-
Bir ülke Nasıl Parçalanır
Daha önce ''ulus devlet nasıl yok edilir'' diye bir forum açmıştım amma gelinen nokta öyle bir hal aldıki hızlı yol alarak temelleri koyalım unutmazsak onada devam ederiz.. yada onunla bunu bir ara birleştiririz... Bakalım... Faşist baskının dağları sardığı korkudan kimsenin konuşmadığı şu ortamda yazı yazacakta çıkmaz ama yazalım biz nefesimiz yettiğince... yetmez ama evet diyenlerde kına yaksın bir yerlerine...
Bir devleti, tereyağdan kıl çeker gibi zahmetsizce bölüp parçalamak istiyorsanız, öncelikle o devletin silahlı kuvvetlerini içeriden bölüp parçalayacaksınız. Bunun için:
1. Silahlı kuvvetler içine din ve mezhep ayrılıkları sokacaksınız.
2. Etnik nifak sokacaksınız.
3. Ordunun belkemiğini oluşturan subay ve astsubaylar arasına nifak sokacaksınız.
4. Komutanlara olan güveni, onları dinsiz olmakla veya Yahudi olmakla itham ederek sarsacaksınız.
5. Silahlı kuvvetler aleyhine yoğun bir medya kampanyası yürüteceksiniz (psikolojik harp)
6. Terör olaylarını onların başarısı, ordunun başarısızlığı olarak lanse edeceksiniz.
7. Güvenlik operasyonlarını, yasadışı veya orantısız güç kullanmakla karalayacaksınız.
8. Özgürlük ve demokrasi perdesine sığınarak, güvenlik güçlerinin elini kolunu bağlayacak yasalar çıkartacaksınız.
9. Mafya veya çıkar amaçlı suç örgütü olayları ile teröristlerin yaptıkları eylemleri, derin devlete ve dolayısıyla güvenlik güçlerine yükleyeceksiniz.
10. Tetikçi savcı ve hâkimlerinizi maşa gibi kullanarak, terörle mücadele eden ordu mensuplarını terör örgütü üyesi olmakla itham edeceksiniz.
11. Siyasi ve kişisel çıkarlarınız için; gaflet, delalet ve hatta hıyanet içindeki siyasilerinizle, ordunun yıpratılmasına göz yumacak ve hatta katkıda bulunacaksınız.
12. Devletin ve ordunun, tarikatlar ile aşiretler tarafından parsellenmesi için her türlü zemini hazırlayacaksınız.
13. Gerektiğinde ordu ile çatışacak şekilde polisi güçlendirecek ve ağır silahlarla takviye edeceksiniz. Ayrıca, çeşitli isimler altında özel güvenlik güçleri oluşturacaksınız.
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
YUGOSLAVYA, IRAK, AFGAN VE LÜBNAN ORDULARI İŞTE BÖYLE PARÇALANDI.
Ordu tamamen bölünüp parçalandıktan sonra, sıra ülkenin ve milletin bölünüp parçalanmasına gelecektir. Bunun için:
1. Çeşitli yollarla, ülkede terörü azdıracaksın.
2. Terörün siyasi kanadı vasıtasıyla yapılacak provokasyonlarla, mağdur ve mazlum propagandası yaparak dünya kamuoyunu oluşturacaksın.
3. Dünya devletleri ve kamuoyu tarafından, Teröristlerin özgürlük savaşçıları olarak algılanmasını sağlayacaksın.
4. Sivil itaatsizlik ve toplu kalkışma provalarıyla, ülkeyi iç savaş ortamına dönüştüreceksin.
5. Birleşmiş Milletler kararıyla, ülkeye barış gücü veya NATO gücü gönderilmesini sağlayacaksın. Sözde yabancı sivil toplum kuruluşlarıyla bölgeyi işgal edecek ve kendi düzenlerini kuracaksın.
YUGOSLAVYA, IRAK, AFGAN VE LÜBNAN İLE DAHA BİRÇOK ÜLKE, İŞTE BÖYLE PARÇALANDI.
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Şimdi “ Bir devletin ve ordunun, içeriden nasıl bölünüp parçalanacağını gösteren şablonu” aklımızda tutarak, Türkiye’de oynanan oyunlara göz atacak olursak, şöyle bir tabloyla karşılaşırız:
1. Bir Amerikalı. Adı Graham FULLER. Amerikan RAND düşünce kuruluşunun daimi politik danışmanı, ABD Merkezi Haber alma Teşkilatı'nın (CIA) eski yöneticisi, ABD Dışişleri Bakanlığı görevlisi.
Graham FULLER’in “YENİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ” isimli bir kitabı yayınlandı. Kitapta, Osmanlı İmparatorluğu ile Türkiye Cumhuriyeti’ni mukayese ediyor ve şu görüşleri belirtiyor:
OSMANLI İMPARATORLUĞU:
a. Çok ırklı bir devlet olduğu için ırklara saygılıymış.
b. Hıristiyan, Yahudi ve Müslümanları bir arada barındırdığı için her dine hürmetkârmış.
c. Ayni zamanda Ilımlı bir İslam devletiymiş.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ ( KEMALİST DEVLET) İSE:
a. Tek uluslu bir devlet olduğu için bünyesindeki ırkları eritmiş.
b. Laikliği benimsediği için dinden uzaklaşmış.
c. Cumhuriyeti kutsallaştırmış, halkı ve vatandaşı devletin hizmetkârı yapmış.
Ayrıca, Graham Fuller; Atatürk’ü ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini oluşturan Kemalizm’i kötülüyor ve Türklerin Kemalizm’i terk edip ılımlı İslam’ı benimsemesini öneriyor.
Ilımlı İslam, Kemalizm’i silmeye yönelik bir karşı devrim imiş ve bu devrimin karşısındaki tek güç TSK ile ulusalcı aydınlar imiş ve tasfiye edilmeleri gerekiyormuş.
Şimdi, aklımızda tutalım dediğim “ Bir devletin ve ordunun, içeriden nasıl bölünüp parçalanacağını gösteren şablon” ile ABD Devlet görevlisi Graham Fuller’ in söylediklerini karşılaştırırsak, noktasına ve virgülüne kadar %100 birbiriyle örtüştüğünü görürüz. Ayrıca, söylenenler ile Türkiye’de yapılanların tıpa tıp birbirine uyduğunu görürüz. Bu size tuhaf gelmiyor mu?
2. Amerika Birleşik Devletlerinde "Kuzey Amerika Ulusal Kürt Kongresi" isimli, kısa adı KNC olan bir kuruluş var. Bu kuruluşun düzenlendiği 1nci Konferansın açılış oturumunda, ikinci sözü alan ve Türkiye Kürtlerini temsilen katıldığı belirtilen Süleyman KURTİR:
“ Kürtler, Kemalist hareketi yok etmek için bilimsel projeler başlattı. Geçmişte Türkiye’de, Komünist veya dinsiz olarak suçlanan Kürtler şimdi İslam’a geri dönüyor. Çünkü son zamanlarda daha çok İslamcılaşan Türk hükümetine nüfuz edebilmek için Kürtler İslam’a katkıda bulunuyor” diyor.
KNC’nin 1990 yılanda yaptığı 3ncü toplantının açık oturumunda ise;
“Kürtlerin İslami hareketten fayda sağladığı gözden kaçırılmaması gerektiği” vurgulanıyor.
