Bence Cumhuriyet mitingi amacına ulaştı. Organizasyondaki konuşmalar biraz daha farklı olabilirdi.
Printable View
Bence Cumhuriyet mitingi amacına ulaştı. Organizasyondaki konuşmalar biraz daha farklı olabilirdi.
arkadaslar merhaba ilk mesajımı yazıyorum...
bana sorarsanız bu miting demokrasi adına çok güzel bir şey oldu. ama soararsanız amacına ulaştıgını sanmıyorum. bence yine de sırf halkın seçtigi bir basbakana sevmedigimiz için olmasın demek buruk bir demokrasi. çünkü sevsek de sevmesek de onu halk seçti...
ayrıca arkadaslar selçuk hukuktayım ve genc hukukçular toplulugunun yöneticisiyim. 19 nisan saat 14 de sdkm de sami selçuk 'a konferans yaptırıyoruz. eger konyadaysanız buyrun misafir olun...
T.C Başkent: ANKARA/ Buna ne denebilir sizce?
Bence fazlası ile amacına ulaştı. Burada mitingi kimlerin düzenlediğinin, konuşmaların içeriklerinin vb. hiçbir önemi yok bence... Neden :
Çünkü orada olan insanlar ne için geldiklerini biliyorlardı. Sağcısı, solcusu, ortadaki ve hatta ironi de olsa türbanlısı, orada olanlar Atatürk Türkiyesi'ne, Cumhuriyete ve onun temel değerlerine sahip çıkmak için oradaydı. Laikliğin aslında kendi özgürlüklerinin güvencesi olduğunu bilenler, ülkenin yabancılara peşkeş çekilmesine karşı olanlar, ülke çıkarlarının, milli haysiyetin, ülkenin bölünmez bütünlüğünün herşeyin üstünde olduğunu , bunların ABD ve AB'ye tahvil edilmesinin kabul edilemeyeceğini haykıranlar oradaydı. Mevcut iktidarın ve başının bu konuda yetersiz ve ne yazık ki karşı saflarda, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içerisinde bulunduğunu gördükleri için oradalardı. Dinci ve işbirlikçi basına bakıyorum çamur atmalar devam ediyor, sessiz çoğunluğun iradesini saptırmaya çalışıyorlar, mitinge katılanlara darbeci!! diyorlar ne demokrat, ne aydınlar ama helal olsun...
Türkiye böyle kalabalık görmedi, bu kalabalık bazılarının işine gelmedi. Bu insanları oraya toplayan neden iyi tahlil edilmelidir. Bu halk geniş bir siyasi yelpazede sağdan, soldan, ortadan herkese, her partiye hoşgörülüdür. Şimdiye kadar bu partiler % 40'ları tek başına aşamamıştır Tek başlarına iktidar da olmuşlardır... Ancak hiçbiri Cumhuriyetin temel değerlerini, Anayasa'nın değişmez ilkelerini seçmen durumunda olanların 1/4 oyuyla değiştirmeye çalışmamıştır. İşte sorun da , tepki de budur ve bu bir demokratik tepkidir. Önemli olan orada kimlerin olduğu da değil, kimlerin olmadığıdır , tarih buna notunu düşmüştür.
Daha ne diyecek be salak!
Atatürkçü Düşünce Derneği’nin düzenlediği mitingde, şeriat özlemcisi AKP iktidarı kadar, medya da genel olarak tepki gördü.
Medyanın tümü “satılmış medya” sloganını hak etmese bile toplumda bu kanının yaygınlaşmasının haklı gerekçeleri de vardır.
PKK gösterilerini, Recep Tayip Erdoğan’ın kavşak, üst geçit, sağlık ocağı gibi açılışlarını, yayın akışını kesip canlı gösteren televizyon kanallarının çoğu, bu denli büyük bir mitingi, üstelik de Atatürk adına yapılan bir mitingi görmezlikten geldiler. Bu büyük mitingi sadece üç ya da dört kanal yayınladı.
Medyanın genel olarak tavrına bakıldığında, iktidar yağcılığı ya da korkaklığı had safhaya varmış. En yağcı medya organlarında birkaç köşe dışında, en ufak bir tepki göremiyoruz.
Turgut Özal’ın kızı ve damadına jaguar hediye edildi ortalığı ayağa kaldıran medya, şimdi suspus. Başbakan’ın kızları güç bela eş dost bursuyla ABD’de eğitim görebiliyor, aynı başbakanın oğlu 2.5 milyon dolara gemi satın alıp armatör olabiliyor. Medyamızda birkaç köşe dışında, tavır aynı… “Eee canım ne yapsın çocuk işsiz mi kalsın?”
Her taraftan yolsuzluk haberleri fışkırıyor. AKP iktidarının rejime karşı icraatları ile yolsuzluklarını elbette yine medya aracılığı ile öğreniyoruz. Ama yine de medyaya karşı, öfke artıyor, satılmış medya sloganları yükseliyor. Neden?
Bana göre nedeni şu: Eskiden yolsuzluk haberlerini verirken, önce manşetler sarsardı, sonra köşe yazarları…
Şimdi AKP’nin yolsuzluk haberlerini çok azı haber olarak yansıyor, ya da haber yerine köşe yazarlarının köşesinde sıkışıp kalıyor, manşetlere çıkmıyor. Manşete çıkan yolsuzluk ya da rejim karşıtlığı icraatlar ise yine aynı gazetenin yönetici yazarları tarafından “E canım ne var bunda, demokrasinin gereği bu” diyerek savunulmaya çalışılıyor.
Medya patronlarının hükümet ile ilişkileri ve patronların iktidarlardan korkmalarını da bunu üstüne ekleyin… Buyurun size pısırık ve satılmış medya…
Bırakın patronları, beğenmedikleri gazetecilerin banka hesaplarını didikleyen, Atatürkçü Düşünce Derneği’ne müfettiş gönderen, AKP faşizmi karşısında, basın dışı ticari işleri olan medya da kolaylıkla siniyor.
Sinmenin ötesinde yağcılık had safhaya çıkıyor. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt konuşuyor. Diyor ki, “Cumhuriyetin ilkelerine sözde değil, özde inanan” bir cumhurbaşkanı seçilmesini umuyoruz.”
Taki Doğan, “Subay eşleri türban taktığında ordudan atılıyor. Anayasa gereği Cumhurbaşka da Ordunun Başkomutanı. Başkomutan’ın eşi türban takarsa, yüksek rütbeli subayların tavrı ne olur?” diye soruyor. Genel Kurmay Başkanı, “Bu konuda artık yorum yapmayacağım. Ama sorunuzu aldım” diyor.
Bizim yağcı arkadaşlar “Sözde değil, özde” vurgulamasının, Recep Tayip Erdoğan ya da o zihniyeten biri için yapıldığını anlayamıyor. “Genelkurmay Başkanı, cumhurbaşkanlığı seçimi için tavır koymadı, anayasa gereği meclis seçer” diye yorum yapıyor.
Daha ne diyecek be salak? Sen böyle yorum yaparsan, halk da sana satılmış medya diye bağırır.
ŞERİATÇILARIN YENİ İTTİFAKI
Atatürkçü Düşünce Derneği’nin 14 Nisan mitingi, bir konuyu da ortaya çıkardı. Şeriatçılar, tatlı su demokratları, tatlı su aydınları ve satılmış medya dışında çok büyük bir ittifak daha kazanmış da haberimiz yokmuş.
