Bende hayır diyeyimde,sende gül bari.Nede olsa bayram! Sandıkta evet ama,bozulmak yok.Yukarıda yazdığım ileti için 500 tane vekilin mesleğine baktım vesselam.:DD
Printable View
Taha Akyol: HSYK kavgası
SÜTUN komşum Rıza Türmen çok okunan bir yazar oldu, bundan mutlu olduğumu kendisi de bilir. Mutluyum çünkü farklı görüşlerimiz olmakla birlikte basınımız hukukçu bir yazar kazandı.
“Hayırcı” okurlarım iki gündür bana mesaj gönderiyor; Rıza Türmen’in HSYK’nın Adalet Bakanı’nın egemenliğine gireceğini savunan yazısını okumamı tavsiye ediyorlar. Bazıları da “hukukçu geçiniyorsun, oku da hukuk öğren” diyerek tipik bir ‘pozitivist mantık’ örneği veriyorlar; mesele sanki ak-kara imiş gibi...
Ben Sayın Türmen’i devamlı okurum. HSYK’nın Bakan egemenliğine geçeceğini savunduğu 6 Eylül tarihli yazısını da okudum ve farklı düşünüyorum.
Rıza Bey, taslakta bakanlıktan alınıp HSYK’ya bağlanacak yetkileri küçümsüyor; mesela kararnameleri hazırlayacak sekretaryanın, denetimleri yapacak müfettişlerin HSYK’ya devredilmesini şöyle bir zikredip geçiyor.
Hatta “Sekreteri Bakan atayacak” deyiveriyor, halbuki Bakan, mutlak çoğunluğu yargıçlardan oluşacak HSYK’nın seçeceği üç adaydan birini atayacak...
Aynı şey mi?
HSYK’da üye sayısının 22’ye çıkması, 15’inin mutlaka yargı kökenli olması, kurulun bu şekilde çeşitlenmesi son derece önemlidir. Bakan’ın böyle bir yapıya egemen olması fevkalade zordur.
Bugünkü yapıda HSYK’nın bütün işlerinin görüşüldüğü bütün toplantıların başkanı Bakan’dır. Yeni durumda HSYK’nın işlerinin önemli bir bölümü “daire”ler tarafından yapılacak, daire toplantılarına Bakan katılamayacaktır.
Hangi yetkileri genel kurul, hangi yetkileri HSYK daireleri kullanacak? Bu konu kanuna bırakılmış. Kanun Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabi olduğu gibi, ön yargıyla “Bakan her şeye egemen olacak” diye düşünülmesini fazla şüpheci buluyorum.
Taslağa göre, ünlü yaz ve güz kararnamelerini artık bakanlık değil, HSYK’nın kendi bürokrasisi hazırlayacaktır... Sayın Türmen “Bunlar Bakan’ın yetkileriyle ilgili değil” diyor. İlgisiz olur mu? Bunlar Bakan’ın emrindeki bürokrasiden alınıp, HSYK’nın kendi bürokrasisine ve Bakanla hiç irtibatı olmayan HSYK dairelerine ve 22 üyeli Genel Kurul’a devredilecek yetkilerdir.
Rıza Bey, “Müfettişleri Bakan atayacak, Bakan’ın onayı olmadan soruşturma yapamayacaklar” diyor.
Halbuki “idari müfettişler”i evet Bakan atayacak... Ama hâkimler ve savcılar üzerinde teftiş yapacak olan müfettişler tamamen Bakanlığın yetkisinden çıkarılmaktadır, bunların atamasını HSYK yapacak. İkisini karıştırmamak lazım.
İnceleme ve soruşturmalar artık Bakan’ın emriyle değil, “ilgili dairenin teklifi” ile ve Bakan oluruyla başlatılacak ve yetkili HSYK dairesi tarafından yürütülecektir.
Yetersiz ise...
Adalet Bakanı’nın ve müsteşarın tamamen HSYK’dan çıkması savunulabilir. Bana göre, adalet hizmetlerinden halka karşı sorumlu olan Bakan, HSYK’nın ‘yargısal’ hiçbir işlemine karışmamak kaydıyla Genel Kurul başkanı olabilir.
Bağımsız dairenin yapacağı teftiş talebini Bakan onayına bağlamayı eleştirebiliriz fakat bu konuda yargı yolu açıktır.
