-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bilgi sahibi olunmadan yazılmış bu yazıları çok şanslı buluyorum çünkü onlara değer verip okuyan ve yanıt verme nezaketi gösteren birine rastladılar.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Bu ülkede başı açık gezenlere yapılan baskı ve eziyetleri denince bir anımı yazmak istedim. Gerçektir resimlerle ispatlıdır. Lütfen kimse kendisine yanıt falan olarak almasın.
X üniversitesi öğrencisi iken ailevi nedenlerle Y üniversitesine geçiş yaptım. Y üniversitesi tutucu ve dinci grupların elinde küçük bir doğu üniversitesiydi. O yıllar türban henüz yasaklanmamıştı. Başı açık öğrenci sayısı çok azdı. Onlarında önemli bölümü mezhep dayanışması ile ayakta duruyordu. Yapılan günlük baskıları falan anlatacak değilim. Benzerleri pek çok yerde yazılmıştır.
X üniversitesinde üstün başarılıydım. Gelgelelim Y üniversitesine geçince notlarım belirgin şekilde düştü. Sorumluluğu kendimde aradım hocaların tarzı falan dedim.
Mezuniyet zamanı geldi. Arkadaşlarımdan biri sevinçle aradı beni ve dönem birincisi olduğumun kulaktan kulağa yayıldığını söyledi. Sevindim doğal olarak. Ertesi gün okula gidince herkesin beni kutlayacağını falan düşünerek heyecanla ulaştım okuluma. O da ne? Karşılaştığım herkes yolunu değiştiriyor, beni taktir ettiğini düşündüğüm hocalar bile görmezden geliyordu. Arkadaşıma haberi nerden duyduğunu sordum. İkinci ve üçüncü dekan tarafından kutlanmış bu arada birinin sorusu üzerine benim adım söylenmişti. Bu arada ikinci ile üçüncünün nişanlı olduğunu üçüncünün türbanlı olduğunu belirteyim. Birde ortada çok kızgın hakkı yenmiş edasında dolaşan türbanlı dördüncü olduğunu… Ben hata var herhalde dedim. Öğrenci işlerine gittim. Memur beni görünce kızardı bozardı. Sorumu şefine havale etti. Şef önce bir telefon görüşmesi yaptı. Sonra cenaze haberi verir gibi bir tonda birinci olduğumu söyledi. Hiç beklemiyordum dedim yanıt bizde beklemiyorduk meğer ilk iki yıldaki notlarınız ne kadar yüksekmiş oldu. Anlamıştım . O da anladığımı anladı.
Mezuniyet töreni yapılacaktı merkezde. Bir otobüs tutulmuş bana haber verilmiyor. Ertesi gün tören var, ikinciyle üçüncü çağrılıp, cübbe veriliyor bana hiçbir haber verilmiyor. Nerdeyse zorla aldım cübbemi (sonra alışkanlık yaptı bende -cübbe değil zorla almak cübbeyi) Kendi imkanlarımla 2 saat uzaktaki törenin yapılacağı şehre gittim. Ailemden üç kişi vardı yanımda. Salona gittiğimde okulumdaki öğrencilerin bulunduğu bölümde bana yer ayrılmamış olduğunu gördüm. Ve hiçbir arkadaşımın orda olmadığını.(saatler önce doldurulmuş otobüs ayakta bile gelmeye razı olmuşlar ama nafile) Tesadüfe bakın ki bir tek başı açık öğrenci gelmişti kızlardan. Oda nedense üçüncünün yerine sahneye çıkarıldı (ispatlı). Oysa türban serbestti. Neden o kız sahneye çıkarılmadı anlamadım. Bu gün kıyamet koparanlar neden sustu?
Sırasıyla tüm okulların birincileri ilan ediliyor. Adı söylenen sahneye çıkıyor. Öğrencileri bilirsiniz hangi okulun birincisi çıkarsa o okulun öğrencileri ve hocaları alkışlıyor. Adım söylendi. Gururla çıktım sahneye. Birincilik falan geri planda kalmıştı. O sahneye çıkabilmiş olmam o günün koşulları ve imkanlarımda daha büyük bir başarıydı. Size o anı anlatamam. Kocaman bir salon dolusu öğrenci, hoca. Ve sadece üç kişinin alkışı. Orda öyle durmak bütün o salonu doldurmuş ama başlarını önlerine eğmiş öğrencileri dekanları hocalara bakmak. Salonun sessizliğinde yankılanan üç çift elin alkışı…İçinizde kopan fırtına gözünüzden yaş olup akmasın diye alınan derin nefes… Başınızı zorlayarak kendinizi daha da dik tutma çabası. Yok anlayamazsınız. Orda benim yerimde dikilmiş olmanız lazım...
Alalım bakalım üniversiteye ne olacak diyenler o günler unutuldu mu sanıyor?
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sayın gecem1970 in yazısına diyebilecek lafı olan olduğunu sanmıyorum. Çok kibar görünüşlü nazik nazik türbanı savunan Fethullahçılar bile başlarını öne eğer ( Sadece temenni bulurlar bir kılıf ufacık yöredeki olumsuzlukları koca ülkeye mal etmemek lazım diye başlarlar içleride acır ufacık yerde olmuş hala yıkamadık şu Cumhuriyeti ve Atatürk 'ü diye de ama onu söylemezler ) buda bir gerçeği gündeme açıkça çıkarıyor.
Ulu Önder Maraşal Gazi Mustafa kemal ATATÜRK ün ölümünden kısa bir süre sonra Çağdaş Türk kadını yobazlarca baskı altına alınmaya başlandı. Asıl baskı asıl zulm asıl ezilen daima başı açık kızlarımız oldu. Kendi yobazlıklarını din diye sunan din tacirleri kızlarımıza baskı uyguladı ve uyguluyor. Commodore1tr ın söylediği doğru asıl mağdur asıl ezilen başı açık aydın kızlarımız. Zaten gerçek platformda onu göstermiyor mu?
Bakınız burası hukuk sitesi Türkiye nin en büyük hukuk platformu aslında bakmayın siz uyduruk kaydırık bir takım hukuk siteleri olduğuna onlar kendi içlerinde kısır döngü yaşıyor gerçek labarotuar burası aslında . Bundan dolayı sizlerle paylaşayım.
Hukuk temelde haksızlıklara karşı kişileri koruma üzerine kuruludur. özellikle ceza hukuku ve sosyal hayatıdüzenleyen kurallar. Nedense hiç bir hukukçu belirtmeye gerek görmedi bu ciddi hususu. Belki basit bir mantık diye söylenmedi ama çok önemlidir aslında bu kural. Dolayısı ile hukuk tecavüzcüye ceza verecek kuralları içerir, tecavüz etmeyene tecavüzden kaçana bir yaptırım getirmez yada cinayete karşı caydırıcı ağır cezalar vardır. Bunlarda ki amaç insanları caydırmak baskı tecavüz cinayet hırsızlık sömürü yapılmasın diyedir.
İşte bu basit mantıktan hareketle aslında Kanun koyucu Üniversitede türbanı yasaklamıştır. Takmayanı korumak için. Çünkü baskı onların üzerinde olduğu zorlandıkları görülmüştür. Aile mahalle toplum baskısı ve dini baskı gelmiştir bu kızlarımıza bunları koruyan tek kurum kalmıştır oda hukuk. Başı açık kızlar ezildiği için bu toplumda koruma altına alma gereği duymuştur kanun koyucu. Eğer baskı din tacirlerinin yabozların söylediği gibi olsaydı türbanlıya laf etmek yasak olurdu. Bu gerçeği saklamadan açıkça söylemek insanlık borcudur. Asıl baskı başı açıklar üstünedir kanunda onları korumaya çalışmaktadır.
Özgürlükten yana olanlar zorla başlarını hala açık tutmak isteyenleri savunamıyorsa onların özgürlük anlayışlarında sakatlık var demektir. Her kim olursa olsun ister Cumhurbaşkanı ister başbakan isterse bu sitede yönetici...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sayın commodore1tr;
başlığınızda ki din İslam dinimi, yoksa üst kavram olarak mı din? Anlamaya çalışıyorum da.. Lütfen beni anlayışla karşılayın..
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Maalesef üniversitelerde de bu anlamda bir ayrımlaşma olduğu yadsınamaz. Ben aslında bundan sonrası için endişeliyim zira 25 üniversitenin rektörünün değişim aşamasını yaşıyoruz. Yukarıda sayın gecem1970 in anlattığı türde olayların daha sık yaşanacağından endişe etmek sanırım yersiz olmaz.
Buna ek olarak asıl hukukça korunması gerekenin başı açıklar olduğu noktasındaki saptamaya katılmıyorum. Bizlerin korunmaya ihtiyacımız yok.. Aslına bakarsanız şu kadının örtülü ya da örtüsüzü olsun korunmaya muhtaç bir yaratık gibi algılanması tezinden hoşlanmıyorum. Ne örtülü ne örtüsüz! türbanı ise örtü olarak değil bir siyasal simge olarak sayıyorum bu arada. Kadınların kendileri konusunda verecekleri yaşam tarzları dinleri inanışları gelecek beklentileri , eğitim hedefleri, vs. vs. vs.......... bunların erkeklerce bir siyasal araç olarak kullanılmasından en çok kadınların zarar gördüğünü ve artık malzeme haline getirilmemesini , bizzat kızlarımızın da bunlara izin vermeyecek bir zihniyete , bakış açısına ve tabi bunu eyleme dökecek güce kavuşması gerektiğini düşünüyorum..
Yeter artık kadın üzerinden prim yapılacak siyasete dur demenin zamanı çoktan geldi de geçiyor. TABİİ BUNU ÖNCE BİRİLERİNE HALA SIĞINMAK VE BUNU KULLANMAK ÇABASI İÇİNDE OLAN KADINLARA KIZLARA ANLATMAK LAZIM..
Başı kapalının bu ülkede hiç bir zaman korunmaya ihtiyacı olmadı çünkü toplumun manevi değerleri daima onları saygın buldu ve artık namusla eşdeğer algılanmaya başlanması ise gelinen son noktayı anlamamızı sağlıyor. Başı açık olan üst sosyo ekonomik düzeyde ve iyi eğitim görmüş olan kadın da bence korunmaya muhtaç olmadı. Ezilen her zaman orta sınıf oldu. Çalışmak ya da aile baskısından kurtulmanın pasaportu örtünerek sokağa çıkmak oldu ve bunlar başörtüleri dini olduğu kadar sosyal yaşamda dışarda olmalarını daha meşru kılabilme amaçlı kullandılar. Bugün gelinen noktada türban mağduru üniversiteli kızlar dediklerinin çoğunun cemaat bağlantılı olduğu söylenebilir tabii resmi bir kaynak göstermek zor olsa da özellikle türbanın üstüne iğreti takılmış PERUKLARI ile sınıflarda ya da okul kantinlerinde ucube gibi dolaşmaları tam bir tepki göstergesidir ve organizedir.
Açık kızlarımızın korunması gereken bir durum yok. Önleri açılsın. İstihdam olanağı sağlanırsa her zaman güçlü olacaklar ve ayakları yere ne kadar sağlam basarsa o kadar gür sesle kendilerini ifade edebileceklerdir.
Birileri kafasına sokmalı artık. TÜRBAN KONUSU ÜNİVERSİTELER İÇİN ARTIK ÇÖZÜLMÜŞTÜR. ŞU SAÇMA SAPAN TÜRBAN ÜSTÜ UCUBE PERUKLARIYLA VAMP ŞEKİLDE OKULDA TEPKİLERİNİ ORTAYA KOYAN ÖĞRENCİLERİMİZE DE KENDİLERİNE ÇEKİ DÜZEN VERMELERİNİ ÖNERİYORUM.
Amaç saçın görünmesi mi yoksa çekici görünmemek mi? MAKSAT EĞİTİM ALMAKSA OKU DİYE BAŞLAYAN BİR DİNİN MENSUPLARI OLARAK 3 TEL SAÇA KOCA BİR EĞİTİM HAYATINI KURBAN ETMEK MANTIKSIZ. SİYASET ELİNİ ÇEKERSE ÜNİVERSİTELERDE YİNE UZLAŞI ORTAMI SAĞLANABİLİR.. TABİİ YENİ YÖNETİMLERİN İŞE BAŞLAMASIYLA BAZLARI BİR KALE DAHA ELE GEÇİRDİK DEMEZLERSE...!
