Yılın faşisti anketine durdurma

'Kızıl Elma' ideolojisiyle anılan, lahmacun, çiğ-köfte gibi yemeklerin Kürt yemekleri oldukları gerekçesiyle yenilmemesi kampanyası nedeniyle büyük tepki toplayan 'Türk Solu' dergisinin internet sitesi ve dergisinde yürüttüğü "Yılın Faşisti-2006" anketi mahkeme kararıyla durduruldu.

Mahkeme kararında, Medeni Kanun'a göre "toplum önünde bir kişiyi faşist olarak nitelemenin ve tanıtmanın kişilik haklarına saldırı olduğu" belirtildi. Derginin düzenlediği ankette 'yılın faşisti'ne aday gösterilen Prof. Dr. Baskın Oran mahkemeye başvurarak anketin durdurulmasını istemişti.

http://www.turksolu.org/114/foto/fasist_aydin.png
http://www.turksolu.org/114/foto/fasist_siyaset.png
http://www.turksolu.org/114/foto/medya_fasist.png
http://www.turksolu.org/114/foto/kurum_fasist.png
http://www.turksolu.org/114/foto/yilin_linci.png
http://www.turksolu.org/114/foto/yabanci_fasist.png
http://www.turksolu.org/114/foto/gandi.png

20 binin üzerinde oy kullanılan bu kategori, en çok ilgi toplayan oylama oldu.
Aydınlar arasında yılın faşisti oylamasını sürpriz bir şekilde Yılmaz Erdoğan kazandı. Sürprizdi, çünkü Erdoğanı bir ay önceki adaylar listesine almamıştık bile. Erdoğanın Barış mektubu yayınlanana kadar oylamada Orhan Pamuk açık ara önde gidiyordu. Ancak mektubun yayınlanmasıyla birlikte her şey değişti. Yılmaz Erdoğanın da adaylar arasına eklenmesi gerektiği üzerine mesajlar aldık. Mektubun önemini ve milletimiz arasında yarattığı tepkiyi bildiğimizden Yılmaz Erdoğanı da adaylar arasına katmaya karar verdik.

Yılmaz Erdoğan umulmadık bir atak yaptı ve yarışa bir kaç gün sonra katılmasına rağmen kısa sürede birinciliği kaptı.

Bu arada Orhan Pamukun da hakkını yememek lazım. Pamuk, Erdoğanla büyük bir rekabet yürüttü. Hatta kimi günlerde onu geçti bile... Anlaşılan Orhan Pamukun Nobel ödülünü almak için Türkiyenin dışına çıktıkça verdiği Türk düşmanı demeçler gereken nefreti uyandırmıştı.

Fatih Altaylı ve Mehmet Ali Birand da açıkçası tahminimizden çok oy aldılar. Amerikancılık ve Avrupacılıkta bayrağı kimseye kaptırmayan bu iki aydın özellikle televizyondaki performanslarıyla anlaşılan Türk milletinin nefretini toplamayı başarmışlardı. Özellikle Mehmet Ali Birand yarışı bir kaç gün birinci sırada götürdü.

Hadi Uluengin için de bir kaç şey söylemek durumundayız. TÜRKSOLU başta olmak üzere Atatürkçü tüm örgütlenmelerin baş düşmanı, azılı Kemalizm ve milliyetçilik karşıtı Hadi, anlaşılan sandığımızdan da çok tepki topluyormuş. Bizce oylamanın en önemli sürprizlerinden oldu. Pek sevilmediğini biz de biliyorduk, ancak bu kadarını açıkçası beklemiyorduk. Sanırız oylamada geride kalan diğer faşist yazarların ondan öğrenecek çok şeyi var!

