Uyarı Kınama Cezalarında başvuru yolu açıkmıdır?
Merhaba sitenize yeni üye oldum. Ben Adliyede memurum. Bana bir konuda yardımcı olabilirmisiniz.Sorum kısaca şudur.
Hakkımda başlatılan bir disiplin soruşturması neticesinde savunmamı yaptım ve 1. amir tarafından kınama cezası verildi. Ben bu kararı üst disiplin amirliği olan Komisyona hitaben yazdım. Komisyondan çıkan sonuçta itirazın reddine, kararın aynen onaylanmasına diye,
bu karar bence insan haklarına ve hukuğa tamamen aykırıdır. Olayı kısaca size aktarayım. Çalıştığım kurumda 2006 aralık ayında işe başladım. 2007 yılı başında geçici görevle başka bir adliyeye gittim.2007 temmuz ayından itibaren Asliye Ceza mahkemesinde görevliyim. 2006 yılında duruşması yapılmayıp sürümcemede kalan 4 adet Asliye ceza dosyasının duruşmasının yapılmadığını tespit edip yeni göreve başlayan hakimimize durumu aktardım. Bunun görevi ihmal olduğunu ve gerekli işlemi yapacağı belirterek hakkımda soruşturma açtı. Ben bu dosyaların son duruşmalarında görev yerimde zaten olmadığımı, duruşma zabıtlarında adımın geçmediğini, duruşma gününü verme ve duruşma defterine yazma görevinin hakimde olduğunu yazdım. Ancak dediğim şekilde Kınama cezası verildi ve bu kararıda red ettiler. Ben şimdi ne yapmam lazım. Bir hukukçu yargı yolu kapalı demekte, diğeri aihmye başvur demektedir. Bu konuda uzman olan siz hukukçulardan bilgi almak istedim. Vereceğiniz bilgiler benim için çok önemli, teşekkür ederim...
Re: Uyarı Kınama Cezalarında başvuru yolu açıkmıdır?
AİHM, ulusal hukukumuzda, Uyarma ve Kınama cezalarına karşı yargı kısıtlaması olmasını, iç hukuk yollarının tüketilmesini beklemeden doğrudan AİHM'ne başvuru için haklı bir neden olarak görüyor ve davayı kabul ediyor... Ancak, AİHM'de dava açsanız ve haklılığınızı ortaya koysanız bile, sadece tazminat alabilirsiniz. Size verilen Kınama cezası sicilinizde kalacaktır...
Bence İdare Mahkemesi'nde dava açmalısınız... Oradan bir netice çıkmazsa AİHM'ne gidersiniz...
Re: Uyarı Kınama Cezalarında başvuru yolu açıkmıdır?
buna emsal bir karar elinizde varmı varsa esas karar numarasını veya kararın aslını bana gönderebilirmisiniz. e-mail adresim atessezgin@hotmail.com
iç hukuk yollarını ben sonuna kadar tüketeceğim ve tabiki RED kararından başka bişey çıkmayacak, ben şimdiye kadar Türk Hukuk Sistemimizde memuru haklı gördüklerini çok az şahit oldum , hakim hakimi kollamakta, isnat dışı kalsada suçlamalar,aynı adliye ve birimde olduğu için birbirelrini kıramıyorlar, biz memurlar gerçekten mağduruz. çoğu memur sesini bile çıkarmıyor bu tür verilen keyfi cezalara.
öncelikle İDARE MAHKEMESİ, oradan gelecek Red kararını da Temyizen DANIŞTAYa göndereceğim. Eğer burdada Red gelirse tüm iç hukuğu kullanmış olacağım. çözüme ulaşmak için AİHM'ye başvuracağım. Acaba anladığım doğrumudur?
Süre bakımından AİHM ne diyor? bu idare mahkemesi ve danıştay süreci en azından benim 1 yılımı alacaktır. bu süre sonunda aihmye başvursam davam iptal olunur mu? ve sicilimde kalan bu ceza sonuçta kalkabilir 5 yıl süre sonunda ... ve tazminat talebim kesinlikle kabul olabilirmi????
Re: Uyarı Kınama Cezalarında başvuru yolu açıkmıdır?
Uyarı ve kınama cezalarına karşı idari yargı yolu kapalı olduğuna göre bu durumda iç hukuk yolları tamamen tüketilmiş olmuyor mu?
