Re: Seçimin Düşündürdükleri
Bu seçim gerçekten düzgün bir seçim miydi ?
Bu soruyu hiç kimse sormadı tartışmadı hukuksal boyutuna değinmedi . Gerçekten acaba böyle bir seçim Avrupa ülkeleri ABD kanada Japonya gibi uygar ülkelerde olsa bu şartlarda yapılabilir miydi ? Açık ve net olarak söylüyorum ki hiç sanmıyorum. Bu seçim mahkemelik olurdu uygar ülkelerde çünkü böyle seçim olmaz.
Bu ülkede YSK Cumhuriyewt savcıları görev yapsaydı bu seçim böyle olmazdı. Kimin kazanıp kaybedeceği önemli değil ama böyle kepaze bir seçim olmaz ( Seçim derken 22 Temmuz oy kullanma gününü kastetmiyorum. ) Seçimin birinci amacı eşit şartlar altında kişilerin seçilmesinin sağlanması olması gerekirken bakınız neler oldu.
Yapılan seçim genel seçim olmasına rağmen bir çok ilde yerel yönetimler sanki babalarının parasını harcıyormuş ve bir partiye çalışma kuralı varmış gibi davranamaz. Eğer öyle davranırsa seçimlerin düzgün olmasını sağlamak için hülümet dışı atanan içişleri bakanı başta olmak üzere YSK ve Cumhuriyet savcıları görevini yapar . Yaptı mı ? Hayır . Bizzat büyük şehir tarafından ilgili partinin seçim meydanına bedava belediye otobüsü vapur tren kaldırıldı bizzat aynı idare tarafından gelenlere 25 YTL lik gıda hediye çeki dağıtıldı. İtiraz edilence Kadir efendi utanmadan bu çekleri tıl boyunca dağıttıklarını söyledi ve propoganda olarak ''''..... ya oy verirseniz bu çeklerin devamı gelecektir.'' dendi . Şimdi bu uygar bir ülkede olacak bir olaymıdır yoksa söylentisi bile ilgili yerel yönetim ve hülümeti gelmemek üzere tarihin karanlığına gömecek bir uygulamamıdır ? Peki bunu sağlayacak olan yetkili mercii kimdir ?
Durduk yere Temmuz sıcağında üzerinde T:C BAŞBAKANLIK yazılı kömür dağıtımı yapmak adil bir seçim kampanyasımıdır ? Seçim Rüşveti midir ? Memuriyet görevini kötü kullanmak Seçime fesat karıştırmak mıdır ? Bunun ile ilgili inceleme yapma mercii yetkilileri görevden men etme yetkisi kimdedir ? Aslında bu onur kırıcı bir davranış değil midir ?
'' Erzak paketi veya yardım paketi '' adı altında özellikle gece kondu bölgesi ve bazı belli çevrelerde dağıtılan yardım yasal mıdır ? Seçimlerde böyle uygulamalar yapılması ne kadar doğrudur ? Bu anayasanın eşitlik ilkesine ters değil midir ? Markası belli adresi belli belli odaklardan gelen yardımlar neyin nesidir ?
Daha önemlisi bunları kim finans etmektedir. Partilere yapılan seçim yardımı asla böyle bir uygulamaya izin vermezken bu değirmenin suyu nereden gelmiştir. Düşünün İstanbul mitingine katılım ilgili partiye göre 1 milyon polise göre 350 bin dir. demekki ortalama 600 bin lişi mitinge bedava taşınmış ve 600.000*25=1.500.000 ytl lik bir çek yaklaşık 500.000 ytl lik ulaşım gideri nasıl karşılanmıştır ? Bunu soracak bir makam yok mudur ? Seçimde böyle uygulamalar yapılması doğal mıdır ?
TOKİ bir devlet kuruluşudur. İlgili hükümetlerle normalde ilgisi yoktur görevi belirlidir. Peli tam seçime girilirken tüm devlet gücünün bir partiye yönlendirilmesi ve bu sayede parasız propoganda yapılması ve hükümet icrası gibi gösterilmesi yasal mıdır ?
Seçim yasaklarından sonra devletin resmi başbakanlık arabasına SAHTE PLAKA takmak suç değil midir ? Benim arabama sehte plaka takıp dolaşmamla bunların dolaşması arasında kanun önünde ne fark vardır ? Cumhuriyet savcıları görevlerini bilmezler mi? Kaldıki ayrıca seçim yasağından sonra devlet arabasına binmek ayrı bir suç oluşturmaktadır ( 1-3 sene hapis ) bunun hesabını kim soracaktır ?
Seçim yatırımı olarak geçmiş borçları anında ödeyip daha tarladaki ürüne para vermek ve bunu yaparken oy şartı koşmak yasalara uygun mudur ? Uygunsa hükümet neden dört senedir çiftçiyi para ok diye perişan etmii aldığı ürünün bile parasını ödememişken şimdi tarladaki ürünün parasını ödemiştir.
Belediyede yükselmek istiyorsan ihale almak istiyorsan oy verirken resmini çek getir ne demektir ? Normal demokrasilerde böyle işlemler olmaktamıdır ?
Bunların tamamı yoksullaştır yönet politikası değil midir ? Halkın onuru ve fakirliği üzerinden siyaset yapmak doğru mudur ? Acaba bu uygulamanın seçimlere oy olarak etkisi ne olmuştur ? YSK savcılarımız ne düşünmektedir ?
İşte bu kısaca özetlediğim kepazeliklerden dolayı bence doğru düzgün bir seçim olmamıştır. Tehtit zorlama aba altından sopa göstermek devlet olanaklarını sonuna kadar kullanmakla yapılan seçimin değeride kendinden menkul olacaktır gözümde ama kimse ses etmediğine göre seçim seçimdir...
TSK nın seçimdeki etkisi nedir ?
Re: Seçimin Düşündürdükleri
Sayın Commodore,
Siz TSK ya geçmişsiniz ama bu seçim Türkiye standartlarında seçimdir. Çünkü seçim değil demek için bundan önceki seçimide aynı gerekçelerle saymamak gerekir. Genç Parti geçen seçimde o oyu nasıl aldı sanıyorsunuz? İzmirde küçük altın olarak anılan altından dağıttığına şahidim. AKP nin Erzak paketleri de yeni değil. Sadece miktar artmıştır. Üzerine kamu kaynaklarıda eklenince manzara size farklı gözükmüş olabilir. Ancak aslında 2002 seçiminden farklı değildir. Bal tutan parmağını yalar sözünü ABD, Kanada veya Avrupalı atalar üretmediği için bu Türkiyenin seçimidir.
Re: Seçimin Düşündürdükleri
TSK nın seçime etkisi nedir ?
