Herkese Adil Yargılanma Hakkı

Israrla gizli tutulmak istenen, ön plana çıkarılmayan,Türk veya yabancı basına gerektiği gibi yansımayan önemli haberler var ki aslında bu haberler güçlü bilinen, bağımsız, uluslararası organizasyonların, örgütlenmelerin ve diğer büyük devletlerin düştükleri aciz durumları ortaya koyuyor...Sanırım bu acizlikleri göstermemek ve kısa süreli de olsa bu bilgileri sözde insanların hafızalarından silebilmek için haber akışı da engelleniyor. Bunlardan biri İsrail-Filistin meselesi, bu konu üzerinde daha önce de durmuştum...Bu örnek gibi daha bir çok örnek daha vardır..Buralarda yapılan haksızlıkları gerçek şekliyle duymak, hukuksuzlukları görebilmek ne mümkün...Yerel ve aktif haber ajansları olmasa olup bitenlerden haber alabilmek mümkün olamazdı.
Bugün gazetelerde okuyanlarınız olmuştur. Küçük bir haber ama gereken mesajı almak, görmek isteyenler için oldukça yeterli. Haber, Guantanamo’da ABD’nin tabiriyle “sınırsız-süresiz gözaltında” oldukça uzun süredir tutuklu halde bulunan 600’dan fazla Taliban esirlerinin hukuki durumları hakkındaydı. Kısıtlı olarak ara ara TV haberlerinde hiç de hoş olmayan kısa görüntüleriyle gördüğümüz, kısa haberleriyle gazetelerden okuduğumuz tutukluların durumları çoğu yerde uygulanan hukuksuzlukların birer numunesi gibi. Haberi okumayan ve takip etmeyenler için; haber Uluslarası Af Örgütü’nün ABD yönetimine gönderdiği en son uyarı mektubu ile ilgili. Mektubun içeriği oldukça uzun süredir askeri üstte tutulan bu kişiler hakkında yasal bir suçlamada bulunulması, avukatları ile görüşmelerine izin verilmesi ve adil yargılanma haklarının bir an önce kendilerine verilmesi hakkında. Uluslarası Af Örgütü (Amnesty Int.), işkence karşıtı sivil toplum örgütlerinin oluşturduğu World Organization Against Torture(OMCT), İnsan Hakları İzleme Örgütü(Human Rights Watch) gibi büyük organizasyonlar çok kez, ABD yönetimine, tüm tutukluları mahkeme önüne çıkarma çağrısı yapmıştı. Uzunca bir süredir bu esirlerin hukuki tanım ve durumlarının belirlenmesi için faaliyet yapılıyor. Ancak bu baskılar ve faaliyetler her defasında geri çevriliyor, bir türlü sonuç alınamıyor. Kampta neler olduğundan kimsenin haberdar olması mümkün değil, Uluslarası Af Örgütü dahil diğer organizasyonların, ailelerin, basının, avukatların, buraya girmeleri yasak...Sadece Uluslararası Kızılhaç görevlilerine izin var onların da bilgi vermesi yasak... Temel insan hakkı olan adil yargılanma hakkı nasıl oluyorsa bu kişiler için lugattan kaldırılıyor ve böyle bir uygulama yapılması çoğu kesim tarafından makul görülebiliyor. Hukuk kuralları ve insan hakları görmezden geliniyor ve insanlarında böyle görmeleri bazı kesimler tarafından empoze edilmeye çalışılıyor. Uluslararası adil yargılanma şartları ve kuralları rahatlıkla çiğneniyor. İtiraz edenler ve sesini duyurmaya çalışanlar belli kesimler...Geriye kalan herkes sadece izlemekle ve hafızalarından bu görüntüleri silmekle uğraşıyor. Hassas bir konu. ABD hassas, insanlar daha da hassas. Bu hassasiyeti anlamak mümkün. Hafızalardan silinmeyecek ve asla kabul edilemeyecek görüntülerin başında terör görüntüleri geliyor. Ama bunun karşılığı böyle ilkel yöntemler kullanmak olmamalı. Halen tutuklu bulunan kişilerin içinde ilgisiz kişiler olabileceği de açık. Apar topar ülkelerinden toplanıp götürülen bu kişilerin savunma haklarının ellerinden alınmasını kabul edebilmek olanaksız. Kullanılan hukuka aykırı bu yöntemlerin sınırı belirlenmezse sınırları herkes kendi şahsi menfaatleri için eğip bükebilir...Umarım daha önce de mektup gönderme ve bilgilendirme girişiminde bulunan ancak olumlu bir sonuç alamayan bu organizasyonlara bu sefer olumlu cevap gelir.

