Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Ulu önder ATATÜRK savcılarla ilgili veciz bir söz söyledimi bilmem ama eğer savcıların görevleriyle ilgili en önemli safha olan iddianameleri ile ilgili bir şey söylemesi gerekseydi muhtemelen sporculara ettiğinin br benzerini söylerdi.
'' Ben iddianamenin kısa, öz, okunup anlaşılabilir olanını severim.'''
derdi muhtemelen.
Gerçi ben bugüne kadar kısa olsa bile okuyup anlayabildiğim çok az iddianame gördüm. O yüzden ciddi bir iddiam vardır . Bizim savcıların Türkçe yazımla ilgili ciddi sorunları var. Hatta o kadarki bazen iddianame bittiğinde ben '' eeene diyor şimdi suçluyor mu beraat mi istiyor ?'' dediğimi bilerim. Başı sonu olmayan cümle kurmayı çok severler karmakarışık bir şey çıkar genelde.
Şimdi eğer doğruysa bu anlaşılmaz konunun iddianamesi 2000-2500 sayfa arası ( Buda aslında bir gerizekalı oran aradaki oran farkı yüzde yirmibeş yok böyle bir şey ama neyse... buişin doğru yeri neresi anlamadım gitti. ) Bunu kim okuyacak ne zaman okuyacak ? Hakimlerin okuyacağına inanan varsa beri gelsin. Kaldıki savcılık gene duyumlara göre ( Herhalde yer yüzünde bu kadar duyumlu bol safsatalı abuk bir dava bir daha olmaz.) Bastırma zorluğu nedeniyle Avukatlara CD olarak iddianameyi vereceklermiş(miş.) Peki her tutuklunun da iddianameyi alma hakkı olduğuna göre savcılık hapishanelerede dünyada bir ilk yapıp laptop mu verecek ? Burasıda boşlukta kaldı. Zaten boşlukta olmayan nersi var ki?
İddianame hazırdı . UYAP her neyse çöktü dendi. Bak yola çıktı geliyor dendi gene kaldı. Yeni gözaltılardan biraz gecikecek dendi . sonra bunlara ek iddianame dendi ! Sonra aslı iddianamenin içinde olacak dendi şimdi gene orgeneraller ek iddanamede olacak deniyor... Bunların hepsinide savcılık diyor. Yani resmi açıklama bunlar. Topu topu 2 temmuzdan bu yana.... Ne iddianameymiş ama.....
BEN BURADAN SÖYLÜYORUM EĞER ORTADA BİR YAYIMLANACAK İDDİANAME VARSA PERŞEMBE VE YA CUMA GÜNÜ YAYIMLANACAK. ÇÜNKÜ RTE O TARİHLERDE YOK. GÜMBÜRTÜ KOPACAK SONRA GELECEK ADALETE İNANIYORUZ YANINDAYIZ DİYECEK. KİMSEDE KENDİSİNE YARGITAY CUMHURİYET BAŞ SAVCISIYLA ANAYASA MAHKEMESİ ADALETİ TEMSİL ETMİYOR MU DİYE SORMAYACAK.....O AYRI... BU AYRI...
İddianame bana göre son gelişmelerden sonra çok komik olacak çünkü üç gündür toplum olarak iki orgeneralin bu örgütün lideri olduğunu onların kurduğunu okuyup duruyoruz. Ne işse örgütü kuran yönlendiren lideri olanlar iddianamede yok !!!! Onlara ek iddianame !!! yani işin aslı asıl iddianame ek iddianame Anlayan anlamayana anlatsın. Hani buradan bakarsan ......
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Sayın sdt23;
İşte bunlardan dolayı alıntı yaptığım yeri geniş bir biçimde açıklarsanız mutlu olacağım. Ahmet Altan a tamamen katılma nedenlerinizi merak ettim..
Sayın commodore1tr,
Ahmet Altan'ın tüm fikirlerine değil, sayın Av. Fırat Bayındır'ın alıntıladığı yazısına katıldığımı söyledim.
