ‘MEDENİYET DEDİĞİN AÇMAKSA BEDENİ, HAYVANLAR BİZDEN DE MEDENİ’
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Bir kaç gün önce Kanal D 'de bu konudaki tartışmayı izleyenler olmuştur sanırım.Sayın Prof.Hatemi hanımefendinin katılmış olduğu programları takip etmeye çalışıyorum.Bir Hukukçu olarak bu konuda çok önemli ve doğru açıklamalarda bulunmuştur herzaman.Tamamen Anayasaya dayalı taraf tutmaksızın.Buna rağmen halen bazı kesimler Laikliği öne sürerek Anayasanın tüm maddeleri ve içeriğini hiç'e sayarak sadece ve sadece devlet dairesindeki kılık kıyafet maddesini önesürmekte ısrar etmekteler,çünkü yasal ve hukuki anlamda somut bir suç veya tehlike arz edecek bir gerekçe gösterememekteler.Varsayım veya soyut örneklerle insanları eğitim haklarından mahrum etmekteler.İranı örnek göstermek ayrıca yanlış bir seçimdir,çünkü İran devleti ve anayasası demokrasiyi temsil etmemekte,savunmamakta.Müslümanlık nasıl sadece kapanmaktan ibaret değilse, yaşadıkları ülkede "kara çarşaf"giyinme zorunluluğu da müslümanlıktan ibaret değil.Belirtmekte fayda var İran "şii mezhebine" ,Türkiye ise "hanifi,maliki,hanbeli ve şafi mezheblerine"ait müslümanları temsil etmekte.
Birde şu yaklaşım var:kamu ve devlet kuruluşlarında kapanma yasağını savunanlar (programdada bunu ifade ettiler )bu yasağa saygı göstermekte olan,fakat aynı zamandada dininin gereğini yerine getirmek amaçla "peruk" kullanan bayanları eleştirmektende çekinmediler.
Bu durumda gösteriyorki,bu mesele siyasal kaygı yada Atatürk ilkeleri ile ilgili değil.Demekki çözüm olarak ne yapılırsa yapılsın,eleştirilecek bir şey bulunacak.
Asıl konu,üniversite kapılarını kapatarak dini duygu ve değerleri taşıyan kişileri yüksek tahsil yapmakta ve ilerde önemli makamlarda bulunmalarını engellemek.
Başka bir sonuç çıkarmak mümkün değil.
Yasaklarla bir yere varılmayacağını bilmek gerekir.Azim varsa,Çözüm de var.
Diyelim ki "Türbanı" eleştirenler son derece haklılar.Tehlike oluşturan siyasi grubun üyeleri amaçlarına ulaşmakiçin "türban" veya peruk takma zahmetinde bulunmadan ,eğitimini alır ve kimsenin ruhu duymadan istediği makamada yerleşir.Bu kadar aleni bir şekilde yapılması diğer insanların dini duygularını sömürmek ve yandaş toplamak için denilebilir.
Burdada şunu söylemekte fayda var:Buna farklı yollardanda ulaşabilirler isteselerdi.30 yaş altı normal vatandaşlar din dışında başka herşeyle ilgilenmektedir.Yani hedef olamazlar.Din ile ilgili olanlarda zaten öyle veya böyle destekliyorlar.Hedef olamazlar.Peki hedef o halde yönetmek ve ele geçirmek istedikleri devleti iç veya dış savaşa sürükleyerek yok etmekmi?O zaman kimi yönetecekler?....
Her örtülü kişiyi potansiyel tehlike yada "ajan" olarak adlandırmak ne yasalara,ne insanlığa,nede vicdana sığar.
Hukuki olarak "İN DUBİO PRO REO"
Ayrıca LAİKLİK teriminin açılımını lütfen tekrar araştırın.
NE GÜZEL DİNİMİZİN ÖNDERİ PEYGAMBER EFENDİMİZ ,NEDE BU GÜZEL CUMHURİYETİN ÖNDERİ ATATÜRK BİRLİK VE BERABERLİĞİMİZİN PARÇALANMASINI ONAYLARDI.AKSİNE TOPLUMUN GÜÇLÜ VE DAYANIŞMA İÇİNDE OLMASI İÇİN HER TÜRLÜ ANLAŞMA VE ÇÖZÜME VARILMASINI ÖNERMİŞLERDİR.
Saygılarımla
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Muhtırayı askerler değil, yargı verdi!
Senaryoyu sahneye koyanlar, ne zaman Türk Milleti’ni oyalamak gerekirse, hemen türban tartışması başlatıyor! Bu defa, MHP’nin de çorbada tuzunun bulunması ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın uyarısı, tartışmayı daha ciddi gibi gösteriyor ama bu sayede Türkiye’nin bütün önemli meseleleri geçici bir süre için olsa bile rafa kaldırılmış durumdadır.
Böyle zamanlarda ya önemli bir satışın üzeri örtülmek isteniyor ya da Türk Milleti’nin milli haklarını yok edecek bir yasa çıkarılıyor.
Zaten sondan bir önceki türban tartışması, konuyla ilgili değişikliğin Anayasa’ya konulup konulmaması ile ilgiliydi. Bize göre AKP, Anayasa değişikliği içine türbanla ilgili maddeyi de katarak, egemenliğin Türk Milleti’ne ait olduğunu gösteren maddelerle oynayacaktı. Çok ağır tepki alınca geri adım attılar.
Rıza Şahin adlı okurumuz da “CIA’nın istediği kanunları çıkaran milletvekilleri” başlıklı yazımıza cevaben gönderdiği mektupta, “Türban lafı ne zaman ortaya atılsa, çevremdekileri, ’bakın, gündem değiştiriliyor, bu arada yangından mal kaçıracaklar’ diye uyarırım. Evet, bu sefer kaçırdıkları mal Vakıflar Kanunu!” diyor.
