Tayyip Erdoğan: İzmir'in dağlarında oturdum kaldım.:o
Printable View
Sizin eski olduğunu iddia ettiğiniz Asbest boru hattının Priştina döneminde yenilendiğini yazmıştım.. Yepyeni boruların su sızdırdığına nasıl ve hangi veriler ile karar verdiniz?????
PLC sistemi sistemdeki kaçağı haber vermiyor mu acaba?
Hiç haberim yok iken bir su dağıtım uzmanı ile karşı karşıya olduğumu anlamaktayım.
Scada yada sizin yazdığınız PLC sistemini kullanan pekçok şehirden örnekler yazarmısınız?
Ayrıca PLC sistemini nasıl eski su dağıtım sisteminde kulanılabildiğini de yazarsanız biz aydınlatırsınız. (Vana açma kapama dışında)
Bu arada ben sadece internetten okuduklarım kadarı ile bilgi sahibi değilim. Bizzat belediye kaynaklı bilgi alma ve bilgileri teyit etme olanağım var.
Son not ; Scada kontrol sistemi PLC sitemi ile aynı şey değildir.
Scada daha kapsamlı örneğin petrol boru hatlarında kullanılan çok gelişmiş bir kontrol ve yönetim sistemidir. Pekçok parametre ile sistemin işleyişi kontrol edilir. Sizin iddia ettiğiniz kaçaklar yada sızdırmaların bu sistemde tesbit edilememesi yada görünmemesi mümkün değildir. Su kaçıran yada sızdıran bir borunun Scada verileri sistem içinde derhal uyarı verir
Aziz Kocaoğlu na seçim öncesinde bende oy vereceğim yazabilirken, azılı muhalif haline dönüşmenizi ve yazdıklarınızı hayretle izlemekteyim.
Sizi Aziz başkana oy vereceğim demeye zorlayan gerekçenizi yada amacınızı çok merak etmekteyim.
Hangi yazdıklarınız doğru yada siz hangisisiniz?????
Aziz Kocaoğlu bana ters gelen bir isim değildir, oy verebileceğim bir insandır.
Daha iyisi varken (Taha Aksoy), Aziz Kocaoğlu ikinci duruma düştü. Ayrıca son virajda bütün belediye çalışmalarını "siz çağdaşlığı seversiniz" temasına oluşturunca tamamen şansını kaybetti.
Ahmet Sarışın ise bana ters gelen bir isimdir, hangi partiden aday olursa olsun oy vermeyeceğim biridir.
Sizinle ortak görüşümüz:
1. Aziz Kocaoğlu ile Taha Aksoy'un kişiliği düzgündür.
2. Ahmet Sarışın güven veren ve sevdiğimiz bir kişilik değildir.
AKP hizmet için geliyor, heyyy koca komuşu izmir. Çıkarın artık o muhteşem gözlüklerinizi sizde, bizde faydanalım şu hizmet denilen şeyden........Benin ilçemde bundan faydalanamıyor ne yazıkki
İzmir'e ne oldu?
12 Haziran'ın en çarpıcı sonucu AKP'nin 'kıyılara inmesiydi.'' Mersin, Antalya ve özellikle CHP'nin kalesi İzmir'deki oy artışı ''Seçmeni cepte'' görmenin ne kadar yanıltıcı olduğunu ortaya koydu.
AKP'nin kıyılarda elde ettiği yükselen grafiği nasıl analiz etmeli? Yüzü batıya dönük seçmenin hayat tarzı endişesi bitti mi? Yoksa bazılarının dediği gibi hizmet üretemeyen belediyeler CHP'nin sırtında kambur mu?
Bu soruların yanıtı için Ege'ye gidiyoruz ve sözü İzmir'i en iyi bilen bölge gazetecilerine bırakıyoruz...
Hamdi Türkmen:
İzmir neden böyle oldu?
Ya da;
Ne oldu da, ülke genelinde oylarını 3.5 milyon artıran CHP, İzmir’de “kadük” kaldı?
Sıkı durun...
Tek nedeni var:
Yerel hezimet!...
* * *
Başbakan, iki bakanı Binali Yıldırım ve Ertuğrul Günay ile İzmir’de CHP’nin resmen canına okudu.
12 Haziran’da kentin milletvekili sayısı 24’ten 26’ya çıkmıştı.
Yani, iki arttı.
MHP 4’tü; 1+1, yani ikide kaldı.
Yani iki eksildi.
