Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
Merhaba arkadaşlar. Hakkımda TCK 299 Maddesi Gereği Cumhurbaşkanına vatan haini dememden dolayı dava açıldı. Bende bunları araştırırken bazı maddeler hazırladım savunma yapabilmek için ama gördüğüm kadarıyla Türkiye de adeletin olmadığıdır. Bu maddeleri sizler ile paylaşıp sizlerden de değerli fikirlerinizi almak isterim. Tabi birde şunu sormak istiyorum. Bu ülkede adalet yok. Peki biz vatandaş, hukukçu yada herhangi başka birşey olarak nereye başvurabiliriz yada ne yapabiliriz.
1 - “Türk Ceza Kanunun 299. maddesinde Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu özel olarak düzenlenmiştir. Maddeye göre, Cumhurbaşkanı’na hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun alenen işlenmesi durumunda, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.” bu madde Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a uygulanamaz.
Kendisinin de açıkladığı, eylem, işlem ve konuşmalarıyla ortaya koyduğu gibi aynı zamanda aktif siyasetin içinde. Cumhurbaşkanlığı yanında Başbakanlığı ve AKP Genel Başkanlığı’nı da birlikte yürütüyor.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Başbakan olarak atama kararnamelerine imza atmayı sürdürmüş; AKP Genel Kongresini toplantıya çağırmış, Genel Başkan seçilmesini istediği Ahmet Davutoğlu’nu aday göstermiş, Kongre’ye katılarak oy kullanmış; AKP Genel Merkezini ziyaret ettiği savlanmış; AKP’li kadın milletvekillerini, AKP’li Grup Başkanvekillerini, AKP Grup Yönetim Kurulu üyelerini, yolsuzluk ve rüşvet için oluşturulan TBMM Soruşturma Komisyonu’nun AKP’li milletvekillerini sarayında ağırlamış; yasama ve yürütme organı üyelerine talimat yağdırmaktan vazgeçmemiş; hükümetin başı gibi toplu açılış törenlerine katılmayı sürdürmüş; AKP’ye yeni anayasa yapmak için oy istemiş; muhalefet partilerini ve liderlerini ya da milletvekillerini her gün eleştirmiştir, eleştirmeyi de sürdürmektedir. Hatta bir gün önceki AFAD toplantısında yaptığı konuşmada, ana muhalefet partisi liderinin başbakan olamayacağını söyleyecek kadar siyasileşmiştir.
Gerekli olmamasına karşın Bakanlar Kurulu’nu kendi başkanlığında toplaması, siyasetin içinde olduğunun bir başka göstergesidir.
Anayasamızda yumuşak erkler ayrılığına dayalı parlamenter sistem kabul edilmiştir. Cumhurbaşkanı’nın konumu da parlamenter sisteme göre oluşturulmuştur. Yetkileri kısmen genişletilmiş olsa da Cumhurbaşkanı SEMBOLİK bir anayasal konuma sahiptir.
Cumhurbaşkanı’nın Anayasal konumuna bakacak olursak;
- Anayasamıza göre Cumhurbaşkanı Devlet’in başıdır. BU SIFATLA;
- Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’nin birliğini TEMSİL eder.
- Anayasa’nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını GÖZETİR,
- TARAFSIZ olmak zorundadır.
İşte TCK’nin 299. maddesindeki özel düzenleme de bu nitelikleri taşıyan Cumhurbaşkanı için geçerlidir. Başka bir anlatımla Cumhurbaşkanı’nın bu maddeden yararlanması, anayasal konumuna bağlı kalmasına; yetki, söylem, eylem ve konuşmalarında bu sınırların gözetilmesine bağlıdır.
Bir Cumhurbaşkanı eğer bu niteliklerinden birini kaybeder, özellikle siyasetin içinde olmayı sürdürür, özellikle de bir siyasal parti kimliğini taşıma konusunda ısrarlı olursa, TCK’nun özel maddesinden yararlanamaz; siyasi kimliğini sürdürdüğü sürece siyaseten ağır eleştirilere tahammül etmek zorunda kalır.
