Ülkemizde kadın, haklarını ne kadar koruyabiliyor?

Merhabalar..

Değerli site üyeleri;
çok merak ettiğim bir konu hakkında henüz hiçbir bilgiye ulaşamadım.
Şöyleki; özellikle bazı bölgelerimizde yasalarımıza rağmen bayanların mirastan faydalanamadığı aşikar...
Bu konuda bana tersini ya da yasaların gösterilmesini istemiyorum çünkü bir şekilde faydalanamadıklarını biliyorum ve bundan eminim.

Kadın hakları hakkında çok şey duyuyoruz , genelgeler şu bu çıkarılıyor vs. vs.

Benim araştırdığım, aradığım ve olmasını istediğim konu şu:
Miras ilamları çıkarıldığıktan sonra ve devamında; "kadın bu haklarını koruyabiliyor mu?" diye, bir istatistik yapılmış mıdır?
Ya da yapılması mümkün değil midir?
Kadın haklarını korumak adına böyle bir istatistik işe yarar mı?
Yararlı ise bunu kimin yapması gerekir?

Gelecek olan cevaplara şimdiden teşekkür ediyorum.

Saygılarımla..

Selam
Ülkemizde kadın hak ve özgürlükleri konusunda birçok madde bulunmasına rağmen,yine de kadınların bazı hak ve özgürlüklerden yeterince yararlanamadıkları aşikar.
Bu konuda ben de seninle hemfikirim.Doğu bölgelerimiz şüphesis kadın haklarının en çok istismar edildiği yerler arasında.Miras konusunda(özellikle aile büyüklerinden kalan arsalar) birçok aile topraklarının kendi soyundan olmayan bir aileye gitmemesi için kız çocuklarına mümkün olduğunca az toprak bırakmaktadırlar.Bırakılan mirasında birçoğu çeşitli sebeplerle kız çocukları tarafından alınamamaktadır.
Miras ilamları çıkarıldıktan sonra kadınların haklarını korumaları için anayasamızda gerekli düzenlemeler yapılmakla beraber,maalesef geri kafalı bazı zihniyetler kadınların bu hakları korumasına müsade etmemektedirler.Kadın haklarını korumak adına herhangi bir istatistiki uygulamanın yapılmasının işe yarayacağını zannetmiyorum.Ülkemizde hala kadınları bir araç olarak gören o geri kafalı zihniyetin varlığı sebebiyle böyle bir istatistiği gereksiz görüyorum.

İstatistiğin sadece bilinen durumu, daha somut olarak gözler önüne sereceğini düşünüyorum.
Büyük şehirlerdeki kadınlar hakları konusunda bilinçlendiriliyor, daha aktif rol oynamaları , haklarını bilen kadınların cesaret kazanmaları, daha doğru ve sağlam adımlar atabilmeleri sağlanıyor,fakat,ne yazık ki kırsal kesimlerde kadınlar için hak kelimesinin h'si bile akıllara getirilmiyor.

Kadınların mirasçılık haklarının istismar edildiği kesimlerde, hukuken hakkı olan mirasın yerel adete göre,kendi isteği ve iradesiyle veya zorla ya da örneğin bir tarlanın pay sahibi olmayı çok önemsemeyerek başka birisine devredilmesinin önüne nasıl geçileceği düşündürücüdür. Maddi hukuk bağlamında her ne kadar yapılan işlemler irade kaynaklı olduğundan hukuka uygun olsa da, objektif hukukun ne kadar uygulanabildiği ve gerçekleşebildiği açısından bir çelişki görmekteyim.

Alıntı:

---

İstatistiğin sadece bilinen durumu, daha somut olarak gözler önüne sereceğini düşünüyorum.
Büyük şehirlerdeki kadınlar hakları konusunda bilinçlendiriliyor, daha aktif rol oynamaları , haklarını bilen kadınların cesaret kazanmaları, daha doğru ve sağlam adımlar atabilmeleri sağlanıyor,fakat,ne yazık ki kırsal kesimlerde kadınlar için hak kelimesinin h'si bile akıllara getirilmiyor.