Ayrıca:
a. KNC’nin 4-5 AĞUSTOS 1990 tarihinde yapılan 3ncü yıllık toplantısında; ABD Kongre Üyesi Jim Bates ; “Eylül Ayında Kongre yeniden toplandığı zaman, silah satışı ve diğer yardımların durdurulması için Birleşik Devletlere öneride bulunacağını, ayrıca Birleşmiş Milletler ve diğer kuruluşlarla bir Kürt Devleti Kurulması konusunu görüşeceğini” belirtiyor.
b. KNC’nin 20 EKİM 2007 tarihli toplantı tutanağında ise; “ Bugün Kürdistan Ulusal Kurtuluş mücadelesinin önündeki temel engel gücün, emperyalist sömürgeci ve Kemalist TC Ordusu” olduğu vurgulanıyor ve “Daha fazla kan dökülmesini önlemek ve Kürt sorununu siyasi diyalog yoluyla çözmek için; ABD Hükümetini, Birleşmiş Milletleri ve Avrupa Birliğini, Türkiye’ye baskı yapmaya ” çağırıyorlar.
c.KNC’nin 23-24 MART 2007 tarihinde California’ da yaptığı 19ncu toplantıda ise; “Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşmiş Milletler içinde çok güçlü lobi faaliyetlerinin yürütülerek Kürtlerin kötü durumu hakkında bilgilendirilmeleri ve kendi kaderlerini tayin hakkının verilmesi konusunda konferans düzenlenmesinin sağlanmasını ve ayrıca Amerika ve Kanada’da Kamuoyu oluşturulmasının önemi” vurgulanıyor.
“KNC BAŞKANI Dr. Saman SHALİ de; “Türkiye, İran ve Suriye’deki Kürt sorunlarına en iyi çözümün, bu ülkelerdeki Kürtlere kendi kaderlerini tayin (self-determination) hakkını tanımaktır” diyor.
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Şimdi, aklımızda tutalım dediğim “ Bir devletin ve ordunun, içeriden nasıl bölünüp parçalanacağını gösteren şablon” ile ABD’de konuşlu "Kuzey Amerika Ulusal Kürt Kongresi" yetkililerinin söylediklerini karşılaştırırsak, noktasına ve virgülüne kadar %100 birbiriyle örtüştüğünü görürüz.
Ayrıca, söylenenler ile Türkiye’de yapılanların tıpa tıp birbirine uyduğunu görürüz. Bu size tuhaf gelmiyor mu?
3. Hollandalı Hıristiyan Demokrat Parlamenter Arie Oostlander. 2003 yılı Mart ayında Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu’na bir rapor sunuyor. Bu rapor, 19 Mart 2003 tarihinde onaylanıyor. Raporda;
“Türk devletinin temel felsefesi olan Kemalizm, Türk devletinin bütünlüğüne yönelik ölçüsüz endişe kaynağı oluyor.
Devletçilik, ordunun güçlü rolü, dine karşı çok katı bir tavır gibi yaklaşımlara öncelik veren Kemalizm felsefesi, Türkiye’nin AB?ye katılımına köstek oluşturuyor” diyor.
AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, AB Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eş başkanı Joost Lagendijk ve AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn’in de bu yönde konuşmalar yapıyor.
Şimdi, aklımızda tutalım dediğim “ Bir devletin ve ordunun, içeriden nasıl bölünüp parçalanacağını gösteren şablon” ile Avrupa Birliği yetkililerinin söylediklerini karşılaştırırsak, noktasına ve virgülüne kadar %100 birbiriyle örtüştüğünü görürüz. Ayrıca, söylenenler ile Türkiye’de yapılanların tıpa tıp birbirine uyduğunu görürüz. Bu size tuhaf gelmiyor mu?
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Diğer taraftan, Türk Ordusuyla ilgili olarak, Türk medyasından derlenen bazı yazıları yorum yapmadan bu milletin aklına, mantığına ve vicdanına sunuyorum.
1. “Asker; Camiye bomba atmak, kendi uçağımızı düşürüp bunu Yunanistan'ın üstüne atarak savaş çıkarmak, PKK'nın çarpışmayı sürdürebilmesi için gene kendi uçağımızı düşürerek engellemek, cephanesi biten PKK militanlarına iki kamyon mermi göndermek gibi SAPIK işlere kalkışmayacak… Vatana ihanet etmeyecek…” (Engin ARDIÇ, 27 Ağustos 2010, Sabah Gazetesi)
2. Geçmişte bu ülkenin en ileri kurumu orduydu, bugün ise en geri, en ilkel ve en kaba kurumu ordudur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatanı ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne karşı, bugüne kadar ortaya çıkartılmış en ciddi tehdidin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin içinden geldiğini gösteriyor… Türkiye'nin birliğini, halkın hukukunu, devletin bekasını koruyabilmek için bu "kurumsal yapı"ya son vermemiz ve yeni bir ordu kurmamız lâzım… Bizim bir Nizam-ı Cedit ordusuna ihtiyacımız var…” (Mümtazer TÜRKÖNE “Vesayet ve Demokrasi” konulu Abant Platformu ve Zaman Gazetesi, 29 Ekim 2009,11 TEMMUZ 2010)
3. “Katilleri yakalamakla yükümlü bir örgütün (yani TSK)içine katiller sızmış… Balyoz İddianamesi’ ne göre “katil doğanlar” devlet içine yuvalanmışlar... ÇAKMA ASKERİ CUMHURİYETİ toptan AB standartlarında demokratik bir cumhuriyet’e dönüştürmeden her şey boş” (Mehmet ALTAN, Star Gazetesi, 17 HAZİRAN 2010 )
4. “PKK, orduyu, eski zaman argosuyla söylersek, KÜLLÜM ediyor. Öyle bir mangayı falan pusuya düşürmüyor… En seçkin birlikler denen komando tugayına saldırıyor… Ordu, PKK’nın peşinde değil, PKK ordunun peşinde gibi bir görüntü var… PKK orduyu hallaç pamuğu gibi atıyor… Bu ordu, ordu değil.” (Ahmet ALTAN, 22 TEMMUZ 2010, Taraf Gazetesi)
5. “Türkiye’de son günlerde bölgesel demokratik özerklik talepleri dile getiriliyor. Darbeci paşalara karşı çok uysal ve anlayışlı savcılarımız demokratik özerklik talepleri karşısında hemen aslan kesiliyorlar…” (Eser KARAKAŞ, Star Gazetesi, “Lozan’ı Herkese Uygulamak” konulu yazısı)
6. “Askeri okullarda Marksist, Leninist, ateist, mason ideoloji ve kültürü egemen kılınmaya çalışılıyor... Bugün TSK’nin en büyük sıkıntısı dinden tecrit edilmiş bir eğitim sistemi… Askeri eğitim doktrini Dinden uzak durmayı öğretiyor… Askerlik yaşam tarzı olarak görülüyor. Bu bir bakıma askerliğin din olarak görüldüğü algısını oluşturuyor… İlk günden itibaren dinden uzak durulması gerektiği telkin ediliyor... Öğrencilik yıllarında alkol kullanımı kesinlikle tavsiye edilen, olmazsa olmaz olarak sunulmaya çalışılan bir konu.” (Haber Vaktim Editörü, 13 TEMMUZ 2010)
7. “ Bu Orduyu 3’e bölüp; bir kısmını Ermenilere, bir kısmını Yunanlılara, bir kısmını Yahudilere verelim. Biz de kurtulalım… Bizim askerimiz dimimize karşı, geleneklerimize karşı, Osmanlıya karşı, tarihimize karşı, milletimize karşı, ne diye besliyoruz bunları” (Abdurrahman DİLİPAK’ın yazısına HABİB rumuzlu okuyucu yorumu)
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Şimdi, aklımızda tutalım dediğim “ Bir devletin ve ordunun, içeriden nasıl bölünüp parçalanacağını gösteren şablon” ile yukarıdaki yazılarla atılan iftira ve çamurları karşılaştırırsak, noktasına ve virgülüne kadar %100 birbiriyle örtüştüğünü görürüz. Ayrıca, söylenenler ile Türkiye’de yapılanların tıpa tıp birbirine uyduğunu görürüz. Bu size tuhaf gelmiyor mu?
