Re: Sizce Cumhuriyet mitingi amacına ulaştı mı?
İntihal iddiasının arkasında gerçekler
İSTANBUİL Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanı Prof. Necla Arat'a yönelik hakkındaki iddiaları, aynı dönemde İstanbul Hukuk Fakültesi'nden emekli bir öğretim üyesinden dinliyoruz.
- Başbakanlık Müsteşarlığından milletvekili adaylığına 'kaydırılan' Ömer Dinçer'in Cumhuriyet-laikle ilgili ilgili söyledikleri 'intihal’ konusundaki tescilli durumu ortada iken bazı çevrelerin senaryo yazmaya başladıkları dikkat çekicidir. Bu kez hedefte 'Cumhuriyet Mitingleri'nin düzenleyicilerinden Prof. Necla Arat var... İ.Ü. Edebiyat Fakültesi'nde felsefeci olan Prof. Arat'ın ismi ne zaman başarılı bir eylemde geçse, zaman aşımına uğramış bu iddialar ısıtılıp ısıtılıp yeniden 'servis' edilmektedir.
- Prof. Arat ile ilgili iddialar hangi yıllarda başlıyor.
- 1980'in başından diyebiliriz... Bugün AKP iktidarına yakın bir sürü ismi görebilirsiniz bu olayların içinde veya çevresinde. İsterseniz, askeri dönemde YÖK'ün başına getirilen Prof. İhsan Doğramacı'dan başlayalım... Biliyorsunuz onun hakkında da uzun yıllardan beri tartışılan ve yargıya kadar bir 'intihal' olayı yaşanmıştı. Doğramacı 'üniversite cumhurbaşkanı' sayılırdı. Eski Kültür Bakanlığı Müsteşarı Prof. Emin Bilgiç'in damadı olan Prof. Ekmelettin İhsanoğlu'nu, Kahire'den İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine getirtmiştir. Edebiyat Fakültesi'nde o zaman güçlü bir şekilde Türk-İslamcı odaklaşmaya dönük kadrolaşma ve öğretim üyeleri arasında karşılıklı bir çekişme sürüyordu. Aslında 'kimyacı' İhsanoğlu için, Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünde 'Bilim Tarihi' adlı ana bilim dalı kuruldu... Bu bölümün Fen Fakültesi'ne bağlı açılması konusunda tartışmalar oldu. Zaten diğer üniversitelerin felsefe bölümlerinde açılmış böyle bir bölüm yoktu.
Edebiyat Fakültesi'nde çağdaş bir kadın olan Arat, bu tartışmalar sırasında Türk-İslamcı örgütlenmeye karşı neredeyse tek başına karşı mücadele gösteren biriydi. Başını eğmeden 'kadın hakları, laiklik, Kemalizm' üzerine yazıyor, çiziyordu. 'Kadın Sorunu' kitabı yayınlandıktan sonra kitabının 'Müstehcen', 'İslam'ı aşağılayıcı' ve 'komünist' olduğu öne sürülüyordu.
KİMLER YOK Kİ...
- Peki intihal olayı...
