Bekir Coşkun Sayfası

Böyle yazılar yazdığı sürece Bekir Coşkun'dan daha iyisi yok, hem insanın kültür birikimine ihtiyacı da yok, insan zihnini çok fazla zorlamıyor, bir bardak soğuk suyu içer gibi okuyorsunuz. Abbas bey de bu tür yazıları uzanmış ve gerinmiş vaziyetteyken okuyabiliyor yani. Ammaaaa mesela Hasan Cemal efendi öyle mi yaa, devrimci geçmişi var lakin bir gece tanklar Ankara sokaklarına inince öylesine korkmuş ki anlatılamaz. Kimbilir ne cefalar çekti yavrucak doğal olarak da o gecenin intikam ateşiyle son derece bilimsel, kamuoyu yapıcılığı görevini 100 yazısının 97'sinde askeri hedef almak suretiyle hakkıyla yerine getiriyor. Hasan Cemal'in asker, ulusalcılık ve ulusalcılar, anti-emperyalistler aleyhinde her türlü yazıyı yazmaya, aşağılamaya, hakaret etmeye hakkı vardır ammaaa bir Bekir Coşkun' un iktidar aleyhinde yazmaya hakkı yoktur. Yazarsa son günlerin deyimi ile BİAT KÜLTÜRÜNÜN GAZETE YAZARLARI tarafından TÜRK CİNSİ KÖPEK denerek hakarete uğramaları da çokdoğaldır. Gerçi Yılmaz Özdil TÜRK CİNSİ KÖPEK olmakla gurur duyduğunu söylüyor bu günkü yazısında "Kangal" olmakla gurur duyarım, hiç değilse bağımsızdır, kimseden emir almaz diyor. Çok da doğru söylüyor, sahibinin sesi fino köpeği olmaktansa KANGAL olmayı ben de tercih ederim

Sayın Bayındır;
Bekir Coşkun'u savunacağım diye bana dokundurmadan edemediğiniz anlaşılıyor. Ben bu sitede Bekir Coşkun'la ilgili düşüncelerimi bir kaç defadır yazıyorum. Bazı yazılarındaki görüşlerine katılmakla birlikte büyük bir kısmı laf cambazlığından başka bir şey değil. Üstelik bu laf cambazlığı bugünlerde prim yaptığından, hiç de hak etmediği halde bazı çevrelerede kahraman statüsüne yükseltilmiş durumda.

Sizin referans diye gösterdiğiniz yazarlara bakıyorum da birisi halka "göbeğini kaşıyan adam" (Bekir Coşkun), biri de "bidon kafalılar" (Yılmaz Özdil) diyerek aşağılama pozisyonu almış durumdalar. Takdir tabi ki sizin. Katılabilirsiniz. Biz bu yazarların görüşlerine katılmasak da özgür bir ortamda bunların düşüncelerini dile getrimelerini saygı ile karşılarız. Katıldığımız görüşlerine de "katılıyoruz" deriz. Sizin gibi "falanca yazar Allah bir dese bile inanmam" şeklinde bir önyargımız yok bizim. Doğruyu söyleyen kimse ona katılırız. Bu Bekir Coşkun da olabilir, Hasan Cemal de olabilir. Çünkü her insanın doğruları ve yanlışları olabilir. Doğal olanı da budur. Ben Bekir Coşkun'un da Yılmaz Özdil'in de fikir dünyamızda bir gramlık ağırlığı olduğunu düşünmüyorum. "Biat kültürü"nün temsilcisi olan özellikle de Vakit yazarlarına da itibar etmiyorum. Onlar da Bekir Coşkun'un öbür taraftaki versiyonları.

Hasan Cemal'in askerle ilgili yazdıklarına büyük ölçüde katılıyorum. Bizim tarihsel süreçten kaynaklanan farklı bir askeri yapımız olduğunu kabul ediyorum, ancak biz artık tarihte yaşamıyoruz. Biz şayet çağdaş dünyanın bir parçası olmak istiyorsak, askerin de hukuksal sınırlar içinde kalması gerektiğini kabul etmeliyiz. Darbeler ve gerekli-gereksiz açıklamalarla bizdeki askerin hukuk dışına taştığı görülen bir gerçektir. Fiili gücünden dolayı da yasal iktidarların bir alternatifi haline geldiği, ancak yasal iktidarların fiili gücü aşmaları mümkün olmayınca da bu fiili güçle iyi geçinmek gibi bir zorunluluğun doğduğu kanısındayım. Bu memlekette demokrasi "askerin izin verdiği öçlüde" olacaksa, onun adına demokrasi denemez. Genelkurmay başkanları bazı yöneticiler için amuda kalkmak, bazıları için de kendine özgf protesto geliştirmek durumunda değildir. Bir Genel Kurmay Başkanının standart davranışı olmalı. Onun sınırını da hukuk çizmeli. Bizimkilerin davranışını hep birliklte izliyoruz. Takdir izleyenlerin.

Bu fiili güç yeni Cumhurbaşkanına "Sayın Cumhurbaşkanım" değil de "Sayın Cumhurbaşkanı" diyormuş. Bekir Coşkun da bunu iyi bir malzeme olarak kullanmakta.. Bugünkü gaztelerde de aslında doğrusunun "Sayın Cumhurbşakanı" olduğunu yazıyırdu. Diğer cumhurbaşkanlarında bu konu gündeme gelmediğine göre, bizim askerler bir önceki yetersiz (şimdikinin yeterli olup olmadığını henüz bilmiyoruz) cumhurbaşkanına "sayın Cumhurbaşkanım" dediğine göre demek ki bugüne kadar yanlış yapıyorlarmış. Çünkü doğrusu "Sayın Cumhurbaşkanı" imiş. Doğrusu hangisi ben de bilmiyorum.

