-
Farkında olmadıklarımız
-Fareler Kusamaz.
-Zürafalar yüzemez.
-Yılanlar duyamaz.
-Karıncalar uyuyamaz.
-Kirpiler suda batmaz.
-Kutup ayıları solaktır.
-Sineklerin 5 tane gözü vardır.
-Yunuslar bir gözlü açık uyurlar.
-Bir sineğin hızı saatte 8 km.dir.
-Zürafanın dili 35 cm. kadardır.
-Istakozların kanı mavi renktedir.
-Kelebekler ayaklarıyla tat alırlar.
-Kediler şeker tadını ayırt edemezler.
-Atlar 1 ay kadar ayakta kalabilirler.
-Karınca kendi ağırlığının 50 katını taşıyabilir.
-Çekirgenin kulağı dizindedir.
-
Bilmediğim bir şey varsa bilmediklerimdir.
Ünlü Arap şairi Kahire üniversitesi profesörü Şeyh Muhammed Abdul İbrahim 150 yaşında vefat etmiştir. 105 sene bekar yaşamış. 105 yaşında evlendikten sonra 5 çocuğu olmuştur[xx(]
-
Soğan doğrarken sakız çiğnemek göz yaşarmasını önler.
İLGİLİLERE...
-
Altın madeni Dünyadaki denizlerde çok yüklü miktarlarda altın bulunur.Eğer bu altınların hepsi çıkarılıp dünyadaki herkese dağıtabilseydi, birer kilo altınımız olurdu.
-
Bedeninizin inşa edilmesinde görev alan mikroskobik işçilerin en önemlileri metabolik enzimlerdir. Yaşamımızın ilk anlarından itibaren sayısız işlemi yerine getirmek üzere sürekli olarak görev başındadırlar. Sindirilmiş 45 temel besini alır ve onları kaslara, sinirlere, kemiklere, kana ve organlara dönüştürürler. Bir başka deyişle, bir hücrenin hayatta kalabilmesi için yakıt sağlarlar. Hücrenin fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için gereken tüm reaksiyonlarda devreye girer ve onları saliseler içinde sonuçlandırırlar. Bir DNA'nın kopyalanabilmesi, ATP (Adenozintrifosfat adlı özel bir molekül)'nin enerji depolayabilmesi, besinlerin hücreye giriş çıkışları ve duyularımızdan gelen elektrik akımının sinirler boyunca iletilmesi gibi "yaşamla" ilgili her şeyde görev alırlar.
-
Bir madeni parayı havaya attığınızda yazı ve tura gelme ihtimalleri eşit değildir. Tura tarafındaki resim, yazı tarafına göre biraz daha fazla ağırlık yarattığı için, altta kalma ihtimali daha yüksektir. Bu durumda tura gelme ihtimali yaklaşık olarak %49,5 olarak hesaplanmıştır.
Tüm insanların dil ve diş izi birbirinden farklıdır.
Isaac Newton, yer çekimini keşfettiğinde henüz 23 yaşındaydı.
İnsanlar avuçiçinde pigment bulunmayan tek primatlardır.
İnsanın kaşlarını yukarı kaldırabilmesi için 30 kasını harekete geçirmesi gereklidir.
Kibrit kutusu büyüklüğünde bir altın inceltilerek, bir tenis kortu büyüklüğüne getirilebilir.
Dönem dönem bazı göllerin ve eski su birikintilerinin içinden baloncuklar çıktığı görülür. Bunlar aslında metan gazıdır. Çamur altındaki çürümüş bitki ve ölü hayvanlarından vücutlarından oluşur ve belli bir miktarda biriktiğinde su yüzüne çıkar.
Sonsuza kadar devam eden pi sayısının bir milyarıncı rakamı 9'dur.
Bir insanın beynindeki hafıza merkezi, bir mercimeğin yarısı boyutundadır.
Venüs'ün atmosferinde ağırlıklı karbondioksit bulunduğundan sera etkisi oluşup tüm sıcağı depolar ve böylece Venüs, Merkür'den daha sıcak bir hale gelir.
1949 yılındaki ileri görüşlü bilim adamları, gelecekte bilgisayarların 5 tondan daha ağır olmayacağını iddia ediyorlardı.
Eğer 8 yıl, 7 ay ve 6 gün boyunca bağırırsanız yaratacağınız ses enerjisi, bir fincan kahve ısıtmaya yeterli olacaktır.
İlk teleskobu 1608'de Hans Lippershey isimli bir Hollandalı geliştirdi. Ancak teleskobu geceleri gökyüzünü incelemek için kullanılan ilk kişi İtalyan Galileo'dur.
Standart 1.5 voltluk kalem pilin uzunluğu 5 cm.dir.
Magnezyumun külleri, magnezyumun normal halinden daha ağırdır.
Eğer güneş, ufuk çizgisi ile 40 derecelik veya daha fazla bir açı yapıyorsa gökkuşağı oluşamaz.
Normal bir yağmur damlasının yere düşüş hızı yaklaşık olarak saatte 10 kilometredir.