Açıklama gerektiren yerin neresi olduğunu anlayamadım. Belki de darbe medyasıyla neyin kastedildiği açıklamaya muhtaç. Ahmet Altan'ın neyi kastettiğini bilmiyor ama tahmin ediyorum.
"O medyada çalışan çok dürüst insanlar da var ama oralarda “psikolojik savaş” elemanı olan yazarlar ve yöneticiler de var." demiş. Ben de öyle olduğunu düşünüyorum.
Ben AK Parti'ye dürüst ve centilmence bir muhalefet yapılması gerektiğine inanıyorum. AK Parti'nin alternatifsiz hale gelmesi Türkiye için bir tehlikedir.
Yayın çizgisiyle daha önce yalan haberlerle halka korku saçan ve bugün de Ergenekon soruşturmasını küçümseyen ve Ergenekon oluşumuna sempatisini gizlemeyen medyaya "Darbe medyası" diyor. Kastedileni dar anlamda sadece bir askeri darbe olarak algılamamak lazım. Bu mihraklar askeri de kışkırtıp oyuna getirmeye çalışıyorlar.
Yazıda başka açıklanmaya muhtaç bir yer varsa, aşağıya tekrar yazdım. Cümle cümle üzerinden geçeriz.
Darbe ve medya
Her darbenin bir medyaya ihtiyacı vardır.
Darbe silahsız olur ama medyasız olmaz.
Çünkü darbelerin altyapısını medya hazırlar, ülkeyi “korkunç” bir tehlikeyle karşı karşıya olduğuna ikna etmek, insanlarda “biri gelsin bizi kurtarsın” duygusu yaratmak medyanın görevidir.
Bu ülke yıllarca “komünizm” tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna nasıl inandı?
Türkiye’de komünist bir sistemin kurulmasının ne imkânı ne ihtimali vardı.
İşçi sınıfı bile yoktu o zamanlarda.
Gencecik çocukların hiçbir sosyal temeli, hiçbir toplumsal tabanı olmayan hareketleri bu ülkeye büyük komünist ayaklanması diye nasıl yutturuldu?
12 Mart’ta ihtiraslı generallerin kendi aralarındaki iktidar mücadelesini, bu halk nasıl oldu da “komünist devrimin” önlenmesi olarak kabul etti?
Bu insanlar ne olduğunu bile bilmedikleri komünizmin bir “öcü”, ordunun da tek kurtarıcı olduğuna nasıl inandı?
Medya sayesinde inandı.
Darbe yandaşı medyanın birinci görevi bir “korku” yaratmaktır.
Ortada toplumsal bir “korku” olmadan darbe olmaz çünkü.
Darbe, bir korkunun üzerine inşa edilir.
Eğer vaktiniz varsa gidin bir kütüphaneye bizim gazeteleri bir tarayın.
Nasıl bir dehşet duygusu yarattıklarını göreceksiniz.
Darbeciler de kendilerine bağlı “Ergenekon”larla bu dehşetin yaratılmasına yardımcı olacak eylemleri ateşlerler.
12 Eylül’de yakalanan bir tabancanın sabahleyin bir solcuyu, öğleden sonra bir sağcıyı vurmuş olduğunun ortaya çıktığını hiç unutmayın.
Bir Ergenekon varsa mutlaka bir de medyası vardır.
Ergenekonların beslediği dehşeti halka çarpıtarak sunacak bir medya olmasa, o dehşet eylemleri ne işe arar?
Medya o terörü apaçık yazsa Ergenekonlar teröre mi bulaşabilir?
Ne yazık ki darbeler her zaman kendilerine yandaş medya bulurlar.
Çünkü darbeler çok para dağıtırlar.
Hiç kimse onları denetleyemediği, kimse onlara hesap soramadığı için darbeciler yandaş medyayı paraya boğarlar.
28 Şubat’ın en büyük banka soygunlarının gerçekleştiği dönem olduğunu her zaman aklımızda tutmalıyız.
