Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
AHMET HAKAN 28.12.2009 07:26:48
Uzaktan izlenimlerle Cem Boyner’e dair
BEN “Yeni Demokrasi Hareketi”ni ıskalamış biriyim. O zamanlar başımda “kavak yelleri” mi esiyordu, politikayı küçümseyerek hafiften “entel ayakları”na mı yatıyordum?
Bilmiyorum.
Ama kaçırdım bu hareketi...
Çok iyi izlemedim... Derinliklerine vakıf olamadım...
Gerçi tamamen bigane de kalmadım:
Mesela gazetelerin olağanüstü YDH gazlamasını anımsarım...
Mesela genç ve yakışıklı işadamı Cem Boyner’in bir politik lider olarak dere tepe dolaşmasının etkileyici fotoğrafları hâlâ gözümün önündedir.
Mesela Cem Boyner’in o zaman için fena halde cesur demeçler patlattığını da bilirim.
Sanırım savcılıkta ifade falan bile vermişti...
* * *
Cem Boyner’in etrafındaki isimler de dikkatimi çekiyordu o zamanlar...
Deli fişek gibi yazılar yazan Cengiz Çandar Abi’miz YDH’daydı...
Hep saygı duyduğumuz Asaf Savaş Akad Hoca da YDH’daydı...
Mehmet Altan harekete destek veriyordu...
Etyen Mahcupyan teşkilatlanmadan sorumlu genel başkan yardımcısıydı.
O zamanlar bu kadar ünlü olmayan Kemal Derviş de hareketin içindeydi...
Kürt önderler, eski komünistler, hatta İslamcılar bile vardı YDH’da...
Yani tam bir özgürlükçü, demokrat, liberal hareket...
Burjuvayı önder yapmış liberal ve demokrat aydınların huruç hareketi...
Tozu dumana katıyorlardı...
“Kürt” sözcüğünün telaffuz edilmesinin bile risk taşıdığı bir dönemde Cem Boyner Kürt kentlerine vuruyordu kendini...
“Atatürk’ü aşmalıyız” türünden lakırdılar ediliyordu...
Fakat sonu tam bir hüsranla bitti bu coşkulu hareketin...
Kürtler oy vermediler... İslamcılar kendi partilerine yöneldiler... Merkez sağ hoşlanmadı söylenenlerden... Beyaz Türkler uzak durdular... Laik kesim öfkelendi... Milliyetçiler ise ateş püskürdü...
Sonuç tam bir hezimet oldu...
Hareket dağıldı, herkes köşesine çekildi....
Cem Boyner de fabrikalarına, alışveriş merkezlerine, yani işine gücüne döndü...
Bir daha siyaset arenasına gözünün ucuyla bile bakmamacasına...
* * *
Aradan geçmiş şunca yıl...
Ben tam da “Acaba Cem Boyner ne diyordur bugünlerde olup bitenlere” derken, Milliyet gazetesinde kocaman bir Cem Boyner röportajı çıktı...
1995 konjonktüründe ne söylediyse aynısını söylemiş Cem Boyner...
Birbirimizi anlamaktan söz etmiş... “PKK” ile “Kürtlerin hakları” meselesinin ayrı değerlendirilmesi gerektiğini söylemiş... CHP ve MHP’yi silmiş, AK Parti’ye şans tanımış... Dağa taşa yazılan “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” sözünün, kendilerini Türk hissetmeyenleri üzmek dışında bir işe yaramadığını belirtmiş...
Güzel konuşmuş, iyi konuşmuş...
En sonunda sorulmuş kendisine: “Yeniden politikayı düşünür müsünüz?” diye...
Sütten ağzı yanan Cem Boyner, şöyle bir üflemiş yoğurda...
Ve şöyle demiş: “Asla... Kapandı o defter.”
Haklıdır: Öyle bir hezimete uğramıştı ki zavallı, 15 yılda toparlanması mümkün olamazdı.