***
Fakat, tamamı okunursa görülecektir ki, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın uyarısı sadece türbanla ilgili değildir. Başbakan’ın bir mezhep mensubu grup ile siyasi amaçlı toplantı yapması da uyarının kapsamındadır. Gerçi, geçmişteki parti kapatma davalarının bazıları, sadece yargının gücüyle açılmış değildir. Mesela 28 Şubat sürecinin arkasında, doğrudan TSK içindeki Batı Çalışma Grubu gibi bir oluşum vardı. Refah Partisi, ardından Fazilet Partisi de kapatıldı ama bu kararlardan önce kamuoyu hazırlanmıştı.
Şimdi Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya’nın son açıklamasının arkasında böyle bir destek yok gibi görünse de gerçek bu değil. Çünkü, Başsavcı, türban meselesinin ötesinde Anayasa değişikliği ile daha çok ilgili!
Ve Yalçınkaya, kendisinden önceki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun “AKP, yeni anayasa yapamaz” görüşünde olduğunu çok net bir şekilde ifade ediyor:
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin devlet politikası, işgal güçlerinin yurttan çıkarılıp, Lozan Anlaşması sonucu ülke sınırlarının yeniden belirlenmesi ve kurucu devlet ve kurucu Meclis tarafından yapılan 1924 Anayasası ile belirlenmiştir.
1982 Anayasası ile de anılan devlet politikası, değiştirilemez hükümleri de konulmak suretiyle koruma altına alınarak, başlangıç hükümleri ve ilk dört madde açıklanmıştır. Cumhuriyet yönetiminin ilkesi olan halkın egemenliği kuralı gereği de halk oyu ile kabul edilmiştir.
Cumhuriyetin temel ilkelerini, 85 yıllık kazanımlarını yok saymak, özgürlüğü çağdaşlaşma yerine dini esaslar çerçevesinde ele alarak etnik gruplara, mezheplere, ırkçılara haklar vermek olarak görmenin ve tartışmanın ülkeye yarar getirmeyeceği, halkı önce bilinçlendirmeye, ayrıştırmaya sonra da çatışmaya götüreceği açıktır.”
***
Gazeteler başlıklarda sadece türbanı ele alıyorlar ama Yalçınkaya’nın sözleri, çok ciddidir.
Ve yerden göğe kadar haklıdır. Yine “Siyasi partiler, dil, ırk, din ve mezhep ayrımı yaratmak, bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzeni kurmak amacını güdemezler. Bölge, ırk, belli kişi, aile, zümre veya cemaat, din, mezhep veya tarikat esaslarına dayanamazlar. Diğer halde, demokratik devlet düzeninin korunması olanaksız olur” derken, herhalde Kenya’daki turuncu demokrasi hareketini kastetmiyor, değil mi?
***
Yargının bu kararlılığı önemlidir ve halkın direnişine hukuki dayanak teşkil edecektir. Fakat, Vakıflar Yasası’nda olduğu gibi, 57’nci hükümet döneminden başlamak üzere AKP döneminde çıkarılan bütün yasalar ve uygulanan ekonomik politikalar, 1924 Anayasası ile belirlenen milli egemenliği fiilen ortadan kaldırmıştır!
Sayın Başsavcı’nın egemenlik açısından bütün itirazı, türban istismarı ve dinin siyasete alet edilmesine midir?
Türkiye satılıyor sayın Başsavcı!
Arslan Bulut
Kaynak: www.yenicaggazetesi.com.tr
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Bu iktidarın pil bitmiştir bizi iktidarda barındırmıyorlar deyip gündem saptırıyorlar
Borcları,yolsuzlukları işsizliği unuturmak, ekoneminin iflası yakındır bunları unutturmak için gerkli olan türban tekrar ortaya sürerek ülkemi yermeye devam ediyorlar.
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Yalçın BAYER
’Türban’, 68’lerden sonra nasıl gelişti
41 yıl süreyle İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda asistanlıktan yöneticiliğe kadar çeşili görevlerde bulunan Prof. Özcan Köknel, 25 yıldır tartışılan türban sorununun ’siyasal simge niteliği’ kazandığını belirterek, bu simgenin "Cumhuriyet’le oluşan devlet kavramında, ortak değerlerde, düzende, yapıda ve yürütmede anlayış ve görüş değişikliği" içerdiğini anlatıyor.
Prof. Köknel, ’Türban sorununa bilimsel(?) ekonomik, politik siyasal görüşle yaklaşanlara’ salt akıl ve mantık açısından cevap vermek istediğini söylüyor. Bunun için de konuyu anlamak için onun özüne girmek gerektiğini belirtiyor. Özetle, 1968 olaylarının sağ-sol görüşlü gençlerin üniversitelerde reform eylemiyle başladığını, sağ görüş içinde yer alan aşırı milliyetçi, devlet düzenini korumaya çalıştığını söyleyenlerin yanında faşist, nasyonal-sosyalist, Turancı, ırkçı grupların bulunduğunu; daha sonra sağ görüşlü gençlere değişik mezhep ve tarikatların görüşünü benimsemiş militan gençlerin katıldığını, eylem yapan aşırı sol uçta ise Stalin, Mao, Castro, Che, Troçkist görüşlerini benimseyen gençlerin yer aldığını beliriyor.
- Çatışan gençlik gruplarının ortak amacı neydi?