Katalog suçlara dâhil ederek her Cumhurbaşkanı’na hakaret iddiasında tutuklama kararı verilmesi de, hem “Cumhurbaşkanı’na hakaret” katalog suçlara girmediğinden hem de Cumhurbaşkanı’nı tarafsız olmadığından olanaklı değildir.
Yani özel kuraldan yararlanacak olan, anayasal konumdaki Cumhurbaşkanı’dır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu (YCGK) kararını anımsatmak gerekir. YCGK, 27.10.2009 günlü, E.2009/9-190, K.2009/253 sayılı kararında, “Genel hakaret ve sövme suçlarında olduğu gibi, Cumhurbaşkanına hakaret ve sövme suçunun oluşması için de; onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun sahip olduğu düşünce ve duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibarı ihlal edici olduğu, toplumda hâkim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunu tayinde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir, bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez.” denilmektedir.
Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu değerlendirilirken, “onun sosyal değeri konusunda toplumun sahip olduğu düşüncenin” önemine vurgu yapılmasıdır.
2 - Anayasa’nın “Hukuk Devleti” ilkesini düzenleyen 2. maddesine ve “Eşitlik” ilkesini düzenleyen 10. maddesine göre TCK’nın 299. Maddesine aykırıdır.
3 – İfade özgürlüğü hakkı Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu iki önemli insan hakları belgesinde de korunuyor. Bunlardan bir tanesi Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (UMSHS) diğeri ise Avrupa İnsan Hakları (AİHS) sözleşmesi. UMSHS’de bu hak 19. maddede, AİHS’de 10. Maddede yer alıyor. Demokratik toplumun en önemli gereklerinde biri de siyasetçilere özgürce, ceza alma kaygısı olmadan eleştirilebilmelerine zemin hazırlamak.
4 - Bu ülkede adaletin kişiye göre işlediği Sayın Cumhurbaşkanın 22 Nisan 1998 Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Siirt'teki konuşmasında TCK 312/2 maddesini çiğnemiş ve Halkı sınıf, Irk, Din, Mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği gerekçesiyle hakkında 10 ay hapis cezası verilmiş ve siyaset yasağı almıştı. Yargıtay 8. Ceza Dairesi onamış ve Sayın Cumhurbaşkanı, 14 Mart 2003 tarihinde Başbakan olarak göreve başlamıştır. İşte bu ülkede adalet olmadığının ve kişiye göre işlediğinin en büyük kanıtıdır. Kendisini de dediği gibi “Biz hukukun üstünlüğüne inanmış insanlarız. İnanıyorum ki, adalet tecelli edecektir”. Meslektaşınız değerli büyüğümüz Sayın Hâkim Mehmet Gülçek’inde adalet.org sitesi üzerinde dediği “Ülkede 150 bin civarı hukukçu var.Peki adalet neden yok?” sözünü ayrıca hatırlatırım.
Şimdiden hepinize teşekkür ederim.
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
ilk ve son paragrafi okuyarak cevap veriyorum. bu halk hukukcuyu dlnlemeyip referandumda yetmez ama evet diyerek hukukculari iktidarlarin kolesi yaptiklari icin susuyor olabilir mi?
Hukuki NET kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
Peki şimdi ne olacak ? Çobanların ceremesini ben neden çekiyorum ? Hani nerede hukukçular ? Buna neden dur demediler ! Bir baklava çalan çocuğa 9 yıl hapis cezası vermeyi biliyorlar.
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
uluslararasi hukuk kurallari degil de bakanliga bagli olan ve yargi bagimsizligi olmayan bir hukukcu ne yapmali sizce ?
Hukuki NET kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
Sayın illegal bunlar direk başımıza geçmedi. Bu süreç 2003 yılında başladı. O zamandan bu zamana neden bir şey yapılmadı. Başkanlık referandumu 16 nisan 2017 tarihinde yapıldı. O zamanlar hukukçular bağlı falan değildi kimseye.
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
cepten yzdigim icin cok yazamiyorum ama belirttiginiz tarihlerde hukukcular, barolar yirtinip duruyordu. bu site de bu konuda yazilar vardi dlye hatirliyorum. isine gelince parti lideri ol isine gelince tc.nin en dokunulmaz kisisi. hani esitlik, hani elestiri hakki ?