Ayrıca:
a. İmzasız mektuplara ve PKK eskisi gizli tanıklara dayanarak Ordu mensuplarını terör örgütü üyesi olmakla itham eden ve Silahlı Kuvvetlerin en mahrem kozmik odalarında arama yapan hâkim ve savcılarımızın, Silahlı Kuvvetlere ve Cumhuriyete yapılan bu organize saldırıları görememeleri size tuhaf gelmiyor mu?
b. Türk Silâhlı Kuvvetlerinin terörle mücadele eden madalyalı kahramanlarının cep telefonlarına polis tarafından, terör örgütü üyelerinin telefonlarının yüklenmesi, bazı subayların telefon görüşmeleri arasına casus ve fahişe kadın isimlerinin sokuşturulması veya sahte CD’ler üretilmesi size tuhaf gelmiyor mu?
c. Bir generali anında açığa alan İçişleri Bakanı’nın soruşturma sonuçlanıncaya kadar Emniyet Genel Müdürünü ve ilgili birimlerin müdürlerini açığa almayı dahi aklına getirmemesi size tuhaf gelmiyor mu?
d. Sahte delillere dayanarak iddianameler hazırlanmasına sebep olanlara karşı ilgili hâkim ve savcıların sessiz kalmaları size tuhaf gelmiyor mu?
e. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Başkomutanı durumundaki Sayın Cumhur Başkanı’nın bazı olaylara Devlet Denetleme Kurumunu gönderirken, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yapılan organize saldırılara karşı sessiz kalması size tuhaf gelmiyor mu?
f. Sayın Başbakan kendisine, Bakanlarına ve partisine yapılan en ufak bir eleştiriye şiddetle tepki gösterirken, Türk Ordusuna karşı yapılan en aşağılık saldırılara sessiz kalması size tuhaf gelmiyor mu?
Sonuç olarak:
1. “ Bir devletin ve ordunun, içeriden nasıl bölünüp parçalanacağını gösteren yöntem” kullanılarak Yugoslavya, Irak, Afgan ve Lübnan ordularının ve devletlerinin işte böyle parçalandığını unutmayalım. Türkiye’de de benzer oyunların tezgâhlandığını artık görelim.
2. Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü öngören Kemalist kuruluş felsefesinin, Cumhuriyet Ordusunun ve Kemalist aydınların, bazı ABD yetkilileri ve Avrupa Birliği sorumluları ile etnik bölücüler tarafından; adeta ortak düşman ilan edildiğini, noktasına ve virgülüne kadar %100 birbirleriyle örtüştüklerini artık anlayalım. Bu işbirliğinin, Türkiye’nin hayrına olmadığını görelim.
3. Gazeteci, akademisyen, sözde aydın takımı ve bazı bürokratların “iktidara, şeyhine, şıhına, hocasına, hoca efendisine, ağasına, aşiret reisine veya para babasına” kendisini, kalemini ve vicdanını sattığı zaman yalan söylediğini, topluma ve kendisine saygısını yitirdiğini ve böylece Allah korkusunu ve utanma duygusunu kaybettiğini unutmayalım. Ağızlarını açtıkları andan itibaren demokrat veya dindar maskesi arkasına gizlenerek Türkiye Cumhuriyeti’ne, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk’e ve Türk Ordusuna saldıranlara dikkat edelim, onların programlarını boykot edelim ve pirim yaptırmayalım.
4. Birilerinin Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında organize uğursuz bir kampanya başlattığını, aslında Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü hedef aldıklarını unutmayalım. Bu şer odaklarının boş durmadığını ve kararlı adımlarla, sahte delil ve asılsız iddialarla Ordu aleyhine bir kitlesel algı oluşturmaya çalıştıklarını anlayalım. Bunun bir sonraki aşamasının Yugoslavya, Afganistan, Irak ve Lübnan’da olduğu gibi ülkeye uluslar arası barış gücünün davet edilmesi ve ülkenin bölünüp parçalanması olacağını artık görelim.
5. Ülke yöneticilerinin söylemleriyle eylemlerine dikkat edelim. Söylemleri ve eylemleri “ Bir devletin ve ordunun, içeriden nasıl bölünüp parçalanacağını gösteren şablonla ” örtüşen siyasi partilere, evlatlarımızın ve torunlarımızın geleceğini düşünerek oy vermeyelim
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Sayın Commodore1tr,hoş geldiniz nerelerdesiniz özlettirdiniz kendinizi vallahi.
Epeyde zinde gördüm sizi.İtiraf edeyim siz olmadan tadı tuzu yok bu sitenin.Ne yazan var,ne yorum yapan var,nede karşı görüş var.Selamlar saygılar tekrardan.
Yazdıklarınıza gelince,ordunun zayıflatılmasına herkes karşı çıkmalı tabiki.Zaten en son aşamasında eğer sizin yorumladığınız gibiyse,orduda buna izin vermez buna emin olun.
Ama ordunun eleştirilmesi,siyasate müdahale etmemesi gibi söylemlerin ordunun zayıflatıldığı anlamına gelmeyeceğini,gelmemesi gerektiğini belirtmek isterim.
Eğer bir tarihte bir genelkurmay başkanı,bir sağdan astıysak,birde soldan astık o dengeyi koruduk demişse.Bunu kim nasıl izah edecek merak ediyorum.
Onun için sayın Commodore1tr,her kurum anayasada belirtilen görevlerini,cumhuriyet rejimine,laikliğe,hukuk devleti ilkesine,Atatürk ilke ve inkilaplarına ters düşmeyecek şekilde yerine getirecek.Düzeni değiştirmeye,yetkilerini aşmaya,çaba sarf etmeyecek.Her kurum ve siyasetçiler için.
Ordunun görevi,ülkeyi dış ve iç düşmanlardan korumak.Cumhuriyet rejimini korumak,laik devlet anlayışından uzaklaşmamak.Bunlar olduğundada gerekeni yapmak.Bu durumlarda zaten halk seçmiş,asker müdahale etmesin denemez.
Onun için ben sizin kadar panik içerisinde değilim bu konularda.
Daha doğrusu öylebir siyasi tehlike görmüyorum.Yeterki her kurum layıkıyla görevini yapsın.Yargı,siyasetciler,ordu.gibi.
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Saman ve Gram çok yemiş, bizimkilerde üstüne tüy dikmiş meselesi.
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Panik yaptığım filan yok;
Sadece gördülerimi bilgi ve tecrübemle birleştirip yorum yapıyorum. Bizim şimdi gördüklerimizi Mustafa kemal'in yıllar öncesinden görüp gençliğe hitabını yazdığını düşünüyorum. Fütürsuz bir yarı islam faşizmin ülkeyi sardığını görüyorum, hukuksuzluğun kanun tanımazlığın diz boyu olduğunu görüyorum ve bu site de dahil bir çok yerde bağım bağım bağırıyorum.
Hitler 1933 seçimlerinden sonra bir çok şeye ''tek adam'' olarak hükmetmek ister... Çevresindekiler uyarır ''yok öyle bir kanun!!'' Hitler bakar bakar ve ''Yoksa öyle bir kanun çıkartırız size bir kanun olur size kanun...'' der ve dediğini yapar... O zamanlar tabi Hitler'in çevresindekiler bizim milletvekilleri gibi bağımsız hür iradeleriyle oy kullanmadıklarından!!!! tam bir koyundular... Ne anlama bile geldiğini bilmedikleri kanunları onayladılar durdular... 1939 da da bu onaylayıp durmalar dünya savaşını getirdi tabiiki öncesinde de Faşizmi.. Naziz mi...
