Avukatlık mesleği bu mudur?

TextText
Değerli Arkadaşlar,

Sizlere avukatlar adına, hukuk adına yüz karası olarak nitelendirdiğim bir olayı açıklayacağım.
Ben babamdan kalan 4 mülkün(2 daire 2 dükkan) 1/4 hissedarıyım. Hissedarlardan bir tanesi bana ve diğer 1/4 hissedara avukat kanalıyla noterden ihtarname göndermiş.
Bu ihtarnamede;
1-Bu Avukatın (!) müvekkili, miras bırakanı tarafından müvekkil hissesine düşen miras payını ve gelirlerini miras kalma tarihinden itibaren alamamaktadır.
2-Oysa siz DAİRE VE DÜKKANLARIN KİRALARINI almaktasınız ve intifaındanda yararlanmaktasınız. Miras kalma tarihinden itibaren aldığınız kira bedellerinin ve bundan sonraki kira bedellerinin 1/4 hissesini 48 saat içinde müvekkilime göndermenizi ihtaren talep ederiz.
Şeklinde bir ihtarname geldi.

Bir hukuk adamı, ben bu iki daire ve dükkanın kira gelirlerini şimdiye kadar hiç almadığım üzerime hiç bir zaman kira kontratı yapılmadığı halde, ve 3 mülkün kira kontratı Annem üzerine yapılmışken ve kiraları o almaktayken böyle bir itham ve iftirada nasıl bulunabiliyor.
Bu dükkanlardan birini avukatın müvekkili resmi kayıtlı işyeri olarak kullanıyorken yani benim 1/4 hissedar olduğum yeri benden izinsiz kullanıyor iken, benden almadığım kiraların 1/4 'ünü nasıl oluyorda bir sözlü ifade ile isteyebiliyor. Elinde kontrat yok belge yok benim aldığıma dair. Bu avukatın "Kiraları siz almaktasınız" diyerek Böyle bir itham ve iftiraya hakkı varmı? Bunun cezai yaptırımı nedir?
Bir hissedar diğer bir hissedarı bu kadar kolay belgesiz kanıtsız suçlayabilir ve hak iddia edebilirmi?
Bu durumda bu avukat hakkında tazminat davası açmayı düşünüyorum.
Bu ihtarnameye karşı ne tür bir işlem yapmak uygun olur..
Yardımlarınız için şimdiden teşekkürler...

Meslektaşımız,kuvvetle muhtemel kendi müvekkilinin beyanları ve belgeleri ile bu ıhtarnameyi hazırlamıştır.

İçerik belli ki sizi üzmüş ve sinirlendirmiş. Yanlışlıklar var ise mutlaka siz de bir meslektaşımızdan yardım alarak karşılık verebilirsiniz ve vermelisinizde.

Bence gidip o avukatı dövün (!) O kim oluyormuş ki size sizin gibi ulu ve yüce bir insana böyle bir ihtarname gönderebilir. Hatta iftiradan dolayı avukat hakkında TCK 301. maddeden dolayı dava da açabilirsiniz. İsterseniz trilyonluk tazminat davası da. Peeh avukat da kim oluyor ki???

fırat bey lütfen kendiniz gelin.
vatandaş soru sormuş. Elbette avukat böyle yapmaz.
Bir dava geldiğinde, önce araştırma yapacak. Hissedarlar kim araştıracak, sonra gidip kiracılarla konuşacak, kimin kaç paraya kiraya verdiğini araştıracak. Gerekirse kira bedeli için tesbit yapacak. Kimlerin kullandığını öğrenecek. Müvekkili ne demiş önemli mi? Avukat müvekkili adına iş yapmıyor ki, sorun neyse çözecek ona göre hareket edecek.
Haa mahkemeler ne iş yapar derseniz onu bilmem işte. Hukukçular bilir.
Sayın ibrahim, dö demek ayıp ama siz avukatı şikayet edin bana kalsa. Gerekçe olarak da müvekilinin beyanına göre ihtar çekti diye yazarsınız

Sayın Av. Fırat Bayındır,
Sizinde hiç olayın gelişimini irdelemeden sadece meslektaşınızı koruma içgüdüsüyle hareket etmeniz ve onu koşulsuz şartsız desteklemeniz gerçekten mesleğiniz adına üzücü.
Ben sizide aynı noktada hatta alaycı bir tutumla isterseniz şunu yapın, buda olabilir tarzı gayri ciddi yaklaşımınızdan mesleğin kimlerin eline kaldığını ibretle anladım.
Yani size göre ben ulu ve yüce bir insan(ne demekse) olmadığıma göre, bu arkadaş müvekkilini memnun etmek, kırmamak veya başka gayelerle(!) bana aklına gelen, mesnetsiz, belgesiz, kanıtsız hertürlü isnatta bulunabilir ve ihtarname gönderebilir, para talep edebilir hiçbir mahsuru yok öylemi..
Vah benim ülkemin genç zavallı hukukçuları vah....Hani onur, haysiyet, gurur, meslek ahlakı!!! Onlarda ne demek der gibi baktığınızı biliyorum bu satırlara...Yani para için her şey mübah. At yalanı kap parayı..Bu kadarmı ucuz bu meslek... Evet sizlerle maalesef...
Mesleğini onuruyla, gururuyla, haysiyetiyle yapan hukukçulara lafım yok.Allah onların yollarını açık etsin...

Bir hukuk adamı kendisine gelen böyle bir talebe karşı peki ama bu hissedarın bu parayı aldığına dair elinde belge, kanıt veya herhangi bir ispat unsuru varmı diye sorma gereği duymazmı müvekkiline.
Arkadaş ihtarnamede oradan "KİRA BEDELİNİ ALMAKTASINIZ" diyor. Peki bunu nasıl hangi yöntemle tespit ettin. Elinde hangi belgeler var. Yoksa bir süre düşünüp, tahminen bu olsa olsa böyle olmuşturmu dedin..

