-
SOLUK SOLUGA
Büyük aþklar yolculuklarla baslar
ve serüvenciler düþer bu yollara ancak
Onlar ki dünyanin son umudu
soylari tükenen birer çilgindirlar
Ne bir adresleri vardi onlarin yeryüzünde
ne de asktan baska bir siginaklari
Ama yasarlar dünyanin dört bir yayinda
Ölümle alay ederler sanki
Nerede beklenirse oradaydilar
bir kez bile gecikmediler ömür boyu
Neydi onlari ordan oraya
savurup duran sey
Onlari daima yalniz kilan
neydi bu yasam denilen gürültüde
Her dilden bir adlari vardi onlarin
ama hiçbir ülkenin kimligini tasimadilar
Sarisindilar belki de esmer
yani birçok yüzün bileskesi
Ahmet TELLi
-
GİDERSEN YIKILIR BU KENT
Gidersen yýkýlýr bu kent, kuþlarda gider
Bir nehir gibi susarým yüzünün deltasýnda
Yanlýþ adresteydik, kimsesizdik belki
Sarýþýn bir þaþkýnlýk olurdu bütün ýþýklar
Biz mi yanlýzdýk, durmadan yaðmur yaðardý
Üþür müydük nar çiçekleri ürpeririken
Gidersen kim sular fesleðenleri
Kuþlar nereye sýðýnýr akþam olunca
Sessizliði dinliyorum þimdi ve soluðunu
Sustuðun yerde birþeyler kýrýlýyor
Bekleyiþ diyorum caddelere, dalýp gidiyorsun
Adýný yazýyorum bütün otobüs duraklarýna
Öpüþtüðümüz her yer adýnla anýlýyor
Birde seni ekliyorum susuþlarýma
Selamsýz saygýsýz yürüyelim sokaklarý
Belki bizimle ýþýklanýr bütün varoþlar
Geriye mapushaneler kalýr, paslý soðuklar
Adýný bilmediðimiz doslar kalýr yalnýz
Yüreðimize alýrýz onlarý, ýsýtýrýz
Gardiyan olamayýz kendi ömrümüze her akþam
Gidersen kar yaðar avuçlarýma
Bir ceylan sessizliði olur burada aþklar
Fiyakalý ýþýklar yanýyor reklam panolarýnda
Durmadan çoðalýyor faili meçhul cinayetler
Ve ölü kuþlar satýlýyor bütün çiçekçilerde
Menekþeler nergisler yerine kuþ ölüleri
Bir su sesi bir fesleðen kokusu þimdi uzak
Yangýnlarý anýmsatýyor genç ölülere artýk
Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
Sis ve intihar çöküyor bütün birhanelere
Bu kentin künyesi bellidir artýk ve susuþun
Ýsyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanýma sen, ellerin sýmsýcak kalsýn
Devriyeler basýyor karartýlmýþ evleri yine
Gidersen yýkýlýr bu kent kuþlarda ölür
Bir tufan olurum sustuðun her yerde
Ahmet TELLi
-
Biz de çocuktuk Allahım
Ekmek elden gelirdi su gölden
Günlerimiz uzun evlerimiz büyüktü
Ve yağmur çift çubuk için değil
Sadece bizim için yağardı.
*******
Erimek belirsizce her şeyde
Karışmak sulara,yıldızlara
Sinmek kokusuna mor menevşenin
Yaşamak damar damar, nefes nefese
Yaşamak tükene tükene
Bedri Rahmi Eyuboğlu (Tezek ,Bilgi Yayınevi 1975)
ceteris paribus
-
Buraya da burnu mu sokmasam felç melç gelir ne me lazım :))
ÜÇ DİL
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
En azından üç dil
Birisi ana dilin
Elin ayağın kadar senin
Ana sütü gibi tatlı
Ana sütü gibi bedava
Nenniler, masallar, küfürler de caba
Ötekiler yedi kat yabancı
Her kelime arslan ağzında
Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
Her kelime bir kat daha artacaksın
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Canımın içi demesini
Canım ağzıma geldi demesini
Kırmızı gülün alı var demesini
Nerden ince ise ordan kopsun demesini
Atın ölümü arpadan olsun demesini
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
İnsanın insanı sömürmesi
Rezilliğin dik alası demesini
Ne demesi be
Gümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busun
Oğlum Mernuş
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun
Bedri Rahmi Eyüboğlu
-
Annabel lee
It was many and many a year ago,
In a kingdom by the sea,
That a maiden there lived whom you may know
By the name of ANNABEL LEE;--
And this maiden she lived with no other thought
Than to love and be loved by me.