Hürriyet G.Z.T
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
Bu ağızlar beş para etmiyor artık, daha ciddi yazılar lütfen!
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
Mustafa Mutlu
Muhalefet ediyorsan... Olacak, olacak o kadar!
Radyo Televizyon Üst Kurulu, sanatçı Levent Kırca’ya ceza yağırdırmış...
Çünkü Kırca, 14 Kasım 2009 günü yayınlanan “Olacak O Kadar” adlı programda PKK’lıların Habur’dan ellerini kollarını sallayarak girmelerini mizah yoluyla eleştirmiş...
“Öpüşün Barışın” adlı skeçte hâkim rolündeki Levent Kırca, silahlı saldırı ve tecavüz gibi suçlardan yargılananlara ceza vermiyor ve mağdur ile sanıkları “Bunlar ufak şeyler, hadi bakayım, öpüşün barışın” diyerek serbest bırakıyormuş.
Daha sonra da Habur’da serbest bırakılan PKK’lıları kastederek, “On binlerce insanı katledenler, zafer kazanmış kahraman gibi karşılanıyor. Fak-Fuk Fon’dan yararlanıyor. Onlar suçsuzsa, o zaman bunlarınki hiç suç değil” diyormuş...
Sen misin bunu diyen?
RTÜK, programın yayınlandığı kanalı cezaya boğmuş!
***
Hani; “sivil diktatörlüğü” tartışıyoruz ya...
Alın size fırından yeni çıkmış bir örnek:
Hangi “diktatör” olmayan iktidar, bu kadarcık eleştiride bulunan mizah sanatçısını cezalandırmaya kalkışabilir?
***
Aydınlar sussun; gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, sendikacılar, hak arayan işçiler, karikatüristler, tiyatrocular sussun...
Susmayanlar susturulsun!
Bunun adı da “demokrasi” olsun...
Uzun söze gerek yok:
Susanlara yuh olsun!
16-01-2010
http://haber.gazetevatan.com/haberde...oryid=4&wid=10:
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
"Türkiye İnsan Hakları Kurumu" kuruluyor
"Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" kapsamında yürütülen demokratikleşme çalışmaları içinde orta vadeli adımlardan biri olarak nitelendirilen "Türkiye İnsan Hakları Kurumu"nun kurulmasına ilişkin kanun tasarısı, TBMM Başkanlığı'na sunuldu.
Tasarıya göre, Kurum, kamu tüzel kişiliğine haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve özel bütçeli olacak.
Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu Tasarısı'na göre, Kurum, kamu tüzel kişiliğine haiz, idari ve mali özerkliğe sahip ve özel bütçeli olacak.
Başbakanlıkla ilişkili olacak Kurumun merkezi Ankara'da bulunacak. Kurum, yurt içinde ve sayısı ikiyi geçmemek üzere yurt dışında büro açabilecek.
Kurum, insan hakları alanındaki gelişmeleri izlemek ve değerlendirmek; sorunların çözüme kavuşturulması doğrultusunda çalışmalar yapmak; şikayet ve başvuruları incelemek, araştırmak ve bunların sonuçlarını takip etmek, insan haklarının korunmasına, geliştirilmesine ve ihlallerin önlenmesine yönelik çalışmalar yapmakla görevli ve yetkili olacak.
Kurum, görevlerini bağımsız olarak yerine getirecek. Görev alanına giren konularla ilgili olarak hiçbir organ, makam, merci veya kişi, Kurula emir ve talimat veremeyecek, tavsiye ve telkinde bulunamayacak.
Kurum, faaliyetleri hakkında internet ortamı ve resmi bültenler aracılığıyla kamuoyunu azami ölçüde bilgilendirecek.
Kurumun her kademedeki yöneticileri, görevlerini mevzuata, stratejik plan ve programlara, performans ölçütlerine ve hizmet kalite standartlarına uygun olarak yürütmekten üst kademelere karşı sorumlu olacak.