HANİ ADIMA KİRA KONTRATI, HANİ KİRAYI ALDIĞIMA DAİR ÖDEME BELGESİ.. BELGE NEREDE BELGE...
Benimde 1/4 hissedar olduğum işyerini rızam olmadan resmi işyeri adresi olarak gösterip yıllardır ve şu anda hala kullanan kendi müvekkili..
Benim oranın kirasıyla hiçbir alakam yokken, bunu bir hukuk adamı nasıl yazılı ihtarname konusu yapabiliyor..
Banada müvekkilim öyle söyledi ben ne yapayım mı diyecek yarın ...
Bu meslek çocuk oyuncağı değil tam tersine öyle alaya alınmayacak kadar ciddi bir iştir...
Bu ülkede hukukun üstünlüğünün sağlanması bu şekilde bu anlayıştaki hukukçularla mümkün olmayacağı açıktır. Eğer hukukçuların düşünceleri bu arkadaşınkiyle kesişiyorsa biz bu ülkede adliyelerde yaşanan dehşet sahnelerini izlemeye devam ederiz.

Sizin anlamadığınız şey, müvekkilinden aldığı bilgi ve talimat dairesinde avukatın VEKİL sıfatıyla hareket ettiğidir. Avukat laf olsun diye size ihtarname göndermemiştir, müvekkilinin talebi doğrultusunda işlem yapmıştır. Sonuçta siz de belki bir avukat vasıtasıyla ihtarnameye cevap verecek ve ihtarnamede yazılanlar gerçek değildir diyeceksiniz. Daha doğrusu sizi temsilen avukatınız yazacak. Ozaman da karşı tarafınızdaki bu kez de sizin avukatınızı yalancılıkla mı suçlamalı?
Allah size akıl ve izan versin ne diyeyim.

Alıntı:

---

Eğer hukukçuların düşünceleri bu arkadaşınkiyle kesişiyorsa biz bu ülkede adliyelerde yaşanan dehşet sahnelerini izlemeye devam ederiz.

---

Doğrusu bu sözden bir şey anlamadım ben... açıklarmısınız...

Sanırım bu siteye üye olduğumdan beri en sık kullandığım cümle " Bilgi sahibi olmadan Fikir sahibi olmak " üzerinedir. Bilenleriniz vardır. Söz Rahmetli Ugur Mumcuya aittir. Kendisi araştırmadan öğrenmeden üfürenler için söylemiştir. Buradaki arkadaşımız NERDE BU DEVLET NERDE BU MİLLET diye höykünürken keşke Avukatlık mesleğini ve ilkelerini gerekli dökümanlardan bakıp inceleseydi.

Belki o zaman anlayabilirdin Avukatlık Adalet dağıtan değil adaletin yerine gelmesine yardımcı olan kutsal bir meslektir.

Ne olduğunu bilmeden höykünen ve hakaret eden arkadaşımızın sandığı gibi değildir.

Avukat müvekkili adına ve namına işlem yapar. Kendisine müvekkili tarafından belirtilen beyanlara göre işlem yapar. İhtarname keşide etmek için gerçek olup olmadığını , belge olup olmadığını araştırmak zorunda değildir. Kaldıki böyle bir belge olmak zorunda bile değildir.

Bu bilgisiz arkadaşın düşündüğü gibi düşünüyor olsak TÜm icra dairelerindeki belgeye dayanmadan icra takibi yapan icra memurları da ahlaksız, onursuz saymamız gerekecekti.

Ne diyeyim sevgili fırat ağabeyimizin dediği gibi " Allah size akıl ve izan versin"

Tayfun Bey,
Ben her ne kadar sizin kadar derin hukuk bilgisine sahip olmasamda Avukatların mahkeme yerine karar veremeyeceğini bilecek durumdayım , fakat verilecek kararlara tasarruflarıyla etki edip rol oynayacağını bunu yaparkende gerçeğin ortaya çıkması için üzerine düşeni yapması gerektiğini anlatmaya çalışmıştım.
Her ortaya çıkıp avukata başvuran ve istediği gibi suçlama yapan itham eden almadığı parayı ver bakalım diyen kişiye bir hukukçununda bu kadar kolay alet olmasını ve hemen sarılıp ihtarname göndermesini doğru bulmadığımı belirtmek istemiştim..
Böyle bir durumda yasal olarak belgeye ihtiyaç duyulmasa bile bir hukukçunun kötü niyetli kişilere alet olup telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmamak adına çok daha titiz davranması gerektiğini düşünüyorum.
Biz o sizin bahsettiğiniz yazarların kitaplarını okuyarak büyüdük. Fakat hiç bir zaman kendimizi, başkalarının üstünde alim, ulema sayarak insanları küçümseyerek toplumdan soyutlamadık.
Bilgi sahibi olmak için kütüphanleri hatim etmek yetmiyor maalesef. Hukuki sorunlarına çözüm bulmak için ortaya çıktığın toplumun yapısını ve yaşadığı hukuki sorunlarıda yakından öğrenmek gerekiyor.
Siz alaya alıpta nerde bu devlet -millet diyorlar hala diyeceğinize de oturun o adliye koridorlarında yaşanan rezaletlerin sebebini düşünün ve üzerinize düşen sorumluluklar neler bir araştırın.
Sizin ne olmuş ne var bunda avukat işini yapmış dediğiniz olayda bir insan canından oluyordu. Siz bu kadar toplumdan kopuksunuz işte. Böyle bir olayın nereye varacağını tahim etmek için toplum bilimci olmak gerekmiyor. İnsan olmak yeter.

Allah bu ülkeyi bu toplumu sizin gibi hukukçulardan korusun.

İbrahim Bey; seviyeyi düşürdüğünüzün farkında mısınız?

İbrahim Bey, el insaf avukatlık kurumu karar merci değildir.Size hukuki bir talep ile gelen insanı sorguya çekmek iddialarını ispat etmesini istemek gibi bir saçmalık düşünülemez bile,düşünün ki siz bir avukata boşanmak için başvurdunuz eşinizin sorumsuzluğunudan ve daha bir çok geçimsizlik sebebinden bahsediyorsunuz yani şimdi avukat dava açmadan önce sizin ev halinizi gözlemeli mi yada tanık mı dinlemeli ki ,ha bide belgeler herzaman doğruyu yansıtmaz bir karara varmak için karşı tarafta dinlenmelidir mahkemeler de bunun için var zaten bence böle teknik konularda ahkam kesmeden önce biraz daha bilgi sahibi olmalısınız.