Bu tabloya, “eskisinden daha kötü” demek çok tarafgirane bir yorumdur; Bakan’ın yok edilmeyen ama azaltılan yetkilerini görmemektir.
“Yetersiz, onun için hayır” denilebilir; “yetersiz ama evet” de denilebilir, fark bu kadardır. ‘Yargı elden gidiyor’ feryadını gerçekçi bulmuyorum.
...
Hani yargı elden gidiyordu?
Bi de darbeler olduğu zaman neden yargı engel olamadı? yargısız infazlara!
Bu noktada kala kalıyorum işte !!!
Bu entellektüeller den biri
Rize Belediye Başkanı olmalı:
''Güneydoğudaki kadınların kuma alınmasını ;böylece akrabalık geliştirilmesini söylemişti''
Ne kadar ENTELLEKTÜELLER bir görüş......
Diğerlerini de sayalım mı..........
Sayalım Sayın sonyaka , :) bakın bu konuda emin olun yenilrsiniz.. Belediye başkanlarını tıpkı villa takası gibi takas etmeye kalkışsalar , Rize ninki çok masum kalır bence.
Asıl şu "Biz verdiğimiz sözün arkasında duracak adam değiliz" e ne dersiniz. :DD
Hayırcılar sandığa gitmeyi engelelmesinler de, başka ihsan istemez..
Bence..
Sevgili ve çok kıymetli arkadaşlar;
Filler tepinir olan çimenlere olur.EVET'le Türkiyenin işsizlik ,açlık,yolsuzluk sorunları çözülecekse ...........
Yüce Rab hakkımızda ;
HAYIRLI'sını versin.
Kılıçdaroğlu için CHP'de 'yolun sonu'!
08-09-2010 / 05:23
12 Eylül referandumuna sayılı günler kala, özellikle 'Hayır'cı cepheden gelen ve 'bu kadar da olmaz' denilen gelişmeler, pazartesi günü farklı bir muhalefeti oluşturacak. İşte o çok önemli, CHP'yi zorlayan gelişmeler. Türkiye tarihi referanduma günler kala, siyasi tarihinde daha önce bu olmadığı kadar, muhalefetin iftira ve yalan kampanyalarıyla karşı karşıya kalıyor.
Halkı manipüle etmek için özellikle CHP tarafından ele yüze bulaştırılan, yalancının mumu hesabı kampanyalarla kamuoyunun direnci kırılmaya çalışıyor ancak 'Hayır' cephe bundan oldukça zararlı çıkacak gözüküyor. Zira artık kendi oydaşları dahi yapılanları anlamaıta zorlanıyor. Bu kadar amatör siyasi manevralar, bel altı tabir edilecek suçlamalar, açıklamalar ve boş çıkan iddialarla partilerine olan saygılarını her geçen gün daha fazla kaybediyor. Bu nedenle; CHP, MHP ve BDP seçmenlerinin çok büyük bir kısmı bundan bire iki ay önceye göre daha 'evet'çi gözüküyor.
Hatta hayırcı MHP'nin tabanının en az yüzde 40-50'sinin evetçi olduğu, yine referandumu boykot kararı alan ve özellikle güneydıoğuda halkın sandıklara gitmesini engelleyen BDP'nin de tabanından tokat yiyeceği belli. BDP'lilerin de en az yüzde 50'sinin referanduma katılacağı ve evet lehinde oy vereceği kaydedilirken CHP tabanından gelecek evet oylarının da yine en az yüzde 10-15 arasında olması bekleniyor. BDP'li seçmenin de en az yüzde 50-60'ının boykota rağmen sandığa gideceği ve bunlarında yarısından fazlasının da evet diyeceği bildiriliyor.
İşte CHP yalanları...
Türkiye'nin en köklü partisi özellikle son bir hafta içerisinde çok zor durumda kaldı. Yönetim ve koordinasyon kabiliyetindeki eksiklikleriyle daha ilk günden itibaren tartışılan bir genel başkan olan Kılıçdaroğlu için yolun sonu geldi.
Avcılar Belediyesi tarafından asılan ve mütedeyyin insanları rahatsız eden afişler için Başbakan başta olmak üzere hükümeti suçlayan CHP Genel Başkanı, çok ağır hakaretlerle konunun aydınlatılmasını isterken, bir iki saat sonra acı gerçek kamera kayıtlarıyla da ortaya çıktı. O halkın dini duygularıyla alay eden afişleri, CHP'li belediyenin astırdığı ortaya çıktı. Bu haftanın ilk iftirası ve CHP genel başkanı için haftanın ilk siyasi ayıbı oldu.
