Türkiye de mülkiyet hakkı varmıdır?
Bu yeni foruma cevap verecek arkadaşlara şimdiden teşekkürler.
Printable View
Türkiye de mülkiyet hakkı varmıdır?
Bu yeni foruma cevap verecek arkadaşlara şimdiden teşekkürler.
vardır
Sayın Atay.
Devlet bazı hallerde taşınır veye taşınmaza el koyabilirmi?
Bu durumda mülkiyet hakkı vardır denilebilir mi?
iyi çalışmalar
Koyabilir.
Denir.
Ne güzel cevaplar :)
Türkce sözlükde MÜLKİYET=MÜLK İYELİĞİ diye geçiyor ve arapca bir kelime.
İYELİK=bir şeye sahip olup,onu kanun çerçevesi içinde istediği gibi kullanabilme hakkını taşıma hali.
mülkiyet =sahiplik
Belki bundan sonra daha açık cevaplar gelebilir.
Kelime olarak "mülkiyet"in ifade ettiği anlamla, hukuki anlamda "mülkiyet" arasında fark vardır.
Daha açık sorular sorarsanız daha açık cevaplar gelebilir.
Kısa soruya böyle kısa cevap olur ancak. Yine kısacık cevap verelim.
Mülkiyet hakkı kutsal değildir. Kamu yararı amacıyla kısıtlanabilir, yani kamulaştırılabilir. O takdirde bedeli devletçe mal sahibine ödenir.
Kamu yararına bütün mal varlıklarına da el konulabilir
diye bir durum ortaya çıkıyori
Hukuki anlamda mülkiyet hakkı nedir?
teşşekürler ve iyi çalışmalar
Türkiye Cumhurriyeti devletinde kesinlikle Mülkiyet hakkı yoktur.Sadece kanunlarla yazılı olan bir anayasa kitabı vardır.Ama uygulama yoktur.Benim babamın 9180 m2 lik arsasının orman kadastrosu yapılmış ve kesinleşerek orman sayılmayan yerlerden diye bitirilmiştir.daha sonrada vatandaşın biri o yeri mahkeme kararı ile tapulandırmış ve mülkiyet hakkını elde etmiş.o kişidende babam tapuya güven ilkesiyle tarla vasfındaki tapu sicili olan ve hiç bir şerh i olmayan arsayı tapu dairesi aracılığıyla satışını gerçekleştirmiş ve satın almıştır 12 yıl sonra ormandır yer diye tapuyu orman işletme müd. çalışan orman mühendisinin yaptığı bilir kişi raporuyla elimizden alınmış ve hukuk skandalı ortaya çıkmış yüce yargıda buna ışık tutmuştur.sonradan ele geçen evrekları mahkemeye sunarak yargılamanın iadesini kabul ettirmemize rağmen temyiz edilmeden davalılar tarafındn herşeyi ispatlamıamıza rağmen kesinleşen kararı dava bize döndü diye hakim red etti.şimdi nerde hukuk nerde mülkiyet hakkı heee eğer a.i.h.m diyorsanız allah razı olsun avrupalıdan mülkiyet hakkı orda var ama muz cumhurriyetinde hukuk yoktur..cebindeki para hukuktur.teşekkür ederim genede.
Sayın gürel67;
Muz bir meyvedir ve muz AĞACI vardır,MUZ CUMHURİYETİ diye bir şey yoktur.
Türkiye bir cumhuriyettir ve hakarete YER YOKTUR.
Hukuki..net bir hukuk sitesidir,beğenmeseniz de Türk Hukuku'na hakaret edebileceğiniz,isyanlarınızı kusabileceğiniz bir site değildir.
Lütfen yorumlarınıza dikkat ediniz.
türkiyede k hukuk sisteminde kesinlikle birey hakkı ve mülkiyet hakkı yoktur.istediği gibi vatandaşın arsasına tapu iptal davası açar ve el atar bedel de ödemez.hak sadece gelişmiş ülkelerde devlet oteritesi nin olmadığı birey haklarının üstün görüldüğü ülkelerde geçerlidir.bizim ülkemizde nedense hakimlerimiz devlet lehine karar verdiğinden pek birey hakkı kalmamakta bu hakkı da a.i.h.m de aramakta ve kazanmaktadır.........