Her şeyi benden iyi biliyorsunuz ama kısa bir tarih anımsatması yapayım...
Nazi iktidarının ve yargı sisteminin oluşmasında en önemli basamaklardan birisi Reichstag yangınıdır. Hitler'in başbakan olmasından tam bir ay sonra, 27 Şubat 1933'te, Reichstag binasında büyük bir yangın çıkar. Yangının sorumluluğu komünistlerin üzerine atılır.
Reichstag provokasyonu sayesinde Naziler, istedikleri yasal düzenlemeleri yapma fırsatını yakalamıştır. Hemen ertesi gün çıkarılan Reichstag Yangını Yasası'yla komünistlerin bir ayaklanmaya hazırlandığı bahane edilerek bütün demokratik hak ve özgürlükler rafa kaldırılır:
"Kişi özgürlüğü, fikirlerin serbestçe açıklanma hakkı ve aynı zamanda basın özgürlüğü üzerine sınırlar konulması; toplantı ve dernek kurma haklarının sınırlandırılması; posta, telgraf ve telefon haberleşmesi gizliliğinin kaldırılması; ev arama izinlerine, müsadere ve mülkiyet sınırlamalarına, aksine sarahat olmadıkça, kanuni sınırların ötesinde de müsaade edilmiştir."
Daha sonra neler yaşandığını Shirer'ın Nazi İmparatorluğu isimli kitabından okuyalım: "Dört bin kadar komünist ve birçok da sosyal demokrat ve liberal tutuklandı. Bunlar arasında kanuna göre dokunulmazlıkları olan birçok Reichstag üyesi de vardı. Hükümet tarafından desteklenen bir Nazi terörünü Almanlar ilk defa görüyorlardı. Kamyonlar dolusu hücum taburları bütün Almanya'nın caddelerinden bağırarak geçiyor, evlere giriyor, birçok insanı toplayıp SA kışlalarına götürüyor, oralarda işkence yapıyor, dayak atıyorlardı. Komünist basını ile siyasi toplantılar yasaklanmıştı; sosyal demokrat gazeteleriyle birçok liberal dergiler kapatılmış ve demokratik partilerin toplantıları yasaklanmış ya da dağıtılmıştı."
1933 seçimleri: Hitler iktidarını sağlamlaştırıyor
Reichstag yangını Nazilere sadece faşist devlet terörü uygulama fırsatı vermemiş, bir hafta sonra düzenlenecek seçimlerde önemli bir koz da olmuştu. Naziler tam seçim öncesi bütün muhaliflerini tutuklayıp susturduğu gibi, Nazilere oy vermeyeceklere büyük bir gözdağı vermiş oluyordu.
Nitekim, 5 Mart 1933'teki seçimi Naziler kazandı. %44 oy almış, hükümet kuracak güce ulaşmışlardı.
Yeni Meclis göreve başlar başlamaz, Naziler muhalif milletvekillerini sindirerek ve pek çok başka faşist ayak oyunuyla Hitler'e muazzam yetkiler tanıyan bir kanun çıkartmayı başardı. 23 Mart 1933 tarihli "Yetki Kanunu"nun Hitler'e kazandırdığı yetkileri Shirer'dan okuyalım:
"Kanunun beş kısa maddesi yasama yetkisinden başka Alman bütçesinin denetimini, yabancı devletlerle yapılacak anlaşmaların onayını ve Anayasada değişiklikler yapma yetkisini parlamentonun elinden alıyor, bunları dört yıl için Alman kabinesine bırakıyordu. Bundan başka tasarı, kabinenin çıkaracağı kanunların Başbakan tarafından hazırlanmasını öngörüyor ve bunların ‘Anayasaya aykırı olabileceğini' kabul ediyordu."
Böylece Hitler, iktidarının ikinci ayı dolmadan "Anayasaya aykırı yasa çıkarma" yetkisine sahip oluyordu!
Faşist yargı sistemi
Naziler için, muhalifleri sindirmek yeterli değildi. Devlet kurumları içinde de Nazi karşıtları temizlenmeli, yerleri Nazilerle doldurulmalıydı.
Yargı, bu kurumlardan en önemlisiydi. Nazi Almanyası sadece bir Gestapo rejimi değildi. Halk üzerindeki faşist tahakküm sadece askeri ve polisiye tedbirlerle sağlanmamaktadır. Yargı, bu tahakkümün kurulması için bir diğer önemli kurumdu.
21 Mart 1933'te Özel Mahkemeler (Sondergericht) kuruldu. Bu mahkemelerin görevi siyasi davalara bakmaktı. Kuruluş yasasına göre "Hükümete karşı girişilen gizli saldırı" olayları bu mahkemenin yetkisindeydi. Mahkemeler yeni kurulduğu için bütün yargıçları Nazi Partisi'nin güvendiği isimler arasından seçilmişti.
Bu mahkemelerde görülen ünlü davalardan biri Klausener Davasıydı.
Erich Klausener, bir katolik din adamıydı ve Nazi karşıtıydı. 17 Haziran 1934'te Marburg'da verdiği vaazda Nazi iktidarının baskıcı rejimini açıkça eleştirmişti. 24 Haziranda Berlin'de toplanan Katolik Kongresi'nde muhalif görüşlerini tekrarlaması Nazilerin hiç hoşuna gitmemişti.
Ancak Klausener Davasında yargılanan Erich Klausener değildi. Çünkü Erich Klausener, Berlin'deki kongreden 6 gün sonra SS tarafından öldürülmüştü. Yargılanan eşiydi. Suçu ise devlet malına zarar vermekti!
Nazi iktidarı, muhalifini öldürmekle yetinmemekte, eşinden de uyduruk gerekçelerle intikam almaya çalışmaktaydı.
Klausener'i savunmak kolay değildi. Avukatlığını üstlenmek isteyen pek çok hukukçu tehditler üzerine bundan vazgeçti. Cesaret gösterebilenler ise düzmece suçlamalarla tutuklanıp Sachsenhausen toplama kampına sürüldü. Davaya bakmaktan vazgeçene kadar da orada tutuldular...
Hitler iktidarının henüz birinci yılı dolmadan, Almanya'da yargı bağımsızlığı çoktan bitmişti.
Faşist Yargı hep daha faşist olmalıydı
Mahkemelerin bağımsızlığını kaybetmesi Naziler için asla yeterli olmadı. Her seferinde daha bağımlı mahkemeler yaratmaya çalıştılar:
"Bazı yargıçlar, ne kadar Cumhuriyet aleyhtarı olurlarsa olsunlar, yine de parti politikasına hemen boyun eğmediler. Hiç olmazsa birkaçı verdiği kararı kanuna dayamaya çalıştı. 1934 Martında duruşmaları yapılan Reichstag yangınının dört komünist sanığından üçünü Reichgericht'in (Alman Yüksek Mahkemesi) beraat ettirmesi, Naziler bakımından, bu şekildeki davranışlarının en kötü örneği idi. Hitler'le Goering bu karara o kadar kızdılar ki, hemen bir ay içinde, 24 Nisan 1934'te, o zamana kadar yalnızca Yüksek Mahkeme'nin kaza yetkisi alanına giren vatana ihanet davaları bu yüksek kurumdan alında ve Volksgerichtshof, yani Halk Mahkemesi denilen yeni bir mahkemeye verildi. Bu yeni mahkeme az sonra ülkenin en korkunç mahkemesi oldu. Mahkemede meslekten gelme dört yargıç vardı, öteki beş yargıç partililerden, SS'lerden ve Ordu'dan seçilmişlerdi. Böylece çoğunluk meslekten gelmeyen yargıçlardan oluyordu. Kararlar ya da hükümler temyiz edilemezdi. Duruşmalar genellikle gizli yapılırdı. Ama ara sıra, hafif cezalar verileceği zaman, propaganda amacıyla yabancı gazeteciler duruşmaya çağırılırdı."
