İşe iade ve manevi tazminat

İyi çalışmalar,
Çalıştığım işyerinden, 31.03.2006 tarihinde 4857 sayılı iş kanununun, 25/2-e ve h bentleri gereğince çıkartıldım.

25/2-e :İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.

25/2-h : İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.

Asıl neden ise, başka bir bölgeden yönetici tayini yapılması ve hakettiğim bir terfinin tarafıma verilmemesiydi. Kararımı vermem istendi ve yöneticime yazdığım bir mailde bunu kabul edemeyeceğimi belirttim. İş akdime son verildikten sonra "İşe iade" davası açtım ve kazandım. Yerel mahkeme yazdığım mailin 18. madde kapsamında işçinin davranışı kapsamına girebileceğine, feshin geçersizliğine ve işe iadeye hükmetti ve karar yargıtay tarafından onandı. Şu an posta ve şirketin tavrı beklenecek.

Sorum şu: Eğer şirket işe geri almazsa tazminat ödeyecek ancak yukarıdaki maddelerle yapılan feshin geçersizliği ve bu maddelerden mahkemece aklandığım için bu gerekçelere dayanarak tazminat davası açabilir miyim? Zira maddeler hırsızlık yapmak, işverenin güvenini kötüye kullanmak vb. hükümler içermekte. Üstelik çalışamadan geçen 1 yıl gibi bir süreç var.

Cevaplarınız için şimdiden teşekkür eder, iyi seneler dilerim

Belirttiğiniz maddeler, iş akdinin feshine gerekçe olabilecek durumları örnek olarak ve genel anlamıyla belirtmiştir. Fesih nedenleri tek tek sayılmak suretiyle sınırlandırılmamıştır. Bu nedenle salt madde metnine bağlı kalarak ancak fesih gerekçesinde işverence belirtilmeyen örneğin "hırsızlık" ile suçlanmamış olmanız halinde manevi tazmiat isteğinin de şartları oluşmaz. Madde metninde geçen ana kural "doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunmak"tır. Fesih yazısında şahsınıza yönelik asılsız bir suç isnadı, kişilik haklarınızı zedeleyici ifadeler yoksa manevi tazminat hakkınızın bulunmadığını düşünüyorum. Kaldı ki iş akdi feshi nedeniyel talep edilen manevi tazminat istekleri konıusunda Yargıtay fazlasıyla ketum davranmakta, çok somut olayların varlığını aramaktadır.

Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Amacım tazminat ticareti yapmak değil ancak bu maddelerce iş akdimin feshini öğrendiğim zaman gerçekten çok şaşırdım. Yaptığım sadece hakettiğim bir terfinin verilmemesi ve kariyerimler ilgili karar vermemin istenmesi üzerine yöneticime yazdığım bir mailde bu durumu kabul edemeyeceğimi ifade etmiş olmam. Ayrıca dava sürecinin uzun olması ve davanın (işe iade) niteliği nedeni ile sigortalı başka bir işte çalışamamamın getirdiği maddi ve psikolojik sıkıntı ayrı bir tartışma konusu. Yani kaybettiklerim kazandıklarımdan daha fazla.
İlginiz ve değerlendirmeniz için tekrar teşekkür ediyorum.

Fırat Bey'in de belirttiği üzere, fesih yazısında açıkça hırsızlılka suçlanmamış iseniz manevi tazminat kazanmanız mümkün değil diye düşünüyorum.

Ancak, işe iade davası devam ederken başka bir sigortalı işte çalışmanıza engel bir yasal düzenleme yoktur. yani çalışabilirdiniz. Selamlar.