Re: Uyarı Kınama Cezalarında başvuru yolu açıkmıdır?
Alıntı:
karavelioglu rumuzlu üyeden alıntı
Uyarı ve kınama cezalarına karşı idari yargı yolu kapalı olduğuna göre bu durumda iç hukuk yolları tamamen tüketilmiş olmuyor mu?
Sayın karavelioğlu açık olduğunu bir kaç kişidende duydum ve sayın kantoronvcu da bunu anlatmaktadır. Danıştayda emsal karar arıyorum bulamadım
Re: Uyarı Kınama Cezalarında başvuru yolu açıkmıdır?
Emsal AİHM kararı Karaçay-Türkiye Davası kararıdır... Karaçay, "uyarma" cezası aldıktan sonra doğrudan AİHM'ne başvurmuş ve Türkiye adına yapılan savunmada, iç hukuk yolları tüketilmeden, AİHM'nde açılan davanın reddi talep edilmiştir. Buna rağmen AİHM, yargı kısıtlamasını gerekçe göstererek davayı kabul etmiştir. Google'dan ararsanız çok sayıda doküman bulabilirsiniz...
Netice itibarıyla AİHM'nde davayı kazanırsanız tazminat alısınız... Ceza sicilinizde kalır...
Oysa, İdare Mahkemeleri, Uyarma ve Kınama cezalarında şekil ve yetki bakımından eksiklikler tespit ederse, işlemin iptaline karar veriyor. İptal kararı alırsanız cezanız sicilinizden silinmiş olur... Ardından isterseniz tazminat davası açabilirsiniz...
Süre bakımından idare mahkemelerindeki dava süresi 60 gün... AİHM'ne başvuru için iç hukuk yollarının tüketilmesinden itibaren 6 ay süreniz var...
Re: Uyarı Kınama Cezalarında başvuru yolu açıkmıdır?
Yetki nedeniyle iptal edilen Uyarma Cezası hakkında emsal karar...
Dairesi Karar Yılı Karar No Esas Yılı Esas No Karar Tarihi
SEKİZİNCİ DAİRE 2007 1531 2006 387 19/03/2007
KARAR METNİ
İLGİLİ YÖNETMELİKTE DİSİPLİN AMİRİNİN VERECEĞİ BELİRTİLMİŞ OLAN CEZANIN, DİSİPLİN KURULU OLARAK GÖREV YAPAN FAKÜLTE YÖNETİM KURULUNCA VERİLMESİNDE YETKİ YÖNÜNDEN HUKUKA UYARLIK BULUNMADIĞI HK.<
Temyiz İsteminde Bulunan : ... Üniversitesi Rektörlüğü - Teknikokullar/ANKARA
Vekili : Av. ?
Karşı Taraf : ?
Vekili : Av. ?
İstemin Özeti : ... Üniversitesi, Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Bilgisayar Eğitimi Bölümünde öğretim üyesi olan davacının, ders programlarını aldığı halde imzalamadığı gerekçesiyle "uyarma" cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ... Üniversitesi Endüstriyel Sanatlar Eğitim Fakültesi Yönetim Kurulunun 7.4.2004 gün ve 354/1 sayılı kararının iptali istemiyle açılan davada; Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 33/a maddesinde "uyarma, kınama, aylıktan kesme cezaları disiplin amirleri tarafından verilir" kuralı ile uyarma cezasının verilmesinde disiplin amirinin yetkili olduğu açıkça belirtilmiş olmasına rağmen disiplin kurulu olarak görev yapan fakülte yönetim kurulu tarafından davacının "uyarma" cezası ile cezalandırılmasında yetki yönünden hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden Ankara 11. İdare Mahkemesinin 30.6.2005 gün ve E:2004/3145, K:2005/1053 sayılı kararının; Fakülte Dekanının başkanlığında, Fakülte Yönetim Kurulunun toplanarak karar aldığı, yapılan işlemde mevzuata aykırılık olmadığı öne sürülerek, 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istemidir.
Savunmanın Özeti : Yanıt verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi Özdal ÖZEREN'in Düşüncesi : İstemin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Radiye TİRYAKİ'nin Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü :
Davacıya verilen disiplin cezası, 5525 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Yasa kapsamında olmakla birlikte, davacı vekilinin 2.8.2006 tarihinde Danıştay kaydına giren dilekçesi ile davasına devam etmek istediğini bildirdiğinden, uyuşmazlığın esastan incelenmesine geçildi.