1896 ve 1900 yılları arasında Rusya'da 15.000 kilometreyi aşkın demir yolu inşa edilmiştir.
Bir uzay roketinin aya ulaşması, bir okul otobüsünün İngiltere'yi boydan boya geçmesinden daha kısa sürer.
Hollandada Nottingham ve Nijmegen Üniversitelerinden bir grup bilim adamı çok büyük bir manyetik alan kullanarak bir kurbağanın havada durmasını sağladılar.
Ortalama insan beyni 6.5 kilogram gelir
Uzaydaki yıldızların sayısı, dünyada bulunan kum taneciklerinin sayısından daha fazladır.
İnsanoğlu dünyanın atmosferine her yıl bir milyar tondan daha fazla hava kirliliği katmaktadır...
Dünya Standartlar Enstitüsü'nün raporuna göre dünyadaki en hızlı şey elektrondur.
Gelişmekte olan ülkelerin 3'te birinde telefona başvurulduktan sonra verilen bekleme süresi 6 yıla kadar çıkabilir.
İleri doğru bir adım atabilmek için, insan vücudundaki 54 farklı kasın harekete geçmesi gerekir.
Tungsten 5660 derecede erir. Kaynama noktası en yüksek element olduğu için de, ampullerde filaman yapımında kullanılmaktadır.
Bir Boeing 747'nin kanat uzunluğu, uçağı icad eden Wright Kardeşlerin ilk uçuş mesafesinden daha uzundur.
İnsan vücudundaki demir, vücudun kendi ağırlığını taşıyacak kadar kuvvetli bir demir çubuk yapmaya yeterlidir.
Güneşin bilimsel adı "Termonükleer Reaktör"dür.
Bir nükleer tesisin ömrü 40 yıldır.
1980 yılında çok kuvvetli bir fırtına, İtalya'da yaşayan Vittorio Luise'nin arabasını bir nehre kadar uçurdu. Camı kırmayı başaran Vittorio, fırtınaya karşı yüzerek kıyıya ulaştı ve o anda fırtınanın kopardığı bir ağacın üzerine düşmesi nedeniyle öldü.
İnsan vücudundaki DNA sarmalları uç uca eklenirse, toplam uzunlukları ekvatoru 38 kere dolanmaktadır.
İnsan sinir sisteminin, beyine ve beyinden gönderdiği mesajlar saatte 320 kilometre hızla gitmektedir.
Böcek ile beslenen Venüs bitkisinin, avını yakalamak için ağzını kapatması sadece yarım saniye sürer.
Utandığınız zaman karın astarınız da kızarır.
Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.
-
Saatin Saniye Göstergesi
Bir süreyi ölçmek veya bir şeyi ayarlamak için saatimizin saniye göstergesine pek sık baktığımız söylenemez. Halbuki hemen hemen tüm kol saatlerinde saniye göstergesi vardır. Tık tık ilerleyen saniye göstergesinin belki de en önemli faydası, kımıldadıklarını gözle fark edemediğimiz o yavaş akrep ve yelkovanın yanında zamanın ne kadar hızlı akıp gittiğini bize göstermesidir.
Günümüzde özellikle erkek kol saatlerinde bırakın saniyeyi, onda birini bile ölçebilen göstergeler var. Aslında saniyenin onda birinin yaşantımızda ne derecede etkili bir zaman süresi olduğunun farkına varamayız. Atletizmde kısa mesafe koşucularının yaptıkları derecelerin değerlendirilmesi dışında pek karşımıza çıkmaz.
Saniyeden küçük zaman dilimler biz insanlar için sıfır gibi bir şeydir. Bu süreleri insanlar son yüzyılın başından itibaren ölçmeye başladılar. Halbuki eski insanlar için zaman Güneş'in hareketi demekti. Hayat o kadar yavaştı ki dakikaların insan yaşamında hiçbir önemi yoktu.
Bırakın tarihteki güneş ve kum saatlerini, 18. yüzyıla gelene kadar kullanılan saatlerde bile dakikayı gösteren yelkovan yoktu. Saniye ibresinin konulması ise 19. yüzyılın ortalarına rastlar. Günümüzde fizikçiler saniyenin milyarda birini bile ölçebilmektedirler.
Aslında çevremizde saniyede değil, saniyenin binde birinde bile çok şeyler olmaktadır. Bu sürede bir tren 2 - 3, uçak 25, ses 33 santimetre yol alır. Dünya yörüngesi üzerinde 30 metre ilerlerken aynı sürede ışık 300 kilometre uzağa ulaşır.
Canlılar dünyası için de saniyenin binde biri pek kısa bir süre sayılmaz. Henüz kan emmemişken, yani boş depo ile bir sivrisinek kanatlarını saniyede 1000 kere çırpar. Diğer bir deyişle saniyenin binde biri kadar bir zamanda kanatlarını kaldırır ve indirir.