Darbeci medyanın ne beklediğini anlayabilmek için o dönemi iyi bir incelemek gerekir.
Bugün de Ergenekon’un ve darbenin bir medyası var.
Dehşet yaratmak için programlanmış bir silahlı çeteyi “vatansever” grup, darbecileri “ülkeyi kurtarmak isteyen insanlar” olarak göstermeye çalışan bir medya.
O medyada “darbe” sözcüğüne pek rastlamazsınız.
Eğer rastlarsanız, “aslında böyle bir darbe tehlikesinin olmadığını” anlatan satırlarda rastlarsınız.
Organize bir eylemin sonucu öldürüldüğü, jandarma istihbaratının cinayeti çok önceden bildiği anlaşılan Hrant Dink cinayeti onlar için “birkaç serseri çocuğun” işidir.
Buna inandırmak için çok uğraşırlar.
Darbeleri, çete cinayetlerini perdelemeye çabalarlar.
Ve, “tehlikeyi” abartırlar.
Laiklik tehlikededir.
Kadınlarımızın başlarını bağlamak için gelmektedirler.
İçki yasaklanıyordur.
Avrupa Birliği, Türkiye’de “İslami bir cumhuriyet” kurmak için kıvranmaktadır.
“Cahil” halk irticayı desteklemektedir.
Türkiye’yi “irticadan” kurtarmak için ne halktan ne Avrupa’dan bir ümit vardır.
Ve, Türkiye kurtarılmalıdır.
Bu şartlarda sizce “kurtarıcı” olarak kimi göstermektedir bu gazetelerle televizyonlar?
Adres bellidir.
Daha önce onları paraya boğan bir adres.
“Darbeci paşaların” gözaltına alınması, Ergenekon çetesinin yakalanması onlar için hüzün verici olaylardır.
Bütün bu gözaltıları, soruşturmaları, “Türkiye’yi kurtarmaya uğraşanları sindirecek” operasyonlar olarak sunarlar okuyucularına.
Paşaların darbe hazırladığını ortaya koyan günlükler “unutulmalıdır”, çetenin işlediği cinayetler, attığı bombalar konuşulmamalıdır.
Televizyonlara bakın.
Gazeteleri okuyun.
Kullandıkları sözcüklere dikkat edin.
Darbe medyasını göreceksiniz.
O medyada çalışan çok dürüst insanlar da var ama oralarda “psikolojik savaş” elemanı olan yazarlar ve yöneticiler de var.
Ama bu sefer beceremeyecekler.
Bütün bu gelişmeler, onların beceremeyeceğinin işareti.
Demokrasinin tehlikede olmasına hiç aldırmayan bu medya şimdi şaşkınlıkla bu ülkede “demokrasi” isteyen insanlar olduğunu görüyor.
Ve, komik bir şekilde yüksek tirajlarına rağmen marjinalleşiyorlar.
Çünkü artık darbenin ve Ergenekon’un bir medyası olduğu gibi...
Demokrasinin de bir medyası var bu ülkede.
Onları öfkeden çıldırtan da bu.
Ama onları öfkelendiren, halkı sevindiriyor.
Artık darbe istemiyor çünkü bu ülke
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Sayın sdt23;
Hayya ''din iman türban...'' forumunda yazdığınız yazılar tamamen farklı bir bakış açısı altında benim anlatmak istediğimin dışında anlamlara zorlanarak çekilmeye çalışılmış olsada fikre saygımdan dolayı kabul ettim ve geçtim.
Hangi yazımı kastettiğinizi merak ettim. Sizin söylemek istediğinizi yanlış anladıysam, bunu düzeltmeniz beni daha da memnun ederdi.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Bu iddialar Mehmet Şimşek tarafından defalarca yalanlandı. Altını çizdiğim kısım kasıtlı olarak "CIA tercümanlığı" olarak sunuluyor.
