Merhabalar. Paranoid Şizofreni ile ilgili bir hekim kadar ayrıntılı bilgiye ihtiyacım var. Bu konuda bana yardımcı oalbilecekler ve bilgi verebilecek olanlar var mı? Bu bölüme ekleyeceğiniz her türlü bilgi işime yarayacaktır.
Şimdiden teşekkürler
Printable View
Merhabalar. Paranoid Şizofreni ile ilgili bir hekim kadar ayrıntılı bilgiye ihtiyacım var. Bu konuda bana yardımcı oalbilecekler ve bilgi verebilecek olanlar var mı? Bu bölüme ekleyeceğiniz her türlü bilgi işime yarayacaktır.
Şimdiden teşekkürler
Sayın Deniz02,
Teşekkürler çok daha ayrıntılı bilgiye ihtiyacım var. Nedenleri, hastaların davranış örnekleri, hastalar hakkındaki izlenimler, bu hastaların toplum içinde veya yalnız kaldıklarındaki davranışları, daha çok gözlemsel ve anısal olaylarla desteklenen bilgilere ihtiyacım var.
Örneğin sesler duyarlar mı. Nasıl ve ne şekilde ses duyarlar. konuşma esnasındaki ses tonları, baskı altında hissettiklerindeki ses tonları, kalp atış seviyeleri, zeka seviyeleri vb... gerçekten ayrıntıye ihtiyacım var. Genel yada kültürel bir bilgiden ötesi gerekli....
Sevgili ali
yine başladığımız yere geldik. Tıp ileilgili bir konuda bir hekimkadar bilgi sahibi olman için tıp eğitimi görrmelisin. Uzmanlık gerektiren bir konuda da ihtisas yapmalısın.
Biz burada boşuna mı yırtınıyoruz.Hukuk bilgisini burda alamazsınız. Bu bir eğitim sürecidir. Profosyonel yardım alın diye.
Benim sana önereceğim birkaç kitap var. Ama ne değişecek. İhtiyacın olan konularda, hekim özellikle uzman hekimlerden destek al
Abi haklısın ama sorun şu ki uzman hekimler hasta muayenesi yapıyo ve bir tek konuda ayrıntılı bilgi vermek için zamanları yok benim bir kitap yada makale gibi kaynaklar bulmam gerekli. Tıp kitapları da olabilir.Bildiğiniz gibi maalesef hukukun içerisine her türlü meslek rahatlıkla girebilmekte ve belli olaylarda belli konulara hakim olabilmeliyiz ki şu ana kadar bulduğum tüm kaynaklar veya kitaplarda paranoid şizofreni bir bölüm olarak geçiyor ve şizofreniden farkına kısaca değiniliyor.
Bu nedenle önereceğin kitap varsa bunu sabırsızlıkla bekliyorum abi. Araştırmalarımda maalesef istediğim verilere henüz ulaşabilmiş değilim...Dün gece bütün günümü bu konuya ayırdım saat 3:45 de bu iletiyi eklediğimde kaynaklarım yetersizdi, şu anda saatim 8:55 ve bugün hastaneye uğrayacağım... Yine de kitapları merakla bekliyorum abi...
Sayın alisinkay,
Bu bilgileri kitap veya makale hazırlığı için kullanmak istediğinizi tahmin etmeye çalışarak ekledim aynı zamanda vermiş olduğum linkleri ve benzerlerine sizin de ulaşabileceğinizi düşünmüştüm ama yine de ancak ve ancak bu gibi kaynaklardan faydalanabileceğinizi düşündüm. Bu konu da Sayın Ragıp Atay gibi düşünüyorum; belki istediğiniz ölçülerde yardım edebilecek birisi çıkar ama bu gibi hastalıkların tanımını yapabilmek için, hastayı çok yakından izlemek veya birlikte yaşıyor olmak gerekir; bunu da dokturundan veya hemşiresinden ya da davranış biçimi ile ilgili bilhassa hasta yakınından çok sağlıklı bilgiler alınabilinir ki, bana göre de burada biraz zor.
Dikkat ederseniz ikinci linkte doktor kontrolü, ilaç kullanımı ve hastalığın seyri detaylı olarak yazmakta, bence o linkten biraz da olsa faydalanabilirsiniz. Umarım istediğiniz bilgileri elde eder, yazar, bizlere de okuma fırsatı düşer.
Kolay gelsin, saygılar..
Duyduklarımdan bir iki belirti veya itiraflarını diyeyim ancak sizin dediğiniz türden bir şizofren mi bilemem.
Örneğin: Gayet sağlıklı görünürler; zekidirler; yalnızlığı tercih ederler; kimseye zarar vermek istemezler; tehlikeli anları olabileceğini bilirler, bunu onlara itiraf etmekten kaçınmazlar, hatta yalnızlığı tercih nedenlerinden biri de budur. Ses duyduklarını itiraf ederler, o sesler en sevdiklerine, ( veya komşu veya iş arkadaşı veya çevresinden herhangi biri) ama onlar için en sevgiliye zarar vermesini emrederler, işte hastanın en acı çektiği zaman da budur. Eğer, o izlendiğini göz hapsinde olduğunu anlarsa , işte o zaman o izleyen için tehlike başladı demektir, çünkü o gaipten gelen sesler ona emretmeye başlamıştır bile... Şüphecidir.
beni yıllar öncesine taşıdınız.
benim aynı teşhisi taşıyan bir dostum vardı..
55 yaşlarında bay..
yani tıp dili ile o hastalığa muzdaripti..
beni çok sever kollar ve bana çok güvenirdi..
çok zeki,
yalnız,
uysal,
çalışkan biri idi..
sonraları şunu da farkettim:önsezileri yada altıncı hisleri çok çok kuvvetli idi.
bu hastalık bazı dönemlerde atağa geçiyor..
akşam giderken çok normal..
sabah hasta olmuş..
seslerden bahseder.
bir düşmanı vardı ve onunla devamlı mücadelede idi..
bazan kendisinin öldürüleceğinden korkar ve silahını beline alır..
bazan güya düşmanı ölmüş ve bu ölümü düşmanı tezgahlamış,aslında düşmanı yaşıyor ve dostum düşmanının
yaşadığını biliyor..
kendisini çok severdim..ben de onu kollardım..
bazan eve telefon eder,düşmanından yakınır..
bazan iş yerinde;sabaha kadar üst kattan düşmanının seslerini
dinlettiklerini ve kendisinin üst kata çıkıp baltığını,
aslında üst katta teyp den ses verdiklerini,sabaha kadar uyuyamadığını falan..
düşmanı somut biri idi..
yani ben de tanıyorum..
bazan düşmanı ile ilgili olmadık hikayeler anlatırdı..
mesela düşmanına sabaha kadar tecavüz etmişlerde bu görmüş de..gibi
şeyler anlatırdı.
çok severdim ve çok üzülürdüm..
çok acı çekerdi hiç yoktan yere..
bir sabah geldi..benle hiç konuşmadı..
ne oldu anlamadım..
sonra amirimize gidip şöyle demiş "benim can güvenliğim kalmadı odamı değiştirin" başka odaya geçti..
ben yine gidip sarılıyom..sevdiğimi söylüyom falan...
benden hep kaçıyor..
ben kurum değiştirdim..emekli oldum.
aradan 4 yıl geçti..benimle hiç konuşmadı..hiç bir şey anlatmadı sormadı..suçlamadı..
şimdi yine benimle konuşmaya başladı...
halen saygı duyduğum ve sevdiğim biri..
ancak hastalığı atak olduğu dönmelerde çok çok çekiniyorum..halen ruhsatlı silahı var..
bilmem yardımım oldumu..
sevgi ve saygılarımla..
ankarada iseniz sizi tanıştırmak isterim..
Sayın alisinkay
paranoid şizofreninin oldukça detaylı anlatıldığı türkçe kaynak malesef zor..
fakat size önerim şudur( bir doktor olarak)...türkçe psikiyatri kitaplarında paranoid bozukluk ve şizofreni konuları detaylı anlatılmıştır(başlık olarak paranoid şizofren değil ama)..siz şimdi iki farklı başlıkta okuduğunuz bilgileri kafanızda birleştirdiğinizde karşınıza paranoid şizofreni çıkacaktır...
kabaca: paranoya: mantıksız gerçek dışı patolojik şüphelenme
şizofren: kişilik çözülmesi...kişiliği bir cisim gibi düşün..bu cisim bir daha yanyana gelmeyecek şekilde parçalnıyor:dezorganize oluyor yani...son derece ağır bir akıl hastalığıdır...20-25 yaş genç erkeklerde sık görülür...progressifdir:ilerleyici....