Başlığı ile yorumu ile harika yazınız için teşekkürler sayın Yöndem...Bir defa öncelikle kullandığınız "herkese adil yargılanma hakkı" başlığı çok yoğun adalet mesajı veriyor zaten,yazınız ise gerçekten oldukça duyarlı ve tepkisel. Evet herkese adil yargılanma hakkı tanınmalı,adalet insanlar arasında eşit dağılmalı,adaleti tanımlarken önyargısız olmalıyız,siyasal fikri-ırkı-cinsiyeti-tabiiyeti velhasıl insani özellik ve farklılıkları ne olursa olsun tüm insanlar için aynı adaleti istemeliyiz.
Bu yetiyor mu? Elbette hayır. Ayrıca adalete karşı duyarlı olmalıyız. Bilhassa gelişen iletişim imkan ve teknolojileri karşısında Dünya'nın neresinde olursa olsun yaşanan zalimlikleri,insan hakları ihlallerini, adaletsizlikleri duymadık demek inanılır olmaktan uzak bahanelerden ibaret kalmaktadır. Keza eylemsel olarak adaletsizliklere karşı durmalıyız,tepki vermeliyiz. Dünyanın neresinde,kimlere,hangi sebeple yapılırsa yapılsın adaletsizliklere tepki vermeliyiz. İnternet üzerinde açtığınız forumda yer alan duyarlılık dahi bir tepki biçimidir. Guantanamo’daki Taliban esirlerine karşı uygulanan "yargılamadan kendince adalet" uygulaması tüm Dünya'da vicdanlara acı vermektedir. Tıpkı Eylül saldırılarında yaşamını yitiren sivillere karşı tüm Dünya'da duyulan acı gibi...
Herkesin adil yargılanmaya hakkı vardır!
Hiç bir gerekçe insanların adil yargılanma hakkının elinden alınmasını mazur gösteremez...

ABD SSCBnin çöküşünden sonra kendisini dünyada tek ve yenilmez güç olarak görmeye başladı.ABD nın bu ikiyüzlü ve saldırgan siyaseti herkesi çileden çıkarıyor.Örneğin ABD Kanadada bir otomobil fabrikasının Irak'a ambulans satmasını engellemek istedi ve bunu o kadar küstah bir tavırla söyledi ki burada herkes büyük tepki verdi.Sonunda bir bakan çıkıp George Bush "moron"dur dedi ve ABD ile Kanada arasında moron krizi yaşandı.Eğer ABD'nin insan haklarına saygılı bir devlet olduğunu veya orasının cennet gibi bir yer olduğunu düşünen varsa orada da yaşamış biri olarak şunu söyleyebilirim ki ABD bugün dünyanın en yaşanmayacak ülkelerinden biridir.Orada hızlı araba kullanıyor diye insan vuran polisler var.En ufak bir olayda onlarca polis üzerinize çullanıp sizi komaya sokabilirler hele elinizde bir bıçak filan görmesinler sizi direkt vururlar.ABD'de su anda tam bir paranoya yasanıyor o kadar ki komşusu olan ve kendısı ıcın ilişkilerini iyi yürütmesi gereken Kanada vatandaşlarını sınırda terörist gibi arıyor hatta arap kökenli Kanada vatandaşlarını gözaltına alıyor. Birçok arap kökenli veya müslüman polis tarafından gözaltına alındı.Bush sürekli milliyetçilik pompalayıp duruyor ve ABD vatandaşlarının çoğu da bu gaza geliyor.ABD vatandaşları kendilerinden başka milletlerin olduğuna aldırış etmezken hükümetinin insan haklarına saygı göstermemesi sasırtıcı olmasa gerek.
Hatta ABDnin ikiz kuleleri kendisinin yıktığına dair iddialar da var.Bu iddialarda dikkati çeken bir nokta ise yahudi çalışanların çoğunun o gün izinli olduğu iddiası. ABD'nin müslüman ülkelere karşı yürüttüğü politikaya yön verenlerin ABDdeki sermaye ve medya kaynaklarını elinde tutan yahudi grupları olduğu konusunda da yerleşmiş bir kanaat var.
Bütün bunları gelip buralardan izleyince ABD'nin insan hakları konusunda nerede olduğunu görmek ve terörist dediği insanlara niçin böyle davrandığını anlamak da zor olmuyor.