- Devleti, düzeni kendi görüşleri doğrultusunda değiştirmek. İçinde yaşadıkları topluma yabancılaşmış, amaçlarına ulaşmak için şiddet kullanan, eylem yapan gençler ’Moskof uşağı’, ’Vatansız’, ’Din düşmanı’, ’Allahsız’, ’Amerikan uşağı’, Komprador’, ’Satılmış’, ’İşbirlikçi’ gibi sloganlarla toplumun ortak değerlerine saldırmışlar, görüşlerini egemen kılmak için korkutmuşlar, yıldırmışlar, eylem yapmışlardır. Sağ ve solda yer alan eylem yapan gençler, değişik politik siyasal görüşlerden, partilerden, yasal olan ve olmayan derneklerden, vakıflardan, kurumlardan, örgütlerden destek almış, 1968’den 1980’e kadar ülkenin gündemini oluşturmuştur. Gençlerin bir bölümü bugün değişik durumda, konumda, rolde, yerde etkili ve yetkili kişi olarak aramızda ve içimizdedir.
SİYASETÇİLERDEN DESTEK
- Üniversitelerdeki durum...
- 1968-80 arasında önce parkalı, sol görüşlü gençler üniversitelere ve topluma egemen oldu. Daha sonra bunların yerini özel bıyık biçimleri ile sağ görüşlü gençler aldı. Görüşlerinin etkisi altında, fakültede, derslerde olay yarattılar. Bilimsel görüşleri aktaran hocaları ’kapitalizmin’ ya da ’sosyalizmin’ uşağı ’uzantısı’ olarak kınadılar. Dersleri terk edip eylem yaptılar. Giysileriyle simgeledikleri düşüncelerini bilime ve devlete karşı kullandılar. Hatta tehdit ettiler. Korkuttular, yıldırdılar, yaraladılar, öldürdüler. Değişik politik, siyasal görüşlerden destek gördüler.
TÜRBAN ÇIKIYOR
- 1980’lere gelirsek...
- 1980’li yıllarda YÖK kararı ile üniversiteli genç kızlar arasında türbanlı öğrenciler görülmeye başladı. Tıp Fakültesi 1. sınıfında 18 yaşında türbanlı genç kızların sayısı çoğaldı. ’İnançları gereği’ türban taktıklarını söyleyen bu gençlerin inancına saygı gösterildi. Bir süre sonra, küçük gruplar halinde kara çarşaflı ve peçeli kızlar ortaya çıktı. Bunlar da "inançları gereği’ çarşaf ve peçe taktıklarını söylediler. ’İnançları gereği’ türban takanlara izin verildiğinde ’inançları gereği’ çarşaf giyen, peçe takanlara karşı çıkmak mantıklı bir yaklaşım olur mu?
BİLİM VE KURAN
Öte yandan, türbanlı ya da çarşaflı öğrencilerden bir bölümü ’Ruhbilim bir bilim dalıdır. Bilim gerçeği arar’ denildiğinde ’Gerçek Kuran’da" diyerek karşı çıktı. Tıbbın son sınıfında, türbanlı hekim adayı kimi genç kıza ’bu hareketleri bana cinler yapıyor’ diyen hasta karşısında ne düşündüğünü sorduğumda, ’Efendim Kuran’da cinlerden söz ediliyor’ diye cevap alındı. Bu örnekleri çoğaltabilirim. Özetle, kamu alanında inancı gereği türban takılmasına izin verildiğinde sonucun nereye varacağını kestirmek olanaksızdır.
- Türbanlı kızlarla konuştunuz mu?
- Yüzlercesiyle... Edindiğim izlenime göre baba, ağabey, kardeş, koca baskısı ile türban takanların yanında çevrenin etkisi, zorlama, ekonomik zorunluluk, burs, öğrenim, ortama uyum, moda, başkaldırma, düzene karşı çıkma, insan haklarını savunma, politik görüş, çıkar sağlama, iş bulma, toplumda saygınlık kazanma, örnek alma gibi dinsel dayanağı bulunmayan, ’mahallenin baskısı’ olarak nitelenen nedenlerle türban taktıklarını söylüyorlardı. Kamusal alanda, okulda, üniversitede, işyerinde insanların inançlarına uygun biçimde giyinmek, örtünmek özgürlüğü var mı? Bunun cevabı ’evet’ olursa o zaman kamusal alanda, okulda, üniversitede, işyerinde, kara çarşaf giyen, peçe takan kıza, kadına, takkeli, cüppeli erkeğe mantık açısından ’hayır’ denir mi? İkinci mantık sorusu, bu ’evet’ ülkeyi nereye götürür? 1980’li yıllarda ’evet’ cevabıyla türbanın kara çarşafa, peçeye dönüştüğünü gördüm. Bu görüntünün bir görüşü, inancı yansıttığını izledim.
Nezih bir mektup!
ÇOK sayıda mektup alırız; bunlar arasında bizi seveni de vardır, yereni de... Küfürbazlar olduğu gibi. Türban tartışmaları çıktığında erkekler hemen sahneye çıkarlar. Kadınların sesi ise çıkmaz.
Aşağıdaki mektubu, fikriniz olması ve ’o kafa’nın seviyesini görmeniz açısından okuyunuz.
(Ağır küfürler sansür edilmiştir.)
"Yazılarıma ve yazılarına iyi bak. 5 senedir sana ne dediysem harfiyen dediklerim gerçekleşti.
Ve sana şimdiden sonra ne diyeceksem onlar da harfiyen gerçekleşecek.
Şimdi iyi dinle... Pek yakında türban, mürban ne varsa onlar hep ıslah olacak.
Askeriye maskeriye külliyen temizlenmiş olacak... Kimlerden mi, senin gibi o... çocuklarından tabii. İş Bankası takla atacak ve CHP’nin elinden kaçacak. Sonra mı? Pislik adına bir şey kalmayacak. Daha sonrası mı? İnşallah şeriat kanunları iktidar olacak.
Daha sonrasında mı, yurdunuz İsrail haritadan silinip eski Osmanlı sınırları tekrar kontrol altına alınacak. Sen de bu süre zarfında eşekler cennetinde gezinenler arasına katılmış olacaksın. Hayatını teraziye vurduklarında bir kilo b.. değeri çıkacak. Acı kendine o... ç...
