-
Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Milliyet Gazetesi Yazarı Hasan CEMAL Taraf Gazetesinin haberini dayanak göstererek bazı sorular soruyor. Sorular gerçekten çok ilginç. Cevaplarını vermekte bir o kadar zor.
Sn. Commodore1tr'nin de ilgisini çekebilecek emekli askeri hakimlerin görüşleri de dikkatle okunmalı diye düşünüyorum.
Milliyet Gazetesi Yazarı Hasan CEMAL'in 15.01.2008 tarihli yazısından alınmıştır.
Dağlıca davasına yakın markaj gerekiyor!
On iki asker şehit olmuştu Dağlıca baskınında. PKK'nın bu kanlı saldırısı elbette içimizi acıttı. Silahı, şiddeti, terörü bir kez daha lanetledik.
Olayın şimdi bir yanı daha var:
Askeri mahkemedeki Dağlıca davası.
Bu dava hukuk adına çok düşündürücü. Rahatsız edici tarafları var. Ama üzerinde fazla durulmuyor.
İktidar ve muhalefet dahil siyasal çevrelerin, belki daha önemlisi, medyanın fazla ilgisini çekmiyor sekiz askerle ilgili bu dava...
Neden?..
PKK, Dağlıca baskını sırasında, sekiz askeri rehin alarak götürmüş, bir süre dağda tuttuktan sonra serbest bırakmıştı. Şimdi bu askerler hakkında askeri mahkemede dava var.
Kimilerinin deyişiyle:
"Ölmediysen hainsin davası!"
Van Askeri Savcılığı'nın hazırladığı iddianameye, Askeri Yargıtay Onursal üyesi emekli Hakim Albay Ali Fahir Kayacan'la, emekli Hakim Albay Ümit Kardaş'ın yönelttikleri ciddi eleştiriler var.
Kayacan, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebine, "Böyle ceza olmaz!" diye tepki gösteriyor.
Ümit Kardaş'ın tepkisi şöyle:
"Sekiz asker yargılanıyor. Erlerin dışındaki görevlilerin hiç mi suçu yok? O askeri birlikteki zaafiyet nedir? Bu zincirleme sorumluluk Genelkurmay'a kadar gider. Belli kişilere vatan haini denilerek, idarenin kusuru böylece örtülüyor."
Gündemde ayrıca 10 tane soru var, Taraf gazetesinin manşetten sorduğu:
Soru 1:
Askeri savcının hazırladığı iddianamede en ağır cezayı istediği Ramazan Yüce, gerek ifadesinde, gerek avukatıyla görüşürken, "Ben PKK'nın Dağlıca'ya baskın yapacağını dinledim, katırlarla geldiklerini termal kamerayla gördüm, hepsini rapor ettim" dedi. Yüce'nin bu sözünü ettiği raporlar nerede?
Soru 2:
Er Ramazan Yüce, birliğin telsiz dinleme ve kestirme görevlisi ve günlük rapor vermek onun temel görevi. Bu yüzden "Rapor vermedi" denemez. Eğer gerçekten vermediyse, bu temel görevini savsaklayan bir er, çatışma günü bile nasıl hala en kritik mevkideki görevde tutulmaya devam edildi?
Soru 3:
Yalan söylediğinin anında belgeleneceğini bile bile, "Ben PKK'nın gelmekte olduğunu bildirdim" diyen telsizci er Ramazan Yüce'nin söylediklerini bu durumda gerçek kabul etmek doğal değil mi? Öyleyse, böyle hayati bir istihbaratı veren bir askerin PKK'lı olduğunu ileri süren savcı ne kadar inandırıcı?
Soru 4:
İddianamade er Yüce'nin PKK'lı olduğunun kanıtlarından biri olarak silahı kullanmamış olması gösterildi. O ise ifadesinde, "Silahımla bir şarjör ateş ettim, ama sonra silah şişti" dedi. Silah da ortada yok ve incelenmedi, o halde Yüce'nin silahını kullanmadığı, dolayısıyla PKK'lı olduğu nasıl ileri sürülebildi?
Soru 5:
PKK'nın rehin aldığı ve şimdi yargılanmakta olan sanıkların hemen tümü cephanelerinin yetersiz, silahlarının arızalı olduğunu, çatışma sonrasında namlularının şiştiğini söyledi. Savcı ise "Doğru değil, silahlardan biriyle 174 mermi atılmış" demektedir. 174 mermi atılan bir silahın şişmesi doğal değil mi?
Soru 6:
İddianamede yine Yüce'nin PKK'lı olduğunun kanıtı olarak bir süre önce arkadaşlarına, "Ben sivilde dağa gideceğim" dediği yazıldı. Bu kadar kritik görevdeki bir asker için bu suçlama inandırıcı mı? Bu nasıl rehavettir ki, bunu söyleyen bir asker üstlerine bildirilmedi ve baskın anında bile o mevzideydi.
Soru 7:
Sonradan, Dağlıca baskını sırasında çatışmanın 36 saat sürdüğü resmen açıklandı. Bu askerler o 36 saatin hangi diliminde teslim oldu? Eğer çatışmanın son anlarında teslim oldularsa bu doğal değil mi ve asıl sorulacak sorunun şu olması gerekmez mi: O saate kadar neden askerlerin yardımına gidilmedi?
Soru 8:
Yok, askerler çatışmanın hemen başında ve er Ramazan Yüce'nin teşvikiyle teslim oldularsa ve dolayısıyla Yüce gerçekten PKK'lı ise, başına bunların geleceğini bile bile neden geri döndü?
Soru 9:
PKK'nın burnu dibindeki bir askeri time, saatlerce süren çatışmaya rağmen neden yardım gitmedi? Er Ramazan Yüce ve öteki yedi asker, onları kurtarmaya geldiği halde,"Bizi kurtarmayın!" dedikleri için mi 'vatana ihanet'e varan suçlamalarla karşı karşıyadır?
Soru 10:
İran'ın bir süre önce esir aldığı İngiliz askerleri çıkarıldıkları televizyonda, bu sekiz askerden çok daha 'yenmez yutulmaz' şeyler söylediler ama dönüşte serbest kaldılar. Devletlerinin saklamak istediği bir şey olmadığı için olabilir?
Taraf'ın bu sorularını düşünmekte yarar var. Hukuk diyorsanız, adalet diyorsanız, vicdan diye bir derdiniz varsa, o zaman bu soruların üzerinde durmak zorundasınız.
Ve unutmayın:
Hukuk bir gün hepinize lazım olabilir!
Saygılarımla.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Aynı gün gene Milliyet Gazetesi yazarı Derya SAZAK' tan alınmıştır.
Dağlıca dosyası
O gece Dağlıca'da neler oldu? PKK'nın 20 Ekim'de gece yarısından sonra gerçekleştirdiği Hakkâri Dağlıca baskını, kaçırılan 8 erle ilgili iddianamede "ihanet"le suçlanan Ramazan Yüce'nin üzerine yıkılacak denli basit bir eylem midir?
Yoksa 300'e yakın PKK'lının Dağlıca taburunun da bulunduğu yörede sınırı geçip 13 askerimizi şehit ettikten sonra 8'ini de teslim alıp gitmesinin ardındaki "ihmaller zinciri" dava sürecinde açığa çıkarılacak mıdır?
Dağlıca baskını konusunda medyaya yeni bilgiler yansıyor.
Dünkü Taraf gazetesinde baskın sırasında Dağlıca Tabur Komutanı'nın bir köy düğününde olduğuna ilişkin haber vardı.
Olaydan üç gün önce bölgede PKK faaliyetlerinin tespit edildiği, sınır ötesini dürbünle izleyen erlerden birinin dokuz yüklü katır ve silahlı PKK militanlarını gördüğünü, piyade çavuş Ufuk Çelik'in ise çatışmanın olduğu gün Keri Tepe'de katırları ve teröristleri tespit ederek durumu "Çağdaş Üsteğmen'e bildirdiği"ne ilişkin bilgilere yer vermiş gazete.
"Çağdaş Üsteğmen durumu tabur komutanlığına telsizle iletiyor. Bölgeye taburdan havan ve top atışı yapılıyor. Diken üstünde geçirilen o gece 00.30 sularında çatışma başlıyor."
Erlerden biri PKK militanlarının katırlarla birlikte göründüğü ilk gün istenen kobra helikopter talebinin gerekli görülmediğini öne sürüyor.
Dağlıca baskınının ne şekilde gerçekleştiği yargı sürecinde aydınlanacak.