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Akademik Sultan rumuzlu üyeden alıntı
Yeter artık kadın üzerinden prim yapılacak siyasete dur demenin zamanı çoktan geldi de geçiyor. TABİİ BUNU ÖNCE BİRİLERİNE HALA SIĞINMAK VE BUNU KULLANMAK ÇABASI İÇİNDE OLAN KADINLARA KIZLARA ANLATMAK LAZIM..
katılıyorum)))
Bence 'kadınlar' tüm bu olan bitende asıl karar mekanizması, turnusol kağıdı...,
Ve hatta 'çıban başı'
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
cognis rumuzlu üyeden alıntı
katılıyorum)))
Bence 'kadınlar' tüm bu olan bitende asıl karar mekanizması, turnusol kağıdı...,
Ve hatta 'çıban başı'
Hayır aslında söylediğim tam olarak bu değil. Yukarıdaki yazdıklarımdan sadece bir kısmı aldığımızda anlatılmak istenen tam olarak anlaşılmıyor. Katıldığınızı söylediğiniz şey ve hatta kadını tam belirleyici ya da çıban başı gösteren yaklaşım benim ifade etmediğim ve inanmadığım bir yaklaşımdır.
sosyal bilimlerde bir olayın nedeni sadece tek bir bağımsız değişkene bağlanamaz. yani demem şudur ki, kadına yönelik bir şeyler yapmak için diğer düzenlemeler yapılırken kadının da kendi kendisine olan özgüveni sağlanmalı ve istihdam olanağı yaratılarak onun kendi kendine ayakta durabileceği olanaklar sağlandığı gibi onun da birilerine ya da bir yerlere sığınma güdüsü ile hareket etmemesi gerektiğidir.
her zaman şunu derim. kadın üzerinden yapılan siyaset bu türban için de geçerlidir öncelikle kadına zarar vermiştir. dini anlamda da sömürülen kadın olmuştur. örneğin ingilterede hukuk sistemine müslümanların kendi kurallarının monte edilmesi tartışılıyor şu günlerde. kadın her nerede olursa olsun bakınız yine dinen kendisine uygulanacak bir takım yaptırımlardan bir avrupa ülkesinde yaşasa ve oranın hukukuna tabi olsa bile kurtulamıyor görebiliyor musunuz? kadın olmak zor zenaat..dışardan üstünüzde bir takım oyunlar oynanıyor ve sizin adınıza kararlar verilip düzenlemeler yapılıyor. fakat buna izin veren ve bunu çıkarına kullanan kadınlar da yok değil. benim sözüm bu tür hemcinslerimizedir. yoksa kadından çok önce kendini insan olarak görenler zaten bu tür şeylere prim vermezler ve neyi nasıl savunacaklarını çok iyi bilirler..
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Din devletinin öbür yüzü;
A woman's rape is frequently the last act that precedes her execution. This is explained by the rule in Iranian political prisons that the sentence of execution cannot be carried out if the woman is a virgin. Since there is a theological belief that if a woman dies a virgin she will go to heaven, the politically active virgin is forced to "marry" before her execution and thus to insure she will go to hell. She is forced to "marry" the hangman who will carry out her execution.
Türkçesi: İdamdan önce kadına tecavüz edilmesi sıklıkla uygulanan son görevlerden/işlemlerden biridir. Bunun nedeni; İran siyasi hapishanelerinde, bakire kadının idam edilemeyeceği gerçeğidir. Çünkü teolojik inanca göre; kadın, bakire olarak ölürse direk cennete gideceğinden, siyasi yetkililerce/ulemaca kadın zorla evlendirilek ( muta nikahı ), celladı tarafından tecavuze uğratılmak suretiyle cehenneme yollanması sağlanır.
Osmanlı İmparatorluğu HİLAFET..., YA TAVAŞİ??????
TAVAŞİ;
Herhangi bir erkek canlının erkeklik bezlerini çıkararak veya burarak erkeklik görevini yapamayacak duruma getirmek. Arapça bir kelime olup, Türkçe´de buna iğdiş etmek, burmak, enemek ve hadımlaştırmak denir. Arapça´da da başka çeşitli kelimelerle ifâde edilmektedir.
Hadımlaştırmanın tarihi çok eskilere; orta çağa, eski Roma ve Asuriler dönemine dayanmaktadır. İslâm´dan önce, dünyanın çeşitli yerlerinde, bilhassa saraylarda hadımlaştırma yapılmıştır. Hz. Muhammed (s.a.s.) ise, buna şiddetle karşı çıkmıştır. Onun döneminde ve dört halife zamanında hadımlaştırmaya asla müsaade edilmemiştir. Ondan sonra Emeviler ve Abbasiler zamanında, Romalılara özenti duyularak hadımlaştırma olaylarına gidilmiş, saraylarda hadım ağaları bulundurularak bu kötü adet müslümanların arasına sokulmuştur. Ayrıca Osmanlı saraylarında da hadım ağaları bulundurulmuştur. Bu hadımlar, vezirlik ve sadrazamlık makamlarına kadar yükselmişlerdir. Hadım Ali Paşa ve Hadım Süleyman Paşa gibi. Osmanlı saraylarındaki bu tavaşiler iki kısımdı. Beyazlarına "Ak ağa" ve siyahlarına da "Hadım ağa" denilirdi. Bilhassa siyah hadımlar Sudan´dan getiriliyordu. Sudan´dan getirilen çocuklar Mısır´da hadımlaştırılıyor, erkeklikleri yok ediliyordu. Ondan sonra İstanbul´a ve memleketin diğer yerlerine gönderiliyordu. Bu hadiseler, saltanatın kaldırılmasına kadar sürüp gitmiştir (Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1971, III, 422 vd.).
İnsanı hadımlaştırmak, Allah´ın vermiş olduğu bir hakkı ortadan kaldırmak ve onu şahsiyetinden uzaklaştırmaktır. Erkeği, kendi hakkında cari olan ilâhı kanunun dışına itmek ve ona karşı saygısızlıkta bulunmaktır. İnsan haklarına indirilen ağır bir darbe ve insanlık adına bir utançtır. Bir insanın soyunu kesip kurutmak, birini diğerine köle yapmak sûretiyle ilâhı denge kanununu bozmaya çalışmaktır. insanın hem vücudunda hem de ruh yapısında çeşitli dengesizliklerin meydana gelmesine sebep olduğu için, ilmi yönden sakıncalı kabul edilmiş; dinî yönden de şiddetle yasaklanmış ve haram kabul edilmiştir.
Yüce Allah, bir ayette şöyle buyurmuştur:
"Allah şeytanı rahmetinden kovdu. O da dedi ki: Celâlin hakkı için, kullarından belli bir pay edineceğim. Onları her halde saptıracağım. Onları olmayacak kuruntulara boğacağım. Onlara elbette emredeceğim de, davarların kulaklarını yaracaklar. Onlara yine kesinlikle emredeceğim de, Allah´ın yarattığını değiştirecekler. Kim Allah´ı bırakır da şeytanı dost edinirse, doğrusu o açıktan büyük bir ziyâna düşmüş olur" (en-Nisâ, 4/119).
Bu ayette geçen Allah´ın yarattığını değiştirecekler" ifâdesi, alimler tarafından çeşitli manalar için yorumlanmıştır. Alimlerin büyük bir kısmı buna, "Erkekleri hadımlaştıracaklar" diye mana vermişlerdir (el-Beydâvî, Envaru´t-Tenzîl ve Esrâru´t-Te´vîl, Mısır 1955, 1, 102; el-Maverdî, en-Nuketu ve´l- Uyûn, Beyrut 1992, 1, 530).
Hz. Muhammed (s.a.s.) hadımlaştırmaya karşı çıkmış. Onun zamanında hadımlaştırma hareketleri önlenmiş ve bu işi yapanlar cezalandırılmıştır (İbn Mâce, Diyât, 29). Hatta, Resulullah (s.a.s.): "Kim kölesini hadımlaştırırsa, biz de onu hadımlaştırırız" (Neseî, Kasame, 7) diyerek, tavaşi hareketlerine karşı kesin tavır koymuştur.
Bütün mezhep imamları, fakihler, insanları hadımlaştırmayı caiz görmemişler ve haram olarak kabul etmişlerdir. Hayvanları hadımlaştırma hususunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bazı hayvanların etlenmesi için iğdiş edilmeleri faydalı olur şeklinde düşünen bazı alimler, bunu caiz görmüşlerdir. Faydası olmadığı taktirde, hayvanları hadımlaştırmak da bütün alimlere göre caiz değildir (İbn Humâm, Fethu´l-Kadîr, Mısır 1318, VIII, 131; İbn Abidin, Reddu´l-Muhtâr, Mısır 1966, VI, 388).
Tavâşî bir zulümdür. Zulüm de, çeşitli ayet ve hadislerle yasaklanmış, tenkit edilmiş bir barbarlıktır.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sn AkademikSultan; çok iyimsersiniz))) samimiyetle sizi tebrik ediyorum.
Bu diyalektiğin dümenini, makul bir seviyeye kararlayıp, 'her işin başı eğitim' limanına rotalamak inanın ki iyimserlik...
Biraz marjinal olmak ise yine de şart... Vaziyet 'marjinal' bir vaziyet zira...
_________
'tarih tekerrürden ibaret' mi???
****Humeyni'nin başörtüsünü zorunlu yapma girişimini protesto için binlerce kadın meydanlara aktığında takvim 8 Mart 1979'u Dünya Kadınlar Günü'nü gösteriyordu. Hükümet göstericilere "Humeyni'yi yanlış anladıklarını zorunlu örtünmenin söz konusu olmadığını" anlatmak, güvence vermek zorunda kaldı.
http://img159.imageshack.us/img159/9110/iran002pj5.jpg
http://img237.imageshack.us/img237/9880/iran2no7.jpg
Eski Tahran Büyükelçisi Korkmaz Haktanır'ın eşi Handan Haktanır'dan uyarı var:
"İran'da örtü okula sinsice girdi; 3 yılda herkes örtündü"
Tahran'da yaşamış, "adının açıklanmasını istemeyen" bir diplomat eşi, İran'daki örtünme konusundaki deneyimini aktarıyor, Türk kadınlarını uyanık olmaya çağırıyordu.
Mektup, 1991-94 yılları arasında Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği'ni yapan Korkmaz Haktanır'ın eşi Handan Haktanır'dan geliyordu.Yayında isim vermeden, mektuptan bölümler okudum.
Yayından sonra da kendisine ulaşıp mektubun tamamına bu köşede yer vermek için iznini istedim.
İşte Handan Haktanır'ın "türban uyarısı":
"Ruj süreni sopaladılar"
"Tahran'da görev yapmış bir diplomatın eşi olarak, türban konusunda düşündüklerimi bir iki cümleyle ifade etmek isterim:
Tayin yerimiz olan Tahran'a uçağımız inerken 'hicab'ımı başıma geçirdiğimde kendimi şöyle teselli ediyordum:
'Nasıl olsa burası benim ülkem değil. Birkaç yıl dişimi sıkar katlanırım. Çok şükür ki biz Atatürk kızlarıyız ve böyle şeyler bizim başımıza gelmez.'
Tahran'daki görev süremiz boyunca (gayrimüslimler de dahil olmak üzere) 'hicab'sız dolaşan tek bir kadın görmedim. Bir yabancı diplomatın eşi, şapka takarak bu yasağı delmeyi denedi, ancak devrim polisleri kendisini derhal ikaz ettiler.
Bir başkasının eşi ruj sürdüğü için karakola alındı ve ellerine sopalarla vuruldu. Bu hanım bir keresinde 'Eğer Müslümanlık buysa, Hıristiyan olduğum için çok şanslıyım' demişti.
"Süreç 3 yılda tamamlandı"
"Tayinimizin ilk günlerinde İranlı hanım dostlarım bana sürekli olarak Türk kadınlarının dikkatli olmalarını ve erkeklerin bilinçaltındaki güvensizlik duygularından ve endişelerden kaynaklanan bu uygulamanın, sinsice ve adım adım geldiğini söylüyorlardı.
Bir gün okullarına gittiklerinde kapıda 'Bundan böyle hicabsız derslere giremeyeceklerine' dair bir kâğıt bulmuşlardı.
Dedikleri kadarıyla, sürecin tamamlanması üç yıl almıştı. Ondan sonra ise çok geç olmuştu.
İtiraz edenlerin sayısı giderek azalmış, sonuçta yıllar sonra bu ortam içine doğan kızlar için 'hicab'lı olmak son derece doğal ve yerine getirilmesi gereken bir şart olarak algılanmaya başlanmıştı.
Bu uyarıları ben o zaman masal dinler gibi dinlemiştim. Evet, ben de onlar gibi giyiniyordum, ama bu benim değil onların sorunuydu. Bizim ülkemizde böyle şeyler olmazdı.
"Rüyamda korkuyordum"
Ancak, bir süre sonra vestiyerden 'hicab'ımı alıp taktığımı, ancak sokağa çıktıktan sonra fark ettiğimin ayırdına vardım. 'Hicab', benim için de artık bir refleks haline gelmişti.