Ünlü sinema sanatçımız Şener Şen'in bir reklam filmini hatırlıyorum,bir musluk reklamı..."açıyorum,kapıyorum...Ben bunu hep yapıyorum...!"Sanırım bu reklam filminde reklamı yapılan muslukların dayanıklılığı,kolay kolay yalama olmayacağı anlatılmak isteniyordu...Bir musluk reklamı ile adalet arasında bağlantı ne olabilir?
Yargılama makamında oturup adalet dağıtma görevini ifa ederken sanırım bir kısım hukukçularımız o işi yaparken bir süre sonra vicdan yalamalığı arazına tutuluyor. Memleketin adalet ve yargı sorunu denilince karşılaştığımız en önemli sorunlardan biri de işte bu; yani vicdan yalamalığıdır. Özensizlik,duyarsızlık, milletin gözünün içine bakarak vicdansızlık,siyasallaşmak ve daha neler neler...Biliyorsunuzdur...
Keşke tüm kurumlarımız bir yana yargı sistemimiz ve adalet olgumuz istenen seviyelerde olabilseydi...
ÖNCE ADALET!

Acaba bazı ülkeler "insan hakları" ile "insan olanların hakları" tabirlerini farklı mı değerlendiriyorlar?
Acaba "vatandaşlık hakkı" "evrensel insal haklarından" daha mı üstün?
Örneğin ABD vatandaşıyım dendiği zaman bu kişiye dair haklar insan haklarının üstüne mi çıkıyor? Güçlü zayıfı yener...

Uluslararası Af Örgütü'nün küresel çapta insan hakları ihlallerini
değerlendirdiği yıllık raporu, 11 Eylül sonrası ABD'nin 'terörle savaş'ının dünyayı daha tehlikeli kıldığı ve çatışmaları daha olası hale getiren ayrımlar yarattığı uyarısına odaklandı.

2002'de 151 ülkedeki ihlallere mercek tutan 311 sayfalık raporda, "'Terörle savaş' dünyayı daha güvenli kılmak bir yana, insan haklarını budayarak, uluslararası hukukun üstünlüğünü çiğneyerek ve hükümetleri denetim dışı bırakarak, daha tehlikeli hale getirdi" denildi.


Örgütün genel sekreteri Irene Khan, "10 Eylül 2001'de kabul edilemez olan, artık norm haline geldi. Soğuk Savaş sırasında Batı ülkelerinde öfke yaratan işkence, yargısız gözaltı, engellenen adalet bazı ülkelerde bazı kişilere yönelik olarak hemen kabul gördü" saptaması yaptı. Örgütün Britanya başkanı Kate Allen, "Irak yüzünden Fildişi Sahilleri, Burundi, Çeçenya, Nepal, Kolombiya gibi bölgelerdeki sorunlar dikkatlerden kaçtı" dedi. Raporun ana hatları şöyle:

ABD: 11 Eylül sonrası terörün kökünü kazıma girişimi, değişik inanç ve kökenlerden insanlar arasındaki ayrılıkları derinleştirip çatışmalar için tohum ekti. Bunun etkisi, toplumun tüm kesimlerinde gerçek korku olmuştur. ABD öncülüğündeki güçlerin işgal ettiği Afganistan ve Irak'ta, savaş sonrası sorunların çözülmesi için yeterli çaba gösterilmedi. Irak'ta yağma ve şiddet sürüyor.

<span id='hl' style='background-color: #FFFF00'>ABD'nin Taliban ve Kaide üyesi oldukları gerekçesiyle aralarında çocukların da bulunduğu 600 kişiyi yargılamaksızın Küba'nın Guantanamo Üssü'nde tutması, açıkça uluslararası insan haklarının çiğnenmesidir. Hukuki karadeliğin derinleştiği Guantanamo'da tutulanlar, hukukun korumasından mahrum bırakılamaz. </span id='hl'>

ABD Irak'taki kurbanlara adalet getireceğini iddia ederken, küresel adalet mekanizması olan Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni etkisiz hale getirmeye çalıştı.....


RADIKAL
Yazinin devamini okumak isteyenler;
www.radikal.com.tr linkinden 29.05.2003 tarihli dis haber bölümünden ulasabilirler...


Give Justice A Hand

Siralamalarda Guantanamo da basta olmak üzere, insan haklarinin ihlal edildigi, hak ve hukukun geçersiz görüldügü, ilkel uygulamalarin söz konusu oldugu yerlerdeki uygulamalar dünyanin gözleri önünde oluyor.

Belki detaylar bilinmiyor ama çogumuz olan bitenin farkindayiz.