Kadınların mirasçılık haklarının istismar edildiği kesimlerde, hukuken hakkı olan mirasın yerel adete göre,kendi isteği ve iradesiyle veya zorla ya da örneğin bir tarlanın pay sahibi olmayı çok önemsemeyerek başka birisine devredilmesinin önüne nasıl geçileceği düşündürücüdür. Maddi hukuk bağlamında her ne kadar yapılan işlemler irade kaynaklı olduğundan hukuka uygun olsa da, objektif hukukun ne kadar uygulanabildiği ve gerçekleşebildiği açısından bir çelişki görmekteyim.

Ekleyen: Başak Şahin - 23/12/2006 : 20:11:40

---

Teşekkür ederim sayın Başak,
aynen katılıyorum size.

Ben, böyle bir istatistiğin yapılmasında yarar görüyorum, en azından bu bilinmeyen farklı konuda bir "ilk-adım" olur. Çünkü, sadece yasaların var olması bir yarar sağlamıyor bu insanlara... Önemli olan o yasaları bir şekilde uygulatmak ve gerekirse takibe almak; hukuka uygun olarak düzmece oyunlardan kurtarmaktır kadını.

Düşününüz, cumhuriyetemizin kaçıncı yılındayız? ama ne yazık hala durumlar böyle seyredebilmekte...
Bazı bölgelerimiz dedim , daha çok doğu olarak bilinse de diğer bölgelerimizde de buna benzer durumlar yaşanabilinıyor. Mesleğim gereği farklı bölgelerden bir çok insanla karşılaşıyorum, fırsat buldukça da bu konu ile ilgili sorular yöneltiyorum. Örneğin; trakya bölgemizden aldığım bir yanıt aynen şöyle:
" Sahil kesimi ürün almada verimsiz olduğundan, kız mirasçılara daha çok sahil boyundan haklar veriliyordu. Bu kesimde yazlıklar yapılmaya başlandıktan sonra iç kesimlere nazaran daha çok değer kazandı. Bu kez erkek mirasçılar tarafından itirazlar başladı, nihayet miras paylaşımı sil baştan düzenlenmeye çalışıldı vs."

Tüm bunlar biliniyor fakat hep yerimizde sayıyoruz. :( Çok büyük ve aşılması zor bir girişim midir ki, bu hep böyle devam ediyor?

Saygılarımla.

Elbetteki aşılması zor bir durum değil bu.Fakat diyelim ki TÜİK böyle bir istatistiki çalışma yaptı ve sonuç kadınlar lehine gelişti,bu neyi değiştirecek yani kadınlara ne gibi bir faydası olacak, kadınlar bakın istatistiki rakamlar bizim haklı olduğumuzu gösteriyor hadi hakkımızı arayalım mı diyecekler.Başak arkadaşımızın da dediği gibi bu varolan bir durumu somutlaştıracak.Emin ol ki bahsettiğimiz mağduriyet sınırları içine giren kadınların birçoğu istatistiğin ne olduğunu bile bilmiyor.

Kadınların hak mahrumiyetine uğramamaları için erkeklerin ve tüm toplumun daha gerçekçi adımlar atıp,kadına ve kadın haklarına saygılı bireyler yetiştirilmesi dileğiyle.....

Sanıyorum kız kıza konuşuyorsunuz .... Maksadım araya girmek yada sizleri yermek değil... İğneyi batırırken erkeklere sağa sola birazda çuvaldızı anımsamanızda yarar var diye düşünüyorum...

Erkeklere yüklediğiniz kötü olguların bir yerinde hatta eşdeğerinde hatta bazı durumlarda daha ötesinde bir kadın olduğunu kabul ettiğiniz an bu durum çözülecek yada çözülme yoluna girilecek gibi geliyor bana...