Mülkiyet hakkı tabi ki vardır. Ve Anayasa ile aynı zamanda uluslararası hukukla korunur. Ancak Devletin de egemenlik hakkı vardır. Bazı durumlarda (yasalarda belirlenmiş ) bu hakkı kısıtlar . Örneğin ihtiyaç varsa vatandaşın evini kamulaştırır bedelini de öder. Ödemez ya da az öderse dava açarsınız alırsınız. Neredeyse tüm dünya ülkelerinde bu böyledir.
Köktepe Türkiye’ye karşı (Başvuru no: 35785/03)
Strazburg, 22.07.2008
Sicil Memuru Basın Duyurusu
YARGI DAİRESİ
Strazburg, 12.07.2008
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bugün Köktepe-Türkiye davası ile ilgili kararını yazılı olarak açıkladı. (Başvuru no: 35785/03)
Mahkeme beşe iki oyla olayda müracaat sahibine ait alanın kamu alanı sayılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1.maddenin 1nci fıkrasının ihlali olduğuna karar verdi.
Mahkeme Sözleşmenin 41. maddesinin uygulanması konusu hakkında bir karara varılmaya hazır olunmadığını belirtti. (Kararın yalnızca Fransızcası mevcuttur.)
1.Temel Olgular
Halil İbrahim Köktepe 1955’te doğmuş ve Çanakkale (Türkiye) ‘de yaşayan bir Türk vatandaşıdır.
1953’te Hazine, Çanakkale’de bir bölüm kamu arsasını özel kişiye satmıştır. 26 Temmuz 1993’te müracaat sahibi Arazi Kayıtları Genel Müdürlüğünce çıkarılan belge ile araziyi üstüne tahsis etmiştir. Bu arada Ağustos 1990’da Orman Komisyonu kamu orman alanını belirlemiştir ve söz konusu arazinin bir bölümün de bu sınırların içinde yer aldığı açıklanmıştır.
17 Ağustos 1996’da müracaat sahibi Çanakkale Bölge Mahkemesine kamu orman alanının yeniden sınırlandırılması konusunda yargı denetimine başvurdu.
Nisan 1998’de yayınlanan uzman raporu söz konusu arazinin kamu orman alanı içinde bulunmadığını göstermektedir. Haziran 2000’de başka bir grup uzman tarafından hazırlanan yeni rapor söz konusu arazinin bir kısmının kamu orman alanı içinde bulunduğu sonucuna varmıştır.
Bölge Mahkemesinin 16 Kasım 2000’deki kararında Bölge Mahkemesi diğer benzer davalarda alınan kararlar ve ikinci rapordaki bulgular ışığında müracaat sahibini başvurusunu iptal etti. Temyiz Mahkemesine yapılan itiraz ve mahkeme kararını düzeltme için yapılan başvuru talebi de iptal edildi.
Müracaat sahibi, Aralık 2005’te kendisine verilen bir yıl üç aylık hapis cezasının ertelendiğine dair iki kez tebligat almıştır. Bu tebligatların ilki izin almaksızın arazinin temizlenmesi ile ilgiliyken ikincisi de bu temizlenmiş arazinin üzerinde buğday üretiminin yapılması ile ilgidir.
Ayrıca, Eylül 2007’de Orman Bakanlığı, müracaat sahibinin söz konusu olan araziyle ilgili ve işbu arazinin Hazine mülkü olarak kaydedilmesi ile ilgili olan davasının iptali üzerine harekete geçme kararı almıştır. Bakanlığın geçersiz yasalarla ilgili talebini göz önüne alarak, Türk mahkemeleri arazinin üçüncü bir kişiye devredilmesini önlemek amacıyla Arazi Kayıtları’nı düzenlemiştir. Konu ile ilgili işlemler halen beklemektedir.
2.Prosedür ve Mahkemenin Hazırlanması
Başvuru Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 17 Ekim 2003 tarihinde yapıldı. Halka açık oturum 22 Nisan 2008’de Strasburg’da İnsan Hakları Binasında gerçekleştirildi.