Öyle ki, bazen rüyalarımda bile kendimi başı açık olarak gördüğümde korkuyla uyanıyor 'Devrim polisleri geliyor, ben ise hicabımı takmamışım' diye paniğe kapılıyordum. İşte o zaman, 'hicab'ın aslında buzdağının görünen parçası olduğunu; asıl amacın, kadının ezilmesi, kontrol altına alınması ve korku altında yaşayan, ikinci sınıf insanlar olduklarına inandırılması olduğunu anladım.
O nedenle Türk kadınlarının çok dikkatli olması ve son derece masumane bir şekilde, özgürlük adı altında gelen bazı uygulamaların, ileride çok daha baskıcı bir rejimin ayak sesleri olabileceğini asla akıllarından çıkarmamaları gerekmektedir.
En içten saygılarımla..."
07.02.2008.... CAN DÜNDAR
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
''Lütfen insanların inançlarına saygılı olalım.'' Cümlesine iki örnek vereceğim demiştim . Fikrimi değiştirdim üç örnek vereceğim. Peş peşe hemde. Ve saygı isteyenlerin saygı duymak zorunda olduklarını iyice zorlayacak örnek hele ikincisi...
Her dinin kendisine has bir takım özellikleri olduğu gibi islam dininide vardır. Bunlardan en önemlisinden birisi de belkide toplumsal olarak en önemlisi onbir ayın sultanı Ramazan ayında oluşur.
Zengin fakir farketmeden hazırlıklar yapılır, ilk sahur ilk iftar heyecanı yaşanır özel programlar yapılır , insanlar birbirlerine daha bir hoş görülü davranır bu arada bunu söylemek zorundayım AK parti ve yandaşlarının ceplerini doldurma ayıdır bu ay . Çünkü ufak bir kanun değişikliği ile böyle ramazan çadırı yoksula yardım paralarının tamamı KDV iadeli olmak üzere vergiden hop düşülür. Garibim gerçek dindarda devlet kesesinden yapılan bu dağıtımı hayır adamı yapıyor der sevinir oyunu gider ona atar. Olsun bir ay karnı doyar evine azıcık kumanya girer ya... 12 Ay Allah kerimdir. Gerçi üç kilo bulgur bir çeki kömürde geliyor... Uzaktan bakan anlar ki maalesef İslam toplumlarının garip bir tecellisi sadaka ekonomisiyle dönen bir çark oluşur... Neyse konumuz bu değil. Ramazan ayı...
Bu ayda işin ilginci oruçla ilgisi olmayan hatta islam olmayanlar bile içki tüketimini azaltır hadi der fırsat bu fırsat ciğerleri dinlendireyim... Aslında bilinç altından biraz da oruç tutanlara ayıp olmasın diye yapar bunu yani saygıdan içende evinde içer... Ramazan günleri işler biraz esnekleşir hele ramazan kış aylarına denk geldiyse iftar ''mesai'' içine gelir , araki birini bulasın iş yapmak için banka vezneleri bire düşer bazıları komple kaybolur ulusça ''iftar''yaparız. Ülkeyi soysalar haberimiz olmaz o ara... Bu konuda da herkes hoş görülüdür tutanda tutmayanda iftar saati iş olmaz .....
İlk sahurdan sonra başlayan oruç boyunca işte bu sözün asıl kimler tarafından defaaten saygı adına ihlalini görürüz hepte aynı lafla ''Lütfen insanların inançlarına saygılı olalım.''...
Bir çok yerde lokantalar kapanır yemek yiyecek yer bulamaz oruç tutmayan bu çok saygılıların baskısından. Yemek yiyenlerde bir çok yerde yemek arası yada üstü tatlı yerine dayak yer tartaklanır. Bunlar ''bu saygılılar'' tarafından münferit olay ciddiye almayın ayıp diye geçiştirilir...
Sigara içersen en iyi şekliyle ters ters bakışlara uğrarsın ''saygı uğruna'' ve hatta ikaz edilirsin saygıyı ayaklar alrtına alan saygısız kişilerce saygıya davet edilirsin '' saygılı olalım oruç tutuyoruz yolda sigara içmesenize saygılı olun bize...'' Ne biçim işse gene tek taraflı bir saygıdır bu sygı... Hoşgörü göstermemiz beklenir tersi düşünülemez... Düşünmek olmaz çünkü... Dikkat ettiyseniz bu yödeki yazıları yazan değerli üyelerde hep bu yönde yazdılar aynı bunda yazacakları gibi..
Aslında işin aslı ortada yaptıpınız bir saygısızlığın olmamasıdır. Ama size söylenen o laf büyük saygısızlık ve hatta terbiyesizliktir. O terbiyesizin oruç tutmasına saygı göstermek için onunla oruç tutma zorunluluğunuz vardır. Bunların saygıdan anladığı budur.... Sanırdın ki Allah adına değilde benim adıma oruç tutuyor... O allah adına niyet edecek Onun Rızasıyla oruç tutacak sevabı günahı onun olacak eziyetini ben çekeceğim !! Yok ya. Bunada saygı diye yutturacaklar. Hatta daha ileriye gidip inancını sorguluyorlar '' Sen müslüman değil misin ? Neden oruç tutmuyorsun ? Tutmuyorsun bari tutana saygılı ol?'' Bu terbiyesizce hatta ''günah'' olabilecek sözlrer saygılı olalım demenin anlamı yoktur. Bunlara saygılı olalım filan demek sen yaşama şerri olmadıkça konuşma demektir.... Bu adama '' Sane ne benim dinimden ? Tutarım tutman benle aAllah arasında sen kendine bak '' demek ''saygısızlık ''oluyor. Sanırsınız ki oruç tutanı yakalayıp zorla boğazından aşağı bir şey geçirmişiz...
Orucu göstermelik tutanlar dinciliğinden tutanlar genelde bu tavrı sergilemektedir. Orucuna ''biat'' edilmesini istemek tutmayanı toplum içerisinde küçük düşürmeye çalışmak dinle ilgili bir eylem olmadığı gibi saygıyıda hakketmez. Kınanmalı ve çok sert eleştirilmelidir. Eğer bunu yapabiliyorsanız Özgürlükten bahsetmeye başlayabilirsiniz. Yok kıvırıp ama şöyle böyle diyecekseniz. Düşüncelerinize saygı duyarım ama katılmam...
Saygının tek taraflı olduğu toplumlarda taraflardan birisi yok olmaya mahkumdur. Karşı tarafın doğru yanlış taleplerini saygılı olarak kabul etmek insanlık doğasına aykırıdır. Bozuk davranış hoş görüyle karşılanır ve düzeltilir ama doğru yanlışı ısrarla bozmaya çalışmak ve bunu yaparkende saygı kisvesi altına sığınmak ayıptır yazıktır terbiyesizliktir yerine göre günahtır...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Dizilerden 'kadın' manzaraları;
oysa ' Mozart da sefalet içinde öldü Van Gogh da.'
Türkiye'de dizi sektöründe haftalık 16 milyon YTL dönüyor. Bu kadar para dökülen sektörde çıkan ürünlere baktığımızda “kaliteli” diye tanımlayabileceğimiz dizi sayısı birkaç taneyi geçmiyor.
Senaryo özgünlüğü ve bütünlüğü, oyunculuk, kast seçimi, prodüksiyon gibi özünde teknik konuları bir kenara bırakalım.
Yoğun bir şekilde pompalanan zenginlik, şatafat (içerisinde 4x4 cip olmayan dizi neredeyse yok gibi.) ve üretmeden tüketmenin doğallığı sorunlarını da başka bir yazımıza havale edelim.
Bütün bunlar üzerine çok şey söylenebilir elbette. Ama bu yazının konusu bunlar değil. Bu yazıda konumuz dizilerde izleyicilere verilen gizli mesajlar.
Oyunculuk bir sanattır. Ve her sanatçının topluma karşı sorumlulukları vardır. Sanat eserleri toplumun ilerisinde olur ve toplumu ileriye götürür. Diziler sanat eseri midir, toplumsal kaygıları var mıdır elbette tartışılır.
Ancak gelin birkaç dizi üzerinden bizlere iletilen gizli mesajları deşifre edelim. Sanatçılarımızın bilerek yada bilmeyerek hangi amaçlara hizmet ettiklerini anlamaya çalışalım.
Annem
Vahide Gördüm ve Talat Bulut’un başrollerini üstlendiği Annem sezonun iddialı dizilerinden. Vahide Gördüm dizide yıllar önce, hamileyken eşi tarafından aldatılmış, bu nedenle eşini terk etmiş bir anneyi oynuyor. Eşinin hamileliğinden haberi olmadığı için kızını yıllarca tek başına, hayatla mücadele ederek büyütmüş, emeğiyle geçinen, anaç bir kadın. Diziyi izledikçe bu annenin ne kadar “iyi” biri olduğunu düşünüyoruz. Tamam, gerçekten temiz, namuslu, emeğiyle geçinen iyi bir kadın. İyi, ama karşısında kötü gösterilen eski eşinin yeni nişanlısı, kariyer sahibi, gazeteci kadının suçu ne? O kadın da okumuş, kariyer yapmış, birini sevmiş ve nişanlanmış. Özünde bir suçu yok. Ancak bir şekilde gazeteci kadın –ki kendisi gerçek hayatta kokain kullanırken yakalanmış biri. Bilerek mi bu role seçildi diye düşünmeden edemiyorum- yuva yıkan, yanında çalışan elemanlarına kötü davranan, asabi biri olarak gösteriliyor. Bu arada erkek çocuğuna yıllar sonra sahip çıkan, hatta eşiyle yeniden yakınlaşma potansiyeli taşıyan, memleketi için hayırlı işler yapan “iyi” biri. Seyirci şimdiden eşini aldatan bakanı hoş görmüş gibi görünüyor. Yakında herkes eşiyle tekrar evlenmesini isterse şaşırmam.
Gizli mesaj: Erkektir yapar.
Benden Baba Olmaz
İlk başlarda komedi dizisiydi. Şimdilerde ise oldukça romantikleşti. Yine eşini aldatmış ve boşanmış, sorumsuz, sürekli çapkınlık yapan bir adam zamanla tekrar eski eşini seviyor. Şimdi çocuklarının hatırı gerekçesiyle eşine iyice yaklaştı ve tekrar evlenmek istiyor. Ve hatta eski eşiyle aynı evi paylaşıyorlar. Eski eşi ise ne evliyken ne de ayrıldıktan sonra başka bir ilişki yaşamamış, mesleğine odaklanmış hatta kariyerini çocuğu uğruna ertelemiş güzelce bir bayan.
Anlamadığımız şey bu sorumsuz, eşini aldatan, rahat yalan söyleyen adam bir şekilde dizide yağlanıp ballanıyor ve seyircinin adam hakkında “iyi” düşünmesi sağlanıyor.
Peki bu adamın yaptığı hatalar nereye gitti? Ya da bu arada kadın neden başka bir ilişki yaşamıyor? Adam birçok ilişki yaşadı. Ey senarist o kadında bir ilişki yaşasın da göreyim ben o tekrar evlenmek isteyen kocayı. Ama yok. Olmaz öyle şey. Sadece erkek yapar değil mi?
Yine aynı mesaj karşımızda; “Erkektir yapar.”
Asmalı Konak
Eski fenomen dizilerden Asmalı Konak ise tam bir facia. Başrolde ki Seymen Ağa uyuşturucu işi mi yapmadı, mafyalık mı yapmadı, karısını mı dövmedi, daha beteri hizmetçisine tecavüz edip çocuk mu yapmadı. Ancak nasıl oluyorsa içinde her türlü kötülüğü barındıran bu adam bir şekilde dizi izleyicilerinin kendilerini yerinde hayal ettikleri, özünde “iyi” biri haline geliyor. Ağalık düzeninin, sınıfsal uçurumun bu kadar normalleştirildiği, bu kadar yağlandığı bir dizi zor bulunur. Tabi izleyiciye de şaşmak gerek. Herkes kendini Seymen ağa, onun karısı yada hanım ağa yerine koyarak mutlu oldu bir dönem. İyi de tecavüze uğrayan hizmetçi kim olacak? Kapıda ki maraba, şoför kim olacak? Hayat böyle bir şey mi? Yanında çalışana tecavüz eden biri nasıl olur da “iyi” gösterilir.
Eski Şener Şen, Kemal Sunal filmlerinde ağalar, ağalık düzeni eleştirilir, yerle bir edilirdi. Burada ise fütursuzca cilalanıyor, hayatın normal bir gereği olarak sunuluyor.
Dizinin senaryosunu Meral Okay'ın yazması, yönetmenliğini Çağan Irmak'ın yapması ise ayrı bir hayal kırıklığı.
Bu dizide hem kadın-erkek ilişkileri anlamında erkeğin üstün/baskın gösterilmesi hem de ağalık düzeninin normalleştirilmesi gizli mesajları gayet başarılı bir şekilde kazınıyor izleyicinin kafasına.