özel olarak soracağınız birşey varsa lütfen sorun
saygılarımla
Sayın Erdiken Ve sayın Kemal Akın,
Hukuki.net öylesine geniş bir aile ki tıbbi konularda bile sorulan sorulara cevaplar verilebiliyor. Bugün hastaneye gittiğimde maalesef bu konu ile ilgili yeterli bilgi toplayamadım. Bunun nedeni de sanırım Sayın Kemal Akın'ın dediği gibi kaynak yetersizliği,
Sayın Erdiken,
Örneğiniz çok güzeldi ve tam istediğim gibi bir örnekti maalesef Ankara'da değilim ama gelmeyi ve o arkadaşınızla tanışmayı çok isterim. Daha çok paranoid şizofrenlerin neler yaşadıkları, düşündükleri gibi yukarıda belirttiğim iletimle ilgili bilgiler alıyorum. Şu ana kadar bu hastalığa yakalanan kişilerin genellikle zeki, mantıklı, içine kapanık ancak toplumdan da korkmayan, kendilerine güvenli kişiler olduğu sonucunu çıkardım. Elbette daha pek çok sonuç çıkardım, buradaki ve burada olmayan kaynaklardan. Bunları ileride paylaşmayı düşünüyorum. Acaba siz de özellikle bu rahatsızlığı nedeni ile aklınıza gelen ve paylaşmakta sakınca görmediğiniz anılarınızı paylaşabilir misiniz. Haddimi aştıysam da beni affedin...
Bu durumda tanıdığı kişiler olan arkadaşlar kendilerine göre gördükleri karakter tahlillerini yapabilirler mi?
Sayın Kemal Akın,
Siz de eğer bu kişilerin hasta olup olmadıklarını ayırt etme yöntemleri hakkında az da olsa bizimle bir şeyler paylaşabilir misiniz. Teşhis nasıl konulur. Teşhis konulan hastalarda hatalar yapıldı mı gibi....
Şimdiden hepinize çok teşekkür ederim. Ve elbette bu denli geniş bir kültürel yapıyı bize sonan Hukuki.net ailesine de....
paranoid bozukluk ve şizofren teşhisinde hata olmaz..çünkü çok tipiktir..
şizofrenin çeşidi çoktur...o çeşite göre vakaya sorulacak sorularla ayrım yapılır...
paranoyaklar ise hep şüphecidir..bunları açığa çıkaracak çelme sorularla anlaşılabilir..lakin konumuz paranoid şizofren olduğundan teşhis çok tipiktir..hiç bir tıp doktoru (psikiyatrist demedim dikkat edin lütfen.) paranoid şizofreniyi atlamaz...
paranoid şizofren hep etrafıyla ilgilenir ama bu ilgi korku şüphe üzerine kurulmuş ilgidir..durduk yere size şiddet uygulayabilir..sorduğunda sizin onu öldürmeye çalıştığınızı söyler..öyle bir tarzda söylerki sizde inanırsınız....
bir vaka örneği size.
OTDÜ Bilgisayar mühendisi vaka...ABD de üst düzey yönetici (HP de sanırım).para sorunu yok...dış görünün tahmin edildiği gibi şık bakımlı..son derece yakışıklı..zeki..entellektüel...bu şahıs 5 yıl çıktığı kızla evleniyor....evliliğinin 6.ayında gece aşkım diye hitap ettiği (ağlayarak) eşini kafadan tek kurşunla öldürüyor...gerekçe eşi onu aldatıyorumuş...akıl sağlığı için yatırıldı...2 gün izlendi..tanı paranoid şizofren....ceza: ehliyeti yok...
saygılarımla
ayrılalı 5 yıla yakın ..
çok basit bir şey geldi aklıma..
özellikle sıcak havalarda daha çok atak yaşıyordu..
ilaç kullanmakta..ve ağzı köpüklenmekteydi..
başka yani çok normal biri..
ciddi,vakur,olgun..
hiç bir zaman iç dünyasını açmaz..
beni çok sevdiği için bazen açılırdı..
atak dönemlerinde önüne kim gelirse düşmanını şikayet eder,
anlattığı hikayelere karşıdakilerin inanmadığını bilerek anlatır..
atak dönemlerinde göz ve bakışları bir değişirdi..
sevgi ve saygılarımla..
sayın ali
yaşınız kesinlikle 40 dan aşağı..
hatta 35 den..
bu tür şikayetler bumerag gibidir.
döner seni vurur..
sevgi ve saygılarımla..
Sayın Erdiken,
Yaşım daha da aşağı, daha yolun başında birisi olarak merakımı ve arştırma isteğimi, aynı zamanda hatalarımı hoş karşılayacağınızı kusurlarımı affedeciğinizi bilmek de benim düşüncelerimi açıklarken özgür ve belki pervasızca yazılar kaleme almamı kolaylaştırıyor. Herkese teşekkürler.
Haklısınız anlayabildiğim kadarı ile böyle kişilerle düşman olma ihtimalimiz çok kolay. Hatta siz birşey yapmasanız bile düşman olabilirsiniz. Benim ilgilendiğim konu aslında şikayet değil, tamamen farklı bir alan. Ve hayatımın geri kalan bölümnde olası bir benzer durumla karşılaştığımda sözlerinizi mulaka hatırlayacağım. Sayın Tolga'nın yazısına istinaden yaptığınız hatırlatma için teşekkür ederim.
Merhaba.Benimde paranoid şizofreniye ilgim büyük ve doktorum.Erdiken arkadas tam olarak bunu tanımlamış, tebrik ederim. Ancak klmakn arkadasın yazdıklarından üzüntü duydum. Tıp alanında yapılan istatistiklerde hicbir zaman bu kişilerin suça eğilimlerinin fazla olduğu gösterilmemiştir. Magazinsel olarak bu kişilerin potansiyel suçlu olarak yansıtılmasına kesinlikle karşıyım.Hukuk bilgim sınırlıdır, eger kendisi hukuk alanında calışıyorsa suclu olanlar arasında psikiyatrik hastalığı olanların yüzdesini verebilir mi? Bu konuda çalışmalar yapılmış mı? Teşekkürler.
Sayın Yakamoz13,
Acaba siz de bilgilerizi bizimle paylaşır mısınız. Bu konu hakkındaki araştırmamı şu anki durumum nedeni ile ötelemek zorunda kalsam da aklımda, bu konuyla ilgili paylaşımlarınız yararlı olacaktır.
Sayın alisinkay
1-)Dahi bir matematik profösörü,aynı zamanda paranoid şizofren.(Paranoid şizofren bir insanın hayatını bu filmde izleyebilirsiniz.)
AKIL OYUNLARI
Orijinal İsmi : A Beautiful Mind
Yönetmen : Ron Howard
Ülke : ABD Yapım Yılı : 2001
Dil : İngilizce Süre : 134 dk.
2-)Bir şizofren annesi yaşadıklarını kitap haline getirmiş ,ilginizi çekebilir.
Kitabın adı: "18 yaşında uyudun
29 yaşında uyandın oğlum."
Yazan :Aysel Doğan
Timaş Yayınları/İstanbul
www.timas.com.tr
15 yıldır oturduğumuz apartmanda ,yanlız yaşayan "emekli"bir bayan komşumuz var.Kendisi Paranoid şizofren. Hastalığının alevlenmediği,atağa kalkmadığı durumlarda gayet normal.İnsanlarla diyoloğa giriyor,giyimi ,kuşamı düzenli ve bakımlı.Hatta bir partının kadınlar kolu üyesi ,ayrıca kadın derneklerinde üyelikleri var.
Hastalığının alevlendiği dönemlerde bambaşka bir kişiliğe bürünüyor.Özellikle apartmanda yöneticilk yapan şahıslara devamlı olarak takıntılı .Ona göre apartmanda gelmiş -geçmiş ve bugünkü dahil bütün yöneticiler hırsız.Hepsi para yemiş hiçbiri apartmana fayda sağlayacak hiçbir iş yapmamış,sadece para toplayıp,hırsızlık yapmışlar. 'O 20 yıldır ,apartmanı koruyup kollamasa apartman çoktan yıkılırmış' .(Halbuki engel olmaktan başka birşey yaptığı yok. Tamirat ve bakım-onarım işleri için getirdiğiniz bütün elemenları sorguya çekiyor,beğenmediğini kovuyor,tehdit ediyor.Kısaca çevredeki esnaflar korkudan tamirata gelmek istemiyorlar.)
Daire kapınız rüzgardan hızlı kapansın,matkapla delik delmeye ,çekiçle çivi çakmaya kalkın ,binanın temelini sarsıp ,apartmanı yıkıyorlar suçlamasıyla karakola şikayet ediyor.
Olmadık kokular duyuyor tek tek kapıları çalıp sakinlerin mutfaklarını kontrol ediyor.Acaba kokunun kaynağı tencerede pişen yemek olabilir mi?diye.
Apartman 18 bağımsız bölüm.Biri profösör olmak üzere 3 tıp doktoru ve bir avukat komşumuz dahil ,zabıtaya,karakola.savcılığa şikayet edilmeyen sakin kalmadı.Tabii sağ ve sol yanımızdaki komşu apartmanlarda bu şikayetlerden nasiblerini aldılar.