Son hafta ayıpları afişle bitmedi
Ayıp afişle bitmedi. Arkasından Bahçelievler'de CHP'li bir kadının broşür dağıtırken AK Partililer tarafından dövüldüğü iddiasıyla ortalık karıştırlmak istendi. Ancak o da yalan çıktı!
Emniyet, polis merkezine giden mağdur kadınların dövüldüğü iddialarının kesinlikle doğru olmadığını, gerektiğinde kamera kayıtlarının gösterilebileceğini bildirdi. Polisin, olayla ilgili araştırmasında, dövüldüğü iddia edilen kadına saldıran kişinin AK Partili olmadığı ve dağıtılan broşürü almadığı için hakarete uğradığını söyleyerek, broşür dağıtan bayanlar ile arbede yaşadığı öğrenildi.
Oysa CHP Kadın Kolları üyesi oldukları söylenen Gülhan A., Eda Ö. ve Nuray T. dün Bahçelievler Fatih Caddesi üzerinde broşür dağıttıkları sırada, AK Partili olduğunu ileri sürdükleri bir kişi tarafından saldırıya uğradıklarını iddia ederek suç duyurusunda bulunmuştu.
Mağdur olduklarını iddia eden kadınlar, saldırgan bir kişi tarafından sokakta sopayla dövüldüklerini ileri sürmüşlerdi.
Görgü tanıklarının ifadesine göre, CHP İlçe Kadın Kolları üyeleri Referanduma 'hayır' broşürü dağıtmak için müstakil bir evde yaşayan şahsın ziline bastı. Ç.E. broşür istemediğini söyledi ve kadınlardan gitmelerini istedi. Ancak tartışma çıktı ve iddiaya göre sözlü hakarete uğradığı belirtilen Ç.E. ile kadınlar arasında arbede çıktı. Emniyet yetkilileri, Ç.E.'nin (37) ev ve iş yerinde bulunamadığı belirtilerek, şüphelinin yakalanması için çalışmanın sürdüğü belirtildi. Emniyet birimleri ifade için polis merkezine giden mağdur kadınların dövüldüğü iddialarının ise kesinlikle doğru olmadığı ve gerektiği taktirde kamera kayıtlarının gösterilebileceği belirtildi.
CHP'den bir başka bel atlı vuruş daha
CHP'nin rahibe afişi skandalının sıcaklığı henüz devam ederken bir skandal gelişme daha yaşandı. Bu sefer olayın merkezi Kocaeli oldu.
CHP Kocaeli İl Teşkilatı tarafından bastırılan el broşürlerinde SEKA'nın Yunanistan'a satıldığı harita üzerinde gösterildi.
Oysa İzmit SEKA, personeliyle birlikte Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'ne devredildi. Belediye de burayı parka dönüştürdü.
CHP Kocaeli İl Teşkilatı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Kocaeli mitinginde vatandaşlara binlerce el broşürü dağıttı.
Vatandaşların 12 Eylül'de yapılacak referandumda "hayır" oyu vermesi için broşürde birçok yanlış yönlendirmeler yapıldı.
CHP Kocaeli il teşkilatı tarafından hazırlanan 8 sayfalık lüks baskı broşürde, AK Parti iktidarında yabancılara satıldığı iddia edilen kamu kurumları anlatıldı!
SEKA arazisinin bulunduğu yerlere Yunan bayrağı ayıbı!
"AK Emlak'tan satılmış yüzlerce fabrika ve işletmelerimizden bazıları" diye sıralanan kurumlar arasındaki SEKA'yla ilgili olarak "Satıştan sonra SEKA Yunan'ın oldu" diye yazması Kocaeli'nde şoke etkisi yaptı. Türkiye haritası üzerinde SEKA işletmelerinin bulunduğu yerler SEKA amblemi ve Yunan bayrağıyla gösterilmesi büyük tepki gördü.
İzmit SEKA Kocaeli Büyükşehir'in değil mi?