Karar aşağıda adı gecen yedi yargıçtan oluşan komitece verilmiştir:
Françoise Tulkens (Belçikalı), Başkan
Anotella Mularoni (San Marinalı)
Vladimiro Zagrebelsky (Italyalı)
Danute Jociene (Litvanyalı)
Dragoljub Popovic (Sırp)
Ireneu Cabral Barreto (Portekizli)
Rıza Türkmen (Türk)
3. Kararın Özeti
Şikâyetler
1. maddenin 1. fıkrasına (mülkiyetin korunması) dayanarak müracaat sahibi kendi arazisinin karşılığında her hangi bir ödeme yapılmadan kamu orman alanı ilan edilmesinden şikâyetçidir.
Mahkeme Kararı
Madde 1 Fıkra 1
Mahkeme, ilgili makamların tartışmalı arazinin kamu ormanı olduğu yönünde adli karara vardığını göz önünde bulundurmuştur. Müracaat sahibinin malının elinden alınmaya çalışılması kamu çıkarları adına doğal ve orman alanının korunması sebebiyledir. Mahkemenin görüşüne göre çevrenin korunmasıyla ilgili endişeler ki özellikle bu konu hakkında bir mevzuat mevcut ise, ekonomik zorunluluklardan ve hatta bir takım temel haklardan (mülkiyet hakkı gibi) sonra gelemez.
Mahkeme, müracaat sahibinin tartışmasız olarak zamanında da tarım arazisi olarak tasnif edilmiş olan tartışmalı araziyi edinirken, herhangi bir itimatsızlıkta bulunduğuna dair kanıt olmadığını not etmiştir. Ayrıca Mahkeme şuna da işaret etmektedir ki, Köktepe’nin elinde geçerli bir mal senedi mevcuttur.
Ayrıca, Müracaat sahibi tarım arazisini satın aldığı ve mal senedi olduğu halde, toprağı işleme, biçme ve arazi üzerinde herhangi bir işlem yapabilmesi olanaksızdır. Bu sebeple araziyi kullanma olasılığı yoktur. Sonuç olarak arazinin kamu orman alanı olarak tasnif edilmesi müracaat sahibini mülkiyet hakkından doğan varlıklarından mahrum etmektedir.
Mahkeme, özellikle, sınırlandırmanın sabit doğası, durumun çözümü için dâhili bir kanuni çözüm olmadığını, müracaat sahibinin mülkiyet hakkından tam olarak faydalanabilmesinin zayıflatıldığını ve zarar tazminin olmadığını belirtmiştir.
Dolayısı ile Mahkeme, müracaat sahibinin genel çıkarların gereksinimleri ve mallarından barış içinde faydalanabilme hakkının korunması arasında adil dengeyi bozan bireysel ve ölçüsüz bir yüke tahammül etmekte olduğunu göz önünde bulundurmaktadır. Ayrıca Türk Hükümeti zarar tazmininin noksanlığını haklı çıkarabilmek için kabul edilebilir şartları delil olarak iktibas edememiştir.
Bu sebepten dolayı, Madde 1, Protokol no.1 ihlali gerçekleşmiştir.
Yargıç Cabral Baretto ve Türmen muhalif görüşlerini beyan etmişlerdir. Görüşler karara eklenmiştir.
Mahkeme kararına şu internet sitesinden ulaşılabilir. (http://www.echr.coe.int)
Basın İrtibatları
Adrien Meyer (tel: 00 33 (0)3 88 41 33 37)
Tracey Turner-Tretz (tel: 00 33 (0)3 88 41 35 30)
Sania Ivedi (tel:00 33 (0) 90 21 59 45)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1959’da 1950’de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi üzerine çıkan anlaşmazlığı aşmak üzere Avrupa Konseyi Üye Devletleri tarafından Strasburg’da kuruldu.