Yaprak Dökümü
Yaprak Dökümü’nde de iki zıt karakter üzerinden kadınlar üzerine bir kanaat oluşmasına yol açıyor. Oradaki gelin kötü, evin kızı Fikret ise iyi. Oysa o gelinin Fikret'ten en temel farkı kendi ayakları üzerinde duran, kendi kararlarını alabilen biri olması. Yaptığı fitne-fesatlar elbette onu kötü kılar ki zaten sorun da tam burada. Ayakları üzerinde duran, güçlü kadın fitne-fesat yapan, “kötü” kadın, her şeyini (ki kendi geleceğini de) ailesine, babasına bağlılığından dolayı kaybeden, sadık kadın ise “iyi” kadın. Dizide geline bütün kötülükler, fesatlıklar yaptırılıyor. Fikret ise o cadı kaynanansına bile katlanıyor. Fikret’in o kaynana karşısında bile ağzı var dili yok. Ne kadar iyi değil mi? E tabi o ailesinin, babasının yani büyüklerinin isteği dışında hiç bir şey yapmayan, yapamayan (aslında bu nedenle hayatı kendine de zindan eden) birisi.
Burada beynimize işlenen mesaj “Ey kadınlar; evliyseniz kocanızın, değilseniz babanızın sözünden çıkmayın. Aman isyan etmeyin. Yoksa kötü kadın olursunuz.”
Peki bu dizileri yazan, çeken, oynayan, yayınlayanlar bu durumun farkında değiller mi?
Örneğin geçenlerde Vahide Gördüm'ün eşiyle yapılış bir söyleşiyi izlemiştim bir kanalda. Kendisi de tiyatrocu olan beyefendi gayet aklı başında bir insan. Eminim Vahide Gördüm 'de öyledir. Peki neden itiraz etmezler bu senaryoya.
Ya da Talat Bulut. O da geçen bir söyleşisinde yıllar önce bir film çekiminde bir yönetmenin çekimler sırasında kendisine söylediği bir mimiği, yönetmene karşı gelme pahasına yapmadığını söylemişti. Çünkü o mimiğin o an o role uygun olmadığını, normalde sakin biri olan oynadığı rolün, birden çok kızgın olmasının doğru olmayacağını düşündüğünü, bu nedenle yönetmene karşı geldiğini söylemişti. Yıllar sonra yönetmenin ona hak verdiğini falan söylüyordu gururla. Oynadığın rolde ki mimiklerle ilgili yönetmene hayır diyecek kadar yaptığı işe saygısı olan bir oyuncu neden oynadığı dizide ki bu tehlikeli mesajlara müdahale etmez?
Dizileri çekenler, yazanlar, oynayanlar, yayınlayanlar herkes ama herkes durumun farkında elbette. Özellikle oyuncuların bu durumda çok fazla belirleyici olduklarını sanmıyorum. Çok fazla itiraz edecek güçleri olmadığı da bir gerçek. Böyle bir durumda işsiz kalmaktan korkarlar ki bence itiraz edip gerekirse işsiz kalmalılar.
Mozart da sefalet içinde öldü Van Gogh da. Sorumluluk sahibi her sanatçı bu tavrı göstermek zorundadır.
Diziler kuzu gibi toplum yaratmanın psikolojik mücadelesini veriyorlar. Oysa ihtiyacımız olan toplum, kendisine her sunulanı kabul etmeyen, sorgulayan toplumdur.
Bu gün yaşadığımız tüm sorunların temelinde de bu yatmıyor mu?
alıntı,
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sn Erdem53, bu konudaki bilgi dağarcığınız (bence) fazlasıyla sığ...Turistik şehirlerdeki yabancıların ibadet zorluklarından da, cami avlularında satılan x-y-z'lerden de bihaber oldugunuzu düşünüyorum. Lütfen kusura bakmayın.
Bu arada Sn commodore1tr'ye yazılarına yorum yazmasam da kendisini büyük bir ilgiyle takip ettiğimi söylemek isterim.
RTE yazılmasına gücenen sayın üye,
Ne yazık ki çoğu zaman içimden bırakın RTE yazmayı, R yazmak bile gelmiyor. Sanırım bu hakkım mevcut. Ama başbakan olarak söz ederken saygıyı elden bırakmamak gereklidir, sevsek de sevmesek de T.C'nin başbakanına saygı duyulmalıdır. Ancak RTE'nin pek çok icraatı başbakanlık görev ve yetkileri dışında (gemi, damat, amerika, holding, adam kayırma, ıvır zıvır) oldugu için R, RT ya da RTE yazılması, kendi düşen ağlamaz sözünü aklıma getirmektedir.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Fischer rumuzlu üyeden alıntı
Sn Erdem53, bu konudaki bilgi dağarcığınız (bence) fazlasıyla sığ...Turistik şehirlerdeki yabancıların ibadet zorluklarından da, cami avlularında satılan x-y-z'lerden de bihaber oldugunuzu düşünüyorum. Lütfen kusura bakmayın.
Bu arada Sn commodore1tr'ye yazılarına yorum yazmasam da kendisini büyük bir ilgiyle takip ettiğimi söylemek isterim.
.........................
.
Sayın Fischer;
sizin bilginiz varsa siz buyrunuz da derin bilgilerinizden faydalanalım.Tabi öncelikle insanları dinleme veya okuma sabrınızın olması gerekiyor.Yazdığım yazıları okusaydınız turistik şehirlerden bahsetmediğimizi ve Cami lerin dışıyla değil de içiyle ilgilendiğimizi anlardınız.
Konuyu saptırma gibi bir düşünceniz varsa bilemiyeceğim tabii ki....
Eğer kendi düşünceniz varsa buyrunuz.Ya da sayın commodore1tr yi ilgiyle izlemeye devam ediniz.
Saygılar.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
sayın yönetici;
sayın ''mehmet emin sezen'' 234 no.lu yazısında şiiri kullanarak şiir yoluyla HAKARET etmektedir.
Benim sayın ''gecem1970'' e hitaben; kendisinin toplumun belli kısmını kastederek yazmış olduğu düşünceleri kendisinin düşünceleri olabileceğini söylemem, tarafınızdan hakaret olarak algılanmıştır.
Düşüncenize saygı duyuyorum.Ancak aynı duyarlılığı sayın ''mehmet emin sezen'' e neden göstermediğinizi de merak ediyorum...
Saygılarımla.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Kahbe dünya böyledir, insan doymadan gider,
Göz açıp kapamadan bakarşın, insan gider,
Bazısı insan gelir, dönüşte hayvan gider.
Sırıtmama bakma sen, içerimden kan gider,
Çalalım, oynayalım, battı balık yan gider.
Borçlar bini aşınca, kim düşünür borcunu,
Nasıl olsa kaçırdık artık ipin ucunu,
Alsın alacaklar oğlumun pabucunu.
Aziz Nesin
Bu mu hakaret?? Aziz nesin kesinlikle haklıymış, nur içinde yatsın:o
Bakın erdem53 ben de imzamda hakaret ediyorum:o
-
Bakınız sayın milo;
insanların düşüncelerine saygı duyduğum gibi, hayvanlara karşı da sevgi duymaktayım.
Bu yüzden size aynı şiirle hakaret etmeyeceğim.-Afedersiniz siz hakaret olarak algılamıyordunuz... düzeltiyorum -size cevap yazmayacağım.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
En uzun günüydü ömrümün
bir yanı sabır bir yanı tınmaz
bir yanı kahır bir yanı kanmaz
bir kez daha sğınarak kendi yüreğime kendi şehrimde
yeniden başlıyorum yazmaya
yeniden ve yine yapayanlız...
Ömrüm senden özür diliyorum!
Nihat Behram. Yeniden Kendi Şehrimde
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
İnternet aleminden forum manzaraları
__________________________________________________ _____________
Karma eğitimde okuyan kız ve erkeklerin ilkokuldan üniversiteye kadar geçen süreçte etkileşimleri yüzünden bir çok erkek arkadaşları olur, bunlarla okulların seviyesine göre ilişkiler içerisinde bulunurlar, ilkokulda saf olan aşklar orta ve lisede saflığı yanında cinselliğe el ele tutuşmaya ve öpüşmeye kadar gider.Bazıları ise birbirini kaybetme korkusu düşüncesinden dolayı daha lisedeyken evlenirler.Üniversite dönemi ise iş daha çok evlilik odaklı yada zevk odaklı yada muhabbet odaklı bir hale gelir.ilkokul ve üniversite dönemi içerisinde bir bayanın hayatından kişilik ve hayat anlayışına göre 1 den 10 a yakın bazen daha fazla erkek geçer.bu süreçlerdeki denemelerde aslında hissi ,vehmi farazı,yalancı ve duygusal aşklar ve sevdalar yaşanır.aranan erkek ya bir türlü bulunmaz yada bulunsa bazı sebepler yüzünden seviyeyi tutturamadıklarından ilişki biter.Okul bittikten sonra bazıları okul arkadaşıyla evlenir,evlenmeyenler ise okul dönemi onlarca erkekle geçirilmiş maceralar ve fotoromanlarla dolu mazisini nisyan perdesi ile örterek yeniden mutlu olmak düşüncesiyle yeni bir flörtle evliliğe adım atar..Evliliği bir eşle adım atan bu bayanlar aslında mazide bıraktığı onlarca erkekle yaşadıkları heyecanlı maceralarını hatıralarını ve fotoromanları da arkalarından istemeden getirip istemeden evlerine sokarlar.Zaten flört döneminde bütün güzellikler tüketildiği için evlilikte sıradanlık yaşanır, heyecanlar gider yerini ünsiyet ve monotonluğa bırakır.Zamanla eşiyle problemlerde ve olumsuzluklarda kadın ümitsizlik,elem,keder,pişmanlık vartalarına düşünce eşinde bulamadığı güzel olan şeyleri geçmişteki erkek arkadaşlarıyla geçirdiği hatıralarında arar.birisinin güzel öpüşünü,ötekisinin güzel espirili mizacını, bir başkasının yakışıklılığını diğer başka birisinin güler yüzlü ve anlayışlı halini eşiyle kıyas eder.Her arkadaşlık ettiği ve aşk yaşadığı erkeklerdeki güzel huyların hepsini evli olduğu erkekte bulamayınca eşine karşı bir soğuma geçirir.eğer geçmişte yaşadığı cinsel deneyimlerindeki lezzeti ve cinsel tatmini eşinde bulamazsa, artık eşinin yerine yatakta hayalen onları koyar eşini zihinsel olarak aldatmaya başlar,onların hayalleri ile evinde yaşamaya başlar,düşünceleri ile mazideki hatıraları hazır zamana getirip yaşar.Bir zaman sonra artık hayali aldatmalar da tatminsizlik vermeye başlar,Şeytanın yardımıyla mazideki hatıraları tahayulatlara(hayallere)Tahayulatları da zihinde tasavurat(tasvir etmek,şekillendirmek) kalıplarına dökmeye başlar.Aklın onayı olan tasdikten aşamasından sonra,İzan denen kalbin rızasını da alır.İltizam denen bütün azaların bu işe taraftar olması ve nefis ve hevanın cesareti ile de mazideki aşıklar aranmaya başlanır.Mazi defterinden eski aşıklardan en unutulmayanı yada en iyisi çabuk bulunur. Önce eski hatıralar maceralar hatırlanır, sonra kadın mevzuyu mutsuzluğa, tatminsizliğe ve evliliğin yürümediğine getirir. Teselli aşamaları kendisine yabancı olmuş bir erkeğin kollarında aranır. Sonra gelsin aldatmalar gayri meşru muhabbetler, gitsin şerefler namuslar iffetler.
Demek mazi defterlerini yıkıp atmak yakmak nafile bir çaba, hafızadaki anıları silme imkânı olmuyor. Böyle bir imkânın olmaması ise insanlığın yüzde 70’nin aleyhine yüzde 30’nun ise lehinedir. Özellikle kadınların aleyhinedir. Çünkü kadının hissi yoğunluğu yüksek bir varlık olması nedeniyle geçmişin hatıralarından medet ve teselli araması hasebiyle mazide yaşadığı arkadaşlık, aşk, meşk maceraları şeytanın elinde öyle bir koz oluyor ki o kozları kullanarak o kadınları bazen vehim zanlarla, bazen eşleriyle aradaki problemlerde, iletişimsizliklerde, vb gibi ailevi olumsuzluklarda o evlilik ve kadın aleyhinde kullanarak kadınların hissi varlıklar olmasını fırsat bilerek o kadınları vartalara, gayri meşru yoldan alternatif mutluluklar aramaya iter. Neticesinde ise ya aldatmayı affetmeyin eşi tarafından öldürülmesi ya da boşanmayla evliliğin bitirilmesi. Bugün eşini aldatanların büyük bir çoğunluğu bunu eski tanıdıklarıyla yapmaları flörtün evliliğin düşmanı olduğunun bir delilidir.