Nazi iktidarında mahkemelerin tek görevi rejim aleyhtarlarını cezalandırıp muhalefeti sindirmekti. Nazi Partisi üyesi yargıçlarla doldurulmuş mahkemeler bu konuda iktidarın istediklerini genellikle layıkıyla yerine getirirdi. Ancak Naziler, mahkemelerin "tutuk" kalacağı durumları da düşünmüştü. Bunun da önlemini almaktan kaçınmadılar. Hitler ve Goering'in ceza davalarını iptal etme hakları vardı. Hitler'in yardımcısı Rudolf Hess ise dünyada çok az insanın sahip olabileceği bir yetkiye sahipti: "Merhametsizlik Yetkisi"!
Hess, ceza davalarının sonuçlarını izler, sanıkların az bir cezayla kurtulduklarına kanaat getirirse "Merhametsizlik Yetkisi"ni kullanarak cezayı artırabilirdi. Hess bu yetkiyi kullandığında sanıklar ya toplama kampına gönderilir ya da idam edilirdi.
Mahkeme yetmezse Gestapo var
Nazi yargıçların "gereğinden fazla merhamet" gösterdiği davalarda sanığın "hak ettiği" infazı gerçekleştirmek bazen Gestapo'ya düşerdi... Niemöller Davasında yaşandığı gibi...
Niemöller de Klausener gibi bir rahipti. Aslında hepimizin tanıdığı biridir. Şu ünlü söz ona aittir:
"Naziler komünistleri götürdüklerinde sustum. Çünkü ben komünist değildim.
"Sendikacıları götürdüklerinde sustum. Ben sendikacı da değildim.
"Sosyalistleri içeri aldıklarında sesimi çıkarmadım. Ben sosyalist değildim.
"Yahudileri tutukladıklarında sustum. Çünkü ben Yahudi değildim.
"Beni götürdüklerinde, geride artık karşı çıkabilecek kimse kalmamıştı."
Kendisinin de belirttiği gibi, Niemöller başlangıçta bir Nazi karşıtı değildi. Ancak Nazilerin Protestan Kilisesi'ni ele geçirmesini bir türlü kabullenememiş ve Yahudilere uygulanan şiddeti içine sindirememişti. Bu yüzden Nazilerden bağımsız bir kilise kurmaya kalkıştı: "İtirafçı Kilise"
Naziler kiliseyi derhal yasadışı ilan etti ve yüzlerce rahibini toplama kamplarına gönderdi. Niemöller de 1 Temmuz 1937'de tutuklandı. Sekiz aylık tutukluluğunun ardından 2 Mart 1938'de Özel Mahkemeye (Sondergericht) çıkarıldı. "Devlete karşı doğrudan doğruya saldırganlık" suçunu işlediği Mahkeme tarafından bir türlü ispatlanamadı. Ama "vaaz kürsüsünü kötüye kullanmak" suçundan yedi ay hapis cezasına çarptırıldı. Cezasından fazlasını tutuklu kalarak çektiği için serbest bırakıldı.
Çok geçmeden yine tutuklanacaktı: Gestapo hemen mahkeme çıkışında bekliyordu!
Gözaltına alındı. Önce Sachsenhausen, ardından da Dachau toplama kampına gönderildi. İkinci Dünya Savaşı bitimine kadar orada kaldı.
"Hitler Kanundur"
Hitler rejiminin "kanun anlayışını" bir de Shirer'dan okuyalım:
"Nazi Almanyasının kanun adamları ‘Hitler kanundur.' diye övünüyorlardı. Goering 12 Temmuz 1934'te Prusya savcıların şunu söyledi: ‘Kanun ve Führer'in iradesi aynı şeydir.'
"Adalet Müşaviri ve Alman Hukuk lideri Dr. Hans Frank bu noktayı daha da iyi belirtmek için 1936'de hukukçulara şunları söyledi: ‘Nasyonal Sosyalist ideoloji bütün ana kanunların temelidir, bu ideoloji özellikle parti programında ve Führer'in konuşmalarında açıklanmıştır. Dr. Frank sonra bunun ne demek olduğunu da açıkladı: ‘Nasyonal Sosyalizm karşısında hukuk bağımsızlığı yoktur. Vereceğiniz her kararda önce kendinize şunu sorunuz: ‘Benim yerimde Führer olsa nasıl karar verirdi?' Her kararda şunu söyleyiniz: ‘Bu karar Alman halkının Nasyonal Sosyalist vicdanıyla uyuşuyor mu? İşte o zaman, Nasyonal Sosyalist halk devletinin birliğine karışmış ve Adolf Hitler iradesinin ölümsüzlüğünün tanımış olarak Üçüncü Alman İmparatorluğu'nun otoritesini kendi karar alanınızda her zaman için sağlayacak bir temel buldunuz demektir.'"
Ancak bu sistem, Alman Yargısının Nazi ya da Nazizme boyun eğmiş yargıçlardan oluşmasıyla mümkün olmuştur...
Nitekim:
"26 Ocak 1937'de çıkarılan yeni Hükümet Hizmetleri Kanunu, yargızlar da dahil olmak üzere ‘siyasi bakımdan şüpheli' görülen bütün memurların görevlerine son verilmesini öngörüyordu. Bundan başka bütün hukukçular Nasyonal Sosyalist Alman Hukukçular Birliği'ne girmeye mecburdular. Bu birliklerde sık sık Frank'ın yukarıdaki konuşmasına benzer konuşmalar yapılıyordu."
Acaba bunu günümüz Türkiyesine uydurabilirmisiniz? Deneyin bakalım...
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Sayın commodore1tr,
Nitekim:
"26 Ocak 1937'de çıkarılan yeni Hükümet Hizmetleri Kanunu, yargıçlar da dahil olmak üzere ;siyasi bakımdan şüpheli' görülen bütün memurların görevlerine son verilmesini öngörüyordu.
Acaba bunu günümüz Türkiyesine uydurabilirmisiniz? Deneyin bakalım... demişsiniz.
Nitekim,
Bürokraside çalışan ve istifa edenlerin çalıştıkları kurum ve bulundukları görevlerden!!! istifa ederek AKP den seçime girmek üzre yol almaları şüpheli olma özellikleri ortadan kalkarak, yükümlü olarak durumlarını kanıtlamaktadır.
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
O ülkenin ordularını ele geçirir. genelkurmay başkanı olanı sivil kıyafetle ilk önce ağlama duvarlarını kudüsü israşilin dini yerlerini ziyaret ettririn. Sonra ailevi diyaloglar ile bir kulup kurar onları birleştirirsin. Sızmaktan sonra tamamen ele geçirirsin . komutanları kendine göre seçersin ve kendi emellerine alet edersin, halkları düşman eder birbirini boğazalatırsın. Yoksa nasıl böleceksin ki Amerika'yı, Fransayı bölsene...
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Laiklik bu ülkenin yerçekimidir.
Kaldırırsan parçalanmak şöyle dursun tuzla buz olur.
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
25 Mart 2008 Salı
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan,
'Türkiye'deki İç Savaştan Kürt Devleti Çıkacak'
AKP'nin Kapatılması İstemi ve Ergenekon Çetesi Açıklamasında; Türkiye'de Devlet İçi Bir Savaş Olduğunu ve Bunun Kürt Devletinin Kurulmasına Adım Adım Yürüdüğünü İddia Etti.