ÇANAKKALE'de merkezindeki Şekerpınar Mevkii´nden 1993 yılında tarla vasfında bir arazi satın alan ve tapusunu cebine koyarak çocuklarının geleceğini garanti altına aldığına sevinen emekli öğretmen Halil İbrahim Köktepe, 2 yıl sonra aldığı tarlanın ormanla ihtilaflı olduğunu öğrenince yıkıldı. Türk yargısına başvurup hakkını aramaya başladı, ancak durumun aleyhine sonuçlanacağı anlayan Köktepe, çareyi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) gitmekte buldu. 22 Temmuz tarihinde kararı açıklayan AİHM, Köktepe'nin mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vererek taraflara anlaşması için 6 aylık süre verdi.
Türkiye'de vatandaşların tapulu arazileri konusunda orman idaresiyle yaşadığı ihtilaflara AİHM'den örnek teşkil edecek çok önemli bir karar çıktı. Türkiye'de binlerce insanı ilgilendiren konuya, Çanakkaleli emekli öğretmen Halil İbrahim Köktepe'nin AİHM'de elde ettiği zafer umut ışığı oldu. Köktepe'nin avukatı Mustafa Öztok'a göre, bu karar 2B uygulaması kapsamında el konulan arazileri satmaya hazırlanan devletin planlarını da alt üst edecek. Çünkü bu karar 2B uygulamasıyla el konulan taşınmazların bedelsiz olarak hak sahiplerine verilmesine yol açacak.
TAPUYU ALDIĞINA SEVİNEMEDİ
Çanakkaleli emekli öğretmen Halil İbrahim Köktepe'nin hukuk mücadelesi 1993 yılında emlakçıdan satın aldığı Şekerpınar Mevkii´ndeki 21.5 dönüm arazinin orman idaresiyle itilaflı olduğunun anlaşılmasıyla başladı. Yaptığı araştırmanın ardından bir sorun olmadığını belirleyen Köktepe, araziyi satın aldı. Parayı ödedikten sonra da Tapu Kadastro Müdürlüğüne giderek tapusunu aldı. Ancak aradan iki yıl geçtikten sonra satın aldığı arazinin orman idaresiyle ihtilaflı olduğunu öğrendi. Bir avukata giden Köktepe, 1990 yılında arsanın bulunduğu yerden bir orman kadastrosunun geçtiğini ve arsanın ormanla gerçekten ihtilaflı olduğunu öğrenince yıkıldı. Köktepe orman idaresine dava açtı. Orman İdaresi de Köktepe'ye tapu iptali davası açtı. Karşılıklı davalar Çanakkale Asliye Hukuk Mahkemesi´nde 13 yıl sürdü. Yargıtay'dan da beklediği sonucu alamayan Köktepe son çare olarak AİHM'e gitmeye karar verdi.
AİHM, ``MÜLKİYET HAKKI İHLALİ VAR'' DEDİ
Çanakkaleli emekli öğretmen Halil İbrahim Köktepe, avukatı Mustafa Öztok ile birlikte bir dosya hazırlayıp 2002 yılında AİHM'ne sundu. AİHM, emekli öğretmen Halil İbrahim Köktepe'nin başvurusunu örnek dava olarak kabul etti. Strasburg'da 22 Nisan 2008 tarihinde duruşma yapıldı. AİHM, hem Türkiye Cumhuriyeti temsilcilerini, hem de mağdurları dinledi. 22 Temmuz tarihinde Fransızca olarak yayınlanan karar kendilerine ulaştığında Köktepe 13 yıldır Türkiye'de bulamadığı adalete AİHM'de ulaşmış olmanın sevincini yaşamaya başladı. Çünkü AİHM, 2 ret oyuna karşılık 5 kabul oyuyla Köktepe'nin mülkiyet hakkının ihlal edildiğine hükmetti. AİHM, tarafları 6 aylık süre içinde uzlaşmaya çağırdı ve sonucun kendilerine bildirilmesini istedi.
