Re: Türkiye'de solcu olmak
Alıntı:
Av.Ferda Aydın rumuzlu üyeden alıntı
Bunca yıllık görüşümü değiştiriceğim ve ben de sol görüşte olacağım; zira madem ki solcular anti-emperyalist ve anti militarist.Bundan iyisi Şam'da Kayısı...:)))
Bence; siz hiç görüş değiştirmeyin Ferda Hanım,
Hem anti-emperyalist, hem anti-militarist olabilmek için; emperyalistlerin ülkeleri çiçek vererek (aslında pek yanlış da değil, çiçek yerine ekonomik bağımlı hale getirmeyi koyun) aldığı sonucu ortaya çıkar ki, siz siz olun, bir "euro fiore international" üyesi çiçekçi açın... Bakın; bir anda, hem anti-militarist hem de enternasyonal solcu oldunuz, daha ne istiyorsunuz?!!!:o
Re: Türkiye'de solcu olmak
Önümüzde yaklaşan bir seçim var; Yine malum parti kazanacak; bu kadar geriye gittik.D.S isimli bir hatun bile bu parti'nin üyesi olmuş.Ben bu hatunu hep oldukça açık resimleriyle tanırım..Nitekim H.A'da bu partiye oy verdiğini söylemişti.Acaba ne gibi çıkarlar dönüyor?
Re: Türkiye'de solcu olmak
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Hadi oradan dedikten sonra yazmak zul geliyor ama hayal dünyasından belki uyanırsınız da, bu vesile ile size bir yardımım dokunabilir düşüncesi ile yazıyorum, itiraf etmem gerekirse pek bir umudum da yok...
“Batı Avrupalı ülkeler Sosyalizm'e doğru gelişmelerini tamamlarken biz varlığımızı sürdürebilecek miyiz? Ama onlar bizim daha önce beklediğimiz gibi tamamlamıyorlar bunu. Bunu sosyalizmin “tedricen olgunlaşması” ile değil bazı ülkelerin başkaları tarafından sömürülmeleriyle tamamlıyorlar. Son çözümlemede mücadelenin sonucu Rusya’nın, Hindistan’ın, Çin’in vb.’nin dünya nüfusunun çok büyük bir çoğunluğunu meydana getiriyor olmaları gerçeği ile belirlenecek.”
“İnsanlar devletler içinde yaşarlar ve her devlet de aralarında belli bir siyasi dengenin olduğu bir devletler sisteminin parçasıdır.”
Bu lafları eden teoriden değil, birebir uygulamanın içinden biridir ki haklıdır. Enternasyonalist?!!! Alman Sosyalistler 1. Dünya Savaşı'nda Kayzer'lerini yalnız bırakmamışlardır. Eh uygulamanın bizzat içinden birinin de bu lafları gerçek hayata yani pratiğe bağlı olarak etmesinden daha doğal ne olabilir ki?
Kendimizi kandırmayalım. Solun doğduğu Avrupa'da hiçbir sosyalist parti ne dün, ne bugün ne de yarın enternasyonal düşünmemiştir, düşünmemektedir ve düşünmeyecektir. Düz mantıkla ve Marx'ın penceresinden Batı uluslaşırken, Doğu uluslaşamayıp ezilen olmaya mahkumdur. O biri, bunu iyi görmüş ve "Kapitalizm artık emperyalizm aşamasına ulaşmıştır. Bu ise dünyayı ezen ve ezilen uluslar olarak ikiye bölmüştür. Batıda ezilen ulusların sömürüsünden pay alan bir işçi aristokrasisi oluşmuştur. Devrim yapmak ve Sosyalizmi kurmak için Kapitalizmden geçmek veya Batı proleteryasını beklemek gibi bir zorunluluk yoktur. Ve en önemlisi devrimin merkezi artık Avrupa değil Asya’dır.” düşüncesi, "İleri Asya, geri Avrupa" sloganıdır.
O birinin, yanı başındaki Ulusal Kurtuluş Savaşı'na destek vermesinin en önemli nedeni budur.