İzmit tesislerinin çalışanlarıyla birlikte Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'ne devredilmesini ve bulunduğu arazinin bir kısmına Türkiye'de eşi benzeri olmayan devasa bir parkın yapılmasını görmezden gelen CHP'liler Kocaeli halkından tepki gördü.
Kocaeli halkı, Yunanlılara satıldığı iddia edilen SEKA arazisi üzerinde yapılan SEKA Park'ın İzmit'in akciğeri, örnek gösterilen gezinti ve dinlenme alanı olarak kullanıldığını belirtiyor. Broşürde Yunanlara satıldığı yazan, SEKA'nın Kastamonu İşletmesinin 9 milyon 100 bin a Mopak Kâğıt A.Ş'ye, Balıkesir İşletmesinin Albayraklar'a bir milyon 200 bin dolara satılmıştı.
Koç Grubu ABD'li mi ki?
CHP Kocaeli İl Örgütü broşüründe iftiralarla siyaset yapılması büyük tepki gördü. İftiralar SEKA ile sınırlı kalmadı. TÜPRAŞ işletmelerinin bulunduğu İzmit, İzmir, Kırıkkale, Batman illerine TÜPRAŞ amblemi ve TÜPRAŞ'ı satın alan ABD bayrağı işaretlendi. Halbuki TÜPRAŞ'ın yüzde 51 hissesi 2007'de 4 milyar 140 milyon dolara KOÇ Grubuna satılmıştı.
Şeker Fabrikası İsrail'in
Mitingde dağıtılan broşüründeki asılsız iddialardan Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Çorum, Çarşamba ve Yozgat Şeker Fabrikaları da nasibini aldı. Türkiye haritasındaki yerlerine şeker fabrikası amblemi ve İsrail bayrağının koyulduğu Şeker Fabrikaları, AK-Can Şeker Sanayi ve Ticaret AŞ'nin satılmıştı. CHP Kocaeli İl Örgütünün hazırladığı broşürde; İstanbul, İzmir, Mersin, İskenderun, Samsun limanları dahil 13 limanın Yunanlılara satıldığı da iddia edildi. Limanların bulunduğu yerler Yunan bayraklarıyla işaretlenirken, "Silahla alamadılar parayla aldılar" yazıldı.
Böyle oy kazanılır mı?
Referanduma 4 gün kala bu denli iftiralara yönelik iddialarla CHP'nin 'Hayır' çalışması yapması sizyasi kulislerde nezaketsizlikle karşılaşılırken, yapılanlar Kılıçödaroğlu'nun bitmeden önceki son kozu olduğunun altını çiziyorlar. Ancak iftirasların daha medil kurumadan yalan ya da hükemetle ilgisinin olmadığının ortaya çıkması sadece Kılıçdaroğlu'nu değil Türkiye'nin en köklü partisi CHP'yi de çok zor duruma sokuyor.
Referandum sonrası, pazartesi günü Kılıçdaroğlu ve CHP için çok zor geçecek...
Türkiye bu durumu görecek...
www.toplumsalhafiza.com
Artık bu anayasal süreci hukuki açıdan değerlendirmek inanın benim açımdan mide bulandırıcı bir hal almaya başladı. Niçin bu insanlar, toplumsal tepkilerin sosyolojik ve psikolojik boyutunu sorgulamazlar da bu toplumsal olgulara sürekli hukuksal açıdan yaklaşırlar, gerçekten merak içerisindeyim. Yapılması gerekeni yapmak yerine, bir türlü çözüme götürmeyen yöntemlerde ısrar etmek hiç rasyonel olmasa gerek!
Birisi duymak istemediği için, diğeri ise yalana hazır olmadığı için gerçekleri duymak istemez. Türkiye'de, herhangi bir kurumun ne ölçüde sağlıklı işlediğini görebilmek için en sağlıklı yöntem, o kurumla bir şekilde yüz yüze gelmektir. Değer verdiğiniz, önemsediğiniz, demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olarak gördüğünüz pek çok kurumun veya yapının aslında balon olduğunu, toplumun her kesiminde var olan yozlaşmadan onların da bir şekilde nasibini aldığını görmenizi sağlar bu yüzleşme. Bu vurdumduymazlık, bu kanıksamışlık, bu boşvermişlik, bu nizamsızlık öyle günlük yaşantımızda veya siyasal anlanda pek alışkın olmadığımız bir durum değildir oysa; fakat insanın canını asıl sıkan şey yöneten zümrenin içerisinde nelerin döndüğünü bilmeye muktedir olmayan "yönetilenleri" de bu çirkefleşmiş çarka destek vermeleri yönünde manipüle etmeleridir ve bunu da bir şekilde başarabilmeleridir.