Arasında kıyasıya rekabet süren ilk 5in hemen ardından ise Hrant Dinki görüyoruz. Dink de Türk düşmanı yazılarıyla diğer aydınlar arasında sıyrılıp ön sıralarda yerini almayı başardı. Hrant Dinkin etkisi de az, okunurluğu da. Ancak yazılarında o kadar Türk düşmanlığı yapıyor ki, diğer aydınların arasından sıyrılıverdi. Hasan Cemalin başını çektiği diğer aydınlar ise sıralamada oldukça altta kaldılar. Bu sanırız onları oldukça üzmüştür. Türk milletinin bu sözde aydınlara değer vermediğini zaten biliyorduk. Bu kadar altta kalmaları bunu bir kez daha kanıtladı. Onlara maaş bağlayanlara duyurulur...


Tayyip Erdoğan aldığı %59 oyla, tüm kategoriler arasında en yüksek oy oranını yakalamış oldu. Anlaşılan Erdoğanın faşistliği en yaygın kabul edilen gerçek olmuş. Tayyipin attığı fark nedeniyle en az çekişme bu kategoride yaşandı. Nasıl olsa DTP aday diye, Apoyu bu kategoride aday göstermemiştik. Eklesek herhalde o zaman bir çekişme yaşanabilirdi.

Beklenen sonuç. Özellikle Danıştay saldırısında sonra, başka bir adayın kazanması zaten mümkün değildi. Zaman ve Özgür Gündem oylama boyunca Vakiti oldukça zorladılar. Özgür Gündem dönem dönem öne bile geçti, ancak Zaman son anda yaptığı atakla ikinciliği kaptı. Biz Vakitin daha büşük bir fark atacağını düşünüyorduk.
Bu kategoride kullanılan oyun çokluğu (12 bin, aydınlardan sonra en çok oy) milletin işbirlikçi ve Kürt-İslamcı basına tepkisinin büyüklüğünü gösteriyor.

Oylamada Birgün ve Radikalin aldığı düşük oylara dikkatinizi çekmek isteriz. Aydın Doğan solculuğunu ya da Kavala sermayesiyle çıkıp patronsuz gazete yalanı atmanın etkisinin ne olduğu ortaya çıktı.

Evrenseli ise kutlarız. Tahminimizin çok üstünde oy aldılar. Anlaşılan PKK kuyrukçuluğu tirajlarına olumlu yansımasa da bu oylamada işe yaradı.


Tayyip siyasetçiler arasında birinciliği açık ara kazandı ama kurumlar arasında AKP Tayyip Erdoğan kadar fark atamadı. Yine de AKPnin DTPnin bile önünde oylamayı birinci bitirmesi düşündürücü olmalı.
Anlaşılan Türk milleti AKPyi PKKdan bile tehlikeli görüyor!

Kürt-Der önemli sayıda oy aldı. DTP ile yürüttüğü yarışı bir adım önde bitirdi. Barzanici Kürt-Derin bu kadar oy alması sanırız Apo ile Barzani-Talabani arasında bir ayrım yapma çabasında olanlara en iyi yanıt olmuştur. Anlaşılan Türk milleti Kürt bölücülerinin tümünü eşit derecede tehlikeli buluyor...

ÖDP, İHD, Mazlum-Der gibi PKK kuyrukçusu kurumlar ise oldukça geride kaldı. Bu sonuç, sözde sivil kuruluşların toplum içinde ne kadar etkisiz olduğunu gösteriyor.

Ayrıca Türk milletinin Kürt kuyrukçularından siyade Kürtlerin siyasi örgütlerine daha tepkili olduğunu da ortaya koyuyor. TESEV ve Bilgi Üniversitesinin aldığı az oy ise bu kurumların tehlikesinin farkında olunmadığını değil, önemsenmediklerini gösteriyor.


Yılın lincinde Şemdinli provokasyonuyla Danıştay saldırısı arasında büyük çekişme yaşandı. Bu kategoride kullanılan 7500 oy ve Şemdinlinin birinci olması, basının Türk milleti üzerinde hiçbir etkisi olmadığını göstermesi açısından önemliydi. İşte etkiniz bu kadar sayın Medya. Tümünüzün üzerine çullandığı insanlar bu ülkede kahraman bile olur. Türk miletti zekidir diyen Atatürk bu sefer de haklı çıktı...