Kurum, görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idari düzenlemeler yapabilecek. Kurum, geçici veya belli bir ihtisas gerektiren nitelikteki işler için hizmet satın alabilecek. Kuruma, genel bütçeden yardım yapılacak.
Türkiye İnsan Hakları Kurulu
Türkiye İnsan Hakları Kurulu, Kurumun karar organını oluşturacak. Kurul, biri Başkan, biri İkinci Başkan olmak üzere 11 üyeden oluşacak.
Kurula başkan ve üye olabilmek için herhangi bir siyasi partinin yönetim ve denetim organlarında görev almamış veya bu görevlerinden ayrılmış olmak gerekecek.
Başkan, İkinci Başkan ve üyeler, Bakanlar Kurulu tarafından seçilecek. Seçimlerde, ilgili sivil toplum, sosyal ve mesleki kuruluşların, düşünce akımlarının, üniversitelerin, uzmanların çoğulcu bir şekilde temsiline özen gösterilecek. Başkan ve üyelerin görev süresi 4 yıl olacak.
Süresi bitenler en fazla bir dönem daha yeniden seçilebilecek.
Kamu görevlisi iken Kurul Başkanlığına ve İkinci Başkanlığa seçilenlerin önceki kurumları ve görevleriyle ilişikleri sona erecek. Kurul Başkanı, İkinci Başkan ve üyelerin süreleri dolmadan herhangi bir nedenle görevlerine son verilemeyecek.
Ancak, seçilmeleri için gerekli şartları taşımadıkları ya da kaybettikleri Kurulca tespit edilen Başkan ve üyelerin görevlerine, Bakanlar Kurulunca son verilecek.
Kurul kararlarını süresi içinde imzalamayan veya karşı oy gerekçesini süresi içinde yazılı olarak bildirmeyen Başkan ve üyelerin üyeliklerine de aynı usul çerçevesinde son verilecek.
http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/...1.0/index.html
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
Bu darbe senaryoları sıktı artık.
Darbelerden zarar gören Türk halkına saygısızlık
darbelerde işkence gören aydınlara saygısızlık
Darbelerde evini işini kaybeden insanlara saygısızlık.
Darbelerde, demokrasiyi kaybeden demokratlara saygızısızlık
Geçmişte gerçekleşmemiş, üzerinden zaman geçtiği için olması mümkün olmayan bir olayı suç olarak gösterdikleri için; Ceza kanununda böyle bir suç öngörülmediği için hukukçulara ve hukuka saygısızlık.
Aslında amaç, hısrsızlığı saklamak. Mağduru oynamak istiyorlar. Böyle başladılar, böyle devam ediyorlar. Darbe darbe diye diye mağdur olduklarını akılaara kazımak istiyorlar.
YEMEZLER.
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulmasını öngören kanun tasarısı Meclis Genel Kurulu'nda kabul edildi.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay Müsteşarlığın etkili bir koordinasyon birimi olacağını söyledi.
Genel Kurul'da kabul edilen Kanuna göre, terörle mücadeleye ilişkin politika ve stratejileri geliştirmek ve bu konuda ilgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak üzere İçişleri Bakanlığına bağlı Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı kurulacak. Güvenlik kuruluşları ve ilgili kurumlar arasında terörle mücadele alanında gerekli koordinasyonu sağlamak, bu alandaki politika ve uygulamaları değerlendirmek amacıyla Terörle Mücadele Koordinasyon Kurulu kurulacak. Kurul; İçişleri Bakanının başkanlığında, Genelkurmay İkinci Başkanı, Jandarma Genel Komutanı, MİT, Adalet, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları müsteşarları, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı, Emniyet Genel Müdürü ve Sahil Güvenlik Komutanından oluşacak.
Gerektiğinde gündemle ilgili diğer kurum ve kuruluş temsilcileri de toplantıya davet edilebilecek. İçişleri Bakanının daveti üzerine toplanacak Kurulun gündemi, Kurul üyelerinin görüşleri alınarak İçişleri Bakanı tarafından belirlenecek.