Hukuki NET kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
Hakaret eleştiri sınırlarının ötesine geçmektir, vatan haini bence hakaretlerin en ağırıdır, birine ana avrat sövmekten beterdir, vatan haini birine her türlü küfür hakaret müstehaktır, birine vatan haini demeden önce iyice düşünmelidir, bu "vatan haini" lafı herkes tarafından herkese kullanıla kullanıla sıradan bir lafmış gibi gelmeye başladı sanıyorum.
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
Sayın Engin bey, bilgilendirmeniz için teşekkür ederim ama sorun şu aslında. Türkiye'de yada Anayasamızda "Vatan Haini" kelimesinin tanımsız olmasıdır diye düşünüyorum. Vatan Hainin denilebilmesi için daha ne yapılması gerekli ? Ayrıca bu ceza değil tazminat davasına girmiyor mu saygılar.
Düzenleme : Ayrıca şuradaki yazıda da http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/...-mu-13469.html vatan haini demenin suç olmadığı yazıyor.
Kime, neye inanacağımızı şaşırdım doğrusu. Ama çok üzülüyorum. Bu ülkede artık fikir beyan etmek bile suç oldu.
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
Türk dil kurumunun sitesinde vatan haini "Vatanın yüksek çıkarlarını hiçe sayarak onun aleyhinde iş gören kimse" olarak tanımlanıyor ama yetersiz bir tanım, Vatan haini, vatana alenen ihanet eden, vatan aleyhine çalışan, amacı ve ideali başka devletler lehine ülkesinin menfaatinin zarar görmesidir. Belirttiğiniz gibi bunun hukuki bir tanımının da yapılması iyi olur. Bu ifadeyi bir kimse hakkında eleştiri maksatla kullanmak doğru değildir hele siyasiler hakkında kullanırken dikkat etmelidir, geçmişte kötü idareleri sebebiyle ülke menfaatine zarar veren her siyasi kişi ve kurumu bu tanıma almış oluruz. Ülkenin idaresinde isabetsiz karar ve icraatler yapılması ile sırf ülke menfaatine zarar maksatlı uğraş içinde olmak demek olan vatan hainliği birbirinden ayırt edilmelidir. Karıştı biraz belki ama kısaca bilgisizlik, tecrübesizlik veya basiretsizlik vs sebeplerle ülke menfaatine zarar veren eylem ve sözler vatan hainliği olarak değerlendirilip yaftalamamalıdır, suçlarda kasıt belirleyicidir, "vatan hainliği" suçunda failin saikinin vatana ihanet kastı olmalıdır. Elbette bir kimseyi bir suçu işlemekle isnat ediyorsanız bunun en başta cezai sorumluluğu ardından hukuki sorumluluğu gelir.
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
bu durumda vatan haini demek yerine, beceriksiz, iktidarsiz, vatana zarar veriyorsun demek suc degil gibi bir sonuc cikiyor. uygulama da bu yonde mi?
Hukuki NET kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
Konuya ilişkin güncel bir karar:
16. Ceza Dairesi 2017/1867 E. , 2017/4889 K.
"İçtihat Metni"
İtiraz Eden : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
İtiraz edilen Mahkeme Kararı : Karamürsel Asliye Ceza Mahkemesinin
İtirazla İlgili Hüküm : Mahkumiyet
İtiraza Konu Olan Sanık : ...
Suç : Cumhurbaşkanına hakaret
İtiraz yazısı ile dava dosyası incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A) İTİRAZ KONUSU:
Sanık ... hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçundan mahkumiyetine dair Karamürsel Asliye Ceza Mahkemesinin 15.05.2014 tarih ve 2013/264 - 2014/167 sayılı kararının sanık tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucu Dairenin 04.05.2017 tarih ve 2016/4827 - 2017/3963 sayılı ilamı ile hükmün BOZULMASINA karar verilmiştir.
B) İTİRAZ NEDENLERİ:
İtirazın konusu, sanığın eyleminin ağır eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aşarak atılı Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturduğuna ilişkindir.