AK Parti'nin kapatılması ve Ergenekon davası gibi görünen devlet içi çatışmanın aslında olayların sadece görünen yüzü olduğunu ve olayın özünü sakladığı inancında olduğunu savunan Prof.Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Türkiye'nin önümüzdeki dönemde çok temel bir problemle karşı karşıya kalacağını ifade etti.
İktidar partisinin kapatılması ve Ergenekon davası'nın Kürt sorununu çok ciddi biçimde Türkiye'nin gündemine getireceğini düşündüğünü söyleyen Prof. Dr. Arıboğan, 'Bunu söylememin en önemli sebeplerinden bir tanesi Leyla Zana'nın en son yaptığı açıklama; 'Abdullah Öcalan'ın 2010 yılında bizlerle beraber olacak' demesi, oradaki insanlara' dedi.
Genel görümüme bakıldığı zaman Türkiye'de, bir devleti oluşturan bütün bacakların tümünün kırıldığının görüldüğünü, yargı sisteminin iflas etmiş durumda olduğunu ifade eden Prof.Dr. Arıboğan, yasama, yürütme ve yargının en önemli bacaklarından bir tanesi olan yargının şuan şaibe altında siyasallaştırılmış durumda olduğunu ileri sürdü.
Meclis idaresinin üzerinde kapatma gölgesi bulunduğunu vurgulayan Arıboğan, bunun dışında AK Parti'nin yürütmesi açısından Başbakan ve onunla birlikte AKP'nin en kuvvetli kadrolarının tavsiye edilmesinin söz konusu olduğunu kaydetti. Liderlik potansiyeli olan kişilerin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte tasfiye edilmek istenen 71 kişilik listenin içinde olduğunu anımsatan Prof. Dr. Arıboğan, 'Hem yasama hem yürütmede kriz vardır.
Devletin hukuk sistemi iflas ettiğinde, devletin meclisi, hükümeti iflas ettiğinde ordusunun ne vaziyette olduğuna bakmak gerekir.
Devletin ordusu üzerindeki şaibelerde hem bu Ergenekon davası hem de Kuzey Irak operasyonu sonrası yapılan spekülasyonlarla oldukça zedelenmiştir. Ordu'yu kıpırdayamaz hale getirmiş durumdalar.
Baktığınız zaman ekonomik bir kriz kapıda görünüyor. Artı bu ülkenin en önemli yapıştırıcılarından biri olan Müslümanlık denilen konu tamamen irtica veya şeriatla örtüştürülmüş durumdadır.
Kısaca bu devleti, bu toplumu bir arada tutan bütün bacakların üzerine çok direk bir saldırı var şu anda ve devlet çökmek üzere.
Aslında böyle bir çöküşten ya kaos ya askeri darbenin ortaya çıkması beklenir. Her iki durumda da ortaya çıkacak görüntü çok nettir. Türkiye'de askeri bir yönetim gelirse, istikrarlı ya da çok demokratik bir yönetim sağlasalar bile uluslar arası kamuoyu nezdinde bunun bir askeri yönetim olacağıdır ve bir Kürt devletinin kurulmasını anormal şekilde kolaylaştıracaktır.' şeklinde konuştu.
'İKİ YIL SÜRMEZ KÜRT DEVLETİ ORTAYA ÇIKAR'
Sistemin böyle gitmesi ve devletin kendi içinde çatışmaya devam etmesi halinde iki yıl sürmez bir Kürt devletinin ortaya çıkacağını iddia eden Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, bu gidişin kesinlikle ne devletin içindeki temizlik ne de AK Parti'nin kapatılması olmadığının altını çizdi. Herkesin bunu laik, antilaik çatışması olarak algıladığını ancak bu durumu herkesin görüp ve masanın başına oturması gerektiğini söyledi. Hiç kimsenin sonucun ne olacağını görmediğine işaret eden Prof. Dr. Arıboğan, oluşturulan kaos ortamında Kürt devletinin kurulmasını kolaylaştıracağını belirtti.
Askerin gücünün önemli ölçüde zayıflatıldığını iddia eden Prof. Dr. Arıboğan, sözlerine şöyle devam etti: 'Zaten asker şuanda kıpırdayamaz durumda.
Türkiye çok direk bir saldırı altındadır.
Türkiye zannediyor ki bir temizlik yapılıyor.
Laik çatışması var Türkiye'de, böyle bir şey yok.
Türkiye'de çok ciddi bir uluslararası operasyon var. Adım adım Kürt devletine doğru gidiliyor. Eğer masaya oturmasalar, bu böyle olacaktır. Herkesin bunu görmesi lazım. Bir devletin bacakları sağlam değilse o bölgeye gideceğiniz zaman hukukla mücadele edemezsiniz. Yürütmeniz, karizmatik liderleriniz tavsiye edilmiş durumda.'
Yaşanan bu olaylara karşı halkın nasıl tepki göstereceğinin ise bilinmediğini anlatan
'TÜRKİYE EKONOMİK KRİZİ KALDIRACAK ALTYAPIYA SAHİP DEĞİL'
Olası bir ekonomik krizi durdurabilecek Türkiye'nin güçlü bir alt yapısı olmadığını da açıklayan Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, ekonomik krizle birlikte Güneydoğu'da çok şiddetli tepkiler ortaya çıkabileceğine işaret etti.
Güneydoğu'da sadece PKK'nın değil Barzani'nin de etkili olduğuna vurgu yapan Arıboğan, Barzani'nin uluslar arası meşrutiyet açısından çok önemli birisi olduğunu da kaydetti. Bu nedenle hemen tarafların masa başına oturması gerektiğini belirten Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, Türkiye'nin yüzeysel şeylerle uğraşmayı bir tarafa bırakmasını önerdi. Bu konuların gündemden kaldırılması ve devlette birliğin oluşturulmasının şart olduğunu bildiren Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, asker üzerinden siyaset yapılmasının bir tarafa bırakılması gerektiğini ifade etti.
'TSK'NİN ÜZERİNDEN SİYASET YAPILMASI KABUL EDİLEMEZ'
Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan, sözlerini şöyle tamamladı: 'Ordu'nun üzerinden siyaset yapılması kabul edilemez bir şeydir. Devletin en güçlü kurumlarından bir tanesi Kuzey Irak'ta bir operasyon yaptı ve başarıyla dönen orduya şu söylendi; 'Sen ABD'nin komutası altındasın, çekil dedi sende çekildin' denildi. Türkiye bu üslupla tartıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başarılı operasyonunu başarısız göstermeye çalıştılar.
Türk askerine bir şiar darbesi vurdular. Barzani bu psikolojik ivmeden faydalanacak. Zaferi iyi savaşarak kazanamayacaklarını gördüler. Genelkurmay Başkanı'da bunu hakaret olarak algıladı ve cevap verdi. Türkiye yapılamaz denilen şartlarda ve yapılamaz denilen operasyonu yaptı. Türk Silahlı Kuvvetleri muzaffer bir şekilde döndü. TSK şuan ikilem içinde kaldı.
Dışarıda mı savaşsın içerde mi. Siyaset TSK ve dini referanslar üzerinden yapılmamalı. Müslümanlığı şeriat ya da irtica haline getirilmemeli. İslam'ın, siyasi çerçeve içerisinde kullanılmasının sağlıksız olduğunu düşünüyorum.
Bu toplumun en büyük yapıştırıcılarından biridir. Hiçbir siyasi partinin Türkiye'de İslami sahiplenmeye hakkı yoktur. Çok tehlikeli bir gidiş olduğunu düşünüyorum ve konunun tamamen Kürt sorununa bağlanacağını ve Kuzey Irak'tan Nevruz hadiseleri ile şiddetli bir dalga geleceğini düşünüyorum. Türkiye'nin karşısına dev gibi bir sorun çıkacak.