Guantanamo’da ki esirlerden yola çikarsak, orada bulunan 700'ün üzerinde hayvan muamelesine tabi tutulan insanlarin çogunun ilgisiz, gariban, toplama kisiler olduguna adim gibi eminim.

Bu kisilerin sadece uyruklarindan, müslüman kimliklerinden ötürü yargisiz infaza tutulduklari da açiktir. Ancak bilene ki adaletin uygulanmadigi yerde adaletsizligin süregeldigi bir yerde, devletlerin ve yönetimlerin süreklilgi mümkün degildir, olamaz...

-----

11 Eylül terör eylemleri ile bağlantılı olarak yakalanan Taliban ve El Kaide üyelerini yargılayacak askeri mahkemeler yakında kuruluyor. Esirlerin tutulduğu Guantanamo'daki Camp Delta'da ölüm hücresi ve infaz odası kurulması için de çalışmalar başladı.

ABD makamları, Guantanamo'daki esir kampındaki Afganistan, Pakistan ve çeşitli Arap ülke vatandaşı tutukluların kaderini belirlemek amacıyla kurulması planlanan askeri mahkemelerle ilgili yasal düzenlemeleri tamamladı. Mahkeme başsavcısı ve tutukluları savunacak avukat seçildi.

Böylece, Afganistan'da 18 aylık süreç içinde yakalanarak Küba'daki ABD üssü Guantanamo'da kurulan esir kampına kapatılan ve Taliban ile El Kaide üyesi oldukları belirtilen 762 mahkumun yargılanması için ilk adım atılmış oldu. Kurulacak askeri mahkemede, mahkumlara savaş suçu işlemiş terörist suçlaması yöneltilecek. Suçlu bulunan mahkumlara, idam cezası da dahil olmak üzere çeşitli cezalar verilecek.

Guantanamo'daki Camp Delta adlı esir kampının komutanı General Geoffrey Miller, kampa daimi hapishane, ölüm hücresi ve infaz odasının kurulmasının planlandığını söyledi.

Yargı sürecinin başlamasıyla ilgili olarak oluşturulacak mahkum listesi, Başkan George Bush'a gönderilecek ve son kararı Başkan verecek.

Guantanamo'daki esirlere yapılan muameleyle ilgili olarak, Bush yönetimine başta insan hakları grupları ile Kızılhaç'tan olmak üzere, çok sert eleştiriler yöneltilmişti. Eleştiriler üzerine Bush, esir kampındaki Taliban üyelerine Cenevre Konvansiyonu'nun uygulanacağını, ancak El Kaide üyelerinin bu uygulamanın dışında kalacağını belirtmiş, gerekçe olarak da El Kaide militanlarının savaş dışı taktikler uygulamasını göstermişti.
11 Eylül terör eylemleri ile bağlantılı olarak yakalanan Taliban ve El Kaide üyelerini yargılayacak askeri mahkemeler yakında kuruluyor. Esirlerin tutulduğu Guantanamo'daki Camp Delta'da ölüm hücresi ve infaz odası kurulması için de çalışmalar başladı.

ABD makamları, Guantanamo'daki esir kampındaki Afganistan, Pakistan ve çeşitli Arap ülke vatandaşı tutukluların kaderini belirlemek amacıyla kurulması planlanan askeri mahkemelerle ilgili yasal düzenlemeleri tamamladı. Mahkeme başsavcısı ve tutukluları savunacak avukat seçildi.

Böylece, Afganistan'da 18 aylık süreç içinde yakalanarak Küba'daki ABD üssü Guantanamo'da kurulan esir kampına kapatılan ve Taliban ile El Kaide üyesi oldukları belirtilen 762 mahkumun yargılanması için ilk adım atılmış oldu. Kurulacak askeri mahkemede, mahkumlara savaş suçu işlemiş terörist suçlaması yöneltilecek. Suçlu bulunan mahkumlara, idam cezası da dahil olmak üzere çeşitli cezalar verilecek.

Guantanamo'daki Camp Delta adlı esir kampının komutanı General Geoffrey Miller, kampa daimi hapishane, ölüm hücresi ve infaz odasının kurulmasının planlandığını söyledi.

Yargı sürecinin başlamasıyla ilgili olarak oluşturulacak mahkum listesi, Başkan George Bush'a gönderilecek ve son kararı Başkan verecek.