______________________
sorulmuş ki:
"nasıl yani ya.."
ilgili mahkemelerin günlük listeleri ile duruşma saati bekleyenlerin seyri,
bilgi yarışması adı ile verilen uyku ilacı programlarında
"bilmem hangi okul" mezunu gençlerin cevapları,
artan uyuşturucu kullanımı,
devletin/milletin geliri ile gideri ve borçlanılması,
lüks tüketim ve beraberinde yavaş yavaş gelmekte olan esaret,
ila...
cevabın bir kısmı olabilir mi?
kendini bilmeyen nefs'ine galebe çalamaz,nefs'ine yenik düşen
köle olur.
önce nefs'ine,sonra nefs'ine hitab eden kişilere ve sonu hüsrandır
___________________________________________
teşekkürler..
yazılanlar çok doğru.devamını bekliyoruz.
''Dinlemesini Bilirsen En Aptaldan Bile Birşey Öğrenebilirsin''
______________________
Görüşlerin hemen tamamına katılmamak mümkün değil.
Bilhassa belirli bir yaşa gelmiş kişiler kendi öğrenim dönemlerini bugünkü ile mukayese ederler ise,bugün okullardan sosyal hayat ile ilgili hiçbirşey bilmeyen kişilerin mezun edildiğini göreceklerdir.Sebebin başında karma öğrenim vardır.
50'li yılların ilk okul mezunu bugünün lise mezunundan daha bilgilidir maalesef.
Fen bilimleri daha ziyade mesleki gelişime yardımcı olabilir lakin günlük hayatı idame için gereken öğrenim ve eğitim bence "0" derecesindedir.
Öğrenim sistemi laçka edildikte(neden laçka edildiği bambaşka bir konudur) ders bilgilerinin yerini karşı cinse kendini beğendirme çabaları almıştır.
Maalesef insanımız herşeyi bozmakta,istismar etmekte,ifrata varan davranışlarda çok becerikli olduğundan,arkadaşlık müessesesi yerini flörte terk etmiş ve bu da istismar edildiğinden dolayı,evlenen çift artık "bir yatakta pek çok kişi ile yatar "bir hayat yaşamak durumuna girmiştir.
Kişinin elindeki ile yetinmeyi becerememesi,daimi olarak başkaları ile mukayese yapar duruma girmesi,tercih hakları(!)nın artmış olması pek çok ruhi problemler meydana getirir olmuş ve sonucunda da evlilik müessesesi ciddiyetini kaybetmiştir.
Kadın ve erkek bunun acılarını çekiyor olmakla beraber,asıl zarar gören ise yeni nesil olmakta,durum günden güne daha kötü bir hale gitmektedir.
Yıkılan ailelerin,sokağa dökülmüş çocukların sayılarındaki artışın sebeblerinin önde geleni "arkadaşlık"ile "flört"ün birbirine karıştırılmış oluşu ve davranışlarda ifrat/aşırılıktır.
Hal buki,kitabımız ifrattan kaçınılmasını ister,hem de hemen her konuda
______________________________
allah razı olsun gerçekten hepsi doğru.benim şuan psikolojim tamamen bitmiş çökmüş durumda flört hakkında bi doğru yol gösterene ihtiyacım var
________________________
allah rızası için ciddi bir sorunum ve kafamda birsürü soru işareti var biri bana yardım edebilirmi?
____________________
yazdıklarınız doğru ama lütfen genelleme yapılmasın üniversite ortamını içinde bulunduğum içi ii biliyorum yapılanlardan bizlerde utanıyoruz ve onları düştükleri yerden çıkarmak için çalışıyoruz.tahkikin yazdığı ithamlar bize de dokunuyor tüm üniversite de okuyanlara aynı gözle bakılmasın lütfen belki bir hz sümeyye yok devrimizde bir hz fatıma yok ama onların ardından sinesi çatlayana kadar koşan iffetli genç kızlar da var.genellemeler yapılmasın lütfen tek steğim bu ve tüm üniversitede okuyup kendini kaybetmiş genç kızlarmıza dua edin lütffen nları ancak ALLAH kurtarır.dua ile kalın
__________________________
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
erdem53 rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Fischer;
sizin bilginiz varsa siz buyrunuz da derin bilgilerinizden faydalanalım.Tabi öncelikle insanları dinleme veya okuma sabrınızın olması gerekiyor.Yazdığım yazıları okusaydınız turistik şehirlerden bahsetmediğimizi ve Cami lerin dışıyla değil de içiyle ilgilendiğimizi anlardınız.
Konuyu saptırma gibi bir düşünceniz varsa bilemiyeceğim tabii ki....
Eğer kendi düşünceniz varsa buyrunuz.Ya da sayın commodore1tr yi ilgiyle izlemeye devam ediniz.
Saygılar.
Yazılanların tamamını okuyorum. Tıkandıgınız noktalarda insanları konuyu saptırmakla suçluyorsunuz. Aynı nakarat tekrar ediyor. Forumlarda rastladıgım tipik bir davranış.
Diğer yazdıklarınızla ilgili yorum yapmamın gereği/faydası yok sanırım.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
Fischer rumuzlu üyeden alıntı
Sn Erdem53, yazınıza turistik bir şehirde yetişmiş ve çokça müslüman turistle konuşmuş, cami yolunu müsülam turistlere belki de onlarca kez tarif etmiş biri olarak katılamayacagım. Nasıl olur da düşüncelerinize bu kadar kolay kılıf uydurursunuz, hayret ediyorum...
Eğer namaz kılmak istiyorsanız, saati de kurarsınız, güneşe de bakarsınız ya da teknolojiyi, gazeteyi vs de kullanırsınız...Ne yazık ki bu toplum, bırakın ezanda ne söylendiğini bilmeyi, mevlütü sünnet ya da Kuran-ı Kerim'in bir ayeti sanıyor, nikahta eller çapraz yapılmaz diyor, geline 3 kere kuşak diyor, sayılara manevi anlam yüklüyor falan da filan... Camiden cevşen alıyorsunuz, küçük poşetini açıyorsunuz, içinden küçük bir kağıt çıkıyor. Depremden korur, hastalıktan korur, cinlerden korur ve daha bir sürü şeyden korur yazıyor...Diyanet kontrolündeki Allah'ın evinden aldıgınız kagıtta yazıyor bu safsatalar...
Türk insanının en yumuşak oldugu konu din... Okullar kapatılacak deseniz yanınıza 3-5 kişi gelir-gelmez ama din elden gidiyor deseniz yıgnları arkanıza alırsınız. Üstelik bu yıgınlar, ne oldugunu bile sorgulamazlar... Alın size AKP... Benim endişe ettiğim konu bu, Türk insanı dinini bilmiyor, bilmek dahi istemiyor, cehaletinden bile bihaber. Farzlar, sünnetler ve hurafeler birbirine karışmış gidiyor ve siz hala Arapçayı savunuyorsunuz. Bırakın da insanlar en azından ezanda ne söylendiğini bilsinler. İş o kadar cıvıdı ki, 2 hafta önce Avrupa kupasındaki maçta Türkler'in favori tezahuratı Ya Allah bismillah Allahuekber oldu. Şimdi tartışaduralım, zeytin ağacının dalında zeytin, yerden yüksekliği 187, siz topuklarınızın üstünde durup ellerinizi uzattıgınızda parmaklarınız 185 cm'e kadar yükseliyor. Açlıktan öleceksiniz, yanınızda ise sadece Kuran'ı Kerim var ve kalınlıgı 3 cm. Kuran'ı Kerim'in üstüne basarak zeytini alıp yemeli mi yoksa ölmeli mi.. Bu soruyu Yaşar Nuri Öztürk'e sordular... Dinimizle ilgili merak ettiğimiz konular bu kadar vahim yani...
Sayın Fischer;
benim daha önce yazmış olduğum yazıya; yukarıdaki, konuyla alakası olmayan yazınızla müdahala ettiniz.Bende akabinde yazmış olduğum yazılarla size gerekli cevabı verdiğim kanısındayım.Benim size cevaben yazdığım yazılara, siz değil de başkaları karşılık verdi.
Şimdi de aşağıdaki yazıyı yazıyorsunuz.
Alıntı:
Fischer rumuzlu üyeden alıntı
Sn Erdem53, bu konudaki bilgi dağarcığınız (bence) fazlasıyla sığ...Turistik şehirlerdeki yabancıların ibadet zorluklarından da, cami avlularında satılan x-y-z'lerden de bihaber oldugunuzu düşünüyorum. Lütfen kusura bakmayın.
.......
Bunun adına ben konuyu saptırmak diyorum. Artık siz kıvırmak veya ne diyorsanız deyiniz. Siz tekrar aynı taktiği kullanmazsanız bende tekrar aynı kelimeyi kullanmam herhalde.
Derin bilgilerinizi forumda sergilemeniz ümidiyle...
Saygılar sayın Fischer.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Peki merak ettim bu muglalı vatandaş başarılı olmuş mu girişiminde yani kimliğindeki islam yazısını kaldırabilmiş mi acep :)
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sayın kraliche;
Farklı bir nickle 4. kez gene çıktınız. Yönetim tarafından gene atılmamanız için avatarınızı düzeltiniz, Türkçeyi düzgün kullanınız, mantıklı yazınız
Saygılar.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
commodore1tr pardon neden bahsettiğinizi anlayamadım ben buraya dün kayıt oldum ok bilip bilmeden yargısız infaz yapamazsınız benim kim olduğumu nereden biliyorsunuz bu bir ikincisi yazılarım gayet analaşılabilir bir biçimde eğer canınız sıkkın ise başkasını bulun uğraşacak !!!
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Dağıtım günceli;
Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma Vakfı şimdilik kömür dağıtıman başlamış.
Kurufasulye ve sair erzak dağıtımı için ramazan ayı bekleniyor, fakire iş bulsa gidip alamayacak ya; fakir fakirliğini bilsin, dağıtım güncelini takip etsin.
İstatistiki veriler;
"Yoksul ailelere yapılacak yardım ile ilgili ilk karar 2003 yılında Bakanlar Kurulu tarafından alınmış ve aynı yıl 1 milyon 98 bin aileye 687 bin 764 ton kömür dağıtılmıştı."
Sonra ki yıllarda otomatiğe bağlanmış dağıtım miktarları şöyle:
2004 yılında 1 milyon 503 bin aileye, 1 milyon 56 bin 97 bin ton
2005 yılında 1 milyon 875 bin aileye, 1 milyon 319 bin 330 ton
2006 yılında 1 milyon 769 bin aileye, 1 milyon 273 bin 265 bin ton
2007 yılında 1 milyon 884 bin aileye, 1 milyon 521 bin 696 ton, kömür dağıtımı
2008 yılı için 1.884.539 aileye 1.504.780 Ton kömür dağıtılacak.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Şu saygı konusunu toparlayayım artık ortalık durulmışken sonra devam edeceğim konulara geçeyim.
http://www.postimage.org/aVD6duJ.jpg
Önce Bu resme çok ama çok iyi bakın.....
Bu önce Marmara Üniversitesinde bir kız öğrencinin açtığı sonra 22 Temmuz seçiminden öncede zırt pırt açılan akla zarar bir pankart.
Bu pankartı açan gerli zekalı kızlarımıza ve bunlara bu pankartı veren şerefsizlere neden saygı duyacağım ????
17 Ağustos 1999 da sabah şaşkınlığımız geçer geçmez iki arkadaş gölcüğe gitmeye karar verdik, yarım yamalak gelen haberlerden karayolu ile ulaşımın olanaksız olduğunu anladıktan sora bir arkadaşımızın balıkçı teknesini gasp ettik tam yola çıkarken orada su ve ekmeğe ihtiyaç olabileceğini düşünerek bir markete daldık. Orada resmen duygulanacağım olaylar yaşandı. Market sahibi bulduğum suyu ekmeği aldığımı görünce
'' Hayırdır ekmek su sorunu yok çıkıyor '' dedi.
'' Biz ufak bir tekne bulduk Gölcük'e gidiyoruzda ondan alıyorum.'' deyince adam bir dondu. Hatta markette alışveriş yapanlarda dondu bir baktılar. Adam tekne nerede diye sorunca bizim arakladığımız dere ağzına soktuğumuz tekneyi söyledim. Ben o ana kadar aldığımız malzemenin nasıl taşınacağını gerçekten düşünmemiştim.
Market sahibi '' bırakında depodan alalım'' dedi. Fırınada telefon ettirip 10 kasa ekmek siparişi verdi acil dereağzına... Su soda kola ne varsa yopladık tekneye kadar arabayla götürdük neredeyse tekne batıyordu. Ekmeklerde geldi biz yola çıktık....