21. yy'ın modern mesleği makine mühendisliği filan değil toplum mühendisliği olmuş. "Makine mühendisliği" makinelerin istenilen şekilde dizayn edebilmesi yada amaçlara uygun şekilde tasarlanabildiği bir mühendislik sahası iken "toplum mühendisliği" insan karakterlerinin şekillendirilmesinde, toplum algısının istenilen noktaya kanalize edilmesinde kullanılan yeni dünya düzeninin post modern bir mesleğidir.
Bu mühendisler bir ülkenin demografik yapısıyla, sosyal dokusuyla, tarihten gelen bağlarıyla, o ülkenin milletinin hissiyatlarıyla ve duygularıyla, toplumun ahlaki yapısıyla ve sayması can sıkıcı bir çok dinamiği ile oynayarak bunları değiştirmeye çalışırlar. Kendi fikirlerini benimsemelerini, onlar gibi düşünmelerini ve kendi değirmenlerine su taşımalarını sağlamak için kendi istikametlerine kanalize etmek için çalışırlar. Esasında bunlar belli çıkar grupları yararına toplum algısını değiştirmeye yönelik eylemlerden başka birşey değildir.
Not: Neyse ki bu şekillendirme operasyonu toplumun her kesimine sirayet etmemiş!
Toplumu kitle iletişim araçlarıyla ve paralı kalemşörleriyle manipüle eden "o" sosyal mühendislerin pompaladığı haberler, artık milleti kendileri gibi tefekkür ettirmek için yeterli değil. Çakma hukuk sistemiyle, tepeden inme modernleşme yaratmaya çalışan vesayetçi sosyopatlar ile hala bu çürümüş Fransız ekolünden medet uman psikopatlara artık geçit yok, yok, yok. Bunu o akıllarına soksunlar...
Bu ülkenin temsili demokrasi ile yönetilmesini beğenmeyeceksin, millet iradesine saygı göstermeyeceksin; irade-i milliyenin senin beğenmediğin bir partide tecelli etmesini içine sindiremeyeceksin sonra da "demokrasi" diyeceksin öyle mi?
Bu ülkede neredeyse her 2 kişiden birinin oy verdiği bir partinin seçmenlerine "Bidon Kafalı, çoban, cahil" vs gibi sıfatlar yakıştıranlara arka çıkacaksın sonra da kalkıp "halkçılık" naraları atacaksın öylemi?
Envai çeşit general, amiral, albay vs gözaltına alınınca teyakkuza geçip kitleleri provake edeceksin sonrada "hukuk devleti" diyeceksin öyle mi?
Hak, hukuk, demokrasi buysa şayet, hepsinin dayandığı temel ilkeleri kökten değiştirmek gerek!
Yesinler sizin demokrasi anlayışınızı ey kendine demokratlar...
"Kendi devr-i iktidarında örgütleneceksin, kadrolaşacaksın ve gün gelecek o kadrolar senin önünü açacaklar" diyen malum zihniyetlerin yarattığı bu çivisi çıkmış hattı zatında çürümüş düzenin sadece tek bir "EVET" oyu ile değişecek olmasından mutluluk duyuyorum...
Sen kendi "devr-i iktidarının" verdiği gücü kullanarak bu ülkede kafana göre düzen tesis edeceksin ama haleflerin bu ülkede "devr-i sabık yaratmaya" kalkıştığında feveran edeceksin öyle mi? Yok öyle, yemezler güzelim...
Ankara'nın o kasvetli havasında, köhneleşmiş binaların tozlanmış raflarındaki pembe-yeşil dosyalara sıkışıp kalmış bir bürokrasiyle ve kendi milletini hakir görmek bir kenara kendi milletinden korkarak içe kapanıp dışarıyla bağını kesmiş yargı kurumları ile 21. yy'da nereye kadar gidilebilir, bu yapıdaki kurumlarla yola devam etmenin mümkünü var mıdır?