Guantanamo'daki esirlere yapılan muameleyle ilgili olarak, Bush yönetimine başta insan hakları grupları ile Kızılhaç'tan olmak üzere, çok sert eleştiriler yöneltilmişti. Eleştiriler üzerine Bush, esir kampındaki Taliban üyelerine Cenevre Konvansiyonu'nun uygulanacağını, ancak El Kaide üyelerinin bu uygulamanın dışında kalacağını belirtmiş, gerekçe olarak da El Kaide militanlarının savaş dışı taktikler uygulamasını göstermişti.


Give Justice A Hand

Guantanamo'da tutuklu bulunanlardan birinin daha intihara kalkıştığı geçen gün gazetelerde haber olarak verildi. Güya psikolojik sorunları olan ve daha önce de birkaç kez intihar girişiminde bulunan biriymiş. Yanlış hatırlamıyorsam intihara kalkışan 21. ci kişiymiş. Bunların hepsi hikaye... İslam inancına sahip adamların intihara kalkışmayacağı açıktır. Eğer doğruysa da bu da zaten yapılan muamelenin ne denli zorlu olduğunu ortaya çıkarmaktadır. ABD insanların duymak istediği hikayeleri millete yutturmaya her zamanki gibi devam ediyor. Kimi saf insanlarda bunlara gerçekten inanıyor. Bush ve ekibi, dünyanın gözü önünde insan haklarını çiğneyerek, yok sayarak, orada bulunan insanlara hayvan muamelesi yaparak birilerinin gözünü korkutma çabasında. (Aynı bizim Türk askerimize yapılmak istenen ancak geri tepen planda ve uygulamada olduğu gibi)İşte Bush zihniyetinden böyle bir yöntem beklenir zaten. İlgisiz gariban kendi halinde adamları orada toplayıp, işkence ve baskılar yaparak gereken yerlere mesajı ulaştırdığını sanmakla saflığını birkez daha ortaya koyuyorlar. Burada gerçekleşen adaletsiz tutum o mesaj gitmesi gereken yerleri korkutmuyor aksine gün geçtikçe daha da öfkelendiriyor.

Hukukun ve adaletin göz ardı edildiği yerde karşı taraftan hukuka uygun tavır beklemek biraz lüks.

Give Justice A Hand

Böyle bir dilekçenin ne denli işe yarayacağı tartışılabilir ama birilerinin birşeyler yapmasının, haklarını kullanmak istemesinin de doğru olduğu kesin.


İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

MÜŞTEKİ: Rabia Kurnaz
VEKİLLERİ: Av. Mustafa Ercan -
Av. Elif Koşaroğlu
Kocasinan Cad. No:28 K:6 Fatih İstanbul
SANIKLAR: 1-George W. Bush
Beyaz Saray Washington/ABD
2-Murat Kurnaz’ı kaçırarak,özgürlüğünden yoksun bırakan, işkence ve kötü muamele yapan tüm kişiler.
KONU: Müşteki Rabia Kurnaz’ın oğlu Murat Kurnaz’ı, hukuka aykırı surette kaçırarak özgürlüğünden yoksun bırakan ve Guantanamo Bay Üssünde haksız yere tutanlar ile bu fiillere azmettirenlerin cezalandırılması için kamu davası açılması talebidir.
AÇIKLAMALAR
1- Müvekkil Rabia Kurnaz’ın oğlu Murat Kurnaz bir Türk vatandaşıdır ve Almanya’da yaşamaktadır. 2001 Ekim ayında Almanya’dan gittiği Pakistan’da bir süre kalmıştır. Buradan dönüşte Pakistan görevlilerine kendisinden istenen rüşveti vermediği için El-Kaide mensubu olduğu iddiasıyla Amerika Birleşik Devletleri askerlerine teslim edilmiştir. Bir süre bu ülkede tutulduktan sonra Amerika Birlekşik Devletleri denetiminde bulunan Guantanamo Bay Üssü’ne götürülmüştür.
2- ABD Hükümeti’nin, kendi toprakları dışında kendi vatandaşı olmayan kimseleri keyfi olarak yakalayıp üsse götürmesi uluslararası hukuka aykırı niteliktedir. Uluslararası hukuk, ikili anlaşmalar ve uluslararası normlar bir kenara bırakılarak oluşturulan bu durum “güçlüyüm, ben yaptım oldu” mantığıyla yapılmaktadır. Zira, Murat Kurnazla birlikte üste tutulan kişilerin; ABD dışında, ABD görevlilerince yakalanarak Guantanamo Bay’a götürülmesine izin veren geçerli herhangi bir hukuk kuralı bulunmamaktadır.
Murat Kurnaz, savaş suçlusu olmadığı gibi ABD topraklarında veya ABD toprakları dışında ABD’ye veya vatandaşlarına karşı bir suç da işlememiştir, böyle bir iddia da yoktur. ABD’de veya ABD dışında, ABD vatandaşına karşı suç işlemiş olduğu kabul edilse dahi, suçluların iadesine ilişkin bir prosedürün işletilmiş olması gerekirdi ki bu prosedür işletilmemiştir. Her ihtimalde de Murat Kurnaz’ın bazı güvence ve haklara sahip olması gerekirdi.
Oluşturulan fiili durumun bir devletin kendi iç hukukuna ilişkin takdir hakkı olarak kabulü mümkün değildir. ABD hükümeti, Guantanama Bay’da dünya tarihinin büyük kazanımları olan uluslararası hukuku hiçe sayarak suç işlemektedir.
3- ABD yetkililerince “sorgulama üssü” diye nitelendirilen bu üste bulunan Murat Kurnaz, aradan geçen iki yıla rağmen, ne ile suçlandığını dahi bilmeden sorgulanmaktalar. Murat Kurnaz’ın avukatı veya yakınlarıyla görüşmesine imkan tanınmadığı gibi sağlığı hakkında da tarafsız kimselerce inceleme ve açıklama yapılmamıştır.
4- Burada tutulanlar, yargılama hukukuna ilişkin tüm normlar ihlal edilmek sureti ile hala bağımsız ve tarafsız bir mahkemede yargılanmaya başlamış da değildir. ABD’nin, kendi toprağı dışında dünyanın her hangi bir yerinden aldığı bu kimseleri yargılama yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle; Murat Kurnaz’ın ABD mahkemelerinde yargılanmasını talep etmek dahi uluslararası hukuka uymayan bu davranışı meşrulaştırmak olacaktır.