Hayat dünyadan ibaret olsaydı biz de dünyaya önem verenlerden olurduk. Ahmak piç kurusu. Anla, anla... Ama beynin y... yemiş, nasıl anlarsın ki.
Eşek herif.."
Daha bugünden bu saldırganlıklar başlarsa Türkiye’nin nereye gideceğini hesap edebiliyor musunuz?
Türban ’Truva atı’dır
SADECE dinsel örtünmeyi meşrulaştırma çabaları; esasında, eşitliğin zorunlu bir sonucu olan medeni örtünme refleksini zayıflatarak, niteliği Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen demokratik, laik, sosyal, hukuk devletinin içine ’Truva atı’ sokmaya kalkışmaktır.
(Prof. Zeki HAFIZOĞULLARI)
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Kral mısınız, padişah mı?
“Velev ki baş örtüsü siyasi simge... Yasak mı yani?” diye rest çekince, Yargıtay’ın ve Danıştay’ın sert uyarılarına hedef olan Başbakan, dün de diklenmeye devam etti:
“Kimse kendini yasama ve yürütmenin üzerinde görmesin.”
Peki; gerçek demokrasilerde, yargı; yasama ve yürütmenin altında mıdır?
Hayır... Eşittir!
Yargı organları, yasama organının yaptığı yasaları, yasama ve yürütme organları için de uygular...
Onların kaderini bile tayin edebilecek kararlar alır!
Geçmişte yaşadığımız gibi, gerekirse iktidar partisini bile kapatabilir!
Çünkü hukuk devletlerinde “hukukun üstünlüğü” ilkesi kesindir ve tartışılmazdır!
***
Gelelim konumuza:
Anayasamıza göre, din üzerinden siyaset yapmak yasak değil mi?
Bal gibi yasak!
Parti kapatma nedeni...
İşte; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu yüzden doğrudan dava açabilecek durumda olduğu halde, yürütme ve yasamaya duyduğu saygı yüzünden sadece uyarıda bulunuyor...
Başbakanımız ise bunun için Savcı Bey’e teşekkür edeceğine rest çekiyor!
Bilerek ya da bilmeyerek; yanılıyor ve yanıltıyor!
***
Dikensiz gül bahçesi istiyor Başbakan...
Tıpkı 1960 darbesinin öncesinde Demokrat Parti’nin ve Başbakan Menderes’in istediği gibi!
Asker konuşmasın, basın muhalefet etmesin, bilim adamları, rektörler, aydınlar sussun...
İş adamı örgütleri, sendikalar, dernekler “kendi işlerine baksın...”
Barolar başını kuma gömsün...
Yüksek mahkemeler karışmasın...
O da paşa paşa ne istiyorsa onu yapsın!
Bu garip sistemin adını “demokrasi” koyup, “kuvvetler ayrılığı”ndan dem vursun ama...
Yargının “y”sinden bile söz etmesin!
***
Haydi rektörleri, gazetecileri korkuttunuz, askeri, sivil toplum örgütlerini susturdunuz Sayın Başbakan...
İyi de “yargı”ya gücünüzün yetebileceğine gerçekten inanıyor musunuz?
İnanıyorsanız, kendinizi “hukukun da üstünde” görüyorsanız; o zaman anayasamızdaki “demokratik hukuk devleti” tanımını neden hâlâ koruyorsunuz?
Ve neden hâlâ “Başbakan” sıfatını taşıyorsunuz da “padişah” veya “kral” ilan etmiyorsunuz kendinizi?
Eğer bunları yapacak gücünüz yoksa, o zaman yargı organlarıyla uğraşmayı bırakın...
Unutmayın ki bugün rahatsız olduğunuz o kurumlar, adaletin teminatıdır ve o adalet elbet bir gün size de gerekebilir!
*****
İKİLİ AÇMAZ!
Kaderin cilvesine bakın ki; Başbakan’ın türbana özgürlük konusundaki çıkışıyla, yerel seçimlerin erkene alınabileceğinin işaretini vermesi aynı günlere denk geldi!
Artık tartışabiliriz; yumurta mı civcivden çıkar, civciv mi yumurtadan?
Yani türban mı seçimlerde siyasi başarı kazanmak için kullanılır, siyasi zafer mi türbanın yolunu açar?
Her ne olursa olsun durum açık:
Ya AKP, MHP’yle el ele verip, bir yasal düzenleme yapacak ve ortalığı daha da karıştıracak...
Ya da Yargıtay’ın, Danıştay’ın açıklamalarını göstererek, her zaman olduğu gibi bir kez daha “mağdur” u oynayacak...
Her iki durumda da oylarını artıracak...
Çünkü her iki durumda da “dini duyguları” kullanacak...
Ne dış destek, ne kömür, ne erzak paketi...
AKP’nin başarısının sırrı, yarattığı bu ikili açmazdan ibaret!
*****
GÜNÜN SORUSU
Başbakan Erdoğan’ın beş yıl içinde kavga etmediği kurum ya da meslek kaldı mı?
*****
Milli Eğitim’in sitesinde ilginç bir hareketli logo!
Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinde “hizmet içi eğitim”le ilgili bir bölüm var; bu bölümün en tepesinde de hareketli bir logo...
Adam kravatlı ama başına takke giymiş. Yanında bir kız çocuğu. Önlerinde de bir kitap açık. Sözüm ona adam kıza okumayı öğretiyor; fakat eliyle satırların üzerinde gezerken Arapça kitap okur gibi sağdan sola doğru gidiyor...
Diyeceksiniz ki, “Yine öküzün altında bir buzağı buldun...”
Ben bulmadım... Mersin neresi, ben neredeyim!
Bu sitenin düzenli kullanıcısı olan öğretmenler rahatsız olmuş bu hareketli logodan...