Bir takım liboş yazarlar ve doğruları saptırmak isteyen bu tipler 27 nisan günü Genel Kurmay sitesinde yar alan bildiriyi MUHTIRA olarak değerlendirerek demokrasiye darbe vuruldu gibi gösterme telaşına düşmüş ve seçim sonucunda da aymazlıklarını sürdürerek HALKIN MUHTIRASI demeye kadar işi götürmüşlerdir. Bu kişiler çok tehlikeli bir tırmanışa tetikçilik yapan maşalardan başka bir şey değildirler. Kendileride çok iyi bilmektedirler ki 27 Nisan da ki bildirinin uzaktan yakından muhtıra ile ilgisi yoktur. Aslında dahada açık söylemek gerekirse o yazının bırakın komuta kademesinden kaleme alınmasını bir kurmay heyeti tartafından bile kaleme alınıp alınmadığı tartışılacak kadar anlamsız bir yazıdır. Ben şahıs olarak özellikle TSK nın bildirilerinin satır aralarını çok iyi okurum. Bunu sağdan okudum soldan okudum tersten okudum bir şeye benzetemedim. Birilerine kızmış birisi ama kime dedim çıktım işin içinden . Ancak bazıları bunu öyle bir büyüttüki ordunun darbe yapmaya hazır halde olduğu ve Ak partinin bunu engellediği gibi bir izlenim çıktı. Buda külli yanlış bir durumdur. Kaldıki TSL demokrasiye son derece saygılı bir kurum olma özelliğini iyice arttırmıştır yeterli ülkeyi idare etmeye talip olanlarda cumhuriyet ve demokrasinin edinim ve değerlerini anlasın ve korusun...
Bir muhtıranın çok net belli bir adresi ve dili vardır. Adres meclis ve hükümet dil kesin ve serttir. Örneğin Muhtıra 12 Marttır. Bakarsak
'' 1- Meclis ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatlarıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'ün bize hedef verdiği uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve anayasanın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür.
2- Türk milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetleri'nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliğini giderecek çarelerin, partilerüstü bir anlayışla meclislerimizce değerlendirilerek mevcut anarşik durumu giderecek anayasanın öngördüğü reformları Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkılap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir.
3- Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri kanunların kendisine vermiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır.''
Görüldüğü gibi adres son derece açık kuşkuya bile yer vermeyecek derecede belirgin, dil kesin ifadeli ve çok sert. Yani özetle Muhtıra ihtilalden önceki uyarıdır . 27 Nisan bildirgesine bakarsak.
Öncelikle gereğinden fazla uzun ağdalı anlaşılmaz ve bozuk bir dil vardır. Kesin ifadeler yoktur. İşin en ilginci muhattabı yoktur. Okunup okunup çok zorlama ile Gemel Kurmay ın bir köyün imamına veya bir ilk okul müdürüne ve belkide bir ilçe nin milli eğitim müdürüne kızdığı ortaya çıkmaktadır. Köy imamına kızıp muhtıra mı verilir ? Dolayısı ile çok talihsiz bir yazı olarak değerlendirmeden öteye gitmeyecek bir bildirgedir.
Ancak bazı yazarlar ve bazı partiler bunu öyle bir dillendirmiştir ki yandım çavuş diye ortaya dökülmemek elde değildir ki bu bu talihsiz yazıdan daha talihsiz bir olay olduğu gibi ayıptırda.
Seçim sonuçları ilede halkın TSK ya karşıı olduğu izlenimi yaratılmaya çalışılmış ama istatistik değerleri nedense görmezden gelinmiştir hemde istatistik değerlerini çok seven liboşlar tarafından. Halkın en güvenilir kurum olarak TSK yı gördüğü bu oran haziran 2003 te %78,5 iken Haziran 2007 de %89,7 ye çıktığı göz ardı edilmektedir. Yani seçim sonucunda halkın TSK ya dediği bir şey yoktur. Yüzde 46 lık dilimin de büyük çoğunluğunun TSK ya güvendiği çok açıktır. Ancak güvenmeyen yüzde 10,3 lük dilim bir şekilde ilginçtir. Neden ilginç olduğunuda izninizle çok siyasi olduğu için yazmayacağım.
Özetle seçim sonuçlarının TSK nın etkisi çok büyük yalanlarla oynanarak yüzde 0,5 belki gerçekleşmiştir. Burada asıl başarılması gereken aslında şudur. Devletin temel kurumlarıyla mevcut hükümetlerin karşı karşıya getirilmesi oldukça sakıncalıdır.....
Erkan Mumcu Bir şey Yaptı mı?
Re: Seçimin Düşündürdükleri
Sayın Gecem 1970 ;
Genç Partinin de yanlış yapması yanlışlığın doğru olduğu anlamına gelmez. Kaldıki şahıs partisi gibi ortada dolanan bu seçimdede gerçek değerlerine inen bir parti ile iktidar devlet gücünü elinde tutarak bu güzle suç işlemek apayrıdır. Teki kendi cebinden veriyor ama suç öteki bizim cebimizden veriyor iki kere suç. Kaldıki bu yöntemin kaynağı yani yandaş kazanmak için sadaka ve yardım paketleri yöntemini Bütün dünyada ki derin müslüman örgütleri kullanmaktadır. Bu yöntemin kaynağı Mısırdaki Müslüman kardeşler örgütüdür.
Genç parti ile arada büyük bide fark vardır birisi yani genç parti göz boyamaya öteki ise fakirleştir yönet mantığıdır. Yani yaptığı aslında alenen siyasal partiler ve seçim yasalarına aykırıdır. Ortada açıkça yasadışı bir durum vardır. Bu yöntem sürekli uygulandığına ve milyonlarca aileye dağıtıldığına göre bu yolla iktidar olan parti gitmeyecek demektir . Demokrasiye aykırıdır eşitlik ilkesine aykırıdır. Burada sapla samanı karıştırmamak çok önemlidir.
TSK yı bitirmedim heniz bir dip not olarak söylemek isterim ama Erkan mUmcu ya bir an önce gelmek istedim...
Re: Seçimin Düşündürdükleri
Aslında kimse konuşmuyor yazmıyor ağzını açmıyor. Ama bu seçimin tam anlamıyla kilit adamı Erkan Mumcu denen zat ı muhterem tam iki sene önce yine bu sitede yazmışız bukişinin değerlendirmesini ve eldekilerle ortaya çıkanı gelmiş oturmuş...
Şubat 2005 te ABD ye gidip gelip Ak partiden istifa ettikten sonra bu kişiye dikkat etmeye başlamıştım verileride toparlayınca sis perdeleri dağılmakta. Erkan Mumcu nun yıldızı söndü diyenlerde çok ama çok yanılmakta.
Ocak sonu Şubat başı Abd ye giden ve çoğu vaktini Utah ta ne varsa orada geçiren Erkan Mumcu yurda döndükten sonra hemde Kültür bakanıyken hem Bakanlıktan hem Ak partiden ani bir şekilde istifa etti. Gözden kaçan noktalar ise ABD de Utah ta kalması döndülten sonra RTE ve Gül ile baş başa çok konuşması olmuştu. Ne yapsak beğendiremedik ayaklarına gitmesine izin verilen Mumcu nasıl olduysa tam seçim zamanı Anavatan a geri dönüp tek aday olarak seçime girer ve 2 Nisan da genel başkan olur. Ondan sonrası tam bir kargaşadır. ANAp hiç bir şekilde zıplama yapamaz var olan yapı korunur ve bir şekilde Ak parti dümen suyundan gidilir. ( Sakın CB seçimini karıştırmayın o ayrı bir hikaye sırası gelecek .)
Peşinden süreç işlemeye başlar durduk yere halk baskısının rüzgarı ile birleşme çabaları Aşırı istiraslı Erkan Mumcunun nedense hep alttan alması ciddi bir rüzgar yakalatır yeni oluşuma aslında daha o ara bile oluşumun olmayacağını bilenler vardır Utah ta ve Ankarada Brileşme rüzgarı merkez sağın yeni partisini belli etmiştir aslında vede toplam oylarından yüksek bir potansiyelle eski DP olamasada o yolda... Ancak nasıl oursa olur Mesut Yılmaz ın bile ısrarla DP ile aramızda temas yok demesine karşın DP ile işkillendirilerek Erkan bye tarafından harika bir ağlamalı senaryo ile ipler atılıverir DYP DP olmuş ANAP ı beklerken vede kendileri Isparta dan birinci sırada milletvekili iken partisinin büyüklüğü oranında iyi yerlerden kontenjanı varken... Sonra Erkan bey e o da yetmez tüm teşkilat hazır olmasına rağmen seçime girmeme kararı alınır acaba neden ? Ve seçime sayılı günler kala merkez sağ rüzgarı tersine esmeye başlar....