Sn sdt23; her köşeden herkes ve herşey için iddiaların savrulduğu günleri yaşıyoruz. Hep aynı yöne savrulmayalım değil mi? Hep yelkenler fora fora.., nereye kadar? Arada rüzgara karşı gitmek de lazım.
Çömez'in iddiaları ki dikkate değerdir. (ki iddiadır, yine de bizlerin iddialarından daha daha mesnetli olabilir!!!)
Yalanlanmış filan değil üstelik, DÜZELTİLMİŞtir.
Geçen hafta Abdulah Gül ile Mehmet Şimşek’in danışman seçimlerini eleştirmiştim.
Yazıma Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’ten bir itiraz geldi.
Yazımda Şimşek’ten “Birinci körfez savaşında CIA’nın Guam’a götürdüğü peşmergelere tercümanlık yapıyordu” demiştim.
Şimşek’in itirazı bu ifadeye oldu.
Şimşek, CIA tercümanı olmadığını, o dönemde Ankara’daki ABD Büyükelçiliği’nde “Başekonomist” olarak çalıştığını bildirdi.
Şimşek’in ayrılmasından sonra şimdi ABD Büyükelçiliğinde bu göreci eski Merkez Bankası Başkanlarından Cafer Tayyar Sadıklar’ın kızı Defne Sadıklar yürütüyormuş.
Bakan Şimşek’in “Emmioğlu danışmanı” konusunda ise bir itirazı olmadı. 31.12.2007/Fatih Altaylı/Habertürk
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Yeni CMK’ya, "Elektronik ortamdaki kayıt veya bilgisayarlara el konulacak ise yedeği alınır, adli makamlar veya polisce mühürlenip kişiye veya avukatına verilir" hükmünü koydurtan CHP’li Tacidar Seyhan, el konulan CDve bilgisayarlara ’geçmiş tarihli’ bilgi eklenebileceğini belirterek, açık konuştu:"Yedeği alınmadığı için, el konulan veriler, delil olmaktan çıktı."
http://w9.gazetevatan.com/haberdetay...&Newsid=188354
Demek teknoloji buna izin veriyor. Bu durumda sahibinin sahip çıkmadığı günlüklerlerle ilgili iddalar da çöpe gidiyor. Kişilerin izni olmadan yapılmış kayıtları ve elektronik ortamdakileride çıkarınca eğer noter huzurunda yapılmış bir ergenekon kuruluş belgesi yoksa Sayın Savcı karşımıza neyle çıkacak çok merak ediyorum.
Temiz eller(!) operasyonu için temiz çalışmak gerektiğini unutmuş sanırım Sayın Yetkililer...
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
TRT haberi : İddianame Cuma günü İstanbul Adliyesi'nde basına açıklanacak.
Ergenekon terör örgütü olarak da adlandırılan Ümraniye soruşturmasıyla ilgili bilgi kirliliği sürüyor.
Basında yer alan spekülatif haberleri dikkate alan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmanın iddianamesini basın karşısında açıklamaya karar verdi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'den alınan bilgiye göre, Ergenekon terör örgütü olarak adlandırılan Ümraniye soruşturmasının iddianamesi Beşiktaş'taki İstanbul adliyesi önünde, kameralar karşısında açıklanacak.
Buna gerekçe olarak da basında soruşturmayla ilgili yayınlanan bazı yanlış haberler gösterildi.
Soruşturmanın iddianamesi yaklaşık 2 bin sayfadan oluştuğu için Ulusal Yargı Ağı Projesi kapsamında ilk kez CD'ye aktarılıyor.
Aktarma işleminin henüz tamamlanmadığı öğrenildi.
Ümraniye'de bir gecekonduda 12 Haziran 2007 tarihinde bulunan patlayıcılarla ilgili başlatılan soruşturmanın bugüne kadar 58'i tutuklu 85 sanığı bulunuyor.
İddianamenin Cuma günü açıklanması bekleniyor.