Değirmendere ve Gölcük sahil şeridi inanılmazdı gözlerim doldu boğazım düğümlendi. Yanaştıktan sonra bu yıkımın sanıldığından büyük olduğunu gördük. İlgililere malzemeleri verdikten sonra yardım çalışmalarına fiilen katıldık. Belkide hayatımın en acı en kötü anlarıydı orada geçirdiğim üç gün....
Üçüncü gün gölcükte resmen koku vardı insan kokusu daha ulaşılamamış ölülerin kokusu çabalar uğraşlar bir garipti. Çıkartığımız kişiler tarif edilemez di. Ama bir canlı bulduğumuzda resmen seviniyorduk. Hatta kendime inanamadım ama çıkan bir teyzeye sarılıp ağladım herhalde duygusal bir patlamaydı.
Sanırım yatılı bir kur an kursu yada onun gibi bir yerin enkazına ulaştık. bir vinç yardımıyla çökmüş tavanı ağır ağır dikkatlice kaldırttıktan sonra hepimiz donduk kaldık. Yaşları muhtemel 12 ile 18 yaş arası 20 kızın cesediydi karşımızda duran. Ağzımdan gayri ihtiyari dökülen bir çok acı sözün yanında en dikkat çekeni ''' Alla Allah hepsi türbanlı...'' olanı idi bu forum için. Arkadaşım şöyle bir bana baktı '' Ne olmuş ki abi..'' dedi. '' Sorunum türban değil, deprem gecenin köründe oldu bu çocukları uyurken yakalamış bu yavruları kim türbanlarıyla yatırıyor ki '' dedim. O gün bugün neden Türbanla yatarlar bilmem .. On yavrunun vücudunu yüreğim burkularak taşıdım dışarıya... İçim kan ağladı ....
Birde kavga ettim gitmişken etmezsem şanıma yaraşmazdı. Hemde imamla. Tabiiki ağız kavgası. İmam olacak adam dört beş kişi bulmuş cesetleri bir taraktörün arkasına yerleştiriyordu. Ama nasıl? Sanki un çuvalı gibi traktörün romörküne atıyorlardı cansız insan bedenciklerini. Dayanamadım müdahale ettim. Aldığım yanıt ''ben imamım ''oldu. '' Seni imam yapanın...'' diye başladığımı anımsıyorum. Sonra beni yatıştırdı birileri yetkililer gelmiş duruma el koydular ölü bedebcikler gereği gibi yerleştirildi araçlara....
Üzerinden seneler geldi geçti hala kaç kişi öldü resmen bilinmez. Resmi rakamın ciddi yanlış olduğu konusunda herkes hemfikir. Resmi raporlara göre, 17.840 kişi hayatını kaybetti derler ama 30 bin civarı ve üstü olduğu söylenir durulur..
Şimdi bu gerizekalı tipler ellerindeki pankartın anlamını bile bilmiyorlar. Türkiye'nin yüzde doksanbeşi müslümansa bu ölenlerinde yüzde doksanbeşi müslümandır onun bile farkında olmayan zavallılar bunlar. Peşinden gelen Düzce depreminde de bin yuttaşımız hayatını kaybetti. Hatta daha dikkatli baktığımızda Düzce Gölcük Yalova gibi yerleşim yerlerinde müslüman nüfus yüzde doksandokuzlara kadar çıkar. Gayri müslim ve diğer inaçlara sahip kişiler ile inançsızlar büyük şehirlerdedir. Yüzde beş odur gibi geliyor bana...
Biz bu acıları yaşadıktan sonra Japonyada bizden çok büyük ABD de ise bizimkine yakın depremler oldu . 8,1 büyüklüğündeki Japonya depreminde ölü sayısı 2 olurken ikisinin de korkudan kalp krizinden öldüğü açıklandı. ABD de ise 7,2 büyüklüğündeki depremde 7 kişi öldü... Peşinden İran Bam depremi geldi ölü sayısı 48 bin olduğu sanılıyor onlarda bizim gibi tespit edemedi... Topu topu 6,3 büyüklüğünde idi bu deprem...
Bu gerçeklerden yola çıkarak 7.4 yetmedimi pankartını taşıyan kızın görüşüne saygılı olup bana da saygı duy mu diyeceğim ? 7.4 yetmedi miyi bana karşı kaldırdığını net bilirken hemde ....
Bu kıza demem gerekmez mi benim '' bak kızım haklısın Allah uyarıyor salaklık yapmayın akıllı olun fay hattının üzerine ev kurup durmayın okuyun çalışın bilim irfan sahibi olun, türbanla bir şey olamazsınız, bak Japonya ya Abd ye sizden büyük şiddetli deprem oluyor bir şey olmuyor , seni dinciler sömürürken evinin çimentosunu demirini çalıyor ölüp duranda hep müslümanlar oluyor uyan artık. Eğitime modern bilime yapış uygar ol. Kafandaki pas ı at..''
Ha ben bunu diyince düşüncelere saygılı olalım... Hemde gene tek taraflı. Olmuyorum kardeşim olmaktan bıktım ben. Hale bakın Hem hep bana saygısızlık yapılacak hem hep ben saygılı olacağım....
Fazla saygı ve iyi niyete salak derler salak... Fazla salaklıkta iyi değildir. İnsan değerlerine sahip çıkmalı korumalıdır. Laik demokratik sosyal hukuk devleti bize bir lütuftur.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Şimdi bu saygı konusunu toparlayıp işimize bakarsak.
Saygı bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu olarak tanımlanabilir. Başkalarını rahatsız etmekten çekinmekte saygıdır. Dolayısıyla saygı kişinin kendi içinde bulunulan bir haslettir . İnsanlar birbirlerine karşı saygılı olmak zorundadırlar.
Örneğin topluluk olan bir yerde bağıra bağıra telefonla konuşmak saygısızlıktır. Ama bu kişiyi uyarmak saygısızlık değildir. Fakat uyardığınız kişinin size şarlaması veya ''bana saygılı olun'' demesi saygısızlığın dik alasıdır.
Cuma namazınına giderken bunu herkese reklam yapmak hem ayıp hem günah hem saygısızlıktır. Gittiğiniz camiide camii içinde yada avlusunda yer yoksa caddeye kaldırıma seccade atıp oradan yürüyenlerin yürümesini engellemek saygısızlığın dik alasıdır. '' Burada namaz kılıyoruz başka yerden geçin'' demek saygısızlığın katmerlisidir.
Türbanlı bir kızımızın ben taçlandım diye ortada dolanması normaldir. Başı açık bir kızımıza ''kaltak'' demesi hem saygısızlık hem hakarettir. ''Dinsiz'' demesi saygısızlığın katmerlisi günahın büyüğü terbiyesizliğin dik alasıdır, giyiminden dolayı '' erkekler buna her şeyi yapar istiyor'' demek bin kere saygısızlık hakaret terbiyesizlik günahtır. '' Şeytan girmiş içlerine ''demek artık iflah olmaz bir yobazlıktır.
Kişinin inancı gereği oruç tutması normaldir. Kendi tuttuğu oruçtan dolayı başkalarının bir şey yiyip içmemesini istemek günah ayıp ve saygısızlıktır. Oruç tutmayana kafir demek günah ve saygısızlığın dik alasıdır.
Fischer adlı üyenin cami avlusunda cevşen satıldığını söylemesi normaldir. Hayır asla satılmıyor demek bu kişiye sen yalancısın demektir ayıptır saygısızlıktır. Tristik yerde gözümle gördüm demesine bile hayır hayır demek saygısızlığın dik alasıdır. Fischer adlı üyenin minberin yanında imam dua ettirirken '' hadi cevşen var tesbih var'' dendiği iddiası yok ki bu anlaşılıyor. Camii etrafı ve avlusundan bahsediyor bunu saptırmak hem ayıp hem katmerli saygısızlıktır.
En kutsal mekanlarımız camiler değildir. Camii adı üzerinde cem kökünden gelen toplanma yerleridir. Bizler için en kutsal yerlerimiz mezarlıklarımızdır. Aile büyüklerimiz sevdiklerimiz eşimiz dostumuzun son yolculuğunu geçirdiği yerlerdir. Müslümanım diye ortalarda dolaşıp buraların leş gibi olmasına seyirci kalmak bakımsız bırakmak günah ayıp saygısızlıktır, buraları fuhuş yuvası haline getirmek rezaletin daniskasıdır, tinerci hapçı şarapçı it kopuk ne arasan mezarlıklarımızda bulunması kepazeliktir. Mezarlıklarımızda cinayet işlenmesi, kap kaç yapılması sözün bittiği yerdir. Mezarlıklarımızda ziyaret ederken sahtekarların gelip mezarı sulamaya kalkması dua etmeye kalkması sizi dinen sömürmeye kalkmasıda maalesef ülkemize has bir dangalaklıktır. HAAAA mezarlıklarımızda bunlar olmuyor diyecek olanda başka dünyada yaşıyor demektir. ( Başka şey yazacaktım anladı o durumda olanlar...)
Bu bir öyküdür çok fazla araya girmeyin demem normaldir. Arasıra bu böyle diye bir ek yapmak konuyu desteklemek normaldir , eleştiri getirmek normaldir. Amma ısrarla konuyu kesecek şekilde tartışma yaratmak saygısızlığın dik alasıdır.
Tek taraflı saygı tek taraflı aşk gibidir. Aşkın gider ellere sen .....
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
En kutsal yer bence eğitim kurumlarımızdır.Tabi din,siyaset karıştırılmadan Mustafa Kemal'in bize bıraktığı şekilde muassır medeniyetler yaratmak için aydın ve laik öğretim veren eğitim kurumlarımız..
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
....................
Kişinin inancı gereği oruç tutması normaldir. Kendi tuttuğu oruçtan dolayı başkalarının bir şey yiyip içmemesini istemek günah ayıp ve saygısızlıktır. Oruç tutmayana kafir demek günah ve saygısızlığın dik alasıdır.
Fischer adlı üyenin cami avlusunda cevşen satıldığını söylemesi normaldir. Hayır asla satılmıyor demek bu kişiye sen yalancısın demektir ayıptır saygısızlıktır. Tristik yerde gözümle gördüm demesine bile hayır hayır demek saygısızlığın dik alasıdır. Fischer adlı üyenin minberin yanında imam dua ettirirken '' hadi cevşen var tesbih var'' dendiği iddiası yok ki bu anlaşılıyor. Camii etrafı ve avlusundan bahsediyor bunu saptırmak hem ayıp hem katmerli saygısızlıktır.
Sayın commodore1tr;
kişinin inancı gereği oruç tutması-tutmaması, başını örtmesi-örtmemesi kişilerin kendi tercihidir ve normaldir. Kendi tuttuğu oruçtan dolayı başkalarının birşey yiyip içmemmesini istemek ayıp, günah ve saygısızlıkdır sonuna kadar katılıyorum.
Peki; kendi başı açık olduğu için başkalarının da başının açılmasının istenmesi, sen yanlış biliyorsun senin dininde kitabında böyle birşey yok denmesi normal mi dir? Ayıp, günah ve saygısızlık olmuyor mu?
Fischer rumuzlu üyenin camilerde cezşen satılması konusunda ise aşağıdaki alıntı dan ben öyle anlıyorum.Tüm hukuki net üyelerinin görüşüne sununuz bakalım ne anlaşılıyor.
''Camiden cevşen alıyorsunuz....
Diyanet kontrolündeki Allah'ın evinden aldığınız kağıtta yazıyor bu safsatalar...''
Bu sözlerden ben cami yi kastettiğini anlıyorum.Cami avlusu olduğunu nereden çıkarıyorsunuz.
Cami avlusunda satıldığını ben cevaben yazdığımdan dolayı kendisi de daha sonradan benim yazımı kastederek cami avlusunda satılan x-y ler diye yazmış.Burada sayın Fischer'in camilerin kendilerinden bahsettiği açıkça ortadadır.Aşağıda ki yazısından da anlaşılacağı üzere:
Alıntı:
Fischer rumuzlu üyeden alıntı
... Camiden cevşen alıyorsunuz, küçük poşetini açıyorsunuz, içinden küçük bir kağıt çıkıyor. Depremden korur, hastalıktan korur, cinlerden korur ve daha bir sürü şeyden korur yazıyor...Diyanet kontrolündeki Allah'ın evinden aldıgınız kagıtta yazıyor bu safsatalar...
Ayrıca turistik yerlerden bahsedilen konu cevşenlerle alakalı değildir.Yine bu forumda sizinde görüş belirttiğiniz, Ezanın Türkçe okunması ile alakalı kısımda geçmiştir.Okuma zahmetine katlansaydınız görebilirdiniz sayın commodore1tr.