10 yıl kadar, bizler, bu kadının akıl hastası olduğunu anlamayıp edepsiz ,kavgacı ,geçimsiz bir insan olduğu düşüncesiyle onu öteledik bazen de dışladık.
Sonraları durumunda gariplik sezdik,bazen çok iyi davranıyor,çok aklı başında davranışlar sergiliyordu.Bazen de bizlerden daha akıllıca fikirler öne sürüyordu.Çocuğu olmamasına rağmen çocuklarla hep dosttu.Hiçbir zaman ,hiçbirimize saldırgan davranışlarda bulunmadı.
Bizler akrabaları ile temas kurup,doktora götürülmesini sağladık.Sonuçta paranoid şizofreni teşhisi konuldu.
Hastalığının atak dönemlerini akrabalarından dinledikçe doğal olarak çok üzüldük.Yaptıklarının geçimsizlikten,edepsizlikten kaynaklanmayıp büyük ölçüde beyindeki salgılardan kaynaklandığını anlayınca bakış açımız değişti.Şimdi hepimiz ona karşı daha bir şevkat ve anlayışla yaklaşıyoruz.Kendimizi ona karşı sorumlu hissediyoruz.
Akrabaların anlattığına göre hastalığının ,atak dönemlerinde devamlı olarak birileri tarafından takip edildiği sanısına kapılıyormuş.Geçenlerde birileri onu,evinde kıyafet değiştirirken kameraya almış.Çıplak resimlerini cep telofonu ve mail yoluyla etrefa yaymışlar,bütün şehir cep telofonları vasıtasıyla onun çıplak resimlerini elden ele izliyormuş.Ayrıca fırıncı ekmeğin içine zehirli ilaçlar yerleştiriyormuş.O aldığı ekmeğin içinde zehirli,ilaçları gördüğü için ekmeği yemiyormuş. Bu sebeble onu izleyip,resimlerini çekenleri savcılığa vermiş.(Şahıslar gerçek kişiler.)
Apartmanın altındaki tüpgaz bayi apartmanın havalandırma boşluğundan,onun oturduğu daireye gaz gönderiyormuş.Ayrıca o evden çıktığı zaman ,birileri eve girip etrafa zehir ve asit atıyorlarmış.Bu sebeble evdeki hiçbir yiyecek maddesine dokunmuyormuş. O tüm bunları polise şikayet ettiği halde ,polis suçluları yakalamıyor.onlara göz yumuyormuş.(Halbuki şikayet ettiği şahıslar kovuşturmaya uğrayıp durum anlaşılınca takipsizlik kararı verilmiş.)Akrabalarıda anahtar uydurup.o evde yokken evine girip ufak tefek eşyalarını çalmaya başlamışlar.Çevresinde ona kötülük yapmak isteyenler akrabalarını da kandırıp ona karşı,kışkırtmaya başlamışlar.
Düşmanları bu seferde televizyondan ışın neşretmeye başlamışlar.Artık televizyonda seyretmiyormuş.Zaten televizyonu koca bir battaniye ile örtmüş.Klimanın dış ünitesinden içeri asit ve zehirli gaz üflemeye başlanmış.Klimada çalıştırılmıyor,dış üniteye naylon bantlanmış.En son buzdolabının içinden asit fışkırmaya başlamış.Dolabında fişi çekilmiş.Hatta fışkıran asidin nereden kaynaklandığı veya nereye saklandığının bulmak için iç mantoyu bıçakla delmeye başlanmış.Amansız düşmanlar tüm bunlarla yetinmeyip bu seferde su tesisatından asit göndermeye başlamışlar,hiç evdeki su kullanılırmı? Bu arada pencere dışından kamera ile film çekmeye devam,yatak odasının zaten perdeleri hep kapalı ama içerden cama ayrı olarak muşamba kaplamış. Evdeki elektrik tesisatının , buat kapakları açılıp kabloları kesmiş.(Nasıl da becermiş.?) Daire kapısındaki dürbünden bile içersini gözetlemeye başlamışlar.Bunu önlemek için dürbünüde bantlamış.Zaten evde elektrik yok.Zil tesisatı apartman aydınlatmasına bağlı,gecenin bir vakti zilini çalıp evde olup olmadığını kontrol etmesinler diye zilide susturmuş.
Hasta olduğunu kesinlikle kabul etmiyormuş.(Bu hastalığın tipik özelliği imiş.) Başlangıçta doktorunu çok sevmiş. Fakat verdiği ilaçlar onu sersemletip uyutuyormuş.Zaten ilaç yutmak hiç iyi değilmiş.İnsanın organlarını çürütüyormuş.Bundan sonra ne doktora gidecekmiş ne de ilaç yutacakmış.İşte bir paranoid şizofreni insanın yaşadıklarından kesitler.Atak duruma geçip hastalık alevlendiği zaman hasta çok gergin oluyormuş.Çok acı çekiyormuş.Günlerce odaya kapanıp sesler dinliyormuş.
Ne diyelim,bizler komşu olarak elimizden geleni yapmaya çalışıp ona karşı son derece anlayışlı davranıyoruz.O da iyi olduğu zaman bizlerle diyoloğa girmeye çalışıyor.Bu arada şizofreni ile ilgili epey bilgi sahibi olduk. Bu tip hastalıklarda ,aile ve yakın çevrenin ,hastaya karşı davranışları çok önem kazanıyor.Topluma düşen görev,anlayış,bilinçlenme,hastayı izole etmeme ve ona karşı şevkatle davranma. Sevgiyi ve şevkati çok iyi algılayıp,olumlu tepki veriyorlar.
Hastaların ise modern tıbba ve doktorlarına inanip ilaçlarını düzenli olarak almaları gerekiyor.Şizofren vakalarında anlatılanlar genellıkle eski hikayaler.Halbuki günümüzde şizofreni ilaç ve terapi ile önemli ölçüde tedavi edilebiliyor.en azından atakların şiddeti azaltılıyormuş.Artık hastalar kesinlikle toplumdan tecrit edilmiyor.Tedavileri genellikle ayakta ve toplum içinde devam ediliyormuş.Yeterki hasta tedavi olmayı istesin,doktoruna inansın ve düzenli olarak ilaçalarını kullansın.Ayrıca bu tip hastaların yakınlarının kurdukları dernekler araştırılıp onlarla diyoloğa girmekte fayda var.Özellikle üniversite hastanelerinde yapılan toplu terapi seanslarının büyük fayda sağladığı görüşü hakim.(İlaç tedavisi+haftada 1 seans terapi)Tüm hastalara geçmiş olsun.
ben bir ajanım. aynı topluluğa bağlı olduğum dünyadaki diğer insanlarla dünyevi hiçbir iletişimim yok. telepatik yoldan rüyalarla düşlerle iletişim halindeyiz. bu sayede hiçbir örgüt hiçbir kurum hiçbir topluluk tarafından çökertilemiyoruz. çünkü kendimizdende saklıyız. birçok yerdeyiz ve hiçbiryerdeyiz. bundan ufakta olsa haberi olan diğer örgütlerin ajanları doktor kimliğinde hastahanelerde beynimizi yıkamakla meşguller. bunun gerçekliği hakkında yapılan tartışmalar sonucunda biz sizin için paranoid şizofreniyiz. telepati gerçeküstü şeyler sizin için bir akıl oyunu. ama islama inanırsınız. ismi din olunca kabul edilebilirliği var böyle şeylerin. parasal bir sıkıntımızda olmaz. bunlar insanlara hikaye, film gibi geldiği için bunlar film olur ve para kazanırız. diğer insanlardan nefret ederiz çünkü onlar yüzünden bu haldeyiz. dünyanın bir yasaya ihtiyacı var oda ailelerin belirli testlerden geçirildikten sonra çocuk yapmaları. tek sorun ailedir hayatta. "dışarda kimseden şeker alma"dan başlayıp uzayıp giden düşünsel bir yol. evrim geçire geçire uçar gider insan beyni. bu anlattıklarımın hayal yanılsama olduğunun farkında olup ister istemez buna inanmanın insanın dünyasnı nasıl etkilediğini bir düşünün. bizim için alacağanız bir tedbir yok. biz saldırgan dehşet saçan manyaklar değiliz. bütün bir topluluğu paranoid şizofreni olarak adlandırmak ve hepsini aynı özellikleri barındıran insanlar olarak görmek çok büyük bir ayıptır. insanlar farklı farklıdır. senin içinde zarar verme duygusu varsa paranoid şizofreni olmana gerek yok. sen zaten zararlısındır. beynimizin içinde yaptığımız savaşlar bizim kolumuzu kaldıramayacak kadar halsiz bırakıyor zaten. sizi kıskanıyoruz çünkü rahat değiliz olamıyoruz. mutlu olamıyoruz. ölelimde bitsin bu işkence diye düşünenler oluyor ve intihar ediyorlar. ama bu diğer insanlarında karşılaştığı birşey. bize has değil sadece.