İdare ve Vergi Mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince verilen kararın dayandığı gerekçe usul ve yasaya uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına ve yargılama giderlerinin temyiz isteminde bulunan üzerinde bırakılmasına 19.3.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
BŞ/ÖEK
Re: Uyarı Kınama Cezalarında başvuru yolu açıkmıdır?
Görüldüğü gibi uyarma ve kınama cezalarına yargı yolunun kapatılması yüzünden mesleği adaleti yerine getirmek olan hakimler bile bu cezaları hukuku ihlal etmenin aracı olarak kullanıyorlar.Uyarma ve kınama cezalarına yargı yolunu kapatan 12 eylül zihniyeti bu anayasal düzenlemeyi yaparken zaten hukuk devleti kavramıyla bağdaştırılması olanaksız bir amaç gütmüştür.Burada amaç,amirin eline keyfi bir cezalandırma aracı vererek,memuru hizaya getirmek,hizada tutmak,haklı bile olsa amirine karşı direnme hakkını ortadan kaldırmaktır.Askeri disiplin ve hiyerarşi zihniyetinin kamunun sivil kesiminde tedavüle sokulmasıdır.Ama bu cezaların bu güne kadar sürüp gitmesinin ve hukuk ihlali aracı haline gelmesinin başlıca sorumlusu,gerekli yasa değişikliğini yapmayan siyasiler değil,hukukun ne olup ne olmadığına karar verme yetkisi olan yargı erkidir.Yargı kesiminde-özellikle Danıştayda-hukuku kayıtsız şartsız uygulama tehayyülü mevcut olsaydı,örneğin uyarma ve kınama cezalarına ilişkin kararlarda gerekçenin olmaması bozma nedeni sayılabilseydi,hukuka devleti kavramına aykırı olan bu anayasal hüküm,fiilen işlevsiz ve devre dışı kalabilirdi.Yerel mahkemeler zaman zaman çıkışlar yaparak,uyarma ve kınama cezaları ile ilgili davaları esastan çözmek istemişler,fakat her seferinde karşılarında Danıştay'ın bozma kararını bulmuşlardır.Bunun nedeni,yargı kesiminin genel kesiminin,o anayasal hükmü koyan 12 eylül mantığı ile ortak bir zihniyet dünyasını paylaşmasıdır.Yani yargı kesimi de,hiyerarşik yapıyı hukukun üstünlüğüne yeğ tutuyorlar demek istiyorum.Böylesine hukukdışı bir durumun anayasal bir kural haline gelmesinin nedenlerini,bir toplum olarak bizim gelişmişlik düzeyinde aramalıyız sanıyorum.
Re: Uyarı Kınama Cezalarında başvuru yolu açıkmıdır?
sayın kantoroncu ve kerbelos teşekkür ederim verdiğiniz bilgiler için, ben gerekli işlemlere başladım hayırlısı ile, BEN ÜLKEMDE HAKKIMI ARAYACAĞIM VE BU DAVAYI KAZANDIĞIMDA SİZE KARAR METNİNİ GÖNDERECEĞİM,
Derseniz ya kaybedersen tüm iç hukuk yollarını, AİHMye başvurur ve şu üniversiteyi bitirip yurt dışına gider, ülkeme sadece yazlığımda tatile gelirim...Umarım ikinci şık olmaz,,,
Re: Uyarı Kınama Cezalarında başvuru yolu açıkmıdır?
Alıntı:
Jack_sparrow rumuzlu üyeden alıntı
şu üniversiteyi bitirip yurt dışına gider, ülkeme sadece yazlığımda tatile gelirim
¿:deli: :kızgın:
Re: Uyarı Kınama Cezalarında başvuru yolu açıkmıdır?
Alıntı:
Erdoğan Kırcalı rumuzlu üyeden alıntı
¿:deli: :kızgın:
Erdoğan Bey, demek istediğim Fazıl Say'a bir gönderiydi yani bizi ülkemizden soğutmasın böyle tür haksızlıklar, hukuğun üstünlüğüne inanıyorum ve hukuğun seçilmişlerin elinde oyuncak olmasını istemiyorum
Re: Uyarı Kınama Cezalarında başvuru yolu açıkmıdır?