Örneğin sadece örnekleme için aldatmayı ele alalım ( Günümüzde maalesef kadınlar bunda da geçti ama neyse... ) Döner dolaşır suç erkeğe kalır ... Namussuz herif evde gül gibi karısı dururken diye başlar cümleler ve hep kadın kaynaklıdır.. Ama bir gerçeği hep görmezden gelir kadınlarımız... Yahu bu adam kiminle aldatıyor karısını ? Başka bir kadınlar... Bu konuşulmayan bir sırdır... Uzaktan dinlesen kadınları sanırsın ki adam EŞCİNSEL bir erkekle bir olduda kadın ondan yaygara koparıyor... Hayır o da bir kadındır. Çoğu zaman erkeğin evli olduğuınu bilen bildiği halde onunla olan on şuh görünmeye onu kendine bağlamaya çalışan bir kadın... Yani kadının hemcinsi... KADININ EN BÜYÜK RAKİBİ KADINDIR KADIN ERKEK DEĞİL... Ama kadınlarımız bunu görmez varsa yoksa erkekk....

Çok daha acısı kadınların kendine itiraf edemediği bir gerçek... Çoğu okumuş eğitimli kadın bile '' KENDİSİNİ MAL OLARAK GÖRÜR'' onca okumuştur meslek sahibidir. Zengin bir koca bulup rahata erip işi gücü bırakma peşindedir maalesef kadınlarımız... Zengin koca bul yat aşağı durumları yani... Dolayısıyla peşinden gelen sorun dorun sorun....

Ben gerçekten kadınların düzgün bir platformda bunu tartışmasını isterim. Ama yalansız dolansız... Olması gerektiği gibi değil kendi oldukları gibi... Niye aynanın karşısında bir saat geçirdiklerinin gerçek itirafını yapsınlar... Neden kış günü varla yok arası etek giyip tiril tiril titrediklerinin itirafını yapsınlar ? Neden bir erkek orasını burasını açmazken ben daha çok açacağım yarışına girerler ? Neden sözde frikik denilen görüntüleri ha bire verirler ve neden evlenince birden değişip ağırbaşlı olurlar....

Aha siz örnek Hülya Avşar Sibel Can ? bir bakın bakalım geçmişten günümüze....

Ama lütfen sakın saldırmayın bu sizin beyin cimnastiğinize katkı için yazılmış ve çok yumuşatılmış bir yazıdır .... En modern dediğiniz kadın tipinden başlarsanız doğuyu daha kolay çözersiniz.... Ben zaten biliyorum sakın bana anlatmayın ... Ben bildiklerimden bıkmış birisiyim.. İsteyene satarım :)))

Arşivlerde kalsın diye değil, "işte bakınız durum böyle" desinler diye de değil, aslında var olan ama varlığı yasalara yansıtılamayan bir durumu somutlaştırmak işe yarayacaktır bence. Önce varlığını ıspatlamak ve kabul ettirmek atılacak en önemli adımdır, bana göre..
Nasıl ki, diğer olaylarda delil gerekiyorsa, böyle bir istastik de delil olarak kabul edilemez mi? Ülkemizde o kadar çok yasa çıkarılıyor, o yasalardan birine madde olarak geçirip ona göre de gerekenleri yapmak zor olmasa gerek.

Kadın demek anne demek, anne sözcüğü ilk olarak akla çocuğu getirir, unutmayalım ki çocuğun ilk öğretmeni annedir. Haklarından yoksun bırakılan, ekonomik özgürlüğü olmayan, korkutulan, eğitimden yoksun bırakılan kadın ne kadar mutlu olabilir ki? Dolaysıyla mutsuz-eğitimsiz bir kadının çocuğu da mutsuz-eğitimsiz olacaktır. Sonrasında da mutsuzluk ve eğitimsizlik ülkeye yayılacak. Daha ne olsun, felaket değilde ne bu?