Müsteşarlığa 94 kişilik kadro
Müsteşarlık merkez teşkilatına; müsteşar, 2 müsteşar yardımcısı, 6 daire başkanı olmak üzere 94 kadro ihdas edilecek. Bu kadrolar, hukuk müşaviri, uzman, çözümleyici, programcı, mütercim, veri hazırlama ve kontrol işletmeni, mühendis, istatistikçi, sosyolog, psikolog, antropolog gibi unvanlardan oluşacak. Müsteşarlık, gerekli görülen görevler için hizmet süreleri belirtilmek kaydıyla müsteşarın teklifi ve İçişleri Bakanının onayı ile özel ihtisas ve araştırma komisyonları kurabilecek. Müsteşarlığının görev alanı;"-Politika ve stratejiler belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütmek ve bu politika ve stratejilerin uygulamasını izlemek.
-Güvenlik kuruluşları ve istihbarat birimlerinden gelen stratejik istihbaratı değerlendirmek ve ilgili birimlerle paylaşmak.
-Gerekli araştırma, analiz ve değerlendirme çalışmaları yapmak veya yaptırmak.
-Güvenlik kuruluşlarına ve ilgili kurumlara stratejik bilgi desteği sağlamak ve bunlar arasında koordinasyonu temin etmek.
-Kamuoyunu bilgilendirmek ve halkla iletişimi sağlamak.
-Uluslararası gelişmeleri Dışişleri Bakanlığı ve ilgili kurumlarla işbirliği içinde izlemek ve değerlendirmek.
-İnceleme ve denetleme yapmak ya da yaptırmak." şeklinde olacak.
Operasyonel görevi olmayacak
Müsteşarlığın, güvenlikle ilgili operasyonel bir görevi olmayacak. Terörle mücadele alanında oluşturulacak politika ve stratejiler ile alınacak tedbirlere esas olmak üzere, ilgili birimlerden stratejik istihbaratın alınması ve değerlendirilmesi amacıyla doğrudan Müsteşara bağlı İstihbarat Değerlendirme Merkezi oluşturulacak. Bu çerçevede güvenlik kuruluşları ve istihbarat birimleri ile Dışişleri Bakanlığınca elde edilecek stratejik bilgi ve istihbarat bu merkezde değerlendirilecek. Terörle mücadeleye yönelik stratejiyi belirlemek amacıyla ihtiyaç duyulan istihbari bilgiler; Genelkurmay Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından müsteşarlığa verilecek. Bu bilgiler doğrultusunda yapılacak analiz ve değerlendirmeler ilgili birimlerle paylaşılacak. Müsteşarlık, Planlama, Koordinasyon ve Sosyal Destek Daire Başkanlığı, Araştırma-Geliştirme Daire Başkanlığı, İletişim Daire Başkanlığı, Dış İlişkiler Daire Başkanlığı ana hizmet birimlerinden oluşacak. İnsan Kaynakları ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı adı altında yardımcı hizmet birimi bulunacak olan müsteşarlığın, Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı, Hukuk Müşavirliği ve Müsteşarlık Müşavirleri adı altında danışma hizmet birimleri olacak.
Yabancı uzman çalıştırabilecek
Müsteşarlıkta, terörle mücadele alanında özel bilgi ve ihtisasından yararlanılmak üzere, Devlet Memurları Kanunu ve diğer kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki usul ve esaslarına bağlı olmaksızın, İçişleri Bakanı'nın onayıyla, en çok 10 "müsteşarlık müşaviri" unvanıyla sözleşmeli personel çalışabilecek. Personelin sözleşme usul ve esasları, müsteşarlık tarafından tespit edilecek. Özel uzmanlık isteyen konularda kadro karşılığı olmaksızın, tam gün, kısmi gün, belli bir konu veya proje bazında, konu ya da projenin süresi ile sınırlı tutulmak koşuluyla sözleşmeli personel ya da yabancı uzman çalıştırılabilecek. Müsteşarlık, kanunla belirlenen görevleri yaparken, bakanlıklar, kurum ve kuruluşlarla işbirliği içerisinde çalışacak. Müsteşarlık tarafından istenen her türlü bilgi ve belge talebi, ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlar tarafından gecikmeksizin yerine getirilecek.