Düşüncenizin tam tersine, "Devletçilik" ve "Milliyetçilik"i resmi ideolojiye sokanlar (buradan kastınızın Mustafa Kemal ve arkadaşları olduğu aşikar) o isimlerin yanında daha birçok kaynağı okumuşlardır. Hatta Blanqui'yi bile sizden iyi biliyorlardır. O seçim; bilinçli ve çok doğru bir tercihin, gerçek Dünyada ayakları yere basan bir düşüncenin ürünüdür. Sırf bu yüzden bile Mustafa Kemal çok büyüktür.
85 yıldır vatandaşına eşitlik ve özgürlüğü tattıramamış ve yerinde sayan Resmi İdeoloji değil, o ideolojiyi hakkıyla sahiplenemeyen (bilinçsizce sahiplenen) yandaşları ve o ideolojiye ta başından beri karşı çıkan, ne eşitlikten, ne özgürlükten anlayan emperyalistlerin uşağı sağcılardır.
Size "Okuma Cezası" veriyorum Sn. ercum98...:)
Eser Adı : Tavcan
Yazar: Hıfzı Topuz
Yayınevi: Remzi Kitabevi
Sn. Harun Gur,
1- Solun dogurdugu Avrupa'da hicbir sosyalist partinin tarihte hicbir zaman enternasyonel dusunmemis oldugunu sanmak;
2- Lenin'in yani basindaki Kurtulus Savasina destek vermesinden Kurtulus Savasinin emperyalizme karsi yapilmis bir savas oldugunu zannetmek;
3- Sirf bu yuzden, yani emperyalizme karsi savas verdikleri saviyla, o savasin kahramanlarini sol goruslu ve savasin akabinde yarattiklari yeni ulkenin resmi ideolojisini de sol ideoloji diye dusunmek;
Tum bunlar tarihi birer hurafeden baska birsey degildir. Marx'i dedigi gibi 'tarihi hurafelerle acikladilar, biz ise hurafeleri tarihle aciklayacagiz'.
Kurtulus Savasi baslamadan daha birkac ay once, 1919 Mart ayinda 3. Enternasyonel ya da diger adlariyla 'Komunist Enternasyonel' veya Comintern Moskova'da kuruldu. Amac uluslararasi burjuvayi yokedip, ilk once gecici bir uluslararasi Sovyet Cumhuriyeti kurmak daha sonra da en son ideal olarak 'devlet'i tamamen fesh edip uluslarasi devletsiz komunizme gecmekti. Comintern'e katilan delegeler arasinda Avrupanin bircok ulkesinden sosyalist ve komunist parti uyeleri vardi. Dogu halklarindan Turkleri temsilen katilan delege ise Mustafa Suphi'ydi. Mustafa Suphi 1921 yilinda diger komunist arkadaslariyla birlikte Kurtulus Savasina katilmak icin ugrasirlarken Karadenizde cinayete kurban gittiler. Bu yukaridaki ilk hurafeyi aciklayan tarihtir.
Lenin'in Anadoludaki Kurtulus Savasina destek vermesinin arkasinda, aslinda hem 3. Enternasyonelin temelinde yatan idealler hem de o sirada bu yardimi kopartabilmek icin Bolsevizme Anadoludan verilen yaniltici yesil isik vardi. Zira, Kurtulus Savasinin bitmesinden hemen sonra, Bolsevizme verilen yesil isik birden kirmizi isiga donusmus, emperyalizme karsi kazanilan o mucadele sonrasi izlenen politika ise tamamen Bati yanlisi bir ic ve dis politikaya donusmustu. Zafer sonrasi soylenen su unlu 'Biz ne Bolsevigiz ne de komunist. Ne biri ne digeri olamayiz. Cunku biz milliyetperver ve dinimize hurmetkariz' sozlerini hatirlamakta fayda var. Bu yukaridaki ikinci hurafeyi aciklayan tarihtir.
Gelelim ucuncu hurafeye. Kurtulus Savasina katilmis ve daha sonra kurulan yeni cumhuriyette Adalet Bakanligi da yapmis bir kisi yazdigi kitapta soyle diyordu: 'zamanin bir alman tarihcisinin gerek Nasyonel sosyalizmin ve gerekse fasizmin Mustafa Kemal rejiminin cok az degistirilmis birer seklinden baska birsey olmadiklarini soyluyor. Cok dogrudur. Cok dogru bir gorus.'