Değerli Avukat Beyler Bayanlar,

Bu Avukat efendinin noter kanalıyla gönderdiği ihtarnameyi gören 70 yaşındaki Annem kalp krizi geçirdi. Ve ölebilirdi.

Yani size göre bütün bunların hiç önemi yok , bende gidip yanlışlık varsa bir avukat kanalıyla bu yanlışlığı düzeltirdim olur biterdi diyorsunuz.

Asıl size El İnsaf !!

Büyük geçmiş olsun. Tez zamanda eski sağlığına kavuşur inşallah. Ama hedefte hatanız var.
Annenizin kalp krizi geçirmesinin nedeni size ihtarname ceken avukat değil; ona bu bilgileri veren değerli akrabaklarınızdır.

Oradan başlayın içinizde ki kini dökmeye.

Alıntı:

---

Fırat bey ,
Herhalde başka çıkar yol bulamadınız kilitlediniz, ve sansürcü kimliğinizi ortaya koydunuz...Severiz kapatmayı karartmayı kanımızda var değilmi?
O forumu olsa olsa sizin gayriciddi yakışıksız alaycı ifadelerinize hukukçu olmayan bir şahıstan gelen tokat gibi cevap kapattırmıştır size. Hem bu arada arkadaşın dediği gibi belki kendinize gelirsiniz.
Birde hukukçu olmayan bir şahıstan özel bir mesaj aldım bu konuda onuda görmenizi çok isterdim.Hukukçu olmayan herkes bana hak veriyor. Hukukçular ise meslektaşlarını haklı görüyor her ne hikmetse bu ne yaman çelişki üstadım...Vatandaşlar ve hukukçular karşı karşıya .. Bütün bunlar neden acaba..
Kapatmasaydınız sansürlemeseydiniz ben size sorduğunuz soruya herkesin önünde çok güzel bir cevap verecektim.Bütün gün işten vakit bulamadım.
Neyse inşallah başka bahara....

---

Üyemizin bana gönderdiği KM metnidir.

Buyrun sayın üyemiz cevabınızı bekliyoruz.
Aslında konunun özeti yazınızda gizli zaten

Alıntı:

---

Hukukçu olmayan herkes bana hak veriyor. Hukukçular ise meslektaşlarını haklı görüyor her ne hikmetse bu ne yaman çelişki üstadım.

---

unu iyi biliniz ki size verilen cevaplar bir mesleki şovenizm saikiyle yazılmamıştır. Ancak hukuktan anlamayanlar için hukukçuyu karalamak çok kolaydır. Burada size hukuk nosyonu kazandırmaya uğraşacak değiliz ancak, hukukun mantığı ve işleyişi, gündelik hayattaki mantık işleyişinden biraz farklıdır. Sizin anlayamadığınız, algılayamadığınız olay budur.Buı da doğaldı çünkü hukuku bilmiyorsunuz ki bu bir eksiklik değildir. Eksiklik, bilgi sahibi olunmadan fikir sahibi olmaktır.

Tekrar ve büyük harflerle yazıyorum.

AVUKAT, MÜVEKKİLİ ADINA ONUN VERDİĞİ BİLGİLER VE TALİMATLAR İLE HAREKET EDER VE ONUN MENFAATLERİ DOĞRULTUSUNDA İŞLEM YAPAR.
Eğer bu avukat arkadaşımıza müvekkili, ihtarnamede yazılan biçimde konuyu aksettirmiş ve sizlerden bir hukuki talepte bulunulmasını istemiş ise, avukatın bu iddiaların doğruluğunu araştırmaya, ihtarname ile sizin içine düşebileceğiniz durumları dikkate almaya hiç bir zorunluluğu yoktur. Avukat, bir hukuki ihtilafta BİR TARAFIN TEMSİLCİSİDİR.

Ancak siz bunları KASDEN ANLAMAMAKTA ISRARLISINIZ. O kadar ısrarlısınız ki "bana tokat gibi" verilen cevaptaki istihzayı, daha doğrusu nasıl tiye alındığınızı bile farkedememişsiniz.

Siz, forum yazınızı annenizin bu ihtar bedeniyle düştüğü durumdan duyduğunuz infilalle yazmış olabilirsiniz, ancak ihtarnameyi kaleme alan avukat hakkında ve giderek tüm camiayı suçlayacak biçimde "avukatlık bu mudur" diye sormaya ve sorgulamaya hiç mi hiç hakkınız yoktur.
Edebinizi bilin, yazdıklarınızı bir daha gözden geçirin ve bundan böyle yazacaklarınızı AZAMİ DİKKAT, NEZAKET VE SAYGI ÇERÇEVESİNDE YAZIN.

Buyrun söz sırası sizin.

Her zaman söylediğimiz gibi avukat; yargının bağımsız ve kurucu unsuru olup adaletin kusursuz ve eksiksiz gerçekleşmesi için çalışan kişidir. Avukatlar mesleklerini icra ederken yalnızca hukuk kurallarına ve vicdanlarına bağlı olarak davranırlar. Avukat; hiçbir zaman vekil edeni ile özdeşleştirilemez ve özdeşleşemez.

Alıntı:

---

Tayfun Bey,
Ben her ne kadar sizin kadar derin hukuk bilgisine sahip olmasamda Avukatların mahkeme yerine karar veremeyeceğini bilecek durumdayım ,

---

Bunun için derin bir hukuk bilgisine gerek yok genel olarak yazdıklarınızdan örneğin aşagıdaki cümleden sizin en az seviyede bile bir hukuk bilgisine bile sahip olmadığınız anlaşılıyor. Ama sizin anlayabileceğinizi umarak bir kez daha anlatalım.

Alıntı:

---

fakat verilecek kararlara tasarruflarıyla etki edip rol oynayacağını bunu yaparkende gerçeğin ortaya çıkması için üzerine düşeni yapması gerektiğini anlatmaya çalışmıştım. Her ortaya çıkıp avukata başvuran ve istediği gibi suçlama yapan itham eden almadığı parayı ver bakalım diyen kişiye bir hukukçununda bu kadar kolay alet olmasını ve hemen sarılıp ihtarname göndermesini doğru bulmadığımı belirtmek istemiştim..