Biliyorduk... Bartholomeosun bu kategoride birinci olacağını biliyorduk. Ama açıkçası, bu kadar çok oy alacağını tahmin etmiyorduk. Lagendijk ile aralarında bir yarış yaşanacağını tahmin ediyorduk. Anlaşılan Türk milleti Patrikhanenin ve Patrikin misyonunu anlamış.

Bu sembolik bir kategoriydi. Faşistlerin bir bir mahkeme salonlarında hakim karşısında terlemesini sağlayan ve faşistlere karşı sadece hukuki yollara başvuran Kemal Kerinçsiz yürüttüğü mücadele tarzıyla tabii ki adeta bir Gandiydi... Burada verilen her oy Kerinçsize gösterilen desteği de gösteriyordu. Kerinçsize verilen 2700 oy bu açıdan önemlidir. Faşistlerin en çok sinirini bozan kategori de bu oldu.

Yukarıdaki yazı ve yorum sitedeki oyların son durumu ve bunun üzerine yapılan yordumdur.

İlk haber ise başka bir siteden alınmıştır.

Bence yılın faşisti "Türk Solu" dergisidir. Yayınları ile bu ünvanı gerçekten hakediyor. Yıllardır sol kesim sağı faşistlikle suçladı. Bu suçlamada belki de bunu hak edenler de vardı. Ama büyük ölçüde bu bir haksızlıktı. Sonuç olarak "faşizm" kaba kuvvete dayalı totaliter bir bir idare tarzıdır. Bu nedenle de Hitler, Mussolini, Fanko, Stalin, Mao gibi sağda ve solda insanlığa kıymış olan zalim diktatörler faşist ya da komünist diktatörlerdir. Makyajı kızıl ya da kara olabilir, ama makyajı kazıyınca altından aynı korkunç yüz çıkıyor.

Türk Solu dergisinin de aslında solla falan ilgisi yok. Tam anlamıyla ırkçı ve faşist bir dergi.

şimdi alisinkay arkadaşımız gerçek faşistin kimler olduğunu anlamıştır umarım. Bu sitede yapılan yorumlara bakınca burada neden bazı kişilerin adlarının olmadığını ve neden sadece belli bir kesimin sevmediği kişilerin adlarının konduğunu merak ediyorum. alisinkay keşke hrant dinkin türklere hakaret yaptığı bi yazısını göstersen de ben de öğrensem. alıntı yapman bile yeterli olacaktır... ayrıca hangi zeka seviyesiyle ( hakaret etmiyorum sadece bunun benim zeka seviyemden yukarıda olduğunu belirtmek istedim ) bir insanın yazılarını okumadan yorum yapılabiliyor... Bu sorularımın cevplanmasını ve aydınlığa kavuşmayı iple çekiyorum.
Çok teşekkürler...