Baskın sonrası aldığımız bir mektupta Dağlıca'da görev yapmış bir subay şunları yazıyor:
"İçerden teröristlere bilgi sızdıran birilerinin olduğu, o sırada gerekli güvenlik önlemlerinin alınmadığının teröristlere sızdırıldığı, (nöbet yerlerindeki ihmaller ve boşluklar, silahlıkta yeteri önlem ve bakımın yapılmadığı vs.) silah odasına birilerinin nöbetçiyi zorla etkisiz hale getirerek girdiği ve şarjörleri çıkarma yoluyla yerleri değiştirilerek, silahların hemen kullanılmaması için ne gerekiyorsa yapıldığı,
Baskında 300 PKK'lının etrafı çevirenlerle beraber tüm sayı olduğu ancak hepsinin baskına katılmadığı,
Saatlerce süren çatışmalara bir türlü bekledikleri desteğin gelmediği,
Askerleriyle irtibatlarının koptuğu ve dağıldıkları,
Tabur komutanları da dahil olmak üzere komutanlarına ulaşamadıkları, Dağlıca'da konuştuğum arkadaşlarım tarafından sıcağı sıcağına anlatıldı."
Dağlıca dosyası artık yargıda.
Kamu vicdanı, yitirdiğimiz 13 canın hesabını soruyor.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Selam,
Konuyu açalı üç gün olmasına rağmen halen hiçbir yorumun yapılmaması çok enteresan. Herhalde konu sadece benim ilgimi çekti. Oysa bana iddialar çok ciddi gelmişti. Sonuçta şu anda birinin ağırlaştırılmış müebbet hapis gibi çok ciddi bir suçla yargılanıyor olması da kimsenin umurunda değil herhalde. Eğer bu sorular birinin suçsuzluğunu kanıtlayacaksa çok önemli bence.
Saygılarımla.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
İlkin Bey;
Konu benim ilgi alanım içindedir. Siz de hatırlarsanız, daha önce dolaylı da olsa bu konuya başka forumlarda değinmiştim. Özellikle yayın yasağı konusunda görüşlerimi kendi açımdan dile getirmeye çalışmıştım. Bu forumda da yorumlarıma devam etmek isterken, ilgili mahkeme yeni bir yayın yasağı getirdi ve ben de yazmaktan vazgeçtim. Selamlar.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Abbas Bey,
Yayın yasağıyla ilgili herhangi bir bilgim olmamakla birlikte düzenli olarak takip ettiğim Milliyet ve Birgün Gazeteleriyle birlikte İnternet üzerinde tüm haber sitelerinde Dağlıca Baskınıyla ilgili haber ve yorumlar bulunmakta. Yayın yasağının kapsamınından da bahsederseniz sevinirim.
Saygılarımla.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Sayın İlkine;
Yayın yasağı ile ilgili yeni bir haberi Milliyet veya Hürriyet'te okudum. Ancak, şu anda internette yaptığım araştırmada, bu yayın yasağının yeni değil, eskinin devam ettiğini hatırlatan bir bir açıklama olduğunu öğrendim. Aşağıdaki linkte bu konuda açıklama var. Selamlar.
http://www.f5haber.com/haber.aspx?id=397406&cat_id=1
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
‘TSK özeleştiri yapmasını bilir’
Genelkurmay, Dağlıca baskınıyla ilgili eleştirileri sert bir dille yanıtladı
Genelkurmay Başkanlığı, Dağlıca’daki terörist saldırı sonrasında gelişen olaylar hakkında yapılan farklı haber ve yorumlara tepki gösterdi. Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklamada, “Ordu karşıtlığını siyasi ve ekonomik rant aracı yapan bazı çevreler, Türk Silahlı Kuvvetlerine seviyesiz bir şekilde saldırmak için, bu olayı saptırarak kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktadırlar” denildi.
Dağlıca olayıyla ilgili olarak medyada yapılan yorumlara yanıt niteliğindeki açıklama şöyle:
SEVİYESİZ SALDIRILAR: Son günlerde basın ve yayın organlarında, 21 Ekim 2007 tarihli Dağlıca saldırısı sonrası gelişen olaylar hakkında çok sayıda haber ve yorum yer almakta ve yoğun bir tartışma ortamı yaratılmış bulunmaktadır. Dağlıca olayı, kişilerin ve onların bağlı oldukları kurumların birikimleri, eğilimleri ve misyonları doğrultusunda farklı şekillerde yorumlanmaktadır. Ordu karşıtlığını siyasi ve ekonomik rant aracı yapan bazı çevreler, Türk Silahlı Kuvvetlerine seviyesiz bir şekilde saldırmak için, bu olayı saptırarak kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktadırlar.
FEDAKARLIK GÖZARDI EDİLMEKTE: Olayda şüphe, önyargı ve kinle üretilmiş iddialar ön plana çıkarılmakta; Dağlıca’da aynı zamanda, hain bir saldırının 12 vatan evladının kan ve canları pahasına püskürtülerek, bir fedakarlık örneği sergilendiği göz ardı edilmektedir.
ŞEFFAFLIK VE ÖZGÜVEN NEDENİYLE YARGIDA: Köklü bir özeleştiri ve geri besleme geleneğine sahip Türk Silahlı Kuvvetleri, Dağlıca olayını en ince ayrıntısına kadar incelemektedir. Konu ile ilgili her rütbeden personelin günlerce ifadelerine başvurularak yapılan detaylı bir idari soruşturma sonucunda, 8 askere ilişkin olayın yargıya taşınmasına karar verilmiştir. İdari soruşturma yapılmakla birlikte; olayın yargısal sürece tabi tutulması, basın ve kamuoyuna karşı şeffaflık açısından arzu edilen bir durumdur. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu tavrı, onun özgüveninin ve hukuka duyduğu saygının en açık göstergesidir.
KİMSEYE AYRICALIK YOK: Nitekim, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hukuk dışı her türlü eylemi yargıya havale etmekte asla tereddüt göstermediği, kamuoyu tarafından yakından bilinmektedir. Bu bağlamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinde kimseye ayrıcalık yapılması söz konusu olmayıp; personelin değerlendirilmesinde esas olan rütbe ya da ilişkileri değil, kişisel nitelikleri ve icraatlarıdır.
YARGI KARARI BEKLENSİN: Her kurumda hata yapanlar da olabilir. Ancak bir kişi veya kuruma hatalı diyebilmek için, yapılacak idari ve/veya yargısal işlemin sonucunun beklenmesi gerekmektedir.
KENDİLERİNİ YARGI YERİNE KOYANLAR: Bu gerçekler ortada ve yargı süreci devam ediyorken, kendilerini yargı yerine koyarak yazı ve yorumlarıyla kurumları ve kişileri suçlayanların, hukukun üstünlüğü ilkesine ne kadar bağlı oldukları kamuoyunun takdirine bırakılmaktadır.
AŞINDIRMA ÇABALARI BEYHUDE: Ayrıca, bu ve benzer olayları kullanarak Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmayı, onun terörle mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerine sahip çıkmadaki kararlılığını aşındırmayı düşünenlerin çabaları beyhudedir.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Burası bir hukuk sitesi, medya sitesi veya haber sitesi değil. Konunun hukuki yönünü konuşmak, delillerin neler olabileceğini konuşmak yargının işine karışmak değil, belki de yeni perspektifler getiren faydalı bir uygulama olur. Konuşan hukuk konusunda bilgili olup, bazı medya organlarının tabiri caizse üfürmelerine veya ardniyetlerine kanacak hukukçu olacağını sanmıyorum.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
TSK' nın sert açıklamalarına rağmen Milliyet Gazetesi ciddi sorularına devam ediyor. İddialar halen ciddiyetini koruyor. Gerçekten bir insanın Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gibi çok ciddi bir suçla yargılandığını unutmamak lazım. Mahkeme kararını verirken bu iddiaları da dikkate alacaktır diye düşünüyorum.
Milliyet Gazetesinin 21 Ocak 2008 tarihli haberinde alıntı yapılmıştır.
Dağlıca'da bazı sorular!
12 askerin şehit düştüğü dosyadan bazı soru işaretleri çıktı: Bütün silahlar neden incelenmedi? Yüzbaşı ile savcıya verilen ifadeler neden farklı? Sorgu sırasında neden avukat çağrılmadı? Neden sadece Kürtçe bilen iki askerin telefon kayıtları araştırıldı?