Personelin maaşları
Müsteşarın brüt taban ücreti 3 bin 750 lira, brüt tavan ücreti 3 bin 970 lira, müsteşar yardımcısının taban ücreti 3 bin 375 lira, tavan ücreti 3 bin 590 lira, müsteşarlık müşavirinin taban ücreti 2 bin 780 lira, tavan ücreti 3 bin 100 lira, 1. hukuk müşaviri ve daire başkanının taban ücreti bin 930 lira, tavan ücreti 2 bin 250 lira olacak.
Örtülü ödenek
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa tabi genel bütçeli bir idare olacak. Kanun kapsamında yürüttüğü ve gizlilik içeren işler için Müsteşarlık bütçesine, örtülü ödenek konulacak. Müsteşarlığın 2010 yılı harcamaları için gereken ödenek ihtiyacı, İçişleri Bakanlığınca karşılanacak. İçişleri Bakanlığının hazırlayacağı yönetmelikler, kanunun yayımı tarihinden itibaren 6 ay içerisinde yürürlüğe girecek.
Tasarının yasalaşmasının ardından teşekkür konuşması yapan Bakan Atalay, önemli eleştiriler olduğunu belirterek, "Özellikle CHP fazla karamsar göründü, tablolar çizdi ama göreceksiniz mahçup edeceğiz. Etkili bir koordinasyon birimi olacak, hayırlı işler yapacağız. Eleştirilerinizin hepsini daima kulak ardında tutacağız" diye konuştu.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=115600
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
CHP'den genel affa 'evet'
CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, “Toplumsal barışın bir parçası olacaksa genel affa 'evet' deriz” dedi.
BATMAN - Partisinin il kongresinde konuşan Kılıçdaroğlu, siyasi ahlak yasasının olmadığı bir yerde yolsuzluğun önlenemeyeceğini savunarak, iktidara geldiklerinde ilk iş olarak siyasi ahlak yasası çıkaracaklarını bildirdi.
Demokratik Açılım sürecine değinen Kemal Kılıçdaroğlu, sorunun çözümü için gerektiğinde genel affa destek verebileceklerini ifade ederek şöyle devam etti:
''Bu sorunu çözmeye talibiz, kardeşlik içinde çözeceğiz. Sağlıklı, güçlü bir ekonomi politikası izleyerek çözeceğiz. Herkesin düşüncesini özgürce ifade edebileceği bir Türkiye yaratarak çözeceğiz. Toplumsal barışın bir parçası olacaksa biz genel affa 'evet' deriz. İktidara geldiğimizde bu bölgede, kesinlikle ama kesinlikle hiçbir özelleştirme yapılmayacaktır. Devlet gelip burada fabrika kuracaktır.''
KCK OPERASYONLARI
KCK operasyonları kapsamında BDP'li belediye başkanlarının tutuklanmasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, uygulamanın yanlış olduğunu savundu. CHP Grup Başkanvekili Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Seversin veya sevmezsin ama bu millet oy verdi mi, belediye başkanı yaptı mı? Evet. İfadesini alacaksanız, hukuku adam gibi çalıştırıp davet edersin gelir ifadesini verir. Peki, eline kelepçe vurup sıraya dizip boy boy fotoğrafını çekmek dünyanın hangi modern ülkesinde var. Cebinde yarım limon çıktı diye küçük çocuğu tutuklayıp hapse atacaksın. Bunu kabul etmiyorum. Bu çocuklar bizim çocuklarımızdır. Çocukları suçlamayacaksın. Ona taş attıran mekanizmadan kurtaracaksın.''
http://www.ntvmsnbc.com/id/25066321/
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
"CHP'nin Kürt raporundaki tespitlerini AKP gerçekleştiriyor"
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Hükümetin başlattığı "Demokratik Açılım" sürecinde yöneltilen eleştirilere karşı, "Terörün çözümü noktasında, CHP'nin geçmişte doğu ve Kürt raporundaki tespitleri AK Parti hayata geçirmeye çalışıyor" dedi.