Sayın commodore1tr konuyu tamamen başka yöne kaydırmış. Ne diyelim, hadi bakalım bu seferlik öyle olsun...
Ama ben, bu konu üzerinde gerçekten durulması gerektiğini düşünüyorum; kadın-erkek eşitliğinden söz etmiyorum. Benim düşünceme göre zaten doğa gereği olarak birbirlerinden üstündürler; ya da şöyle diyelim, birbirlerini tamamlayan iki farklı cinstirler ve hiç bir zaman da eşit olamazlar. Yalnız, yaşam koşullarında eşit şartlarla, eşit olabilmek vardır ve olmalılar diye düşünüyorum. Bu nedenle varlığı bazı bölgelerimizde büyük çapta olan aynı zamanda ülkemizi temelden etkileyen bir durum ve aslında bir an evvel çözümlenmesi gereken bir olgudur.

Hülya Avşar, Sibel can ne alaka ? :) Onlar zaten yeterince haklarına sahipler...

Katılımlarınız için teşekkür ediyorum

Sayın commodore1tr, biz burada genel olarak kadın haklarından,hatta daha özelleştirerek,miras konusunda kadınların yasal haklarına fiilen ne kadar sahip olabildiklerini tartışırken,konuyu hemen kadın-erkek ilişkilerine getirmişsiniz. :)

Biz iğneyi yada çuvaldızı batırma derdinde değiliz,hatta bu konuda kadınların bilinçsizliğini,düzene uyarak,yöresel geleneklere göre yasal haklarını görmezden geldiklerini ve bile bile kendilerini ezdirdiklerinden bahsederek iğneyi de çuvaldızı da kadına batırmış oluyorum.

Hülya Avşar ve Sibel Can da bu konuda beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor.

Sayın deniz02,
İsterseniz bu istatistiki veriler için ilk adımı atalım ve sitemiz çapında bir anket düzenleyelim. Bir hukuk sitesi olsak da,ne kadar halkla içiçe olduğumuz ve toplumun her kesiminden üyeye sahip olduğumuz malumunuz...

Konuya temas eden siz olduğunuzdan,anketi hazırlamak için de sizi davet ediyorum. Bence, anketteki sorular kadınlara hitaben olsun,bizzat yaşayanlardan fikirlerini alalım.

:)
Sayın Başak,
anket düzenleme fikrinizi sevinçle karşılıyorum.
Bu siteyi yaklaşık bir buçuk yıldır izliyorum, ancak yeni üye olduğum için, henüz kullanım açısından siteyi tam olarak çözmüş değilim. Bu nedenle anketi tekniki olarak sizin hazırlamanızı, bir de anket soru ve seçeneklerini birlikte hazırlayalım dersem çok şey istemiş olur muyum? :)

(bu forumun altında ,üstünde anket hazırlamak için bir link göremiyorum)

Halıhazırda bu forum var, fikirlerini-düşüncelerini paylaşmak isteyenler burada paylaşabilirler sanırım.. Olayları bizzat yaşayanlar da ne interneti kullanacak imkanları-yetenekleri, ne de paylaşabilecek güçleri olduğunu sanmıyorum.
Ayrıca toplumsal bir olgu diyebiliyorsak, anket sorularının sadece kadınlara yönelik olması sağlıklı bir sonuç veremeyeceği kanısındayım. Bilen, gören, yaşayan, şahit olan ve "kadının haklarını koruyamadığını" kabul eden herkes ama herkesin katılması daha sağlıklı olur düşüncesindeyim.

Sayın Başak Şahin ; Sayın deniz02 ;
Özür dileyip çekiliyorum...
Ben okuduğumda sanki şöyle anladım....
''Şöyleki; özellikle bazı bölgelerimizde yasalarımıza rağmen bayanların mirastan faydalanamadığı aşikar...'''' Neden ? Kim yüzünden ? Kime gidiyor miras ? ERKEK....
''faydalanamadıklarını biliyorum ve bundan eminim...'' Kim faydalanamıyor ? KADIN Kimin yüzünden ? ERKEK..
Bu konuda ki eşitsizlik erkek üzerine kurulmuş gibi geldi bana Amma iki meşhur kadını örnek vererek bu konuyu bunlar bile çözemedi demek istedim... Anlaşılamadım... Bu kadının kadınsal sorunu demekki.... Özür dilerim.... Ben zaten kısalarda hiç çekilmez reklamını da anlamıyorum ? ne demek istiyorsa...