UYARMA VE KINAMA CEZALARINA YARGI YOLUNUN KAPALI OLDUĞUNA DAİR ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
19 Şubat 2008 SALI
Resmî Gazete
Sayı : 26792
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2002/169
Karar Sayısı : 2007/88
Karar Günü : 27.11.2007
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN MAHKEMELER:
1- Konya İdare Mahkemesi (Esas: 2002/169)
2- Malatya İdare Mahkemesi (Esas: 2004/82)
İTİRAZLARIN KONUSU: 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 135. maddesinin ikinci fıkrası ile 136. maddesinin dördüncü fıkrasının Anayasa’nın 2., 10., 11., 36., 125. ve 129. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I - OLAY
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesi uyarınca davacılar hakkında verilen “kınama” cezalarının iptali istemiyle açılan davalarda itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler, iptal istemiyle başvurmuşlardır.
II - İTİRAZLARIN GEREKÇELERİ
İtiraz yoluna başvuran Mahkemeler kararlarında, uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolunun itiraz konusu kurallar gereğince kapalı olduğunu, idarenin bu işlemlerinin yargı denetimi dışında bırakılmasının hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığını, 657 sayılı Yasa’ya tâbi olmayan kamu personelinin uyarma ve kınama cezasına dava açabilmesine rağmen 657 sayılı Yasaya tâbi personele bu hakkın tanınmamasının eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, Anayasa’da uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu açıkça kapatılmamış iken yasa koyucu tarafından bu yönde bir sınırlama getirilmesinin Anayasa’nın üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmadığını, söz konusu kuralların hak arama özgürlüğüne ve idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğuna ilişkin Anayasa kuralına aykırı olduğunu, uyarma ve kınama cezalarının dava konusu edilebilmesi bakımından Anayasanın 129. maddesinde yasa koyucuya bir takdir hakkı tanınmakla birlikte bunun sınırsız olmadığını ve Anayasanın diğer hükümleri ile bağdaşacak şekilde kullanılması gerektiğini, Anayasanın konuyla ilgili diğer maddeleri dikkate alındığında uyarma ve kınama cezalarının yargı denetimi dışında bırakacak bir düzenleme yapılabilmesine olanak bulunmadığını belirterek, itiraz konusu kuralların Anayasanın 2., 10., 11., 125. ve 129. maddelerine aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir.
III - YASA METİNLERİ
A - İtiraz Konusu Yasa Kuralları
14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun, itiraz konusu kuralların yer aldığı 12.5.1982 günlü, 2670 sayılı Kanun’la değişik 135. ve 136. maddeleri şöyledir:
“Madde 135- Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma ve kınama cezalarına karşı itiraz, varsa bir üst disiplin amirine yoksa disiplin kurullarına yapılabilir.
Aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve Devlet memurluğundan çıkarma cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir.”
Madde 136- Disiplin amirleri ve disiplin kurulları tarafından verilen disiplin cezalarına karşı yapılacak itirazlarda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren 7 gündür.
Bu süre içinde itiraz edilmeyen disiplin cezaları kesinleşir.
İtiraz halinde, itiraz mercileri kararı gözden geçirerek verilen cezayı aynen kabul edebilecekleri gibi cezayı hafifletebilir veya tamamen kaldırabilirler.
İtiraz edilmeyen kararlar ile itiraz üzerine verilen kararlar kesin olup, bu kararlar aleyhine idari yargı yoluna başvurulamaz.
İtiraz mercileri, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin, kendilerine intikalinden itibaren 30 gün içinde kararlarını vermek zorundadırlar.
Kaldırılan cezalar sicilden silinir.”
B - Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararlarında Anayasa’nın 2., 10., 11., 36., 125. ve 129. maddelerine dayanılmıştır.