Yeni bir işte çalışmaya başlamam durumunda, yeni şirketin yasal olarak sigortamı başlatma yükümlülüğü var. Eğer dava sonucunda işe iade kararı çıkar ve eski şirketim tekrar geri almaya karar verirse bu durumda yeni firmamdan kendi isteğimle ayrılmak durumunda kalacağım. En azından eski şirketimde kazandığım tazminat ve diğer alacaklarım için. Dönmezsem fesih geçerli sayılıyor bildiğim kadarıyla. Hal böyle olunca yeni şirketin de tazminat isteme hakkı doğacak. (sözleşme süresinden önce işten ayrılma gerekçesiyle)
Sigortasız yeni bir işte çalışılırsa sorun yok. İşe iade kararı çıktıktan sonra eğer işsizlik ödeneği alıyorsanız SSK bu ödemeleri geri istiyor diye biliyorum. Hatta örneklerini de okumuştum. Bu durumda işsizlik sigortasına da başvuramıyorsunuz ve kesinleşmiş yargı kararını beklemek durumunda kalıyorsunuz. Her durumda kötü yani.
Sonuçta sakal bıyık olayı. Ayrıca sigortalı yeni bir işe başlamamam avukatımın tavsiyesiydi.
Değerli yorumlarınız için çok teşekkür ediyorum.

Sayın m_erd;

Alıntı:

---

<b id="quote">quote:</b id="quote"><table border="0" id="quote"><tr id="quote"><td class="quote" id="quote">Yeni bir işte çalışmaya başlamam durumunda, yeni şirketin yasal olarak sigortamı başlatma yükümlülüğü var. Eğer dava sonucunda işe iade kararı çıkar ve eski şirketim tekrar geri almaya karar verirse bu durumda yeni firmamdan kendi isteğimle ayrılmak durumunda kalacağım. En azından eski şirketimde kazandığım tazminat ve diğer alacaklarım için. Dönmezsem fesih geçerli sayılıyor bildiğim kadarıyla. Hal böyle olunca yeni şirketin de tazminat isteme hakkı doğacak. (sözleşme süresinden önce işten ayrılma gerekçesiyle)
Sigortasız yeni bir işte çalışılırsa sorun yok. İşe iade kararı çıktıktan sonra eğer işsizlik ödeneği alıyorsanız SSK bu ödemeleri geri istiyor diye biliyorum. Hatta örneklerini de okumuştum. Bu durumda işsizlik sigortasına da başvuramıyorsunuz ve kesinleşmiş yargı kararını beklemek durumunda kalıyorsunuz. Her durumda kötü yani.
Sonuçta sakal bıyık olayı. Ayrıca sigortalı yeni bir işe başlamamam avukatımın tavsiyesiydi.
Değerli yorumlarınız için çok teşekkür ediyorum. </td id="quote"></tr id="quote"></table id="quote">

---

Daha önceki yazınızda işe iade davası açtığınızı ve kazandığınızı ve kararın Yargıtayca onandığını yazmıştınız. Kesinleşen kararın size veya vekilinize tebliğinden sonra süresi içerisinde işe iade istemiyle eski işverene başvurmak zorundasınız. Başvurmaz iseniz, işe iade davasının getirdiği haklardan yararlanamazsınız. Sadece, işe iade davasında geçersizliğine karar verilen ve fakat işe iade başvurusunda bulunmamanız nedeniyle geçerli hale gelen feshe bağlı haklarınızı isteyebilirsiniz.

İşe iade başvurunuz işverence kabul edildiği takdirde işe başlamak durumundasınız, başlamazsanız yine işe iade davasının getirdiği haklardan yararlanamazsınız. Sadece geçersizliğine karar verilen feshe bağlı haklarınızı talep edebilirsiniz.

İşverenin daveti üzerine işe başlarsanız, fesih hiç yapılmamış sayılacağı için, kıdem ve ihbar tazminatı isteyemeyeceğiniz gibi işe iade davasının sağladığı haklardan -boşta geçen süreye ait ücret dışında- yararlanamazsınız.

Yeni bir işte belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışıyorsanız, süre bitiminden önce eski işverenin davetine uyup işinize geri dönmeniz halinde, bundan bir zarar görmüş ise mevcut işveren sizden tazminat talep edebilir. Ancak sözleşmeniz belirli süreli olsa dahi İş Kanununa göre ancak belirli hallerde belirli süreli iş sözleşmesi yapılabildiğinden, sözleşmenizin belirli süreli mi yoksa belirsiz süreli mi olduğunun değerlendirilmesi gerekecektir.