Ortada kalmıştır aslında Mehmet Ağar Muhtemelen bağımsız olarak Elazığdan girse gene seçilecekken çok ciddi baraj sorunu ile karşıkarşıya kalmış ters rüzgarda yakalanmış hatta liderliği seçim arifesinde sorgulanır olmuştur. Erkan efendi ise sırra kadem basmıştır. Bu kadar ters rüzgarla DYP nin birleşme çalışmaları öncesindeki durumuna dönmesi bile olanaksızdır aslında nitekim halk buna çok kızmış ve cezalandırmıştır. Genede Türkiye yi belirli bir süre yöneten bir parti olarak ve tanınmış bazı simalar sayesinde yüzde beş buçuk oranını yakalayabilmiştir.
Tek tek her ikiinin de barajı zorladığı muhtemel aşma olasılıkları varken yani yüzde yirmiye yakın oy bir anda harekete geçmiştir. Birleşimin doğuracağı sinerji ile yüzde yirmiikilere kafadan çıkan ve yükselecek bir partiyi böyle bir anda yok ederek diplerde yok etmek sonucunda giden yüzde yirmi oy acaba hangi partiye gitmiştir çoğunluk olarak ? 2004 ün sonlarından başlayan plan uygulamaya sokulmuş ve merkez sağ partisi olması beklenen ANAP DYP veya birleşimi DP Erkan Mumcu tarafından Ak partiye Utah bazlı talimat ve gizli anlaşmalarla teslim edilmiştir .( Bu yazıyı unutmayın 2 sene sonra gene birileri mal bulmuş gibi bunu bas bas bağırır. ) Bu oranı düştüğümüzde ortaya çıkan sonuç ile RTE nin ABD dönüşü gazetecilere dediği ve ertesi gün manşet olan '' Oy oranımız %26 lara düştü :..'' sözü ne garip bir tesadüftür ki örtüşmektedir.
Peki buna karşılık Erkan Mumcu ne oldu ? Tarih mi ? hayır bekleyelim görelim en geç iki sene içerisinde ne olacak o zaman bakarız....
AKP seçim meydanlarında ne dedide halk beğendi ?
Re: Seçimin Düşündürdükleri
Ak parti seçim meydanında ne dedi ?
Çoğunuz seyretmişsinizdir yada bizzat katılmışsınızdır konuşmaları bir şekilde takip etmişsinizdir. Peki dikkat ettiniz mi Ak parti lideri RTE aslında demedikleriyle kazandı seçimi...
Hiç bir şekilde askeri ve terör konularına girmedi. MHP ile çok gereksiz bir polemiğe girdi oda Aptullah Öcalan denen terörist başından dolayı ondada yalanla dolanla kıvırdı. Mecliste olan refah yol a ve gül e hiç değinmedi senki onlar farklı dediler gereksiz bir polemikti ama demesi gerekenleri demedi...
Hiç bir şekilde barzani den bahsetmedi. Barzani konusunu onunla ilşkilerini elektrik satışını mersin serbest bölgedeki şirketlerini kendisine yakın şirketlerin kuzey ırak ı inşa ettiğini hiç söylemedi.
Talabani den hiç ama hiç bahsetmedi onunla yaptığı ittifakı ABD nin de araya girerek belirli bir meblağ karşılığı sınır ötesi yapılmayacağını hiç anlatmadı...
Tüyü bitmemiş bebeklerin hakkını yedirmem diye bas bas bağırırken zenginlerin çok daha zengin olduğunu en büyük vurgunların kendi eliyle yapıldığını bir süre dolar nilyarderi çıkardığını bu arada orta direğide fakirleştirdiğini söylemedi. İhale yasaklısı şirketlere paravan şirket kurulana kadar ihalenin bekletildiğinide söylemedi.
Borsa borsa derken bizim borsanın aslında derinliğinin olmadığını gerçekte 3000 kişinin olduğunu bu üç bin kişinin 1568 inin yabancı olduğunu ve borsa sayesinde bunları zengin ettiğini söylemedi borsayı istikrar olarak gösterdi aslında bizim borsa vurgunun boyutunu gösterdiğini bir söyleseydi.
Döviz kurunu düşük tutarak aslında yabancı sermayeye peşkeş çekildiğimizi YTL nin gereğinden fazla değer kazandığını bu yüzden bir çok firmanın battığını doları düşük tutmak için yülsek faizle hazine bonosu satttığını bu faizin dünyada olmadığı için daima bir sıcak para olduğunu ama bu paranın eninde sonunda çıkacağını ve çıkarkende çok tahribat yapacağını söylemedi. Tahribatın azaltılmasıiçin elde avuçta ne varsa peşkeş usulü satıldığınıda söylemedi.
Ülkenin ulu önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ten sonra ki en yüksek büyüme hızına sahip olduğunu ( %7,3) söyledi de bunun temelinde o zamanlar yoklukla yapılan tüm değelerin haraç mezat satılarak sağlandığını nedense söylemedi. Aslında elimizde bir şey kalmadığı zaman ne yapacaklarını bilmediklerini AMAÇ a ulaşmak için şimdilik para pompalandığını ama sonra ne olacağını bilmediğini söylemedi.
Yani özetle hiç bir şey söylemedi pembe palavradan bir tablo çizdi tam okuluna yaraşır tablo imamın dediğini yap yaptığını yapma ee hatiplikte var gayet iyi kandırdı hatta belki kendisi bile kandı...
Bağımsız medya ne yaptı ?
Re: Seçimin Düşündürdükleri
Bu maçta da şansızlık peşimizi bırakmadı. Artık önümüzdeki maçlara bakacağız. Kümede kalacağımıza inanıyoruz.
Re: Seçimin Düşündürdükleri
Halk nasıl kazanılır, seçim nasıl kazanılır, işte yanıtı...
Şanlıurfa'nın Siverek İlçesi'nde Güzel çiftinin, seçim gecesi dünyaya gelen ve "Tayyip Erdoğan" adını verdikleri bebeklerine, adaşı Başbakan'dan hediye geldi. Başbakan Erdoğan, bebeğin babası 31 yaşındaki Eshat Güzel'i telefonla aradı, ardından AKP’li Şanlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba'ya, "Tayyip" bebeğe çeşitli hediyeler gönderilmesi talimatını verdi.
Dicle Mahallesi'nde oturan ve umumi tuvalette çalışan 3 çocuk sahibi Eshat Güzel'in eşi Saibe Güzel, 22 Temmuz gecesi bir erkek bebek dünyaya getirdi. Baba Eshat Güzel oğlunun adını, 22 Temmuz seçimlerini farklı kazanan AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan esinlenerek "Tayip Erdoğan" koydu.