sayın ali bey özür dilerim ama hiçbir zaman bu konuda bilgi sahibi olamayacaksınız. ODTÜ bilgisayar mühendisi arkadaşla kendimi karşılaştırim. bende sevgilimin beni aldattığını, aldattığı kişilerin bir örgüt olduğunu ve beni aralarına çekmek istediğini sevgilimin benle beraber olmasının amacının bu olduğunu biliyorum. ama buna rağmen ne en ufak bir şiddet uyguladım kendisine nede bırakıp gittim. o günü beklemiyor muyum ? aldatıldığımı somut bir şekilde görüp beynimde bir kaos yaşayacağım ve bunun neticesinde beynimi ele geçirip beni aralarına katacakları günü bekliyorum. ama ben seviyorum, hemde herşeyiyle ve hayatta sevdiklerimi bırak sevmediklerime bile en ufak bir zarar veremem. mühendis arkadaşın hayvanlığı bizim hastalığımız değildir. o arkadaşın kendi hayvanlığıdır sadece.
televizyondaki müstehcen yayınları değilde, aldatılan kocanın silahı çekip karısını vurduğu yayınları, böcükler vadisi gibi aptal dizileri yayından kaldırmak için çalışmak "kutsal" bir çalışmadır bana göre.
biz her ne kadar hasta olsakta, çok duygusal, çok hassas olabiliyoruz bizde insanız çünkü.
bu forumu açma sebebiniz doktor kimliğindeki ajanların bir numarası olabilir. bu konu hakkında yardım istemeniz sonucunda duygusal bir ajan bilgi vermek isteyebilir. ve sizde oturduğum yeri bulup beni öldürebilirsiniz. bu forumun amacı budur. ama gelip beni öldürseniz ne olur ? umrumda mı ? hayattan zevk alabiliyor muyum ? hiç sanmıyorum
Sayın yakamoz; bu istatistikleri paylaşmanız mümkün mü? Zira genelde kaynaklar söylediklerinizin aksini işaret etmekte:
http://lokman.cu.edu.tr/psikiyatri/d.../1995/1/41.pdf
Bir arkadaş iyi cevap vermiş ..Bu konuda bir hekim kadar bilgiye sahip olamazsınız ...Bir şizofreniyle konuşarak onu anlamınzda mümkün değildir ..Çünkü psıkoz kategorisindeki kişiler toplumsal realiteyi kaybetmiş insanlardır ,ne size ne kendisine objektif olabilirler ...Ancak siteleri dolaşarak genel bir bilgi edinirisiniz ,hepsi bu...
Evet beni yakaldınız, paranoid şizofrenlerin uzaydan gelen ve dünyayı istila etmeye gelen yaratıkların insnaların beynini ele geçirmesi sonucu oluştuğunu biliyorum. O uzaylılarla son ana kadar mücadele edeceğim, kıyamet yaklaşıyor ve insanlığın sonunu getiremeyeceksiniz, toplumsal terörizmi tetikleyip dünyada bir kaos oluşturmak ve bu enerji ile tüm dünyayı ele geçirme isteiğinizi de biliyorum.
:)) Sayın rakun yazınız da bana fikir verdi.
Çalışmanın amacı nedir belki söylerseniz ona göre kaynak önerebiliriz. konu akademik bir çalışma ise litaratürde özellikle yabancı veri tabanlarında makale bulma olsalığınız daha yüksek. siz vaka öyküleri arıyorsanız tabi günlük yaşamda bu tür vakalarla konuşmanız yararlı olur,etik ilkeler gereği bu tür verileri kullanabilmeniz için hastadan izin almanız gerektiğini zaten biliyorsunuzdur. Orhan Öztürk ün Ruh Sağlığı Bozuklukları kitabı güzeldir. Hekimler Yayın Birliği yayınlarından edinilebilir. bakmadıysanız işinize yarayabilir.. ayrıca veri tabanlarından girerek hakemli psikiyatri ve tıp dergilerinden çok sayıda makale bulunabilir. çok farklı şeyler bulmayacaksınız zaten. tipik belirtileri nedeniyle benzer şekilde tarif edilmiştir. Yalom'un kitaplarında vaka örnekleri hikayesel anlatılmıştır. onlara da bakabilirsiniz.
Açıkçası bu veri toplamanın nedenini merak ettim. Aleyhimize kullanacaksınız değil mi:o
Şizofreniye neden olan beyin salgısı bulundu
Cumhuriyet / Bilim Teknik
Türk bilim adamları “agmatin” adı verilen nörokimyasalın şizofreni gibi ruhsal hastalıklarda önemli bir rol oynadığına ilişkin bulgular ortaya koydular. Bu keşif, şizofreninin tanımını kolaylaştıracağı gibi, tedavisinin de yolunu açacak.
Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Albay Prof. Dr. Tayfun Uzbay ve ekibi şizofreni hastalığına “agmatin” adlı nörokimyasalın neden olabileceğini açıkladı. 19 Şubat tarihinde düzenlediği basın toplantısında TÜBİTAK ve GATA’nın desteği ile 5 yıl süren çalışmalarından elde ettikleri sonuçları açıklayan Uzbay, şizofreninin tanı ve tedavisinde önemli ipuçlarına eriştiklerini duyurdu.
GATA Ocak 2009 Haber Bülteni’nde, çalışmanın TÜBİTAK destekli olduğu ve patent alınmasının ardından araştırma sonuçlarının “European Neuropsychopharmacology ve Journal of Psychopharmacology" isimli dergilerde yayına kabul edildiği bildirildi.
Agmatin ve şizofreni ilişkisi
Uzm.Tbp.Yzb. Hakan Kayır, Doç. Dr. Gökhan Gökaltay ve Uzm. Dr. Murat Yıldırım ile birlikte 5 yıl süren çalışmalarında Uzbay, yüksek dozda agmatin verilen farelerde şizofreninin modellendiğini ve hastalığın tedavisinde kullanılan mevcut ilaçların bu modelde hiçbir şekilde iyileşmeyi sağlamadığı belirtti.
Genel popülasyonda görülme sıklığı %1 olan şizofreni, sinir hücrelerinin gelişim sürecinde bozukluk ile karakterize bir beyin hastalığıdır. Dünyada 60 milyon, ülkemizde yaklaşık 700 bin hasta bulunuyor. Şizofreni beynin “algı”, “düşünce” ve duygulanım” gibi neredeyse tüm fonksiyonlarında bozukluğa neden olarak karmaşık bir tablo ortaya koyar. Mevcut ilaç tedavilerinin radikal bir çözüm getirmemesi, ilaç yan etkilerinin sıklıkla tedaviyi bırakmayı veya değiştirmeyi gerektirecek ölçüde şiddetli olabilmesi tedavide yeni arayışları gündeme getiriyor. Daha etkili, yan etkileri daha hafif ve hasta tarafından daha kolay tolere edebilen ilaçlar üzerinde çalışmalar sürdürülüyor. Şizofreni nedeninin daha da netleştirilmesi ve tedavisine yönelik yeni ilaçların geliştirilmesi halen sinir bilimin en çok yatırım yapılan alanlarından birini oluşturuyor.
Nelerin patenti alındı?
• Agmatin deney hayvanlarında şizofreniye neden oldu. Bu daha etkili ilaç geliştirmede model olarak kullanılabilir; çünkü mevcut tedavide kullanılan ilaçlar bu modelde etkisiz oldu.
• Agmatinin beyinde fazla salıverilmesi şizofreniye neden olabilir. Kanda veya beyin omurilik sıvısında agmatini tayin edebilecek bir kit veya yöntem şizofreni erken tanısına ve tedavinin seyrini değerlendirmeye yardımcı olabilir.
• Doğrudan agmatin blokörü bir ilaç henüz yoktur ama geliştirilebilir.
• Agmatin sentezini bloke eden üç ilaç vardır. Bunlar tarımda parazit ve mantar öldürücü oalarak kullanılmaktadır ve şizofreni tedavisi için yararlı olabilir.
Agmatin ve bağımlılık
Psikofarmakoloji Derneği’nin 12-15 tarihlerinde İstanbul’da düzenlediği 3. Ulusal Psikofarmakoloji Kongresi’nde agmatin ve ruhsal hastalıklar üzerindeki etkisi konusunda yapılan çalışmalar dikkat çekti. Yapılan araştırmalar agmatinin madde bağımlılığı, şizofreni, depresyon, anksiyete bozuklukları gibi hastalıklarda önemli rol oynadığına dair bulgular ortaya koyuyor.
Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Feyza Arıcıoğlu, toplantıda agmatin molekülü ve psikiyatrideki önemine dikkat çekti. Agmatinin insan vücudunda çok yaygın bulunan bir madde olduğunu söyleyen Arıcıoğlu yaptıkları araştırmalarda, agmatinin sinir sistemindeki miktarını arttırarak morfin bağımlılığının tedavi edilebileceğini ve morfin yoksunluk semptomlarının neredeyse tümünün baskılanabileceğini gördüklerini belirtti. Bu çalışmayı Amerika’da Cornell ve Mississippi Üniversitesi’ndeki meslektaşlarıyla paylaşıp, geliştirme fırsatı bulduğunu söyleyen Arıcıoğlu, agmatinin pek çok patolojik ve fizyolojik olayda rol alabilen bir madde olduğunu, onu daha iyi tanımanın birçok hastalığı değerlendirmek ya da tedavi yaklaşımlarını gerçekleştirmek için önemli olabileceğini ortaya koyduklarını söyledi.
Konu üzerinden zaman geçmiş ama ben bazı bilgiler vermeye çalışacağım bu konuda.
Öncelikle defalarca hastahanelerde bu konuda tedavi gördüğümü hastahanede kırmadık cam çarceve bırakmadığımı belirteyim. 10 yıldır herhangi bir tedavi görmüyorum ve hiç bir problemim kalmadı şizofreni hakkında. Hatta benim kadar kötü durumda olan hastalar içerisinde belkide en normal duruma kavuşan kişi benim belkide. Bunu başhekimde meslek hayatında bu derece düzelen başka birisini görmediklerini söyleyerek onayladı.
Gelelim hastalığa. Şüphelerle başlayan ve çeşitli hayal oyunları ile devam eden bu hastalıkta diğer hastalardan gözlemlediğim kadarı ile herkesin oyunu birbirine benzer fakat ayrılıklar göstermekte. En çok görülen ise ajanların yahut bilinmeyen güçlerin takip etmesi hatta sesli temasa geçmeleri emir almaları yahut emir vermeleri oluyor. Diğer bir görülen oyun ise kendini başkası sanmak onun yerine geçmek ve hayatta iken bitiremediği şeyleri tamamlamak olabiliyor. Örneğin Fatih Sultan Mehmet yada Adolf Hitler. Öyle pis bir hastalık ki bu bazı tesadüfler sizi gerçeği ayırt etmenizi zorlaştırabiliyor. Örneğin herkes bir maç izliyor ve kulağınıza gizli güçler maçın 3-1 biteceğini söylüyor. Maç 3-1 bittiği anda kulağınıza gelen sesi kalee almamak mümkün değil sanırım . Hani her hasta der ya kulağıma sesler geliyor diye, işte bu sesler öyle sıradan sesler değil. Şu şekilde düşünün , gerçekten birileri beyninizle temasa geçebilseydi nasıl sesler duyardınız ? İşte aynen gerçek gibi farklı ses tonlarında oluyor bu sesler. Yani herkesin içinden düşündüğü anda var olan seslerden çok daha farklı ve değişik seslerden bahsediyorum.
Beyinde çıkılan ve her saniyesi dolu dolu olan, kendinizi olağanüstü bir yolculuk içerisinde bulduğunuz andan itibaren hayatta sıradan rutin şeylerin her hangi bir önemi kalmıyor ve o yolda devam ediyorsunuz. Yaptığınız her hareket önemli ve insanlık için büyük önem taşıdığınızı zannediyorsunuz (Oyunun evrelerine göre bu değişkenlik gösteriyor)
İşin en kötü yanı nedir biliyormusunuz ? Mustafa kemal Atatürk ile konuşuyorsunuz ve gerçekten konuşma ile hayal olarak konuşma arasında hiç bir duygusal fark yok. Yani o anı doyasıya gerçekten yaşıyormuşcasına gurur ile yaşıyorsunuz. Yahut dünyayı kurtarıyorsunuz ve aynı şekilde gerçekten kurtarsanız yaşayacağınız duyguların aynısını yaşıyorsunuz.
Bir gün biri gelip diyor ki artık iyileştiniz ve böyle bir şey olmadı . Nasıl olmadı kardeşim yaşadım bikere ben o duyguyu :) E haliyle koskoca dünyayı kurtarma şerefine eriştikten sonra hayatta sizi artık ne keser buda ayrı bir muamma :)
Şiddet konusuna ise katılıyorum. Hastaların sağı solu belli olmaz ve her an şiddet uygulayabilirler. Ama şu gerçeğide unutmamalı. Normal bir insanda şiddete başvurabiliyor. Benim tam olarak iyileşmemdeki en önemli noktalardan biri beynimin beni şiddete yönlendirmeye çalışmasıdır.
Bu oyundan kurtulabilmenin tek yolu var. Önce beynin çalışma hızını düşürmek ve uyuyabilmek (şizofreni hastalarının çoğunun 1 ay hiç uyumadıkları gözlemlenmiştir) hem uyumayıp hemde beyin her saniyesini oyunlara ayırdığından, o beynin ne kadar sağlıklı kalabileceğini bir düşünün :) Hastahanede verilen elektroşok yaklaşık 12 saat uyutuyor ve beyin azda olsa dinlenmiş oluyor. 7 veya 8 kere elektroşoka sırıtarak gittiğimi anımsıyorum. nedense severdim elektroşoku bana hiç acı vermezdi 3 saniyede uyuturdu. Babam her tarafımın şok verilince titrediğini görünce oturup ağlamış ayrı konu tabiki.
Madem ki hasta hayaller görüyor ve gerçek sanıyor. En önemli şey hastaya o gördüğünü sandığı hayal olan objelerin olmadığını ispatlamaktır. Bendeki uyanış şu şekilde oldu. Manisa da tedavi görürken ikileme düşmeye başlamıştım. Onların gerçekte var olmadıklarını ve hayal olduğunu düşünmeye başladım. Onlarda boş durmayıp beni farklı oyunlara dahil edip var olduklarını ispatlamaya uğraştılar. İnsanın kendi beyni ile savaşması cidden çok yorucu ve çok zor. Sonunda direttim ve beni oradan almaları için hastahane bahçesine helikopter indirmelerini istedim. Tabiki bir sürü bahane ile karşılaştım. Hastahaneye helikopter indirip bana gerçekliklerini ispatlamazlar ise onların var olmadıklarını bunların hepsinin beynimin bir oyunu olduğuna inanacağımı söyledim. ( O an şans eseri hastahane üzerinden bir helikopter geçtiğini hayal edebiliyormusunuz) Öyle bir şey olsa beynim hemen helikopterle geldiklerini ve bahçenin inişe müsait olmadığını bana söylenip beni ikna edecekti belkide. Olmadıklarına birden inandım ve sesler kesildi.
Aradan 3 sene geçtikten sonra bu hastalık ile ilgili araştırma yaparken tekrar delirip deliremiyeceğimi test etmek istedim.
Bunun için yapmam gereken bıkmadan usanmadan uyumadan yoldan geçen araçların plakalarındaki harflerden şifreler çıkarıp o şifrelere göre yönümü tayin etmekti. Tam 2 gün sokaklarda yürüdükten sonra nihayet sesler geri geldi :) Gene çıldırmıştım ve emirlere uymaya başlamıştım. Eve döndüğümde evdeki herşey fantastik bilim kurgusu gibiydi. Hiç bir şey aynı değildi. O an ilk defa farklı bir şey oldu ve içeride tv izleyen sevdiğim insanın suratını dağıtmam söylendi kulağıma. O dakikadan sonra bir anda kendime gelir gibi oldum ama emir beynimi yemeye başlamıştı. Fantastik dünya normale dönmüştü ama emir devam ediyordu.
Sabaha kadar beynimde acılar çekip direndim uyumaya ihtiyacım vardı ama uyumam imkansızdı. Beynim beni rahat bırakmıyordu. Sabah hastaheneye gittim yatışımı yaptım ve elektrokşok yapılmasını istedim. Doktor yapamıyacağını söyledi ve olay çıkardım. Hemen elektroşok yapıldı ve uyandığımda böyle bir eşşekliğe tekrar nasıl bulaştığıma inanamadım.
Kulağınıza gerçekten sesler gelse ne hale gelirsiniz bir düşünün . Şizofreni böyle birşey işte. Tabi bazı saçmasapan olağanüstü durumlarda söz konusu.
Şu saatten sonra bırakın herhangi bir ses gelmesini, gökten vahiy gelse inanmam :)
Sayın Cyberian,
İçten ve samimi paylaşımınız için teşekkür ederim. İlgi ve zevkle oludum. Yazım diliniz, kurgunuz ve sıralamanız ile öykü tadında bir cevap vermişsiniz. Öncelikle bu sebeple teşekkür ederim. Ayrıca samimiyetiniz ve medeni cesaretiniz için de tebrik ederim. Sizin yazınız ile araştırma yaptığım süre boyunca belki de ilk kez bu hastalığı tam olarak anlayabildim.