- Doktora ve doçentlik tezlerinde böyle bir iddiayı hiç duymadım. Bazı gazetelerde çıktığı gibi bu iddiaya dönük bir 'araştırma raporu' olduğunu ilk defa duyuyorum. O zaman sadece şu biliniyordu. Necla Arat'ın teksir edilmiş profesörlük tezine Erol Güngör, Mustafa Kafalı, Alev Arık, Salih Tuğ, Nihat Keklik gibi hocalar karşı çıkıyorlardı. Belki de bu konuda bazı bilgileri vardı. Ama kendisini profesör yapmamak için jürinin 6 ay geç toplandığını hatırlarım. Ama sonunda fakülte kurulunda Prof. Nihat Keklik'in, tezin 'intihal' olduğunu ortaya attı ve profesörlük tezi reddedildi Arat'ın... Bu arada dönemin Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Sencer Tonguç'un, 'Türk-İslam sentezcisi'nin ünlü ismi Doç. Necmettin Hacıeminoğlu'nun, Arat'la uğraştıklarını herkes bilirdi. Bu çekişmeye dayalı olarak fakültede dedikodu, ihbar mektupları ve özellikle 'Türkiye' gazetesinde çıkan yazılar koca bir dosya oluştururur bugün. Atom Enerji Komisyonu Başkanı Başkanlığı sırasında "Çernobil radrasyonu Allahın izniyle Türkiye'ye gelmez" diyen Fen Fakültesi Dekanı Prof. Prof. Ahmet Yüksel Özemre, yine o yıllarda asistan olan şimdiki Rektör Yardımcısı Prof. Şafak Vural'ın isimlerinin de Arat'a karşı olduklarını hatırlarım. Prof. Vural, dekanlığı sırasında türbanlı öğrencilerin derslere alınması konusunda talimat veren bir hocaydı. O yıllarda Felsefe bölümü 'Türkleştirme-İslamlaştırma' sürecinin hızlandığı bir dönem olarak bilinir. Sonuçta, Arat'ın yeni makalelerle tezini yeniden yazdı, YÖK'e başvurarak kendisine karşı yapılan hataların düzeltilmesini istedi. (1983'den sonra prof. ünvanlığı, Üniversite Yönetim Kurulu'nun teklifi ve YÖK'ün onanıyla verilmeye başlandı) Çünkü kendisine yapılan uygulamanın haksız bir uygulama olduğunu düşünüyordu. (Sonradan 2. kez arayan emekli hocamız, Prof. Sulhi Dönmezer'in o zaman bu işleme 'siyasi bir karar, hukuki bir çare arıyoruz, ama bulamayacağız' dediğini ekledi.) Galiba 1990'da İdare Mahkemesi'nden kendisine yapılan engellemelere karşılık yürütmeyi durdurma kararı aldı. Çalıntı diye nitelenen bilgilerin 'Kaynakça' bölümünde belirtildiğini ispat etti ve profesörlüğünü bu büyük mücadele sonunda aldı...
ARAT'IN 'SUÇU'
(Bu konuda Prof. Arat'ın basılan kitabında 'kaynakça'yı 2.baskıda eklediği öne sürülüyor.)
Hukukçulara göre; bir eserin 'intihal' olabilmesi için kitap olarak basılmış ve yayınlanmış olması gerekiyor. Prof. Arat olayında ise teksir edilmiş bir metin söz konusu... Ancak eski Müsteşar Ömer Dinçer olayında ise ortada basılmış bir kitap var.
12 Mart döneminden sonra '9 Mart Hareketi' olarak bilinen darbe iddialarına adı karışan merhum
Emekli Albay Nedim Arat'ın eşi olan Prof. Necla Arat, ÇYDD kurucularından, ÇEV Yönetim Kurulu üyesi, 1995'de 45 derneğin oluşumuyla kurulan 'İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörlüğü gibi STK'de etkin görev yapıyor. Halen İstanbulSivil Toplum Kuruluşları Birliği Başkanlığını sürdürüyor. Bundan bir süre önce kaybettiğimiz gazeteci Halit Çapın'ın kardeşi olan Prof. Arat, geçen ocak ayında İ.Ü.'den emekli oldu; 'Cumhuriyet Miting'lerini düzenleyen kadroda yer aldı.
Son olarak Baykal kendisine milletvekili adaylığı önerdi.
İşte 1980 öncesinde başlayan 18 yıllık Edebiyat Fakültesi'ndeki kamplaşma sonucu 'laik ve çağdaş' Türk kadınını temsil eden Prof. Necla Arat'ın başına gelenlerden bir kesit...
Yalçın BAYER / Hürriyet
Re: Sizce Cumhuriyet mitingi amacına ulaştı mı?
Sayın Necla Arat ı resmen tanırım ve ne zaman bir olayda öne çıksa bazı şahıslar aynı olayı pişirip pişirip gündeme getirirler. Amacı kendinden menkuldür yazanda hep yazar yazsın bakalım.
Re: Sizce Cumhuriyet mitingi amacına ulaştı mı?
Öncelikle şunu belirtmekte yarar görüyorum ki, ben Necla Arat'ın bu konudaki durumunu net olarak bilmiyorum. Gazetelerde çıkan yazıları okuyorum. Hatta Milliyet gazetesinde kendisinin cevabını okudum, çok tatmin edici bulmasam da; bu cevabı internette bulamadığım için ekleyemedim.