Güzel çiftinin çocuklarına Tayyip Erdoğan adını verdiği haberlerinin bazı yayın organlarında yayınlanmasının ardından, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün gece Eshat Güzel'i telefonla aradığı belirtildi. Bekçilik yaptığı tuvalette iken cep telefonunun çaldığını ve arayan kişinin Başbakan Erdoğan'ı kendisine bağladığını söyleyen Eshat Güzel şunları anlattı:
"Başbakan beni arayınca çok şaşırdım. Çünkü ben tuvalet bekçiliği yapan biriyim, arayan kişi ise Başbakan. Sayın Başbakanımız yeni doğan çocuğum için 'Allah, analı babalı büyütsün. Kısmeti bahtı açık olsun' dedi. Daha sonra bana nasıl geçindiğimi, ayda kaç para kazandığımı sordu. Bir süre konuştuk ve eşime selam göndererek telefonu kapattı. Ben de kendisine teşekkür ettim. Başbakan'ımızın ardından beni Şanlıurfa Belediye Bakanı aradı. Başbakanımızın çocuklarım için gönderdiği hediyeleri almam için beni makamına davet etti."
Şanlıurfa Belediye Başkanı Fakıbaba'yı makamında ziyaret eden Güzel, "Başbakanımızı çok seviyorum. Fakir fukaraya çok iyi bakıyor" diye konuştu. Güzel, bebeğin nüfus cüzdanını gazetecilere göstererek, Başbakan'ın kendisini aramasının hala şokunu yaşadığını ve oğlunun da tıpkı Başbakan Erdoğan gibi devlet adamı olmasını istediğini kaydetti.
Belediye Başkanı Fakıbaba ise, Başbakan Erdoğan'ın gönderdiği bebek elbisesi ve bazı bebek eşyaları ile Cumhuriyet Altını’nı Güzel’e vererek, çocuğu için uzun ömür diledi. Fakıbaba, ayrıca babanın düzenli bir gelire sahip olması için, kendisine iş bulması konusunda yardımcı olma sözü verdi.
http://www.milliyet.com.tr/2007/07/28/son/sonsiy04.asp
İşte seçim nasıl kazanılır sorusunun yanıtı bu... Halka yakın olmak... Başbakan'ın bu telefonunu suya düşen bir taşın yarattığı halka olarak düşünün... O kişinin çevresinde gittikçe genişleyecek bir halka... Fazla söze gerek yok.
Re: Seçimin Düşündürdükleri
Bağımsız medya ne yaptı ?
Aslında bu seçimlerde en etkin rollerden birisine soyundu . O kadar bağımsızdı ki neredeyse bazı gazeteler bir partinin amblemi ile çıkacaktı. Hükümette iyi çalıştı bu konuda. Küt diye vergi borcundan yakaladı bir grubu sıkıştırdı aba altından filan değil alenen sopayı gösterdi rüzgarı yanına aldı vergi anlaşması yapıverdi. Başka bir grupta hop TMSF nin kucağında buldu kendisini . Bağımsız basının bağımsız olacağı tüm kaleler hülümetçe ele geçirilince ellerinde sadece basın kaldı bunuda hafif bağımlı yapsak ne olur ki dediler ve dediklerini yaptılar.
TV ve gazetelere bakıp ne kadar iyi olduğumuzu anlamanın mutluluğunu yaşadım. Ben farklı bir Türkiyede yaşıyordum demekki. İşler durmuş terör artmış mağazalar kapanmış kredi kart ödeyememe oranı yüzde 23 ile rekor kırmış eğitim sınıfta kalmış aş ve iş yok olmuş tarım hak ile yeksan olmuş gibi geliyordu bana meğerse bunlar başka bir ülkede olmuş. Güzide ülkem dert üstü murat üstü bir durumda devam ediyormuş. Milli gelir bir günde talimatla 4300 dolardan 5250 dolara çıkmış ama olsun çıktı ya ne farkeder en az 5 milyon asgari ücretlinin 3 milyon çok düşük maaş alan memurun sürünen 5 milyon tarım işçisinin ve 2,5 milyon işsize rağmen kişi başına 5250 dolar milli gelir demek mucizeden öte bir şey demekti ama olsunvarsındı pembe bakmak iyi bir durum olunca ne gamdı medya için.
Enflasyon düşüyordu hemde nasıl düşüyordu akla zarar medya da bunu öve öve bitiremiyordu. Ama DİE nün enflasyon hesap sepetine bakınca durum anlaşılıyordu. Gıda Kira Ulaşım Akaryakıt ın enflasyona oran değeri düşürülüyor ilginç kalemler geliyordu hemde kıstası olmayan . Örneğin cep telefonu giriyordu kafadan iyide hangisi ne süreliğine yanıtı yoktu o yüzden bu kalem hep eksi veriyordu. Bu yazıyı yazarken bir bakayım sepete dedim . Teknik kalemlerde bir kovuk çınlayıcı var Takıldım kaldım Neki bu kovuk Çınlayıcı diye. Enflasyon hesap sepetinde olduğuna göre halkın çok kullandığı akın akın aldığı bir üründe ama ben bilmiyordum . Hayal mayal aklımda bir obje oluşuyordu ama olamazdı. Mümtaz hükümet kurşunsuz benzini listeden atıp kovuk çınlayıcıyı almıştı listeye . Sonunda halkımızın çok kullandığı bu ürünü buldum . Askeri sivil gemilerde kullanılan radar ların bir teknik parçasıydı Türkiyede yoktu ithaldi oda geminin içindeki radardaydı... Demekki halkımız evinde işinde radar kullanıyor diye düşünmekten kendimi alamadım. Benzin yerine iyiydi yani...Birde ayıp olmasın kontak lens girmiş listelere.. Gıda da minare gölgesi davul tozu olmasına karşın pırasa havuç domates marul yoktu. Demekki halk bu ne olduğunu bilmediğim maddeleri kullanıyordu. EE enflasyonda yok gibiydi siz bakmayın eğitimin yüzde 35 arttığına benzine zırt pırt zam geldiğine kiraların akılalmaz arttığına enflasyon düşüyordu TV ve yazılı basın böyle söylüyordu.
Hükümetin ne kadar yararlı ve gerekli işler yaptığını nasıl başarılı olduğunu anlata anlata bitiremedi bu basın ve eklediler istikrar için bunlar şart. RTE yi kızdıracak sorular külli yasaktı örneğin gevur izmir ne demek diye sorulamazdı. Ananı al da git asla küfür değildi literatürde böyle bir küfür varmıydı?
Hükümetin yaptığı hatalar asla gündeme getirilmedi yazılmadı ama uyduruk bir yol açılışı manşetlere taşındı 4,5 senede nerede bir yatırım nerede şantiye diye sorulmadı ama haraç mezat satılan fabrikalar yollar limanlara alkış tutuldu.
Ab ye teslim olunutrken bile haklı gösterilmeye çalışılan bir hükümet olunca halkında kafası iyice karıştı. E üstüne üstlük dinde vardı daha ne .. Bu hükümet sayesinde din elden gitmeyecekti tam giderken bu hükümet kuyruğundan yakalamış ve merkeze oturtmuştu.
Ee enflasyon yok milli gelir arttı din emin ellerde Ab neredeyse diz çöktü var mı bundan iyi parti istikrara devam dendi işte bu oldu....
Din ve Ak parti.
Re: Seçimin Düşündürdükleri
Din ve AKP
Aslında bu konuyu o kadar çok yazıp irdeledik ki diyecek bir kelam kalmadı aslında ama kısa bir özet yapmak gerekir ki tarihe bir not düşmüş olalım.