IV - İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8. maddesi uyarınca yapılan ilk inceleme toplantılarında, dosyalarda eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V - ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararları ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A) Birleştirme Kararı
14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 135. maddesinin ikinci fıkrası ile 136. maddesinin dördüncü fıkrasının iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusuna ilişkin 2004/82 esas sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat nedeniyle 2002/169 esas sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına, esas incelemenin 2002/169 esas sayılı dosya üzerinden yürütülmesine, 27.11.2007 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
B) Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararlarında, uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolunun itiraz konusu kurallar gereğince kapalı olduğu, idarenin bu işlemlerinin yargı denetimi dışında bırakılmasının hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı, 657 sayılı Yasa’ya tâbi olmayan kamu personelinin uyarma ve kınama cezasına dava açabilmesine rağmen 657 sayılı Yasaya tâbi personele bu hakkın tanınmamasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu, Anayasa’da uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolu açıkça kapatılmamış iken yasa koyucu tarafından bu yönde bir sınırlama getirilmesinin Anayasa’nın üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmadığı, söz konusu kuralların hak arama özgürlüğüne ve idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu yolundaki Anayasa kuralına aykırı olduğu, uyarma ve kınama cezalarının dava konusu edilebilmesi bakımından Anayasanın 129. maddesinde yasa koyucuya bir takdir hakkı tanınmakla birlikte bunun sınırsız olmadığı ve Anayasanın diğer hükümleri ile bağdaşacak şekilde kullanılması gerektiği, Anayasanın konuyla ilgili diğer maddeleri dikkate alındığında uyarma ve kınama cezalarının yargı denetimi dışında bırakacak bir düzenleme yapılabilmesine olanak bulunmadığı belirtilerek, itiraz konusu kuralların Anayasanın 2., 10., 11., 125. ve 129. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 135. maddesinde, disiplin cezalarına karşı ilgililerin başvurabilecekleri yollar öngörülmektedir. Maddenin birinci fıkrasında uyarma ve kınama cezalarına karşı varsa bir üst disiplin amirine yoksa disiplin kurullarına itiraz edilebileceği, itiraz konusu ikinci fıkrasında da aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve Devlet memurluğundan çıkarma cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabileceği belirtilmektedir. Yasa’nın 136. maddesinde ise disiplin cezalarına karşı itirazda bulunma süresi ve itirazın sonuçları düzenlenmektedir. Maddenin iptali istenilen dördüncü fıkrasında, itiraz edilmeyen kararlar ile itiraz üzerine verilen kararların kesin olduğu ve bu kararlar aleyhine idari yargı yoluna başvurulamayacağı hükme bağlanmaktadır.
Anayasa’nın 36. maddesinde, herkesin, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükme bağlanmıştır.
Anayasa’nın 125. maddesinde de idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmektedir.
Anayasanın 129. maddesinde ise:
“…Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.
Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz.
Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır…” denilmektedir.
Anayasa’nın 36. maddesinde genel olarak hak arama özgürlüğünü, 125. maddesinde idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğunu düzenleyen Anayasa koyucu, Anayasa’nın 129. maddesinde memurlar ve diğer kamu görevlilerine verilecek disiplin cezalarının yargısal denetimine ilişkin bir istisna getirmiştir. Böylece, uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamayacaktır.
Anayasa’da kural olarak, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu kabul edilmekle birlikte, Anayasa’nın bazı maddelerinde belirli idari işlemlere karşı yargı yolu kapatılmıştır. Doktrinde “yasama kısıntısı” olarak adlandırılan bu durum, anayasa koyucunun bu yöndeki tercihini göstermektedir. Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararları ve Yüksek Askerî Şûra kararları gibi yargı denetimi dışında tutulan işlemlerden birini de memurlar ve diğer kamu görevlilerine verilen uyarma ve kınama cezaları oluşturmaktadır.
Anayasa’nın 129. maddesinin gerekçesinde “…disiplin kararlarının yargı denetimi dışında tutulamayacağı da, tereddütleri giderecek biçimde ifade edilmiş; ancak, uyarma ve kınama cezaları özellikleri dolayısıyla bu kuralın dışına çıkarılmıştır.” denilmek suretiyle, uyarma ve kınama cezalarının yargı denetimi dışında bırakılacağı ifade edilmiştir.
Yargısal denetim bakımından uyarma ve kınama cezalarının, genel kural kapsamı dışında tutulmasının sebebi olarak madde gerekçesinde bu cezaların “özellikleri” gösterilmiştir. Disiplin cezalarının ağırlıkları birbirinden farklı olup, uyarma ve kınama cezaları en hafif disiplin cezalarını oluşturmaktadır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda disiplin cezaları olarak, uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve Devlet memurluğundan çıkarma cezaları öngörülmüştür. Anılan Yasa’da “uyarma” cezası, “memura, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesi”, “kınama” cezası ise “memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesi” olarak tanımlanmıştır. Uyarma ve kınama cezasını gerektiren fiiller aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve Devlet memurluğundan çıkarma cezalarını gerektiren fiil ve hareketlere nazaran çok daha hafif nitelikteki kusurlu davranışlardır.