Kamu oyu önüne çıkan herkes gibi onun da sicilinin kamu oyu tarafından bilinmesi gerekir. Batı ülkelerinde bu husus çok önemli iken, bizde ne yazık ki üzerinde fazla durulmuyor. Hırsız bizim taraftan ise görmezlikten geliyoruz veya "o öyle bir şey yapmaz" diyoruz. Hırsız karşı taraftan ise yeri göğü inletiyoruz. Necla Arat konusunda da aynı hastalığı görürü gibi oluyorum. Lütfen, bu konuya Necla Arat ya da Ömer Dinçer sorunu olarak bakmayalım. isimlerden soyutlayalım ve bir hırsızlık varsa üsütünü kapatmaya çalışmayalım. Ben konuya eleştirel bakma taraftarıyım. Ciddi bir iddia var ve ortada tatmin edici bir cevap da yok.
Sayın Harun Gür'ün alıntı yaptığı Yalçın Bayer yazısında bir takım iddialar, cevaplar var ise de net bir şey yok. Kaldı ki, o yazıda ideolojil bir kamplaşmadan bahsedilirken, rahmetli Erol Güngör gibi bu ülkenin birinci sınıf bilim adamlarından birinin ismi ne amaçla geçiyor anlayamadım.
Hırsız hangi taraftan olursa olsun hırsızdır. Necla hanım da bu durumda kendini aklamalıdır. Binlerce insanın toplandığı mitinglere önderlik ettiğine göre ve CHP gibi bir partiden adayalığı düşünüldüğüne göre halkımızdan bir şey gizlememelidir.
Bazı arkadaşlar, yazdıklarımı AKP taraftarlığı olarak yorumlamışlar. AKP uzak durduğum bir partidir. Siyasi görüşümü daha önce liberal demokrat olarak tanımlamıştım. Ömer Dimçer'in hırsızlığını ne kadar karşı isem, şayet Necla hanımın da böyle bir durumu varsa onun hırsızlığına da karşı olmam gerekir.
Bu konuyu Hürriyet Gazetesi'nde dile getiren Ahmet Hakan bugünkü (18.05.2007) köşesinde ciddi şekilde iddiasının arkasında duruyor ve
"Necla Arat Yalan Söylüyor" başlıklıaşağıdaki yazıyı yazıyor. İzliyoruz bakalım.
İşte Ahmet Hakan'ın yazısı;
Necla Arat yalan söylüyor
CHP Milletvekili aday adayı Prof. Necla Arat, bu köşede yazılan "intihal", yani "fikir hırsızlığı" suçlaması için bir açıklama yapmış.
Diyor ki:
"Benim çalıntı olduğu iddia edilen basılmış ve yayımlanmış bir profesörlük tezim bulunmamaktadır."
Necla Hanım’ın bu açıklamasına bakınca haklı olarak diyeceksiniz ki:
"Ahmet Hakan! Sen de amma müfteriymişsin! Bak, Arat’ın çalıntı olduğu iddia edilen bir profesörlük tezi bile yokmuş."
Durun! Hemen karar vermeyin!
Çünkü ne yazık ki "çağdaş bir kadın" olmak ile "yalan söylememek" arasında doğrudan bir bağ bulunmamakta.
İşte buraya açıkça yazıyorum: Necla Arat yalan söylüyor.
Ve bu da yalanın belgesi:
İstanbul Üniversitesi’nde Necla Arat’ın "Profesörlük takdim tezi"nin "intihal" olup olmadığını araştırmak üzere, fakülte profesörlerinden bir kurul oluşturuluyor ve bu kurul 8 Haziran 1981 yılında bir rapor hazırlıyor.
Raporda Necla Arat’ın yaptığı fikir hırsızlığı kanıtlandıktan sonra "Sonuç" bölümünde şu ifadelere yer veriliyor:
"Görüldüğü üzere Necla Arat’ın 218 sayfalık tezinin sadece 20 sayfa kadar tutan bir kısmının orijinal mi yoksa bir yerden aktarma mı olduğu tespit edilememekle birlikte, geri kalan 200 sayfalık kısmı, tamamen intihalden ibarettir. Bütün bu intihaller, bahis konusu kitaplardan yaptırdığımız fotokopi sayfalarındaki fotokopi numaralarıyla ’Tez’deki paragraf numaraları birlikte takip edilmek suretiyle, İngilizce bilen herkes tarafından kolayca görülebilecektir."