“Ne zamandan beri takkeli-kravatlı garip öğretmenler hizmet ediyor Türkiye’de? Ve bizim kitaplarımız sağdan sola doğru mu okunuyor” diye soruyorlar...
İlgililerine duyurulur!
Mustafa Mutlu / Vatan
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
10 DERSTE TÜRBAN NASIL ANLAŞILIR
Ders 1. Örtünün türban olup olmadığını anlamak için sözel kriterler vardır. Eğer kişi durmadan bu örtüyü “inançtan” kullandığını söylüyorsa o örtü türbandır. Ağız birliğiyle kullanılan “İnançtan” sözcüğü türbanlılar arasında gizli bir parola gibidir.
Bu parolayı bilmeyen kadınların ki başörtüsüdür. (Şimdiye kadar analarımızın ısrarla “inançtan” dediği duyulmamıştır. )
Ders 2. Örtünün türban olup olmadığını anlamak için kullanılabilecek bir başka sözel kriter “Kendi isteğimle takıyorum” cümlesidir. Elbette Anayasamızın laiklikle ilgili maddelerine karşı çıkan siyasal akımın bir parçası olduğumu simgelemek için türban takıyorum diyecek halleri yok... Bu cümle kadınların baba ve koca isteği olmadan bi şeycik yapamayacağına dair ön yargıları yıkıp, asıl zanlıları saklamaya yarar. Bu nedenle bir kadının vırt zırt kendi isteğiyle taktığını söylediği örtü türbandır.
Anadolu kökenli yurdum kadınları şimdiye kadar “kendi isteğimle” takıyorum” demek gereğini duymamıştır. Onların ki başörtüsüdür.
Ders 3. Örtünün türban olup olmadığını anlamak için görsel kriterler de vardır. Zira türban’ın kendine özgü bir görünümü var. Buna sıkma baş denir. Bağlanırken saçlar önce, bebek başlığını andıran siyah renkli bir takke altında, saçın bir teli görünmeyecek şekilde toplanıp sıkıca kapatılır, sonra üzerine türban takılıp boğazda bağlanır. Dışardan bakıldığında, başın arka tarafında bisiklet pompasıyla şişirilmiş gibi bir tümsek görülür.
Oysa büyük annelerimiz, saçlarını biraz serbest bırakır... Bu tür örtünün ucundan bir tutam saç görünürse kıyamet kopmaz. Onların ki başörtüsüdür.
Ders 4. Bir örtünün türban olup olmadığını anlamakta kullanılan görsel kriterlerden bir diğeri makyajdır. Türban kullanan bir kadının yüzünde küçük bir tabloyu renklendirmeye yetecek kadar boya bulunur.
Başörtüsü takan kadınlar makyaj yapmaz...
Ders 5. Bir örtünün türban olup olmadığını anlamak için demoğrafik kriterler de vardır. Türban takan kızlar kırsaldan kentlere göç etmiş kişilerdir. Kızlar kentlere göç ettikten sonra, 500 yıllık geleneksel başörtüsü, siyasal bir sembol olan türbana dönüştürüldü. Türban sonradan takılan ve şekli sonradan icat edilen yeni bir örtüdür...
Kırsalda türban yoktur. Onların ki geleneksel başörtüsüdür.
Ders 6. Bir örtünün türban olup olmadığını anlamak için kullanılan demografik kriterlerden bir diğeri yaş ve eğitim durumudur. Çok partili döneme geçildikten sonra doğan genç kızların taktıkları türbandır. İmam Hatip Okulları kökenli eğitimli genç kadınlardır.
Tek parti döneminde doğan, eğitim seviyesi düşük bırakılmış olan yaşlı kadınlar , türban takmaz. Başörtüsü takarlar...
Ders 7. Bir örtünün türban olup olmadığını anlamak için yasal kriterler de vardır. Laik Cumhuriyetimizin yasalarına ve Atatürkün devrimlerine karşı cihad açanların taktığı örtü türbandır. Bu da Cumhuriyet Bayramlarında veya Anıt Kabirde Atanın huzurunda sıkma baş görünmediğinden bellidir.
Anayasa’yla ve Atatürk’le kavgası olmayan kadınların taktığı örtü başörtüsüdür.
Ders 8. Bir örtünün türban olup olmadığını anlamak için parasal kriterler de vardır. Siyasetçilerin eşlerinin taktığı örtü türbandır. Üniversiteye yeni geldiğinde 200 dolar karşılığı başını örtenlerin ki türbandır. Öğrenci bursu karşılığı başını örtenlerin ki türbandır. Başını örtüp yeşil sermaye şirketlerinde işe girenlerin ki de türbandır. Son zamanlarda 30 dolar karşılığında cumartesi günleri Çankaya kalabalığında, Atakule civarında gruplar halinde örtünmüş olarak dolaştırılan kadınların taktıkları örtü de türbandır. Başlarını hangi modelle bağlarsa bağlasınlar, menfaat karşılığı siyasal islama hizmet ettiklerinden. kullandıkları örtü, siyasaldır yani türbandır.
Anadolu’da milyonlarca kadın para almadan veya hiç bir kaynaktan menfaat sağlamadan başını bağlıyor. Onların ki başörtüsüdür.
Ders 9. Bir örtünün türban olup olmadığını anlamak için siyasal kriterler de vardır. Siyasal Kriterler bir ana daldan çeşitli kollara ayrılmıştır.
- Ana dalda, siyaset büyüklerimizin eşleri yer alır. Bunların görevi propaganda esasına dayanır. Eşlerin başındaki türbanın en önemli görevi, seçim bölgelerindeki seçmenlere müslüman selamı gönderip, din duygularını okşamaktır.. Eşlerin başlarında tesettür modasının en son kreasyonlarının sergilenmesi bu örtüyü moda dünyasına kazandırır. Tesettür modasının şıklığı, ünlü dansözlerimizi bile örtünmeye özendirecek başarılı reklamlardır.