C) İTİRAZIN VE KONUNUN İRDELENMESİ :
Karamürsel Cumhuriyet Başsavcılığının 16.09.2013 günlü iddianamesiyle; sanığın ...'in... isimli sosyal paylaşım sitesinde kendi ismiyle açmış olduğu ve herkese açık hesabında Cumhurbaşkanı ........ hakkında ....... haininin yaptığı anlaşmalar" başlıklı yazıyı 06.01.2011 tarihinde paylaştığı, yazının 2013 yılının Mart ayına kadar bu haliyle sanığın hesabında yer aldığı, bu suretle "Cumhurbaşkanına Hakaret" suçunu işlediği iddiası ile kamu davası açılmıştır.
Sanık söz konusu yazıları yazdığını kabul etmiş, ancak "hain" sözünün suç olduğunu bilmediğini savunmuştur.
Karamürsel Asliye Ceza Mahkemesinin 15.05.2014 gün ve 2013/264 Esas, 2014/167 Karar sayılı ilamı ile sanık hakkında TCK'nın 299/1, 62, 50/1-a maddeleri gereğince 6.000,00 tl para cezasına hükmedildiği anlaşılmış sanığın temyizi üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 04.05.2017 gün ve 2016/4827 Esas, 2017/3963 karar sayılı ilamı ile;
1-)Hakaret kabul edilen “hain” kelimesini de içeren yazı amaç, kapsam ve bağlam noktalarında bir bütün olarak değerlendirildiğinde; tercih edilen ifadenin doğrudan Cumhurbaşkanı’nın şeref ve saygınlığına yönelmeyip Cumhurbaşkanının, milli güvenlik ve dış politikalarla ilgili tutumuna yönelen ağır eleştiri mahiyetinde olup ifade özgürlüğü kapsamında kabul edilmesinde zorunluluk bulunduğundan hukuka aykırılık unsuru taşımadığından unsurları itibarıyla oluşmayan müsnet suçtan beraati yerine yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
2-)Kabul ve uygulamaya göre de,
a-)Sanığın hakaret içeren yazıyı ....isimli sosyal paylaşım platformu üzerinden paylaşması karşısında, hakaret suçunun aleniyet içerip içermediği tartışılıp neticesine göre, TCK 299/1. maddesi gereğince tayin olunan cezadan TCK'nın 299/2. maddesi gereğince artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi
b-)Adli para cezalarının yerine getirilmemesi halinde 6545 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi uyarınca infaz aşamasında re'sen uygulama yapılabileceği nazara alındığında hüküm fıkrasında TCK'nın 52/4. maddesi gereğince ihtarat yapılması" gerekçesi ile hükmün bozulmasına oy birliği ile karar vermiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanık ...'in .... isimli sosyal paylaşım sitesinde kendi ismiyle açmış olduğu ve herkese açık hesabında Cumhurbaşkanı .....hakkında "...... haininin yaptığı anlaşmalar" başlıklı yazıyı 06.01.2011 tarihinde paylaştığı, yazının 2013 yılının Mart ayına kadar bu haliyle sanığın hesabında yer aldığı, başlıkta geçen "hain" sözcüğünün kelime anlamları ve bu başlık altında yayınladığı metin içeriğine göre ABD Dışişleri Bakanı ile mağdurun yaptığı bir gizli anlaşmanın metni olduğunu iddia ettiği paylaşım içeriği itibariyle vatana ihanet ithamında bulunduğu, böylece Cumhurbaşkanının "onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde bir fiil veya olgu isnat etmek" suretiyle ağır eleştiri ve fikir özgürlüğünün sınırlarını aştığı ve bu şekilde atılı suçu işlediği düşünüldüğünden, aksi yöndeki düşünceye dayanan Daire kararına itiraz edilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Dairemiz arasındaki uyuşmazlık, sanığın üzerine atılı suçun oluşmadığına ilişkindir. Dairemizin ilgili kararı usul ve kanuna uygun görülmekle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz gerekçeleri yerinde görülmediğinden, İTİRAZIN REDDİNE, dosyanın itiraz konusunda karar verilmek üzere Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.09.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Bilgiye ve düşüncelere erişim özgürlüğü ile bunları yayma özgürlüğü AİHS göre ifade özgürlüğünün iki unsurunu teşkil eder. AİHS’nin 10'uncu maddesine göre; “Herkes, görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğünü, kamu otoritelerinin müdahalesi olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içermektedir. Kullanılması ödev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, ülke bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, asayişsizliğin veya suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının ün ve haklarının korunması, gizli kalması gereken haberlerin yayılmasına engel olunması veya yargı organının otorite ve tarafsızlığının sağlanması için kanunla öngörülen bazı usullere, şartlara, sınırlandırmalara ve yaptırımlara bağlanabilecektir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, demokratik toplumların ilerlemesi ve bireylerin gelişimi için ifade özgürlüğünün temel koşul olduğunu kabul etmiş ise de, yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinden ve Mahkeme içtihatlarından bu özgürlüğün sınırsız olmadığını ifade etmektedir. Ancak öngörülen kısıtlamalar sıkı bir denetime tabi tutularak, bunların sınırları da bazı ilkelerle ortaya konulmuştur.