Sayın XarXari ;
Hrant Dink konusundaki hassasiyetinizi anlıyor ve saygı duymanın ötesinde büyük bir çoğunlukla katılıyorum.
Ancak sizde şimdi burada ciddi bir haksızlık yapıyorsunuz. Tüm iletileri sizin yazınız üzerine tekrar okudum ve sayın alisinkay' ın Hrant Dink ile ilgili bir yorumunu bulamadım. Daha ötesinde sayın alisinkay' ın hiç bir yorumunu bulamadım. Sayın alisinkay önce bir mahkeme kararını haber yapmış , bilahare mahkeme kararına konu olan derginin anketini vermiş sonra anketin yorumunu yazan bir derginin haberini koymuş ve en sonda bu ikisininde dergilerden alıntı yorum olduğunu yazmış... Oylama ve yorum yapmayan birisine böyle davranmamak gerekir diye düşünüyorum. En azından birbirimizi anlamaya çalışmalıyız....
Kaldıki ankette çok ilginç bir durumda var... buda aslında anketin gerçeklerden pek haberi olmadığını göstermektedir. Bazı kişiler hakkında beğenilmeme oranı olarak değerlendirildiğinde doğru bile kabul etsek temelde kabul edilemez bir anket olduğu ortadadır. Şimdi Kemal Kerinçsiz e baktığımız da yılın lincinde de 3. sırada onu görüyoruz. Sanırım buraya çıkma nedeni Hrant Dink e karşı yürüttüğü uygulamadır. Asla ve kata hukukla bağdaşmayacak uygar ülkede olmayacak bir davranış sergilemiştir Kerinçsiz. Bu vesile ile kendisini KINIYORUM...
Kemal Kerinçsiz bir avukattır. Yani hukuk u benden çok daha iyi bilmesi gerekn birisidir. Ceza davasına bir şekilde kanun gereği müdahil olması onu bu kadar provoke ederek neredeyse linç girişimine dönüştüren bir gösteri gibi adalet tarihinde görülmeyecek bir davranış sergilemiştir. Neticede Ceza davası takibi gerektirmeyen Cumhuriyet Savcılarının Kamu hukuku adına takip ettikleri davalardır Hukuk davası değil ki gidip orada böyle bir show a gerek duyuluyor. Kerinçsiz gerksiz yere hukuksal olmayan ancak siyasal yönü ağır basan davranışlar içerisine girmiştir. Sanki bir kendisi anlamaktadır Türklüğe hakaret nedir ne nedir ? Kendisi takip etmezse hakim ve Cumhuriyet savcıları sanki bu konuda tarafsız olamayacaklardır. Davranışları ile tam ters bir etki yaratmış ve hukuku baskı altına alarak adaleti yönlendirmiştir. Asla bie avukatta olmaması gereken bir haslettir bu... 301 den yargılanan bire çok kişi varken Hrant Dink e karşı Kemal Kerinçsiz in bu tavrı asla kabul edilemez. Diğerlerinde bu tepkiyi koyamaması aslında başka bir olgunun sonucudur. Kısmen zayıf ve güçsüze vurma aczinden başka bir şey değildir. Hrant Dink 301 den suşluda olabilir amma genede Kemal Kerinçsiz in davranışı haklı adil ve etik değildir.
Bu ilgisiz araya girmenin ardından sizede lütfen gerginlik yaratmayan yazılmayanı yazdı anlamına gelecek yorumlardan kaçınmanızı öneririm....

Faşizm Irkçılığın ya da milliyetçiliğin temel alındığı bir görüşdür. Bir ırkın başka bir ırktan üstün olduğunu veya bir milletin başka bir milletten üstün olduğunu konu alır. Tarihte Nazi Almanyası, Mussolini İtalyası ve Mihver devletleri faşizmi ilke edinmiş ve uygulamışlardır. Bununla birlikte tarihte başka birçok ülkede milli faşist veya faşizan rejimler ortaya çıkmıştır. Faşizm sadece ırkçılığı değil, aynı zamanda milliyetçi ya da radikal dinci ideolojileri tanımlamak için de kullanılır. Faşizmin aynı zamanda milliyet ve ulus anlayışı da çok katıdır ve serttir. Diktatör yönetimine benzer. Totaliterdir. Askeridir. Faşizm çoğu insanı cezbetmiştir ve cezbetmeye devam etmektedir. Faşizm sık sık ırkçı, milli veya radikal dinci halk ayaklanmaları olarak da boy gösterir. Halen faşist görüşü olan insanlar hemen her ülkede vardır ve zaman zaman etkinliklerini attırırlar. Taraftarları, kendi saflarına katılmayanları yaygın olarak aşağı ya da hain olarak tanımlarlar...

En ünlü faşistler arasında Adolf Hitler, Benito Mussolini vardır.
Alıntı.

Alıntı:

---

Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı

Bence yılın faşisti "Türk Solu" dergisidir. Yayınları ile bu ünvanı gerçekten hakediyor. Yıllardır sol kesim sağı faşistlikle suçladı. Bu suçlamada belki de bunu hak edenler de vardı. Ama büyük ölçüde bu bir haksızlıktı. Sonuç olarak "faşizm" kaba kuvvete dayalı totaliter bir bir idare tarzıdır. Bu nedenle de Hitler, Mussolini, Fanko, Stalin, Mao gibi sağda ve solda insanlığa kıymış olan zalim diktatörler faşist ya da komünist diktatörlerdir. Makyajı kızıl ya da kara olabilir, ama makyajı kazıyınca altından aynı korkunç yüz çıkıyor.