Kimin katmerli saygısızlık yaptığına bırakınızda hukuki.net sitesinin tarafsız üyeleri karar versinler.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
''Din İman İnanç ve Türban'' bunlar gerçektende bireyin kendisi ile alakalıdır.Devletin ise görevi halkın çoğunluğu neye inanıyorsa ona yönelmek değildir.Örneğin; alevi kardeşlerimiz daha fazla cem evi talebinde bulundular.Ama sayın başbakanımız bu talebe ısrala karşı!!Ben alevi değilim ama oladabilirdim.Siz de olabilirdiniz bu konuya hasseseiyeet gösterilmesini isterim.Ayrıca bazı insanlar çıkıp ''türban'' kur'an-da yazmıyor diyorlar.Onlara da cevabım şudur ; bi insan neye inanırsa inansın,yazsın yazmasın fark etmez
inanması zaten yeterlidir!!
TBMM' de ''din'' tartışmasını bırakmalı ve ''ekonomi'' ''açlık'' bunlar ile ilgilenmeli!!
Eğer ortada bir inanç var ise o devletin inancı değil HALKIN İNANCIDIR!!!
Bir şey daha eklemek isterim.Diğer avrupa ülkeleri skolastik düşünceyi yıkıp,
bilime yöneldiler ve günümüz malum teknolojisi!!Bu yüzyıllar öncesi oldu!!Ama görüyorum ki biz daha değil teknolojik gelişmeler,değil bilimsel gelişmeler SKOLASTİK DÜŞÜNCEYİ YIKAMADIK!!!BU BÖYLE ''TÜRBAN'' ''DİN'' KAVGALARIYLA YIKILMAZ!!GELİŞİR...GELİŞTİRMEK İSTEYENL BUYURUN BU KONUYU DAHA DA TARTIŞTIRIN...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sayın Erdem53 ;
Son kez size yanıt veriyorum. Umarım gerçekten son olur dön dön aynı sözcükleri farklı olarak yazmaktan sıkıldım çünkü ben.
Sayın Fischer'i tanırmıyız ? Ben tanımıyorum. İletisinden anladığım ben istanbul'un kahrinı çekerken o turistik bir ilçede gayet huzurlu mutlu yaşıyor. Sizide tanımıyorum. Sizlerde beni tanımıyorsunuz.
Şimdi sayın Fischer'in aynı yazısını okuyup bu kadar nasıl farklı yorumlayabiliriz ? Birimizin birisinin bakış açısı farklı ve hatalı. Bir gün bu foruma bakarsa hangimizinki doğru o anlatır.
İstanbul'da da aynı durum olduğu için ben o yazıdan '' Cami kenarlarında avlularınde cevşen satıyorlar.'' olarak anlarken siz '' Caminin içinde'' anlıyorsunuz. Kesinlikle öyle bir ibare yok halbuki yazıda. Cevşen gibi saçma sapan bir şeyin dini kandırmaca altında camii avlusuna kadar girdiğini belirtmiş. Yoksa imamın minber de hutbe okurken ara verip '' Hadi cevşenler var teki beş üçü on ytl'' diye sattığından bahsetmemiş. Sadece iyi niyetli olmayan birisi bunu camii içinde olarak algılayabilir ve tartışma çıkarabilir.
Aslında burada sayın Fischer 'e ille yanıt verilecekse verilecek yanıt şöyle bir şey olmalıdır . Maalesef dinimizi kötü kullanarak kendine çıkar sağlayanlar bulunmakta ve bunlar hiç utanmadan artık camii avlularında hurafeler içeren din dışı cevşenleri dini bir şey gibi satıyorlar. Bunun engellenmesi dinimizin hurafelerden kurtulması açısından önemlidir. Ama siz ne yapıyorsunuz haydiiii bundan da kavga tartışma... Hangimiz daha saygılı yada positivist düşünüyoruz...
Bir şeye körü körüne inanmak savunmak peşinden ciddi hatalar getirir. Allah insana akıl vermiş fikir vermiş düşünme yetisi vermiş... Çok daha çok önemlisi Allah ilk olarak BANA İNAN , PEYGAMBERE İNAN , KİTABA İNAN , KELİME-İ ŞAHADET GETİR, ORUÇ TUT, NAMAZ KIL falan filan dememiş..... Allah ilk olarak İKRA DEMİŞ YANİ OKU.
Sizde okuyun biraz sayın erdem53 okuyun ve lütfen okuduklarınızı anlayın dediklerinizin arkasında durun öyle daha iyi anlaşırız. Saygıda da her şeyde de....
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Şimdi nerede kaldığımı zor buldum ilk bölüm isimleri bitirmişim nasıl olduysa şimdi ikinci bölümdeki isimlere bir bakalım . Kimmiş bunlar anımsayalım.
Ayşe Denizdalan
Sadife Düdüş
Necla Özveren
Sevgi Sesli
Gülden Çiçek
Nur Aslı
Aliye Gül
Mehtap Sever
Kübra Erşat
Ayşe Yolcu
Nazmiye Tütüncü
Fatma Gülen
Hülya Denk
Gamze Gezer
Leyla Orkun
Hamiyet Yücel
Kadife Almaz
Nur Kibar
Kübra Başot
Sıradan kız isimleri hepsini özel yapan soyadları. Yani soyadlaroyla olduğu için kız çocuğu için isim seçme rehberi değil yaşayan nefes alan kızlarımız yada kızlarımızdı....
Bu kızlarımızın bazıları birbirini tanıyordu arkadaştılar bazıları birbirini tanımıyordu bile. Ben hiç birisini tanımıyorum. Sadece bu yazıyı yazarken kısacık bir araştırma ile buldum. iyiki atmamışım yoksa kim kimdi ara dur. Bu kızlarımızın ortek tek özellikleri var. Türbanlı olmaları.
Ayşe Denizdalan
Sadife Düdüş
Necla Özveren
Sevgi Sesli
Gülden Çiçek
Bu beşi Bursa da bir tekstil fabrikasında çalışıyorlardı vardiyalı olarak. Ayşe 15 Sadife 16 yaşındaydı. Sevgi 32 yaşındaydı 3 aylık hamileydi. Günde 16 saat asgari ücretle ve sigortasız olarak çalışıyorlardı.
29 Aralık 2005 gecesi saat 0200 sularında fabrikada yangın çıktı bu beş fidan fabrika kapısı üzerlerine kilitli diye dışarı çıkamadı , anahtar bulunamadı, çelik kapı zamanında kırılamadı, itfaiye geldiğinde artık çok geçti.. Geriye evlerinde ki türbanlı güler yüzlü fotoğrafları kaldı. SSK ve tazminat alamadılar yoktu... Davaları sürüyor umarım kazanırlar......
Nur Aslı
Aliye Gül
Mehtap Sever
Kübra Erşat
En büyüğü 14 yaşında olan bu kızlarımızda Kur'an kursu çıkışı başlarında ablaları ile denize giderler. Elbiseleri ve türbanları ile denize girerler ve denizde yüzme bilmedikleri için yada o elbiseyle denize girip elbiseler suyu çekince bilinemez imdat isterler başlarındaki türbanlı ablaları derin din bilgisiyle!! kurtarmaya gelen erkeleri engeller '' Günah dokunamazsınız!!!! '' sonunda iki kişi uyanır '' Ne günahı!!'' diye ama iş işten geçmiştir. Dört fidanımız bir geri zekalı din fukarası kadın yüzünden ölüp yitip gitmiştir. Soruşturma bile açılmaz....
Ayşe Yolcu
Nazmiye Tütüncü
Fatma Gülen
Hülya Denk
Gamze Gezer
Leyla Orkun
Bu kızlarımız şükür yaşıyorlar !!! Tüm kadınları türbana sokmak isteyen bu sayede milyarder olan çok büyük bir mağazanın sahibi bu kızlarımıza '' Türbanlısınız size kimse iş vermez. Bende acıdımda veriyorum. Ama türbansız kadar maaş vermem sigorta yaptırmam '' der. Kızlar zorunluluktan iki sene çalışırlar ne bir kuruş zam ne bir hak tam tersine itilme kakılma sonunda ayrılırlar olay gazetelere yansır ne mi olur ? Hiç... Yaşasın türban....
Son dört kızımız ise türbanlı diye ucuz çalıştırılmaya sigortasız yapılmaya çalışılmanın yanında dine uygun !! olarak imam nikahı ile eve kapatılmak istenir iş yeri sahipleri tarafından. İş yeri sahipleri ayrı ayrı iftira desede olay gazetelere yansır. Doğru mudur bilemem ama anlatılan budur..
Şimdi gelin bir de bunu yorumlayalım....
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Güzel yurdumun üniversite de okuyamayan Türbanlı öğrenci sayısı en fazla yüzde bir, bu bile şüpheli ama bir rakam olsun diye yazmak zorundaydım. Bunlarında okuyanlarının büyük çoğunluğu daha okulda evlenip okulu bırakanlar yada okul biter bitmez evlenenler den oluşuyor. Türbanlı olup okulu bitirip çalışan oranı yok denecek kadar az. Ama nedense Türban üniversiteyle özdeş ve orada kavga gürültü koparılıyor mevcut hükümet tarafından. Kaldıki kendi hanımlarınada bakarsak örtünmenin pekte öyle kendi isteklerine göre olmadığını anlayabiliriz kolaylıkla oda ayrı bir konu.
Ancak gene güzel yurdumun özellikle tekstil sektöründe çalışanlarının büyük çoğunluğu kadın ve türbanlı. Bunlar sendikasız, karın tokluğuna , sigortasız çalıştırılıyor, köle muamelesi yapılıyor, türbanlı diye de çok ilginçtir türban takmalarını isteyenler tarafından daha az maaş ödeniyor.
Peki hükümet bu hayati olay dururken rpmantik komedi gibi niçin üniversiyetle uğraşıyor ? Çünkü olay kandırmaca çarpıtmaca üniversite de türban demek baskının kızlar üzerinde anormal artması demek çok kısa bir sürede herkes türbana bürünür demek, buradan yukarı aşağı otomatik türban olacak devlet daireleri türbanlı dolacak demek. Amaç bu gerisi yalan...
Hükümet hükümet olsa ve türbanlı kızlarımıza gerçekten sahip çıkmak istese hayatın içinde onları görür üç otuz paray la orada burada sömürülen can veren sigortasız güvencesiz...
Sizler sanıyor musunuz ki channel, gucci,prada ,dior çanta taşıyan, Louboutin, paciotti ayakkabı giyen, donna garan, H&M, River ısland gibi markalardan giyinen özel dükkanları kapattıran, mercedes, bmw jeeplere binen türbanlı kadınlar çalışıyor ?
İşin komiği bu türbanlı kadınların giydiği bu ürünleri üreten gariban kadınlarımız türbanlı eziliyor onları savunan yok yukardakiler gürültü koparıyor...
Türban giyen türbanlıyı eziyor. Öyle bir din anlayışları var. Kendi sınıfsal varlıkları için ezmek köleleştirmek. Ne gariptirki bunları savunmakta benim gibi türban karşıtlarına kalıyor , gene ne gariptir ki bu yukarıdaki kan emici din taciri sömürücü türbanlı takımı kendi çıkarları için bu saf türbanlıları kullanıyor.....
Şimdi ben türbanı burada geçici durduruyorum. Bu forumda değinmeyecektim pas geçecektim. Adında dahi yoktu ama görülen lüzum üzerine kadın üzerine oynanan bir oyunu daha açmak gerekti çünkü konumuz aslında KADIN.
Neden bu konuyu açıyorum yokken derseniz ğeşinen söyleyeyim. RTE bıu aralar ha bire kadın diyor . Örtünün türban takın doğurun . Eee bunun sonu hamile çok arttı erkekler ne yapacak gelecek işte RTE cariyelik dinimizde var hücum demeden ben konuya dalayım dedim....
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
tesekkurler :) begendim !!!
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
hocam elinize dilinize yüreğinize sağlık
beyni apış arasında olan insanım diye gezen müsvetteler kadını sadece apış arası gördükleri için doğal karşılıyorum bir tanıdık var almanyada 35 - 40 yıldır eşi bir kelime almanca bilmediği gibi almanyada sokağa çıkmış bile değil müebbet yemiş haberi yok.
Peygamber efendimiz hadis i " toplumlar layık oldukları biçimde yönetilirler
" hakkını aramayan bizden değildir."
" temizlik imanın yarısıdır."
her söze cevapları hazır
soru? gemicik
cevap ne olmuş hepsi yapıyor
soru apoya sayn şehide kelle
cevap yalan yaw koministlerin uydurması ben duymadım
soru ülkemizde satmadığımız yer kaldımı
cevap yok öyle şey orada çalışanların maaşı düştü ya o yüzden
vesselam bu uzayıp gidiyor.
derlerki " cebinde paran olmasın elbisen eski olsun karnın aç olsun ama DAZGİRİN yeğin olsun"
2 torba kömüre oy veriyoz hocam
hani oy namustu?