İnsanlar çok kısa bir zaman süresini belirtmek için göz kırpma süresini esas alır ve "göz açıp kapayıncaya kadar" derler. Halbuki göz kırpma 0,4 saniye, yani neredeyse yarım saniye kadar sürer, ama bu arada sivrisinek 400 kere kanat çırpınıştır bile.
Gelişen uçak teknolojisi sayesinde dünyada Güneş'in hareketlerine bağlı zaman kavramları da biraz kafa karıştırır hale geldi. Örneğin aralarında yeterli mesafe olan iki kent arasında batıya doğru uçan bir uçak, birinci kentten sabah 09:00'da kalkıp, binlerce kilometre yol katettikten sonra ikinci kente aynı gün yine sabah 09:00'da inebilir, tabii yerel saatle.
Bu gelişmeler doğrultusunda zamanı ölçmek için artık Güneş'e de güven kalmadı. Çünkü Dünya üzerinde 77. paralelde saatte 450 kilometre hızla batıya doğru uçan bir uçakta bulunanlar Güneş'in hiç batmadığını, gökyüzünde hep aynı yerde asılı kalmış olacağını göreceklerdir. Bunun nedeni 77. paraleldeki bir noktanın, dünyanın kendi ekseni etrafındaki dönüşü sırasında saatte 450 kilometre hızla doğuya doğru yol almasıdır. Yani gökyüzündeki Güneş ile uçağın hızları aynıdır.
Yeryüzünden 250 - 300 kilometre yükseklikte bulunan astronotlar için Güneş 24 saat boyunca 16 kez doğar ve batar. Çünkü uzay aracı Dünya çevresindeki bir dönüşünü yaklaşık 90 dakikada tamamlar.
(Alıntı)
-
Neden Böcek Yemiyoruz
Böcek yeme fikrinin insanda oluşturduğu tek duygu iğrenme duygusudur. İnsanların gıda tüketim alışkanlıklarını, kalori değerleri ve beslenme dengesi değil, dinler, gelenekler kısacası kültürler belirler.
Günümüz insanları sadece birkaç omurgalı, yumuşakça ve kabukluları yemesine karşın, atalarımız böcek yiyici idi.
Böcekler bol miktarda protein ve yağsız sığır etinden daha az yağ içerirler, içlerinde bol miktarda kalsiyum, demir, çeşitli mineraller ve vitamin vardır.
Protein içeriği bakımından, çekirge yüzde 50-75, örümcek yüzde 64, karınca yüzde 24, tavuk yüzde 23, balık yüzde 21, sığır eti yüzde 20 ve kuzu eti yüzde 17 zengindir.
Avrupalılar böcek yemez ama Afrika'da değişik çekirge türleri ve iri kelebek tırtılları yenir. Tayland'da bir tür iri su böceği, Yeni Gine'de ağustos böceği, Japonya'da kızartılmış yaban ansı, yalnız veya diğer besin maddeleri ile veya soslarla karıştırılıp yenmektedir.
Halen dünyamızda, insan gıdası olarak 500 civarında böcek türü yenilmekte, bunun yüzde 40'ı Meksika'da tüketilmektedir.
İnsanların böcek yeme alışkanlığım kazanamamalarının sebebi muhtemelen, böceklerin boyutlarının küçük, dolayısıyla tüketim için gerekli olan miktarın temininin zor olmasından kaynaklanmaktadır.
Bundan sonra söyleyeceklerimiz, bizi dikkatli okuyan ve evlerindeki kalorifer böceğinin ekonomik değerini anlayan okurlara;
Eğer böcek yemeye karar vermişseniz, onları sağlıklı olarak yakalamalı ve derhal işleme koymalısınız, çünkü ölü böcekler çok çabuk bozulurlar.
Karasinekler ve hamamböcekleri gibi böcekler çoğunlukla bakteri taşırlar, bunları yememek gerekir. Aslında Öyle veya böyle bütün böcekler parazit taşıdıklarından, iyi bir pişirme gerekir.Tüylü böcekler boğazı tahriş eder, renkli böcekler ise çoğunlukla zehirlidir.
Şaka bir yana, insanlar sağlıklı bir şekilde böcek yiyebilme alışkanlığına kavuşsalardı, besi hayvancılığına ayrılan otlaklar bugün orman olarak korunabilecekti!
(Alıntı)
-
Denizlerdeki Şaşırtıcı Çeşitlilik
Bugüne kadar bir litre deniz suyunda 3 bin bakteri türü bulunduğu düşünülüyordu. "454 tag sequencing" adı verilen yeni tasnifleme tekniğiyle yapılan son araştırmalar ise bir litre deniz suyunda 20 binin üzerinde bakteri türü bulunduğunu ortaya koydu
-
1. Suudi Arabistan'da bir kadın kocasına kahve yapmazsa bu boşanma nedenidir.
2. Bir köpekbalığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı hissedebilir.
3. Bır fare bir deveye oranla daha uzun sure susuzluğa dayanabilir.
4. insan midesi 2 haftada bir iç zarını yenilemek zorundadır aksi halde kendi kendini sindirir.