Bu nedenle sorduğunuz soruları halen mevcut Avukatınız ile birlikte yüzyüze değerlendirmeniz daha doğru olacaktır. Somut olayın detayları bilinmeden buradan verilen bilgiler sizi yanlış yönlendirebilir. En doğrusu bu konuları Avukatınızla görüşmenizdir.

Selamlar.

işe iade davası sonucunda sormak istediğim diğer konu; işverenin cevap vermesi gereken 1 aylık sürenin ne zaman başladığı.

dava sonucuna göre 8 günlük süre içinde noterden tebligat yapıldı. Süre, noter kanalıyla tebligatın şirkete ulaştığı tarihte mi, yoksa tebligat iadesinin notere ya da bize geri döndüğü tarihte mi başlar?

konuyla ilgili aydınlatırsanız çok sevinirim.

İyi çalışmalar

İşverenin, işe iade başvurusunun kendisine ulaştığı tarihten itibaren bir ay içerisinde işçiyi işe başlatması gerekir. Aksi takdirde, kararda belirlenen süre üzerinden hesaplanacak tazminatı ödemekle yükümlü olur.

cevabınız için çok teşekkür ederim, noterden başvuru tarihi 18 Ocak 2007, başvuru Antalya'dan İstanbul şirket merkezine gitti, ancak henüz iadesi gelmedi. sorum, 1 aylık sürenin bu iadenin bize dönüş tarihinde mi başlayacağı yoksa şirketin tebliği alıp imzaladığı tarih midir? yani süre başlamış mıdır?

iyi çalışmalar

Şirketin tebligatı aldığı (şirkete ulaştığı) tarihten itibaren 30 günlük süre başlar.

Bu arada İş Kanunu'nun "işçi lehine yorum" esası ile uyuşmayan, mağdurun 10 gün içerisinde başvurması gerekliliğine karşılık, haksız görülene 30 günlük cevap süresi tanınması konusunu da burada eleştirmeden geçmemek gerekir.

İş Kanunu Madde : 21
İşçi kesinleşen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur.

Alıntı:

---

dava sonucuna göre 8 günlük süre içinde noterden tebligat yapıldı.

---

Umarım siz bu 10 işgünü süreyi kaçırmamışsınızdır. Zira kararın size tebliğinden itibaren işe başlama başvurunuzun 10 işgünü içerisinde işverene ulaşması (tebliği) gerekir.

Selamlar,

Sonuçta noter kanalıyla yapılan bir tebligat ve üzerindeki tarih yasal başvuru süresi içinde. Sonrasındaki noter kanalıyla yapılan postalama ve ulaşma süreleri süre aşımına neden olmaz diye düşünüyorum. Zira noterden başvuru tarihi önemlidir sanırım.
(Süreler üniversitede de kafamı karıştırıdı zaten.)

Teşekkürler

Sayın m_erd;

Sayın Gür çok netameli bir konuya değinmiş.

İş Kanunu'nun 21'inci maddesine göre, işçi on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır, notere değil...

İşçi on işgünü içinde işe başlamak için işverene değil de notere başvurmuş ve işe başlama isteğinin noter marifetiyle işverene tebliğini talep etmiş ve fakat bu talebi postadaki gecikme nedeniyle on işgünü geçtikten sonra işverene ulaşmış ise ne olacaktır?

İşte bu konu tartışmalıdır. Doktrinde, böyle bir durumda işçinin süresi içerisinde başvuruda bulunmadığının kabul edilmesi gerektiğini savunanlar olduğu gibi, işçinin işe iade iradesinin süresi içerisinde notere bildirilmiş olmasını yeterli bulunlar da vardır.

Umarım sizin olayınızda notere yaptığınız iade başvurusu on işgünü içerisinde işverene ulaşır ve konu tartışma dışı kalır.

Selamlar.