5- Basına yansıdığı kadarı ile üste tutulanlar kötü muamele görmekte, hatta intihara götüren maddi ve manevi işkenceler yapılmaktadır. Tutulanların giysileri hareketlerini kısıtlayacak ve duyu organlarının yok olmasına neden olacak nitelikte, göz bandı, kulak tıpası, ağız-burun maskesi, tek parmaklı eldiven ve kelepçelerden oluşmaktadır. Bu kimseler; uyku, yeme-içme, tuvalet ve sair her türlü ihtiyacını; üstü metal ile kaplı, etrafı demir, boyutları 2.4 ve 1.8 metre olan köpek kulübelerine benzeyen hücrelerde görmektedir. Şu günlerde, kampta her ay en az birkaç intihar vakıası duyumları alınmaktadır. Süreç göstermektedir ki hiçbir hukuk normuna uyulmaksızın varlığını koruyan kamp “işkence ve intihar üssüne” dönmüştür. Tutulanlar, maruz kaldıkları maddi ve manevi işkencelere daha fazla direnememektedirler
6- Yukarıda açıklanan hususlara ilişkin olarak azmettiren sanık George W. Bush’a mektup gönderilmiş ve Murat Kurnaz’ı bir an önce serbest bırakması istenmiş olmasına rağmen sonuç alınamamıştır.
Öte yandan, Irak’ta gündeme gelen işkence olayları üzerine konuşan hapishane sorumlusu ABD generalleri, yöntemlerinin Guantanamo’dan alındığı ve tutulanlara köpek muamelesi yaptıklarını dile getirmişlerdir. İşkence, kötü muamele ve uluslararası boyutta adam kaçırmak ve özgürlüğünden yoksun bırakmak evrensel insanlık suçlarıdır ve diplomatik korunmadan yararlanmamalıdır. Bu nedenle suç duyurusunda bulunmak zorunlu hale gelmiştir.
7- Murat Kurnaz’ı tutan ve özgürlüğünden yoksun bırakanlar Türk ceza Kanunu 6.maddesi uyarınca yargılanmalıdır. Türk ceza kanunu 6.Maddesi” Bir yabancı dördüncü maddede yazılı cürümlerden başka, Türk kanunlarına göre aşağı haddi bir seneden eksik olmıyan şahsi hürriyeti bağlayıcı bir cezayı müstelzim cürmü yabancı memlekette Türkiyenin veya bir Türkün zararına işlediği ve kendisi Türkiyede bulunduğu takdirde Türk kanunları mucibince ceza görür. Ancak bu babda takibat icrası Adliye Vekilinin talebine veya zarar gören şahsın şikâyetine bağlıdır.” Bu itibarla Türkiye’de bulunmaları halinde ilgililer hakkında anılan madde uyarınca dava açılması gerektiğine inanmaktayız.
SONUÇ : Yukarıda anılan olaylar, ulusal ve uluslar arası mevzuat hükümleri birlikte değerlendirilerek, resen görülecek nedenlerle;
Murat Kurnaz’ı kaçırarak,özgürlüğünden yoksun bırakan, işkence ve kötü muamele yapanların ve bu kimseleri azmettirenlerin Türkiye’ye gelmeleri halinde yargılanmaları için Türk Ceza Kanunu 6.maddesi uyarınca dava açılması hususunda gereğinin yapılmasını bilvekale talep ederim. Saygılarımızla,