1950 seçiminin de en büyük kozuydu bu dini siyasete alet etme ve o zaman ilk iş olarak sanki Allah ın dil sorunu varmış gibi ezan ı arapça okunmasını serbest bırakmak büyük prim yapmıştı. Tabiiki öyle bir takiye yapılmıştı ki Türkçe okunması yasaklanmamış Arapça okunmasına da izin verilmişti. Böylece daha neredeyse çok partili demokrasimizin başında irtica bir şekilde TC siyasetine çıkmamak üzere girmişti.
Ak partide milli görüş çizgisinden hareketle yola çıkmış din elden gidiyor dini yaşayamıyoruz yaygarasına ve dini özgürlük söylemine sığınmıştı. Din elden gidiyorsa sizler nasıl kurtarılmış bir avuç azınlık kaldınız diye asla sorulmadığından her yanlışa ''allah'' yaftasını yapıştırdınız mı akan sular duruyordu. Yakın siyasi tarihimizi iyi bilenler bilir İzmir in işgali üzerine ciddi bir direniş ayaklanma oluşmaya başlamış ancak bu padişahça ''yunan askerini peygamber askeri ilan edilmesi ve hilafet için orada oldukları fetvası ''üzerine biraz durulmuş ancak kurtuluş savaşında dahi bu büyük ihanet sözcüklerini kırmak kolay olmamıştı. Temiz ve saf Türk halkı işgal kuvvetlerine tecavüzcülere padişah istedi din buyruğu diye boyun eğmiş kabullenmişti ne ilginçtir ki seksen küsür sene sonra bir TC başbakanı Irak ı işgal eden kızlara kadınlara tecavüz eden katliam yapan ABD başta olmak üzere işgal askerlerini koruması için tarıya yakaracaktı. Böylece seksen küsür yılda her türlü abukluğa din ve Allah dedimniz mi mübah olur kavramının değişmediği insanlarımızın din dendiği an sorgulamadığı gerçeği bir kez daha su yüzüne çıkacaktı.
Aslında asıl amaçları ve çıkarları başka olan Ak parti en güzel ve kolay ama yasadışı yolu seçmiş Cumhuriyet savcılarının derin uykusundan yararlanarak dini anormal kullanmaya başlamıştı hemde tüm din kurallarını hiç sayarak. fakat buna rağmen aşırı uyanık olduklarını kabul etmek gerekir . Tek bir örnekle bakarsak....
İktidara gelene kadar kopan türban kavgası hiç bir çözüm olmamasına rağmen birden bitmişti. Türban sorunuda çözülmemiş iktidar partisince çözümü dahi denenmemişti. Ancak kapalı kapılar altında bu yasağın alıştıra alıştıra otomatik delinmesi kararlaştırılmış türbanlı kızlarrımız her cafe bar ve caddede dolaşmış belediyelerde işlere girmiş İSKİ TEDAŞ gibi ödeme yerlerinde çaktırmadan haremlik selamlık başlatılmış ama türban yasağı sözde korunmuştur. Hende anlaşmalı istifa eden Erkan mUmcu nun grubunu desteği varken yani 367 yi rahat rahat geçerken . Neden kanunu değiştirmediler ? Çok zeki olduklarından çünkü yargıtay danıştay ve AİHM si kararlarına karşı böyle bir eylem yapmak Cumhurbaşkanından dönecek ısrar ederlerse anayasa mahkemesine gidecek ve sonuçta yasalaşmayacaktı. Kısa vadede bu gösteri oy da üç beş puan zıplatsada kendilerine kapalı destek veren AB ve ABD nin birden ürkmesine dış ülkelerde rüzgarın bir anda ters dönmesine bunun ekonomi başta olmak üzere tüm desteğin sonu olacağını bu suni artışında ekonomik çöküşle birlikte tersine döneceğini gördüklerinden asla gündeme getirmediler. Bir şekilde gündeme getirilmeden çözülmesi için çaba harcamaktalar Gül ün kızının yasa dışı gösterisi bundandır.
Malumunuz Türkler islamı 1032 yılından sonra kabul etmeye başlamıştır yani yaklaşık dörtyüz yıl sonra ancak kabul etme davranışların tam değişmesini sağlamamış bir sentez oluşarak islam öncesi Türklerin gelenekleri ile yoğrularak bir şekil almıştır. Geçen zamanla eski alışkanlıklar garip bir şekilde dinin parçası olmuş aslında islam dininde olmayan ama eski Türklerde olan alışkanlıklar islam uygulaması olmuştur. Bundan dolayıdır ki >Türkiyede ki bir çok uygulama diğer islam ülkeleri ile uyuşmamakta ters düşsede devam edilmektedir. bunuda iktidar partisi kaşıyıp durmaktadır.
Din üzerinden siyaset yapmak halkın din duygularıyla oynamak yasaktır kapatma nedenidir. Din siyasi partilerin dışında üzerinde kalpte bir yer işgal etmektedir. Toplumsal olaylarla partinin yaşamı sona ermekte ama din asla sona ermemektedir. Bundan dolayıdır ki din asla bir partinin tekeline verilemez bu konuda konuşma yapılamaz. Ama güzel yurdumda ne gam. Hakarete varacak şekilde din sömürüsü yapmak serbesttir. Dindar cumhurbaşkanı nedemek soran bir tek Cumhuriyet savcısının çıkmaması buna en güzel örnektir.
Bu bölümü çok hassas olduğundan güzel bir anektodla bitirmek istiyorum. DP nin dini aşırı kullanarak iktidarda kaldığı oy topladığı gerçeği açıkça ortaya çıkınca bir kısım CHP ileri geleni ile medya İsmet İNÖNÜ ye gitmişlerdir. ' Paşam biliyoruz dini asla siyasete sokmak istemiyorsunuz ama en azından sizde bir söyleminizde içinde Allah geçen bir cümle kurun...'' İsmet paşa bakmış bakmış tarihe geçecek yanıtı yapıştırmıştır .... ''ALLAH BELANIZI VERSİN....''
O gün bugün dini kullanarak gereksiz yerlere gelenler önce büyümüş sonra yok olup gitmiştir.... Bunlarında gideceği gibi....
CHP ne yaptı ...
Re: Seçimin Düşündürdükleri
Ben biraz daha farklı açıdan bakacağım bu konuya.
Bir yazılımcı olarak genelde, mantık hatalarını hayatın içinde de ararım ve bu seçimde de çok ciddi bir mantık hatası var. Aslında 2002 dede aynı hata vardı. Kimbilir belkide hep vardı.
Durum şu,
Bizlere sonuçlar il bazında toplam olarak veriliyor. Oysa bizler vatandaş olarak sadece sandıkların sayım sonucunu kontrol edebiliriz. Sandıkda gördüğüm rakamı, bütün türkiyedeki sandıklardaki rakamla karşılaştırırım sonra toplamı alırım ve bu toplam resmi toplamla aynı ise tamam derim. Ama sandık sonuçları yayınlanmıyor, ne YSK tarafından ne Partiler nede Medya tarafından.
Bu sonuçların yayınlanmaması aklıma bir çok soru işaretleri getiriyor.
Belki bütün partiler rol yapıyorlar, sonuçlar önceden belli ve bizde bu oyundan habersiz, aramızda sert tartışmalar yapıyoruz, sonra oyumuzu gidip birine veriyoruz. Sonuçlar açıklanınca da, anketlere bakıp vay be sonucu ne güzel tutturdu diyoruz. Bu konu çok önemsiz gibi, YSK idari bir karardır o yüzden yayınlamıyoruz diyor. Madem öyle bir karar var ise, bizim sandıkların sayımında bulunmamıza ne gerek varki. Zaten sonucunu kontrol edemiyoruzki.