Sayın commodore1tr , çekilmenize de gerek yok,bence sadece "aldatma örneği" yanlış bir örnekti. Konumuzun biraz dışarısında olduğundan... Siz de toplumsal bir sorundan sözediyorsunuz ama sizin ki kadın ve erkeğin özel ilişkilerinden kaynaklanan bir sorun. Bir de, ne yani o iki meşhur kadın bu sorunu çözerse, toplum da mı çözmüş demektir ? Neyse...

Bu sorun kadının kadınsal sorunu değil;
Haklarını kendi elleriyle başkalarına teslim eden kadınlar için "kadının toplumsal sorunu";
Başkaları nedeniyle haklarını kullanamayan kadınlar için "toplumun kadınsal sorunu" diyorum.

Sayın commodore1tr;
Bir eşitsizlikten söz ettiğimiz doğrudur, doğru anlamışsınız. Yalnız siz, öyle bir girişmişsiniz ki, etekten tutunda aldatmaya kadar götürmüşsünüz; :) üstelik sanatçı isimlerini de görünce "acaba yanlış bölüme mi (sohbet) açtım konuyu" diye, tekrardan kontrol etme gereği duydum.
İlk iletimin içeriği miras hususunda olduğu için , doğrusu bende sizi anlamakta güçlük çektim.

Alıntı:

---

Ben zaten kısalarda hiç çekilmez reklamını da anlamıyorum ? ne demek istiyorsa...

---

Hiç izleyemediğim için ne demek istediğini ben de bilemiyorum . :)

Ayrıca; özürlük bir durum yok bana göre.. sonuçta yazı dili ile konuşuyoruz ve böyle anlaşılmaz durumların oluşmasıda mümkündür, önemli olan tıkandığımız yerde gereken anlaşılır açıklamayı yapmak, yapabilmektir. Eğer, konudan uzaklaşmanızın nedeni anlaşılmamaksa çekilmenize gerek yok derim.

Saygılarımla.

:) :) :) :)

Madem ünlüler söz konusu; kısaların çekilebildiğine karinedir Güzide Duran ve Moris Kohen Miydi neydi o sevgilisi:)
Gerçi oda 30 cmlik bir kısalık :):) ben susuyorum

Nihayet forumu bulabildim, taşınmış sadece :)
Gitmemiş çok şükür ama anket ile birleşik olsaydı daha iyi olurdu.

Hülya Avşar...

:)))

gitti Hülya Avşar, yok burda...

Kadın haklarına yeteri kadar saygı ve hoşgörü ile ilgili yaklaşılmadığı ülkemizde..bu konuya başka ve gerçekten halkımızın % 60 ını ilgilendiren bir pencereden bakmak istiyorum..
Kadın haklarından ve insan haklarından nutuk atan sözde aydın kesim acaba kadınlarımıza gercekten saygı duyuyorlarmı?Önce sözde aydınlar cevaplasın kendilerine bu sorualrı ve tekrar gözden geçirsinler insana ve kadına bakış açılarını..
1. Eğer kadın haklarına saygılıysak ve kadınların özgürce yaşamalarını istiyorsak onların inancı olan başörtüsüyle neden bu kadar uğraşılıyor..?
2.Öncelikle belirmek isterimki tayyip erdoğan ve partisinin siyasi vizyonunu kesinlikle desteklemiyorum..Ama anlamadığım bir şey var ortada neden bu ülkede Emine Erdoğan siyasi malzeme olarak kullanılıyor..Bu sizce (sözde aydınlar) ne kadar etik bir davranış..??
3. Benim annemde başı kapalı bir insan ve eminimki sizden daha çok ATATÜRKÇÜ ve sizden daha çok LAİK bir insan..sadece başı kapalı olduğu için molla dinci v.s. gibi tabirlerle eleştirdiğiniz bu insanların ne kadar fikirlerini dinlemiş ve saygı duymuş oluyorsunuz..?