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
commodore1tr rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Erdem53 ;
Şimdi sayın Fischer'in aynı yazısını okuyup bu kadar nasıl farklı yorumlayabiliriz ? Birimizin birisinin bakış açısı farklı ve hatalı. Bir gün bu foruma bakarsa hangimizinki doğru o anlatır.
İstanbul'da da aynı durum olduğu için ben o yazıdan '' Cami kenarlarında avlularınde cevşen satıyorlar.'' olarak anlarken siz '' Caminin içinde'' anlıyorsunuz. Kesinlikle öyle bir ibare yok halbuki yazıda. Cevşen gibi saçma sapan bir şeyin dini kandırmaca altında camii avlusuna kadar girdiğini belirtmiş. Yoksa imamın minber de hutbe okurken ara verip '' Hadi cevşenler var teki beş üçü on ytl'' diye sattığından bahsetmemiş. Sadece iyi niyetli olmayan birisi bunu camii içinde olarak algılayabilir ve tartışma çıkarabilir.
sayın commodore1tr;
aşağıda ki sayın Fischer in yazısının tamamını, forumun 19. sayfasındaki 189 no.lu iletisinde bulabilirsiniz. Okuma zahmetine katlanırsanız sizde fark edeceksiniz.
Alıntı:
Fischer rumuzlu üyeden alıntı
... Camiden cevşen alıyorsunuz, küçük poşetini açıyorsunuz, içinden küçük bir kağıt çıkıyor. Depremden korur, hastalıktan korur, cinlerden korur ve daha bir sürü şeyden korur yazıyor...Diyanet kontrolündeki Allah'ın evinden aldıgınız kagıtta yazıyor bu safsatalar...
EL İNSAF diyorum.....
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Sn Erdem53;
El insaf niye diyorsunuz?? Bi onu açar mısınız?
Sn Fischer'in bu forumun 19. sahifesinde yazdıklarının hangisi gerçek dışı??
Tüm bunların güzel ülkemdeki varlığına el insaf çekiyorsanız, bize vokal yaptınız, eliniz diliniz yüreğiniz dert görmesin:)
Camilerin önlerine konuşlanmış cevşen vs. vicdan sömürücü meta satıcılarının neden hiç AKM nin önünde ya da Cumhuriyet Bayramı törenlerinde konuşlanmadıklarını hep merak etmişimdir;) SANIRIM HEDEF KİTLE MESELESİ!!!
Ve sanırım dini bilgi/görgü/kültürü elitize etmek konusunda camileri dolduran imamlar cemaatlerine yeterli/gerekli/elzem hizmeti bir türlü verememişler/vermeye yeltenmemişler ki cemaat Kur'anı Kerim neye tamah etmeyin dedi ise aksine hurra hücum etmekteler. Tacirlerimiz ise pek zeki, camii önlerinde yerel satışı sanal ortama taşıdılar, misal,,, bugün tv'den ya da internetten yasin okuyan melodileri kontör ya da kredi kartı ile rahatlıkla temin ediyorlar. Kur'anı Kerim gerek sureleri, gerek duaları ile hayli iyi bir kazanç kapısı haline geldi. Üstelik telif hakkı da yok,,, tıpkı 'anonim' bir halk türküsü gibi pazarlanıyor.
En dramatik olanı dini inancı böylesi bir saygısızlığı redde yeterlilikte müminlerimiz ne kadar az:kızgın: Hadi haddi aşayım, ço zeka gerektirmeyen bir tahminde bulunayım,,, mümkündür bunların hatunları/kızları türbanlarını alı al, moru mor takıp takıştırıp, şıkır şıkır sokaklarda salınmaktalar, antalya sahillerinde ortalık anadan üryan kaynarken bir bohça misali oturmaktalar, babaları/kocaları da habire abdest bozmaktalar.
Sn Fischer'in iletisinde geçen sair tespitlerden; özellikle ezan ve sünnet konuları da tamamen doğru tespitler...ayrıyetten...
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Avrupa ve Amerika’da 2-9 yaş çocuklara Tanrı’ya ilişkin düşüncelerini sormuşlar. Dinsel eğitimin bir parçası olarak çocuklara Tanrı’ya bir mektup yazın ve duygularınızı isteklerinizi anlatın demişler.
1- Sevgili Tanrı, şu andaki eksiklerimi yazıyorum: Yeni bir bisiklet, bir kimya seti, köpek, film makinesi, beyzbol eldiveni. Hepsini gönderemezsen birazı da olur.
Seni seven Eric --5 yaşında-
Not: Noel Baba’nın olmadığını biliyorum.
2-Canım canım Tanrı,
Astronotları öyle yukari firlatip firfir döndürmelerinden ödüm kopuyor. N’olur onların bizim evin çatısına düşmelerine izin verme.
Dostun Norman --4.5 yaşında-
3- Sevgili Tanrım,
insanlarin ölmelerine izin verip yenilerini yapmak yerine neden elindekileri tutmuyorsun? Jane --6 yaşında-
4- Sevgili Tanrı,
Lütfen bana bir midilli gönder. Senden şimdiye kadar hiçbir şey istemedim. Bunu da herhalde unutmazsın.
Bruce --4 yaşında-
5- Sevgili Tanrı,
Babam çok aksi. Onu bu huyundan vazgeçirmeni istiyorum. Ama lütfen canını yakma. Sevgilerle.
Martin --5 yaşında-
6-Sevgili Tanrı,
Bulutlardan biri yüzünü öyle korkunç yaptı ki ödüm koptu. N’olur söyle ona bi’ daha öyle yapmasın.
Ellen --3 yaşynda-
7- Sevgili Tanrı,
Sahiden var mısın? Bazıları buna inanmıyor: Eğer varsan gecikmeden bir şeyler yapmanda fayda var.
Harriet Ann --6 yaşında-
8-Sevgili Tanrı,
Eğer hiç kimse bilmeyecekse iyi olmanın ne yararı var?
Mark --8 yaşında-
9-Tanrı’cım,
Üst kattakiler durmadan bağıra çağıra kavga ediyorlar. Bence yalnızca çok iyi arkadaşların evlenmesine izin vermelisin.
Nan --5 yaşında-
10- Sevgili Tanrım,
Ne diye bu kadar çok insan yarattın. Başka bir dünya daha yapıp fazlalıkları oraya koyamaz mısın?
J.B. --7 yaşında-
11- Tanrım,
Insanlara ruhları her zaman doğru mu dağıtıyorsun? Yanlış yapabilirsin.
Audrey --8 yaşında-
12-Sevgili Tanrı,
Sen tuhaf ne yaparsan yap herkes hayran oluyor; ama ben ufacık bir şaka bile yapsam yiyorum fırçayı.
Jodie --6.5 yaşında-
13-Sevgili Tanrı,
Bizi hiç merak etme çünkü bizimkiler çok dindar.
Teddy --9 yaşında-
14- Sevgili Tanrı,
Bende senin dışında bütün liderlerin resmi var. Norman --6 yaşında-
15- Tanrım,
Şişman olunca kimse senin arkadaşın olmak istemiyor.
Billy Jean --9 yaşında-
16- Sevgili Tanrım,
Oğlanlar kızlardan daha mi üstün? Biliyorum sen de onlardansın ama gene de dürüst olmaya çalış.
Sylvia --5 yaşında-
17-Sevgili Tanrı,
Kitabını okudum ve beğendim. Bütün o fikirler nereden geldi aklına?
John --8 yaşında-
18-Sevgili Tanrı,
Zürafaların görünümünü isteyerek mi böyle yaptın, yoksa yanlışlıkla mı oldu?
Norman --4 yaşında-
19- Tanrım,
İncil’de neden hiç karının adi geçmiyor? Yoksa İncil’i yazarken daha evlenmemiş miydiniz?
Larry --6 yaşında-
20- Sevgili Tanrım,
Tamam incil’de öbür yanağını çevir dedin biliyorum; ama kardeşim gözüme vurunca ne yapacağım?
Sevgiler, Teresa --5 yaşında-
21-Sevgili Tanrı,
Tanry oldugunu nasıl bilebildin?
Charlene --3 yaşında-
22- Sevgili Tanrı,
Senin yaşına geldiğimde tıpkı senin gibi olmak istiyorum. Tamam mı?
Tommy --4 yaşında-
23- Sevgili Tanrım,
Eger Tanrı ben olsaydım bu kadar iyi olmazdım. Bunu aklından çıkarma.
Michelle --6 yaşında-
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Alıntı:
cognis rumuzlu üyeden alıntı
Sn Erdem53;
El insaf niye diyorsunuz?? Bi onu açar mısınız?
.......
Camilerin önlerine konuşlanmış cevşen vs. vicdan sömürücü meta satıcılarının neden hiç Taksim de ya da AKM nin önünde ya da Cumhuriyet Bayramı törenlerinde konuşlanmadıklarını hep merak etmişimdir;) SANIRIM HEDEF KİTLE MESELESİ!!!
.......
En dramatik olanı dini inancı böylesi bir saygısızlığı redde yeterlilikte müminlerimiz ne kadar az:kızgın: Hadi haddi aşayım, ço zeka gerektirmeyen bir tahminde bulunayım,,, mümkündür bunların hatunları/kızları türbanlarını alı al, moru mor takıp takıştırıp, şıkır şıkır sokaklarda salınmaktalar, antalya sahillerinde ortalık anadan üryan kaynarken bir bohça misali oturmaktalar, babaları/kocaları da habire abdest bozmaktalar.
Sn Fischer'in iletisinde geçen sair tespitlerden; özellikle ezan ve sünnet konuları da tamamen doğru tespitler...ayrıyetten...
Sayın cognis;
neye EL İNSAF diyorum biliyormusunuz: Cevşen v.b. leri camilerin avlusunda veya etrafında satılmasına rağmen, camiden alındığının, hemde diyanetin kontrolündeki Allah'ın evi olan camiden alındığının insanlara yutturulmaya çalışılmasına..... Ayrıca sizin gibi konuya okumadan dalınmasına...
Cevşen camide satılmıyor veya dağıtılmıyor.Caminin avlusu veya etrafında satılmasını camiye mal edemezsiniz. Yeterince açık yazdım herhalde.
Antalya sahillerinde insanlar anadan üryan dolaşabilir.Size bir kısıtlama getirende yok ki zaten.Siz neden kendinize dert ediniyorsunuz? Siz de dolaşabilirsiniz.
Ezan konusuna gelince; siz rahatsız oluyorsanız okunmaz efendim.Biz saat kurar, takvime güneşe bakar kılarız.Çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür de dileriz.
Avrupa ve Amerika'daki çocukları bilmem ama benim de 8 yaşında Erdem adında bir oğlum var. Ve sofraya oturup yemeğine başlarken ''Bismillahirrahmanirrahim'' diyor. Bunu derken de ''Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla'' dediğinin de farkında....
Sizin için John veya Michelle nin dedikleri daha önemli olabilir.Ona da saygı duyarız.
-
Re: Din, İman, Türban, Don, Kadın ve Kurufasülye İşte AKP İşte Öykü...
Şimdi de sıra okudun, okumadın iddialaşmasına gelmesin,
velhasıl 'okumak' çok da mühim bir hadise değil,,, almanca, fransızca, ingilizce yazınları da bal gibi okur pek çok kişi de, hele bir de ne aldığını soralım!!!!
Yani mesele okumakla çözülmez.
Mühim olan 'anlamak'
ANLAŞILAMAMIŞ,,, o kadar ki 'dalınamamış' bile...
SUAL de TESPİT de AÇIK; lafazanlığa gerek yok..,
NEDEN cevşen vb. dini öğeler 'ticari mal' olarak pek iştah kabartır, ürer üretilir???
NEDEN bu mallar cami önlerinde vitrinlenir???
NEDEN HEDEF KİTLE CAMİ ÖNLERİNDE???
NEDEN camide namazını kılan, duasını eden, defalarca 'BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM' (Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla) diyen gönüller bunları satın alır???
HTML Kodu:
antalya sahillerinde insanlar anadan üryan dolaşabilir.Size bir kısıtlama getirende yok ki zaten.Siz neden kendinize dert ediniyorsunuz? Siz de dolaşabilirsiniz.
Neden seyredecek misiniz???
Sahi neden eşlerini bohça eden adamlar illa sahillere yanaşır??? Neye bakar?? UMMANA MI??
HTML Kodu:
Sizin için John veya Michelle nin dedikleri daha önemli olabilir.Ona da saygı duyarız.
Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla başlamak yetmez,
Allah'a kendi beyin ve gönüllerinden yol bulan çocuklar hür irade ve akla sahiptirler....