Devrimci olduğunu, demokrat olduğunu ilan eden DİSK, KESK, Tabibler Birliği gibi kuruluşlar, Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın açıklamasının etkisinde kaldılar ve provakatörlerin oyununa gelerek bu mitinge katılmadılar. Onların devrimciliğinin Atatürk devrimciliği değil, Bolşevik devrimciliği olduğunu biliyorduk da, şeriatçılarla değil, bizlerle işbirliği yapacaklarını bekliyorduk. Bu beklentimizin nedeni, Bolşevik devrimin lideri Lenin, Anadolu İhtilali’nde şeriatçılara karşı Atatürk’ü desteklemişti… Şimdiki Bolşevikler şeriatçıları destekliyor… Yazıklar olsun…
Meriç Köyatası
Miting amacına ulaştı mı ulaşmadı mı ilerleyen günlerde daha somutlaşacak ancak bildiğim bir şey var ki, bu miting turuncu değil al bir devrimin başlangıcı olacak.
Mitinge katılım az oldu diyor dinci zaman gazetesi yüz bini bile bulmamış... Yalan ki ne yalan...
Bilmem bilirmisiniz Anıtkabir giriş çıkışı sayılır. Sıkı durun Anıtkabir deki tabur bu sayıyı resmi tutar Bugünkü sayı : 374 817 kişi ( Sağol Sercan ) Bunun beş katı kişinin de giremediği bir gerçek ....
Ama en güzeli istenmemesine rağmen Anıtkabirde ki bir slogandı
KASIMPAŞA İMAMI KAÇA SATTIN VATANI...
Bunun yanı sıra kendiliğinden oluşan sloganlarda vardı
TÜRKİYE SENDEN UTANIYOR...
Bir de pankart vardı...
ANAMIZ DA BURADA , BABAMIZ DA ; ANAMIZI ALDIKTA GELDİK...
Artık bazııları çok iyi düşünmeliler Tarafsız kalması gereken TBMM başkanı olan zat bile engellemeye çalıştı bu mitingi AKP ve başı neler yapmadı Hükümet ve Ankara büyük şehir belediyesi var gücüyle çalıştı engellemek katılımı azaltmak için ama Milyon üzerinde katılım gerçekleşti... Ben Uğur Mumcu da da Ankaradaydım bu açık ve net onu geçti kat be kat....
İşin bir acı yanı GAZETE diye çıkan yayınlar sınıfta kaldı HÜKÜMETİN BASKISINDAN karkan basın bu mitingi yok saydı görmemeye çalıştı ama görüldüki olmayan SATILMIŞ BASINDIR. Aslında bugün HÜKÜMET RESMEN BİTMİŞTİR. Zaten o yüzden başbakan olan kişi yurt dışında çok önemli işi varya...
Kandırılan bazı sivil örgütler Özellikle DİSK VE TÜSİAD saygınlıklarını yerle bir etmiştir... Türk basınının önemsemediği bu olay dünyada haftanın en önemli olayı olmuştur. Bu bile AKP nin neden gitmesi gerektiğinin göstergesidir. Şu andan itibarende Türk basını utanç ile yaşayacaktır....
http://www.duzce.gov.tr/jandarma/images/cnt_ataturk.jpg SANIRIM ULU ÖNDERDE İZLEDİ BEĞENDİ....
Ordaki müthiş coşkuyu gördüm ya, Cumhuriyet'imin, Atam'ın ilke ve devrimlerinin güvende olduğunu hissettim ya, o coşkuya ekran başında eşlik ettim ya, varsın sayı az desinler... Sokağa çıktığımda pencere ve balkonlarda Ay Yıldızımı, TÜRK Bayrağımı nazlı nazlı salınırken gördüm ya varsın sayı az desinler... Mitinge katılamayanların (Benim gibi çok istemesine rağmen muhtelif sebeplerle) bulundukları yerleri kırmızı ve beyaza bezeyerek mitinge destek verdiklerini gördüm ya, kahvehanelerde dahi miting seslerinin yükseldiğini duydum ya ,varsın sayı az desinler...
TÜRKÜZ, TÜRKÇÜYÜZ, ATATÜRKÇÜYÜZ!
Sloganlarıyla Ankara inledi, gerekli yerlere mesajlar gönderildi ve benim kulaklarımın pası silindi ya, varsın sayı az desinler...
Yarın sabahtan itibaren, Türkiyem aydınlık sabahlara uyanacak ya, varsın sayı az desinler...
Sayı az geldi ise, bir sonrakine ikiye, üçe katlarız sorun değil...
HABER KANALLARI MİTİNGİ NEDEN VERMEDİ?
BBC ve CNN İnternational haber kanalları bile özel muhabirlerle Cumhuriyet Mitingi’ni duyururken, manken kavgalarını saatlerce veren normal kanallar bir kenara, 24 saat haber vermekle yükümlü kanallar bile körleşti! Peki ama neden? İşte mitingi veren-vermeyen kanallar!
Bugün Türkiye’deki en önemli ve büyük haber elbette Ankara’da yapılan Cumhuriyet Mitingi’ydi. Mitingin konusuna duyarlılık bir tarafa bu mitingin bizatihi kendisi başlıbaşına ve çaplı bir haberdi.
Esasen illa reyting kaygısı varsa da bundan daha izlenir bir haber Cumartesi günleri için bulmak oldukça zor sayılırdı. Öyle ki dünya basın organları da toplantının önemi ve haber değerinin farkında olduklarından, en büyüğünden en küçüğüne, uluslararası CNN’den BBC’ye Reuters’den Associated Press’e değin hepsi bu mitingi-üstelik yorumlayarak-izleyicilerine duyurdu.
Garip! Türk haber kanalları nerede?
Zaten asıl ilginç olay da bu noktada meydana geldi. Miting sırasında Türkiye’nin en yaygın TV haber kanalları olan CNN Türk, NTV, TGRT Haber, Haber 7 ve hatta bu tür olayları evire çevirmeye duyurmaya odaklı Habertürk dahi sustu!
Haber kanalları içinde bir tek SkyTürk canlı yayınla ve miting boyunca yayınına devam etti ve gelişmeleri duyurdu. Normal şartlarda 24 saat haber esasına dayanmayan “normal” kanallar bile bu türden haberleri yayınlarını keserek sık sık duyururken onlar da neredeyse tamamen sessiz kaldılar. Bu kanallardan sadece KanalTürk ve ART mitingi izleyicilerine yansıttı.
Sadece ana haber saatlerinde o da kısaca mitingden bahsettiler ve haber kanalları da saat başı haberlerinde basit haber formatıyla gelişmeleri duyurdu. Mitingin sürdüğü saatlerde sbazı haber kanalları basketbol maçı ve belgesel yayınlarken, bazıları da konuyla ilgisiz açık oturumlar sundu.
Neden bu yapıldı?
Peki ama haber kanaları bu mitingin duyurulması konusunda neden körleşti? Elbette bunun somut ve açıkça söylenir bir nedeni yok! Varsa da kimsenin bunun açıklaması beklenemez! Ancak mitingi veren, örneğin SkyTürk kanalı yöneticileri, kendilerine gelen yoğun izleyici reaksiyonları ile başka kanalların toplantıyı canlı vermediklerini öğrenince yayında şaşkınlıklarını gizleyemedi.
Dediğimiz gibi bu tutumun belli bir nedeni var mıdır, varsa nedir şu an için bilinmiyor. Ancak şu soruyu sormak şart… Ankara’daki Cumhuriyet Mitingi’nin “büyütülmemesi” yönünde kendilerine “herhangi bir yerden” “rica” geldi mi? Geldiyse bu ricanın tonu nasıldı ki, bu kadar kör gözüm parmağına şeklinde bu talimata uyuldu?