Müşteki
Rabia Kurnaz Müşteki Vekili
Av.Mustafa Ercan

Give Justice A Hand

Guantanamo'daki tutukluların nelere sahip olduğunu gösteren bir reklam görünce çok şaşırdım. Reklama bakın ya!. Gören de 5 yıldızlı bir otelde tatil yapıyorlar sanacak. Olacak şey değil. İşin iç yüzünü bilmeyenleri böyle kafaya alıyorlar herhalde!!Verilen malzemelere bir bakın:
Geliş üzerine her bir tutuklaya dağıtılanlar:
-Turuncu renkli tulum (%65 polyester, %35 koton)
-Köpükden elde edilmiş yastık
-Diş fırçası
-İki adet kova (biri yıkanma için, diğeri acil durumlarda tuvalette kullanılmak üzere)
-Yıkanma giysisi
-Kantin (anlamı nedir bilmiyorum, bilen varsa söylesin)
-Namaz başlığı, takke
-Sabun, şampuan, dişmacunu
-İki havlu (biri seccade olarak kullanılmak üzere)
-Battaniye
-Çarşaf
-Bir adet Kuran-ı Kerim
-Plastik terlik

http://www.csmonitor.com/2002/0314/csmimg/0314p4a.jpg

Give Justice A Hand

Hukuk karmaşası olarak ünlenen Guantanamo'daki askeri üssün statüsü de ayrı bir konu. Konuyla ilgili haber:

...Anayasa Mahkemesi Yargıcı Ruth Gingsberg "Guantanamo, yabancı bir ülkedeki Amerika'ya ait bir toprak mı? Şahsen, ABD ile başka bir ülkenin toprağındaki bölge arasındaki ilişkiyi bilmek istiyorum" derken. Amerikan hükümeti, tutuklulara yargı yolunun açılmamış olmasını, Guantanamo'nun ABD değil, Küba topraklarında bulunması ile gerekçelendiriyor. Davacıların avukatlarından John Gibbons ise kampın "ABD'nin, hukukun işlemediği, yabancıların keyfi biçimde muamele gördüğü, sınırsız şiddet uygulandığı bölge oluşturduğunu" vurguluyor.



Give Justice A Hand

ABD'li askerlerin tutukluları Afganistan'dan alıp Türkiye üzerinden Guantanamo'ya işkence ve ilkel yöntemler ile götürüşlerinin fotoğrafları!
http://www.globalresearch.ca/articles/CRG2111.jpg

http://www.globalresearch.ca/articles/CRG2112.jpg

http://www.globalresearch.ca/articles/CRG2113.jpg

http://www.globalresearch.ca/articles/CRG2114.jpg



Give Justice A Hand

sayın nursel yöndem, türban forumundan kaçıp buraya gelmişsiniz. iki gözü kör adamın duvarlara yazı yazmak suçu ile 12 eylül döneminde tutuklu olarak yargılandığında bizzat tanık oldum. o zaman sizlar nerdeydiniz insan hakları yok muydu? F tipi cezaevi boykotlarında gencecik çocıklar ölürken insan hakları aklınızdan geçiyormuydu?
Namaza gitmedi diye insanları katleden(öldüren bile diyemiyorum) talibanı korumaya kalkıyorsunuz. Taliban mensupları da insan olduğu için onları biz savunuruz. Ama talibanın yaptıklarını hiç kınayabildinizmi. Yapamazsınız, çünkü "biz belli nizamın mensubuyuz" diye kendinizi avutmaktasınız

Sayın ragipatay,

Alıntı:

---

Alıntı: sayın nursel yöndem, türban forumundan kaçıp buraya gelmişsiniz. iki gözü kör adamın duvarlara yazı yazmak suçu ile 12 eylül döneminde tutuklu olarak yargılandığında bizzat tanık oldum. o zaman sizlar nerdeydiniz insan hakları yok muydu? F tipi cezaevi boykotlarında gencecik çocıklar ölürken insan hakları aklınızdan geçiyormuydu?