Türk Solu dergisinin de aslında solla falan ilgisi yok. Tam anlamıyla ırkçı ve faşist bir dergi.

---

Kelimesi kelimesine aynen katılıyorum..Noktayı koymuşsunuz,Tebrikler.

Hukuki.net sitesine uye olali henuz 5 dk olmadi,saskinligimi ifade etmek istedim,anasayfada gordugumde okumak istedigim ilk konu bu oldu ama okuyunca bu paylasim zeminin seviyesi konusunda suphelerim olustu.Bu basliga yazi yazan insanlarin uslubu,tarzi ve suclayici davranislari,terbiyeden yoksun yorumlari karsisinda ne diyecegimi bilmiyorum.Saygilarimla...

Alıntı:

---

sly rumuzlu üyeden alıntı

Bu basliga yazi yazan insanlarin uslubu,tarzi ve suclayici davranislari,terbiyeden yoksun yorumlari karsisinda ne diyecegimi bilmiyorum.Saygilarimla...

---

Terbiyeden yoksum yorum, suçlayıcı davranışlar(?!?) Genellemenize hayran oldum.
Nereyi okuyorsunuz sayın sly?

Sanırım dergiler okumuş da, Playboy ile malum dergi arasında kalmış sevgili üye...

Bence de Playboy... En azından cinsel terbiye anlamında... Diğeri gerçekten terbiye bozucu (sol derken, herşey bir yana, insanı insanlıktan çıkarıcı-sol insandan ayrı? Olur olur burası Türkiye)...

Selam falan da yok, böylelerine,

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz diye bir söz var.
Siyaset biliminde, bazı kavramlar vardır. Bu kavramların karşılıkları bellidir. Çeşitli ideolojik akımlara göre, az çok yorum farklılıkları olsa da, genel olarak kavramların karşılığı bellidir. Buna göre, sosyalizimin ne olduğu, militarizmin ne olduğu, faşizmin ne olduğu, falanjizmin ne olduğu vs. belli kalıplara oturtulmuştur.
Genel hatları ile, Faşizm(Mussolini tarafından uygulanan bir sistem) Nazizm(Hitler tarafından uygulanan bir sistem) Falanjizm(İspanyada Franko tarafından uygulanan sistem) aynıdır. Ancak, siyeset bilimi bunları ayormaktadır. Yine aynı biçimde, öz olarak, bunların Faşist ideoloji olduğu ve bu şekilde anılmasının da gerekliliğini vurgulamaktadır.
Faşizmin en belirgin özelliği, baskıcı bir sistem olmasıdır. Ancak, Özellikle düşünce tembelliği içersinde olan "şark zihniyeti", tüm baskıcı oluşumları Faşizm olarak nitelemektedir. Aynı hatayı Empeyalizm konusunda da gördük.
Sosyalizmi baskıcı bir iktidar olarak görebilirsiniz. Ancak buna Faşim etiketi vuramazsınız. Ya da teokratik temele dayalı bir ortadoğu ya da uzakdoğu ülkesini de, sırf totaliter yönetiminden dolayı faşist olarak ilan edemezsiniz. Bu arada taraflı yazdığım düşünülmesin. Sosyalizmin literatüredki adı: Proletarya diktatörlüğüdür.
Bu nedenle, kim faşist, kim değil tartışması yapılırken daha bilimsel yaklaşmakta yarar var.

Sayın sly siz nereyi okudunuz da bu yorumu yaptınız ?

Sayın Ragıp Atay'ın, siyaset biliminde faşizmin daha çok sağ (ırkçı milliyetçi) diktatörlükler için kullanılan bir kavram olduğu şeklindeki tespitine tamamen katılmaktayım. Ancak, bu kavramı daha çok sol kesimin kullandığı ve kullanırken de siyaset biliminin belirlediği sınırlar içinde kalmadığı da görülmektedir. Şöyle ki, sol kesimin içinden bazıları kavramı yerli yerli yerinde kullanırken, bazıları da tüm sağı kapsayacak şekilde kullanmaktadır. Hatta bazı daha radikak solcular ise kendilerinden olmayanaların tamamı için bu kavramı kullanmaktadır. Çok iyi hatırlanacağı üzere bir sol grup diğer bir sol grup için "sosyal faşist" kavramını kullanmıştı.