Kimine göre "Sanat" sanat için yapılır, kimine göre ise "Halk" için. Siyaset yapmak edebi bir sanat olmadığına göre "Halk" için yapılmayan siyasete "siyaset" denmez. O halde bize edebiyat değil, siyaset yapacak adam lazım..!
Kendi milletini hakir göreni, bu millet başına vezir mi edecekti? Değişim yüzlerde değil, bedenlerde değil ruhlarda olmalıdır. Değişin ki, değiştirebilesiniz! Yok öyle 3 kuruşa 5 köfte..! Demokrasi bir meydan okumadır, okumasnı bilene!
Saygılar...
Herkese iyi bayramlar dileyerek referandumdan önceki son yorumumu yapıyorum:)SONAR araştırma şirketinin yaptığı araştırmaya göre Türkiye de üniversite mezunu olanların yüzde 75 i siyaset biliminden bihaber.Bu durumda nasıl olurda eğitim arttıkça insanların daha doğru kararlar verdiğini düşünebiliriz ki.Bence eğitimli insanda eğitimsiz insanda oy tercihi kullanırken partizanca yaklaşıyor.Yani çoğunluğumuz oy verdiğimiz partinin görüşü neyse onu tercih ediyor.O yüzden 82 anayasasına yüzde 92 evet diyen insanlar şimdi çağdışılıktan hukuksuzluktan bahsetmesin.Şimdi 82 ye de hayır 2010 da hayır diyorsanız neden o zaman ,zamanında 82 ye evet dediniz.82 de cahil miydiniz:) Eğitim durumuna bakacak olursak nüfusa göre ,o zamanda üniversite mezunları günümüzdeki oranı kadardı.Benim şahsi görüşüm hayırcı kesim endişelerinden dolayı değil iktidar partisini sevmedikleri için bu referanduma hayır diyor.Referandumu demokratik bulmayanlara sözüm ise dünyanın her yerinde referandumlar bu şekilde.Bir tek bizim ülkede mi olunca hukuksuzluk oluyor.
Broşür dağıtan AK Parti'lilere saldırı
09-09-2010 / 10:00
İzmir'in Buca ilçesinde referandum öncesi broşür dağıtan AK Partili gençlerin, Cumhuriyet Halk Partili (CHP) oldukları ileri sürülen 4-5 kişilik grubun saldırısına uğradı. Olayın meydana geldiği yerde bulunan CHP standında görevli CHP Buca Gençlik Kolları Üyesi Sinan Yaman polis ekipleri tarafından gözaltına alındı. Şirinyer Polis Merkezi'ne getirilerek ifadesi alınan Sinan Yaman, kendisinin kavgayı ayırmaya çalıştığını, AK Partili gençlere saldıran kişilerin kim olduğunu tanımadığını söyledi.
CHP'lilerin saldırısına uğrayarak yaralanan AK Partili 3 genç ise kendilerine saldıran kişilerin broşür dağıtan CHP'li gençler olduğunu ileri sürerek "Bizim broşür dağıtmamıza engel olmaya çalıştılar" diye ifade verdiler.
Olay, akşam saatlerinde, Buca ilçesi Şirinyer semti Tansaş alışveriş merkezi önünde meydana geldi. Referandumla ilgili kendilerine ayrılan yerde broşür dağıtan AK Partili Fatih Ortatepe, Serkan Kaya ve İlyas Aktaş, CHP'li oldukları ileri sürülen bir grubun tekme ve yumruklu saldırısına uğradı. AK Partili gençleri, "Siz burada broşür dağıtmayın. Gidin buradan" diyerek kovalayan grup, daha sonra büyüyen tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine AK Partililere saldırdı. AK Partili gençlere vurmaya başlayan 4- 5 kişilik grup daha sonra olay yerinden kaçtı.
İhbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri, şikayet üzerine kavgaya karıştığı iddia edilen CHP Gençlik Kolları'nda görevli olan ve Tansaş önünde broşür dağıtan Sinan Yaman adlı genci gözaltına aldı. Şirinyer Polis Merkezi'nde ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılan Yaman, AK Partili gençlere kendisinin saldırmadığını, kavgayı ayırmaya çalıştığını ileri sürdü.
