Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim' e ve Peygamberimiz Hz. Muhammet'in (sav) sünnetine rağmen İslamiyet'te mezhep-tarikat-cemaatlere yer var mı, yok mu?
Evet yanıtlar!!??
Printable View
Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim' e ve Peygamberimiz Hz. Muhammet'in (sav) sünnetine rağmen İslamiyet'te mezhep-tarikat-cemaatlere yer var mı, yok mu?
Evet yanıtlar!!??
Türkiyede ciddi olarak ver islam da yok...
Bizim cemaat ve tarikatlar iktidar kavgası... (ne olduklarını gayet iyi biliyoruz)... Mesela Irak'ta Sünni ve Şiiler niye birbirini boğazlıyor? Ülke işgal altında ve Irak halkının hepsi sonuçta Müslüman (Kürtler din bile değiştirdi ABD işgal edince, onlar artık Zerdüşt:o )
Neden sizce?
Tarikatlar Allaha ulaşmada bir yol gösterici, (mürşit) yardımcı konumunda
görünmektedirler.
Oysa Allaha ulaşıp insan-ı kamil olabilmek için, mürşit değil, Mürşit-i Kamil gerekir ki, bu asla tarikatlar değildir.
DERMAN ARARDIM DERDİME
Derman arardım derdime, derdim bana derman imiş
Burhan arardım aslıma, aslım bana burhan imiş
Sağ u solum gözler idim, dost yüzünü görsem deyu
Ben taşrada arar idim, ol can içinde can imiş
Öyle sanırdım ayriyem,dost gayridir ben gayriyem
Benden görüp işiteni, bildim ki ol canan imiş
Savm u salat u haccile, sanma biter zahid işin
İnsan-ı Kamil olmağa, lazım olan irfan imiş
Kanden gelir yolun senin, ya kande varır menzilin
Nerden gelip gittiğini, anlamayan hayvan imiş
Mürşid gerektir bildire, Hakkı sana hakkel-yakin
Mürşidi olmayanların, bildikleri güman imiş
Her mürşide dil verme kim, yolunu sarpa uğratır
Mürşidi kamil olanın, yolu gayet asan imiş
Anla heman bir söz dürür, yokuş değildir dümdüz dürür
Alem kamu bir yüz dürür, gören anı hayran imiş
İşit Niyazi´nin sözün, bir nesne örtmez Hak yüzün
Hak´tan ayan bir nesne yok, gözsüzlere pinhan imiş
Mısr-i Niyazi
Savm : oruç
Salat : namaz
Zahid : çok aşırı sofu
Kanden : nereden
Kande : nereye
Güman : zan, sanı
Ayan : açık, belli
Pinhan : gizli
Esenlikler,
Kuran'da tarikat ve mezhep yoktur.Kuran-ı Kerim bölücü değil bütünleştiricidir. Oysa bütün mezhepler ve tarikatlar bölücüdür,ayrı ayrı topluluklar oluştururlar ve insanlar arasında sınıflar yaratırlar.Yine tarikatlarda (Bazıları cemaat adını kullanır) kim olduğu bilinmeyen,Kuran'da ismi zikredilmeyen ne idüğü belirsiz şahıslara ibadet edilir,oysa Kuran'da sadece ve sadece Allah'a ibadet esastır.İslamiyet'in tek kitabı,tek rehberi Kuran-ı Kerim'dir ancak çoğu tarikatin kutsal kitapmışcasına inandığı kitapları vardır (Örn:Risale-i Nur) ve bu kitaplar tarikatlarda Kuran'ın yerini almaktadır.Kuran'da tüm peygamberler,Allah'ın tüm elçileri isim isim zikredilmişken,tarikat şeyhleri,kurucuları isimleri Kuran'da geçmediği halde kendilerini Allah'a yakın,Allah ile aracısız olarak bağlantı kuran şahıslar olarak tanıtır ve bu şekilde beyinleri yıkar.Kuran'da şekilcilik,üstünlük,lüks yoktur bilakis lüksten uzak durma,mütevazi olma öğütlenir.Oysa çoğu tarikat kurucusu afili kıyafetler,son derece pahalı asalar kullanır,yaşadıkları yerler de lüks yerlerdir,kısacası Kuran'da karşı çıkılan,İslamiyetle bağdaşmayan yaşam biçimleri edinmişlerdir.İslamiyette ve Kuran'da toplumsal ve dinsel sınıflar yoktur,oysa bazı tarikatlarda "talebe" "şıh" gibi sınıflandırmalar,"gerçek müslüman" gibi sıfatlandırmalar söz konusudur.Bu da hem İslamiyetle hem de Kuran'la taban tabana zıttır.İslam'da ibadet her ne kadar Allah ile kul arasında ise de,gizli mabetler,gizli toplantılar,dışarıya kapalılık söz konusu değildir,oysa tarikatler kendilerini ve ayinlerini herkesten gizlerler.İşte tarikatler ve özetle halleri.Sizce Kuran bunları kabul eder mi?Yorum sizin...