14.04.2007
www.iyibilgi.com
Tabiki bu sorunun cevabı kişiye göre değişmektedir.Kişi ne görmek istiyorsa onu gördüğünü anlatma formülü geliştirerek soruyu cevaplamaya çalışıyor.Tabi milletin fikrine saygı duymak demokrasinin gereği olduğuna göre ben yaptım oldu anlayışını kabul etmediğimize göre bu tür girişimlere saygı duyarız.Objektif yayıncılığı ilke edindiğini düşündüğüm iyi bilgi com sitesine göre
mitingin amacına ulaşmadığı görülüyor,site öyle diyor saygı duymak gerekir demokrasi gereği...
Tuncay Özkan konuştu, kürsüde kavga çıktı !
Programda olmamasına rağmen Miting'de Tuncay Özkan kürsüyü işgal edince kavga çıktı.
Mitingde konuşan Tuncay Özkan, Tayyip Erdoğan'a ve onun gibi düşünenlere Çankaya yolunun kapalı olduğunu söyledi. ABD ve AB'nin Türkiye'de kendi istediği kişileri iktidarda görmek istediğini söyledi.
Tuncay Özkan konuştu, kürsüde kavga çıktı
'Darbe' plancısı olarak adı gündeme gelen ADD Genel Başkanı Emekli General Şener Eruygur'un organize ettiği 'Köşk' mitingi CHP'nin gölgesinde başlarken, proğramda olmamasına rağmen Miting'de Tuncay Özkan kürsüyü işgal edince kavga çıktı. Konuşma platformu üzerindeki kavgayı canlı yayında tüm Türkiye seyretti.
KAVGA NASIL ÇIKTI?
Mitingde konuşma yapan Nur Serter'in programda olmamasına rağmen Tuncay Özkan'ı konuşmaya davet etmesi kavgaya sebep oldu. Özkan, seyirciler arasından sahneye kalabalık arasından geldi. Konuşmasının programda olmadığını dile getiren Özkan, halkı Ankara'dan ayrılmamaya davet eden ağır provokatif ifadeler kullandı. Bu sırada sahnenin arkasında yumrukla kavga yaşandı. Kavganın büyümesi üzerine Özkan'ın konuşması müzik sesiyle kesildi.
14 Nisan 2007
Haber3
Sn. veezy37,
Sanırım bilgi sahibi değilsiniz ancak, objektif haber yaptığını iddia ettiğiniz "iyi.....com" internet sitesinin de daha önce birçok kez alıntılar yaptığınız "Z...n" Gazetesi ve diğerleri ile gerçekte aynı kaynak ve aynı sahipliği sözkonusudur. Olayları sayıca çok ve değişik kaynaktan takip edeyim derken yanılgıya düşebileceğinizi düşünerek dikkatinizi çekmek istedim.
Selamlar,
www.haber3.com, sitesi sadece kendi haberlerini değil, başka gazetelerden ve haber sitelerinden alıntıladığı haberleri de yayınlamaktadır. Bu nedenle de birçok gazete haberini bir yerde bulabildiğim için tercih ettiğim sitelerden biridir.
Eklediğiniz haberin orjinalini aktarıyorum, altındaki kaynağa dikkatli bakın Sayın veezy37, dikkatinizden kaçmış olabilir.
Tuncay Özkan konuştu, kürsüde kavga çıktı !
Programda olmamasına rağmen Miting'de Tuncay Özkan kürsüyü işgal edince kavga çıktı.
http://image.haber3.com/haber/82741.jpg
14 Nisan 2007 13:48
Mitingde konuşan Tuncay Özkan, Tayyip Erdoğan'a ve onun gibi düşünenlere Çankaya yolunun kapalı olduğunu söyledi. ABD ve AB'nin Türkiye'de kendi istediği kişileri iktidarda görmek istediğini söyledi.
Tuncay Özkan konuştu, kürsüde kavga çıktı
http://image.haber3.com/haber/82740.jpg
'Darbe' plancısı olarak adı gündeme gelen ADD Genel Başkanı Emekli General Şener Eruygur'un organize ettiği 'Köşk' mitingi CHP'nin gölgesinde başlarken, proğramda olmamasına rağmen Miting'de Tuncay Özkan kürsüyü işgal edince kavga çıktı. Konuşma platformu üzerindeki kavgayı canlı yayında tüm Türkiye seyretti.
KAVGA NASIL ÇIKTI?
Mitingde konuşma yapan Nur Serter'in programda olmamasına rağmen Tuncay Özkan'ı konuşmaya davet etmesi kavgaya sebep oldu. Özkan, seyirciler arasından sahneye kalabalık arasından geldi. Konuşmasının programda olmadığını dile getiren Özkan, halkı Ankara'dan ayrılmamaya davet eden ağır provokatif ifadeler kullandı. Bu sırada sahnenin arkasında yumrukla kavga yaşandı. Kavganın büyümesi üzerine Özkan'ın konuşması müzik sesiyle kesildi.
Zaman
İncelemek isteyen için link: http://www.haber3.com/haber.php?haber_id=228004
Miting öncesi pankart savaşı
Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasını isteyenlerle istemeyenler arasındaki çekişme Ankara sokaklarını kaplamış durumda. FOTOĞRAFLAR: SERDAR ÖZSOY
14/04/2007 )
RADİKAL - ANKARA - Atatürkçü Düşünce Derneği'nin düzenlediği 'Cumhuriyet Mitingi' bugün yapılacak. Tandoğan Meydanı'nda saat 11.00'de başlayacak miting öncesinde, Ankara'nın cadde ve sokakları Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Köşk adaylığını destekleyenlerin ve karşı olanların yaygın bir pankart ve afiş savaşına sahne oldu.
Erdoğan'ın Köşk'e çıkmasına karşı olanlar, 'Farkındayız' yazılı pankartla herkesi Cumhuriyet Mitingi'ne çağırdı. Pankartlarda 'Büyük Cumhuriyet, Büyük Yürüyüş' yazılı. Erdoğan'ın Köşk adaylığını destekleyenler ise bütün Türkiye'de afişler astı. Bu afişlerde 'Meclis'in kararı milletin kararıdır' yazısı yer aldı. Türkiye Sivil Toplum Platformu tarafından ışıklı panolara asılan afişlerde, "11 Nisan 2007 itibarıyla 3 bin 417 sivil toplum kuruluşunun desteğine ulaştık" ibaresi bulunuyor.
Darbe tartışmalarında adı geçen dernek başkanı emekli orgeneral Şener Eruygur'un yalnızca düzenleyici ve destekleyici örgütler arasında sunulacağı bugünkü ADD mitingi için Ankara polisi yoğun güvenlik önlemi aldı. Mitinge katılanlar daha sonra Anıtkabir'e yürüyecek. CHP Genel Merkezi de mitingdeki sorunlar için 'acil iletişim hattı' oluşturdu. Vatandaşlar, CHP'nin 207 40 00 numaralı telefonundan 'acil yardım' isteyebilecekler
Eeee, ne var bu haberde başlıktaki çarpıtma dışında
* Cumhuriyet için birleşin. Yarın çok geç olacak
* Vatan toprağı kutsaldır satılamaz
* Demokrasi gericiliğe hoşgörü değildir
* Vatanı olmayanın hakları yoktur
* 1923 ruhu yolumuzu aydınlatıyor
* Ulus devlete sahip çıkalım
* Ey Türk yurttaşı birinci görevin Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini korumaktır
* Ülkeyi iç ve dış tehditlere teslim etmeyelim
* Tehlikenin de, gücümüzün de farkındayız
* Laik ve Bağımsız Türkiye
* Yaşasın Cumhuriyet
* Cumhuriyete sahip çıkalım
* Cumhuriyet devrimleri ve kurumları güvence altında olmalı.
Bir öğrenci grubu da şöyle bir pankart açmıştı, bir medya kuruluşu bunu internet sitesinden verdi, sonra ne oldu ise siteden kaldırmayı uygun gördüler. Tabi mitinge katılanlara darbeci!! yakıştırması yapılınca bu pankart işi bozar...