---

Avukatlık bir karar mercii değil. Kaldı ki ihtarname keşide etmek çok özellikli bir avukatlık hizmeti de değildir. İhtarnenin keşidecisi ihtarnameyi kendiside kaleme alabileceği gibi bir vekili vasıtası ile de yapabilir. Burada yapan işlemi gerçekleştiren asildir, vekil değil. İhtarname bir sonuç değildir. ihtarnameyi ciddiye almak zorunda da değildir muhatap. Sadece bir şeylerin başlaması, sonuç doğurabilmesi bazı işlemlerin yaratılması hususunda bir başlangıçtır. Sizin olayınızda ihtarname çekmesine bile gerek yok idi ihtarname keşidecesinin doğrudan icra dairesinden bir ödeme emri de gönderilmesini talep edebilirdi. O zaman size s 7 gün içinde borcu öde diye ödeme emri gönderen bir icra dairesi olurdu ki kamu hizmeti gören meslektaşlarımıza ettiğiniz küfürleri muhtemelen icra dairelerine de ederdiniz.

Avukatlar kimsenin oyuncağı olmaz aynı şekilde yargı organları da ne bir hakim ne bir savcı kimsenin oyuncağı olmaz adalet arıyorsanız hakime başvurur hakkınızın yerine gelmesini istersiniz. İşte o zaman yanınızda bir avukat olsun istersiniz. Ama siz avukatlığın ne olduğunu bildiğiniz için istemezsiniz.

ihtarname göndermek suçlamak da değildir. Avukata bir hakkın yerine getirilmesi konusunda bu hakkı verecek olan mahkemelerde yargı organlarında teknik ve mesleki bilgi ve tecrübelerinden yararlanma talebidir. oturup kim haklı kim haksız diye muhakeme yapmaz. Bu muhakemeyi yapacak olan mercilerde müvekkilini temsil eder

Alıntı:

---

>Böyle bir durumda yasal olarak belgeye ihtiyaç duyulmasa bile bir hukukçunun kötü niyetli kişilere alet olup telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açmamak adına çok daha titiz davranması gerektiğini düşünüyorum.

---

Efendim yeterince düşündüğünüzü sanmıyorum. Yukarıda da dediğim gibi ihtarname bir sözlü olarak istenenlerin yazılı hale getirilmesidir. Yazılanların istenenlerin gerçek olup olmaması çok önemli değildir. Eğer yazılanların gerçek olmadığını düşünüyorsanız canının isterse siz de bir ihtar çeker benim böyle bir borcum yok dersiniz. Ya da bir çoğunun yaptığı gibi hiç ciddiye almazsınız. Çünkü ihtar keşide eden kişi kendisini haklı görüyor ise gitmesi baş vurması gereken yer Mahkemelerdir.

Alıntı:

---

Biz o sizin bahsettiğiniz yazarların kitaplarını okuyarak büyüdük. Fakat hiç bir zaman kendimizi, başkalarının üstünde alim, ulema sayarak insanları küçümseyerek toplumdan soyutlamadık.
Bilgi sahibi olmak için kütüphanleri hatim etmek yetmiyor maalesef. Hukuki sorunlarına çözüm bulmak için ortaya çıktığın toplumun yapısını ve yaşadığı hukuki sorunlarıda yakından öğrenmek gerekiyor.

---

Sizin bu ikisini de bilmediğiniz kesin. Yeterince okuduğunuzu da düşünmüyorum. Okumak başka bir şey anlamak başka bir şey. Çünkü burada ukalalık ve bilgiçlik yapanın, zaten işi hukuk olan hukuk adamları yerine hukuktan anlamadığınız halde anlıyormuş gibi davranan siz olduğunuz yeterince anlaşılır bir durumdur.

Alıntı:

---

Siz alaya alıpta nerde bu devlet -millet diyorlar hala diyeceğinize de oturun o adliye koridorlarında yaşanan rezaletlerin sebebini düşünün ve üzerinize düşen sorumluluklar neler bir araştırın.

Sizin ne olmuş ne var bunda avukat işini yapmış dediğiniz olayda bir insan canından oluyordu. Siz bu kadar toplumdan kopuksunuz işte. Böyle bir olayın nereye varacağını tahim etmek için toplum bilimci olmak gerekmiyor. İnsan olmak yeter.

---

Sizi yeterince inandırıcı bulmuyorum. Hiç kimse kendisine ihtarname geldi diye kalp krizi geçirmez. Haciz değil, muhafaza değil. Kalp krizine olabilecek bir işlem değil ki ihtarname. İhtarnameden kalp krizi geçiren ilk kişi olarak tarihe geçmiş oldunuz bence. Adliye koridorlarında bizlerde razeletler görüyoruz bizim gördüklerimiz şunlar

17 mayıs 2006 Danıştay 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin öldü başkan Mustafa Birden, üyeler Ayfer Özdemir, Ayla GÖNENÇ, Ahmet Çobanoğlu yaralardı. Bunu yapan ise Avukatlık kimliğine sahip biri idi. Ama birileri hedef göstermişti göstermeye de devam etti. Çünkü hukuku bilmeyenler "efendi bu senin işin değil dinayetin işi" demiş ve bununla da kalmamıştı "bu kararı hukuk ilkeleri içinde tanımlamıyorum Bunlar bu gidişle evin içine de karışacaklar. Kusura bakmayın Türkiye Yolgeçen hanı değil" Bir gazete "işte o üyeler demişti" bu gazete çok zaman önce gümüşhane barosu başkanı Ali Gündayın ölümü ile sonuçlanan bir saldırıdan önce de benzeri bir hedef gösterme faaliyeti içinde idi


boşanma davası nedeniyle, İstanbul Barosu'na bağlı avukatlardan Serdar Gündüz (28) ile birlikte Beşiri İlçesi'ne gelen Alamettin Kara (31) isimli şahıs, 56 AE 187 plakalı araçla Batman'a dönerken, kimliği belirsiz kişi veya kişilerce aracı durdurularak kurşun yağmuruna tutuldu. Saldırıda, Alamettin Kara olay yerinde hayatını kaybederken, avukat Serdar Gündüz ise yaralanarak