Öte yandan uyarma ve kınama cezaları, sonuçları bakımından da diğer disiplin cezalarından ayrılmaktadır. Aylıktan kesme veya kademe ilerlemesini durdurma cezası verilenlerin, valilik, büyükelçilik, müsteşar, müsteşar yardımcılığı, genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı ve daire başkanlığı görevlerine atanamayacakları hükme bağlanmış iken uyarma ve kınama cezası verilenler yönünden benzer bir hükme yer verilmemiştir. Aynı durum, atamaları Bakanlar Kurulu tarafından yapılanlar bakımından da geçerli bulunmaktadır. Ayrıca, disiplin cezalarının memurun sicil dosyasından silinmesi bakımından da cezalar arasında benzer bir ayrıma gidilmiş ve aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarının uygulanmasından on sene sonra ilgililere bu yönde bir talepte bulunabilme hakkı tanınmış iken, uyarma ve kınama cezaları yönünden bu süre beş yıl olarak belirlenmiştir.
Anayasanın 129. maddesinde yargı denetimi dışında bırakılamayacak disiplin cezalarının belirtilmesi ve uyarma ve kınama cezalarının bu kapsam dışında tutulması, Anayasa koyucunun bu cezaları yargı denetimi dışında bıraktığının bir göstergesini oluşturmaktadır. Yasa koyucunun, Anayasa’nın anılan maddesine aykırı olarak uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolunu açabilmesi olanaklı değildir. Anayasa’da yasa koyucuya bu konuda bir takdir hakkı tanınmamıştır.
İtiraz konusu yasa kuralları ile Devlet memurlarına verilen uyarma ve kınama cezaları, Anayasa’da yer alan hükme ve Anayasa koyucunun bu yöndeki iradesine uygun olarak yargı denetimi dışında tutulduğundan söz konusu kuralların Anayasa’ya aykırılığından söz edilemez.
Belirtilen nedenlerle, itiraz konusu kurallar Anayasa’nın 125. ve 129. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Mehmet ERTEN ve A. Necmi ÖZLER bu sonuca farklı gerekçe ile katılmışlardır.
Kuralların Anayasa’nın 2., 10. ve 11. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ bu görüşlere katılmamışlardır.
VI - SONUÇ
14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 135. maddesinin ikinci fıkrası ile 136. maddesinin dördüncü fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Mustafa YILDIRIM, Şevket APALAK ile Zehra Ayla PERKTAŞ’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 27.11.2007 gününde karar verildi.
Başkan
Haşim KILIÇ
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye
Sacit ADALI
Üye
Ahmet AKYALÇIN
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Mustafa YILDIRIM
Üye
A. Necmi ÖZLER
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR
Üye
Şevket APALAK
Üye
Serruh KALELİ
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
KARŞIOY YAZISI
Anayasanın 129. maddesinin üçüncü fıkrasında disiplin kararlarının yargı denetimi dışında bırakılamayacağı yolundaki temel ilke vurgulanmış, ancak uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili kararların yargı denetiminin dışında tutulabileceği şeklinde bir istisna da öngörülmüştür.
Anayasada uyarma ve kınama cezasının tanımı yapılmadığı gibi diğer disiplin cezalarının neler olduğu sayılmamış, hangi eylemlerin hangi disiplin suçunu gerektireceği de düzenlenmemiştir. Buna göre, Anayasada, disiplin suçlarının türlerinin ve sonuçlarının düzenlenmesi işin mahiyeti icabı yasaya bırakılırken, pek hafif ve kalıcı etkileri bulunmayan bazı disiplin cezalarının yargı denetimi dışında tutulabilmesi hususunda yasa koyucuya bir takdir hakkı verilmiş, ancak bütün disiplin cezalarına karşı yargı yolunun açık tutulması da engellenmemiştir. Anayasa tarafından düzenlenmemiş bir alanda, verilebilecek cezaların hafif nitelikli iki tanesinin zikredilmiş olmasına dayanılarak, bunların yargı denetimi dışında tutulmasının Anayasa’nın amir hükmü olduğu söylenemez.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun itiraz konusu kurallarının anılan yasaya tabi kamu görevlileri ile aynı cezaların öngörüldüğü ancak başka yasalara tabi olmaları nedeniyle yargı yoluna başvurabilen diğer kamu görevlileri arasında ayrım yarattığı, tekerrür halinde sonuçlarının ağırlaştığı, böylece uygulamada bu cezaların “hafif” ve “geçici” niteliğini yitirdiği, kamu görevlilerinin disiplin cezalarına ilişkin yasalar ve kurallar bütün olarak gözetildiğinde itiraz konusu kuralların, Anayasanın 129. maddesinde uyarma ve kınama cezalarının yargı denetimi dışında tutulması yolunda yasa koyucuya istisnai nitelikte verilen takdir hakkının amacını aştığı, bu nedenle kuralların, Anayasanın 2. ve 10. maddelerine aykırılıktan dolayı iptal edilmeleri gerektiği düşüncesiyle, karara katılmıyorum.