Ne postal, ne takunya cumhurundur (milletindir) Çankaya
Bu haberlerde ne olduğunu en iyi Sayın veezy37 biliyor Sayın Gür ama maalesef o da sadece haberi ekleyip susuyor.
Bencede ulaştı,gurur duydum,toplumumuzun buna duyarsız kalıcağından korkuyordum korkularımın yersiz olduğunu görmek beni sevindirdi.
Bu miting amacına ulaşmış ve sessiz çoğunluğu cok guzel temsil etmiştir.
Orada olamasakta yüreğimizde o coşkuyu taşıdık.
Korkum ise şu hafızası zayıf bir toplumuz. Asıl etki önümüzdeki günlerde ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.
Mine Kırıkkanat'ın dediği gibi "GLOBALIZATION" kavramının pek çok dilde tam bir karşılığı bulunmamaktadır. Anglikan toplumların (ABD ve İngiltere vd.) yeryüzünde ekonomik, siyasal, kültürel egemenliğinin tesisi için geliştirdikleri globalleşme kavramı ve uygulama yöntemleri temelde emperyalist/kapitalist felsefedir. Amaç, dünyaya bütünüyle egemen olma sevdası olunca yapılması gereken en temel oyun ulusal devlet ve bağımsızlık kavramlarını ortadan kaldırmaktır. Bu amaçla dünyanın pek çok ülkesinde TURUNCU RENKLİ DEVRİMLER yaratılmıştır.
Dün yollardan Anıtkabir'e akan yüzbinler ise bu ülkede "TURUNCU DEVRİMLER" e izin verilmeyeceğini, 1920' de yaşanan " AL RENKLİ DEVRİM" in yeniden doğuşunu müjdeler.
Yüce İnsan'ın eseri olan "AL RENKLİ DEVRİM" ki dünyada bambaşka bir uyanışa neden olmuş, dengeleri değiştirmiş, ulusal bağımsızlığın ne demek olduğunu dünyaya öğretmiştir. EKİM DEVRİMİ dahi kalıcı olamamışken, "ATATÜRK DEVRİMLERİ" ni kalıcı kılmanın zorunlu olduğu tüm zihinlere bir kez daha kazınmıştır.
Zaman, Opus Dei tarzı yapılanmalar ile cemaati millete egemen kılmaya azmedenleri alaşağı etmek vaktidir. Zaman, dayanışma,örgütlenme ve uyanık olma zamanıdır. Zaman, Tarihimize,Kültürümüze,Bağımsızlığımıza sahip çıkma zamanıdır.Yeni şafaklar, ATATÜRK yolunda doğmalıdır.
Tsunami...
Pireleri 20 santim derinliğinde bir fanusun içine koyarlar, fanusun üstünü de cam ile örterler. Alttan ısıtırlar... Pireler rahatsız olur, o ortamdan kurtulmak için, dışarı doğru zıplar. Ama her zıplayışta, kafalarını tavandaki cama çarparak, yere düşerler. Tekrar zıplarlar, nafile, tekrar çarparlar... Engel görünmez olduğu için, kendilerini neyin engellediğini bir türlü anlayamazlar. Böylece zihinlerinde bir "özgürlük sınırı" oluşur.
Deneyin ikinci aşamasına geçilir... Tavandaki cam kaldırılır. Engel yoktur artık... Ortam yine ısıtılır. Görülür ki, pireler en fazla 20 santim zıplıyor... Daha yükseğe zıplama imkanları, özgür olma imkanları vardır ama, buna cesaret edemezler. Çünkü artık "görünmez engel" zihinlerindedir. "Yapamayız, hiç boşuna denemeyelim" diye düşünürler.
"Cam tavan sendromu" denir buna.
Örnek "pire" dir ama... Aslında, tüm canlıların "neyi başaramayacaklarını" yavaş yavaş nasıl öğrendiğini kanıtlar.
E hayat da bir laboratuvar...
Bu nedenle, cam tavan sendromu, psikolojik harekat ın bir parçası olarak kullanılır.
Görünmez engeller konur...
Çabalar engellenir...
Ortamdan rahatsız olan milletler, özgür kalmak için hamle yaptığında, görünmeyen bir güç onları engeller... Böylece, yavaş yavaş "yapamayız, hiç boşuna denemeyelim" düşüncesi hakim olur.
Dünkü miting, onurlu bir milletin, kendisine "pire" muamelesi yapılmasına isyanıdır!
ABD'nin, AB'nin ve içerdeki maşalarının, servetler harcayarak uygulamaya çalıştığı psikolojik harekat, başarısız oldu. İflas etti. Bozguna uğradı... Özeti budur.
Hrant Dink'in cenaze töreni, sekiz saat naklen yayınlanıyorsa televizyonlarda... Ve, iki milyon insanın "Hepimiz Mustafa Kemal'iz" diye haykırarak, Anıtkabir'e yürümesi, gösterilmiyorsa aynı televizyonlarda...
Demiştik.
Gene diyelim...
Türk basını, bu unutulmaz utançla yaşayacak bundan sonra.
İstediğin kadar ört...
İstediğin kadar gizle...
"Cumhur" meseleye el koydu.
Dip dalgası, Tsunami oldu...
Götürür.
Götürecek.
YILMAZ ÖZDİL
Diğer haber kanalları niçin bu haberi vermedi ?
Güzel bir soru. Yanıtı içinde gizli. Okyanusun ötesindeki devlet BOP projesi için Türkiye nin Laik demokratik sosyal bir hukuk devleti olmasını istemiyor. Bu coğrafyada bizden istenilen sınırlarıda daha küçültülmüş Türkiye ılımlı İslam Cumhuriyeti Bununla görevlendirilende RTE ve ekibi. Bunu herkes artık biliyor. Tek bilmeyen yada tam anlayamayan saf dini vecibelerini yerine getirmek isteyen laikliğe inançlı Atatürk ilke ve devrimlerine sadık dindar büyük bir kesim. Mevcudun din bezirganı olduğunu anlamıyorlar yada onlara laf etmeyi maalesef ''dine'' laf etmek olarak algılıyorlar. Zaten o yüzden laik yönetimlerde dine dayalı parti sistem kurmaya çalışmak yasaktır yasak olmalıdır.
Şimdi hükümet bu idealde yürümek için ki ılımlı islam sadece basamaktır realite göstermektedirki ılım çık kısa sürede radikalizme dönmektedir, elinden geldiğince bu mitingi küçük göstermeye engellemeye katılımın az olduğunu belirlemeye çalışacaktı ve onun için var gücüyle çalıştı her nekadar umduklarını bulamasalarda ekonomik ve politik baskıları ile özdeş çıkar gruplarının ( Ki bunların bir kısmı maalesef istikrar ayakları altında paraya tapan para babaları ) çabalrı ile TV ve gazeteler bunu yok saymayı daha yararlu buldu. Samanyolu isimli TV ye göre 45 bin işsiz güçsüz tipin toplandığı hiç bir amaca hizmet etmeyen bir miting bile olmaz gürüh oldu...
Gerçekte ise 1 milyo kişinin üzerinde bir katılımın olduğu düzeyin düşmediği ve halkın ATATÜRK üne sahip çıktığı bir gün bir milad oldu. Bazı gazeteler aymazlığını bugünde sürdürdü örneğin sabah olayı küçümsemeye çalıştı acaba TMSF de oluşunun etkisindenmidir bilinmez. "İşte meydan, işte Tandoğan, neredesin Tayyip Erdoğan"; "Çankaya yolları şeriata kapalı", gibi sloganlarla mitingin adreside net belliydi.