BAŞ ÖRTÜ!!!
Bu konudan gına geldi artık..
Neden erkeklerin şapkası konuşulmaz da hep kadının baş örtüsü konuşulur bende onu anlayamıyorum. Bizim gibi kılık-kıyafeti ile kendini dünyaya rezil eden bir millet varmıdır acaba!
Bu arada konumuz içerik olarak bu değil, ama nedense içimden bunları yazmak geldi. :(
Hem, başörtüsü ile Atatürkçülüğün ne alakası var! Başörtüsünü amaçlı olarak kullanılan türban ile karıştırmamak gerekir, bence..

Aydınları bilmem ama herkes "evet saygı duyuyorum" diyebilmeli...

Sayın akulku;
tepkim size değil , yanlış anlaşılmak istemem, bunlar zaten hep gündemde olan ve siyasete alet edilen şeyler...

Saygılarımla.

Basinin sayesinde ulkemizin bu tur gerceklerini okuyup ogrendikce artik neredeyse vaz gectim kadinin miras hakkindan diyecegim geldi... Hic degilse kadinin hayatina yon vermek hakkinda rahat biraksinlar. Bu zihniyetleri, o aciz zavalli dusuncelerinden yoksun birakmadikca yerimizde saymak soyle dursun , daha cok geriye gideriz. Bir yasadigimiz caga bakin birde hala kadini mal gibi gorebilenlere bakiniz! Sorunlarin temelden cozumu icin boyle olgularin uzerine bir an evvel gidilmesi gerektigini dusunuyorum. Ama sozde degil...

Yurdumuzda yasanan ve ardi arkasi kesilmeyen bir tablo daha BUYRUN


Babası 20 altına sattı


ALO 156’yı arayarak yardım isteyen ve kurtarılarak ağabeyi Erhan Ş’ye teslim edilen ilköğretim okulu sekizinci sınıf öğrencisi Y.Ş. "Yaşım küçük olduğu için bu evliliği istemedim, ama zorla evlendirildim. Beni satan babam hakkında Bulanık Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundum. Evlilik yüzünden eğitimime ara verdim. Okuyup öğretmen olmak istiyorum" dedi.

Töreye karşı çıkamadığı için zorla evlendirildiğini belirten Y.Ş. yaşadıklarını şöyle anlattı:

OKUL DÖNÜŞÜ SÖYLENDİ

"Okuldan geldiğim bir akşam ailem, beni evlendirmeye karar verdiklerini söyledi. Ne yapacağımı bilemedim. Utandığım için babama karşı gelemedim. Ama anneme evlenmek istemediğimi söyledim. Evlenmem için zorladılar, yüzük dahi takmadan 20 cumhuriyet altını karşılığında beni kocaya verdiler. Eşim olan Tekin Ş’ye ’Ailem bana bu kalleşliği yaptı, bari sen yapma’ dedim. Tekin beni dövdü, hatta tehdit etti. İstemediğim halde bana sahip oldu. Kaçmayı denedim, ama her seferinde yakalandım. Sonunda Alo 156 Jandarma’yı aradım. Jandarma beni kocamın evinden alarak ağabeyim Erhan’a teslim etti. Kendi ailem ve eşimin ailesi hakkında Bulanık Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundum. Hayatımı mahveden annem ile babama artık güvenmiyorum. Ben sadece devlete güveniyorum. Tek isteğim okuluma kaldığım yerden devam etmek."