Av. Nihal Özcan, Ulus#8217;ta Ahmet Arıburnu adlı kiracıya mahkemenin tahliye kararını tebliğ ederken silahlı saldırıya uğradı. Arıburnu#8217;nun silahından çıkan kurşunlardan ikisi Av. Özcan ın bacağına isabet etti. Hemen hastaneye kaldırılan Av. Nihal Özcan ameliyat edilerek bacağındaki kurşunlar çıkarıldı

bir müvekkilinin yaklaşık 6 bin YTL'yi bulan alacağını tahsil etmek üzere spot giyim mağazası sahibi borçlu G.V. ile görüştükten sonra İstanbul'dan Manisa'ya gelen stajyer avukat Osman Kalınsaz (34), Doğu Caddesi Sağlık Sokak'ta bulunan bir evde G.V'nin kardeşi ile anlaşmak üzereyken, namaz kılmak ve yemek yemek amacıyla dışarıya çıktığında motorsikletli kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Üç el ateş ettikten sonra kaçan saldırganlar izini kaybettirirken, sol diz kapağı altına isabet eden iki kurşunla yere yığılan genç avukat Osman Kalınsaz, Merkez Efendi Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı.

Av. İbrahim Yılmazer de 13 Nisan Perşembe günü saat 11.15 sıralarında Marmara Ereğlisi Adliyesinde borçlu taraflarca karın boşluğundan bıçaklanarak Çorlu Devlet Hastanesine kaldırıldı

Av. Nahit Yıldızlar ise 12 Nisan gecesi saat 23.30 sıralarında kendisini korkutmak amacıyla sıkılan kurşunlardan birinin sekerek ayağına isabet etmesiyle yaralandı.

Mersin Barosu avukatlarından Şemsettin Demirhan (52), Hastane Caddesi Tekçay İşhanı'ndaki bürosuna gitmek üzere binaya girdiği sırada, kimliği henüz belirlenemeyen 4 kişi, Demirhan'a yumruklarla saldırdı. Aldığı darbeler sonucu çeşitli yerinden yaralanan Demirhan, Mersin Devlet Hastanesine kaldırılarak, tedavi altına alındı

Öğretmenevi arkası Uluşahin İş Hanı 2. katta bulunan Avukat Necip Akkurt'un bürosuna gelen ve isminin Yusuf Tankut olduğu iddia edilen bir kişi Avukat ile Haciz davası yüzünden tartışmaya başladı. Tartışmanın büyümesinin ardından Tankut'un bıçak ile Avukat ve Katibini yaraladığı ileri sürüldü.

Duruşma sırası bekleyen cüppeleri üzerindeki avukatları boşaltmak isteyen polis görevlileri hanım avukatları cüppesinin yakasından tutup çenesine vurarak ve kucaklayarak dışarı çıkartmak istiyor. Avukata vurmaması ve cüppesini bırakması bir başka avukat tarafından görevliden isteniyor. Görevli bu avukata yumruk savuruyor ve fakat sivil giyimli başkomiserin bu avukatı kolundan çekmesiyle yumruk değmiyor.

Bu avukat yumruk savuran polis görevlisinden şikayetçi olmak için adını soruyor, başkomiser barıştırayım şikayetten vazgeçin diyor, bu avukat mesleğe ve kişisel onuruma yönelik davranışın cezasız kalmaması gerek diyor. Polis görevlisi bu direnmeye karşılık "Ne yani avukat bey, sizi tatmin etmek (yani şikayetten vazgeçirmek) için illa altınıza mı yatmak lazım" diyor. Avukat başkomisere "bakın bu kişiyi mi affetmemi istiyorsunuz" diyor. Polis görevlisi şikayetten vazgeçilmeyeceğini anlayınca "AVUKAT BEY ALTINIZA YATSAK YİNE TATMİN OLMAZSINIZ" diye veciz bir söz söylüyor. Avukatın yanıtı "Hem bir insan olarak sözlerinizden utanın, hem de bu sözler Türk Polisine yakışıyor mu " oluyor.

Bundan sonra sekiz-on avukat tarafından tutanak tutulup yakınma dilekçesi veriliyor. Başsavcılık 4483 uygulanarak yönetimden izin istiyor, Kaymakamlık izin vermiyor : POLİS GÖREVİNİ YAPMIŞTIR.

Bu karar karşı İstanbul Bölge İdare Mahkemesine itiraz davası açılarak, Kaymakamlığın yönetim organı olduğu, oradaki araştırmacının hukukçu olmadığı, etkili soruşturma yapılmadığı, haklarında yakınılan polis görevlileriyle yüzleştirme yapılmadığı, tanıkların dinlenmediği, mahkeme üyelerinin hukukçu kimliklerine güvenildiği belirtilerek izin vermeme kararının kaldırılması isteniyor. Mahkeme izin vermeme işleminin kaldırılmasını ret ediyor : POLİS GÖREVİNİ YAPMIŞTIR.

Bu kararla iç hukuk yolu tükenmiş oluyor ve "kendisini pasif olarak homoseksüel ilişkiye avukatı davet etmesi, homoseksüel ilişkinin toplumsal olarak kınanan bir davranış olması nedeniyle kişisel onurunu kırıcı bir davranışa uğramak; hak aramasının engellenmesi; 4483 SAYILI YASANIN HAK ARAMAYI ENGELLEDİĞİ ve manevi tazminat olarak yalnızca 1 -BİR- euro tazminata karar verilmesi isteğiyle İHAM'da dava açılıyor. İHAM sözleşme ile güvence altına alınan hakların ihlali niteliğinde olmadığından ret kararı veriyor.

Bu arada Bakanlık önünde disiplin başvurusu da yapılıyor, sonuç yok.

Beyoğlu 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki bir cinayet davasına giren Avukat Şahin, 8 Haziran Perşembe günü duruşmadan çıktıktan sonra davanın karşıtı olduğu bildirilen kişilerin silahlı saldırısına uğradı. Şahin, ağır yaralı olarak kaldırıldığı Kasımpaşa Asker Hastanesinde hayatını kaybetti.