Şimdi aslı sorun şudur. Hiç bir şekilde tasvip etmediğimiz fail ve azmettirenlerin en ağır cezaları almasını istediğimiz Hrant Dink cinayetinden hemen sonra koordineli hareketle yapılan gösteriyi ki Türkiyenin yüzde doksanbeşi ölüdrülen kişiyi tanımazken tüm TV lerin yaklaşık sekiz saat canlı yayın yapması mı normaldir ? Yoksa Milyonların aktığı Atatürk Ve Cumhuriyet Mitingini yayınlamak mı ?
15 Nisan 2007 http://www.hurriyet.com.tr/images/siyah_ok.jpg Bekir COŞKUN
bcoskun@hurriyet.com.tr
http://www.hurriyet.com.tr/_yazarlar/images/2b.jpg Güzel günler göreceğiz çocuklar...
BİRBİRİMİZİ hiç görmemiştik, birbirimizin sesini hiç duymamıştık, birbirimizin yüzünü de bilmiyorduk.
Dün bir meydanda karşılaştık.
Birbirimizin boynuna sarıldık.
Birbirimize "çocukları", "işleri", "evdekileri", "sağlığı", "yolculuğu" sorduk.
Bir şarkı dinledik beraber:
"Güzel günler göreceğiz çocuklar..."
Buğulandı gözlerimiz.
Beraber ağladık...
*
Gazeteciliğimin ilk yılları, siyasilerin meydanlarında koşuşturmakla geçti.
Ben meydanları bilirim.
Ama bu meydan, görmediğim bir meydandı.
Siz hiç dört katı kadar kalabalığın dışarıda kaldığı bir meydan gördünüz mü?
Ara sokaklardan ve uzaktaki caddelerden sadece marşların sesini dinleyip bayrak salladı onbinlerce insan.
Üstelik sağcı, solcu, muhafazakár, milliyetçi, o partiden, bu partiden insanlar.
500 bin mi, 1 milyon mu rakamları bir yana... Böylesine duygu yüklü, böylesine kenetlenmiş, böylesine içten, böylesine yürekten, böylesine kararlı bir meydan görmedim.
(Atatürk’ün çocuklarını küçümseyip "Bunlar kalabalık toplayamazlar" diyenlerin, televizyonlara bakarkenki yüzlerini çok görmek isterdim.)
Dün o meydanda, laik cumhuriyeti karşı devrimcilerin elinden geri almanın ilk adımı atıldı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin, genel seçimlerin çok daha ötesinde bir mesajı vardı meydanın:
Bu millet; Atatürk devrimlerinin, gericilerin ayakları altında paspas yapılmasına izin vermeyecek.
Türkiye’yi ele geçirmiş ortaçağ özentileri farkında olsalar da, olmasalar da...
*
Dün ilk kez aydınlığın yüzü güldü.
Çocukları bekleyen o uygarlık-çağdaşlık yolumuza konulan karanlık kapıya baktım, ilk kez aralıktı.
O meydandan ayrılıp gazetedeki odama doğru yola koyulurken, dilimde o meydandan kalan şarkı vardı:
"Güzel günler göreceğiz çocuklar..."
BU SORUYU NEDEN DOĞRUDAN MUHATAPLARINA SORMUYORSUNUZ?Alıntı:
Hiç bir şekilde tasvip etmediğimiz fail ve azmettirenlerin en ağır cezaları almasını istediğimiz Hrant Dink cinayetinden hemen sonra koordineli hareketle yapılan gösteriyi ki Türkiyenin yüzde doksanbeşi ölüdrülen kişiyi tanımazken tüm TV lerin yaklaşık sekiz saat canlı yayın yapması mı normaldir ? Yoksa Milyonların aktığı Atatürk Ve Cumhuriyet Mitingini yayınlamak mı ?
bizeyazin@kanald.com.tr
http://www.cnnturk.com/interactive/i...temsilcisi.asp
http://www.ntv.com.tr/ntv/okuyucu_go...tvGorus_01.asp
Miting amacına kesinlikle ulaştı bence.3,5 yaşındaki kızım mitingten gelen babamı bayraklar içinde görünce elini öptü ve dede bayramın kutlu olsun dedi.Ufacık çocuğa bayram gibi geldi.
Ben de ekran başında ağladım.Anıtkabir'de insanlar hep ağlamışlar....Hem güzel hem hüzünlü....
Bu arada Disk ve Kesk neden katılmamış bilen var mı ?
Buyurun size bir kaçının yanıtı...
TRT Genel Müdür Vekili Ali Güney: TRT canlı vermedi mi, verildi. Bildiğim kadarıyla verildi. Tamamı değil tabii. Baştan sona değil. Ama bölüm bölüm verildi. Arkadaşlarla konuşacağım.
CNN Türk Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Boratav: Yürüyüşe oldukça geniş yer verdik. Herhangi bir siyasi parti mitingini baştan başa canlı yayınlamak gibi bir politikamız yok. Herhangi bir siyasi mitingin tümünü canlı vermeyiz. Önemli bir olaydı, kalabalıktı. Önemine uygun olarak da haberlerde yer verdik.
SKY Türk Genel Yayın Yönetmeni Serdar Akinan: Genel olarak medyada bir körlük var. Biz de bu körlüğün içine girmiştik. Gözlerimizi kapatmıştık ama sesler, kulaklarımızı da kapatsak dahi duyulacak kadar yükselince, duymak zorunda kaldık. Hatanın neresinden dönersek kârdır diyerek, yayını yıktık. Reklam bile girmeden dört-beş saat yayın yaptık.
Kanal Türk Genel Yayın Yönetmeni Tuncay Özkan: Yaşasın Türk basını! Hepsini gözlerinden öpüyorum. Yaşasın özgür Türk basını!
Haber Türk Genel Yayın Yönetmeni Melih Meriç: Sabahın erken saatlerinden 14.00’e kadar canlı verdik. 3.5 saat canlı yayın yaptık. Tümünü canlı yayınladık. Kimi yayınlar, kimi yayınlamaz. Kendi yayın politikası. Siyasi baskı olduğu için kimsenin yayınlamayacağını zannetmiyorum.
Ben neden olduğunu biliyorum sayın Milo biliyorum...
KESK'i bilemem ama DİSK sanırım "Tam Bağımsız Türkiye" sloganı ile canlarını vermiş rahmetli Kemal Türkler'e , Deniz'e, Yusuf'a, Hüseyin'e nazire yapmak istemiştir. Yani yapmışlar yine çelebiliklerini... Meriç Köyatası gereğini yazmış , fazla söze hacet yok, artık bir karar versinler Kemalistler mi yoksa başka birşeyler mi?
Çoğu işçi ve işveren sendikalarının katılımı olmadan da bu miting amacına ulaştı.
Kaç kişiymişiz biz?
Artık "kaç kişiyiz biz" sorusunun miyadı doldu,modası geçti öyle değil mi ?
Çünkü o soru, az kaldıklarını düşünenleri biraraya getirmek,bütünleştirmek,bakın yalnız değilsiniz demek ve böylece bir köşede küsmüş,kendini kapana kısılmış hissedenlere güç vermek, moral vermek için sorulmuş bir soruydu.
Oysa o yazıyı yazdığımda ne eleştiriler almadım ki?
“Edebi yönü bu kadar zayıf bir yazının bu kadar okunmasına inanmak güç” diyordu biri.”Kesin kendiniz oynuyorsunuz sayaç üzerinde “
Bir başkası ise “bölücüsün sen” diyordu “insanları bölüyorsunuz” diyordu “böyle yazarak.”
Bunu yazan yada böyle düşünenler Tayyip Erdoğan’dan çok etkilenmiş olmalıydı çünkü Erdoğan ,"olayların öznesini dışarıda tutarak mantık kurmakta ve bunu doğruymuş gibi halka yutturmaya çalışmakta" pek mahir biri.