---

demişsiniz...

Öncelikle belirtmek isterim ki biryerlerden kaçtığım yok. Bu konu hakkında daha fazla yazmayacağım dedim ve sözümde duruyorum.

Eğer söylediklerimi dikkatlice okursanız göreceksiniz ki ben insanların dinlerine, ırklarına, cinsiyetlerine, sosyal mevkilerine veya ideolojilerine göre ayırım yapılmadan eşit muamele yapılması taraftarıyım.

Sanırım aramızdaki en büyük fark bu.

Bir örnek ile daha iyi açıklayabilirim sanırım: Mesela başörtüsünden dolayı kişiler F Tipi cezaevine kapatılsaydı siz tepki vermezdiniz ama ben kim olursa olsun insanların F Tipi cezaevlerine kapatılarak iki kere cezalandırılmasına karşıyım. Peki ya siz insanların dini inançlarından dolayı eğitim, sosyal, savunma vs haklarının ellerinden alınmasına karşı mısınız?

Bu soruyu başörtü tartışmasını devam ettirmek için sormadım, cevaplamanızı da beklemiyorum. Sadece sizin aslında ne kadar çifte standartlı olduğunuzu size göstermek için sordum.

12 eylül 1980'e gelince: Kusura bakmayın o tarihte ben daha ilkokul 2 ye gidiyordum, o yüzden birşey yapamazdım :)


Give Justice A Hand

ben ve benim gibi düşünenler, insan hakları ihlallerinin olduğu her yerde tepkimizi gösterdik. işkenceye karşı yıllardır mücadelemizi sürdürüyoruz. F tipi cezaevlerine karşı direnişlerde de vardık. Amerikan Emperyelizmi defol diye gösteri yaparken, "gomonisler moskovaya" diye bağıranlar, bu gün, talibana yaptıkları için amerikayı kınıyorlar.
insan hakları yalnız sizin için mi var? türban ve imam hatip eylemlerine niçin bu hükümet göreve başladıktan sonra son verildi?

Ben alevi değilim ama, Hacıbektaş şenliklerine binlerce kişi gidiyor. Her yıl Kızılay, belediyeye çadır veriyordu. Bu yıl vermiyor. ne kadar demokrat olduğunuzu görelim. bu konuda tepki gösterebilecek misiniz

Sayın ragıpatay,

Kusura bakmayın ama ben AKP li değilim, herhangi bir siyasi partinin yaptığından sorumlu tutulmayı da sevmem. Ben sadece kendi yaptıklarımdan sorumluyum.

Ama siz bu kadar laf söyleyip, başörtülülere yapılan baskıları kınamayıp aksine destekleyerek zaten ne kadar "demokrat" olduğunuzu gösterdiniz. Sizin gibi "demokrat" bir insanın ne benim ne de başka bir insanın demokratlığını sorgulamaya hakkı olduğunu zannetmiyorum.

Hz İsa'ya ithaf edilen bir söz var: "sen önce gözündeki kıymığı çıkar ondan sonra kardeşinin gözündeki merteği çıkarmaya çalış"

İyi günler

Give Justice A Hand

demokrasiyi türban ile sınırlı sandığınız için yanılıyorsunuz. sorularıma yanıt hala yok

Sayın ragipatay,

Demokrasi ne başörtüsü ile ne de F tipi ile sınırlı. Benim mangal gibi yüreğim var ve kalkıp hem başörtüsüne yapılan baskıları hem de F tipi cezaevlerini kınıyorum ve halen kendime demokrat demiyorum. Ama sizin gibi "demokrat" geçinenler, nedense yılbaşında ekrana çıkartılabilecek ustalıkta figürlerle hareket etmektesiniz.

İran'ın mollalarını eleştirenler, Pol Pot'un Kamboçyası, Stalinin katlettiği milyonlarca insan, Mao'nun 9-10 yaşlarındaki çocuklardan oluşturduğu harem sözkonusu olunca devekuşu misali başlarını gömüyorlar toprağa. Ben ise hem İranı hem de sizin görmezden geldiklerinizi eleştiriyorum.

Birgün devekuşuna sormuşlar sen nesin diye,
-deveyim demiş,
- al o zaman şu yükü taşı, demişler
- olmaz ben kuşum, demiş
- o zaman uç bakalım, demişler
- olmaz ben deveyim demiş.

Siz de bir an önce ne olduğunuza karar verseniz de biz de bilsek...


Give Justice A Hand