Aldıkları yumruk darbeleriyle elbiseleri yırtılan, kollarında ve yüzlerinde morluklar meydana gelen Buca AK Parti Gençlik Kolları'nda görevli Fatih Ortatepe, Serkan Kaya ve İlyas Aktaş ise Buca Seyfi Demirsoy Devlet Hastanesi'nden aldıkları darp raporları ile birlikte polis merkezine giderek şikayetçi oldu. İfadelerinde Sinan Yaman'dan da şikayetçi olan ve kendilerine saldıran kişilerin broşür dağıtan CHP'li gençler olduğunu iddia eden AK Partili gençler, "Aynı yerde birlikte broşür dağıtıyorduk. Bizi kovalayarak gidin burda durmayın dediler. Biz onların dediğini yapmayınca bize saldırdılar." diye konuştular.
Olayla ilgili soruşturma başlatan polis ekipleri olayın meydana geldiği yerdeki Tansaş'ın güvenlik kameralarını inceleme altına alarak kaçan kişilerin yakalanması için çalışmalara başladı. Konuyu araştırmak ve AK Partili gençlerle görüşmek için Şirinyer Polis Merkezi'nin önünde bekleyen gazeteciler, karakolda görevli ve adı öğrenilemeyen bir polis memuru tarafından engellenmek istendi. Gazetecilerin, saldırıya uğrayan AK Partili gençlerle görüşmesini ve haber yapmasını engellemeye çalışan polis memuru, araya karakol amirinin girmesiyle gazetecilerin çalışmasını engellemekten vazgeçti.
Olayla ilgili açıklamalarda bulunan AK Parti Buca Gençlik Kolları Başkanı Enes Uzunlar, "CHP'nin faşizanlığı bir kez daha ortaya çıktı. CHP, bir kez daha ne kadar tahammülsüz olduğunu gösterdi. Arkadaşlarımıza saldırarak darp ettiler. Arkadaşlarımız hastaneye gidip rapor aldı ve davacı oldular. Bu konunun peşini bırakmayacak ve sonuna kadar takip edeceğiz." dedi.
Cihan ( Konu başlığı evetçiler-hayırcılar ne diyor) Dayak yiyorlar.Bakalım bundan ne çıkacak.?
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek, partisinin referandum toplantısında parti üyelerine yaptığı konuşmada, referandum günü için "Gerekirse kavga edin, bir gece nezarette kalmaktan birşey olmaz" dedi.
KENARDA DURMAYIN
CHP İl Başkanı Şimşek'in, 12 Eylül'deki halk oylamasına 8 gün kala 4 Eylül Cumartesi günü Bayrampaşa'da bir düğün salonunda CHP'lilere hitaben yaptığı konuşmada, "Öyle alkışlamak ile kalmayın, dışarıya çıkın ve çalışın. Ve sonra seçim günü 'ben görevli değilim' deyip de kenarda durmayın" diyor.
NEZARETTE KALMAKTAN BİR ŞEY OLMAZ
Sandık başlarında görevli olacak ya da olmayacak CHP'lilerin 2 değil, 4 değil, tam 32 gözü olması gerektiğine işaret eden Berhan Şimşek, aynı konuşmasında partilileri şiddete başvurmaktan kaçınmamaları gerektiğini vurgulaması dikkat çekti. Şimşek'in, konuşmasını, "Gerekirse kavga edin. Bir gece nezarette kalmaktan bir şey olmaz. Çok uzun geceler kalmış bir arkadaşınız olarak söylüyorum bunu" diyerek sözlerini bitiriyor.
"ÇAKALLAR, AÇ KURTLAR GİBİ..."
Teşkilatlarına kavga edin talimatını veren CHP İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek, Bahçelievler'de 'hayır' broşürü dağıtan 3 kadına bir kişinin saldırması olayından Başbakan Erdoğan ve AK Parti'yi sorumlu tutarak, "Başbakan kendi militanlarını, kendi gerillalarını sokaklarda CHP örgütüne saldırtıyor. Çakallar gibi, kurtlar gibi saldırıyorlar." demişti.
"DSP SEMPATİZMANI"
Emniyet yetkilileri olayın medyada yer almasından sonra harekete geçmiş ve Berhan Şimşek'in bu sözleri sarfetmesinden kısa süre sonra, saldırıyı gerçekleştiren şahsın AK Parti'li olmadığını açıklamıştı. Aynı gün NTV'ye konuk olan Başbakan Erdoğan da saldırganın DSP sempatizmanı bir aileden geldiğini açıklamıştı.
Haber 7