Erdoğan -biraz toplayarak -diyor ki: “Ekonomi iyiyse, siyaset de iyidir.Siyaset iyiyse ülkede istikrar vardır.E o zaman rejim tehlikesinden bahsedilebilir mi ?”
İyi de güzel kardeşim rejim tehlikesinin nedeni bizzat sensin!
Ekonominin böyle iyiymiş gözükmesini de sen sağlıyorsun.
Hem ekonomi iyi filan değil,iyi olan sadece senin beslediğin adamların işleri.
Belediyeden emsal yükselttirip müteahhit yaptığın,hazineden arazi verdirip otel sahibi turizmci yaptığın,el konulmuş gazetelerden, televizyonlardan basın sahibi yaptığın adamların işi iyi.
Sermaye el değiştirsin istiyorsun ya ,kendine bağlı bir iş dünyası yaratacaksın ya .
O iş dünyası da senin her istediğini yapacak ya.
Sana kulluk edenlerin işi iyi.
Çiftçinin işi iyi değil örneğin.
O zaman anasını da alsın gitsin değil mi?
Peki,birazdan anlatacağım çiftçinin anasını alıp nereye gittiğini .
Sana bu para desteğini de "senin kendilerine bu ülkenin zenginliklerinden daha fazla pay vermeni isteyen" yabancılar sağlıyor.
Yani yabancılar seni, bu ülkeyi soymak için, sen de yabancıları, Türkiye'de istediğin gibi bir yönetim modeli yaratmak için kullanıyorsun.
Yani tehlikenin öznesi sensin.
Kendini parantezin dışına çıkarıp nasıl tehlike yok dersin?
Herşey yalan.
Neyse dönelim şu yazıya.
Bir başkası da benimle ilgili “şahsi reklamını yapmak,şöhret olmak için Atatürkçülüğü kullanıyor” diye yazdı.
O kadar ünlü oldum ki yakında bir yarışmaya jüri bile seçilebilirim.
İşin şakası bir yana "kaç kişiyiz biz" çok okundu ama bana maliyeti de böyle ağır oldu
Ama 14 Nisan'da binlerce kişinin "şimdi kaç kişiyiz sayın bakalım" diye hep bir ağızdan bağırdığını duyunca o maliyetin bu keyif karşısında aslında ne kadar az olduğunu anladım.
Hafifledim.
14 Nisan bu ülkede gerçekleri görmezden gelip kendi yalanlarından gerçekler üretmeye çalışanların suratında tokat gibi patladı.
Çünkü Türkiye'nin gerçeği bedava dağıtılan gazetelerdeki palavralarla uyuşmuyordu.
Gelelim anasını alıp giden çiftçiye.
Bak işte Mersin'li çiftçi mitingde en ön sırada .Elinde kocaman bir pankart.Ne yazıyor biliyor musun?
“Anamı da getirdim ,babamı da! “
Ne güzel söylemiş değil mi?
Yani milletin hep anasını sormakla olmuyor bu işler sonra babalar da geliyor.
Anlatmadan geçemeyeceğim, mitingin bence en güzel pankartı Mersin’li çiftiçinin birkaç adım ötesindeydi.
Pankartın üzerinde yanyana iki fotoğraf vardı:Bir tarafta, yerde ,üzerinden düştüğü attan çifte yiyen Tayyip Erdoğan,diğer tarafta atının üzerinde dimdik,heybetli pırıl pırıl üniformasıyla Mustafa Kemal.
Pankartın üzerinde şöyle yazıyor.
“Ata öyle değil, böyle binilir!”
Yaaa...
Var mı öyle ,bu halkı küçük görmek,azarlamak,hakaret etmek ?
Binlerce yılın görgüsü,bilgisi,kültürü var o hakaret ettiğin kasketli adamda,cahil sanırsın,gariban sanırsın ama adamı böyle rezil eder işte.
Çünkü onun anası da ,babası da,dedesi hatta büyük dedesi de senin gibi çok zorba gördü.
Kimler geldi,kimler geçti.
Ama onlar hep oradaydı.
Ezdim sanırsın ama sonra böyle çıkarırlar acısını.
En başa dönersek;
14 Nisan'dan sonra artık yalnız olduğunu düşünen,bu memleketin sahipsiz olduğunu düşünen,Atatürkçülerden az kaldığını düşünen var mı ?
Sonra Atatürkçü ne demek bilemedin sen.
Atatürkçü demek bu milleti ezene,ezdirene karşı gelen demek,soyana,hakkını yiyene,toprağını peşkeş çekene dur diyen demek.
Bu toprakların uygar,medeni,zengin,özgür olmasını isteyen demek.
Bunun için çalışan,çarpışan,yazan,çizen söyleyen,düşünen demek.
Yani Köroğlu demek,Karacoğlan demek,Pir Sultan demek,Dadaoğlu demek,Yunus demek...
Çakırcalı demek,Sütçü İmam demek,Kara Yılan demek,Nene Hatun demek,Satı Kadın demek...
Türkünü, Kürdünü ,Alevisini, Sünnisini ayırmamak demek.
Anadolu demek.
14 Nisan’da Anadolu’yu o meydanda gördünüz.
O halde "kaç kişiyiz biz" diye sormak yok artık.
Sorunun yeni hali şudur:
"Gördünüz mü kaç kişiymişiz biz?"
Demokrasi sözünün ardına gizlenip yıllardır bizi ayırıp,bölenler,hakaret edip ezenler,bir seçimde aldıkları oya dayanarak onurumuzu iki paralık edenler,halkın iradesini gerektiğinde nasıl ortaya koyacağını gördüler artık.
Öyle,sizi askerden başkası kurtaramaz demeye getirip milleti,sözde darbe söylentileri ile de askeri sindirerek siyaset yapanlar Anadolu'nun öyle kolay kolay teslim alınamayacağını gördüler.
Şimdi bir anket yaptırsınlar bakalım da görelim yüzde kaç bin uydurma oy alacaklarını.
İşte böyle.
Mitingden size istemediğiniz kadar hikaye çıkarabilirdim.
Anlatacaklarımla gözleriniz dolardı.Sizi ağlatabilirdim.
Gerçekten o kadar çok ağlayan gördüm ki.
Bu iktidara öfkesinden kızarmış ağlayanını da gördüm,kalabalığı görüp coşarak katıla katıla gözyaşı dökeni de ,mutluluktan akan damlaları bir köşede sileni de gördüm,omuzunda çocuğu ile türküler eşliğinde hıçkıranı da.
Benim içimse en çok mesleğime ağladı.
Mitingi yukarıdan gelen talimatla gazetede küçük,televizyonda kısa görmek zorunda kalan haberci arkadaşlarıma üzüldüm.
Kasetler dolusu görüntü çekip bir karesini bile kullanamayacağını bilen kameramanların emeğine üzüldüm.
Canlı yayın arabalarının önünde kös kös bekleyip iki dakika canlı yayın yapamayan,yaptıklarında da coşkuyla "gördünüz mü kalabalığı, Türkiye uyanıyor" diyemeyen muhabir arkadaşlarıma üzüldüm.
Oradaki coşkuyu görüp bir satır bile yazamayan köşe yazarı dostlarıma üzüldüm.
Ve çalışmaya yeni başlayan ve tüm bu karartmayı gazetecilik sanarak yetişen genç meslektaşlarıma üzüldüm.
Bir zamanlar ben de onlardan biriydim.
Ve ben ve o zamanki arkadaşlarım "gazeteci doğruları yazdığı sürece karşısında hiç bir gücün duramayacağını" düşünüyorduk.