- Bu ana daldan bir kol, siyasi partilere gönderilir. Bunlar da caddelere, mahallelere, evlere allah rızası için oy istemeye ve çay içip pasta yemeğe gönderilir.
- Bir kol, tarikatlara girip kadın kolları kurmaya gönderilir.
- Bir kol, üniversite önünde eylem yapmaya gönderilir.
- Bir kol Meclis’e Türbanla girmeye gönderilir.
- Bir kol Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine dava açmaya gönderilir.
Siyasal türbanın kolları saymakla bitmez. Bu nedenle, oy kullanmaktan başka siyasal etkinliği olmayan kadınların örtüsü başörtüsüdür.
Ders 10. Bir de gizli türbanlılar vardır. Bunların işlevi türbanı meşrulaştırmak, bireysel bir tercih, bireysel bir hak olarak yutturmaktır. Bunları siyasal mitinglere kızları götürürken, türbanlı kızları üniversite önünde eylem yapmaları için organize ederken, Merve Kavakçı’nın Meclis’e türbanla girmesinin taktiklerini verirken görür, gizli türbanlı olduklarını şıp diye anlarız. Zaten her türban tartışmasında, ortaya çıkıp, türbanlı kızlardan daha ateşli bir şekilde türbanı savunarak kendilerini anlamamıza yardımcı olurlar. Yani onlar da birer esaslı türbanlıdır. Sadece türbanı kafalarının içine bağlamışlardır. Nazlı Ilıcak gibi.Başbakanımızın, “amacıma ulaşmak için papaz elbisesi bile giyerim” dediğini hatırlıyarak, onların da, amaca ulaşmak için başlarını açık, beyinlerini türbanlı tuttuklarını söyleyebiliriz.
Baş örtüsü kullanan büyükannelerimizin, annelerimizin, teyzelerimizin başlarını bir açıp, bir kapattığı veya başörtüsü konusundaki eylemleri destekledikleri veya tartışmaya katıldıkları görülmemiştir.
“TÜRBANLI SİYASET” isimli kitaptan
Yazan: GÜRGÜN SAY
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Bence Yargı şunu söylüyor. "Sıra bize geldi, YÖK ve diğer önemli bir çok kurumu ele geçirdiniz. Adalet bakanlığı vasıtasıyla bize de dokunacağınızı biliyoruz. Kadrolarla oynayacağınızı, size yatkın hakim ve savcıları atayacağınızı biliyoruz. Bunu yaparsanız biz de sizin türbanınıza karışırız, nasılmış biraz anlayın..." demeye çalışıyor.
Zaten bir cevap da gelmiş "Ey yargı bu işlere karışma, yasama ve yürütme var bu ülkede" diyor. Diyor da Yargının bağımsızlığını değil yasama ve yürütmenin bağımsızlığını öne sürüyor ki çok acınaklı bir tablo.
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Halkı sadece tbbb mi temsil eder?
--------------------------------------------------------------------------------
Başbakananın her zaman söylediği gibi egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ancak bunu dayanak göstererek halkı sadece tbmm temsil eder demesi yanlıştır,bu başbakanın anayasayı bilmediğini ya da kasıtlı olarak halkı etkilemeye çalıştığını gösterir,halkı sadece tbmm temsil etmez halkı yürütme ve yargı organları da temsil eder.Millet adına egemenliği yürütme ve yargı organları da kullanır.Millet adına egemenliği sadece meclisin kullanabileceğinin belirtildiği anayasa 1924 anayasasıdır,1961 ve1982 anayasalarında millet adına egemenliği yasama,yürütme ve yargı organları beraber kullanır yani başbakanın iddia ettiğinin ve büyük çoğunluğun sandığının aksine halkı sadece meclis temsil etmiyor hükümet, cumhurbaşkanı ve bağımsız yargı organları da temsil ediyor.
ANAYASA (*)
(1924)
T. Düstur, Cilt 26, s.170
Resmi Gazete 15/1/1945-5905
Kanun No Kanun Tarihi
4695 10/1/1945
BİRİNCİ BÖLÜM
Esas Hükümler
Madde 1- Türkiye Devleti Bir Cumhuriyettir.
Madde 2- Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi Layik ve Devrimcidir. Devlet dili Türkçedir. Başkent Ankara’dır. (**)
Madde 3- Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir.
Madde 4- Türk milletini ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi temsil eder ve Millet adına egemenlik hakkını yalnız o kullanır.
1961 Anayasası:
IV. Egemenlik
MADDE 4.- Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletinindir.
Millet, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir suretle belli bir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılmaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
V. Yasama Yetkisi
MADDE 5.- Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
VI. Yürütme Görevi
MADDE 6.- Yürütme görevi, kanunlar çerçevesinde, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirilir.
VII. Yargı Yetkisi
MADDE 7.- Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
1982 Anayasası:
VI. Egemenlik
MADDE 6.– Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
VII. Yasama yetkisi
MADDE 7.– Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
VIII. Yürütme yetkisi ve görevi
MADDE 8.– Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.
IX. Yargı yetkisi
MADDE 9.– Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Soruyorum
İran'da yaşayan başı açık bir bayan olsaydınız iktidardaki mollaların "başınızı örtmeden okuyamazsınız asla!" dayatması karşısında ne düşünür ve nasıl davranırdınız?
Diyelim ki sırf okumak için başınızı kapattınız. Peki üniversiteyi bitirdikten sonra kamuda görev alabilmeniz için mutlaka tesettürlü olmanız gerektiği söylenirse ne yaparsınız?
-Siyasi bir partide aday olup meclise girmek istediğinizde, yani bir yurttaş olarak seçilme hakkınızı kullanmak istediğinizde karşınıza "örtün de öyle gel!" koşulu konursa ne tepki gösterirsiniz?