Bitmedi.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yönetim Kurulu, 25 Mayıs 1982 tarihinde intihal gerekçesiyle Necla Arat’ın üniversiteden 6 ay uzaklaştırılmasına karar veriyor.
Bakalım Necla Arat, buna ne diyecek?
NOT: Necla Arat’ın "Profesörlük takdim tezi"yle ilgili yayınladığım belgelere yanıtını alayım... Daha sonra Arat’ın doktora ve doçentlik tezlerindeki aşırmalarının belgelerine geçeceğim...
Re: Sizce Cumhuriyet mitingi amacına ulaştı mı?
Alıntı:
Esenyurt’un AKP’li Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu, ilçesindeki Cumhuriyet Parkı’nın adını "Tapu ve Kadastro Parkı" olarak değiştirdi. Kadıoğlu, 1.5 milyon insanın toplandığı İzmir Cumhuriyet Mitingi’yle ilgili olarak da, "Biz o İzmir’i iyi biliriz. O İzmir’de toplananlar bizim inancımıza, örfümüze birtakım bahanelerle saldırdıklarını unutmasınlar" dedi.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/6541618.asp?gid=180
Evet,Cumhuriyet mitingleri amacına ulaştı.
Yukarıdaki haber, bunların Cumhuriyet düşmanı olduklarının en açık kanıtıdır.
Re: Sizce Cumhuriyet mitingi amacına ulaştı mı?
Esenyurt’un AKP’li Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu, ilçesindeki Cumhuriyet Parkı’nın adını "Tapu ve Kadastro Parkı" olarak değiştirdi. Kadıoğlu, 1.5 milyon insanın toplandığı İzmir Cumhuriyet Mitingi’yle ilgili olarak da, "Biz o İzmir’i iyi biliriz. O İzmir’de toplananlar bizim inancımıza, örfümüze birtakım bahanelerle saldırdıklarını unutmasınlar" dedi.
Evet o İzmir'i biz de iyi biliriz.
Düşmana ilk kuşunu sıkan Gazeteci Hasan Tahsin'i ile, yiğit Efe'leriyle ünlüdür.
Re: Sizce Cumhuriyet mitingi amacına ulaştı mı?
AKP'li Esenyurt Belediye Başkanı'nın, parkın adını değiştirmesi ve mitinge katılanlarla ilgili saçma laflar etmesi tam bir densizliktir.
Bu forumda ben mitinglerle ilgili eleştirel yaklaşımda bulundum. Mitinglere eleştirel yaklaşmak başka şey, mitinge katılanalrı aşağılamak başka şeydir. Bizim eleştirimizde aşağılamak gibi bir amaç kesinlikle yoktur, bilakis demokratik düzende ifade ve gösteri özgürlüğünün bir gereği olarak mitingler takdire şayandır. Öteden beri Türkiye'nin İran olmasının mümkün olmayacağı şeklindeki tezimi de bu mitingler doğrulamaktadır.
Benim eleştirim; mitinglerde AB aleyhtarı, özelleştirme aleyhtarı, dışa açılmaya olumlu bakmayan içe kapanmacı üçüncü dünyacı bir söylemin egemen olmasınadır. Örneğin bir profösörün Tandoğan mitingindeki misyonerlik aleyhtarı söylemini çok gereksiz bulmuşumdur (ve Malatya'da bazı kendini bilmezler misyonerleri kesmiştir). İzmir mitingindeki konuşmada görülen, İzmir Limanı'nın özelleştirlmesi aleyhindeki katı devletçi ekonomiye ve zihniyete kesinlikle katılmıyorum. Devletçi ekonomi Sovyetler Birliği'nin çökmesindeki en önemli sebeplerden biridir.