Açığa çıkan 4 milletvekilliğini de CHP ve AK Parti; ikişer-ikişer bölüştüler...
İzmir’de seçimin matematiksel özeti böyle...
* * *
Ancak...
26 Mart 2009’da İl Genel Meclisi’nde oy dağılımına baktığınızda, İzmirli seçmen, 30 ilçeden 28’inde CHP’yi birinci parti yaptı.
Aynı dağılım belediye başkanlıklarına da yansıdı.
Tire-Bayındır hariç, tüm ilçeler CHP’nin oldu.
Yıl 2011...
CHP, iki yıl aradan sonra İzmir’de tam 11 ilçesini AK Parti’ye kaptırdı.
Hem de ne ilçeler!
Metrekareye vurulduğunda, kentin yüzölçümünün neredeyse 3’te 2’si AK Parti’ye geçti:
Karabağlar, Buca, Gaziemir, Bayraklı, Bergama, Menemen, Ödemiş, Tire, Kiraz, Torbalı ve Kemalpaşa...
Az kalsın, Bornova da düşüyordu.
Ne yazık ki bunların büyük bir kısmı belediye başkanlarının sorunlu olduğu ilçeler...
Halkın hizmet alamadığı, verilenden memnun olmadığı, yeterli bulmadığı CHP’li belediyeler...
CHP’li adaylar bunu seçim süreci boyunca yaşadılar.
Ben bile şikayet dinlemekten bıkmıştım.
Hiç genel seçimlerde bir milletvekili adayına, “Çöpümüz toplanmıyor, sokağımız yapılmıyor, üstgeçit istiyoruz, otobüs seferleri artırılsın” diye sorulur mu?
Sorulmaz...
Ama İzmirliler CHP’li adayların başını hep bu tür şikayetlerle ağrıttılar.
Sonuç:
Başarısız, beceriksiz, yeteneksiz belediye başkanlarının faturası, vekillere kesildi...
* * *
Bitmeyen metro... Trafik keşmekeşliği... Otopark çilesi... Yeterli günlük hizmetin alınamaması... Yatırımcılara çıkartılan zorluklar... İnciraltı ve Alsancak-Bayraklı arasındaki Yeni İzmir Projesi’nin neredeyse 6 yıla yakın süredir sürüncemede kalması... Aliağa-Menderes Hafif Raylı Sistem hattı boyunca yaya ve araçlar için üstgeçitlerin yapılamaması, gecikmesi... Toplu ulaşımda, devre dışı kalan; taksi, minibüs ve özel otobüs esnafının, cımcıslak ortada bırakılması ve kaderlerine terk edilmesi... Kaldırım işgalleri...
Ve belediyelerdeki iç çekişme ve kavgalar ile ihale ve alım satımlarda rüşvet yolsuzluk iddiaları...
Seçmen bir çırpıda hesap kesti.
Kesmeyip de ne yapacaktı ki?
* * *
Durun daha bitmedi...
Başka faktörler de var.
Büyükşehir’e haklı ya da haksız yapılan son operasyon...
AK Partili iki bakan Yıldırım ve Günay’ın, İzmir’de hizmete aç seçmene sundukları projeler...
CHP İl yönetiminin sadece bir kesimin güdümünde ve etkisinde kalarak, kendilerinden olmayan herkesi dışlaması, partiye sokmaması, görevlendirme yapmaması...
CHP’nin İzmir’de oturmayan, örgütle hiçbir bağlantısı olmayan, seçim sürecinde o otel, bu misafirhaneye yerleşen isimleri milletvekili adayı yapması...
Buna karşılık, AK Parti’nin iki bakan dışında, eski iki il başkanı, kadın ve gençlik kolları başkanlarıyla, kentin tanınmış, iş dünyasının önemli isimlerini listelere koyması...
Toplayın, alt alta tümünü...
“Neden İzmir böyle oldu?” sorusunun cevabını siz verin.
Feyzi Hepşenkal:
Kimse hesabı şaşırmasın
2007 yılındaki genel seçimde, İzmir Birinci Seçim Bölgesinde
CHP yüzde 35,08’lik orana karşılık 371.706 oy almıştı.
Ak Parti yüzde 31,54’lik orana karşılık 334.152 oy.
Ne demek oluyor bu?
CHP ile Ak Parti arasındaki oransal fark 3.54 puandı.
Oy farkı da 37.554.
Ya şimdi, 12 Haziran 2011’de ne oldu?