Şimdi görüyorum ki o zamanların üzerinden çok sular akmış.
Ve anlıyorum ki medyası düzelmeyen bir ülkenin düzelmesine de imkan yoktur.
Medyası özgür olmayan bir ülke özgür olamaz.
İşte bu yüzden 14 Nisan güzel bir geleceğin habercisidir.
Bu coşkuyla şimdi daha çok çalışmak gerekecek.
Sınırlarımızda yaşıyoruz, belki o sınırları aşmak gerekecek.
Daha iyi bir medya ve daha iyi bir Türkiye için.
kck
Kerimcan Kamal
Bilmiyorum dün "Ruhat Mengi'yle Her Açıdan" programını izleyenler var mıydı? Kelimeleri ve cümleleri tam olarak hatırlayamasam da, beni şaşırtan bir bölümü anlatmak istiyorum.
Konuklar arasında Akp'li bir milletvekili de vardı, bu kişi Cumhuriyet mitingini el altından Chp'nin organize ettiğini ve kalabalığı büyük çoğunlukla onların getirdiğini yani insanların Chp tarafından getirildiğini ifade ediyordu. Ruhat Mengi de buna karşılık, "olur mu öyle şey, ben de oradaydım, insanlar yürekleriyle, inançlarıyla oraya gelmişlerdi, mitingin bilincine varmışlardı, öyle içtendiler ki birçok kişi ağladı" şeklinde bir cevap verdi. Bundan sonra Akp'li kişinin verdiği cevap ilginçti, stüdyodaki herkes gibi benim de yüzümde acınası bir tebessüme sebep oldu, trajikomikti, şunu söyledi; "Biz onlardan daha çok ağlarız, Akp bir miting düzenlese bizde onların iki katı insan ağlardı."
Neden bunu yapıyorlar? Neden bu bölücülüğü yapıyorlar? Biz, siz, onlardan kurtulup sadece "biz" olmayı bir türlü beceremiyorlar. Onlar ne için ağladı? Cumhuriyetimiz, vatanımız, milletimiz için. Siz ne için ağlayacaksınız? Cumhuriyetimiz içinse, gelin hep birlikte ağlayalım, biz, siz, onlar, bunlar, ötedekiler, berikidekiler diye bölünmemize gerek yok öyleyse. Bir yandan da bizi ağlayacak duruma getirenlerin de kim olduğunu düşünmek lazım.
Şu resım bu sorunun cevabı olur umarım.http://www.haberturk.com/galeriler/20221/1_k.jpg
AK Parti Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa, Cumhuriyet Mitingiyle ilgili olarak herkesin mesajı aldığını belirterek, ''Çok samimiyetle söyleyeyim;Eğer AK Parti, böyle bir şeyi organize etmiş olsa, biz birkaç milyon insanı, bunun 10 katı insanı buraya toplayabiliriz'' dedi.
Parlamento muhabirleriyle sohbet eden Fatsa, gazetecilerin soruları üzerine, 14 Nisan'da yapılan Cumhuriyet Mitingini değerlendirdi. ''Herkes mesajı almıştır ve gereği yapılacaktır'' diyen Fatsa, şöyle konuştu:
''Ne diyor; 'Seçmeyin, yapamazsınız, seçtirmeyiz' diyor. Kim seçecek bunu? Sokaktaki insan seçmeyecek ki...Parlamentodaki milletin temsilcileri seçecek. Bu, müdahale değil de nedir? Millet iradesine, Parlamento iradesine müdahale değil de nedir yani? Bunun başka türlü anlaşılır veya okunuş şekli var mı?'' Bir gazetecinin, ''Orada belli bir kişiyi seçmeyin deniyor'' demesi üzerine, ''Mantığı zorlamayın'' diyen Fatsa, ''Seçimle alakalı yasal, anayasal bir engel var mı ya da bu ismin cumhurbaşkanı adayı olmasının önünde bir engel var mı?'' diye sordu.
''OLAYIN ÖNÜNDE ENGEL YOK...''
Fatsa, cumhurbaşkanı seçecek iradenin önemine işaret ederek şunları kaydetti:
''Burada bunu seçecek irade, yani parlamento bu yetkiyi nereden alacak? Bir milli iradeden, yasalardan ve Anayasadan alacak. 'Sen Anayasayı, yasaları boş ver, Türkiye'nin 83 yıllık demokratik geleneklerini de boş ver, Meclis iradesini de boş ver. Biz böyle istiyoruz.' Siz böyle istiyorsunuz da Anayasa, yasalar, milli irade böyle demiyor. Cumhurbaşkanı seçimine kim karar verecek? Bunlardan daha büyük bir kalabalık, milyonlar buraya toplanırsa, o zaman bu kararı da mı iptal edeceğiz. Öyleyse sokakta ne kadar çok insan toplayan olursa, Meclis onların talebi doğrultusunda karar alır gibi bir netice çıkar ki o zaman milli iradeyi nasıl tecelli ettireceksiniz. Mantığı zorlamadan rahat konuşur düşünürsek, olayın önünde engel yok.'' Bir gazetecinin, ''Daha büyük bir kalabalık toplayacağınızı mı ima ediyorsunuz'' sorusu üzerine Fatsa, bir başkasının da toplayabileceğini, daha fazla sivil toplum örgütünün de biraraya gelip eylem yapabileceğini belirterek, şöyle devam etti:
''Çok samimiyetle söyleyeyim; Eğer AK Parti, böyle bir şeyi organize etmiş olsa, biz birkaç milyon insanı buraya toplayabiliriz. Bunun 10 katı insanı buraya toplayabiliriz. Olayı bir yarışa sokma, 'sokakta ne kadar insan topluyoruz' şeklinde bir yarışa sokma suretiyle milli iradeyi tecelli ettirme imkanı var mı? Ben buna dikkat çekmek istiyorum. Yoksa biri çıkar bunu yapabilir.''
16.04.2007
MİLLİYET
Konular aynı olduğu için birleştirilmiştir,Sayın veezy37 lütfen bu başlık altından devam ediniz.
Sayın veezy37,Cumhuriyet Mitingi'nin AKP'lilerce hazmedilemediği ve adeta bir s.d.k yarışı haline getirildiğinin farkındasınızdır umarım.E ne yapalım,yarıştıralım bakalım kim daha uzağa işeyecek...Alıntı:
''Çok samimiyetle söyleyeyim; Eğer AK Parti, böyle bir şeyi organize etmiş olsa, biz birkaç milyon insanı buraya toplayabiliriz. Bunun 10 katı insanı buraya toplayabiliriz. Olayı bir yarışa sokma, 'sokakta ne kadar insan topluyoruz' şeklinde bir yarışa sokma suretiyle milli iradeyi tecelli ettirme imkanı var mı? Ben buna dikkat çekmek istiyorum. Yoksa biri çıkar bunu yapabilir."
Tarihe Tanık Oldum!
Cumhuriyet Mitingini Yaşamak ve Anlamak!
Gördüm, yaşadım, tanık oldum!
Tarihe not düşüldü. 14 Nisan 2007, Türkiye.
Muhteşem bir kalabalıkla, “görkemli” bir Cumhuriyet Mitingi yaptık. Coşku içinde akın akın Atatürk’ü ziyaret ettik. El ele, gönül gönüle, Cumhuriyetimizin temel değerlerine, bizi biz yapan değerlerimize, bizi “insan” yapan değerlerimize, ülkemize, özgürlüğümüze, kendimize, birbirimize, çocuklarımıza, gençlerimize, geleceğimize, bağımsızlığımıza sahip çıktık. Tehlikenin farkında olduğumuzu gösterdik. Tıpkı; babasının omzunda, “Tehlikenin ben de farkındayım” yazısı taşıyan Cumhuriyetin minik yıldızları gibi.