Bu konuda inisiyatif tamamen avukatımın elinde. Onun uygun gördüğü şekilde hareket edildi. Kendisi en doğru olanı biliyordur diye düşünüyor ama aynı zamanda endişeleniyorum. Dava 10 ay sürdü. Buna postadaki gecikmeler ve yargıtay süreci de etkil oldu. Hal böyle olunca ve Türkiye'deki posta sisteminin işleyişi de göz önüne alınırsa endişelenmekte haklı olduğumu düşünüyorum. Ama yine belirtmeliyim ki avukatıma güvenmekten başka çarem yok. Bu süreçte sigortalı olarak çalışmamam gerektiğini söyleyen de oydu. Aslında dava türü seçiminde hatalı davrandığımızı da eklemeliyim. Sonuçta bu bir tazminat davası olsaydı farklı olabilirdi. En azından o dönem varolan iş fırsatlarını değerlendirebilirdim. Ancak işe iade davası da avukatımın tavsiyesiydi ve 4-5 ay içinde sonuçlanır demişti. Neyse beklemekten başka çarem yok sanırım. Teşekkürler yorumlar için.

İşe iade talebim 31 Ocak 2007 tarihinde işverene ulaşmış. Kararın tebliğ tarihi 17 Ocak 2007. Noter başvurumuz ise 18 Ocak 2007. Bu durumda 10 günlük süre geçmiş gibi görünüyor ama avukatım irade beyanımız olan 18 Ocak tarihininde ısrarlı. Yani başvurmamız gereken süre içinde başvurmuşuz ama işverene 13 gün sonra ulaşmış. Şu ana kadar bir cevap gelmedi. İnşallah bir sorun çıkmaz.

Sn. m_erd,

Sn. Tunga'nın da belirttiği gibi konu tartışmalıdır. Hukukçular da bu konuda ikiye bölünmüş durumdadır. Konu ile direkt ilgili bir Yargıtay kararı bildiğim kadarıyla şu ana kadar bulunmamaktadır. Benzer konularda Yargıtay'ın değişik kararları mevcuttur.

Avukatınız başından itibaren davayı takip etmiş ve davayı kazanmanızı sağlamıştır, O'na güvenmeye devam edin. Muhtemelen eski işvereniniz size bir cevap verecektir. 10 günlük sürenin geçirildiği iddiası ile alacaklarınızı ödemeyeceğini belirtirse, bu konuda dava açmanız gerekecektir. Umarım böyle bir davaya gerek kalmaz. Ancak sonuç ne olursa olsun bizimle paylaşmaya devam etmenizi rica ediyoruz.

Selamlar,

Merhaba, şirket kıdem, ihbar ve diğer tüm alacaklarımı süresi içinde ödedi.

Tebrikler, hayırlı olsun, eski şirketiniz en azından kötü niyetli değilmiş.

Selamlar,

Sayın m_erd;
İşverenin kıdem ve ihbar tazminatı ile diğer tüm hakları ödediğini belirtiyorsunuz, ancak bu açıklamanızdan işe iade davası sonucundaki 4 aylık ücret ve işe başlatmama tazminatının da ödenip ödenmediği anlaşılmıyor.

Şayet işveren, 4 aylık ücre ile işe başlatmama tazminatını da ödemiş ise çok şanslısınız. Çünkü açıklamalarınızdan anladığım kadarı ile işverene başvuru süreniz süresinde değil. Bence süreyi kaçırmışsınız. Bu konudaki benim görüşüm aşağıda açıkladğım gibidi;
1) Öncelikle şunu belirteyimki, işe iade davası sonucunda, kesinleşmiş kararın size (veya avukatınıza) tebliğinden itibaren işverene başvuru süresi "on gün" değil, "on işgünü"dür. Yani aradaki pazar ve diğer resmi tatilleri saymamak gerekir.
2) On iş günü içerisinde başvurulacak yer, noter, postane vs. değil, işverendir. Yani sizin başvuru iradenizin on işgünü içinde işverene ulaşması gerekir. Bu nedenle bunu noterle ya da posta yoluyla yaparken en hızlı (örneğin APS veya kurye gibi) yöntemle yapmak gerekir. Aksi takdirde postadaki gecikmelerden işveren sorumlu değildir.
3) Siz 18 Ocak 2007 günü noterden yazı göndermişsiniz. Noterden gönderilen günün bir önemi yok. Sizin (veya avukatınızın) kararı mahkeme kaleminden hangi gün tebliğ aldığınız gün önemlidir. Tebliğ aldığınız günü takip eden günden başlayarak on işgünü içinde başvurunuızun işverene ulaşması gerekir. Siz 18 Ocakta noterden gönderdiğinize göre muhtemelen aynı gün ya da daha önceki günlerde bu kararı tebliğ almış olmalısınız. 18'inde almış olsanız dahi on işgünlük süre 30'u akşamı doluyor. Sizin başvurunuz 31'inde ulaştığına göre süre kaçmış demektir. Bu nedenle de işveren 4 aylık ücreti ve işe başlatmama tazminatını ödemek zorunda değildir. Ödemişse ya size jest yapmıştır ya da konuyu bilmediğinden ödemiştir.