Bunları az çok aklı olan herkes bilir,bunların Kuran'a ve İslamiyete ne kadar uzak,ne kadar aykırı olduğunu az çok dini bilgisi olan herkes görebilir.Beyni yıkananlar ya da menfaat peşinde koşan simsarlar dışında tabi...
TEKKE VE ZAVİYELERLE TÜRBELERİN SEDDİNE VE TÜRBEDARLIKLAR İLE BİR TAKIM UNVANLARIN MEN VE İLGASINA DAİR KANUN
Kanun Numarası: 677
Kabul Tarihi: 30/11/1925
Yayımladığı Resmi Gazete Tarihi: 13/12/1925
Yayımladığı Resmi Gazete Sayısı: 243
Madde 1 - Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak şeyhının tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla tesis edilmiş bulunan bilümum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temellük ve tasarrufları baki kalmak üzere kamilen seddedilmiştir. Bunlardan usulü mevzuası dairesinde filhal cami veya mescit olarak istimal edilenler ipka edilir.
Alelümum tarikatlerle şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadiyle nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. Türkiye Cumhuriyeti dahilinde salatine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate müstenit olanlarla bilümum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar mülgadır. Seddedilmiş olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut bunları yeniden ihdas edenler veya ayını tarikat icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunlara mahsus hidematı ifa veya kıyafet iktisa eyleyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere cezayı nakdiile cezalandırılır.
(Ek fıkra: 10/06/1949 - 5438/1 md.) Şeyhlik, Babalık ve Halifelik gibi mensupları arasında baş mevkiinde bulunanlar altı aydan az olmamak üzere hapis ve 500 liradan aşağı olmamak üz ere adli para ce zasından başka bir yıldan aşağı olmamak üzere sürgün cezası ile cezalandırılırlar .
(Ek fıkra: 01/03/1950 - 5566/1 md.; Değişik fıkra: 07/02/1990 - 3612/5 md.) Türbelerden Türk Büyüklerine ait olanlarla büyük sanat değeri bulunanlar Kültür Bakanlığınca umuma açılabilir. Bunlara bakım için gerekli memur ve hizmetliler tayin edilir.
Madde 2 - İşbu kanun neşri tarihinden muteberdir.
Madde 3 - İşbu kanunun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.
Atatürk bunları kapattırarak İslam'a gerçek değerini ve anlamını vermiştir. Ama bizim tarikat ve cemaatçiler rahat durmamış kimi zaman yer altından, kimi açıktan, kimileri ta Amerika'lardan faaliyetlerini sürdürmüştür. Zaten Kemalizm'in sorunu dinle değildir, aksine dini olması gerektiği yerden saptıran bu yapılanmalar hedeftir. Bugün de ne yazık ki bu yapılanmaların en büyük hedefi Kemalizm'dir.
677 sayılı Kanun yürürlüktedir, umarım Cumhuriyetimizin Savcıları da görevdedir?!!!
“Türk ulusu daha dindar olmalıdır. Yani bütün yalınlığıyla dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinime bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam ona da öyle inanıyorum. Bilince ters, ilerlemeye engel hiçbir şey içermiyor. Oysa Türkiye'ye bağımsızlığını veren bu Asya ulusunun içinde daha karışık, yapay, boş inançlardan ibaret bir din daha vardır. Ancak bu cahiller, bu acizler sırası gelince aydınlanacaklardır. Onlar aydınlığa yaklaşamazlarsa kendilerini yok ve mahkum etmişler demektir. Onları da kurtaracağız.”(Mustafa Kemal ATATÜRK)
Kemalizm gericiliktir diyenlere,Kemalistler din düşmanıdır,dinsizdir diyenlere...
"Üzerlerine gerekli kılmadığımız halde, Allah'ın rızasına erişmek için, ruhbaniyeti din adına icat edip ortaya çıkardılar." (Hadid / 27)
"İyi bilin ki öz din yalnız ve yalnız Allah'ındır." (Zümer / 3)
"Yoksa Allah'tan başka şefaatçılar mı edindiler? De ki; şefaat tümden Allah'ındır." (Zümer / 43, 44)
"Kitlelerin malını, emeğini 'Sizi Allah'a götüreceğiz.' diyerek çeşitli oyunlarla yiyenler..." (Tövbe / 34)
Sn. arıza,
Bu dinin bir Kitabı var , diğerlerinin aksine 1500 yıldır değişmediğine inandığımız ve Dinimizin temeli, yüce kitabımız Kuran-ı Kerim'den bir örnek daha vereyim.
Dinlerini parça parça edip hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah’a kalmıştır. Allah onlara yapıp ettiklerini haber verecektir.