Ve şimdi siz diyorsunuz ki,

Alıntı:

---

Allah bu ülkeyi bu toplumu sizin gibi hukukçulardan korusun.

Ekleyen: ibrahim0062 - 26/10/2006 : 09:08:18

---

İbrahim Bey, ben sizin sorunuza yanıt verecektim ama yazdıklarınızı okuyunca vazgeçtim, çok yerinde bir tespiti ortaya koyarak beni sorumluluktan kurtardınız, çok teşekkür ederim size.

Öyle ya ben sizin doğru söylediğinizi nereden bileyim, hani belge, hani ihtarname, hani aksini kanıtlayacak delil, hani annenizin raporu... vs. Şimdi ben sizin dile getirdiklerinizin doğruluğunu teyit etmeden size yol gösterirsem, aynı terbiyesizliği yapmış olmaz mıyım, aynı çirkinliğe alet olmuş olmazmıyım, neme lazım...

Bir avukat arkadaşım hacze gidiyor, borçlu genç olay çıkartıyor, bıçak çekip, saldırıyor. Durum Savcılığa iletiliyor, Savcılık gözaltı ve tutuklama istemiyle sevk ediyor, genç tutuklanıyor, günlerden Cuma.

Cumartesi günü büroya geliyorum, bir kalabalık, bir sürü insan, hararetli konuşmalar. N'oluyor, diyorum; meğer tutuklanan gencin ailesine akşam ziyarete geliyorlar, gencin annesi de ziyaretçilerden. Gece evine dönerken trafik kazası geçiriyor ve ölüyor!

Büro'ya gelenler akrabalar ve arkadaşımızı suçluyorlar: Sen hacze gelmeseydin, vs. vs. vs.

Hiçbir Allah'ın kulu; bu çocuk borcunu ödeseydi ya da avukat görevini, işini yapmıştır, kaldı ki, trafik kazasıyla avukatın ne alakası var veya bizim oğlan bıçak çekip saldırmasaydı, demiyor.

Diyeceğim o ki; laf, anlayan içindir. Kim(ler)e neyi anlatmaya çalışıyorsunuz ki?...

Sayın Fırat Bey,
Soru sormak ve sorgulamak; sizin bana bahşedeceğiniz bir hak değil, benim zaten sahip olduğum ve belirli usüllere uyarak, dilediğim yerde dilediğim kişiye karşı kullanabileceğim zaten varolan doğal bir haktır.
Ben bu hakkımı kullanırken hakaret etmedim, hitap şeklimde saygı ölçülerinde idi. Eleştirmek, bu yanlıştır demek izne tabi değil sanırım. Fakat sizin tahammülsüzlüğünüze ve alınganlığınıza birde alaycı uslubunuza bir anlam veremedim. Bahsettiğim olaydan yola çıkarak, bunun yol açacağı sonuçların toplumsal yansımalarının ne kadar duygusuzda olsak, hepimizi rahatsız edebileceğini ve zarar verebileceğini ve bu noktada çözüm yolları bulmak adına hepimize görevler düştüğünü, bunun yolununda birbirimizi anlamaktan geçtiğini belirtmek istiyorum.
Ben sizin yani hepinizin söylemek istediğini çok iyi anladım.Ama siz beni anlayamadınız. Şimdi birkaç konuya açıklık getirelim.

Sayın Avukat Bey,
1- Benim size özel gönderdiğim mesaj kişiye özel bir mesajdı. Yani ben onu sadece size göndermiştim. Sizin gibi hukuki kimliği olan, ulu ve yüce bir kişilik, bu özel mesajı karşıdaki muhatabının izni olmadan hangi hukuk nosyonuna göre kamuya açık bir yayın organında yayınladı? Oysa siz bir hukukçu olarak bu konuları Temel Hukuk 1 Kişisel hak ve özgürlükler bahsinde öğrenmiş olmalıydınız. İngilizler bu tür hakları vatandaşlarına 1215 de tanımışken siz 8 asır sonra bile bu hakkı tanımamakla çağın biraz! gerisinde kalmış olmuyormusunuz?
Bu arada belirteyim o mesajın burada yayınlanmasından hiçte rahatsız değilim. Ama bir hukukçu bu tür noktalarda herkesten çok daha hassas olmalıydı. Öyle değilmi?
2-Anlayamadığınız cümleye gelince.. izah edeyim;
Eğer bu ülkenin hukukçularının görüşleri sizinki gibi ise, aynı noktada buluşuyorsa, yani bu meslektaşınızın uygulaması, tamamen hukuki mevzuata uygun olduğu için ortada hangi sonuca yol açarsa açsın bir sorun yok mantığıyla hareket eder, varolan sorunlar görmezden gelinirse, varolduğu kabul edilmeyen bir sorunun çözümünüde düşünmeyeceklerine göre, bencede ortada çok ciddi hayati bir sorun varsa, sık sık izlediğimiz Adana Adliyesi'ndeki kanlı bıçaklı dehşet sahnelerini daha yıllarca ve artarak izleriz demek istemiştim.
3- Evet , doğru , haklısınız, farkedememişim. Çok sıkı iş temposunda kısıtlı zamanda hızla arkadaşın yazısını okurken, herhalde böyle insanların sorunlarına çözüm aradığı hukuki platformlarda fikir beyan edenlerin bu kadar gayriciddi, lakayıt, insan hayatının söz konusu olduğu olaylarda bile insanlarla dalga geçebilecek kadar duygusuz olabileceklerini düşünemedim. Özür dilerim afedersiniz bağışlayın beni. Öyle ya bu forumlar insanlarla dalga geçip şaklabanlık yapmak için açılmıştı!!..
4-Sizin sansürcü bir kimliğinizmi var yoksa demokrat bir kişiliğe mi sahipsiniz? Anlayamadımda bir gün içinde önce kilitleyip sonra tekrar açmanızı....

Tamam, avukat yargı organı değil, müvekkili adına müvekkilinin verdiği bilgiler ışığında onun menfaati doğrultusunda hareket eder ve taraftır. İhtarnamenin yol açacağı gelişmeleri ise hiç hesap etmek zorunda değildir. Buraya kadar herşey hukuki mevzuata uygun, avukatın hiçbir sorumluluğu yok, yani hiçbir sorun yok diyorsunuz.Ben ise burada bir aksaklık var diyorum.