Araştırmamın temel dayanağı ise hasta olduğunu fark etmeden topluma yön verebilen ve toplumda buna inanan insanların olup olmadığı ve bu hastalığın hastaya verdiği zararla birlikte sosyal açıdan insanlara nasıl zarar verdiği. Örneğin Ufo gördüğünü iddia eden kişiler eğer şizofren ise yapılan testler ve hipnozda da aynı sözleri söyleyeceklerdir. Çünkü o anı beyninde zaten yaşamışlardır. Peki bu farklı kişisel gerçekliklerin kişiselleştirilmesinden sonra toplumsallaştırılması durumunda ortaya neler çıkabilir.
Yada somuta indirgersek şunu sormak isterim. Hasta olduğunuzu farketmediğiniz zamanlarda beyninizde yaşadığınız gerçeklik konusunda diğer insanları ikna edebildiniz ve gerçek olduğuna inandırabildiniz mi?
Şimdiden teşekkürler.
Bu sorunuza cevap verebilmek için çok derinlere girmek gerekir. Daha önceki yazımda şizofrenlerin oynadıkları oyunların değişkenlik gösterdiğini belirtmiştim. Sizin sorduğunuz sorunun cevabı "İdealleri olan şizofrenler" ile bağdaşıyor. Böyle birşey yok tabiki, konuyu net olarak basit şekilde anlatabilmek için kendim böyle bir isim uydurdum.
İdealleri olan şizofrenler diğer şizofrenlerden ayrılır. Çünkü idealleri olan şizofrenler oynanan oyunda dünyayı kurtarmak yahut başka hedefler içerisinde bulundukları andan emir almak yerine idealleri doğrultusunda gerek olmayan varlıklara gerekse gerçek kişilere emir vermeyi tercih edenlerdir.
İdealleri olan şizofrenler genellikle "Seçilmiş insan" olduklarına inanarak bu yolculuğa başlar. İlk etapta hastalığın şiddeti daha azdır. Yani sadece hayalgüçlerini kullanırlar ve ortadaki belirgin sesler tam olarak hastayı etkisi altına almış değildir. İşte bahsettiğiniz o ince sınır bu noktadan başlar. Kişi ideallerine ulaşmaya ve diğer insanların beyinlerini yıkayıp kendine inandırmaya başladığında oyun bambaşka hale gelir ve delilik sınırından uzaklaşır. Kendisi içten içe yahut alenen seçilmiş insan olduğuna dair imalarda bulunsada, çevresi kişinin hasta olduğunu düşünmez bile. Ona saygı göstermeye ve onun açtığı yoldan beraber hareket etmeye devam eder.
Yani kısaca oynanan oyun bir anda hedeflerin gerçekleştirilmesi ile hayal dünyası ile sınırlı kalmaz gerçeğe dönüşüverir.
Örnek vermek gerekir ise biz 20 kişilik bir oluşum içerisinde yer alsak ve ben size desemki; Boğazdaki yalıların tamamını biz alacağız. Eğer ortada bu parayı bulmak için ciddi bir plan ve hareket girişimi sundu isem ve akabinde hayatlarımızı değiştirecek bir güç sağlamayı başarırsam. Siz neden buna inanmayasınız ? Oysa idealleri olan şizofrenin hedefi çok güçlü olup belkide bir gün peygamberliğini ilan etmek yahut farklı bir güç sahibi olmak olabilir. Tahmin edebileceğiniz gibi dünyanın kendi yüzünden yıkılmasının bir şizofren için hiç bir önemi yoktur. Onun tek amacı kendini belli bir noktaya getirip ideallerini gerçekleştirmektir.
Örnek vermek gerekir ise " Sarı takım elbisenin üzerine siyah kravat takmak bir hatadır, ama en soğuk kış döneminde Rusya gibi bir ülkeye saldırmak akıl hastalığıdır :) "
Size oynanan oyunlardan 2 örnek vermiştim fakat en çok oynanan oyunlardan birini söylemekten kaçınmıştım. Bu oyun "Allah, Peygamber, Melek, Şeytan" oyunudur. En tehlikeli oyunlardan birisi budur. Bu oyuna dahil olan insanların tamamı sayılara ve etrafındakiler davranışlarına belli kurallar getirir. Çivici katil diye tabir edilen kişide bu oyunların kurbanlarından biridir ve sayılar ile ilahi emirler arasında gidip gelmiştir. İnsanların inançlarına saygı duyduğum için Dinler ve Peygamberler konusuna girmek istemiyorum.
Sonuç olarak ufolardan yada uzaylılardan emir aldığınızı ( yada farklı bir güçten ) bu devirde diğer insanlara inandırmanız güçtür. Fakat cehalet döneminde bunu yapmak mümkün tabiki. Buradaki en önemli konu idealleri olan şizofrenin kendi için ölüme seve seve gidecek kişilerin beyinlerini yıkaması ve onlara bir gelecek vaad etmesidir. Belli bir güce ulaştıktan sonra önündeki engelleri tekrar beyin yıkayıp yahut olumlu sonuç alamıyor ise kendisine inananlar ile beraber şiddete başvurarak çözmeye çalışır.
Sonuç olarak bu tip şizofrenler toplumu çoktan peşlerinden sürüklemiş hatta büyük savaşlara imza atmıştır :) Bazılarıda idealleri doğrultusunda mafya lideri yahut tarikat lideri olmuş yaşamlarına devam etmektedir.
Son olarak benim inandırıp inandırmadığım sorusunu sormuşsunuz. Ben ideallerimi terk edeli çok oldu. Ama ideallerime ulaşabilmem için çok kişiye bakabilmem gerekiyordu haliyle çok paraya ihtiyacım vardı. Akabinde dgm de cürüm işlemek maksadı ile teşekkül oluşturmaktan yargılandım. İdeallere ulaşma yolunda direkten döndükten sonra ideallerden vazgeçip hayata uyum sağlamaya çalıştım ve zamanla ideallerimi terk ettim.
Nazik cevabınız için teşekkür ederim. Sorularımın ardı arkası kesilmiyor, ancak bu hastalığı ve mağdurlarını gerçekten merak ediyorum. Dünya üzerinde bu hastalığa yakalanan pek çok kişi olduğunu düşünüyorum ve merak ettiğim konulardan biri de bu hastalık içerisindeki insanların organize olup olamayacağı. Olayımızı somutlaştırırsak, uzaylılara inanan onlarla iletişime geçtiğini söyleyen bir kişi olduğunu düşünelim. Beynindeki yansımalarla gerçekliğini ayırt edemeyeceği hayaller arasında hissettiği, gördüğü, dokunduğu şeylere inanması kaçınılmaz olacaktır. Bu durumdaki bir kişi aynı şeyi düşünen başkaları ile iletişime ve etkileşime girebilir mi? Yoksa hastalık benlik duygusunu geliştirip diğer herkesin ona tabi olması gerektiği düşüncesini mi dayatmaktadır.
Örneğin uzaylıları gördüğünü söyleyen birisi bir uzaylı şekli çizse bu durumda başka bir paranoid şizofren aynı şekli görüp hayallerini daha somut olarak o şekil üzerine oturtabiliyor mu? Gerçek yaşamdaki fantastik çizimlerin hayallere etkisi acaba nedir. Genellikle görülen figürler fantastik dünyada çizilenlere benzeşiyor mu? Yoksa tamamen farklı daha önce görülmemiş ve bilinmeyen salt hayal gücünün kendisine gösterdiği bir görüntü müdür acaba?
Elimden geldiğince izah etmeye çalışacağım. Aslında hastalık ile yazılabilecek binlerce şey var ama sizin sorularınıza elimden geldiğince tam olarak bu hastalığı anlayabilmeniz için cevap vermeye gayret ediyorum.
Fantastik olarak hasta ne herhangi bir figür görür nede olmayan varlıkları görmek gibi bir halisülasyon içerisine girer. Yani sizin gördüğünüz objeleri aynı şekilde görür fakat beynindeki oyuna göre objelere farklı anlamlar kazandırır.
Örnek vermek gerekir ise hasta olmayan şeyler görmez. Sadece olanlara farklı anlamlar yükler. Mesela hasta kendinden bihaber şekilde sokaklardadır ve köşe başında 2 tane takım elbiseli adam görür ve onların kendi için orada durduklarını ajan veya başka birileri olduklarını düşünür. Yahut bir sigara dumanını bambaşka şekilde görür orada bir yazı olduğunu düşünür bu yazının kendisine verilmiş bir mesaj olduğunu sanar. Ve ya elinde mikrofon olduğunu sanıp eline konuşarak mesajlar gönderir. Mesela bu hastalar içerisinde en yaygın olanlardan biri televizyondan mesaj almaktır.