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
İki emekli orgeneral, darbe iddialarıyla tutuklanınca, “Korku imparatorluğu kapıda!” avazeleriyle yeri göğü inletenlere bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral darbeye teşebbüsten dolayı cezaevine atılınca, askeri yönetimlerin Ziverbey gibi işkencehânelerini hatırlatanlara bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral siyasal tarihimizde ilk kez hapsi boylayınca, 12 Mart’ın, bir askeri darbenin o korkunç işkencehanesiyle ilgili çağrışımlarla, bir darbesel sürecin çok önemli bir halkası olmaya aday bir soruşturma ile davayı, kamuoyunun gözünde, sözde çaktırmadan zayıflatmak isteyenlere bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral hapse atılınca, sanki bu ülkede hiç darbe olmamış gibi birden ‘hukuk’u hatırlayanlara bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral darbe girişiminden dolayı tutuklanınca, sanki bu ülkede hiç darbe teşebbüsü olmamış gibi ‘demokratik hukuk devleti’ne sarılanlara bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral darbecilik iddiasıyla sorgulanıp hapse atılınca, sanki bu ülkede asker siyasete hiç müdahale etmemiş gibi birden bire ‘demokrasi ve hukuk havariliği’ne soyunanlara bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral darbecilikten içeri atılınca, sanki bu ülkede askeri darbelerle demokrasi ve hukukun, insan hakları ve özgürlüklerin canına okunmamış, ırzına geçilmemiş gibi, akıllarına birden bire demokrasinin kutsalları düşenlere bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral darbecilik suçlamasıyla sorgulanıp tutuklanınca, sanki bu ülkede askeri darbelerle Menderes’ler, Deniz Gezmiş’ler, Erdal Eren’ler asılmamış gibi ‘demokrasi’yi, ‘hukuk’u anımsayanlara bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral tutuklanınca, ‘hukuk’u hatırlayan ama bunca zamandır Hrant Dink davasını es geçen, parmağının ucuyla bile doğru dürüst tutmayanlara bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral tutuklanınca aklına ‘hukuk’ gelen, ama bunca zamandır Malatya Katliamı davasında ipe un serenlere bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral darbeye teşebbüsten tutuklanınca aklına ‘hukuk’ gelen, ama Cumhuriyet gazetesine bomba atanla Danıştay cinayetini işleyen katilin siyasi kimliğiyle bağlantılarını, bombaların kaynağını ve bunların Ergenekon zincirindeki yerini doğru dürüst sorgulamayan, bu açıdan gazeteciliğin en temel gereği olan fikri tâkip ilkesini unutanlara bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral darbeye teşebbüsten hapse atılınca ‘hukuk’u, ‘insan hakları’nı anımsayan, ancak örneğin bir zamanlar işkencehaneye dönen ve Felat Beyler’e dışkı yedirilen Diyarbakır Askeri Cezaevi’ni hiç anımsamayanlara bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral darbeye teşebbüsten içeri atılınca ‘hukuk’ ve ‘demokrasi’yi hatırlayan, ama ‘2003-2004 darbe tertipleri‘ni bildikleri halde deşmeyen, deşemeyen, bunun üzerine gidemeyenlere bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral darbeye teşebbüsten dolayı içeri atılınca, ‘hukuk’ ve ‘demokrasi’yi anımsayan, ama yüzde 47 oy almış AKP’nin kapatılmasını ‘hukuka saygı’ çerçevesine oturtabilen ve ‘demokrasi’ adına içlerine sindirebilenlere bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral içeri atılınca ‘hukuk’ ve ‘insan hakları’nı anımsayan, ama Türkiye’nin AB yolunu tıkayan Kıbrıs sorununda çözüm istedikleri için aynı askeri odaklar tarafından 2004’de ‘vatan haini’ ilân edilebilen meslektaşlarını akıllarından bile geçirmeyenlere bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral tutuklanınca ‘hukuk’ ve ‘insan hakları’ diye yeri göğü inleten, ama Susurluk’ta, Güneydoğu’nun ‘faili meçhul cinayetleri‘nde süt dökmüş kedi gibi davrananlara bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral darbeye teşebbüsten tutuklanınca, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gerçekten önemli olan birlik ve beraberliğini öne çıkaranlara bir sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral darbeye teşebbüsten tutuklanınca, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin birlik ve beraberliğini hatırlayan, ama birlik ve beraberliğin asıl zehirleyicisi olan askerin siyasete karışmasını, darbe teşebbüslerini, muhtıraları, darbeleri unutanlara bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral darbeye teşebbüsten tutuklanınca ‘demokrasi’yi hatırlayan, ama bu ülkede demokrasinin yerleşmesi için darbelerden, darbecilerden, darbeye teşebbüs eden ve askeri siyasete sokanlardan gerçek demokrasi ve hukuk adına hesap sorulması gerektiğini unutanlara bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
İki emekli orgeneral darbeye teşebbüsten tutuklanınca, bu ülkede birinci sınıf demokrasi ve hukuku günahları kadar sevmeyen sivil-asker ‘darbeci takımı’nın kararlı ya da mahçup, bilerek ya da bilmeyerek, gönüllü ya da gönülsüz avukatlığına soyunanlara bir çift sözüm var.
Çok, hem de çok ayıp ediyorsunuz!
Hasan Cemal
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
ÖDP Genel Başkanı Uras, emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Örnek’in günlükleri olduğu ileri sürülen metinlerde yeralan ‘Sarıkız’ ve ‘Ayışığı’ kod adlı darbe planlarını Meclis gündemine getirmeye kalkınca ne oldu?
AK Parti’den de, CHP’den de destek bulamadı. DSP destek verdi mi? Peki ya MHP?
Ne gezer... Darbe soruşturmasına destek yoktu ama mazeret boldu...
AK Parti ‘konjoktürü’... CHP ‘yargıda devam eden davayı’ gerekçe gösterdi.
MHP ise, konunun Mecliste araştırılmasını ‘uygun’ bulmuyordu...
***
Ufuk Uras’ın darbe girişimlerinin Mecliste bir komisyon kurularak araştırılması amacıyla hazırladığı önergenin TBMM Başkanlığı’na sunulabilmesi için içtüzük gereği altında en az 20 milletvekilinin imzanın bulunmasını gerekiyordu...
Sonunda varlığı darbe nedeniyle tehdit altında olan 550 kişilik Meclis’te önergeye Ufuk Uras dışında, DTP grubu...
İktidar Partisi AK Parti’den bir tek Hüsrev Kutlu... Bir de, Bağımsız Hakkari Milletvekili Naim Geylani destek verdi...
Lafa gelince atıp tutan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden çıka çıka 22 kişi çıktı...
AK Parti ve CHP, araştırma komisyonuna sahip çıkmamak konusunda sanki gizli birittifak yaptılar...
***
Ufuk Uras da, çok haklı olarak, gözünü yumup, ağzını açtı:
‘(Konjonktürü uygun değil) diye bir yaklaşım içine girdiler. Oysa demokrasiyi bir prensip ilke meselesi olarak görmek lazım.
Yoksa böyle bir faydacı yaklaşım konjonktüre göre demokrasi diye bir şey olamaz. Aslında resmi gerekçeler bahane, mazeretten öte bir şey değil, hiç bir inandırıcılığı yok.
Ben bunu Türkiye’deki demokrasi kültürüyle ilgili problemin yansıması olarak görüyorum. Yani bize göre demokrasi biraz demokrasi biraz ufuk olmaz.
Demokrasi dışı arayışlara karşı Meclis kendi iradesini savunmayacaksa kim savunacak?’ dedi.
***
Bu son sorusunu da gene kendisi yanıtladı:
‘Darbe günlükleri ortaya çıktı, adeta kanıtlandı. Meclis bunun üzerine gitsin, arka planını araştırsın istiyoruz. Bu araştırılmasın demek anlamına gelen bir mesafeli tutumu demokrasi içerisinde anlayabilmek mümkün değil.