``KENDİMİ ASMAYI BİLE DÜŞÜNDÜM''
15 yıllık birikimiyle satın aldığı araziyi, orman idaresiyle ihtilafı nedeniyle bugüne değin ekip biçemediğini anlatan Köktepe, ``Bir tarlayı ekip biçmeyi denedim. Ancak orman bizi yakaladı ve mahkemeye verdi. Bu yüzden hapis cezası bile aldım. Orman yetkilileri, kendi ellerindeki fotoğrafları kanıt göstererek arazinin kendilerine ait olduğunu sürerken, benim elimdeki tapuyu hiç kimse dikkate bile almadı. Üstelik bu arazinin tapusu üzerinde orman tarafından konmuş bir şerh bile yoktu. Zaten olsaydı ben burayı satın almazdım. Tek maaşla ailemi geçindiren bir eğitimciydim. Uzun yıllar biriktirdiğim parayı bu araziye yatırmıştım. Davayı kaybedince psikolojim bozuldu. 15 yıllık birikimimi yatırdığım arazimi devlet elimden almaya çalıştığı için bir ara kendimi bu arazide asarak intihar etmeyi dahi düşündüm. O kadar çok üzülmüştüm. Devletin böyle bir haksızlığını kabul edemedim. Kendi kendime hep `Mademki böyle bir durum vardı, devlet bana niye bu tapuyu verdi, bu tapu sahte mi, devlet sahtecilik yapar mı?' diye sordum. Hukuk devleti olan Türkiye'de adalet bulamadığım için AİHM'e gitmeye karar verdim. Sonuçta davayı kazandım. Ama kazandığıma sevindim. Çünkü ben bir Türk vatandaşı olarak burada yaşıyorum ve üstelik bir eğitimciyim. Bu nedenle buruk bir sevinç yaşadım. Şimdi AİHM'in kararı gereği Türkiye Cumhuriyeti devleti yetkililerinin anlaşma zemini aramak için benimle temasa geçmelerini bekliyorum'' diye konuştu.
ÖRNEK KARAR OLACAK
Halil İbrahim Köktepe'nin avukatı Mustafa Öztok ise, orman idaresinin müvekkili emekli öğretmen Halil İbrahim Köktepe'nin arazisine el koyması üzerine 1995 yılından itibaren hukuki sürecin başladığını söyledi. Türkiye'de insanların bu tür davalar açıp mallarını kaybetmesi ve müvekkilinin Türkiye'de yapılan uygulamalardan rahatsızlık duyması üzerine 2002 yılında konuyu AİHM'e taşıdıklarını belirten Mustafa Öztok, ``AİHM'de bu yıl 22 Nisan'da yapılan duruşmanın kararı 22 Temmuzda açıklandı. Kararda, müvekkilimin haklı olduğu, devlet tarafından arazisine el konulamayacağı ve bunun bir mülkiyet hakkı ihlali olduğu neticesine varıldı. Devlete kişiyle anlaşmak üzere 6 aylık süre verildi. Bu sürede uzlaşma olmadığı taktirde mahkeme durumu yeniden inceleyip bu kez müvekkilim için bir tazminata karar verecek. Bizim açımızdan çok önemli olan bu karar Türkiye'de orman idaresiyle bu şekilde itilaflı olan binlerce kişi açısından da çok önemli. Çünkü Türkiye'de yılda 10 bin kişinin bu şekilde mallarına el konuyor. Bu karar, ileriki dönemde o kişiler için örnek teşkil edebilir'' dedi.
2B'YE DE ETKİ EDEBİLİR
Avukat Mustafa Öztok, AİHM'in kararının 2B uygulaması kapsamında el konulan arazilerin durumlarını da etkileyebileceğini ileri sürerek, ``Bilindiği gibi 2B uygulaması kapsamında orman arazilerinin satışı gündemde. AİHM'in bizim davamızda mülkiyet hakkı ihlali olduğuna yönelik verdiği karar daha önce 2B olarak alıkonulan arazileri de hukuksuz bir durumda el konulmuş arazi durumuna düşürmüştür. Hükümetin bu karardan sonra arazileri satmasını değil, bedelsiz olarak devretmesini beklemekteyiz. Çünkü bu malların çoğunluğu tapulu olan mallardır ve vatandaşlardan rızası dışında alınmıştır. Önümüzdeki günlerde bu karar sayesinde 2B uygulamasında yeni gelişmeler olacağını düşünüyorum'' diye konuştu.