Bu konuyla ilgili benimde şaşırdığım bir anımı anlatayım size. Hastahanede hastalar dizilmiş tvye dikkatli bir şekilde bakıp heyecanlanıyorlardı. Dedim ne oluyor burda ? dediler Ahmet Hakan az sonra haberleri sunacak. Hiç anımsamıyordum ben Ahmet Hakan ı o döneme kadar, sanırım bir kanalda haberleri sunuyormuş. Neyse Ahmet Hakan çıktı başladı haberleri sunmaya. Dikkat ettim Bazı hastalar tv önünde gözlerini kırpmadan izliyor. Bir taneside Ahmet Hakan karşısındaymış gibi saçma sapan sorular soruyor. Soru sorulduktan sonra hastalardan bazıları 2 kere kırptı hayır dedi 1 kere kırptı evet dedi tarzında yorumlar yapıyor. Meğer bunlar toplu şekilde Ahmet hakan a sanki yanlarındaymış gibi sorular sorup daha sonrada gözlerini 1 kere kırparsa evet 2 kere kırparsa hayır diye cevap verdiklerini düşünüyorlarmış. (Kapadım tabi başka kanalı açtım, dağılın dedim :) ) Burada 10 15 kişi ne oyunu oynuyor iseler beraber organize oldukları kesin.
Sorunuzun asıl cevabı ise bir hastanın normal insanları kendine inandırabilmesi için hastalığını saklaması ve onlara kendisi ile beraber hareket etmeleri için vaatler verip en azından bir kısmını gerçekleştirip onları peşlerinden sürüklemesi gerekiyor.
Bir hastanın kendisi gibi hasta olan insanları inandırıp hareket etmesi ise zeki bir hasta için çok kolay. Hastahanede şizofren olan hastaları kendi oyununuza yönlendirip onları kendi oyununuzun içerisine rahatlıkla sokabilirsiniz. mesela hastahanede alkol tedavisi gören birisi vardı ve yeni gelen hastaları kandırıp üzerlerindeki yeni tişörtleri yada terlikleri değiştirirdi. Gidip ben ajanım senin için gönderildim deyip hastaların herşeyini alıyordu :)
İşin garibi hastaları gerçek bir oyuna dahil edip onların normal gözükmelerini sağlayıp organize olmakta mümkün. Şimdi birisi gidip hastaları oradan çıkarsa ve onlara bir oyun sunsa bu oyuna dahil olacaklarından emin olabilirsiniz. Her istediğinizide seve seve yaparlar. Söylediğiniz uzaylıları görmek diye bir olay yok ortada. Bilinmeyen gizli güçleri oyuna dahil ediyor hasta. Nedir bilinmeyen güçler ? Tanrı, uzaylılar, ajanlar, diğer dünya vsvs. Bunları görmüyor sadece etrafındaki şeyleri farklı algılıyor. mesela bir çakmaktaki minik delikte gizli kamera var ve kendisini birileri izliyor sanıyor. Yada komşusunun aslında düşündüğü gibi sıradan bir komşu olmadığını, o binaya sırf ona yakın olabilmek için yerleştiğini ve kendini takip altında tuttuğunu sanabiliyor. Hatta anne ve babasının bunları aslında bildiğini ve ondan sakladıklarını düşünebiliyor.
Benim fantastik dünya dememdeki sebeb ise öyle bir atmosferi yaşamak cidden güç. İnanılmaz güç hissediyorsunuz kendinizde ve sonsuz bir cesaret/güven geliyor. Bastığınız kaldırımları babanızın malı gibi görüyorsunuz. Bu enerji sayesinde yorulma ve acı hissiniz tamamen ortadan kalkıyor.
Yani bu hastalığı düşünürken olmayan varlıkların göründüğü şeklinde düşünmeyiniz. Tersine olan ve herkesin gördüğü şeylere farklı anlamlar yüklediklerini düşününüz.
Sonuç olarak doğru cevap budur; Hastalık benlik duygusunu geliştirip diğer herkesin ona tabi olması gerektiği düşüncesini dayatmaktadır.
Teşekkür ederim. Anlamaya başladım. Aynı şeyi farklı bakış açısı ve zihinlerinin kurgusu ile gördüklerini söylüyorsunuz sanırım. Bu durumda Gökyüzündeki bir uçurtmaya da farklı anlamlar yüklemeleri doğal olacaktır. Organize olabildiklerini de örnekle anlatmışsınız. Aynı şekilde hasta olmadığına inanan ve zeki bir hasta çevreyi de etkisi altına alabilmektedir. Bu durumda kendi düşüncelerini mantıksal bir kurgu altına oturtabilsinki, normal insanlar ona inanabilsin. Kurgusunun gerçekliğine kendisini inandırmış bir hastanın çevresini ikna edebilmek için yalana da başvuracağını düşünmeye başladım.
Örneklendirmek gerekirse, peygamber olduğunu iddia eden bir hasta geçmiş zamanlardaki pegamberlerden sözler uydurabilir. Var olan sözleri de değiştirerek kendine uygun hale getirebilir. Bu hastalığın bireylere etkisinden ziyade topluma etkisi üzerinde duruyorum. Bir birey olarak hastalık insanın kendisine zarar verdiği kadar topluma da zarar verebilir. Yönlendirilmiş bir toplumun da bağlı bulunduğu sosyo- kültürel ekolojik sisteme zarar vereceği kaçınılmazdır. Hastalığın tedavi yolları tıp biliminin konusuna girdiğine göre bu konuyu ihmal ederek sohbete devam etmek istiyorum. Aklıma şöyle sorular geliyor. Acaba geçmişte tarihe yön veren ve kitleleri peşinden sürükleyen insanlar arasında bu rahatsızlığa yakalanmış olanlar olabilir mi? Herkesin bildiği bir John NASH ( Akıl Oyunları) Dahi ve Nobel ödüllü matematikçi, Syd Barett, Adolf Wölfli özellikle detaycılığı ile tanınan ressam ve besteci, gibi liderler arasında da bu hastalığın müzminleri olabilir mi ve hastalarsa bunun ipuçlarını nasıl bulabiliriz.
Örneğin Adolf Hitler gerçekten zalim ve faşist bir lider miydi, yoksa hasta bir zavallı mı?
Belki bu yazıyı okuyan şizofreni hastaları bana kızacaklar fakat bir hasta normalken insan canlısı, çok iyimser, hümanist olabilir. Malesef şizofreni hastalığının başlangıç evresine girmeye başladığı anda zalim ve faşist hale gelir. Neredeyse tamamı böyledir. Her hasta şizofren değildir. Manik depresiflerde bu olgular her hastada gözükmez. Neden bu kanıya vardığımıda şöyle bir örnekle özetliyeyim.
Hastasınız ve bir oyuna dahilsiniz farzedelim. Olağanüstü güçler peşinde koşturup duruyor ajanlardan yahut Tanrı dan emirler alıyor bazende siz onlara emirler veriyorsunuz. Daha önce hastaların yaşadıkları olayları gerçek sanıp, gerçekten yaşasaydınızda herhangi bir duygu farklılığı yaşamıyacağınız yani gerçekten yaşamak ile oyun içinde yaşamanın bir farkı olmadığını anlatmıştım. Oynadıkları oyunlar sıradan oyunlar değil, dünyanın kaderleri ile oynuyorlar oyun esnasında kendi çaplarında. Misal konuştuğunu sandığı ajanlar "şu düğmeye basarsan Amerika kıtası haritadan silinecek ve atom bombaları orayı 10 saniye sonra yok edecek" deseler hasta 1 sn bile tereddüt etmeden düğmeye basıverir. Basmayan hasta ise hümanist olduğundan değil, kendini Amerika kıtası tarafındakilerden yana hissettiği için basmaz ve gider onların ajanları ile temasa geçer:) Ne zor bir oyun değilmi beyin her salise bunlara konsantre, olabildiğine üst düzey aksiyon şöleni ;) Bundan dolayı hastalandıkları dönemde çok gaddar ve faşist hale gelirler.
Adolf Hitler de bana göre bu örneklerden biridir. Kendisi idealist bir şizofrendir. Hastaların hayatlarının bir döneminde resim yapma sanatı ile karşılaşma fırsatı yakaladıklarında, resim yapmaya heveslenip bu işe girişen hastalar topluluğuna oda katılmıştır. Çarpık aile yapısı her hastayı etkileyen sebeblerden biridir ve bu sorun Hitler'de de bulunmaktadır. Onbaşılık yaptığı dönemde yemekhanede oturduğu masayı aniden değiştirdikten sonra o masanın olduğu yere bir bomba isabet etmesi onu Tanrı nın koruduğuna ve seçilmiş insan olduğuna bu dönemde inanmaya başladığını düşünüyorum. Yani Hitler oynanması muhtemel bir oyunu henüz oynamaya başlamadan o oyunu gerçeğe çevirmeyi başarmıştır. Çoğu idealist hastanın amacı gerçek bir oyundur aslında ama bunu başaramayınca kendi bilinçaltı oyunlarını kurmak zorunda kalırlar. Daha önceki yazımda belirttiğim, insanların beynini yıkama ve onlara vaatler verme konusunda olağansütü bir gayret göstermiş ve bunuda başarmıştır. Milyonları toplayıp saatlerce durmaksızın Büyük Almanya söylevi çekerek kendinden geçmesinin yanındaki amacı insanların tamamını hedefe kitleyip herşeylerini ortaya koyup onun peşinden gitmeleridir. Ben eminimki Hitler in karşısında 1 milyon kişi değilde sadece siz olsaydınız, o yine kendini kaptıracak ve sizin beyninizi yıkamak için aynı söylevi sizede bıkmadan usanmadan çekecekti.