Okuyun, sorgulayin ve karar verin. Bu da sizin cezaniz.:)
Re: Türkiye'de solcu olmak
1- Avrupalı sosyalistlerin enternasyonal fiillerine sözde olmayan, ciddi birkaç örnek alabilir miyiz?
2- “Moskova’da Türk delegeleriyle başlayan görüşmeler özellikle memnunluk uyandıran bir olgudur. Çünkü Türk hükümetinin temsilcileriyle
aramızda dolaysız görüşmelerin başlaması, birçok engelle karşılaşmıştı…Türkiye, emperyalist devletlerce yağma edilmeye öyle bir şiddetle karşı koydu ki, içlerinde en kabadayı olanı bile elini ondan çekmek zorunda kaldı.Türk hükümetiyle yaptığımız görüşmeleri büyük bir başarı saymamızın nedeni budur.” V.İ. Lenin
“Rus Şûralar Cumhuriyeti’yle mevcut iyi münasebetlerimiz ve bağlarımız bu geçirdiğimiz sene zarfında, en mükemmel bir surette gelişmesinde devam etmiştir. 16 Mart’ta Moskova’da bir dostluk antlaşması yaptık. Bu antlaşma ile, emperyalizmin ihtiraskâr saldırısına hedef olan iki devlet arasında tabii etkenlerden meydana gelen dayanışma, hukuki bir şekil ile de tespit edilmiş oldu.” M.Kemal
3- Kurucu felsefenin sol görüşlü olduğunu iddia ettiğimi hiç hatırlamıyorum. Buna nasıl karar verdiniz? Kurucu felsefe tam bağımsızlıkçı ve antiemperyalisttir ve sol ile ortak noktası bu kadardır. Yoksa siz gözü karartıp, Kurucu Partinin de bugün sol olmadığı iddianıza bu yolla mı zemin arıyorsunuz? :) CHP'yi sol yapan, Kurucu Felsefe değil, 27 Kasım 1976 tarihli 23. Kurultayında alınan kararlardır. Mahmut Esat Bozkurt'un bir dönemin konjonktürüne uygun olarak dedikleri, bu gerçeği değiştirmez.
Selamlar,
Re: Türkiye'de solcu olmak
27 yıllık hasret yarın Karacaahmet’te bitiyor
68 kuşağının tarihe geçen isimlerinden Sinan Cemgil’in Almanya’da yaşamını yitiren eşi Şirin Yazıcıoğlu Cemgil, 27 yıl önce ayrıldığı vatanına dönüyor.
Şirin Cemgil, yarın Karacaahmet Mezarlığı’nda 1971’de vurularak öldürülen eşi Sinan Cemgil’in yanında toprağa verilecek.
YIL 1965. ODTÜ Mimarlık Fakültesi öğrencisi Sinan Cemgil, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi kız arkadaşı Şirin Yazıcıoğlu’yla Dönüşüm Dergisi dağıtırken, polis tarafından gözaltına alınır. Arkadaşlıkları bununla sınırlı kalmaz. 1969’da Eskişehir’de evlenirler. Sinan 25, Şirin 24 yaşındadır. Genç çift, Ankara Sıhhiye’de her yağmurda su basan bir bodrum katında oturmaya başlar. İkisi de FKF’nin (Fikir Kulüpleri Federasyonu) kurucuları arasındadır ve ikisi de TİP üyesidir. Şirin’in söylediği yanık türkülerin tınısı, o dönem solcu gençlerinin kulaklarından hiç kaybolmaz.
Nurhak’ta çatışma
Sinan Cemgil, 11 Nisan 1969’dan itibaren gıyabi tutuklama kararıyla aranmaya başlar. 14 Ekim 1969’da CHP milletvekili olan avukat dayısı Nedim Müren’in yanında, Aydın’da yakalanır. Polise mukavemet ve patlayıcı madde bulundurmakla suçlanmaktadır. Tutuklama kararı vicahiye çevrilerek Ankara’ya götürülür. Sinan Cemgil, aynı dönemde, Gizli Komünist Partisi kurmak suçuyla Ankara İkinci Ağır Ceza Mahkemesi’nde Deniz Gezmiş, Yusuf Küpeli, Münir Ramazan Aktolga, Aydın Karagözoğlu, Sema Karagözoglu, Bingöl Erdumlu ve Mustafa Kemal Çamkıran’la birlikte yargılanmaktadır. Tarih 24 Aralık 1969’u gösterdiğinde, beş bin lira kefaletle serbest bırakılır. Şirin, 1970’de doğum yapar. Cemgil çifti oğullarına, Beyazıt’ta vurularak ölen ODTÜ’lü arkadaşları Taylan’ın (Özgür) adını verirler.