Köktepe Türkiye’ye karşı (Başvuru no: 35785/03)
Strazburg, 22.07.2008
Sicil Memuru Basın Duyurusu
YARGI DAİRESİ
Strazburg, 12.07.2008
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bugün Köktepe-Türkiye davası ile ilgili kararını yazılı olarak açıkladı. (Başvuru no: 35785/03)
Mahkeme beşe iki oyla olayda müracaat sahibine ait alanın kamu alanı sayılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1.maddenin 1nci fıkrasının ihlali olduğuna karar verdi.
Mahkeme Sözleşmenin 41. maddesinin uygulanması konusu hakkında bir karara varılmaya hazır olunmadığını belirtti. (Kararın yalnızca Fransızcası mevcuttur.)
1.Temel Olgular
Halil İbrahim Köktepe 1955’te doğmuş ve Çanakkale (Türkiye) ‘de yaşayan bir Türk vatandaşıdır.
1953’te Hazine, Çanakkale’de bir bölüm kamu arsasını özel kişiye satmıştır. 26 Temmuz 1993’te müracaat sahibi Arazi Kayıtları Genel Müdürlüğünce çıkarılan belge ile araziyi üstüne tahsis etmiştir. Bu arada Ağustos 1990’da Orman Komisyonu kamu orman alanını belirlemiştir ve söz konusu arazinin bir bölümün de bu sınırların içinde yer aldığı açıklanmıştır.
17 Ağustos 1996’da müracaat sahibi Çanakkale Bölge Mahkemesine kamu orman alanının yeniden sınırlandırılması konusunda yargı denetimine başvurdu.
Nisan 1998’de yayınlanan uzman raporu söz konusu arazinin kamu orman alanı içinde bulunmadığını göstermektedir. Haziran 2000’de başka bir grup uzman tarafından hazırlanan yeni rapor söz konusu arazinin bir kısmının kamu orman alanı içinde bulunduğu sonucuna varmıştır.
Bölge Mahkemesinin 16 Kasım 2000’deki kararında Bölge Mahkemesi diğer benzer davalarda alınan kararlar ve ikinci rapordaki bulgular ışığında müracaat sahibini başvurusunu iptal etti. Temyiz Mahkemesine yapılan itiraz ve mahkeme kararını düzeltme için yapılan başvuru talebi de iptal edildi.
Müracaat sahibi, Aralık 2005’te kendisine verilen bir yıl üç aylık hapis cezasının ertelendiğine dair iki kez tebligat almıştır. Bu tebligatların ilki izin almaksızın arazinin temizlenmesi ile ilgiliyken ikincisi de bu temizlenmiş arazinin üzerinde buğday üretiminin yapılması ile ilgidir.
Ayrıca, Eylül 2007’de Orman Bakanlığı, müracaat sahibinin söz konusu olan araziyle ilgili ve işbu arazinin Hazine mülkü olarak kaydedilmesi ile ilgili olan davasının iptali üzerine harekete geçme kararı almıştır. Bakanlığın geçersiz yasalarla ilgili talebini göz önüne alarak, Türk mahkemeleri arazinin üçüncü bir kişiye devredilmesini önlemek amacıyla Arazi Kayıtları’nı düzenlemiştir. Konu ile ilgili işlemler halen beklemektedir.
2.Prosedür ve Mahkemenin Hazırlanması
Başvuru Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 17 Ekim 2003 tarihinde yapıldı. Halka açık oturum 22 Nisan 2008’de Strasburg’da İnsan Hakları Binasında gerçekleştirildi.
Karar aşağıda adı gecen yedi yargıçtan oluşan komitece verilmiştir:
Françoise Tulkens (Belçikalı), Başkan
Anotella Mularoni (San Marinalı)
Vladimiro Zagrebelsky (Italyalı)
Danute Jociene (Litvanyalı)
Dragoljub Popovic (Sırp)
Ireneu Cabral Barreto (Portekizli)
Rıza Türkmen (Türk)
3. Kararın Özeti
Şikâyetler
1. maddenin 1. fıkrasına (mülkiyetin korunması) dayanarak müracaat sahibi kendi arazisinin karşılığında her hangi bir ödeme yapılmadan kamu orman alanı ilan edilmesinden şikâyetçidir.