Uluslar arası kanallarda Türkiye'ye müdahale edilebilir. (LİBYA) Birleşmiş Milletler kanalı ile gelip oraya bir kanal çizerler ve 'senin askerin oraya gidemez' der. Masaya oturmazsak zaten birileri kendi masalarını kurmuş durumdalar.'
http://www.haberler.com/turkiye-deki...ikacak-haberi/
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Diyarbakır'da çatışma: 13 şehit
Diyarbakır’ın Silvan İlçesi’nde çıkan çatışmada 13 asker şehit oldu, 2'si ağır 7 asker yaralı
PKK İLK KEZ GÜNDÜZ SALDIRDI
TÜRKLER DE AÇILIM İSTİYOR!
Yemin krizi bitti, şimdi "akp'nin yeni anayasası" gündemde...
"Devletle anlaştık" diyen Terörist başı Apo'nun isteklerinin de yeni anayasada yer alması için çalışmalar yapılıyor.
"Bizde yeni anayasada Türk açılımı istiyoruz"
İzmir'de yaşayan bir insan soyulmayı,kaçırılmayı göze almadan Diyarbakır'a gidemezken, Diyarbakır'daki her saat rahatca İzmir'e gelebiliyorsa hangisinin özgürlğü kısıtlı?
Yazının Tamamı 14/07/2011 Sözcü G.Z.T
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Kardeşim bu gün olsun siyast gütme, bügün birlik, berabarlik zamanı 13 tane ana kuzuları katledilmiş. Bu mübarek günde şehitlerimizin mekanı cennet olsun, allah rahmet eylesin, geride kalanlara allah sabırlıklar versin. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun şu bir gerçek ateş düştüğü yeri yakar.
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
M.E.S=İki dönemdir tek başına iktidar olan bir hükümet var... saçma sapan düsünceyle yalakalık osun diye yazma Haburda itlerin ayağına halı seren bu siyaset deyilmiydi? Açılım politikalarıyla pkk lı aşalık sürüsüne yüz veren benmiyim yoksa siyaset mi! Özerklik bölgesel yönetimden bahsediyorlar devletin polsi tokatlandı senin siyasetin ne yaptı..ATEŞ pkk lı serfsizlerin düştüğü yerde cehennem ateşi olsun Allah'ın gazabı onların üzerinde olsun
ATEŞ 20 Yaşındaki delikanlının elinde silah yurdunu düşmana karşı savaşırken ŞEHİT DÜŞEN TÜRK ASKERLERİNİN EVLERİNE DÜŞER.
*******************************************
Kimse iktidara şunu sormuyor, diye yakınıyor.. Kardeşim Meclis’ten yetki aldığın halde neden Kuzey Irak’a kara operasyonu düzenlemiyorsun? Kullanmayacaksan bu yetkiyi neden aldın?http://www.ilk-kursun.com/haber/76823
************************************************** *****
12 Haziran seçimlerinden bugüne kadar PKK terörüne 25 şehit verildi. Bunun yanında yaralananlar ve kaçırılanlar da oldu. Emperyalizmin maşası, PKK terör örgütünün başı için “sayın”, “sosyalist”, “lider” gibi sözcükleri kullananlar, aymazlık ve sapkınlıkları sayesinde ülkenin bölünmesine çanak tutmaktadırlar.
14 Temmuz Perşembe günü verilen 13 şehidin dışındaki olaylarda, herkeste bir suskunluk, bir boş vermişlik ve bir duyarsızlık vardı. Yüksekova’da iki uzman çavuşun öldürülmesi, gazetelerde başlık olmadı, televizyonlarda ilk haber olamadı. PKK tarafından kaçırılan insanlar, toplumun ilgisini çekmedi. Toplum duyarsız, siyasiler, ilgisiz, genelkurmay sessiz, demokratik kitle örgütleri çaresiz. İşte böylece emperyalizmin istediği konuma getirilmiş olduk…
ABD’nin desteğiyle ayakta duran PKK terör örgütü, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve Türkiye Cumhuriyeti’ne meydan okumaktadır. Subayların, savcıların, yargıçların, üniversite öğretim elemanlarının, gazetecilerin nefes alışlarını dinleyen F tipi istihbaratçıların, terör örgütü hakkında bilgi toplayıp, bu hain saldırıların önlenememesinin üzerinde düşünülmelidir. Güvenlik güçlerimize pusu kurarak, saldıran terör örgütünün yerlerinin gelişmiş teknolojilerle belirlenememesi ve ardından kayıplara karışmaları kuşkuları arttırmaktadır.
Silvan’da 13 şehit verdiğimiz sıralarda, terör örgütü destekli Demokratik Toplum Kongresi Diyarbakır’da, demokratik özerkliği ilan etmiştir. Bu tesadüf değil, Türkiye’de iç savaş başlatmak isteyenlerin planlı bir eylemidir. Bu özerklik, alternatif bir devlet oluşumudur. Böylece AB’nin ve ABD’nin yıllardır özlemle istediği Sevr gerçekleşmektedir. http://www.ilk-kursun.com/haber/76882
************************************************** ***********
Hem referandum öncesi, hem seçim öncesi PKK neden ateş kesti?.. Referandum ve seçim biter bitmez neden bıraktığı yerden kurşun sıkmaya başladı?..
Bu sorunun yanıtı lazım…
Bugün niçin kan aktığının yanıtı, dün kana ara verilmesinde gizlidir…
Kim, kiminle anlaşmıştı?..
Ve ne için?..
*
Yani; seçim öncesi ateş durduruldu, insanlar biraz olsun huzur hissettiler, seçmenin gözü boyandı…
AKP’ye oy verdiler…
Seçim bitti, AKP kazandı…
Kan akmaya başladı…
Neden?..
*http://www.ilk-kursun.com/haber/76825
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Tarih tekerrürden ibarettir.............. Olaylara bu açıdan bakarsak her şeyi daha farklı algılayabiliriz en önemlisi tarihi sorgulayabilmek; gerçekçi bir biçimde yorumlayabilmek gerekir özellikle yakın tarihte bize öğretilenleri mantık süzgecinden geçirdiğimizde bakış açımız değişebilir.
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Zehir kustu
28/07/2012 -
Bölücülük yapan Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir “özerklik” talep ederek, Diyarbakır’ı Kürdistan’ın başkenti ilan etti.
AKP iktidarının müzakereci tutumu, terörist ve yandaşlarına küstahlık yapma fırsatı veriyor. Büyük Kürdistan için 4 başkent sıralayan Osman Baydemir, Türkiye’deki parça için Diyarbakır’ı seçti. Diğer başkentler ise Irak, Suriye ve İran’da...
MHP’li Mehmet Şandır savcıları göreve çağırırken, CHP’li Onur Öymen “Meydanı boş buldular” diyerek şunları söyledi: Yeni anayasa ve diğer konularda masaya oturup Kürt sorununu çözmek istedikleri adamlar işte bunlar..http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr...hp?haber=70798
************************************************** *******************************
30/07/2012 -
Buna da alışırsınız!
AKP’nin akıl hocası ve PKK açılımının mimarı CIA ajanı Henri Barkey, iktidara mesaj gönderdi.
K. Irak’ı kabul ettiniz, Suriye’yi de edin...
Suriye’deki gelişmeyi “Yeni bir Kürdistan kuruluyor” diye değerlendiren Henri Barkey, “Kuzey Irak’taki Kürtlerle nasıl iyi geçiniyorsanız, Suriye’deki Kürtlerle de iyi geçinebilirsiniz” dedi. 1997’de kendisi gibi ajan olan Fuller’le bir rapor hazırlayan Barkey, “PKK açılımı için cesur bir lider” aradıklarını belirtmişti.http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr...hp?haber=70887
************************************************** ****************************************
m.e.sezen: Bu hükümetin sayesinde Türkiye Cumhuriyeti tehlikededir. Birinci öncelik bu hükümetten kurtulmaktır.