Diğer bir güç ve kendini koruma içgüdüsü ile gestapoyuda kurup ipleri tamamen eline almasını sağlamıştır. Alman halkını o dönemde gaza getirmenin tek yolu Yahudilere karşı kışkırtmaktı bunuda başardı. İnsanları galeyana getirmeyi başarıp onlardan tam destek alıncada bir şekilde diğer ülkelere saldırmak için yeni bir bahane bulması gerekiyordu. Onuda bulmakta gecikmedi "Üstün ırk" senaryosunu ortaya koydu. Peki bu adamın amacı hedefi ne olabilirdi ? Bence tüm avrupayı alıp Almanya imparatorluğunu kurup kendini imparator ilan edecekti. Yada mesih olduğunu ilan edip yeni bir kitap yazacak bunları herkese zorla ezberlettirecekti. Bu adamın avrupayı elegeçirse dahi hiçbir zaman duramıyacağı ortada gidebildiği noktaya kadar götürecekti olayı. Rusyaya aniden saldırmasını ise ben şuna bağlıyorum. Tüm yaptıklarında Tanrı nın ve gizli güçlerin onu kolladığını sanmış ve herşeyi başarabileceğine inanmıştı. belkide bir ses fısıldadı "Bu gece Rusyaya girin ve komple ele geçirin, hiç merak etme biz her türlü desteği sana vereceğiz" Avrupanın belini kırmış ve komple hakim olmasında, önünde neredeyse engel kalmamış iken Rusya gibi kaybedeceği kesin bir savaşa girmesi akıl işi değildir. Resim sanatına olan sevgisini ise Fransaya girdiğinde ilk iş olarak ünlü ressamların en değerli resimlerinin müzelerden toplatıp imha ettirmesi ilede göstermiştir :)
Adolf Wölfli ise idealist grupta değildir. Kendini ayrıntıya adamış ve oyununu tualinin içerisinde oynadığını düşünüyorum. O ayrıntıları verirken içses onu şurayada şunu yapalım, burayada bunu ince ince yapalım, yok bak şurasını en minik şekilde işleyelim, tarzında çalışıyor olabilir. Hastalarının tamamının hayalgüçleri doruk noktasında olduğundan resime ilgi duyan hastalar için soyut resimler yapmak gayet kolaydır. Adolf Wölfli nin farkı ise sıkılmadan detaylara kitlenmesidir bence.
Peygamberler ve Dinler konusuna insanların inancına saygı duyduğum için girmek istemediğimi belirtmiştim daha önce. sadece şunu belirteyim, hastahanelerde peygamber olduğunu ilan eden hastaları eğer hastalık sürecinde tam kapılmadan sadece etki altında oldukları dönemde söylediklerini not alırsanız eğer. Yeni bir din kitabına sahip olmanız içten bile değildir:) Hatta diğer kitaplardan size daha mantıklı bile gelebilir bu kitap. Dikkat ederseniz eğer başka Peygamber gelmiyecek bu sondur denildikten sonra, açık kapılar kapanmış ve genelde mesih olduklarını ilan edenler ortalara çıkıp tarikat kurma çabasına girmişlerdir.
Hastalıklarını tam olarak anlamamız mümkün değil. Çünkü bu kişiler saçmalamadanda hayata göre senaryolar üretip hedeflerine ulaşmaya devam ediyorlar. Aslında gerçek olarak insanları inandırmaya çalıştıkları şeylerde bir saçmalıktır. Ama malesef insanlar bunlara inandığı zaman kimse onlara hasta demiyor. Belki vermeye çalıştığım bilgilerden sonra kimlerin hastalık aşamasında iken senaryolarını gerçeğe dönüştürdüğünü tahmin edebilirsiniz.
merhaba
kişilik bozuklukları ile ilgili araştırma yaparken yazılanlar çok ilgimi çekti.çünkü tam bir teşhis konmasada eşimin bu rahatsızlığının olduğunu düşünüyorum.neden derseniz; onu aldattığımı düşünüyor. kendince sebepler buluyor.yakın arkadaşı akrabalar çevre eş dost bakkal sucu farketmiyor.çok savaştım ,haksızlık yaptığına dair ama yok inandırıyor kendini.insan davranışları onu aldattığıma kanıtmış.başka bir kanıta ihtiyacı yokmuş.şu an ayrı yaşıyoruz.ayrılma arifesindeyiz.çyasal yollara başvurmadık.bir de bebeğimiz var.
çok savaştım ama olmuyor.ayrıca kendisine göre onun hiç bir şeyi yok.kabul etmiyor.ben araştırmalarımla danışdığım psikolog ve psikyatrilerin dedikleriyle olabileceği kanısındayım.yaşadıklarımı anlatsam bir dakika dayanılmayacak durumlar.ama diğer taraftan eğer bu bir hastallıksa savaşmalıyımda diyırum.kadınlık gururm bir tarafta ,eşime yardım etmek istemem bir tarafta.nasıl doktora götürebilirim bilemiyorum.
sayın Av. Ali Sinkay,
Şizofren hastası olan eşim ile 18 yıl boyunca yaşadım. Neyi , niçin yaptıklarını, kendilerince geçerli sebeplerle açıklıyorlar zaten. Size göre ya da toplumca mantıksız olması onlar için hiç sorun değil. Hatta ve hatta doğumuna sebep olduğu çocuklarının canını alma yetkisinin de kendisinde olduğunu mantığını bile kullanmaya kalkarlar. Sizinle iletişime geçmek isterim ve bir doktor kadar bilgive sahibim diyebilirim.
Şizofreni hastaları dünyayı değişik algılar. Normalde çevrede varolan uyaranlar dışında olmayan sesler, hayaller, garip kokularla dış dünya karışık ve anlaşılmazdır.Bu ortamda hastalarda anksiyete artışı, heyecan ve korku sıktır. Bu duygularla genelde normal olmayan davranışlar sergilerler. Şizofreninin ortaya çıkışı değişik şekillerde olabilir. Bazı hastalarda aniden ortaya çıkabileceği gibi çoğu hastada sinsice yavaş yavaş gelişir. Yavaş seyir gösteren şizofrenide başlangıçta dikkat toplama güçlüğü, toplumsal ilgiyi kaybetme, içine kapanma, kendine bakımda azalma, dini uğraşılarda artma veya kara sevdaya tutulma gibi belirgin olmayan ve ilk bakışta şizofreniyi düşündürmeyen belirtiler görülebilir ve sıklıkla başka psikiyatrik hastalıklarla karıştırılır. Bu başlangıç belirtilerinin ardından birkaç ay veya yıl içinde de tüm belirtileri ile hastalık ortaya çıkar. Hastalar sıklıkla garip davranışlar ve konuşmalar sergilerler.Gerçekte olmayan sesler işitmeye ve hayaller görmeye başlarlar. Bazı hastalarda garip pozisyonlarda uzun süre durma, bazılarında hiç hareket etmeksizin uzun süre sessiz kalma veya aşırı hareketlilik görülebilir. Yavaş seyir gösteren şizofreninin yanında hızlı seyir gösteren şizofreni de olabilir. Bu hastalarda ise belirtilerin çoğu bir arada aniden ortaya çıkar.Bazı hastalarda belirtiler hafif seyrederken bazılarında şiddetli semptomlar olabilir ve bu durumda hastaları kontrol etmek güçleşebilir.
paranoid şizofrenide şüphecilikle ilgili belirtiler baskındır. Paranoid şizofrenlerde sık görülen temalardan bazıları şunlardır: kendisine kötülük yapmak isteyen kişiler veya güçler vardır, bununla ilgili sesler işitmektedir, bu nedenle evde perdeleri kapatıp oturmakta, yemek yerken zehirlenme riski olduğunu düşünerek yemeği kendi önünde hazırlatmakta veya kendi yaptığı yemeği yemektedir. Odasına dinleme cihazları yerleştirilmiştir, bu nedenle odasında temkinli konuşmaktadır, eşi kendisini aldatmaktadır, v.b.
Konu ciddi öyle uzun anlatılmış ki, beni de ilgilendiriyor ve çoğu iletiyi okumaya çalıştım. Anlamadığım şey Ali bey neden böyle bir soru? Neden böyle bir konuyu araştırıyorsunuz, bu kadar uzun ve en ince detaylarına kadar?
Gözümden kaçmış olabilir, bu yüzden soruyorum ? Eşimde de kişilik sorunu var.