-Tesettürlü kadınların her hakka ve özgürlüğe sahip olduğu, ama tesettürlü olmadığınız için sizin en temel insan haklarından yoksun bırakıldığınız bir rejimde kendinizi hür ve eşit vatandaş olarak görür müydünüz? Tesettürlü yurttaşlarını tesettürsüz yurttaşlarından daha değerli ve ayrıcalıklı kabul eden bir yönetme anlayışı karşısında yüreğinizde ne hissederdiniz?
-Yurttaşı olduğunuz devletin sizin giyim tarzınızı veya yaşam biçiminizi "İslami rejime meydan okuma!" biçiminde değerlendiren resmi tezi karşısında kendinizi bir yurttaş olarak dışlanmış ve baskılanmış hisseder miydiniz etmez miydiniz?
Soruları çoğaltmak mümkün, ama gereksiz! Mukayese kadar empati de her şeyi yerli yerine oturtmak için çok gereklidir. İdeolojik dogmalara iman etmemiş vicdan sahibi herkes kendisi için istediğini başkası içen de ister, kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına da yapmamak gerektiğine inanır. Kendileri için her şeyi isteyenler sıra başkalarına gelince "ama" diyorlarsa oturup düşünmek lazım!
Kendileri için özgürlük isteyenlere demokrat denmez, asıl başkaları için özgürlük isteyenlere demokrat denir. Kendi yaşam tarzlarını "laiklik" ve "modernlik" biçiminde ayrıcılıklı ve değerli ilan edenlerin, başkalarının yaşam tarzlarını "laiklik karşıtı" biçiminde ilan etmeleri hiç de anlaşılmaz bir şey değil! Burada sorun, laiklik ve modernliğin tam da demokrasi karşıtı bir konuma yerleştirilmiş olmasıdır.
Asıl görülmesi gereken gerçeklik budur." Ötekini kendi eşiti olarak görmek" yerine "kendini ayrıcalıklı ve üstün görmek" biçiminde tezahür eden bu seçkinci-dışlayıcı anlayış, haddizatında demokratik laiklikle bağdaşmayan bir anlayıştır. Dinci Molla-laikçi Molla! İran'daki dinci mollanın mantığı ile Türkiye'deki laikçi mollanın mantığı arasında ne yazık ki hiçbir fark yok!
İran'daki dinci molla asıl özgürlüğün ancak tesettürle gerçekleşebileceğine inanır. Bir başka deyişle, başı açıklığın veya tesettürsüzlüğün özgürlükle alakalı olmadığını söyler. Türkiye'deki laikçi molla ise başörtüsünün bir özgürlük meselesi olmadığını durmadan yineler durur. İran'daki dinci molla başı açıklığı "siyasi simge" sayar. Neyin simgesi? "İslami rejime ve değerlere başkaldırının simgesi!"
Türkiye'deki laikçi molla da başörtüsünü/türbanı "laik rejime düşmanlığın simgesi" olarak varsayar. "Siyasi simge" olarak ilan ettiği başörtüsünün/türbanın laik cumhuriyetin kazanımlarını tehdit eden bir olgu olduğunu söyler durur. Dinci molla "din adına" tehlike çanları çalar, laikçi molla ise "laiklik adına"... Dinci mollanın da "makbul yurttaşı" vardır, laikçi mollanın da...
Birincisininki "başörtülü yurttaş"tır, ikincisininki ise"başı açık yurttaş"!... Ne dincilik ne de laikçilik! Kendi adıma hem dinci mollanın mantığına karşıyım, hem de laikçi mollanın...
Başı açık yurttaşıyla başı kapalı yurttaşını hür ve eşit vatandaş statüsünde görmeyen her türlü ideolojik-ayrımcı yönetim anlayışlarına karşıyım. Demokratik devletin bütün yurttaşları aynı hak ve özgürlüklere sahiptirler. Eğer bu pratikte böyle değilse orada demokrasiden ve hukuk devletinden söz etmek mümkün değildir. Demokrasiden yoksun bir dincilik anlayışını da laikçilik anlayışını da o yüzden reddediyorum. Bu reddiyenin dine ve laikliğe karşı bir reddiye olmadığını söylemek bile gereksiz.
Bence sorun, din ile laiklik arasındaki bir sorun değildir; dincilik ile laikçilik arasındaki bir sorundur. Dini ve laikliği başka inanç ve yaşam tarzlarına mensup insanlar üzerinde bir baskı rejimine dönüştürenler dine ve laikliğe en büyük zararı veriyorlar. Dindarların da laiklerin de elinin tersiyle itmesi gereken kötücül bir anlayıştır bu. Demokrat olmak! Bırakalım artık şu "dini simge" mi, "siyasi simge" mi tartışmasını.
Çünkü bu kavramsallaştırma, ideolojik bir bağnazlık üzerinden kör bir dövüşü beraberinde getiriyor. İdeolojik bağnazlık, idrak kilitlenmesi yaratıyor ve herkesin yalnızca kendi haklılığı üzerinden bir başkasını suçladığı bir anlayışı önümüze koyuyor. Başkalarını kendi eşitimiz olarak gördüğümüz gün, sadece başörtüsü/türban meselesini değil her meselemizi kolaylıkla çözebileceğimizi görürüz.
Bunun için tek koşul var: Demokrat olmak! İlkeli ve tutarlı bir demokrasi anlayışında karar kılmak! Bizim aslında sorunumuz başörtüsü/türban sorunu değil; henüz yeterince ve kamilen demokrat olamama sorunudur.
Yazar :mehmet metiner E-Posta:mmetiner@bugun.com.trHaber Tarihi: 21 Ocak 2008 -
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Sitemizde bu konu defalarca tartışıldı, hiçbirinde de bir sonuca varılamadı. O nedenle türbanın kökenine, dini gerek olup olmadığına hiç girmeden, türbanla paralel bir başka konuya değinmek istiyorum.