BABA: PİŞMANIM

Kızını 20 cumhuriyet altını karşılığında evlendirdiğini kabul eden 2 eşli ve 16 çocuklu baba Mehmet Nuri Ş. ise "Altınların 10’unu kızıma harcadım, 5 altını da annesi kızın boynuna taktı. Bize sadece 5 altın kaldı. Bu yörede herkes kızını para karşılığı verdiği için ben de aynı geleneği devam ettirdim. Çocuk yaştaki kızımın hayatını kararttığım için çok pişmanım. Artık kızlarımı küçük yaşta evlendirmeyeceğim" diye konuştu.

Askere gideceğim kardeşimi koruyun

İstanbul’da kardeşinin evlendirildiğini duyan ağabey 20 yaşındaki Erhan Ş. şunları söyledi:

"Eve geldiğimde kardeşimi sordum. Evlendirdiklerini söylediler. Babamla tartıştığımız bir gün jandarmalar beni aradı. Gelip kardeşimi almamı istediler. 300 YTL’ye taksi tutarak, gidip kız kardeşimi teslim aldım. Kocası olacak adam beni cep telefonundan arayarak tehdit etti. Şu an kardeşim benimle birlikte. Ama ben 3 ay sonra askere gideceğim. Yetkililerden kız kardeşimi devlet koruması altına almalarını istiyorum."

hurriyet.com.tr

..............................

O babanin pismanim dedigi sozune de inanmiyorum.

İlk işaretini Atatürk 24 Ağustos 1925 günü vermişti. Şu sözleriyle
Bir toplum,bir ulus, erkek ve kadın denilen iki cins insandan kuruludur.Mümkün müdür ki, bir kitlenin bir parçasını ilerletelim,öbürünü bırakalı da,kitlenin tümü ilerliyebilsin?Mümkün müdür ki,birtopluluğun yarısı topraklara zincirle bağlı kaldıkça öbür bölümü göklere yükselebilsin?Şüphesiz,ilerleme adımları,dediğim gibi,iki cins tarafından birlikte,arkadaşça atılmalı,ilerleme ve yenilik alanında aşamalara birlikte ulaşılmalıdır.
Kimi yerlerde kadınlar görüyorum ki,basına bir bez,ya da bir peştemal ya da benzer bir şeyler atarak yüzünü gizler ve yanından gecen erkeklere karşı ya arkasını cevirir,ya da yere otururarak yumulur.
Bu durumun anlamı,ğösterdiği nedir?
Efendiler uygar bir ulus anası,ulus kızı bu şaşırtıcıbiçime,buvahşi duruma girermi?Bu durum ulusu çok gülünç ğösteren bir görünüştür.
Hemen düzeltilmesi gerkir
Medeni Kanun için ilk adım bu sözlerle atıldı ve 17 şubat 1926 da Meclis'ten geçerek yürürlüğe girdi.
Türk devriminin en büyüklerinden biri olarak tarihteki yerini aldı.
Genç Türkiye Cumhuriyeti,yüzlerce yıldır kadını aşağılayan bin sistemi yırtıp atıyor,kadınıyla erkeğiyle, insana insan değeri veriyordu.
Bu tarihsel adım,dünyayı şasırtıyor, dönemin ünlü hukukçularından SAUSER HALLbu kararı şöyle değerlendiriyordu.
Müslüman devletlerin en güçlüsü, bir yıllık geçmişe uzanan töreleri 6 ayda yürürlükten kaldırıyor. Tarih hiçbir ülkede bu kadar köklü ve ani değişikliği örnek gösteremez.
Bir ülkede ve bir toplum üzerinde yapılmıs bundan daha cesur bir deneyım yoktur. 81 yıl sonra M edeni Kanun ne kadar büyük bir devrim olduğu daha iyi anlaşılmıyormu?

Hikmet Bila



Ataürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyetine sahip cıkalım.

Doğru, yasalarımıza göre aynen öyle...
Peki.. o yasalara, çıkarılan onca kanunlara, hatta kanun maddelerine rağmen günümüzdeki yaşam biçimine aynen uygulanabilindiğini de diyebilir misiniz?