Mahkeme Kararı
Madde 1 Fıkra 1
Mahkeme, ilgili makamların tartışmalı arazinin kamu ormanı olduğu yönünde adli karara vardığını göz önünde bulundurmuştur. Müracaat sahibinin malının elinden alınmaya çalışılması kamu çıkarları adına doğal ve orman alanının korunması sebebiyledir. Mahkemenin görüşüne göre çevrenin korunmasıyla ilgili endişeler ki özellikle bu konu hakkında bir mevzuat mevcut ise, ekonomik zorunluluklardan ve hatta bir takım temel haklardan (mülkiyet hakkı gibi) sonra gelemez.
Mahkeme, müracaat sahibinin tartışmasız olarak zamanında da tarım arazisi olarak tasnif edilmiş olan tartışmalı araziyi edinirken, herhangi bir itimatsızlıkta bulunduğuna dair kanıt olmadığını not etmiştir. Ayrıca Mahkeme şuna da işaret etmektedir ki, Köktepe’nin elinde geçerli bir mal senedi mevcuttur.
Ayrıca, Müracaat sahibi tarım arazisini satın aldığı ve mal senedi olduğu halde, toprağı işleme, biçme ve arazi üzerinde herhangi bir işlem yapabilmesi olanaksızdır. Bu sebeple araziyi kullanma olasılığı yoktur. Sonuç olarak arazinin kamu orman alanı olarak tasnif edilmesi müracaat sahibini mülkiyet hakkından doğan varlıklarından mahrum etmektedir.
Mahkeme, özellikle, sınırlandırmanın sabit doğası, durumun çözümü için dâhili bir kanuni çözüm olmadığını, müracaat sahibinin mülkiyet hakkından tam olarak faydalanabilmesinin zayıflatıldığını ve zarar tazminin olmadığını belirtmiştir.
Dolayısı ile Mahkeme, müracaat sahibinin genel çıkarların gereksinimleri ve mallarından barış içinde faydalanabilme hakkının korunması arasında adil dengeyi bozan bireysel ve ölçüsüz bir yüke tahammül etmekte olduğunu göz önünde bulundurmaktadır. Ayrıca Türk Hükümeti zarar tazmininin noksanlığını haklı çıkarabilmek için kabul edilebilir şartları delil olarak iktibas edememiştir.
Bu sebepten dolayı, Madde 1, Protokol no.1 ihlali gerçekleşmiştir.
Yargıç Cabral Baretto ve Türmen muhalif görüşlerini beyan etmişlerdir. Görüşler karara eklenmiştir.
Mahkeme kararına şu internet sitesinden ulaşılabilir. (http://www.echr.coe.int)
Basın İrtibatları
Adrien Meyer (tel: 00 33 (0)3 88 41 33 37)
Tracey Turner-Tretz (tel: 00 33 (0)3 88 41 35 30)
Sania Ivedi (tel:00 33 (0) 90 21 59 45)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1959’da 1950’de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi üzerine çıkan anlaşmazlığı aşmak üzere Avrupa Konseyi Üye Devletleri tarafından Strasburg’da kuruldu.
bana forumda kızanlar ve hakaret ettiğimi düşünenler yalnış düşünmektedir ben sadece benim gibi mağdur olan insanların seslerini duyarmak için yazdım bu bir gerçek sizlerde bunu biliyorsunuz.fakat mülkiyetleri ellerinden komunist rejim varmış gibi devletleştirilmesi insan haklarına aykırıdır.ülkemizde binlerce mağdur edilen insanlarımız var..
sayın gürel 67
burası ağlama duvarı ya da güzin abla köşesi değil. Hukuki sorununuz varsa elimizden geldiğince yardımcı oluruz. Ama Türkiye Hukuk Sistemini biz belirlemiyoruz. Daha önce de yazdım. AİHM kararını burda yazın. Yoksa iletileriniz silinir. Ya da, alıntı yapmayı yapmayı yasakladığınız hukuk sitesinde derdinizi anlatın.
AİHM yeni kararında vakıf malları iade edildiğine göre bu olayda ayni yol ile hak talebi olamazmı...