CHP yüzde 43,21’e yükselirken, oy oranını 8.13 puan arttırdı.
Ak Parti de yüzde 37.26’ya çıktı, oy oranı 5.72 puan arttı.
Böylece...
CHP ile Ak Parti arasındaki oransal fark 3.54 puandan, 5.95 puana; oy farkı da 37.554’ten 72.936’ya çıktı.
* * *
Aynı “somut hesabı” İzmir İkinci Bölge’de de yapalım.
2007’de CHP yüzde 35,81’lik oy oranına karşılık 367.675 oy almıştı.
Ak Parti yüzde 29,37’lik oy oranına karşılık 301.534 oy.
2011’de ise CHP yüzde 44.39’lik orana karşılık 572.289 oy; Ak Parti de yüzde 36.50’lik orana karşılık 470.574 oy aldı.
Yani...
2007’de iki partinin oy oranları arasındaki fark 6.44 puandı, 2011’de 7.89 puan oldu.
2007’de iki parti arasındaki oy farkı 66.141’di, 2011’de fark 101.715’e çıktı.
* * *
İsteyen “Neden daha başarılı olamadı?” diye, “Niçin 2009 yerel seçimlerindeki oranlara ulaşamadı?” diye; CHP’yi yerden yere vurabilir.
Hiç itirazım yok.Ama iki genel seçim arasındaki farklara baka baka “Ak Parti İzmir’de kazandı” veya “İzmir’de fark kapandı” falan diyen olursa tekrar.
İşte onlar...
Ellerindeki kalemi kâğıdı bırakıp, hemen çelik çomak oynamaya başlasınlar!
Erdal İzgi:
Formül bulundu yol açıldı...
Ivırmadan, kıvırmadan, “Şu böyleydi, bu böyleydi” lafını dolandırmadan bihakkın teslimini yapalım.
AK Parti, İzmir’i çok istedi.
Başarıyı yol değil, yolculuk olarak gördü.
İki pasif bakan yerine aktif bakanları aday olarak gönderdi.
Gece-gündüz ayrımsız koşturdular.
* * *
Gittiler, gördüler ki; ön yargıları yanlışmış.
İzmir’in demokrat insanına değince, konuşunca, dalına basmayınca fikri sabit, fanatik olmadığını anladılar.
Din eksenli politika yapmak yerine, sosyal, ekonomik, ileriye yönelik konuları açtıkça desteği buldular.
Bunun için de...
Değişik görüşteki isimleri listeye aldılar.
Dışarıdan aday getirmedi, İzmir’in içinden çıkardılar.
* * *
Görebilecekleri noktaya gittiler. Oraya varınca, daha ilerisini gördüler.
İzmirliyi daha çok tanıdılar.
Formülü bulmanın sevinciyle; gideceği yeri bilerek, varacağı noktaya inanarak takım oyununa giriştiler.
Yeteneğin maçı, takım oyunu ve zekânın şampiyonluğu kazandıracağı inancıyla!
Şansları vardı.
Rakipleri dağınık, kimisi şaşkın, kimisi ise azimsizdi.
* * *
O boşlukta yürüdüler.
Anladılar ki; kişilerin bakışı genel havayı değiştiriyor.
Eskinin muhafazakâr söylemini bıraktılar, arzu edilen eylemlere döndüler.
Seçim sonucunda İzmir’de birinci olamadılar ama...
Zafer kazanmış mutluluğunu yaşadılar.
Çünkü bu seçim İzmir örgütüne ‘oy’un ötesinde yarınlar için özgüven verdi.
* * *
Davul-zurna çalıyor, halay çekiyorlar.
“Yenilmekten korkanların, daima yenileceğini” fark etme coşkusuyla...
İki yıl sonra yapılacak yerel seçimin belki de erken zaferini kutluyorlar.
* * *
Hak ederek, hakkını vererek.