TBMM Adalet Komisyonu AKP Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya Başkanlığı'nda, kamuoyunda "taş atan çocuklar" olarak bilinen düzenlemeyi görüşmek üzere toplandı. Toplantının başında MHP'li üyeler, son terör saldırılarını ve şehit olan askerlerin acısının taze olduğunu gerekçe göstererek, komisyonu terk ettiler.
Komisyonda, Hükümet adına konuşan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, terörün çözümü noktasında Hükümet politikalarını eleştiren muhalefet partilerinin eleştirilerine yanıt verdi.
Ergin, "Hadiseleri soğukkanlı olarak değerlendirmek, elde edilmeye çalışılan sonuçlara ulaşmalarını engelleyecek serinkanlı, akılcı bir tavrı ortaya koyabilmektir. Terör örgütü ya da terör eylemleri yapanların bir amacı var. Ve bize düşen bu amacın gerçekleşmesini önleyecek adımları atabilmektir. Terör örgütü, toplumda korku oluşturmak, panik temin etmek, kendi reklam ve propagandasını yapmak ve nihayetinde sulfi emellerine ulaşmaya çalışmaktır. Ayrıca, yöneticileri, idarecileri, yasama organını fecri tedbirleri almaya zorlamaktır" dedi.
Terör örgütünün oluşturmaya çalıştığı bu atmosfere ve eylemlere karşı dikkatli olmalı ve doğru bilinen kararların alınması gerektiğine dikkat çeken Ergin, "Milletimizin her bir ferdinin hak etmiş olduğu hürriyetlere ulaşması için gayret ortaya koymalı ancak terör yöntemini kullananlara karşı da bu terör eylemlerinin hak ettiği karşılığı her türlü mücadeleyi de beraberce ortaya koymak zorundayız" diye konuştu.
Yürek acıları
Muhalefet partili üyelerin son terör örgütü saldırılarına yönelik yaptıkları değerlendirmelere de değinen Adalet Bakanı Sadullah Ergin şöyle dedi:
"Bu eleştirileri kendi yürek acılarının bir parçası olarak görmek durumundayım ama bunlar yapılırken bir takım insaf ölçüsü kaçırılarak yapılmış değerlendirmeler. Açılımın, faydalarını ya da yararlarını Sayın Başbakan bahsetti, biter bitmez terör eylemleri arttı gibi bir değerlendirme sağlıklı bir değerlendirme değil. Türkiye'de bu illetle fiilen mücadele 26 yılını doldurdu. 84'de başlayan ilk silahlı saldırıdan sonra 26 yıllık süre geçti bu süre içerisinde bir çok yöntemler denendi, gözaltı sürelerinin 30 gün uygulandığı olağanüstü hal dönemleri oldu. Sıkıyönetimler uygulandı, bir çok mevzuatımızda ağır hükümler getirildi ama görüldü ki bütün bu teröre bulaşmamış insanların da hayatlarını zehir eden yöntemler terörü bitirmek zayıflatmak şöyle dursun daha da onun taban bulmasını sağlamıştır. Onun için bize düşen görev, bu tür terör saldırıları karşısında terör eylemleriyle netice almaya çalışanlarla sivil halkı vatandaşımızı ayrıştıracak o vatandaşın duygusunu güçlendirecek tedbirler almak ama terörle uğraşanlara karşı en acımasız hak ettiği metotlarla karşılık vermek bize düşen şey. 26 yıldır bu illetle mücadele etmeye çalışıyoruz. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine AKP iktidarının tek bir yatırım yapıp yapmadığı soruldu ; bunu insaf ve izan ölçülerine sığmadığını düşünüyorum. 15 katrilyonun üzerinde bir yatırım yapıldı. Bütün yatırımlar tarihinde görmediği yatırımlardır. Yeterli mi hayır daha da artırılabilir."