Gökçer Tahincioğlu
Hakkâri Dağlıca'da 12 askerin şehit düştüğü terör saldırısına ilişkin dava dosyasından, yürütülen soruşturmaya yönelik çok sayıda soru işareti çıktı.
Soruşturmayı yürüten ve PKK tarafından kaçırılan 8 asker hakkında dava açan Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı'nca hazırlanan dosya, soruşturma usulüne uygunluk konusunda çok sayıda kuşku içeriyor. Sanık avukatlarının, davanın 1 Şubat'ta yapılacak ilk duruşmasında bu kuşkuları dile getirerek, bazı delillerin yok sayılmasını isteyecekleri öğrenildi.
Dosyadan çıkan bazı soru işaretleri şöyle:
Kaçırılan askerlerden bazılarının silahlarının tutukluk yaptığını, çaresiz kaldıklarını söylemelerine karşılık sadece 4 silah için ekspertiz raporu isteyen savcılık, kendi silahlarının da tutukluk yaptığını söyleyen tanıkların beyanlarını görmezden geldi.
Savcılık, 4 silahın laboratuvar koşullarında düzgün çalışmasını, 8 asker hakkındaki davanın ana gerekçelerinden biri saydı.
Tanıkların silahlarıyla ilgili beyanlarının doğruluğunu araştırmak yerine, Dağlıca'daki tabur komutanlığında, çatışmaya katılan askerlerin tek tek ifadesi alındı.
Bir yüzbaşının sorguda sadece "Silahınız tutukluk yaptı mı?" sorusunu yönelttiği tanıkların tamamı, "tutukluk yapmadı" yanıtını verdi. Bu ifadeler aynen dosyaya girdi. Buna karşılık, savcılıkça doğrudan sorgulanan bazı tanıklar, silahlarının tutukluk yaptığını anlattı.
Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre, sorgulandıkları sırada barodan avukat tayin edilmesi gereken sanıklar için avukat çağrılmadı. Gerekçe olarak da sanıkların sorgu başlarken hafif bir hapis cezası gerektiren eylemle suçlanmaları gösterildi.
Sanıklara, "devletin birliğini bozmak" gibi ağır suçlamaların yöneltildiği mahkeme safhasında avukat tayin edildi. Uzmanlar, bu tip bir uygulamanın yaygınlaşması halinde, tüm soruşturmalarda suçu hafif gösterip avukat olmaksızın sorgu yapılabileceğini kaydetti.
Sadece iki kayıt
Savcılık, Şüpheli 8 askerden sadece Kürtçe bilen Ramazan Yüce ile Fuat Başoda'nın telefon kayıtlarını araştırdı. Diğer sanıkların bağlantıları araştırılmadı.
Savcılık, saldırı öncesinde rütbelilerin ihmali bulunduğu yönündeki sanık ve tanık beyanlarını görmezden geldi. Savcılık, bazı korucuların da saldırıya karışmış olabileceği yönündeki tanık ifadelerinin de üzerine gitmedi.
Kaçırılan 8 askerin ifadelerinin önemli bir bölümünün kelime kelime aynı olması dikkat çekti. Askerler, özellikle kaçırıldıktan sonra yaşananlara yönelik anlatımlarında neredeyse tümüyle aynı cümleleri kullandı. Bazı tanık ifadelerinde de benzerlık görüldü. Özellikle, gerekli eğitimlerin verilip verilmediğine yönelik sorgularda neredeyse sorgulanan tüm askerlerin aynı yanıtı vermesi dikkat çekti.
Savcılığın talimatıyla soruşturma sürerken gizlilik kararı alınarak, yayın yasağı konuldu. İddianamenin hazırlanması sonrasında gizlilik kalktı, ancak, yayın yasağının sürdüğü açıklandı.
Er Yüce, askerden önce de kaçırılmış
MUSTAFA İNSAN Mersin DHA
PKK'nın kaçırdığı 8 askerden 'ağırlaştırılmış müebbet hapsi' istenen er Ramazan Yüce'nin askerden önce PKK'lılarca dağa götürüldüğü, ancak örgüte katılmak istemediği için evine gönderildiği iddia edildi. Yüce'nin kardeşi Mazlum Yüce, "Ağabeyimin terör örgütüyle bağlantısı yoktur. Kaçırıldığında önlerine 3 tane alternatif sunuldu, 'Ya burada kal, ya Avrupa'ya gönderelim ya da evine gönderelim' diye. Ağabeyimin terör örgütüyle bağlantısı olsaydı orada kalırdı" dedi. Yüce'nin Mersin'de yaşayan annesi Fatma Yüce ise "Oğlum vatana ihanet etmedi. Oğlumun örgütle alakası yok" diye konuştu.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Ben en çok bu davanın neden "Ölmediysen Hainsin Davası" olarak adlandırıldığını merak ediyorum. Sizce TSK'nın tutumundan mı böyle bir dava adı oluştu, yoksa sırf TSK'yı yıpratmak isteyen bazı çevrelerin kötü niyetinden mi? Esasen bu ad dahi kötü niyetin, TSK'yı karalama, yıpratma politikasının bir ürünüdür kanımca.
Yargılasa, askerlere hain muamelesi yapıldığı lanse ediliyor, yargılamasa nerede demokrasi feryatları yükseliyor. Lütfen önce samimi olun, açık olun... (Muhatabım bu dava adını uyduran ve kabullenenlerdir.)
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Ölmediysen hainsin, öldüysen şehitsin mi denecek? Peki hain ölürse yine şehit mi sayacaktık? Yoksa hain şehit gibi bir ucube laf mı türetilecek?
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Kıymetli Üyeler,
Konu hakkında yayın yasağı devam ediyor. Bu arada TSK lehinde ve aleyhinde iddia ve ithamlar da devam ediyor.
İddia ve ithamların gerçeklik kazanabilmesi bizim dememizle , bazılarının temennileri ile ve hatta güzide medyamızın anketleri sonucu şekillenmeyecektir. Buna yargı karar verecektir, yargıya halen bir nebze güvenimiz varsa, hukukun üstünlüğüne inanıyorsak, bekleyeceğiz ve sonucu göreceğiz.
Asker kişi değiliz, bir çatışmada 8 silah birden tutukluk yapar mı yapmaz mı sorusunu yanıtlamaya uzman kişiler olmadığımız herhalde herkesin kabulüdür. Genelkurmay bildirisinde "Türk Silahlı Kuvvetlerinin hukuk dışı her türlü eylemi yargıya havale etmekte asla tereddüt göstermediği, kamuoyu tarafından yakından bilinmektedir. Bu bağlamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinde kimseye ayrıcalık yapılması söz konusu olmayıp; personelin değerlendirilmesinde esas olan rütbe ya da ilişkileri değil, kişisel nitelikleri ve icraatlarıdır." denirken bir Kuvvet Komutanı'nın rütbelerinin sökülerek er yapılmasına göndermede bulunuluyor ve doğrudur. Ne yazık ki; (bunu sivil otoriteden daha fazla beklediğim ve bir gün bunun olmasını umut ettiğim için "ne yazık ki" ifadesini kullanıyorum) asker yine ülkemizde en güvenilen kurumdur. Askerler hatasız mıdır? Hayır, ancak hatalarından ders alacak kadar olgun ve kim ne derse desin çağın gerektirdiği en modern ve iyi eğitim ile donatılmaktadırlar.
Dağlıca konusu yayın yasağına rağmen gündemde kalacaktır , yayın yasağı da demokrasi adına eleştirilebilir ancak ortada herhangi bir yargı kararı olmaksızın askeri kıyasıya eleştirenlerin, gözleri önünde cereyan eden bunca olumsuzluğu (gemicikler, pastorize yumurtalar, mısırlar, gübreler, güvenlik kamera sistemleri dahasını saymayayım) pas geçerek, bunlar hakkında tek satır etmeyerek/edemeyerek varsa yoksa askerle kafayı bozmuş olması da anlamlıdır.
Görevini ihmal eden, görevinden kendi ve ailesi için çıkar sağlayan, adam kayıran, rüşvet alan, iltimasda bulunan ve haksız/hukuksuz herkes her kim olursa olsun yargı karşısına çıkmalı ve gereken en ağır cezaları almalıdır. Demokratlık bunu söylemeyi gerektirir, yoksa bir kısım kafaların demokrasi ile uzaktan yakından bağdaşamayacak tarikatlarla bugün aynı notaları demokrasi !!!? adına çalıyor olmaları ve aynı misyona hizmet etmeleri çok yaman bir çelişki olarak tarihte yerini alacaktır. Gelecekte bugünler tarih olarak okunduğunda birilerinin torunu olarak bir yerlere gelenlerin torunları, inşallah dedelerinden utanmazlar.