Deniz SİPAHİ:
Kılıçdaroğlu çalıştı teşkilat ayak uyduramadı
“İki bakanın İzmir’den aday gösterilmesi kentin kimyasını bozdu” demiştik. Sonuçlar bunun doğru olduğunu gösterdi. Ulaştırma eski Bakanı Binali Yıldırım ile Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, başarılı bir seçim kampanyası süreci geçirdiler. İzmir’in sivil toplum örgütleriyle iyi diyalog kurdular, fikir önderleriyle bir araya geldiler, ilçe ilçe dolaştılar, sıkmadık el bırakmadılar. CHP örgütü, iki bakanın açıkladıkları projelere, projelerle cevap verme ihtiyacı hissetti. Oysa CHP’nin daha önceki seçimlerdeki teması laiklik ve yaşam biçimine karışılmasıydı. Bu iki konu seçim boyunca hiç dile getirilmedi. Böyle olunca vatandaşın aklı karıştı. “Hangisinin projesi daha iyi, daha gerçekçi” demeye başlandı. Sonuçta; AK Parti’nin İzmir formülü tuttu, CHP ise, seçimi garanti görmenin rehavetini üzerinden bir türlü atamadı.
Kocaoğlu aktif olamadı örgüt uyumsuz çalıştı
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyon, CHP’nin kendi içindeki dengelerini de bozdu. Operasyonun ilk günlerinde CHP teşkilatı kenetlenirken, ilerleyen günlerde bu ahenk bozuldu. Seçim kampanyasının en önemli kişisi olan Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, aktif rol alıp sahada olamadı. Moral bozukluğu kampanyayı da etkiledi. Aziz Kocaoğlu ile Mehmet Ali Susam arasında yaşanan gerginlik de bunun en güzel kanıtlarından biriydi. Aile içinde halledilmesi gereken bir konu bile seçim gerginliği ve biriken problemlerden dolayı kamuoyunun gözü önünde yaşandı. Bu kavga sonuçları etkilememiş olabilir, ama teşkilatta da bir uyumun olmadığını gösteren bir örnek olarak hafızalara kazınır.
Psikolojik üstünlük AK Parti’de
CHP’de herkes yerel seçim sonuçlarına göre bir hedef koydu. Oysa adı üstünde o belediye seçimleriydi. MHP tabanı, Aziz Kocaoğlu’na destek vermişti, Demokrat Partililer, Genç Partililer, Saadet Partililer hatta bazı AK Partililer de Kocaoğlu’nu desteklemişti. Böyle olunca ortaya çok farklı bir sonuç çıktı. Yüzde 56; CHP’nin gerçek oyu değildi. Referandumda “Evet”lerin oranı yüzde 37’lere gelmişti, bu önemli bir detaydı. Sonuçta CHP; önceki genel seçime göre oylarını 36’lardan 44’lere, AK Parti de 30’lardan 36’ya çıkarmış oldu. Her ikisinin de milletvekili sayısı iki arttı. İki parti de göreceli olarak başarılı gibi gözükse de AK Parti’nin psikolojik üstünlüğü ele geçirdiği bir gerçektir.
Hedef bu kadar mı şaşar
CHP İzmir İl Başkanı Tacettin Bayır’ın seçim tahmini “9 artı 9”du. Hatta “10 artı 10 olabilir” diyordu. CHP’nin İzmir’deki vekil sayısı 13’te kaldı. Siyaset bir iddia işidir kabul... Ama bu kadar hedef şaşarsa, gereğini de yapmak gerekir.
Gerçek mağlup MHP
Hiç kuşkusuz, İzmir’de seçimin en büyük mağlubu MHP’dir. MHP, liste değişikliği yapmadan aynı adaylarla seçime gittiği gibi Ege’nin politik hayatına da yeni önerilerle gelmedi. Seçimden seçime gelen siyasetçilerle, kampanya yürütülürse sonuç da bu olur.
Kadrolar sınıfta kaldı
CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu kazanmış, ancak kadroları sınıfta kalmıştır. Bu açıktır. CHP oylarındaki yüzde 5 yükseliş, beklentilerin altında bile olsa, bu sonuçları iyi analız etmek gerekiyor. Örneğin CHP; en iddialı olduğu kentte, İzmir’de kamuoyunu hiç tatmin etmeyen bir listeyle seçimlere gitmiştir. Sonuç... Ortadadır...
Nedim BUBİK:
İktidar partisinin bölgedeki adayları arasında ağır toplar vardı. Denizli’de Nihat Zeybekci, İzmir’de Binali Yıldırım ve Ertuğrul Günay gibi. Milletvekili seçilen üçüne de bakan adayı gözüyle bakılıyor. İzmir’de AK Parti vekil sayısını da oyunu da artırdı. Yoğun kampanyanın ve adayların etkisi büyük tabii ki. AK Parti’liler mutlu.