Milletvekillerinin öncelikli görevi yeminine sahip çıkarak, demokrasiyi savunmalarıdır. Kenan Evren, ‘egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ama bu memleketin de sahipleri vardır’ demişti. Yani artık o sahipler olmasın istiyoruz.
Bir şekilde demokrasi dışı arayışlar varsa, demokrasi dışı örgütlenmelerin üzerine gitmek lazım. Hem devlet içi hem devlet dışındaki, bütün yasa dışı örgütlenmelerin üzerine gidip bu cerahatı patlatmak lazım.
Ve sadece emekliler değil bu örgütlenmeye dahil olmuş resmi görevliler de varsa onları da içermeli. Çünkü bu tamamiyle kazınmadıkça yeniden hortluyor.
Böyle bir önergenin arkasında duracak bir irade AKP’den çıkmadı, diğerlerinden de çıkmadı’...
***
Atıp, tutan... Ama gereğini asla yapmayan... Gereğini bırakın ‘araştırma komisyonu’ önergesine bile imza koymayan...
Kısacası darbecilere ve cuntacılara karşı...
‘Halk iradesine’ sahip çıkmayan bir Meclis ile karşı karşıyayız...
***
Neden? Çünkü Anayasa... Siyasi Partiler Yasası... Seçim Kanunu... Meclis İç Tüzüğü... Bitmedi... Ayrıca altı yüz yasa ve yasaların uzantısı... Bunların hepsi 12 Eylül askeri darbesinin ürünü... Dolayısıyla Meclis ve siyaset kurumu da ‘12 Eylül çocuğu’...
***
Kadrolaşma... İhale... İtibar konularından şikayetçi olmayıp da, demokrasi konularında köklü adım atma söz konusu olunca ‘askeri bürokrasiden’ yakınan siyasetten de çoktan sıkıldım... Bundan böyle, seçim arifesinde, 12 Eylül ile demokratik bir şekilde hesaplaşmaya söz vermeyen...
Bunun ön hazırlığını seçim beyannamesine etraflıca koymayan hiç bir partiye de sıcak bakmayacağım...
Ömür geldi geçti... İttihat ve Terakki’den kurtulamadığımız gibi...
AB standartlarında bir demokrasiyi sonuna kadar tavizsiz inşa edecek tutarlı bir iradeye de rastlayamadık...
***
Ufuk Uras’ın önergesinin akıbetini merak ediyorum... Meclis darbecinin ardına düşmekte çekinir ise, bunu kim yapacak?
Dilerim Başbakan Erdoğan’ın partisinin dünkü grubundaki ‘Anayasa dışı oluşum ve hareketlere karşı dik duruşumuzu korumak zorundayız’ cümlesi, bu önerge için de bir yeşil ışık olur...
Mehmet ALTAN
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Takvimler 28 Kasım 2007’yi gösteriyordu. Kozan’da yaşayan Tevhide Kütük isimli bir kızcağız, bir makale yarışmasında ödül kazanmıştı. Tören günü ödülünü türbanıyla almak isteyince Kozan Kaymakamı’nın ve Garnizon Komutanı’nın uyarılarıyla kürsüden indirildi.
Hatırlarsınız, Türkiye karıştı.
Bütün dinci gazeteler bu olayı “büyük bir özgürlük sorunu” olarak sundu.
Olayın gazetelere yansımasının hemen ardından Başbakan Erdoğan ve eşi telefona sarılarak Tevhide’yi ve ailesini aradılar.
Üzüntülerini ilettiler.
http://www9.gazetevatan.com/newpics/...09136513_3.jpg
“Sorumlular hakkında gerekli işlemler yapılacak. Bu haksızlıklar bir gün mutlaka bitecek” diye moral verdiler. Tevhide’nin ve ablasının tüm eğitim masraflarını üstlenmeyi vaat ettiler.