İfade özgürlüğünün korunması gereken mahremiyet ve itibarın korunması sorunu karşısında, bir takım sınırlamalar yapabilecekleri konusunda akit devletlere imkan vermektedir.
Şunu da ifade etmek gerekir ki politik düşüncelerin açıklanması diğerlerine göre daha geniş koruma alanı bulmaktadır. Bu nedenle siyasi partiler ve üyeleri için bu durum daha önemli olmaktadır.
İfade özgürlüğü aynı zamanda eleştiri hakkının kullanılmasını da içermekte, bütün temel hak ve özgürlüklerde olduğu gibi eleştiri hakkının kullanılmasında da sınırlamaların olabileceğini kabul edilmektedir.
Eleştirilerde ifade edilen sözler ve eleştirilen olaylar ve olgular arasında bir nedensellik bağı bulunmalı, fikri bağlamda tamamen kopuk anlaşılmaz kaba açıklamaların eleştiri kapsamında değerlendirilmesi söz konusu olmamaktadır.
Eleştiri hakkını kullanan kişinin "tahkir ve tezyif" kastıyla hareket etmesi tek başına yeterli olmayıp hareketin aynı zamanda bu sonucu doğuracak biçimde eleştiri sınırlarını aşmaması gerekmektedir. Eleştiri haklı ve doğru olsa bile kişinin düşüncelerini ifade ederken konuyla ilgisi olmayan aşağılayıcı küçük düşürücü kaba sözcükleri kullanmış olması yada tasvirleri yapmış olması halinde eleştiri sınırları aşılmış olacaktır.
Başkalarının şöhretini ve haklarını koruma, ifade özgürlüğünün kısıtlanması için ulusal otoritelerin Öteki gerekçelerden kat kat daha fazla öne sürdüğü "meşru amaç" olagelmiştir. Politikacıların ve devlet görevlilerinin eleştirilere karşı korunması için oldukça sık kullanılmıştır. Bundan dolayıdır ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu alanda, başta basınınki olmak üzere ifade özgürlüğüne tanınan yüksek düzeyli korumayı kapsayan geniş çaplı bir içtihat geliştirmiştir. Medyada tanınan ayrıcalıklı konumun nedeni Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, demokratik bir toplumda hem seçim süreci hem de kamu yararının günlük sorunları bakımından siyasi düşüncelerin ifadesinin oynadığı merkezi role olan inancıdır. Dil konusunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sert ve keskin eleştirilerin yanı sıra tartışma konusu olan konulara dikkat çekmek bakımından avantajlar sunan renkli ifadeleri de kabul edilebilir olarak görmüştür.
Öte yandan pozitif hukuk tarafından belirlenmiş olsa bile nesnel olarak kaba, bayağı, müstehcen, saldırgan, aşağılayıcı, onur kırıcı söz ve yazı ile hakaret, sövme, kötüleme, iftira, sıfatlar ve haya duygularını incitmeyi amaçlayan düşünce açıklamaları hukukun koruma alanı dışında kalırlar.