* * *
Gelelim CHP’ye. Özellikle İzmir’de CHP, 2007’ye göre oy oranını artırmasına karşın, 2009’daki İl Genel Meclisi düzeyini yakalayamadı. CHP’lilerin dünkü gazetelere yansıyan fotoğrafları, hayal kırıklığının göstergesiydi. “İşte CHP’nin fotoğrafı” dedirtti herkese. “İki bölgede 7’şer milletvekili garanti, 8’i zorlarız” diyen CHP’liler, 13’ü bulunca şükretti sanki.
* * *
Bence CHP’liler, “AK Parti devlet olanaklarını kullandı, iki bakanlı kampanyayla çok asıldılar” gibi bahanelere sığınmamalı. Öncelikle öz eleştiri yapılmalı. İzmir’e, “Çantada keklik” gözüyle bakanlar, yeterince çalışılıp çalışılmadığını sorgulamalı. Seçime bir gün kala, medyanın, kameraların, fotoğraf makinelerinin önünde, öfke denetimini yitirip, kendi milletvekiline ağzına geleni söyleyen, “Seni aday yapanı....” diye bağırıp adeta genel yönetimi fırçalayanlar, kendilerini iyi hissediyorlardır herhalde.
* * *
Bana göre CHP’de, bu seçim sonucunu fırsat bilip genel yönetima talip olma zamanı değildir. Nitekim Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun da seçim gecesi konuşmasında, “Daha güçlü bir CHP var” mesajı vermesi de meydanı boş bırakmayacağının göstergesidir. Daha ötesi de CHP’nin kendi iç sorunudur
* * *
AK Parti’ye gelince. Özellikle İzmir’de çok sevindi AK Parti. Nitekim dün il merkezinde kutlama pastası bile kesildi. Evet, “İzmir CHP’nin, solun kalesidir” söylemi giderek çürümektedir. Binali Yıldırım, “Bundan sonra maç çift kale oynanacak” diye özetledi sonucu. Öyle anlaşılıyor ki, TBMM’deki yemin töreni, hükümetin kurulması aşamalarından sonra AK Parti, İzmir’e asılmayı sürdürecek, hedef de yerel seçimdir.
AKP'ye "gavur İZMİR" gereken cevabı vermiştir:)
Bir cümleyle geçiştirip, geçmeyin. Yerel seçim sonuçlarında görüşeceğiz. Eğer verilen vaatler yerine getirilirse.
Çuval'la cümle yazılsa yazıldı'da isteyen gene istediği gibi anlayacak örnekleri gözünden kacanlar için:Askerin başına çuval geçirildiğinde '' O nota müzik notası değil beyler'' sözünü başbakandan duyunca
"''ben demokrasi ye inanmam demokrasi bir trendir istediğin yere geldiğinde inersin'' diye düşünen bir başbakandan
demokrasiye hizmet bekliyorsunuz bu yaman çelişkiyi atlamayın sakın ?"
Aşağıda yazmakdan yorulmuş insanların BİR CÜMLEYLEN GEÇİŞTİRİLMEYEN Yazılarını göreceksiniz. ama birtürlü görme becerisi gösterip göremiyorsunuz...
"İleri" demokrasinin "ileri" vatandaşlarını gördükçe, Tayyip Erdoğan'ın az bile oy aldığını düşünmeye başlıyoruz. Muhakeme yeteneği ve gözleri körelmiş bir toplumun daha uzun yıllar Tayyip Erdoğan ve gibilerini seçeceğine emin olabilirsiniz.
Kaynak:http://www.acikistihbarat.com/Haberler.asp?haber=9597
https://www.hukuki.net/showthread.php...ıl-gider/page3+
https://www.hukuki.net/showthread.php...yyip+erdo%F0an
AKP HÜKÜMETININ ARALIK 2002 DEN İTİBAREN SATTIKLARI YADA PEMBE TABLONUN KURUTULMUŞ KAYNAKLARI
1-TAKSAN,
2-GERKONSAN,
https://www.hukuki.net/showthread.php...yyip+erdo%F0an
Yok eğer yine de anlamaz da vikviklemeye devam ederseniz, başınıza ne geleceğini de yine bizzat kendisi açıklıyor zaten:
“Biliyorsunuz benim bir milyar dolarım olduğunu söyleyen şimdi nerede?..”
“…….?”
“Ergenekon’dan içerde yatıyor…”Alıntı
Sİze yardımcı olayım dedim başka Akp ne yaptı diye başka yerlerde aramayın sitemizde her şey mevcut bunları okursanız sonra daha çok var ...