Sevgili hukukçu arkadaşlar durum gerçekten ciddi ve bu sonuçlar açıklanmaz ise ben paronayak olacağım, kimbilir belkide oldum:)
Ben ve 5-6 arkadaş bu konuyu 1 haftadır gündemde tutmaya çalışıyoruz, şimdiye kadar konuyla ilgili olarak sadece 2 gazeteci (Vedat Yenerer ve Yurtsan Atakan) yazı yazdı. http://anayasa.blogspot.com/ adresinde konuyu daha detaylı yazdım. Sizlerden, neler yapabiliriz konusunda
destek bekliyorum.
Re: Seçimin Düşündürdükleri
"Psikolojik harekat; insanların duygu ve düşüncelerini etkileyerek onların kararlarını ya kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmektir ya da doğru bildikleri konular hakkında beyinlerinde şüphelerin doğmasına sebep olmaktır. Bu harekâtın safhaları ise önce konuyu önemsizleştirme, sonra kişileri konulara karşı duyarsızlaştırma daha sonra da tepkisizleştirmedir. Dördüncü ve son safhası ise teslim alma safhasıdır."
Yukarıdaki paragraf bir başka konu için Emekli Tümgeneral ALAETTİN PARMAKSIZ tarafından yazılmıştır. Fakat verdiği teknik bilgi bizim açımızdan çok önemli gözüküyor. Konuyu Önemsizleştirme safhası o kadar güzel işliyorki. Bu kadar net bir mantık/kural hatası neden hiç bir medyanın yada partinin gündeminde değil. Fakat, sandık sonuçları açıklanmadığı sürece, benim için soru işareti hep kalacaktır. Ama, tepkiler az olunca belki bizlerde unutmaya başlayacağız. 5 yıl sonraki seçimde tekrar gündemimize gelir. Kimbilir..
Re: Seçimin Düşündürdükleri
CHP ne yaptı ?
Aslında bu soru yanlış CHP hiç bir şey yapmadı o gerçek AK partinin ekmeğine yağ sürmeye devam etti.
27 Mart 1994 te Türkiye yerel seçimlere girdi. Bu seçimlerde DYP nin adayı Bedrettin dalanı yemek için ANAP ilhan kesiciyi SHP de Zülfü Livaneliyi aday sürmüştü. Refah partinin adayı ise İstanbul il başkanı Recep Tayyip Erdoğan dı. Bu kişi 1989 Beyoğlu belediye başkanlığını kıl payı kaçırmış, 1991 seçimlerinde Milletvekili seçilmiş ancak tercihli oy nedeniyle milletvekilliği iptal edilmiş Erbakan ın gözdelerinden ve yıldızını parlatmaya çalıştığı dış destekli bir kişiydi. Yani enteresan bir şekilde yükselen ama hep son dakika da bir duvara toslayan bir kişi... DYP ANAP a neredeyse yalvardı aman etmeyin canım etmeyin biz de sizi başka yerde destekleriz oy bölünürse aradan başkası çıkar zaten anketlerde ilk üç aday arasında sadece 1,8 puanlık fark var... ANAP tarihe geçecek cilvelerinden birisini yaptı ve seçime bu şekilde girildi. Umulmayan ( Nedense hep umuşmayan ) olmuş RP adayı RTE %25,19 oyla ipi göğüslemişti. İlk DYP ANAP kavgası da burada patlak verdi ama neye yarardı ANAP lı İlhan Kesici %22,14 DYP li Bedrettin DLAN %15,46 oy almıştı. SHP nin adayı ise yani Zülfü Livaneli %20,30 oy almıştı. En büyük belediyeyi RP li Milli görüşçü RTE kapmış diğerlerine ise hala süre gelen kavga düşmüştü. ANAP durduk yere RTE yi belediye başkanı yapmış ve RTE yi siyasete sokmuştu. Hakkında kısa sürede 18 dosyadan devlet güvenlik mahkemesinde dava açıldı. Bazıları inanılmaz ciddi maddi boyutu bilinemeyen büyük vurgun yolsuzluk dosyalarıydı Çete halinde Akbil kalpazanlığı başlıbaşına tirilyonlar ediyordu. Bu arada davet üzerine gittiği SİİRT te 12 Aralık 1997 günü Ziya Gökalp in 1912 yılında balkan savaşı için yazdığı Asker duası şiirinin değiştirilmiş bir versiyonunu ve ordumuzu yücelten dizeleri atlayarak sadece değiştirilmiş bir dörtlüğü okuması üzerine Diyarbakır devlet güvenlik mahkemesince hakkında TCK 312/2 den '' Halkı din ve ırk farkı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik etmek''dava açıldı ve 4 ay hapse mahkum oldu. Kendisi hapisteyken ve hapse girmeden önce başlayan bir süreçte Başkanlığını nazlı ılıcak ile korkut özal ın çektiği yeni parti kurmaya sıcak baktı ve telkinlere uydu. Aslında kader onu bir kez daha duvara tostlatmıştı. Her ne kadar AK partinin genel başkanı olsada Türkiyenin umulmadık seçim sürecine girmesi siyasi yasağına denk geliyordu ve Türkiye 3 Kasım 2002 seçimine giderken parlementoya giremeyeceği lesin bir parti genel başkanı olmanın ezikliğini yaşıyordu. TC siyasi tarihinden RTE tam çıkacakken CHP gövdesini siper ediverdi ve Tayyip Erdoğan ummadık bir şekilde tekrar kendisini siyasette buldu. İşte hikaye tam burada başlamaktadır aslında CHP nin ne yapıp ne yapmadığını anlamak için oralardan buralara gelmemiz gerekmektedir...
Re: Seçimin Düşündürdükleri
AK parti genel başkanı dışarıda kalan bir seçim zaferinden sonra Adalete bağlılığını hukuk ve anayasaya olan büyük düşkümlüğünü daha ilk günden gösteriverdi. Cumhurbaşkanı sayın Ahmet Necdet SEZER e çıkarak '' Başbakan ın parlemento dışından atanmasını istediklerini '' söylediler. Muhtemelen ciddi ilk şokunu geçiren SEZER bunu doğal olarak reddedince o günden itibaren bitmeyecek bir savaş aralarında başlamış oldu.