CHP'nin tespitlerini gerçekleştirmeye çalışıyoruz
"Ne yapılmaya çalışılıyor açılımla yapılmak istenen nedir" sorularına da yanıt veren Bakan Ergin, geçmişte CHP'nin hazırladığı Kürt raporuna vurgu yaparak şöyle dedi:
"Burada şunu ifade ediyorum; CHP'nin Doğu, Kürt raporu hangi tespitleri yapmışsa, orada yapılan tespitleri, değerlendirmeleri gerçekleştirmeye çalışıyor AKP. CHP'nin raporlarında tespitlerinde çok daha ileri düzenlemelerin olmasına karşın ama Türkiye'de o bölgede mücadelenin sadece silahlı yöntemle olamayacağı gerçeğini kendileri de vurguluyorlar. Sayın Genel Başkanları (Kemal Kılıçdaroğlu), dün yaptığı konuşmada sadece silah zoruyla önlenmeye çalışılmasının ' akılsızlık' olduğunu söylüyor. Bir yandan bunu telkin edeceksiniz, bir yandan o bölgenin sorunlarıyla ilgili raporlar yayınlayacaksanız, o raporların içerisinde tespit edilen bir takım realitelerin telafi edici tedbirler getiren iktidar partisine karşı bu şekilde tavır ortaya koyacaksınız. Bunu çok tutarlı bir tavır olarak görmüyorum. Haksız bir eleştiri.2002'de sıfır terör alındığı tespiti doğru değil. Bu süreçte inişli çıkışlı süreler olmuştur. Ama Türkiye'de terörizm sıfırlanmamıştır, terörün sıfırlanması için alınması gereken önlemler bellidir, bu noktada CHP'nin yaptığı değerlendirmeler de doğru tespitler içermektedir."
Sevkedilmek istenen bir yer var
Ergin, terör olaylarıyla Türkiye'nin bir yerlere çakılmak istendiğini vurgulayarak, "Bizim yaptığımız ve yapmaya çalıştığımız şey o raporlarda tespit edilenlerden çok farlı şeyler değil. Ancak bugün yapılacak çalışma, bu atmosfer içerisinde her şeye rağmen yapmamız gereken şey, MHP komisyonu terk etti. Keşke terk etmeselerdi bu terör olaylarıyla sevk edilmek istendiğimiz bir yer var, biz o noktaya sürüklenmemeliyiz. Bildiğimiz doğruları yapmalıyız, terör örgütünün amaçlarına ulaşmalarına izin vermemeliyiz" diye konuştu. Komisyon, çalışmalarını maddeler üzerinde yapılan görüşmelerle devam ediyor.
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=151082
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
http://www.heddam.com/Resim/GenelResim/103677.jpg
Seraplar Yakılsın ki, «Teröristin Gururu» (!) Zedelenmesin...
Yukarıdaki fotoğrafa iyi bakın... İyi bakın, çünkü birkaç gün geçmeden unutacaksınız! Tıpkı bugüne kadar unuttuğumuz binlerce terör kurbanı ve şehit gibi...
12 Kasım 2009 Perşembe
Şimdi, şu anda «vah, vah...» diyeceksiniz, «bunu yapanlar insan olamaz! Vahşet bu!» diyeceksiniz, ama bir hafta bile geçmeden ne insanlık hatırlanacak ne de bu vahşet...