Enam Suresi 159
Şimdi bunlar şu böyle dedi, şu söyle yaptı, şuna göre şöyle, tefsir, fıkıh vesaire bol tarafından yazarlar. Yazacaklara Demokles'in Kılıcı'dır bu Kitap...
Hay ağzınıza sağlık Sayın Gür,dinden imandan bahseden bu gafiller zaten açıp Kur'an-ı Kerim'i adam gibi okuyup anlamaya çalışsalar gerçeği doğruyu anlayacaklar ama beyinleri öyle bir yıkanmış ki körü körüne birilerinin beyinlerine doldurduklarını önümüze temcit pilavı gibi sürüp duruyorlar.Bunların kendi görüşleri,kendi fikirleri,kendi bilgileri yok,bunlar maşa,bunlar arkalarında gizlenen ciğeri 5 para etmezlerin görünen yüzleri.
Demokles'in kılıcını da bilmezler ya,belki bu ne acaba diye açıp bir araştırırlar,sonra da gavur bu Demokles deyip gavurun kılıcından banane derler,gene aldırmazlar...
Demokles'in Kılıcı mı yoksa başka birşeyler mi ?!! Ölmez sağ kalırsak bunları da görürüz inşallah...
Sakalım yok ki sözüm dinlensin ama yine de yazayım belki işe yarar...
Din vicdandır.
Yoksa vicdan; ne cemaat vardır, ne mezhep, ne din ne de iman...
Varsa vicdan; din de vardır, iman da, ayrıca herkesin mezhep inancı da kendinedir.
Tarikat? O nedir, onu bilemiyorum. ( Kur'an da yok öyle bir şey)
Bence bu konu tadında tuzunda bırakılmalıdır.
( hani din siyasete alet edilmez ya o nedenle hatırlatmakta fayda var)
Saygılarımla.
Bu konu önemli,tartışmaya açılacak konu, cumhuriyet kurulurken yasak edilen tarikatların şimdi nasıl işbaşında olduklarının, nasıl kadrolaştıklarının, hangi kurumları ele geçirdklerinin ifşasıdır.
Yahu durun beni bekleyin!!!
Neden böyle diyorsunuz? Halkın dörtte biri ne olduklarını bilerek veya bilmeyerek bunları destekliyor. Yeni bir gazete haberi: Dini motifli bir yardım derneğinin yurtdışında topladığı bağışların 8 milyon eurosu , yine dini motifli bir televizyon kanalına aktarılmış, Alman polisi bunu tesbit edince eşzamanlı baskın düzenleyip, yöneticilerini tutuklamış.
Alın size din, iman, vicdan sömürüsü... Bu halkın dörtte biri bu zihniyeti destekliyor. Destekliyor deyince aklıma bir fıkra geldi :
Adam Cuma günü ölmüş. Taziyeye gelenler, "Allah'ın sevgili kuluymuş Cuma günü vefat etti , kesin Cennete gider " diyorlarmış. Ölen adamın oğlunu bir merak almış , gitmiş Müftüye taziye ziyaretine gelenler "baban Cuma günü mübarek günde öldü , Cennete gider" diyorlar aslı var mıdır diye sormuş.
Müftü : Baban hacca gitti mi?
Ölenin Oğlu : Hiç gitmedi ama, gidenleri çok desteklerdi...
Müftü : Rahmetli namaz kılar mıydı?
Ölenin Oğlu : Kılmazdı ama kılanı da çok desteklerdi...
Müftü : Zekat verir miydi , fakir fukaraya yardım eder miydi?
Ölenin Oğlu : Yok etmezdi ama , edeni de çok desteklerdi...
Müftü : Oğlum Cumayı bilmem ama , babanı Cumartesi ....cekleri kesin diyebilirim.:o
Bu hesap da öyle, siz temiz duygularla bile olsa bu din bezirganlarını, dini siyasete alet edenleri desteklemeye devam edin , Cumartesi yakındır.
Şimdi de mi sert yazdık bilmem artık!!!
Müslümanlık tüm dinleri kabul ederek, dini ön plana çıkararak güç olmayı engeller. Ne der biliyormusunuz, Gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin ruhuna el Fatiha!
Pardon ne tartışıyoruz, bugünkü iktidar din simsarlarını mı, gerçek müslümanlığı mı?
Allah'la kul arasına hiçbir kişi ve güç koymamış bir inanış olan müslümanlıkta, tarikat, mezhep, cemaat şapkanın kenarlarıdır.
Kuran’da dinimize İslam adı verilip, hiziplere ayrılmamız daha önce verilen sure örnekleri ile açıkça yerilirken, kendimize Hanefi, Maliki gibi isimler vermeyi, bu mezheplerin ayrı helal, haram ve farzlarını kabullenmeyi ve her biri birbirinden farklı uygulamalara sahip olan apayrı mezheplerin herbirinin de İslam’a eşit olduğunu, birbirlerine ve Kuran’a aykırılıklarına rağmen, hepsinin de doğru olduğunu hangi akıl ve insafla açıklayabiliriz?