Peki büyük üstadlar örneklerinde görüldüğü gibi, bu noktadan sonra yaşanan bir çok felaketin sebebi ne ve sorumlusu kim? İçinizden bir tek kişi kafasını kumdan çıkartıpta tamam hukuki prosedür bu ama ortadada yaşanabilecek ve yaşanan çok acı olaylar var (Tayfun Bey'in sıraladığı gibi). Bu olayların önüne geçmek için hukuki anlamda ne tür düzenlemeler yapılmalı diye sorgulamıyor düşünmüyor.
Ben bu konun başından beri sizlerin dikkatini bir noktaya çekmeye, avukatın konuya bir yerde müdahil olabileceğine, burada yaşanabilecek acı bir olayın yaratacağı infialle, sizin meslektaşınızında zarar görebileceğine ve bu kişinin yakınlarınında karşılık verebileceğini anlatmak, bunların önüne geçmek için sizi düşünmeye yöneltmek isterken, sizler sadece hep bir ağızdan koro halinde koruma ve kollama görevini yerine getiriyorsunuz.
Avukatın mesleğini icra ederken hukuki vicdani ve insani sorumluluğu olduğuna inanıyorum.
Size göre avukat sevk memuru gibi önüne gelen talepleri olduğu gibi muhataba göndermeli,
ancak bakın elin oğlu haksızlığına inanmadığı davayı almayacağına yemin ediyor ve böyle bir işlemi yapmam diyor.
"Amerika Birleşik Devletler Anayasası ve eyalet yasalarına uyacağıma, yargıçlar adli görevlilere gösterilmesi gereken saygıyı göstereceğime, haksızlığına inandığım herhangi bir davayı alamayacağıma, böyle bir işlemi yapmayacağıma"

Bakın Lüksemburg'lu avukatlar bile ruhen ve vicdanen doğruluğuna inanmadığı davayı almıyor. Size göre ise ne geliyorsa aynen hiç sebebini sonucunu düşünmeden muhataba göndermeli bir avukat.
"Grandük e bağlı kalacağıma, Devlet Anayasası ve kanunlarına saygılı davranacağıma, mahkemelere gerekli saygıyı göstermekte kusur etmeyeceğime, ruhen ve vicdanen doğru olduğuna inanmadığım hiçbir konuda danışmanlık veya savunma yapmayacağıma yemin ederim.

Alman avukatlar nasıl yemin ediyor vicdanıma göre görev yaparım diyor.
"Anayasal düzeni koruyacağıma ve avukatlık görevlerini vicdanıma göre yerine getireceğime ant içerim.#8221;

Belçikalı meslektaşlarınız yine vicdanlarına başvuruyor. Vicdanen haklı bulmadığı bir davayı almayacağına yemin ediyor.
"vicdanen haklı bulmadığım hiçbir davada fikir vermekten veya böyle bir davanın savunmasını almaktan çekince göstereceğime yemin ederim.#8221;

Bakın Hitler bile vicdan olmadan olmaz diyor.
Alman Devlet ve Milleti nin Führeri Adolf Hitler e sadık kalacağıma ve bir alman Avukatın görevlerini vicdani ölçüler içersinde yapacağıma yemin ederim. Allah yardımcım olsun.

Bu kadar yeterli sanırım devamı da var fakat hepsindede benzer vurgular yapılıyor...
İşte size uluslararası normlar ve sizin çağdışı avukat müvekkilinden gelen talepleri aynen muhataba iletir görüşü hiç bir şekilde müdahil olmaz ve sonuçlarını düşünmek zorunda değildir saplantısı.

Sayfalar dolusu cevap yazdınız meslektaşınızı korumak adına herşeyi söylediniz. Fakat içinizden bir kişi dahi, avukat kendisine gelen konuyu vicdani bir değerlendirmeye tabi tutar sonra kararını verir diyemedi......
Benim içine düşebileceğim durumu dikkate almak vicdani bir tutum değilmidir?
...
Bütün bunlara rağmen Fırat Bey hala bakın ne diyor.
Eğer bu avukat arkadaşımıza müvekkili, ihtarnamede yazılan biçimde konuyu aksettirmiş ve sizlerden bir hukuki talepte bulunulmasını istemiş ise, avukatın bu iddiaların doğruluğunu araştırmaya, ihtarname ile sizin içine düşebileceğiniz durumları dikkate almaya hiç bir zorunluluğu yoktur. Avukat, bir hukuki ihtilafta BİR TARAFIN TEMSİLCİSİDİR.

Artık bunu neresinden savunursunuz bilmem.

Misafirliğe gittiğiniz evde hane halkı veya yakınları hakkında uluorta konuşur musunuz?

Bu siteye de misafir olarak geldiniz. İçinizi döktünüz, rahatladınız umarım.
Ama artık gidin lütfen.

Alıntı:

---

Değerli Arkadaşlar,

Sizlere avukatlar adına, hukuk adına yüz karası olarak nitelendirdiğim bir olayı açıklayacağım.

1-Bu Avukatın (!) müvekkili,

Bir hissedar diğer bir hissedarı bu kadar kolay belgesiz kanıtsız suçlayabilir ve hak iddia edebilirmi?

Bu durumda bu avukat hakkında tazminat davası açmayı düşünüyorum.

Allah bu ülkeyi bu toplumu sizin gibi hukukçulardan korusun.
Ekleyen: ibrahim0062 - 25/10/2006 : 18:15:39

---

Sayın ibrahim0062, kendi içinde çelişen ifadeler kullanmaktasınız. Bu sözlerden sonra gerçekten beklentiniz "avukat kendisine gelen konuyu vicdani bir değerlendirmeye tabi tutar sonra kararını verir" denilmesi miydi, yoksa baştan beri yapmaya çalıştığınız "kendinizi tatmin etme" çabası mıydı?

Artık bunu neresinden savunursunuz bilmem. cümlesiyle, farklı bir fenomen içerisinde olduğunuz anlaşılmakta. Sayın Av. Fırat Bayındır'ın size verdiği son cevap, onun büyüklüğünü gösterir.