1970’de Sinan Cemgil, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Alpaslan Özdoğan, Deniz Gezmiş ve Cihan Alptekin’le birlikte Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun (THKO) kuruluş çalışmalarına başlarlar. Çeşitli eylemlere katılan Sinan, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra, arkadaşlarıyla Elbistan yakınındaki Nurhak Dağı’na çıkar. 31 Mayıs 1971’de askerle çatışmaya girecekler ve öldürülen Sinan Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verilecektir. Şirin 26, oğlu ise bir yaşındadır.
Buldan’dan Duisburg’a
Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra bir süre avukatlık yapan Şirin Yazıcıoğlu Cemgil, 12 Eylül sonrasında yeniden tutuklanır. Serbest kaldıktan sonra bir daha gelmemek üzere Türkiye’yi terk edecektir.
Şirin Yazıcıoğlu Cemgil, bembeyaz saçları ve yüzünden eksik olmayan gülüşüyle Almanya’daki eski tüfekler arasındaki yerini alır. 17 Nisan Cuma günü rahatsızlanarak hastaneye kaldırılır. Ancak tüm müdahalelere rağmen kurtarılamaz. 11 Mayıs 1945’te Denizli Buldan’da başlayan bir hayat, 64 yıl sonra 17 Nisan 2009’da Duisburg’ta sona erer.
Sessiz çığlık
Türkiye’den 27 yıl önce ayrılan Şirin Yazıcıoğlu Cemgil’in cenazesi yarın (25 Nisan Cumartesi) Karacaahmet Mezarlığı’nda eşi Sinan Cemgil’in yanında toprağa verilecek. Eşinden 38, vatanından 27 yıldır ayrı olan Şirin Yazıcıoğlu, son yolculuğuna devrimci arkadaşlarınca uğurlanacak. Belki de artık olmak istediği yerde olacak. Oral Çalışlar’ın yıllar öncesinden aktardığı kendi sözleri de bunu doğrular gibi:
"Aranızda olmak isterdim. Orada, ömrümün sessiz çığlığının yankılandığı, sevdiğimin gömülü olduğu yerde."
Sadece Türkiye’yi değil, dünyayı değiştirmek için yola çıkmışlardı. Ne var ki, ne Türkiye ne de dünya onların bu çabasının farkındaydı. Sinan Cemgil’in hayatı Nurhak’a noktalandı. Şirin Cemgil ise Türkiye’nin değişmeyeceğini görüp gönüllü sürgünü tercih etti ve bir daha dönmedi ülkesine. Oysa, Türkiye’nin de, dünyanın da hálá büyük bir değişime ihtiyacı var...
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11501468.asp?gid=233
Re: Türkiye'de solcu olmak
Yıl 1980 sonları; Selimiye..
Ahırlardan bozma bir mekan...
Onca yıllardan sonra at mekanlarını zindan yapmışlar...
Yaş 18..
Sabrederiz..
Yeter ki eksilmesin sol gönlümüzün altındaki cevahir...
Şirin ile tanışmısız, aylarca aynı mekanda yatmışısız..
Sevgili Şirin; İki gün önce bir ortamda adını yadettim ve şimdi ebediyete intikal edişinizin haberini aldım; çok üzgünüm...
Neyse ki binlerce Özgürler ve Taylan'lar yetiştirmişiz...
Re: Türkiye'de solcu olmak
Alıntı:
FUTURE rumuzlu üyeden alıntı
Yıl 1980 sonları; Selimiye..
Ahırlardan bozma bir mekan...
Onca yıllardan sonra at mekanlarını zindan yapmışlar...
Yaş 18..
Sabrederiz..
Yeter ki eksilmesin sol gönlümüzün altındaki cevahir...
Şirin ile tanışmısız, aylarca aynı mekanda yatmışısız..