Yukarıdaki fotoğrafa iyi bakın... Fotoğraftaki kız henüz 17 yaşında... Evet, bu haliyle o kadar genç görünmüyor, ama gerçekten daha 17 yaşında
https://www.hukuki.net/showthread.php...m-Süreci/page6
http://foto.gazetevatan.com/newpics/...6240126081.jpg
"BUSE NEREDE BABA"...
http://img.internethaber.com/gallery/8107/3.jpg
Bombalı saldırı şüphelileri alkışlarla(!) adliyede - Hürriyet
24 Haz 2010 ... İstanbul Halkalı'da biri 17 yaşında bir asker kızı ve 4 askerin bombalı saldırıda şehit edilmesi ve polis servisine bombalı saldırı ...
www.hurriyet.com.tr/gundem/15126826.asp -
M.E.Sezen: Şeref yoksunu aşalık mahluklar hepinizin Allah belasını versin size fırsat yaratanların topunun canı cehenneme söylencek söz çok ama sözlere yazık...
Cevap: Devlet Projesi - Demokratik Açılım Süreci
Kadınlar "demokratik açılım"ı değerlendirdi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sivil toplum kuruluşlarının kadın temsilcileriyle gerçekleştirdiği ve yaklaşık 7 saat süren toplantı sona erdi. Başbakanlık İstanbul Ofisi'ndeki toplantının sona ermesinin ardından çıkışta gazetecilere açıklama yapan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, toplantıya 80'in üzerinde katılımcının iştirak ettiğini belirterek, şimdiye kadar gerçekleşen en uzun açılım toplantısı olduğunu söyledi.
Her kesimden kadın sivil toplum örgütlerinin fikirlerini rahatça ortaya koydukları bir toplantı gerçekleştirdiklerine işaret eden Boyner, "Genellikle tüm kadın sivil toplum kuruluşları açılımın devam etmesinden ve açılımın içeriğine katkı sağlamaktan memnun. Katkı sağlamaya devam etmek istiyorlar" dedi.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Kadın Girişimciler Kurul Başkanı Aynur Bektaş da, bölgeyi tanıyan biri olarak taleplerini dile getirdiğini ifade ederek, bölgeye özel bir teşvik verilmesini istediğini söyledi.
Bektaş, bölgenin sorununun sadece ekonomik olmadığını, ancak ekonominin bölge halkına refah getireceğini ve orada en mağdur durumda olan kadınların sorunlarını çözeceğini dile getirdiğini kaydetti.
Avrupa'nın benimsediği "yasak yasaktır" ilkesinin bölge için de geçerli olması ve tüm yasakların kaldırılması gerektiğini ifade eden Bektaş, toplantıya katılan tüm kadınların açılıma destek verdiklerini söyledi.
Bektaş, 3 yıldır Doğu ve Güneydoğuda yatırım yaptığını, bölge halkından zarar görmediği gibi en karlı fabrikalarının da orada olduğunu anlatarak, bölge halkının kazanılması gerektiğini dile getirdi.
Toplantıda Başbakan Erdoğan'ın partisinde Kürt kökenli 60 milletvekili bulunduğunu belirttiğine de işaret eden Bektaş, Türk-Kürt diye bir ayrımın yapılmaması gerektiğini ifade etti.
Türkiye Aile Planlaması Derneği Başkanı Prof. Dr. Hakan Şatıroğlu da, Türkiye'nin açılımdan başarılı çıkacağını umduklarını belirterek, demokratik bir açılımın kimliklerden ziyade insan odaklı olması gerektiğini vurguladı.
Toplantıya katılan STK'ların tek erkek temsilcisi olduğunu da ifade eden Şatıroğlu, uzun süren toplantı boyunca Başbakan Erdoğan'ın herkesi tek tek sabırla dinlediğini ve notlar aldığını belirtti.
Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Faaliyetleri Merkezi Başkanı Ayşe Sucu ise, toplantıda Türkiye'nin problemlerine değinildiğini ifade ederek, "Eğer toplumda bir mutabakat sağlamak istiyorsak, bir üst dil oluşturmak zorundayız. O üst dili oluşturabilirsek bunun altında tüm problemleri ister Alevi-Sünni problemi olsun ister Türk-Kürt, diğer etnik gruplar adı altında yaşanan problemler olsun çözebiliriz" diye konuştu.
http://www.cnnturk.com/2010/turkiye/...3.0/index.html