Demokratik düzende mitinglerin olması gayet doğaldır, ifade özgürlüğü ve gösteri özgürlüğünün kısıtlanmasına karşıyım. Her ne kadar mitinglerde cumhuriyet ve laiklik vurgusu ağır bassa da ben cumhuriyetin ve laikliğin tehlikede olduğu kanısında da değilim. Esasen mitinglere olan yoğun ilgi, AKP hükümetinin bazı kesimlere güven veremediğini gösteriyor. Bu da AKP'nin eksiği ve yanlışı. Bu yanlışlık, bazı kesimlerde "hayat tarzına müdahale edileceği" endişesini doğurmaktadır. Mitinglere ilginin de bu endişeden kaynaklandığını düşünüyorum.
Ayrıca bu mitingler, Necla Arat gibi toplum önderliğine soyunan bazı kişileri de daha yakından tanımamıza neden olmuştur. Bu açıdan da hayırlı olmuştur. Sabah Gazetesi'nden Ergun Babahan 19 Mayıs 2007 günü Necla hanımla ilgili küçük bir yazı yazmıştı. Aşağıdaki linkten ulaşılabilir. Toplum önderliğine soyunanların sicilini iyi bilmekte yarar var.
http://www.sabah.com.tr/2007/05/19/h...2AEF1F565.html
Re: Sizce Cumhuriyet mitingi amacına ulaştı mı?
Re: Sizce Cumhuriyet mitingi amacına ulaştı mı?
Bu mitinglerin ne gibi bir amacı olabilirdi de ulaştı anlamıyorum.Amacına ulaştı diyenler ne gibi bir amacın gerçekleştiğini yazarlar ise iyi olur.Benim tesbit ettiğim abartılı sayılar dışında bir insan topluluğunun belli yerlerde toplanmasıdır.İnsanlar belli yerlerde toplandığı içinde toplanma amacı gerçekleşmiştir.Başkaca bir netice olmamıştır.Türkiyede ve dünyada çok çeşitli konular için insanlar toplanmaktadır zaten.Kimsede bu insanların toplanamayacağını inkar etmediği için toplanma gayesi gerçekleşmiştir.Bunun dışında kimse kimsenin beynindeki düşünceleri yada inandığı değerleri değiştirememiştir.
Re: Sizce Cumhuriyet mitingi amacına ulaştı mı?
Ulaştı... Ulaştı...
Son olarak: ( ki, artık ısrarla son olmasını da isterim! )
Samsun'da Cumhuriyet coşkusu;
Cumhuriyet mitinglerinin sonuncusu Samsun’da yapılıyor. Miting saat 11.00 itibarıyla başladı. 33 sivil toplum örgütü tarafından düzenlenen mitingin yapıldığı Cumhuriyet Meydanı tıklım tıklım dolarken, meydana açılan yolların da yavaş yavaş kabalıktan kapandığı...Devamı>>>
Konuya İlişkin Dış Basından Esintiler: Devamı>>>
Re: Sizce Cumhuriyet mitingi amacına ulaştı mı?
Bu forumda Cumhuriyet mitinglerinin düzenleyicilerinden Prof. Dr. Necla Arat'la ilgili iddiaları gündeme getirmiştim ve bu konudaki bazı köşe yazılarını buraya taşımıştım. Necla hanım yaklaşmakta olan seçimlerde CHP'den milletvekilliği teklifi almış bir kişi. Seçilirse kamuoyu önüne daha çok çıkacak ve hakkındaki iddialar da sürekli gündeme getirilmeye devam edecektir. Aynı Ömer Dinçer vakasında olduğu gibi...
Bu güne kadar tatmin edici bir yanıt verilmemiş olması düşündürücüdür. Sayın Harun Gür'ün Yalçın Bayer'den (Hürriyet) alıntıladığı yanıt ise somut bir şey içermediği gibi, bir çok insanın adını açıklayan savunmacı, nedense kendi adını açıklamıyor.
Bu günkü (20 Mayıs 2007) Hürriyet'te Necla hanımla ilgili iki yeni yazı var ve sanırım bu konu ileride de çok tartışılacağa benziyor;
Cüneyt Ülsever'in yazısı;
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...zarid=3&gid=61
Ahmet Hakan'ın yazısı;
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...rid=131&gid=61