Düşünce tarihi içinde ifade özgürlüğünün çok masum olarak kullanılmadığı, insanlık tarihinde devlet yapılarının bu yolla önce eleştirilerek yıpratıldığı daha sonrada çökertilerek yeni devlet yapılarının ortaya çıkarıldığı görülmektedir. Dolayısı ile her ne kadar ifade özgürlüğünün sınırsız olmasını savunanlar var ise de; devletin devamlılığı için demokratik sistem içinde bu konuda bir takım sınırlamaların yapılması kaçınılmaz olacaktır. Bu durumda devlet zorunlu olarak istisnai tedbirler alınması için bu yetkisini kullanması gerekecektir.
Ortak hukukun değişmez ilkesi olan başkalarının haklarına saygı, başkalarının şanı, şöhreti, kişiliği hakkında küçük düşürücü hakaret, sövgü ve iftira ve benzer nitelikteki ifadeler esasen düşünce özgürlüğünün özneleri olamayacakları için yasaklama, bir bakıma, özgürlüğün yabancı unsurlardan arındırılması olarak kabul edilmelidir. Bu tür ifadelerin fiziksel saldırıdan daha az kötü olmadığı ve uygar toplumlarda buna izin verilmemesi gerektiği de unutulmamalıdır
İncelenen dosyada sanığın ..... isimli sosyal paylaşım sitesinde kendi ismi ile açmış olduğu ve herkese açık hesabında Cumhurbaşkanı .....l hakkında “.... haininin yaptığı anlaşmalar” başlıklı yazı içeriğinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına “hain” sıfatını atfederek yazdığı sözlerin nezaket dışına taştığı görevlilerin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyuta ulaştığı ./..
eleştiri sınırlarını aştığı, yazılı olarak ifade edilen sözlerin, eleştirilen olaylar ve olgular arasında bir nedensellik bağı bulunmadığı, fikri bağlamda tamamen kopuk anlaşılmaz kaba ve makam sahibini aşağılayıcı tahkir edici açıklamalar olduğu, “onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek şekilde bir fiil veya olgu isnat etmek” suretiyle ağır eleştiri, fikir özgürlüğü ve yakınma sınırlarını aştığı, bu nedenle itirazın kabul edilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun düşüncesine katılmıyoruz
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
Sayın Selçuk hocam bilgilendirmeniz için teşekkür ederim. Yanlız yazdığınızı okudum ve anlayamadım. Lütfen kısaca açıklayabilirmisiniz ? Yargıtay kararı bozmuş mu bozmamış mı ? ( Anladığım kadarı ile bozmuş "2017/3963 sayılı ilamı ile hükmün BOZULMASINA karar verilmiştir." )
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
Öncelikle bir kişinin diğerine "vatan haini" demesini, ister hakaret kastıyla, ister başka bir nedenle olsun doğru bulmuyorum. Ancak buradaki değerlendirmem hukuk sistemimizin bunu suç olarak görüp görmediği üzerine.
2011 yılında bir vatandaş, o zaman görevde olan Cumhurbaşkanımıza "vatan haini" diyor. Yerel mahkeme suçlu buluyor, Yargıtay 16. Ceza Dairesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde Cumhurbaşkanlığı makamı ve saygınlığına hakaret kastı olmadan o zamanki politikalarını eleştiri diyerek bozuyor, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı buna itiraz ediyor. Yargıtayın 16. Ceza Dairesi itirazı oy çokluğu ile reddediyor. (14.09.2017)
Ama karara bağlanması için Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gönderiyor.
Yani son söz söylenmiş değil. Yargıtay Ceza Genel Kurulu bu konuda henüz karar vermedi.
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
Selçuk hocam çok teşekkür ederim. Peki bu davayı takip nasıl edebiliriz ? Böyle bir şansımız var mı ? Birde emsal karar olarak göstermek bildiğim kadarı ile başka hakimler ne yapmış şeklinde hakime bilgilendirme maksatlı veriliyor sanırım. Herhangi bir etkisi oluyor mu davaya ?
Cevap: Türkiyede Adelet Var Mı ? ( TCK 299 )
Başka hakimlerin ne yaptığı hakimi bağlamaz.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun vereceği karar içtihat niteliğindedir.
Ondan da yayınlandığı zaman haberdar olabiliriz.