Selamlar,
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Deniz Kuvvetleri Komutanıydı. İlhami Erdil, 1 yıl hapis yedi. İçeride yatıyor.
Rütbeleri söküldü.
Emekli albaydı.
Haksız mal edindi.
Recep Yılmaz, 3 yıl yedi.
Hapiste yatıyor.
Rütbeleri söküldü.
Yüzbaşıydı. Rüşvet yedi.
Hüseyin Ceylan, 16 ay yedi. Hapse atıldı, yatıyor.
Rütbeleri söküldü.
Albaydı, rüşvet aldı.
Mustafa Özer, 5 yıl yedi.
Hapis yatıyor.
Rütbeleri söküldü.
Yüzbaşıydı, rüşvet aldı.
Gökhan Bayrı, 1 yıl yedi.
Hapis yatıyor.
Rütbeleri söküldü.
Deniz Kuvetleri komutanıydı .Bunun üstüne tek bir rütbe kalmıştı .
Amiral olmak
Son amiralimiz büyük Barboros Hayretin'di
Bu kadar yüksek rütbeye ulaşmış birini bile Askeri Adalet mahkeme önüne çıkartıp Mahküm etti.
Rütbelerini söktüler, Hapse koydular
O simdi sadece İlhami Erdil
Ordu Sadece Adaleti yerine getirmekle kalmadı
Ünüformaya olan saygıyı'da korudu
Demokrasi kahramanı görüne bilmek için su yada bu nedenle orduyu eleştirmek süfli bir araç oldu
Yapılanlarsa görünmüyor geçiştiriliyor
Örnek olması gerek o simdi sadece İlhami Erdal ve hapiste. Necati Doğru
Hatırlatmak istedim gereken neyse yapılır paralamayın kendinizi .
Şehitlerimze Allahtan rahmet yakınlarına sabır ver yarabbi.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Milliyet Gazetesi yazarı Hasan CEMAL TSK'nın yaptığı açıklamalara karşı savunma yapmış. Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı konusunda Genelkurmay'ın daha önceki tavırlarını da ele almış. İlginç, okunması gereken bir yazı.
Genelkurmay'ın Dağlıca açıklaması üzerine...
Hukuka saygı, 'ordu karşıtlığı' değildir!
Genelkurmay Başkanlığı geçen cuma günü Dağlıca davasıyla ilgili olarak bir bildiri yayınladı.
Özetle dedi ki:
(1) "Önyargı ve kinle üretilmiş iddialar" önplana çıkarılarak "ordu karşıtlığı" yapılıyor.
(2) Türk Silahlı Kuvvetleri'ne "seviyesiz bir şekilde" saldırılıyor.
(3) "Yargı süreci devam ediyorken" yapılan yorum ve yazılan yazılarla "hukukun üstünlüğü" ihlal ediliyor.
Hiç birine katılmıyorum.
Bu konuda ben de yazdım.
Çünkü, Dağlıca davasının iddianamesiyle ilgili pek çok ciddi soru işareti var. Hukukun üstünlüğüne gölge düşüren, adalet duygusunu inciten bir durum söz konusu.
Onun için de her şeyden önce bir gazetecilik görevidir, böyle bir olayın üzerine gitmek ve karanlık olanı aydınlığa kavuşturmaya çalışmak.
Özellikle Taraf gazetesi bir süredir bunu yapıyor. Manşetten yayınladığı davaya ilişkin '10 soru', hukuka saygısı olan, adalet duygusu olan, vicdan sahibi herkesi rahatsız etmiştir.
Çünkü bu sorular, Dağlıca olayında üstü örtülmek istenen bir şeylerin varlığını ortaya koydu.
Bu '10 soru' manşette patladıktan sonradır ki, siyasal yelpazenin değişik kanatlarında yer alan gazeteci ve yazarlar, hukuk ve adalet açısından duydukları rahatsızlığı köşelerinde belirtmeye başladılar.
Nitekim medyada kabaran bu baskı dalgasıdır, sonunda Genelkurmay'ı açıklama yapmak zorunda bırakan...
Sözü uzatmak istemiyorum.
Birkaç noktaya değinip kısa kesmekte yarar var.
Birinci nokta:
Dağlıca davasının üzerine gitmek 'ordu karşıtlığı' değil, demokratik hukuk devletine, hukukun üstünlüğü ilkesine saygıdır.
İkinci nokta:
Dağlıca davasından kaynaklanan '10 soru', 'önyargı ve kinle üretilmiş iddialar' değildir. Tam tersine, içinde adalet duygusu taşıyan her yurttaşın vicdanını gerçekten rahatsız eden bir durumdur.
Üçüncü nokta:
Genelkurmay Başkanlığı'nın bildirisinde, yargı süreci devam ettiği için yapılan yorum ve yazılarla hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlal edildiğine diplomatik bir dille işaret edilmiş...
Genelkurmay eğer bu konuda gerçekten duyarlı ise o zaman akla çok şey takılıyor.
Şemdinli sırasında suçüstü yakalanan sanıklardan biri için, "Tanırım, iyi çocuktur" diyen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt'ın bu açıklaması, acaba hukukun üstünlüğü ile ne kadar bağdaşıyordu?
Kendi başına bir hukuk skandalı olan 367 konusu geçen nisan ayında Anayasa Mahkemesi'nin gündemine girdiği günün gecesinde, Genelkurmay Başkanlığı tarafından verilen asker muhtırası hukukun üstünlüğü ilkesine ve demokrasilerde olması gereken sivil-asker ilişkisine acaba ne kadar uygun düşüyordu?
Askeri ve sivil diye ikiye ayrılan çift başlı bir yargı düzeniyle demokrasilerdeki hukuk devleti ne kadar bağdaşabiliyordu?
Mehmet Altan'ın Star'daki başyazısında belirttiği gibi, acaba "Hangi çağdaş demokratik ülkede, bizdeki gibi askeri mahkeme, askeri yargıtay, askeri danıştay vardı?"
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt daha bu yakınlardaki bir açıklamasında, "PKK Mecliste!" dedi. Beş ayrı yasayı ihlal ettiği belirtilen bu açıklama acaba hukukun üstünlüğü ilkesi ile ne kadar uyumluydu?
Evet, hukukun üstünlüğü!
Demokrasinin, uygar yaşamın en temel ilkesi...
Ancak, hukukun üstünlüğü ilkesi demokratik bir devlet ve toplum düzeninde herkes için geçerlidir, istisnaları yoktur.
Bir başka deyişle:
Demokratik hukuk devletinde genelkurmay başkanları ya da asker 'hukukun üstünde' değildir, olamaz.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Endişe duyduğunuz sorularınızla ilgili olarak emin olun, hukuk kuralları çerçevesinde titiz bir soruşturma ve sonrasında yapılacak yargılama neticesinde gerçek ortaya çıkacaktır. Adının "askeri" olmasına aldanmayın, askeri yargı, en az adli yargı kadar ve hatta ondan daha fazla hassastır; merak etmeyin...
Köşe yazarlarının da gazına gelmeyin... Onların neleri bilmeden neler yazdığını bir araştırsanız, neler göreceksiniz ya, neyse...
Lütfen gerçekliğini test etmeden hiçbir bilgiye inanmayınız.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Alıntı:
Köşe yazarlarının da gazına gelmeyin... Onların neleri bilmeden neler yazdığını bir araştırsanız, neler göreceksiniz ya, neyse..
Ben "onların" "bilmeden" birşeyler yazdıklarını sanmıyorum. "Onlar" kendilerine yüklenen misyonlarını(!) çok akıllıca kullanıp kamuoyu yapıcılığına soyunmuşlardır. Dertleri tasaları Önderin bizler için getirdiği tüm kazanımları, bilinci,sevgiyi yoketmektir, daha da ileri gideyim kendilerini bu işe adamışlardır.
Hasan Cemal'i izleyin anlayacaksınız.:(:kızgın:
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Alıntı:
ilkine rumuzlu üyeden alıntı
Askeri ve sivil diye ikiye ayrılan çift başlı bir yargı düzeniyle demokrasilerdeki hukuk devleti ne kadar bağdaşabiliyordu?