She was a child and I was a child,
In this kingdom by the sea,
But we loved with a love that was more than love--
I and my Annabel Lee--
With a love that the winged seraphs of heaven
Coveted her and me.
And this was the reason that, long ago,
In this kingdom by the sea,
A wind blew out of a cloud by night
Chilling my Annabel Lee;
So that her high-born kinsman came
And bore her away from me,
To shut her up in a sepulchre
In this kingdom by the sea.
The angels, not half so happy in Heaven,
Went envying her and me:--
Yes! that was the reason (as all men know,
In this kingdom by the sea)
That the wind came out of a cloud, chilling
And killing my Annabel Lee.
But our love it was stronger by far than the love
Of those who were older than we--
Of many far wiser than we-
And neither the angels in Heaven above,
Nor the demons down under the sea,
Can ever dissever my soul from the soul
Of the beautiful Annabel Lee:--
For the moon never beams without bringing me dreams
Of the beautiful Annabel Lee;
And the stars never rise but I see the bright eyes
Of the beautiful Annabel Lee;
And so, all the night-tide, I lie down by the side
Of my darling, my darling, my life and my bride,
In her sepulchre there by the sea--
In her tomb by the side of the sea.
ANNABEL LEE
Seneler,seneler evveldi;
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı,bileceksiniz
İsmi Annabel Lee;
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekden başka beni.
O çocuk ben çocuk,memleketimiz
O deniz ülkesiydi,
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee;
Göklerde uçan melekler bile
Kıskanırdı bizi.
Bir gün işte bu yüzden göze geldi,
O deniz ülkesinde,
Üşüdü rüzgarından bir bulutun
Güzelim Annabel Lee;
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni,
Mezarı ordadır şimdi,
O deniz ülkesinde.
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskandı bizi,_
Evet!_bu yüzden (şahidimdir herkes
Ve o deniz ülkesi)
Bir gece bulutun rüzgarından
Üşüdü gitti Annabel Lee.
Sevdadan yana ,kim olursa olsun,
Yaşça başca ileri
Geçemezlerdi bizi;
Ne yedi kat gökdeki melekler,
Ne deniz dibi cinleri,
Hiçbiri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee.
Ay gelip ışır hayalin eşirir
Güzelim Annabel Lee;
Bu yıldızlar gözlerin gibi parlar
Güzelim Annabel Lee;
Orda gecelerim,uzanır beklerim
Sevgilim,sevgilim,hayatım,gelinim
O azgın sahildeki,
Yattığın yerde seni .
Edgar Allan POE
-
Bu kent öldürüldü diyorlar
kurşuna dizildi bir geceyarısı
Hayaletler geziniyormuş şimdi
sokak aralarında ve caddelerde
baykuş tüneği olmmuş alanlar
ve yarasalar uçuşuyormuş
Silah ve esrar kaçakçıları
altın çağını yaşarlarken
artıyormuş bir yandan da
kumarhaneler, meyhaneler
Borsa oyunları, hileli iflaslar
birbirini kovalayıp dururken
nasıl çıkmışsa pek bilinmiyor
yaygınmış şimdilerde rus ruleti
İntiharların sayısı bilinmiyor
çoğalıp duruyormuş fahişeler
ve artık bunların hiçbiri
olay bile sayılmıyormuş şimdi
Bu kent öldürüldü diyorlar
bahar gelmez artık buraya
yalan atla gider, gerçek yürür, yinede tam zamanında yetişir.