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere on işgünlük sürede işverene ulaşacak şekilde başvuru yapmak gerekiyor. Diğer arkadaşlar ne diyecek bilemiyorum ama benim görüşlerim bu şekilde.
Selamlar.

selam,
avukatım 10 işgünlük başvurunun başlangıcı konusunda, noter kanalı ile yapılan başvurular için yargıtay kararı olduğunu söyledi.
Şirket, kıdem-ihbar, 4 aylık maaş ve diğer alacaklarımı ve 6 aylık maaş tutarında işe başlatmama tazminatımı da ödemiş durumda. Bu konu kurumsallığın getirdiği bir avantaj sanırım. Hata yapacaklarını sanmıyorum zira Türkiye'nin önemli kuruluşlarından biri ve bir avukatlar ordusu tarafından temsil ediliyorlar.Teşekkürler.

Sn. m_erd,

Ben de Sn. Bilgili ile aynı fikirdeyim. Önceki mesajlarımda işçiye tanınan 10 işgünü süreye karşı, işverene tanınan 30 günlük sürenin eşitsizliğine dikkat çekmiştim. Bununla birlikte Yargıtay'ın direkt bu konuya (işe iade-10 işgünü süre, Noter'e başvuru tarihi) yönelik bir kararını şu ana kadar tespit edebilmiş değilim. Yargıtay'ın benzer konularda (istifa, haklı nedenle fesih vb.) geçmiş görüşleri genellikle "karşı tarafa ulaşma" yönünde olmuştur. Zaman zaman çelişkili kararlar verilmiş olsa da kararlardaki genel çizgi bu yönde idi. 10 işgünü süre ve Noter yolu hakkında, Yargıtay'ın bazı üyelerinin katıldıkları toplantılarda, konuyu Noter'e başvuru tarihi şeklinde değerlendirecekleri yönünde söylemleri olsa da, alınmış net bir karar olmadı diye biliyorum.

Alıntı:

---

avukatım 10 işgünlük başvurunun başlangıcı konusunda, noter kanalı ile yapılan başvurular için yargıtay kararı olduğunu söyledi.

---

Belirtilen kararı sitede yayınlarsanız Yargıtay'ın bu konudaki son görüşünün ne olduğunu biz de görmüş oluruz.

Tekrar hayırlı olsun , selamlar,

konunun üzerinden bayağı bir zaman geçmiş ama başlığı görünce yeni başlık açmaktansa bu başlık altına yazmak istedim.

Yakın zamanda forumda konusunu açtığım üzere bizi de fazla mesai beyan formuna imza atmadığımız için 25/II (e) ve 25/II (h) maddelerinden çıkardılar.

Bir umutla ssk ya işsizlik ödeneği için başvuru yapmıştım ama red olunduğunu bugün öğrendim. Tazminatlarımı alamadım, işsizlik ödeneğim yok, başka bir gelirim de yok. İş bakıyorum ama mülakata çağırıldığım zaman da işveren bu maddelere karşın beni işe almayı kabul eder mi tam bir muamma. Hal böyleyken insanın cebinde parası olmayınca da evde hapis hayatı yaşar gibi yaşıyor. Bir erkek için zor bir durum hele de evliyse. 25/II (e) maddesi her ne kadar geniş kapsamlı bir madde dahi olsa, her ne kadar işveren hırsızlık gibi bir cümle kurmasa da bu madde de hırsızlık kelimesi geçtiğinden bazı insanların da bakışlarında değişiklik olabiliyor. Yaşanan sıkıntı stress cabası.

Olası açılacak olan manevi tazminat davaları için tüm bunlar yeterli olmaz mı?