Yaklaşık bir milyon “insan”. Tandoğan Meydanında! Abartmıyorum! Bir ucumuz; Beştepe’de. Bir ucumuz Demirtepe’de. Bir ucumuz Anıtkabir’de Ata’nın mozalesinin önünde. Bir ucumuz, Anıttepe’de. Bir ucumuz Hipodrom tarafında. Eğlendik, güldük, duygulandık, gurur duyduk, alkışladık, haykırdık... Mesajlar aldık, mesajlar verdik! Huzur duyduk, keyif aldık, mutlu olduk! Bitmesin istedik, ayrılmayalım istedik, orada kalmak istedik. Kimi gözyaşlarını tutamadı, kiminin boğazında düğümlendi duyguları… Yağmur gibiydik, yağmurduk…
Yıllarca olağanüstü paralar akıtıp bizi bizden uzaklaştırdılar. Yalnızlaştırdılar… Tandoğan’da kirli oyunlarının bozulduğunu gördüler… Yalnız değildik, çoktuk, pek çoktuk! Fanatizmin zincirlerini kırdık. Uyandık! Üzerimizdeki ölü toprağını attık! “Biz, biz gibi olunca” neler yapabileceğimizi dosta düşmana gösterdik. Demokratik hakların ölçülü ve vakur nasıl kullanıldığının dersini verdik.
Özü-sözü bir olmayanlar, takiye yapanlar, utanmayanlar, kendini ve haddini bilmeyenler, halkı demokrasi adına aldatanlar, dini siyasallaştıranlar, dini piyasalaştıranlar ve kullananlar, küreselleşme ile ümmetçiliği bir birine karıştıranlar, dedenen laik rejim takıntılı olanlar, “Atatürk milliyetçiliğinin” tehdit olduğu yönünde propaganda yaparak beyin yıkamaya çalışanlar, kişisel menfaatlerini her şeyden üstün sayanlar, Cumhuriyetin temel değerlerinden ayrılıp, Cumhuriyet dışında kök salanlar, kökü dışarıda olanlar, irticayı, terörü ve bölücülüğü besleyenler için, kısacası tüm marjinaller için “tokat” gibi bir miting oldu!
Çankaya’ya çıkmak ile cumhurun başkanı olmak arasındaki farkı gösterdik. Bu gerçeği bildiğimizi, tüm bilmeyenlere haykırdık!
Meydanlarda, düzmece kamuoyu yoklamaları ile halkını aldatanları göremedik! Masabaşında sipariş kabul eder gibi yazı yazan kalemşör gazetecileri göremedik! BBC’yi gördük, ama mütareke basınını göremedik! Küreselleşme ile emperyalizmin ayrımını dahi yapamayan ikinci Cumhuriyetçileri göremedik! Demokrasiyi geliştirmek adına Soros vb vakıflardan yardım alan, AB tarafından finanse edilen kökü dışarıda olan vakıfları, dernekleri göremedik! Ama, Soros’un yaptığı bağış ve yardımları “demokrasiye” endeksleyip de, Cumhurbaşkanlığından yasal bağış ve yardım alan Atatürkçü Düşünce Derneği için “sipariş üzerine” inceleme başlatan AKP Hükümeti’nin ve “sözde demokrasi havarilerinin” iki yüzlülüğünü gördük! Sarı, turuncu, yeşil darbecileri göremedik! Türkiye’nin renginin “kırmızı-beyaz” olduğunu gösterdik. Gördüklerimizle de görmediklerimizle de mutlu olduk! Ortak değerleri birlikte paylaşabilmenin mutluluğunu yaşadık! Lider yoktu, toplumsal bilinç ve özgüven vardı! Hem de doğrudan ve dolaylı tüm yalanlara, karalamalara, kirletme, engelleme çabalarına rağmen! Ne yaptılarsa, sıradan bir günü tarihi bir gün yaptılar!
Medyanın, Hitler, Mussolini, Franko, Pinochet dönemlerindekine benzer uygulamalar ile her türden saldırı, yalan ve iftiralar ile baskı altına alınmak istendiğini, tek sesli ve tekelci hale getirilmek istendiğini daha iyi anladık! Kanaltürk’ün “halk için halk ile beraber, gerçek habercilik” anlayışının nasıl takdir edildiğini ve onaylandığını bir kez daha gördük!
Dün ve bugün “malum medyanın” tarihe not düşen Cumhuriyet Mitingimizi haber dahi yapamadığını gördük! Bugün gazetelere ve televizyonlara bakıyorum. Sanki; Türkiye 14 Nisan’ı yaşamamış! Sanki, biz başka bir ülkede, başka bir mitingdeydik! Gerçeği yaşamaktan, yazmaktan, göstermekten korkuyorlar! Şaşırmıyorum! Yazamazlar. Çünkü, kendi yalan dünyalarına hapsettikleri yandaşlarını demoralize etmekten, uyandırmaktan korkuyorlar!
Yazmıştım: Korkuyorlar! Çünkü haksızlar! Güçsüzler! Çünkü haksızlar! Korkuyorlar! Çünkü; halktan ve Cumhuriyetten kopuklar! Korkuyorlar! Çünkü biliyorlar!..
Biliyorlar. Çünkü; halk onları onaylamıyor! Biliyorlar. Çünkü dünkü mitingde atılan sloganlar anlamlı ve son derece netti… “ABD’nin İmamı, kaça sattın vatanı”, “Köşk’e kelle istemiyoruz”, “Çankaya’ya değil, Yüce Divan’a” …
En çok tekrarlanan sloganlardan biri “ampul Tayyip”ti. Bu slogana yüzbinlerce vatansever ellerini havaya kaldırıp, ampul değiştirme işareti ile katıldı.
Biliyorlar ki; yalanlarla dolu seçim anketlerine rağmen, din ve oy tacirliği yapmalarına rağmen, seçim kanunlarını değiştirmemelerine rağmen %10 seçim barajına takılacaklar! İktidara nasıl geldiklerini, deliğe süpürülmekten nasıl kurtulduklarını biliyorlar! Deliğe süpüreceğin aslında kim olduğunu bildikleri gibi…
Sadece katılımcıların aile üyelerini, eş, dost ve akrabalarını dahi düşünün, en az 10 ile çarpın! Katılamayanları düşünün! Yüreği Tandoğan’da olanları düşünün…
Şundan emin olun… Hayatının bir gününü Cumhuriyetimize ayıranlar, biz, hepimiz orada tarih yazdık… Bundan sonra neleri yapabileceğimizi gösterdik. Su üzerine yazı yazmıyoruz! Bizler Cumhuriyetin çocuklarıyız, hepimiz Cumhuriyetiz…
Başkent’ten yüzbinlerin fotoğrafı, Atatürk’ün koltuğuna en çok yakışan Cumhurbaşkanlarından Sayın Ahmet Necdet Sezer’e de bir vedaydı aslında… Görkemli bir veda… Çankaya’da yaptıklarının, savunduklarının, verdiği mücadelenin herkesçe görüldüğünü gösteren ve unutulmayacağının altını çizen bir veda…
Halkın Tandoğan’dan, Anıtkabir’den verdiği bu güçlü mesaj anlayanlara tabi…
Siz “sevdalılar” tam bağımsız bir ülke için tarihe not düştünüz! Bizler tanık olduk, yaşadık! Sizler iyi ki varsınız! Siz, herşeyden değerlisiniz!
Tuncay Mollaveisoğlu
www.kanalturk.com.tr
Sayın arıza ,yarıştırmaya devam edelim ancak etik kurallar çerçevesinde ayrıca site yöneticilerinin dikkatini çekmek isterim.Gerekli düzeltmeleri yapın ve üyelerimizden özür dileyin...