Aslında faşizmin solla olan akrabalığını da yabana atmamak gerek. Mussolini ve Hitlerin soldan gelip faşist totaliter yönetimler kurduğu unutulmasın. Hitler faşizminin (nazizm) esas ismi "nasyonal sosyalizm"dir. Amblemleri olan gamalı haç içerisinde önceleri orak çekiç resmi de vardı. Yani solun çok uzağından gelmiş değiller.

Bu nedenle sol, kendini faşist diktatörlüklerden uzakta zannediyorsa aldanıyor.
Diktatörlükler sağ (faşist) diktatörlüklerden ibaret değil. Stalin, Mao, Pol Pot gibi sol diktatörlerin kendi halklarına yaptığı zulüm sanıyorum Mussolini ya da Hitleri aratmayacaktır. Siyaset biliminde sol diktatörlüklere faşist denmediği doğrudur. Siyaste biliminde dinsel (teokratik) diktatörlükler yada kabile diktatörlükleri de de faşist olarak isimlendirilmez.

Bu arada sayın Ragıp Atay'ın "sosyalizmin literatürdeki adı proleterya diktatörlüğüdür" şeklindeki değerlendirmesine de değinmeden geçemeyeceğim. Proleterya diktatörlüğü, solun teorisinde vardır ama pratiğinde hiç rastlanmamıştır ve bundan sonra da rastlanacağını hiç zannetmiyorum. Sovyetler Birliği de bir "proleterya diktatörlüğü" değil, tam anlamıyla bir "komüminist parti ve bürokrasi diktatörlüğü" idi. Zaten Stalin'in yakın arkadaşı Yugoslav komünisti Milovan Cilas, bu durumu görünce, rejimin kaymağını yiyen bu bürokrat ve partili "yoldaşlar" için "yeni sınıf" tespitini yapmıştı. Milovan Cilas'ın Sovyetlerdeki bu görgüye dayalı tespitleri için "Yeni Sınıf" ve "Stalinle Konuşmalar" isimli eserlerine bakılabilir.

Esasen ben, hep şunu iddia ediyorum. İster sağ olsun, ister sol olsun, ya da dinsel olsun; tüm diktatörlüklerin aslında isimleri ya da makyajları farklıdır. Bu makyajı kazıyınca altından aynı korkunç yüz çıkar. Hepsinde de temel hak ve özgürlükleri bir yana bırakın, insanlara zulüm, işkence, ölüm, kan vardır. Bu nedenle bu diktatörlükler birbirlerinin ikiz kardeşleri gibidir. Bunların adı faşizm olmuş, komünizm olmuş çok da önemli değil diye düşünüyorum. Hepsinin de insana verdiği değer sıfırın altındadır.

Sayın Bilgili,
sanırım söylemek istediklerimiz çakışıyor. Ben faşzimin ayrı bir kavram olduğunu, her baskı rejiminin faşizm olmadığını belirttim. Yanlış kavramı kimin kullandığı önemli değil. Sağ,soliaydın cahil farketmez.
Bir zamanlar, demokrat ve aydın geçinen bir dışışleri bakanı " hep amerikan emperyalizminden bahsediyorsunuz. Yunan emperyalizmini söylemiyorsunuz" demişti. Garibim bakan, Batı trakyadaki türklerin ezilmesini emperyalizm olarak algılıyordu.
Proletarya diktatörlüğü deyimini, diktatörlüğü vurgulamak için yazdım. Sonuç olarak, taşlar yerli yerine oturursa tartışma sağlıklı olur diyebilirim

Sayın Atay;
Kavramların anlamı ve yerli yerinde kullanılması gerektiği konusunda sizinle hemfikirim. Saygılar.