AK parti hükümet kurmuştu ama RTE dışarda kalmıştı. Aslında ülkede bir görünen bir görünmeyen iki başbakan dönemi yaşanmaktaydı. Seçim sonuçlarıda aslında gene inanılmazdı. OY vermeyenler suçlandı her zamanki gibi aydınlarca ve solcularımızca hiç AK parti bu kadar oyu ( On milyon küsür ) nasıl aldı diye araştırma yapmadılar ki hala yapmadıkları bu seçimden yapmayada niyetleri olmadığı genel tavırlarından açıkça belli oluyordu. Tam bu günlerde CHP nin eline müthiş bir koz geçmişti. Seçime gidilecek kadar büyük bir koz aslında yada kendi önlerini açacak iktidar olacak kadar büyük bir koz. Ak parti kıvrım kıvrım kıvranıyor ipinden kopmuş flama gibi dalgalanıyordu. O kadar ki kesin gözüyle baktıkları teskerede bile duvara toslamışlardı. Saadet partiside boş durmuyor bu kargaşadan nemalanmaya Ak partiyi başlamadan bitirmeye çalışıyordu. Kanunlarla ara seçim yapılma şartları son derece açıktı bir millet vekili için yapılamazdı bu da bir çok AK partilinin istifa etmesi demektiki buna da kimse yanaşmıyordu. Biliniyorduki bu sefer istifa edenlerin çoğunun yerine CHP adayları gelecek parlemento yapısı değişecekti. Ama ne olduysa o ara oldu CHP genel başkanı Deniz Baykal birden tavır değiştirdi. Bunu çok daha önce yazdığımız için vede en son Zülfü Livaneli kaleme çok sonra aldığı için fazla dillendirmeye gerek yok ama özetle RTE ile iki kere bir araya geldiği kapalı kapılar ardında pazarlıkların edildiği ve bu pazarlıkların en büyüğünün Deniz Baykal ın 2007 de Cumhurbaşkanı olması yönünde olduğu kulaktan kulağa konuşuldu. Deniz baykal bir anda Cumhuriyet adına demokrasi adına RTE nin parlementoda olmasını istemişti. ( Siz şimdi bakmayın girsin de iki ay dayansın dedi dendiğine eğer Ak partiyi gerçekten bitirmek isteseydi kanunun gereğini yapardı muhtemel Recai Kutan 50-60 milletvekilini Ak partiden koparır muhteşem üçlü kavgaya tutuşur CHP istediğini yapardı. ) Sonra Aynı Cumhuriyet ve Demokrasi istemiyle halkın oylarıyla seçilmiş mazbatasını almış Fadıl Akgündüz ün Siirt milletvekilliği düşürülmüş ( Sanki RTE nin hiç süren davası yokmuş gibi demokrasi ve cumhuriyet sessizliğe gömülmüş) gene Ak parti demokrasi ve Cumhuriyet aşkı ile Siirt ilk sıra adayı Merve Gül ün adaylıktan çekilmiş ve yerine RTE gelerek tek kişilik cumhuriyet ve demokrasi seçimi yapılarak demokrasimiz taçlandırılmıştı. Zaten o gün bugündür RTE kendisini her daim demokrasi ve Cumhuriyetle el tutmakta kendi bünyesinde bu kavramların var olduğuna inanmaktadır. Son zamanlarda bunun yanına bir de hukuk eklenerek RTE nin bünyesinde demokrasi cumhuriyet ve hukuk bir arada mutlu huzurlu yaşanması sağlanmıştır. Böylece RTE hiç ummadığı sona yaklaştığı bir anda siyasi rakibi ve tam tersi olduğu savunulan Deniz Baykal tarafından çok güçlendirilerek Türk siyasi hayatına hediye edilmiştir. Yaklaşık bir sene sonra Deniz Baykal hata yaptığını anlamış ama atı alan üsküdarı geçmiştir. Kaldıki üsküdar da ev fiyatlarınıda yükselterek geçmiştir.
Buraya kadar CHP nin ilgisiz bir parti üzerinde olan etkisini bir siyasi yıldızın nasıl yaratıldığı üzerindeki rolünü anlatmaya çalıştım bundan dolayıdır ki bir türlü sıra seçim çalışmalarında vede genelde CHP nin ne yaptığını ne yapmadığını anlatmaya bir türlü gelemedi . Ama artık bu kadar özetten sonra bu hususuda kısaca ele alalım.
Re: Seçimin Düşündürdükleri
Haraç mezat ülkeyi satmak , ABD yi okşamak, AB yi okşamak ; Barzani ile talabani isimli çadır bedevilerine hoş görünmek yolsuzluk yapmak ortalığı karıştırıp sonra mazlumu oynamaktan başka hiç bir programı olmayan Ak partinin bu olmayan programı diğer partilerden daha beğenildiyse varın siz düşünün CHP nin sunduğu programı daha doğrusu maalesef sunamadığı. Açık ve net bu seçimde kavga yok birlik var diye yola çıkıp gene birbirlerine düşen ekibede helal olsun demekten başka elimizden bir şey gelmiyor. CHP yapması gerekenleri yapmayıp yapmaması gereken ne varsa yaparak genede büyük bir başarı toplamıştır bence. Sayın Baykal defaaten uyarıldığı halde bunlardan vaz geçmemiş kelimenin tam anlamıyla seçmeni ürkütmüştür. Hatta hatalar hala anlaşılamamış AK partinin bugünden başladığı yerel seçim çalışmalarını seyre durmuşlardır. Türk siyasi tarihinde göstergeler bu kadar açıkken bile. Bu güne kader genel seçimleri alan parti müteakip yerel seçimde oylarını hep arttırmıştır. Halkımız iktidar partisini tercih ederek hizmet alacağını yoksa alamayacağını düşündüğünden bu böyle olmaktadır. Daha resmen yeni başbakan olmadan yerel seçim startını hedefli veren Ak partiye karşı diğer partiler gene sessiz ve çaresiz bir tablo çizmekteler. CHP nin kalesi olan Ankara Çankaya İzmir İstanbul kadıköy gibi yerler bu yerel seçimde giderse hiç şaşmam...
Bir kere Ak parti şunu çok iyi çözdü acı ama ciddi bir gerçek. Türk halkının büyük bir çoğunluğu maalesef birey olamadı reaya gibi düşünmekten hoşlanan daha doğrusu adına karar verilmesinden hoşlanıyor nede olsa altıyüzyıl süren bir uygulama dolayısı ile Türk halkı otoriteden genelde hoşlanıyor. Otoriteyie karşı tavrını kesinlikle zarar gelmeyecekse tam zıt görüşe oy yağdırarak destekleyerek sergiliyor genelde ''ne olacak bakalım?'' diye otoriteye en ters düşeni sözde en mağdur olanı seçiyor İşte Ak parti bunu çok ama çok iyi çözdü. Hem otorite olarak hem devlet tarafından dayak yemiş mağduru oynayarak çıktı halkımın karşısına Halkım da doğal olarak yahu iktidar sensin sen nasıl dayak yersin demedi demek istemedi işin daha acısı halkımıza bunu anlatacak bir siyasi parti de yoktu.
Oysa herşey gün gibi ortadaydı. Halkımız Ameliyatla cinsiyet değiştiren ama ses telleri aynı kalan kendi kadın sesi erkek olan Bülen Ersoy u diva yapmış en güzel kadın sesli sanatçımız diye bir erkek sesini seçme başarısını göstermişti. Neden ? Çünkü 12 Eylül ün ilginç olsa da mağdurlarından birisiydi Bülent Ersoy kendisi kadın olacam diye bağırdıkça Kenan paşa işi gücü bırakıp yok sen erkek olacaksın diye tutturmuş bu uğurda Ankara sokaklarında sürükletmiş bin bir türlü zul yapmıştı Bülent Ersoy a Ama neticede azimli Bülent hem mağdur hem kadın hem mağrur olarak dönmüştü İngiltereden . Eziyet gördü diye mağdur bu günlerde önüne gelene fırça atıyor diye bir garip otorite olunca erkek sesiyle diva oluverdi ( Malumunuz diva aslında kadın tanrıça demek . Ama müzikte çok büyük kadın şarkıcılara verilen isim olarak kaldı primadonna gibi..)
Aynı halkımız Demirel e Ecevit e yasak getiren anayasayıda Kenan paşa ortalarda dolaştı diye hop onaylayıverdi sonra mazlum demirel dolaşınca hop onada onay verdi... Aslında ders çok açıktı ama CHP anlamadı.