Başkanvekili
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
AZLIK OYU
Anayasa’nın 13. maddesinde temel hak ve özgürlüklerin yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen nedenlere bağlı olarak yasayla sınırlandırabileceği kurala bağlanmıştır. Anayasa 10. maddesiyle de yasa önünde eşitlik temel bir ilke olarak düzenlenmiştir.
Anayasa’nın hak arama özgürlüğünü düzenleyen 36. maddesine yansımamış olan uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolunu kapatan sınırlama, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görev ve sorumlulukları ile disiplin ilkelerini düzenleyen 129. maddede öngörülmüştür. Sözü edilen kuralın yazılış biçimiyle kesin bir yasaklama getirdiği sonucuna ulaşmak güçtür. Çünkü kural “Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz” biçimindedir. Bu anlatımla yargı denetimi dışında bırakma konusunun seçimli nitelikte olduğu, bu yolda düzenleme yapılırken hak arama özgürlüğünün göz önüne gelmesi kaçınılmazdır. Öte yandan, itiraza konu kuralı içeren yasa kapsamı dışında da memurlar ve kamu görevlilerinin bulunmuş olması ve onlarla ilgili metinlerin irdelenmesinde, yasakoyucunun kimi durumlarda yargı kısıntısı yoluna gitmediği ya da idari düzenlemelere bıraktığı anlaşılmaktadır. Anayasal eşitlik ilkesi ve hak arama özgürlüğü, yargı yasağına ilişkin sınırlamanın tüm memur ve kamu görevlilerini kapsayacak şekilde düzenlenmesini gerekli kılmaktadır. Bu bakımdan Anayasa’nın hak arama özgürlüğünü düzenleyen maddesinde yer almayan, 129. maddesinde kesin buyurucu bir ilke olarak düzenlenmediği sonucuna varılan yargı kısıntısının salt 657 sayılı Yasa içinde yer alması, Anayasa’nın eşitlik ilkesi ve hak arama özgürlüğünün genel niteliğiyle bağdaşmayacaktır.
Belirtilen nedenlerle Anayasa’ya aykırı kuralın iptali gerekeceği oyuyla karara karşıyız.
Üye
Mustafa YILDIRIM
Üye
Şevket APALAK
FARKLI GEREKÇE
Disiplin kovuşturulmasını güvenceye bağlayan Anayasa’nın 129. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz”, gerekçesinde de “…disiplin kararlarının yargı denetimi dışında tutulamayacağı da tereddütleri giderecek biçimde ifade edilmiş; ancak, uyarma ve kınama cezaları özellikleri dolayısıyla bu kuralın dışına çıkarılmıştır.” denilmektedir.
Buna göre, diğer disiplin kararları için getirilen zorunlu yargı denetimi, uyarma ve kınama cezaları için getirilmemiştir. Başka bir ifadeyle Anayasa, yasa koyucuya, diğer disiplin cezaları için yargı denetimini öngören düzenlemeleri yapma zorunluluğu getirirken, uyarma ve kınama cezaları için böyle bir zorunluluk getirmemektedir. Madde ve gerekçesi, Anayasa’nın 125. maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde, yasa koyucunun uyarma ve kınama cezaları için yargı denetimini öngören bir düzenleme yapamayacağı anlamında yorumlanamaz. Anayasa, diğer disiplin kararlarından farklı olarak uyarma ve kınama cezalarını zorunlu yargı denetimine tabi tutmamak suretiyle bu konuda durum ve koşullara göre düzenleme yapma yetkisini yasa koyucunun takdirine bırakmıştır. Dolayısıyla yasa koyucu, uyarma ve kınama cezalarını yargı denetimine tabi tutan bir düzenleme yapabileceği gibi, Anayasa’nın 129. maddesinin buna olanak veren üçüncü fıkrasının açık hükmü uyarınca yargı denetimi dışında da tutabilir.