Mehmet Altan'ın Star'daki başyazısında belirttiği gibi, acaba "Hangi çağdaş demokratik ülkede, bizdeki gibi askeri mahkeme, askeri yargıtay, askeri danıştay vardı?"
Fransa'da 8 Temmuz 1965 tarihli Askeri Adalet Kanunu ile “Silahlı Kuvvetler Daimi Mahkemeleri” ve “Ordular Nezdindeki Askeri Mahkemeler” kurulmuştur. General ve amirallerin yargılanmaları için ise merkezi Paris’te bulunan ancak Fransa’nın her yerinde toplanabilen bir “Yüksek Daimi Mahkeme” kurulmuştur.Silahlı Kuvvetler Daimi Mahkemeleri, 25 yaşını doldurmuş 5 üyeden oluşmaktadır. Mahkemenin Başkanı ve bir hakimi hukukçudur; diğer üç üye ise subaydır. Üyeler her yıl için kararname ile atanmaktadır. Bizde ise Askeri Mahkemeler iki askeri hakim ve bir subay üyeden kurulmaktadır. Ancak Genelkurmay Başkanlığı teşkilatındaki askeri mahkeme, general ve amiralleri yargıladığı zaman üç askeri hakim ve iki general veya amiralden kurulmaktadır. (AsYUK.m.2/I).
Askeri yargıdan örnek istenilen başka demokratik?!!! ülke var mı?
yld19sm adlı üyemizin forumlarımızda benzer bir konuda verdiği yanıttan
Alıntı:
İşte bir sempozyum.Tamamını vermeyeceğim ama konuşmacıların kimlikleri herhalde bir cevap yerine geçer.
ASKERÎ YARGITAYIN 90’INCI
KURULUŞ YILDÖNÜMÜ NEDENİYLE
DÜZENLENEN
“ASKERÎ YARGIDA GÖREV YAPAN
HÂKİMLERİN STATÜSÜ”
KONULU SEMPOZYUM
PROGRAMI
(6-7 NİSAN 2004)
Askerî Yargıtay Konferans Salonu
Yücetepe - A N K A R A
1. GÜN (6 NİSAN 2004)
AÇILIŞ TÖRENİ
10.00 - 10.05 Saygı Duruşu ve İstiklâl Marşı
10.05 - 10.25 Askerî Yargıtay Başkanı Hâkim Tuğamiral
Dr. Ferhat FERHANOĞLU’nun açılış konuşması
BİRİNCİ OTURUM
Oturum Başkanı : Prof.Dr. Köksal BAYRAKTAR
10.45 - 11.00 Konuşmacı : Alb. Philip MC EVOY
İngiltere KKK. Başhukuk Müş.Yrd.
11.00 - 11.15 Konuşmacı : Stefan RYDING-BERG
İsveç Silâhlı Kuv. Başhukuk Müş.
11.15 - 11.45 Tartışma
11.45 - 14.00 Ara
İKİNCİ OTURUM
Oturum Başkanı : Prof.Dr. Fazıl SAĞLAM
14.00 - 14.15 Konuşmacı : Korg.Dr. Tamás KOVÁCS
Macaristan Askerî Başsavcısı
14.15 - 14.30 Konuşmacı : Yb. Marek PETRUSZYNSKI
Polonya As.Yrg.Hâkimi
14.30 - 14.45 Konuşmacı : Alice GREYER WIENINGER
Almanya Fed.Sav.Bak.lığı Huk.İşl.Bşk.
14.45 - 15.15 Tartışma
15.15 - 15.30 Ara
ÜÇÜNCÜ OTURUM
Oturum Başkanı : Prof.Dr. Durmuş TEZCAN
15.30 - 15.45 Konuşmacı : Alb.Dr. Ştefan PISTOL
Romanya As.Yrg.Daire Bşk.
15.45 - 16.00 Konuşmacı : Yb. Petyo PETKOV
Bulgaristan As.Yrg Bşk Yrd.
16.00 - 16.15 Konuşmacı : Alb. İlham MEMMEDOV
Azerbaycan Askerî Savcısı
16.15 - 16.45 Tartışma
2. GÜN (7 NİSAN 2004)
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Oturum Başkanı : Prof.Dr. Durmuş TEZCAN
10.30 - 10.45 Konuşmacı : Tuğa. M.Van SEVENTER
Hollanda Yrg.As. Daire Üyesi
10.45 - 11.00 Konuşmacı : Svetlana ARASLANOVA
Letonya Sav.Bak.lığı Huk.D.Bşk.
11.00 - 11.15 Konuşmacı : Tuğg.Dr. Carlos EYMAR
İspanya Mrk.As.Mah. Üyesi
11.15 - 11.45 Tartışma
11.45 - 14.00 Ara
BEŞİNCİ OTURUM
Oturum Başkanı : Prof.Dr. Doğan SOYASLAN
14.00 - 14.15 Konuşmacı : Alb. Kostas GOGOS
Yunanistan Hv.K.As.Mah.Başsav.
14.15 - 14.30 Konuşmacı : Prof.Dr. Nur CENTEL
Türkiye M.Ü.Hukuk Fak.Öğretim Üyesi
14.30 - 15.00 Tartışma
15.00 - 15.15 Ara
SEMPOZYUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ
15.15 - 16.00 Prof.Dr. Feridun YENİSEY
KAPANIŞ
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Sn. GÜR ve Sn. BAYINDIR,
Sizinle daha önce de birkaç kez ulusalcılıkla ilgili küçük tartışmalara girmiştik. Benim o zamanda ısrarla üzerinde durduğum gibi ne yazık ki gene haklı olduğumu gördüm. Ulusalcılığın kötü bir görüş olduğunu düşünmüyorum (ki kimi zaman bende yakın çevremden ulusalcı söylemi desteklediğim gibi tepkiler alıyorum açıkçası bu da beni hiç rahatsız etmiyor) fakat ulusalcılık milliyetçilikten ince bir çizgi ile ayrılır işte o ince çizgi bazen öylesine silikleşiyor ki görünmüyor.
Konumuza gelirsek; benim anlayamadığım siz hukukçu olduğunuz için benden daha iyi bilirsiniz bir davada iddialar mı daha önemlidir yoksa iddiayı yapanlar mı? Yoksa iddiayı yapanların siyasi görüşleri mi? Mesela mahkeme heyetinin siyasi görüşlerine uymayan birinin iddiaları delil teşkil etmez mi? Bana kalırsa öncelik iddialardadır. Ama konunun gelişimden de görülebileceği gibi siz iddiaları bir kenera bırakıp iddiayı ortaya atanları tartışmaya başladınız. Benim için Hasan CEMAL siyasi görüşlerine katılmamakla birlikte sadece okuduğum bir yazardır. Tıpkı ulusalcı görüşteki Hasan PULUR, Melih AŞIK ve yine yazılarını düzenli okuduğum sağcı yazar Taha AKYOL gibi. Ama benim için önemli olan Hasan CEMAL'in siyasi görüşü, daha önce ne yazdığı değil şu anda ortaya attığı iddialardır.
Konuyu bu şekilde değerlendirip iddialarla ilgili yorumlarınızı da beklerim. Unutmamak gerekir ki insan hayatı kutsaldır. Hukukta da olduğu gibi.
Saygılarımla.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Bu konuya müdahil olmak istemiyordum. Bu konuda ki kapalıda olsa düşüncelerimi
https://www.hukuki.net/forum/showthread.php?t=29203
forumunda açıklamıştım.Hukuki süreç sürerken böylesine konuşulmaması gerektiğini düşünmekteyim. Ancal gelinen nokta bir takım kendinden menkul kıymeti olan yazarlar sayesinde apayrı bir boyuta ulaşmıştır. Bir iki satır laf etmek gerekli olmuştur.
873 sayfalık iddianamenin yayın yasağına rağmen ilgisiz bölümlerinden yola çıkılarak bir sonuca varmak doğru değildir.
'' Yüzbaşı ile savcıya verilen ifadeler neden farklı?'' daha yargılama aşamasında da farklılıklar ortaya çıkacaktır. Hukuk dilinde buna 'mübayenet'' denirki özellikle ceza davasında ve çok tanıklı sanıklı olaylarda en doğal olan durumdur. Hele bir süre geçsin ilk ifadeden çok ayrı ifadelerde ortaya çıkacaktır .Zaten mahkemelerin amacı en doğruya ulaşmak değil midir ?
'' Askeri ve sivil diye ikiye ayrılan çift başlı bir yargı düzeniyle demokrasilerdeki hukuk devleti ne kadar bağdaşabiliyordu?