Yol verildiyse artık gitme zamanı gelmiş demektir...

Oluşturduğumuz Platformla Binlerce çaresiz Ve Mağdur Insana Umut Olma Adina çiktiğimiz Yolda Sadece Birkaç Ayda çok önemli Bir Aşama Kaydettik.
Kamuoyunda Yer Alarak Gündeme Gelmek Binlerce Insanin Sorununa çözüm Bulmak Için Yetkililerle Görüşmelerde Bulunuyor çare Ariyoruz. Daha Iki Gün önce Türkiyenin En önemli Birkaç Haber Sitesinden Birinde Manşet Olduk. Bende Bu Platformun Yönetiminde Yer Aliyorum.
Birde Sitemiz Var Sesimiz Soluğumuz Olan. Bu Siteyi Bizce Malum çevreler Birkaç Ay Içinde Iki Kez çökerttiler. Tekrar Kurduk. Adres Değişikliği Tanitim Sorununa Rağmen 50 Bini Aşan Ziyaret Sayisina Ulaştik Sadece Birkaç Ayda. Siyasilerle Sürekli Temas Halindeyiz. üst Düzey Yetkililerden Kabul Gördük..
Kasim Başinda Sorunun Halli Için Ankara'ya Sayin Cemil çiçek'le Ve Sayin A.latif şener'le Görüşmeye Gideceğiz.

Bu Siteye Hoşumuza Giden Gitmeyen Işimize Gelen Gelmeyen Yüzlerce Mesaj Geliyor. Içlerinden Küfür Ve Hakaret Içerenler Dişinda Hepsi Hiçbir Engel Görmeden Yayina Giriyor. Yaptiğimiz Ve Yapamadiğimiz Icraatlardan Dolayi çok Ağir Eleştirlerde Aliyoruz Ve Yayina Koyuyoruz..(bana Ajansin Sen Diyen Arkadaşin Mesaji şu Anda Benim Yönettiğim Sitede Yayinda Ve Silinmeyecek ) Ve Işin Belkide En Aci Noktasina Gelirsek Yüzyilin Davasi Olarak Nitelendirdiğimiz Bu Davada Arkadaşlarin Israrli Taleplerine Ve Yüzlerce Kişinin Davaci Olma Talebine Rağmen Biz Faydasi Olacağina Inanmadiğimiz Için Avukat Tutmadik. Kendi Gücümüzle Bu Işi çözmeye çalişalim Dedik.

Bütün Bunlar Bu Işlere Giren Kişilerin Hazmetme Kapasitesi
Ile Ve Ne Kadar Demokratik Olabildiği Ile Yakindan Alakalidir.
Sözün Bittiği Noktada Olmak Kötü Bir şey Olsa Gerek.
önce Buyrun Söz Sizin..sonra Hoşunuza Gitmeyince Sorular Ve Tespitler...
Misafirlik Bitti Hadi Git Artik...zaten Burasi Benim...
Sorulara Verecek Cevabi Olmayanlarin "burasi Benim Hadi Git Artik Buradan" Diyecek Kadar çaresiz Kalmasi Ve Bu Kişilerin Hukukçu Olmasi Düşündürücü Ve üzücü Bir Durum.
Avukat önce Kendinin Avukati Olmalidir.

Biz Bu Noktalarda Hiç Olmadik 5o Bin Kişiye Hitap Ederken...

Sizin Gibi Düşünmeyen Insanlarin Söz Söyleme Ve Ifade özgürlüklerini Kisitlarsaniz Ve Gücünüz Yettiği Kadarda Olsa Buna Engel Olursaniz, Malum Gazetede Yayinlanan Resimlerden Ve Sonra Yaşanan Olaylardan şikayetçi Olma Hakkinizi Kaybedersiniz....

Satın İbrahim
Bu mesele gereğinden fazla uzadı.
1- Öncelikle büyük harfle yazmayın. Bu şekilde yazmanız, hakaret anlamındadır.
2- Yazdıklarınıza bakarsanız, sorununuza çözüm aramak değil, içinizi boşaltmak ve hakaret etmek için buradasınız. Daha iletinize başlarkeni "hukuk adına yüzkarası" diyecek kadar ileri gittiniz. Hakkını talep eden birine ve vekiline karşı bu kadar önyargılı olabiliyorsunuz.
İhtarnameyi okudum. Hissdarlardan biri, kira bedelini talep etmiş. Kendiniz de 3 dükkanın kira sözleşmesinin annenizin adına yapıldığını belirtmişsiniz zaten. Peki anneniz, bu 3 dükkanın sahibi mi de, adına kira sözleşmesi yapmış.
Sonra da annem kalp krizi geçirdi diyorsunuz.
4-Avukatın yaptığı, sadece müvekkili adına bir iddiadır. İtham ya da iftira değildir. Bu nedenle, siz de ihtara yanıt verip almıyorum dersiniz olur biter. Ya da, avukata vekalet verseniz, sizin adınıza müvekkili kiraları almıyor diyemiyecek mi?
5- Sizin niyetiniz adelet falan değil. Düpedüz, nasırınıza basıldığı için bağırıyorsunuz.
Bizler bu sitede, yardıma ihtiyacı olanlara, hukuki destek vermeye çalışıoyoruz. Bunun için de kendi adımızı ve resmimizi koyuyoruz. Siz de kendi adınızla yazarsanız, belki, ihtar gönderen diğer hisedar da, olayı duyup yanıt verebilir. Ama saklanarak suçlamak daha kolay.
Eğer aynı tavrınızı sürdürürseniz, site üyeliğiniz askıya alınacaktır

Biz niye hukuk fakultelerinde okuyup barolardan avukatlık için ruhsat aldık acaba ? Avukatlığın ne olduğunu öğreten başka bir kurum varmış meğerse ?



Bu Kadar misafirlik yeter. Hiç bir ev sahibi kendisine hakaret eden misafire katlanmak zorunda değildir. Bizde size katlanmak zorunda değiliz. Kusura bakmayın kendimize küfür ettirecek kadar demokratik değiliz. Yazdıklarınız gerçek kimliğiniz ile yazmaya, özür dilemeye davet ediyorum.