Sevgili Şirin; İki gün önce bir ortamda adını yadettim ve şimdi ebediyete intikal edişinizin haberini aldım; çok üzgünüm...
Neyse ki binlerce Özgürler ve Taylan'lar yetiştirmişiz...
üzüntünü paylaşıyorum.
yanlız değilsin arkadaş......................!
Sanki güneşten damla damla damıtılmış berrak bir dereymiş o kıvrıla kıvrıla akıp giden günlerimiz..
Bu yüzden işte sen ben ve diğerleri kolay memnun olmuyoruz. Kolay beğenip kolayca sevemiyoruz.
Boş geçtiğini sandığımız günlerin içini öyle güzel; öyle muntazam doldurmuşuz ki!.
Bugün tattığımız her lezzetin en iyisi, o boş sanılan günlerin en kötüsüyle bile kıyaslanamaz!
Bunu bugünün boş takvimlerini koparmadan anlayamadığımıza yanıyorum…
Biliyor musunuz?
Biz günümüzde rastlanmayan bir şey bıraktık o kayıp kentte.
Paylaşmayı, hoşgörüyü ve sevgiyi.
Bunun adına siz isterseniz hayat (kavgası ) deyin;
Bende kayıp kentin kaybolan değerlerinden geriye kalan boşluklara sızmış, acımasız bir yarışın, vahşi yalnızlığı diyeyim!
Mahsuru var mı?
...................................
O günler çok özeldi!
Sakın unutmayın o günleri!
Unutmayın ki! Yaşadığınızı anlayasınız.
Çünki hatırladığınız kadar yaşarsınız….
ayazoglum
--------------------------------------------------------------------------------
Cevap: Re: Türkiye'de solcu olmak
ANKARA Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde(DTFC) kimlik kontrolü yapan güvenlik ile öğrenciler arasında gerginlik yaşandı. Bunun üzerine fakülte girişinde toplanan öğrenciler eylem yaptı.
Bu sırada kızından bir yıldır haber alamayan bir anne, "Kızımı benden aldınız, kızımı geri verin" diyerek eylemcilere tepki gösterip gözyaşı döktü. Acılı anne, kızının 1 yıl önce sol bir örgüte katıldığı ve 1 yıldır kızından haber alamadığını söyledi.
DTCF'de bu sabah öğrenciler ile üniversitenin güvenlik görevlileri arasında gerginlik yaşandı. Öğrencilerden bazıları okula kimliksiz girmek isteyince güvenlik görevlileri müdahalede bulundu. Bunun üzerine yerleşkeye polis ekipleri çağrıldı.
Çevik Kuvvet ekipleri fakültenin içinde ve dışında geniş güvenlik önlemleri alırken, güvenlik elemanları da girişte kimlik kontrolü yaparak öğrencileri içeri aldı. Yaşananlara tepki gösteren sol görüşlü öğrenci grubu fakültenin girişinde eylem yaparak, 'Faşist polis fakülteden def ol', 'Üniversitede faşist istemiyoruz' şeklinde sloganlar attı.
ANNENİN FERYADI
Öğrenciler eylem yaptığı sırada yanlarına yanaşan kadın, eylemcilere tepki gösterdi. Gözyaşları arasında eylemcilere bağıran anne, "Kızımı benden aldınız, kızımı geri verin. Neyin eylemini yapıyorsunuz, neyin peşindesiniz okulunuza gidin eğitiminizi yapın. Mücadelenizi kalemle yapın, bu şekilde değil. Bana kızımı bulun, telefonunu verin, beni ona ulaştırın" diyerek gözyaşları döktü. Fenalık geçiren kadın, kızının fotoğrafını göstererek, "Kızım Tuğba'da öğrenciydi. Bir yıl önce sol bir örgüte takılmaya başladı. Bir senedir kendisinden haber alamıyorum. Ne olur kızımı bulun, kızımı bana getirin" diyerek feryat etti. Daha sonra baygınlık geçiren acılı anneye polis ekipleri müdahale ederek fakültenin içine götürdüler.
Eylemciler ise öğle saatlerine kadar fakültenin girişinde oturarak eylemlerini sürdürdükten sonra sloganlar atarak olaysız dağıldı.
Milliyet