İtiraz konusu kurallar açıklanan nedenle Anayasa’ya aykırı değildir.
Redde ilişkin çoğunluk görüşüne bu gerekçeyle katılıyoruz.
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
A. Necmi ÖZLER
KARŞIOY GEREKÇESİ
İtiraz konusu kural, 14.7.1965 günlü ve 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 12.5.1982 günlü ve 2670 Sayılı Kanunla değişik 135. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir” ile 136. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “itiraz edilmeyen kararlar ile itiraz üzerine verilen kararlar kesin olup, bu kararlar aleyhine idari yargı yoluna başvurulamaz” yolundaki hükümleridir.
657 Sayılı Yasa’nın 125. maddesinde; devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma olarak sayılmış olup, aynı Yasanın 135. maddesinin birinci fıkrası ile uyarma ve kınama cezalarına karşı itiraz edilebilecek merciler gösterilmiş, ikinci fıkrası ile de idari yargı yoluna başvurulabilecek disiplin cezaları aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma olarak sayılmıştır.
Anayasa’nın Cumhuriyetin niteliklerini düzenleyen 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik bir hukuk devleti olduğu, 125. maddesinin birinci fıkrasında ise idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmektedir. 129. maddesinin üçüncü fıkrasında ise “uyarma ve kınama cezaları ile ilgili olanlar hariç disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz” hükmü yer almıştır.
Anayasa’nın sistematiği ve diğer maddeleri ile birlikte değerlendirildiğinde sözü geçen madde hükmü ile disiplin cezaları yönünden hak arama özgürlüğüne bir sınırlama getirilmemekte, aksine uyarma ve kınama cezaları dışındaki cezaların yargı denetimi dışında bırakılamayacağı belirtilmek suretiyle memurlar için özel bir hukuki güvence sağlanmaktadır.
Nitekim, itiraz konusu kuralın yasalaşma süreci içinde gerek tartışmalarda gerekse gerekçede uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yolunun kapatılmasında yasa koyucunun amacıyla ilgili hiçbir bilgi bulunmadığı gibi bu düzenlemelerin 1982 Anayasa’sı yürürlüğe girmeden önce 657 sayılı Yasaya eklendiği görülmüştür.
Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesinin T.B.M.M. tarafından onaylanarak kabulünden sonra, 3.10.2001 tarih ve 4709 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle Anayasa’nın 36. maddesinde hak arama hürriyeti “herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” denilmek suretiyle güvence altına alınmıştır.
Bu durumda Anayasa’nın 36. ve 125. maddelerinde bu konuya ilişkin bir sınırlama nedenine yer verilmediğinden, hiç bir nedene dayanmadan hak arama özgürlüğüne ve idarenin yargısal denetimine sınırlama getiren ilgili yasal düzenleme Anayasa’nın 36. ve 125. maddelerine de aykırıdır.
Anayasa Mahkemesi’nin bir çok kararında da hak arama özgürlüğünün hukuk devleti açısından taşıdığı önem üzerinde durulmuş ve 13.7.1999 tarih ve K.1999/31 sayılı kararında “hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği kişilerin, hukuk düzeninin koruması altındaki haklarını elde edebilmeleri için her türlü önlemin alınmasını zorunlu kılar” gerekçesine yer verilmiştir.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi tarafından 6615/03 nolu başvuru üzerine 27.3.2007 tarihinde verilen kararda “disiplin cezalarına karşı dava yolunun kapalı olmasının memurları güvenceden yoksun bıraktığı” gerekçesiyle Türkiye aleyhinde bir başvuruyu sonuçlandırmış bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle uyarma ve kınama cezalarını yargı denetimi dışında bırakan 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 12.5.1982 gün ve 2670 sayılı yasa ile değişik 135. maddesinin ikinci fıkrası ile 136. maddesinin dördüncü fıkrası hükümleri Anayasa’nın 2., 36., 125., 129. maddelerine aykırılık oluşturduğu ve iptali gerektiği düşüncesiyle verilen karara karşıyım.
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
<< Önceki Sayfa