Mehmet Altan'ın Star'daki başyazısında belirttiği gibi, acaba "Hangi çağdaş demokratik ülkede, bizdeki gibi askeri mahkeme, askeri yargıtay, askeri danıştay vardı?" diye sormuş Cemal paşanın torunu Cemal efendi dedesinin kemiklerini sızlatarak Sanki Mehmet Altan da ... neyse suç işlemeyeyim... Kendi hamileri ABD ye baksalar yeter gerisine gerek yok. Saratoga Bizim TCG Muavenet i vurup şehit ve yaralılara yol açtığında bile olay sivil yargıya iletilemedi bırakın onu Askeri yargıya bile gitmedi bu tatbikat esnasında olan disiplin bozucu davadır denilerek Askeri mahkemenin bir altı olan disiplin mahkemesinde kapatıldı gitti. Bir kaç iyi adam ve generalin kızı gibi filmlerde ABD silahlı kuvvetlerinin Askeri mahkeme yapısı anlatılır eleştirilir övülür bir şeyler yapılır ama Askeri yargı olanca şiddetiyle var olduğu ortadadır. İşin ilginci bizden farklı olarak birlik komutanına dokunamazsınız özel izin olmadan bizdeyse askeri yargı her makamı yargılar. Rüzgara ve çıkarlarına göre konuşan kan emici sülükleri hiç sevmemişimdir halada sevmiyorum...
Dağlıca baskını 36 saat sürmemiştir bu bir gerçeği yanıltma suretiyle insanları kandırmadır. Olayın bütünü bu kadar süredir Tugayın harekatı takip iz sürme hepsinin bir bütünü bu kadar süredir 0020 0615 çatışma saatleridir. Bunu başka türlü anlatmaya çalışmak ayıptır yazıktır.
Hasan Cemal yazısında buyurmuş ki ' Bu zincirleme sorumluluk Genelkurmay'a kadar gider.'' Zaten azıcık dikkat edilirse efendinin kötü niyeti buradan belli oluyor. Hedefinde o var ya yalakalık yapacak ya ondan azıcık izn sahibi olsa bu kadar döneklikte olmaz hiç mi askeri kuralları bilmez yada atacaksın adam gibi at ama adam gibi atsa yalakalık etmeye çalıştıklarını kızdırır. Bu iş Genelkurmay a kadar gidecekse neden orada kalıyor ki. BAŞKOMUTAN ım diye dolaşan Abdullah Gül e yada zırt pırt olur olmaz yerde aklına estikçe '' Genelkurmay bana bağlı '' diyip duran RTE ye neden gitmiyor ? Hatta iyice ironi yaparsak Süleyman Demirel '' Dağda çoban koyununu kaybetse bana hesap sorar''derdi. Demekki hesap sorulacak makam belli ... Terörist nerde Dağda hesap kime sorulacakmış Cumhurbaşkanına ee hadin...
Peki doğrusunu düşünelim TBMM sinden yetki aldıktan sonra bu yetkiyi ulusal onura yakışack şekilde askere devredeceği yerde ABD ye gidip ağababasına sormayan RTE bu şehitlerin sorumlusu değil midir ? Eer TSK operasyonlarını o uygun havalarda yapabilseydi peş peşe bu iki üzücü olay olur muydu ? Niye bu dandik yazarlar bunu hiç sorgulamıyor bu şehit kanlarının hesabını sormuyorda ne olduğu tam anlaşılamayan muallakta olan aydınlanacak bir dava hakkında ipe sapa gelmez yazılar yazıyorlar ? 873 sayfalık iddianamede 10 sorun bulunduysa azdır bence ama genede ben bazılarını yanıtlayayım . Alt yazıda yazayım ki bütünlük bozulup konular iç içe girmesin....
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Bana sorarsanız hataların en büyüğü TSK'nındır. Neden mi? Haklarında bunca yazılan çizilenden, ayyuka çıkmış yıpratma girişimlerinden sonra bir mikrofon kaparak "Sana ne, haddini bil, kimse kendisini TSK'nın üstünde görmesin, otur oturduğun yerde, sen kendi işine bak, sizi gidi kalemşörler sizi..." şeklinde çıkışlarda bulunmadığı için.
Sayın Büyükanıt hatalısınız hem de çok, anlamıyor musunuz devir efelik (!) devri, sesinizi ne kadar yükseltir, seviyenizi ne kadar indirir, üslubunuzu ne kadar bozarsanız o kadar çok alkışlanırsınız, hatta ayakta alkışlanırsınız, demokrasi hurileri sizi eleştirmeye cesaret dahi edemez. Daha olmadı atarsınız ortaya bir polemik konusu, soğudukça ısıtır sürersiniz önlerine, onlar oyalanıp dururken siz de atınızı koşturursunuz istediğiniz gibi. Artık Üsküdar'a mı gidersiniz yoksa Utah'a mı takdir sizin. Atı da mı beğenmediniz, bininiz efendim bir demokrasi trenine, istediğiniz yerde durdurur iner, istediğiniz yerde bir makas hareketi ile yönünü değiştirir, istediğiniz yerde devirirsiniz olur biter...
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Alıntı:
ilkine rumuzlu üyeden alıntı
Sizinle daha önce de birkaç kez ulusalcılıkla ilgili küçük tartışmalara girmiştik. Benim o zamanda ısrarla üzerinde durduğum gibi ne yazık ki gene haklı olduğumu gördüm. Ulusalcılığın kötü bir görüş olduğunu düşünmüyorum (ki kimi zaman bende yakın çevremden ulusalcı söylemi desteklediğim gibi tepkiler alıyorum açıkçası bu da beni hiç rahatsız etmiyor) fakat ulusalcılık milliyetçilikten ince bir çizgi ile ayrılır işte o ince çizgi bazen öylesine silikleşiyor ki görünmüyor.
Milliyetçilik denilen Atatürk milliyetçiliği ise ben o çizgide olmaktan gocunmak bir yana, gurur duyarım Sn. Erkorkut...
Milliyetçilikten kasıt, Atatürk devrimlerinin yıkılmasına payandalık etmek, bugünkü iktidarın koltuk değnekliğini yapmak, Kuvay-i Milliye gibi şerefli bir ruhu ve kavramı rezil etmek, kavramı evirip çevirip içini boşaltmaksa bunun ne milliyetçilikle ne de ulusalcılıkla bir ilgisi yoktur.
Demokrasi tek taraflı olmaz. Demokrat kişi de hiç utanıp sıkılmadan önünde cümle olumsuz örnek varken, kişisel ikbal uğruna demokrasiyi hep bir tarafa yontmaz.
Alıntı yaptığınız yazarlar, durmuş saatin günde iki kere doğruyu göstermesi gibi çok nadir doğru olabilmiş kişilerdir. Hasan Cemal'in bozacısı Mehmet Altan'ın örnek verdiğiniz yazısında , nasıl okurun gözünün içine baka baka askeri yargı meselesini çarpıttığı herhalde vermiş olduğum örnekle anlaşılmıştır.
Saygı duymadığım insanların fikirlerinde saygı duyulabilecek bir yan göremiyorum.
Selamlar,
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Sadece konuyu açmama bile birçok tepkiyle yaklaşanlar acaba gelinen son noktada ne diyecekler diye çok merak ediyorum. Evet neredesiniz asalım, keselim diyenler. Bir insanı vatana ihanet gibi ağır bir suçla suçlayanlar hatta mahkum edenler. Sorular çok ciddi dediğimde bile yok yargının bağımsızlığı, yok her suçun bir cezası vardır gibi tepkiler aldım. Hatta konuyu ilk ele alan yazarlardan olan Hasan Cemal bile bu ağır eleştirilerden payını aldı. Evet geldiğimiz nokta zararın neresinden dönsek kardır noktası. Ama ya o insanların özellikle Ramazan Yüce' nin itibarı geri verilebilecek mi sizce? Evet sevgili ulusalcılarımız (Atatürk Ulusalcılığını bir kenara bırakıyorum) şimdi ne diyeceksiniz peki.
Bu kadar ciddi sorular varken insanları vatana ihanetle suçlamak kime ne kazandırmıştır bunu da site üyelerinin takdirine bırakıyorum. Daha yazacak çok şey var ama bu kadar yeter diye düşünüyorum.