Aslında açık olan ama kafa karıştırma ustalığı sayesince herkesi omu bumu dedirten Ak parti hiç bir siyasi ve etik teamüle uymadan dediğim dedik diye Cumhurbaşkanı seçtirmeye kalktı. Asıl hasarı demokrasiye Cumhuriyete ve hukuk devletine verdi yani bu kargaşanın asıl mağdurları bu üçlüydü ama bir kıvırış mağdur ortalığı geren ülkeyi birbirine katan Ak parti oluverdi. Peşinden Anayasa gereği erken seçim gündeme gelince Ak parti bu seçimi sanki kendi istemiş gibi yaptı ve kendisinin seçime gittiğini diğer partilerin kaçtığını söyleme cüretinde bile bulundu Ama karşısında gene bir CHP yoktu...
CHP halka inip Ak partinin ülkenin hukuk düzenini bozduğunu anayasa ve kanunları alenen çiğnediğini seçimin anayasa emri olduğunu ak parti istemesede seçim olacağını anlatması gerekirdi halka halkımızın anlayacağı bir dilde ama yapmadılar. Ak partinin kuyruğunda savrulup surdular. İyi bir hatip olan Erdoğan bunlara bir taş attı üç miting bunlar onla uğraştı kazanım olsa bari halk bunları hırçın programsız olarak algıladı.
70 yaşına gelmiş önünde İnönü Ecevit Demirel gibi üç duayeni olan Baykal halka inemedi . Doğru söylediklerini bile kısa çarpıcı cümlelerle halka anlatıp bir vizyon bir program koyamadı.
Siyasi partiler yasasını ve seçim yasasını alenen çiğneyen hiç bir kanunu tanımayan Ak partiyi ne halka halk diliyle ne ilgili kurumlara yasal dille anlatamadı. Bizim bile duyduğumuz dillendirdiğimiz olayları ve tehtitleri neden taşımadı acaba ? Sana umut bağlamış sana kale olmuş İzmir e teşekkür etmek için bile olsa gitmez mi insan ? Sırf İzmir e uğramamak seçimde CHP ye yüzde beş puan kaybettirdi izmirde. Kırdı İzmir halkını Ak parti bugünden yerel seçim için ev ev dolaşırken CHP genen sadece kendi içinde kulis yaparak halkından uzak çalışma yapıp halkın oyuna talip oluyor. Halktan kopuk halk partisi mi olur ?
Halka en basit birşekilde asıl kargaşayı yaratanın asıl gerilim yapıp ülke birliğini zorlayanın Ak parti olduğunu bile anlatamadı. Halkımız çok sığ olan borsayı istikrar sanmaya devam ettirildi. Aslında 3 bin küsür kişi olduğu ve bunların yarıdan fazlasının yabancı olduğu bile anlatılamadı. Dolar düşük dursun diye olmayan parayla faiz ödendiğini buna rağmen aslında başarılı olunamadığını ABD nin doları düşük tutmasına rağmen gereğinden fazla YTL olduğundan doların çok değersiz kaldığını anlatamadı. Belirli bir kesimin rant ve başka şeyler sayesinde aşırı zenginleşirken gerçek vatandaşın çok fakirleştiğini kredi kart sorununun yüzde ikiden yüzde yirmidört lere çıktığını bununulusal intihar demek olduğunu anlatamadı.
En acısı Laikliğin dinsizlik demek olmadığını asıl din din diyenlerin din bezirganı soyguncular olduğunu tüyü bitmemiş yetim hakkını bir avuç din tacirini yediğini bu sayede evler gemicikler orman arazisinde villalar kişiye özel aflar çıktığını belgeleriyle anlatamadı. Tüm partilerin dine saygılı olmak zorunda olduğunu ama parti programında ve propogandasında dini kullanmanın suç olduğunu bundan dolayı Ak partinin hem siyasi partiler yasasına hem seçim kanununa hemde Anayasa ya karşı suç işlediğini daha da ötesinde yalan söylediğini anlatamadı. Al partiyi destekleyenlerin nedense uzun yıllar Türkiye düşmanı olan Rum kesimi Yunanistan Talabani Barzani gibi kişiler olduğunu bunun bile Ak partinin kime hizmet ettiğinin anlaşılmasına yeteceğini anlatamadı.
Türk demekten utanır hale geldiğimizi Atatürk ün değerinin düşürülmeye çalışıldığını üniter devlet yapısının sarsıldığını ülkenin müstemleke gibi olduğunu bu sayede para girdisi olduğunu anlatamadığı gibi ciddi bir programda koyamadı. AÇIK ve NET HALKA İNEMEDİ .
İnsan onurunun çok önemli olduğunu insanları fakirleştirip sonra sadaka dağıtmanın dinen günah fiilen suç olduğunu anlatamadı. Tokinin devlet olduğunu onlarla yada onlarsız bu işlemin süreceğini kandırdıklarını anlatamadı 89 yılına kadar yaptığı en ciddi işin 16 sene futbol oynamak olan oda en iyi takım olarak kasımpaşada oynayan birisinin aile servetinin bilinmemesinin normal olmadığını anlatamadı. Doğmamış çocukların borçlandırıldığını çıkar için ülkenin elden gittiğini tarıma verecek paranın dışarıdan mal alımına verilerek tarımın ve tarım işçisinin bittiği anlatılamadı.
Hadi diyelim tepede bu ve benzer bir çok hata oldu aşağıda neler oldu ? Temmuz sıcağı demeden arı gibi çalışan ev toplantıları yapıp duran çalışkan çocukları takip eden ve mutlaka bir şekilde ulaşan partiye ulaşmayı çok kolaylaştıran kadın kollarını harika kullanan bir Ak partiye karşı ne yaptılar koca bir hiç . Ne bir ev ziyareti ne bir suç duyurusu nede bir tepki. Sultanbeylide saat dokuzbuçukta bir arı gibi dağılıp evlere toplantıya giden yüzlerce Ak partili kadına karşılık saat onda bir kişinin bile olmadığı bir CHP sonra seçim kazanacaksınız ? Yok ya... başka...
Belediyelerde yükselmek için oy puslasının fotoğrafının istendiği dedikoduları ayyuka çıktığında ne yaptı CHP koca bir hiç ? Daha beteri yaptığım incelemede bir çok sandıkta lütfedip sayıma bile katılmadılar. Temmuz sıcağında ki ne sıcak son seksen senenin en sıcağı denirken kömür dağıtmak ne diye seçim kuruluna tek itirazın olmaması nedir ? Çek dağıtmaya itiraz edilmemesi nedir ? AK partili belediyelerin bizzat bayrak astığı diğerlerinkini indirdiği tespit edilmişken buna itiraz etmemek nedir ? Sırf bu son paragraf seçimin yok sayılması için yeterli kanıttır. Seçime hile fesat karıştıran siyasi parti seçimden men edilir uygar dünyada var mı bir çalışma duyduğunuz ?
Bu konu uzun iki bölüm ikincisi bilmem ne zaman... Belki yarın belki İzmir dönüşü...
Son bir dip not sayın omerhayyam a katılıyorum gerçi ilçe seçim kurullarından sandık sonuçları alınabilir . Ama bunların dökümü çok ama çok önemlidir. Öyle şeyler duyuluyor ki sağ olsun CP MHP ve diğer partiler sayesinde bir çok sandıkta ve özellikle doğuda sadece Ak parti ve bazı bağımsızların olduğu söyleniyor sandık başında... Ve bir görüntü var zarf açılıyor oy veren vatandaş CHP ye evet basmış çizelgede işaretleniyor bir oy AK parti.....