Örneğin Hanefi mezhebinde namaz kılmaya başlamayan dövülür, Hanbeli, Şafi ve Maliki mezheplerinde ise aynı şahıs namaz kılmaya başlamazsa öldürülür. Sırf mezhepler açısından bile olaya baksak Hanbeli, Şafi ve Maliki olanların Hanefi’ye göre en büyük günah olan adam öldürme fiilini işleyip günaha girdiklerini, Hanefi olanların ise sırf dövdükleri, öldürmedikleri için diğer mezheplere göre Allah’ın bir hükmünü inkar edip zalim olduklarını söylememiz gerekir. Oysa ayrılıkta güzellik gören zihniyete göre Allah, ahirette Müslümanlar’ı mezheplerine göre ayıracak, Hanefi ise sen Hanefiydin dövdün doğru yaptın, Şafi ise sen Şafiydin öldürmeliydin, öldürüp doğru yaptın mı diyecektir! Namaz kılmayanı eğer Hanefi biri öldürürse katil olup cehennemlik bir fiil yapacaktır, oysa namaz kılmayanı öldüren Şafi, Allah’ın hükmünü yerine getirdiği için cennetlik bir fiil yapmış olacaktır. Yani aynı fiili yapan iki kişiden biri cehennemlik, diğeri ise mübarek kişi olacaktır. Böyle din olur mu? Böyle dine uyanların kelle sayısı ne olursa olsun, doğrulukları mümkün müdür? Ne yazık ki günümüzde bu mezheplere uyan geniş kitlelere bu soruları sormak zorundayız. Aklı kullanmak yerine taklitçiliği esas alan, Kuran’ı insanların hepsi anlayamaz, birkaç insan bunları anlayıp, insanlara aktarıyor diyenlerin, insanları getirdiği nokta budur. Allah dinini yalnız bu mezhep imamlarının anlayacağı şekilde mi indirdi ki insanların sadece hak olduğu söylenen bu dört mezhebe uymaları bir zorunluluk oluyor? Allah dinini ancak bu dört kişi anlasın diye indirdiyse, Kuran’da niye birçok defa “Ey insanlar” diye insanlara direkt hitap ediliyor da “Ey Şafi, ey Hanbeli, ey dört imam, siz bunları anlayın, benim dediklerimi anlamayan diğerlerine de siz anlatın” denmiyor?
Yukarıdaki örneği ele alırsak, Kuran’ın dinde zorlama olmadığını söyleyen ayetlerine ve namaz kılmayanlara dünyevi hiçbir ceza hiçbir yerde geçmemesine rağmen; namaz kılmayanın öldürüleceğini söyleyen üç ve dövüleceğini söyleyen bir mezhebin dördü birden işe yaramaz ve yanlış olacağına, nasıl dördü birden doğru ve hak oluyor? Peki bu mezheplerin dördü birden, dördü de farklıyken nasıl gerçek İslam oluyorlar?
Bir İnternet sitesinden Alıntıdır
Benim dini değerlerimi ve inanışımı ölçebilecek hiçbir kişi ve güç yok müslümanlık inanışında. Peygamberler de dahil, tanrıyla kulun arasına kimse giremez. Aslında en çağdaş ve en son dindir, yobazlar bu hale getirmiştir. Geldiği yer de pislikten, tembellikten, hastalıktan kırılan insanlara namaz dahil günde 5 kez hareket motivasyon sağlamış bir dindir müslümanlık.
Bu mezhebler ve onlara inananlar müslümanlığı anlamışlar mı acaba? Ya da dindar, dindarım diyenler. Kim bunlara bir ölçek vermiştir ve o nedir?
Müslüm babaya inananlar, orasını, burasını kesenler de var bu ülkede. İsterseniz onları da tartışalım.
Din ve inanç bence hukuksal, toplumsal,sosyal, her açıdan kişinin özel hayatında, asla dokunulamaz, konuşulamaz, ölçülemez bir olgu. Din ve inanış konusunda kimse diğerine söz söyleme hakkına sahip değildir, ama ne yazık ki siyasi yapının, iktidar güçlerinin kullandığı araç olmuştur.
Son günlerde gelişen olaylara bakacak olursak, Sezer, gerçek bir müslümandır.
Arınç, Gül ve gibileri değil!
Atatürk bu ülkenin en büyük şansıdır. Sezer gerçek bir devlet, hukuk adamı ve liderdir.
Bu ülke bu insanlara sahip çıkmalı, dalkavuklardan kurtulmalıdır.Gelecek gelecektir.