Saygılarımla.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Alıntı:
ilkine rumuzlu üyeden alıntı
Sadece konuyu açmama bile birçok tepkiyle yaklaşanlar acaba gelinen son noktada ne diyecekler diye çok merak ediyorum. Evet neredesiniz asalım, keselim diyenler. Bir insanı vatana ihanet gibi ağır bir suçla suçlayanlar hatta mahkum edenler. Sorular çok ciddi dediğimde bile yok yargının bağımsızlığı, yok her suçun bir cezası vardır gibi tepkiler aldım. Hatta konuyu ilk ele alan yazarlardan olan Hasan Cemal bile bu ağır eleştirilerden payını aldı. Evet geldiğimiz nokta zararın neresinden dönsek kardır noktası. Ama ya o insanların özellikle Ramazan Yüce' nin itibarı geri verilebilecek mi sizce? Evet sevgili ulusalcılarımız (Atatürk Ulusalcılığını bir kenara bırakıyorum) şimdi ne diyeceksiniz peki.
Bu kadar ciddi sorular varken insanları vatana ihanetle suçlamak kime ne kazandırmıştır bunu da site üyelerinin takdirine bırakıyorum. Daha yazacak çok şey var ama bu kadar yeter diye düşünüyorum.
Saygılarımla.
Bilmem farkında mısınız ama yazıyı yazmamın ardından 5 gün geçmesine rağmen kimseden ses yok. Mangalda kül bırakmayan arkadaşlar nerde diye çok merak ediyorum doğrusu. Sözüm bilhassa ulusalcılarımıza şu aralar ergenekondan dolayı başları ağrıdığı için bu konuda yorum yapmak istemiyorlar herhalde.
Saygılarımla.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
‘TSK özeleştiri yapmasını bilir’
Genelkurmay, Dağlıca baskınıyla ilgili eleştirileri sert bir dille yanıtladı
Genelkurmay Başkanlığı, Dağlıca’daki terörist saldırı sonrasında gelişen olaylar hakkında yapılan farklı haber ve yorumlara tepki gösterdi. Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklamada, “Ordu karşıtlığını siyasi ve ekonomik rant aracı yapan bazı çevreler, Türk Silahlı Kuvvetlerine seviyesiz bir şekilde saldırmak için, bu olayı saptırarak kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktadırlar” denildi.
Dağlıca olayıyla ilgili olarak medyada yapılan yorumlara yanıt niteliğindeki açıklama şöyle:
SEVİYESİZ SALDIRILAR: Son günlerde basın ve yayın organlarında, 21 Ekim 2007 tarihli Dağlıca saldırısı sonrası gelişen olaylar hakkında çok sayıda haber ve yorum yer almakta ve yoğun bir tartışma ortamı yaratılmış bulunmaktadır. Dağlıca olayı, kişilerin ve onların bağlı oldukları kurumların birikimleri, eğilimleri ve misyonları doğrultusunda farklı şekillerde yorumlanmaktadır. Ordu karşıtlığını siyasi ve ekonomik rant aracı yapan bazı çevreler, Türk Silahlı Kuvvetlerine seviyesiz bir şekilde saldırmak için, bu olayı saptırarak kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktadırlar.
FEDAKARLIK GÖZARDI EDİLMEKTE: Olayda şüphe, önyargı ve kinle üretilmiş iddialar ön plana çıkarılmakta; Dağlıca’da aynı zamanda, hain bir saldırının 12 vatan evladının kan ve canları pahasına püskürtülerek, bir fedakarlık örneği sergilendiği göz ardı edilmektedir.
ŞEFFAFLIK VE ÖZGÜVEN NEDENİYLE YARGIDA: Köklü bir özeleştiri ve geri besleme geleneğine sahip Türk Silahlı Kuvvetleri, Dağlıca olayını en ince ayrıntısına kadar incelemektedir. Konu ile ilgili her rütbeden personelin günlerce ifadelerine başvurularak yapılan detaylı bir idari soruşturma sonucunda, 8 askere ilişkin olayın yargıya taşınmasına karar verilmiştir. İdari soruşturma yapılmakla birlikte; olayın yargısal sürece tabi tutulması, basın ve kamuoyuna karşı şeffaflık açısından arzu edilen bir durumdur. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu tavrı, onun özgüveninin ve hukuka duyduğu saygının en açık göstergesidir.
KİMSEYE AYRICALIK YOK: Nitekim, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hukuk dışı her türlü eylemi yargıya havale etmekte asla tereddüt göstermediği, kamuoyu tarafından yakından bilinmektedir. Bu bağlamda, Türk Silahlı Kuvvetlerinde kimseye ayrıcalık yapılması söz konusu olmayıp; personelin değerlendirilmesinde esas olan rütbe ya da ilişkileri değil, kişisel nitelikleri ve icraatlarıdır.
YARGI KARARI BEKLENSİN: Her kurumda hata yapanlar da olabilir. Ancak bir kişi veya kuruma hatalı diyebilmek için, yapılacak idari ve/veya yargısal işlemin sonucunun beklenmesi gerekmektedir.
KENDİLERİNİ YARGI YERİNE KOYANLAR: Bu gerçekler ortada ve yargı süreci devam ediyorken, kendilerini yargı yerine koyarak yazı ve yorumlarıyla kurumları ve kişileri suçlayanların, hukukun üstünlüğü ilkesine ne kadar bağlı oldukları kamuoyunun takdirine bırakılmaktadır.
AŞINDIRMA ÇABALARI BEYHUDE: Ayrıca, bu ve benzer olayları kullanarak Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmayı, onun terörle mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerine sahip çıkmadaki kararlılığını aşındırmayı düşünenlerin çabaları beyhudedir.
Ulusalcılara gerek kalmamış TSK dediğini ve gereğini yapmış.
8 asker ceza alsaydı suçlu TSK'ydı. 8 asker tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı suçlu gene aynı...
Şu at gözlüklerini çıkaralım. Haa; biz ve paşa torunları yazdı, deşti de 8 asker serbest bırakıldı derseniz, size yanıtım "kendinizi çok ciddiye alıyorsunuz" olur.
Demokrat olmanın ölçüsü Nasrettin Hoca hesabı daha destiyi kırmadan çocuğunu kıyasıya dövmek değildir.
Selamlar,
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Alıntı:
ilkine rumuzlu üyeden alıntı
Sadece konuyu açmama bile birçok tepkiyle yaklaşanlar acaba gelinen son noktada ne diyecekler diye çok merak ediyorum. Evet neredesiniz asalım, keselim diyenler. Bir insanı vatana ihanet gibi ağır bir suçla suçlayanlar hatta mahkum edenler. Sorular çok ciddi dediğimde bile yok yargının bağımsızlığı, yok her suçun bir cezası vardır gibi tepkiler aldım. Hatta konuyu ilk ele alan yazarlardan olan Hasan Cemal bile bu ağır eleştirilerden payını aldı. Evet geldiğimiz nokta zararın neresinden dönsek kardır noktası. Ama ya o insanların özellikle Ramazan Yüce' nin itibarı geri verilebilecek mi sizce? Evet sevgili ulusalcılarımız (Atatürk Ulusalcılığını bir kenara bırakıyorum) şimdi ne diyeceksiniz peki.
Bu kadar ciddi sorular varken insanları vatana ihanetle suçlamak kime ne kazandırmıştır bunu da site üyelerinin takdirine bırakıyorum. Daha yazacak çok şey var ama bu kadar yeter diye düşünüyorum.
Saygılarımla.
Sayın ilkine;
Dilerseniz mahkeme heyeti; tarafların iddia ve savunmalarına ve toplanan delillere göre karar vermek yerine, Hasan Cemal'in cevap aradığı sorularına göre karar versin. Gazetelerde yargılama yapılsın, köşe yazarları da Cumhuriyet Başsavcısı olsunlar...
Herkes her konuda bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olsun, konuşsun, yazsın, eleştirsin, savunsun... Dilin kemiği yok nasılsa... Sapla saman birbirine karışsın, ne önemi var...
Biz de burada dava dosyasını görmeden "vay efendim nasıl olurmuş da vatana ihanetle suçlanabilirlermiş, vay efendim bu suçlamaya göre nasıl tahliye edilirlermiş, vay efendim itibarları ne olacakmış" der dururuz. Yani kısaca geyik yaparız. Kendimizi tatmin ederiz... Dava dosyasını görmeden bir güzel ahkam keseriz.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Alıntı:
ilkine rumuzlu üyeden alıntı
Bilmem farkında mısınız ama yazıyı yazmamın ardından 5 gün geçmesine rağmen kimseden ses yok. Mangalda kül bırakmayan arkadaşlar nerde diye çok merak ediyorum doğrusu. Sözüm bilhassa ulusalcılarımıza şu aralar ergenekondan dolayı başları ağrıdığı için bu konuda yorum yapmak istemiyorlar herhalde.