AKP ile PKK'nın Oslo Görüşmelerinin Ayaklanma Girişimi.!
Vatan okuyucu yorumu: % 50 de tık yok, şimdiden kömür, patates kuyruğuna girdiler galiba, tayyip aynen damat ferit gibi ülkeyi felakete sürüklüyor, artık geri dönüşü çok zor..
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bir 'Kuzey Kürdistan' provası!
31 Temmuz 2012 Salı
PKK, 'Kuzey Kürdistan' propagandasına girişti
Bir haftadır süren çatışmaların içyüzü: PKK, Şemdinli'de Suriye'deki 'Batı Kürdistan' örneği gibi 'Kuzey Kürdistan' propagandasına girişti.Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinin Goman Dağları bölgesinde bir haftadır PKK ’yla güvenlik güçleri arasında çatışmalar dün de devam etti,http://haber.gazetevatan.com/bir-kuz...69557/1/Manset
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Demirtaş‘ın açıklamaları şöyle; “Halkın öz yönetiminden daha meşru bir şey olamaz. Partimizin programının bir parçasıdır, biz zaten iktidara gelirsek veya iktidarla bir müzakere yürütürsek Türkiye’de siyasi yönetim modeli olarak özerkliği öneren bir partiyiz, resmi olarak.
Dolayısıyla halkın özerklik talebini gayrimeşru ilan etmek partimizin programına da, ruhuna da aykırı olur.
************************************************** ********************************
PKK'nın Ankara'da kurulduğu söylenir ama arkasındaki desteğin ABD olduğuna kimsenin şüphesi yok. İşte Selahattin Demirtaş, ABD ve Rusya ziyaretlerinden sonra, zamanın geldiğine ikna edilmiş olacak ki hedeflerinin, Kürdistan kurmak olduğunu ilan etti!
Amerikalı subayların Türk subaylarının bulunduğu toplantıda açtığı Büyük Orta Doğu haritasında da Büyük Kürdistan yer alıyor. Bu konuda elimizde sayısız veri var!
Büyük Orta Doğu Projesi'nin Eş Başkanı Tayyip Bey olduğuna, 22 İslam ülkesinin ve Türkiye'nin de bu projeyle sınırlarının değiştirileceği resmen açıklandığına göre; bu durumda Türkiye'de ve İslâm dünyasında asıl Truva atı AKP iktidarı olmuyor mu? Yıllar önce "İslâmın Truvası" kitabımızda bunları inceledik!
Bunlar, Türkiye'ye Truva atı programlarını kabul ettirdiler, şimdi de "Yeni Anayasa" ile rejimi değiştirerek devleti Türk devleti olmaktan çıkarmanın alt yapısını hazırlıyorlar!
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/as...mi-36739yy.htm
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
bir ülkeyi sistematik biçimde parçalarının garantili yolu; ÜLKENİN EĞİTİM SİSTEMİNİ EZBERE dayatarak , gençlerin ülke geleceği hakkında düşünmeleri gerek eğitim sistemi marifetiyle gerekse MEDYA marifetiyle engellediği vakit o ülke için sonunun başlangıcı başlamış olacaktır.
nitekim ülkemiz eğitim sistemi gün geçtikte kötüleşmektedir.
şunu hiç bir zaman unutmayınız bir ülkenin BEL KEMİĞİ EĞİTİM SİSTEMİDİR
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
İnsanların birbirine saygısını kaybettirerek, siyasette fanatizmi ön planda tutarak, hukuk sistemine olan inancı yitittirerek çok kol parçalanır.
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Çünkü iktidarda olan, yöneten durumunda olan iktidarda olanlardır.
Dolayısı ile Türkiye kayıp ederse bunun müsebbibi tek başına muhalefet olamaz. Öncelik iktidarın olur. İktidar, güç demektir. Ülkenin bütün gücünü elde tutmak demektir. Eğer bütün bu güçleri elinizde tutuyor ve millî birlikçi politikalar üretemiyorsanız bu ülkeye yazık etmiş olursunuz..Halen daha Atatürk'le uğraşıp, Abdülhamit'in tahttan indirilmesini bugünün meselesiymiş gibi anlatıp, yorumlamaya çalışırsanız millî birlikçi politikalar üretemezsiniz. Millî birlik ruhunu üst düzeyde daima canlı tutan ülkücü yazarları, politikacıları, bürokrasiyi içeri atar, gereksiz yere taciz ederseniz asla varamazsınız.İngilizler ve Amerikalılar Türkiye'den bir Kürdistan çıkarmak için bütün çabalarıyla bir asır evvel kaldıkları yerden devam ediyor... Önemli olan bunun karşısında sizin ne yaptığınızdır...Kaynak: Ürkütücü gelişmeler oluyor - Ahmet GÜRSOY
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/ur...or-39844yy.htm
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Hain Öcalan'ın sözcüsü yapılan Ali Kemal Özcan adlı kişi devletin onayı ile mi "Öcalan bir Kürt isyanı lideridir" diyor?Bu sözler "PKK'yı Kürt isyanının örgütü" olarak tanımlamaktır.…Şerefsizliktir, alçaklıktır, vatana ihanettir.
*****************************************
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/y...SNVtqb2n8YXvxw
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Konuya şu video ışık tutabilir. Demokrasiyle dalga geçip, otokrasiyi getirmeye çalışanlar ise çok fena cezalandırıldı. Beka meka yok. S400 almamızın nedeni savunma ise hangi ülke bizi tehdit ediyor merak ettim mesela??? Rusya olamaz füzeyi onlar sattı. Yunanistan, Suriye mi? Tükürüp boğarız... Peki neresi... Neyse şimdiki konumuz İBB seçimi ve APO MİTİLİ ... buyrun video...
https://www.youtube.com/watch?v=Pva3J7kHCPs
-
Cevap: Bir ülke Nasıl Parçalanır
Alıntı:
illegal rumuzlu üyeden alıntı
Konuya şu video ışık tutabilir. Demokrasiyle dalga geçip, otokrasiyi getirmeye çalışanlar ise çok fena cezalandırıldı. Beka meka yok. S400 almamızın nedeni savunma ise hangi ülke bizi tehdit ediyor merak ettim mesela??? Rusya olamaz füzeyi onlar sattı. Yunanistan, Suriye mi? Tükürüp boğarız... Peki neresi... Neyse şimdiki konumuz İBB seçimi ve APO MİTİLİ ... buyrun video...
https://www.youtube.com/watch?v=Pva3J7kHCPs
Düşmanı küçük görmek büyük hatadır. Zamanında PKK'nın semirmesine zemin hazırlamak için Kürt kardeşlerimize zulmeden ve onlardan "üç beş çapulcu" diye bahsederek üzerlerine gitmeyen asker ve devlet adamı kılıklılar, PKK'yı bu günkü hale getirdi. Dolayısı ile örneğin tank gücü (nitel olarak) bizden çok daha yüksek olan bir komşumuza "tükürüğümüzle boğarız" gibi slogan bir ifade ile yaklaşmak hatadır. Ayrıca kıyılarımızdan neredeyse çıplak gözle görünecek kadar yakın olan kayalık ve adacıklara Amerika'nın inanılmaz miktarda silah ve mühimmat yığdığını, yine doğumuzdaki PKK uzantılarına Amerika'nın binlerce tır bizde bile olmayan, son derece gelişmiş silahlar ve mühimmat gönderdiğini, o da yetmedi; güneyimizde Kıbrıs çevresinde koskoca donanma filosunu yığdığını bilip, halen bunlar "tehdit" olarak görünmüyorsa ne diyelim ki?