-
Size açabilseydim içimi,
Geceler yalnız size,
Ve yüzüm kızarmadan
çocukluğumun küçük aşklarını,
Anlata bilseydim
Geceleri yalnız size
RÜSTÜ ONUR
-
Yasemen
Buram buram yasemen kokuları burnumda
Yasemin gönlümde yasemenler tutamında
Hep hüzünleri yaşarım onlarla akşam batımında
Yasemenler Yasemin gibi sabaha güler yapraklarda
Sanki hep Yasemin kokuyor caddelerde sokaklarda
Ah yasemenler onunla yarışır gibisiniz kibarlıkta
Siz buralardasınız hep açıkta hep açmakta
Sevgiler yürekte özlemler hasret yaşamakta
Ne bir ses gelir ne bir haber o şimdi uzakta
Sadece bir resmi var karşımda
O da sizinle çekilmiş sarmaş dolaş aranızda
Yasemenler kokudur burunlarda
Yaseminler ruhumuzda
Mutluluk gelecek hayali yaşatır bizi
Aşılmaz dağları aşarız hep umutlarımızda
Yasemenler gibi Yaseminlere vurgunuz pek çoğumuz da...
Uğur Oğuz Şahin
-
Basralı Ömer'in sesi...
Ben Basralı Ömer
Belki haberin yoktur diye yazıyorum Tommy Franks.
Önce demokrasi geldi göklerimizden
Sonra özgürlük geçti üzerimizden
Palet palet.
Ve insan hakları
Namlularından
Yüzü maskeli adamların
saniyede bilmem kaç adet.
Demokrasi bizim eve de isabet etti
Bir gün sonra anladım koptuğunu ayaklarımın.
Tam on sekiz adet
İnsan hakları saymışlar
Vücuduna babamın.
Annem yoktu zaten
Ben doğarken
İlaç yokluğunda ölmüş.
Ambargo falan dediler ya
Anlamadım çocukluk aklı işte
Oluşmadan sökülmüş.
Sizde de barış böyle midir Mr. Franks?
İnsan hakları çocukları yetim
Ve ayaksız bırakır mı orada da
Düşer mi ayın kan gölüne aksi
Güpegündüz düşer mi pazar yerine demokrasi?
Kuşlar gökyüzünü terk eder mi orada da?
Babamla mırıldandığım son dua dilimde
Ayaklarım hastanede
ve giymeye kıyamadığım pabuçlar kaldı elimde.
*
Nasıl, hoşunuza gitti mi?
Bu gün Bekir Coşkun' un köşesinde yer almış bu şiir.
Sahi ABD IRAK'a neden müdahale etmişti? Kitle imha silahları var diye.
Peki buldular mı?
HAYIR!
SONRADAN SONRAYA Irak' a DEMOKRASİYİ getirmek için girdiklerini söylediler. Irak halkını öldürmeye başladılar.Neden, çünkü işgalci güçlere direniyorlardı. Orası kendi ülkeleriydi.DİRENMELİYDİLER. Nerede kalmışgtı ulusların kendi kaderini tayin hakkı?
Peki şimdi ne oldu da Şii'lere savaş açtılar? Şiiler fazla mı babalanmaya başlamışlardı? Gazetecileri bölgeden çıkarttılar ki yaptıkları/yapacakları görülmesin diye. Şiiler Saddama da karşıydılar. O Halde Şiilerle ne alıp veremediği var ABD' nin?
HZ. Ali' nin türbesini bombaladılar, belki de yakında tamamen tahrip edecekler.
İslam dünyasından ise TEK BİR TIK YOK. Belki de var bizim medya vermiyor.
Velhasıl karışık bir durum ama şahsen benim canımı yakıyor.
NE İŞİ VAR ABD'NİN IRAK' DA???!!!!
ceteris paribus
-
RÜZGARLARIM KONUŞUYOR
VII
Ben bir harp esiriydim
Bulutları seviyordum, hürriyeti seviyordum
İnsanları seviyordum, yaşamayı seviyordum
Bulutları gözlerimden boşalttılar bir gece.
Yalan söylemeyen bir dünyada.
Ben de yalan söyleyemem.
Ve ben şeffaf, tertemiz
Pırıl pırıl bağırıyorum:
Yetişir oltaya yem
Dile küfür olduğumuz,
Yetişir bozuk para gibi savrulduğumuz.
Gözlerim var, görüyorum:
Yarı çıplak, çırılçıplak
Ölülerle dolu toprak
Ölüler sarmaş dolaş
Ölüler sivil, asker, ihtiyar
Ölüler buram buram
Nefret kokuyor
Ve dilim var söylüyorum:
Benim de altçenemi
Gözlerimi alacaklar belki de
Yaşamak ve hürriyet istedim diye
ve belki de bir sabah
Gün doğmadan az önce
Heykelim dikilecek
Bir darağacına
CAHİT IRGAT