Saygılarımla.
Kafaları henüz olmamış birer karpuz. İçindeki çekirdekler hala teşekkül etmemiş; ham bir kelek.
Bu kelek ne zaman kemale ereçek?
Ömer Seyfettin.
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Sayın ilkine ;
Kusura bakmayın ama saçmaladığınızı düşünüyorum. Konuyu açtığınızdan beri tüm aklı erenler hukuka saygı ve devam eden yargılamadan dolayı pek konuşmamak gerektiğinde hem fikirdi.
Hasan Cemal diye isimlendirilen kişinin kendisi hariç her konuda bir fikri olması ( Ki dikkat edin anında dönebilir.) Özellikle TSK ve AKP dışında herşeye saldırması hukukun üstünlük ilkesini bozmaz.
Siz ve sizin gibiler Şemdinli olayından sonra Yargıtaya giden dosyadan önce bile Astsubaylara verilen abuk cezalara çok sevinip çığırtkanlık yaptığınızda da aynı şeyi demiştim şimdi de aynını diyorum.
Yargıtay aşaması gelmeden ( Burada askeri yargıtay) hukuki süreç sona ermiş olmaz. Siz farkında değilsiniz ama yargılama bitmedi beraat filan olmadı. Sadece tutuklu sanıklar tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi. Bu da hukukun içerisinde doğal bir süreçtir. Zaten mahkumiyetsiz tutukluluğun devam etmesi daha verilmemiş cezanın ''gizli infazı'' gibi bir durum olacaktır ki bu durumda aslında pozitif hukuka aykırıdır. Askeri mahkeme özellikle yedi şahıs hakkında tam bu kuralı uygulamış olduğundan çok taktir edilecek bir karar almıştır. Er Yüce ile ilgili de gerekçesini bilmediğimizden dolayı yorum yapmak bize yakışmayacağından saygıyla susmaya devam ediyoruz gördüğünüz gibi.
İşin ilginci tutuklamada da tahliyede de konuşup duran siz olmanıza rağmen başkalarına laf söylemenizi anlayabilmiş değilim. Yargılamanın sonuçlarını görelim sonra konuşalım en mantıklısı budur. Yoksa yarım yamalak bilgi ve faraziye üretmekten öteye gitmeyen bir saçmalama forumu olacak bu forum...
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Sayın İlkine
Hukuk herkes için ve her zaman olmalıdır.
Askeri Mahkemeler hukuk dışıdır diye yıllardır yırtınıyoruz. Sen ve senin gibi düşünenler hiç destek verdi mi? Hayır
Yök hukuk dışıdır diye yıllarca çırpındık. sen ve senin gibi düşünenler hiç destek oldu mu? Hayır
Yani Hükümette AKP olduğunda orduya muhalefet etmek serbest başka zaman olmaz. Eğer demokrasiden yanaysan, bu tavrını hep sürdüreceksin. Benim görüşlerim doğrultusunda demokrasi olmaz. Demokrasi evrenseldir.
Bugün orduya saldıran gazete dergi, siyasi kuruluş, sivil toplu örgütü vs. aklına ne geliyorsa işte. Bak bakalım geçmişte, DGM karşıtlığı, idam karşıtlığı, düşünce özgürlüğü vs. gibi hangi demokratik eylemde saf tutmuşlar?
Eğer demokrasi diorsanız, bu konuda düşünün bence
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Hukuki bir süreci bile, TSK nın başında ki komutanları yıpratmak için kullanmaya kalkışan ''Made in USA'' etiketli dezenformasyon gazetecilerinin yazılarının; TSK ya güvenenler indinde hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur...
Bu ülkenin rejimi ya da coğrafyası ile ilgili hayal kuranlar TSK dan önce sivil Cumhuriyet muhafızlarının barikatını aşmak zorundadırlar....
TSK üzerinden tahrikler bu kez başarılı olamıyacaktır...
TSK yı,bunca tahrike karşın demokratik ve soğukkanlı duruşundan dolayı saygıyla selamlıyorum...
Hasan Cemallere ''hade..hade..hade...'' diyorum....
-
Re: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Sn. Atay,
Beni kişisel olarakta tanıyorsunuz sanırım. Yoksa bu kadar senli benli konuşmazdınız. Söylediklerinizin benim için hiçbir anlamı da yok.
Maddeler halinde sıralamak istemiyorum ama Yök'e karşıyım, Öğrencilik yıllarımda da şimdi de karşı olmaya devam diyorum. Her 6 Kasımda elimden geldiği kadar eylemlere katılmaya çalışıyorum. Askeri mahkemelere de karşıyım. Daha önceki forum konularında da bunu defalarca belirttim. İnsanları yargılarken biraz araştırma yapmanızda fayda var. Diğer konulara girmeyeceğim ama yazdıklarınızın hepsinin altına imzamı atarım.
Saygılarımla. (Herkes saygıyı hakeder)
-
Cevap: Ölmediysen Hainsin Davasında On Soru
Van Askeri Mahkemesi, Dağlıca baskını davasıyla ilgili gerekçeli kararını açıkladı. Taburdaki asker sayısının az olduğu belirtilen kararda “Askerler teslim olmamalıydı" denildi.
VAN - PKK'lı tereröstler tarafından Dağlıca'daki askeri birliğe düzenlediği saldırı sırasında kaçırılan ve daha sonra Van Askeri Mahkemesi'nde yargılanan 8 askerle ilgili davanın gerekçeli kararı açıklandı.
Mahkemenin gerekçeli kararında, göğüs göğüse yaşanan, şehit ve yaralıların olduğu çatışma esnasında, er Ramazan Yüce'nin, teröristlerin ''teslim olun'' çağrısına uyarak, teröristlerin yanına doğru Kürtçe konuşarak yaklaştığı, orada bir süre görüştükten sonra üs bölgesindeki mevzilerde teröristlerle çatışan askeri personele hitaben de ''Arkadaşlar teslim olun, bunlar bize bir şey yapmazlar. Teslim olanlara bir şey yapılmayacaktır, bana herhangi bir şey yapmadılar'' dediği ve askerlerin de buna uyarak teslim olduğu ifade edildi.
Dosya kapsamındaki delillerin geniş yer bulduğu kararda, Keritepe ve Meritepe bölgelerinde bulunan asker sayısından, nöbet şekline kadar en ince ayrıntıları tek tek belirtildi.
Askeri Ceza Kanunu'nun 46/1 maddesi olan ''Vazife ve hizmette şahsi tehlike korkusu cezayı hafifletmez'' hükmüne yer verilen gerekçeli kararda, ''Olayın yaşanmasında diğer faktörlerin de etkisi bulunmakla birlikte, sanıkların üs bölgesindeki savunma görevlerini gereği gibi yerine getirmemiş olması şehit ve yaralı sayısında etkili olmuştur. Bu nedenle sanıkların sabit bulunan eylemleriyle, görevi ihmal suçunu işledikleri vicdani kanaatine ulaşılmıştır'' denildi.
TESLİM OLMAMALARI GEREKİRDİ
Kurtuluş Savaşı'na atıfta bulunulan Van Askeri Mahkemesi'nin gerekçeli kararında, ayrıca şu ifadeler yer aldı:
''Şartlar her ne kadar olumsuz olursa olsun, açıklanan mevzuat hükümleri uyarınca sanıkların şahsi tehlike korkusunu yenerek mücadelelerine devam etmeleri, silahlarını bırakarak teslim olmamaları gerektiği açıktır. Yakın tarihimizde daha da olumsuz şartlara rağmen atalarımızın hayatlarını feda ederek bu vatanı bizlere emanet etmiş olduklarını gözden uzak tutmamak gerekmektedir. Aksi takdirde, yani bu tür insani duyguları bahane ederek olaya yaklaşılması durumunda, askerlik mesleği ve dolayısıyla vatan savunmasının yapılamayacağı bir gerçektir. Nitekim olay esnasında da yaşanan olumsuz şartlara rağmen, üs bölgesinde görevli olan personel, 12 şehit, 17 yaralı olmasına rağmen canları pahasına çatışmaya devam etmiş, silahlarını bırakarak teslim olmamışlardır.''
http://www.ntvmsnbc.com/id/25046742/