Sadece Tevhide mi?
Hangi genç kız türban yüzünden sorun yaşadığını söylese, Başbakan mutlaka telefon edip gönlünü aldı!
Aradan yedi ay geçti.
Bu kez Edirne’den gözü yaşlı bir kadın görüntüsü belirdi televizyon ekranlarında.
Bu kadın, eşi Kuddusi Okkır’ın 12 ay önce Ergenekon Çetesi’nin finansörü olmak iddiasıyla tutuklandığını...
Hakkındaki iddianamenin bir türlü mahkemeye sunulmadığını...
Bu süreçte kansere yakalandığını...
Ama hastanelerde bir türlü teşhis konulamadığını...
Ölümünün yaklaştığı kesinleşince de serbest bırakıldığını haykırıyordu!
Bu feryatlardan sadece üç gün sonra da eşini kaybetti o kadın...
Adı Sabriye Okkır’dı.
Beş kuruşu olmadığı için, “terörü finanse etmekle” suçlanan kocasının hastane parasını ödeyememiş, cenazesini memleketine belediyenin tahsis ettiği arabayla götürebilmişti.
Büyük bir haksızlığa uğradıklarını, eşinin başına gelenlerin insanlık suçu olduğunu söylüyordu...
***
Ne ilginçtir ki onun telefonu hiçbir zaman çalmadı.
Ne türbanlı kızların “hızır acil servisi” Başbakan aradı onu; ne de onun çok duygusal eşi...
Cumhurbaşkanı’ndan da ses çıkmadı, Meclis Başkanı’ndan da...
Hepsi, o çok kullandıkları sözü hayata geçirmeye soyunmuştu adeta:
“Gözleri var ama görmezler, kulakları var ama duymazlar...”
Üzüntülerini iletmediler.
“Sorumlular hakkında gerekli işlemler yapılacak” demediler.
“Bu haksızlıklar bir gün mutlaka bitecek” diye moral vermediler.
“Paraya ihtiyacınız var mı” diye sormadılar.
Böylece “örtünme hakkı”na verdikleri önemi, “yaşama hakkı” na göstermediklerini kanıtladılar...
Bu ülkenin insanlarını “bizden olanlar ve olmayanlar” diye böldüklerini, “Herkesi kucaklamak” gibi bir dertlerinin olmadığını gösterdiler.
***
İşte bu yüzden bundan sonra hiç kimse bana bu iktidarın, “haktan ve özgürlükten yana” olduğunu söylemesin...
Küfrederim!
*****
BİR ÖNERİ!
Bütün hastanelerin koridorlarına asılan ve eliyle “sus” işareti yapan hemşire fotoğrafını bilirsiniz...
İşte; Ergenekon soruşturması kapsamında tutukluyken, kahrından kanser olarak hayatını kaybeden Kuddusi Okkır’ın bu son fotoğrafı da bütün ağır ceza mahkemelerinin duruşma salonlarına asılmalı.
Asılmalı ki hâkimler, savcılar; yargıladıkları sanığın “ölümlü bir insan” olduğunu akıllarından çıkartamasın!
Bu öneriyi Adalet Bakanı’nın takdirlerine sunacağım da...
Aldırır mı bilmem?
Mustafa Mutlu
Re: Ergenekon'da yeni gözaltılar
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
İki emekli orgeneral, darbe iddialarıyla tutuklanınca, “Korku imparatorluğu kapıda!” avazeleriyle yeri göğü inletenlere bir çift sözüm var.
Ayıp olmuyor mu?
Hasan Cemal
Bu bana hep ilginç gelmiştir. Gazeteciler gazete okumuyor sanırım. Örneğin Hasan Cemal okumuyor. Okuyor olsaydı, en azından kendi gazetesini okuyor olsaydı yukarıdaki satırları yazamazdı. E mail attım kendisine 22 Mart 2008 tarihli gazeteleri hiç değilse Milliyet'i okusun.