Bu platformda dönem dönem, AKP hükümetinden önce türban mitingleri yapan bayanlarımız eleştirildi, "Eğer siyasi simge değilse neden AKP iktidarı döneminde de bu mitingler devam etmedi?" gibi sorular soruldu. Hiçbir kesimden makul ve mantıklı bir yanıt gelmedi...
Bayanlar, özellikle üniversite öğrencileri bayanlarımız, türbanı siyasi simge olarak kullanmadıklarını, inançları gereği türban taktıklarını defalarca ama defalarca tekrarladılar. Yapılan sayısız ankette, bayanların türbanı siyasi simge olarak görmediği, meselenin siyasi olmadığı, din ve vicdan özgürlüğü meselesi olarak nitelendirildiği sonucu çıktı.
Günün birinde Sayın Başbakan çıktı, türbanın siyasi simge olduğunu ikrar etti. Ve ne acıdır ki, türbanı siyasi simge olarak kullanmadığını üstüne basa basa vurgulayan bayanlarımız yine sessiz... "Ne diyorsunuz Sayın Başbakan, bizim yerimize nasıl siyasi simge olduğunu kabul ediyorsunuz, biz siyasi simge olarak görmüyor ve kullanmıyoruz türbanı, siyasetinize bizi alet etmeyiniz, siyasetinizi bizim üzerimizden yapmayınız." demediler belki de diyemediler...
Tespitim bu, yorum yok...
-
Re: Yargıtay: Türban laikliğe aykırıdır...
Türban sandıktan neden şimdi çıktı!
Gazetelerde bir başlık.. Lale devri bitti.. Ne başladı?
Türban devri..
Kafalardaki soru şu; Başbakan bu konuyu neden Türkiye’nin öncelikli meselesi yaptı..
Neden türbanı bir anda Türkiye’nin önüne koydu..
Neden şimdi?
*
Bu kararın yüzde 47 ile ilgisi olduğunu zannetmiyorum.. Yüzde 47’nin içinde yüzde kaç türban oyu vardır?
Bugüne kadar yapılan anketlerde üniversitelerdeki türban yasağı öncelikli meselemiz diyenlerin oranı yüzde 2’yi geçmiyordu..
Hatta bir AKP yöneticisi türban konusu halkın yüzde 1.5’unu ilgilendiriyor dememiş miydi?
*
Türban yasağının kalkmasına destek veren yazarlar bile Başbakan’ı uyarıyor.. Aman diyorlar, 2008 en kritik yıl, en kırılgan yıl, bu meseleyi 2008’de gündeme getirme..
Tespit doğru..
Ekonomi bıçak sırtı..
Başbakan bunu görmüyor mu?
Görüyor ama 2008’in daha ilk ayında gerilim ve gerginlik tohumlarının atılmasına da yol açıyor..
Yanıt aranan soru şu:
Neden türbana katılıp kaldı?
Dün Yeni Şafak Gazetesi’nde Taha Kıvanç takma adıyla yazan Fehmi Koru’nun ilginç bir yazısı vardı..
Yazısından bir bölüm:
“Geçenlerde Başbakan Erdoğan ile görüşme fırsatı bulmuş bir dostumla konuşurken öğrendim. Dostum ‘başörtüsüne özgürlük’ konusunda baskı yapması beklenebilecekler grubundan. Görüşmenin bir yerinde, mevzu geldi ‘bizim konulara’ dayandı. Tayyip Bey’e, ‘aman efendim’ dedim, ‘Şu türban işine takılıp kalmayın’; cevap şöyle geldi: “haklısın ben de aynen senin gibi düşünüyorum.”
*
Başbakan böyle düşünüyorsa İspanya’da velev ki diye başlayan, türban siyasal simge olsa bile üniversitelerde serbest bırakılacak çıkışını neden yaptı?
Taha Kıvanç imzalı yazıdan bir bölüm daha:
“Başbakan Tayyip Erdoğan Madrid’deki çıkışını yaklaşan yerel seçimde daha iddialı hale gelmek için sarf etmiş olamaz. Görüştüğü kişilerin ona ‘Fırsat bu fırsat, türbana özgürlük’ aklı verdiğini de sosyal ve siyasal çevresinden bu yolda baskı geldiğini de sanmıyorum. Yine de çıkışının bir sebebi olmalı, ama ne?”
Yeni Şafak yazarının sorusu ilginç:
Bir sebebi olmalı ama ne?
*
Türkiye’ye şöyle bir göz atalım..
Bir: Avrupa Birliği heyecanı bitti.. İktidar AB konusunu rafa kaldırdı, askıya aldı.. Hele Fransa’nın dönem başkanlığından sonra işler iyice zora girecek.. AKP iktidarı tek bir adım bile atamayacak veya atmayacak..
İki: PKK konusu yine askere havale edildi.. Terör sorunu sadece askeri önlemlerle halledilmeye çalışıyor.. Kürt meselesini biliyorum diyerek bölgede sempati toplayan Erdoğan’ın ne yapacağını bilmediği ortaya çıktı.. Yani projesi, planı, programı yok..
Üç: Ekonomideki güler yüzlü yılların dünyadaki para bolluğundan kaynaklandığı ortaya çıktı.. Şişkin piyasa sallanmaya başladı..
Dört: Esnaf durgunluktan şikâyet ediyor.. İşlerin eskisi gibi olmadığından..
Beş: İşsizlik olduğu gibi duruyor..
Altı: Başbakan kömür dağıttırmanın ötesinde yeni bir yol haritası koyamıyor..
Hal böyle olunca geriye ne kalıyor?
Sandıktan türbanı çıkarmak..
Mehmet Tezkan / Vatan