Saygılar.

Hayransın başına çorap örene
Kızarsın kendine yol gösterne,
Neden böyle koştun dört nal törene?
Çünkü şurada birkaç çivi çakıldı...
Kalmadı deyeri,
Oyumu ver geri!

Aziz Nesin

Sayın Bilgili, bu arada DOĞRU dediğiniz şeyin ne olduğu da meçhul. Kime göre doğru??? Çok göreceli bir kavram değil mi? En fazla pilav üstü kuru iyi gider ama, bamya,makarna,lahana,tavuk eti,jambon v s. karışık bir yemeği doğrusu midem kaldıramaz. Biraz H. cemal üstü az Eser Karakaş, yanında Taha Akyol kusura bakmayın beni bozar. Ön yargı mı? Evet son derece önyargılıyım ve bu önyargımda da kendimce çok tutarlıyım ama bu benim düşüncelerim elbette. H. Cemal'in 100 gündür yazdığı yazıları beğenmediğiniz Bekir Coşkun veya Yılmaz Özdil en çok 3 cümlede, üstelik o "bidon kafalı" göbeğini kaşıyan adam" ın dahi anlayabileceği biçimde yazabilir. Bence yetenek budur. Sizi bilmem ama ben artık bundan böyle "halk düşmanı" yım. Siz bu halkı liberalce ve demokratça sevmeye devam edebilirsiniz ama ben ne yazık ki özgürlüğünü ekmeğe kurban eden bu halkı artık sevemiyorum.
O çok beğendiğiniz kimisi "biat kültürü" nün kimisi ise "yaşasın 2. cumhuriyet" (birisi de 5. cumhuriyet dedi) naraları atan entel - dantel, liboş - dönek fikir adamlarınızı da size bırakıyorum. Ancak şunu da çok iyi biliyorum ki, diyalektiğin yasaları er geç hükmünü sürecektir. "Keser döner sap döner, gün olur devran döner"

Alıntı:

---

Av.Fırat Bayındır rumuzlu üyeden alıntı

Ancak şunu da çok iyi biliyorum ki, diyalektiğin yasaları er geç hükmünü sürecektir.

---

Sayın Bayındır;
Öyle kaçmak yok.. Bizi bırakıp nereye gideceksiniz? Ayrıca, şu diyalektiğin yasalarının er geç hükmünü icra edeceği görüşünüze de katılıyorum.

Ben de size katılıyorum :oSayın Bilgili :p

Alıntı:

---

Av.Fırat Bayındır rumuzlu üyeden alıntı

. Gerçi Yılmaz Özdil TÜRK CİNSİ KÖPEK olmakla gurur duyduğunu söylüyor bu günkü yazısında "Kangal" olmakla gurur duyarım, hiç değilse bağımsızdır, kimseden emir almaz diyor. Çok da doğru söylüyor, sahibinin sesi fino köpeği olmaktansa KANGAL olmayı ben de tercih ederim

---

Sayın Bayındır;
Köpekler arasında ayrımcılık yapıyorsunuz. Ayrımcılık yasağını ihlal etmeyin lütfen. Finolar alınganlık gösterirler sonra.

Alıntı:

---

Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı

Sayın Bayındır;
Köpekler arasında ayrımcılık yapıyorsunuz. Ayrımcılık yasağını ihlal etmeyin lütfen. Finolar alınganlık gösterirler sonra.

---

Göbeğini kaşıyan kangal diyelim, ödeşelim. :)

E....r öde gider, arkadan gelir kervan,
Sıra için kuyruğa girmez kuyruklu hayvan.
Mangalda kül bırakmaz,konusur yavan yavan.
Şimdi onlar çoğunluk,azınlıkta kaldık biz,
Bir tane olsa böyle,bal börekle besleriz.
Dün yaya gidemezken,bugün dünya gezgini.
Terbiye dersen eğer,sanır beygir dizgini.
Şimdi onlar çoğunluk,azınlıkta kaldık biz,
Bir tane olsa böyle,bal börekle besleriz.
Sen adelet,hak diye çürütürsün bir ömür
Onlar her hapşırdıkça dört yana hak püskürür,
Cadenin ortasına hak tuu diye tükürür.
Şimdi onlar çoğunluk,azınlıkta kaldık biz,
Bir tane olsa böyle, bal börekle beşleriz.
Aziz Nesin.
Sayın Fırat abi hepsini saymıssında bunların Anasını unutmussun darılır sonra musade edersen yazayım Nazlı Ilıcak Gerçi durmadan coğalıyorlar saymakla bitmezler.çıkar yadanlıkları,söğüt yaprağı gibi rüzgar nerden eserse oraya giderler.Sende adamları rahat bırakmıyorsun ki ağız tatıyla yalakalık yapsınlar1

Bekir Coşkun
Hürriyet
Reception
01.11.2007 09:29
ARTIK uçuşan cümlelere güvenmediğim için, kelimeler anlamsızlaştığı için, ben de hecelerde arıyorum yanıtları.

İşte; reception...

Latince’dir.

Biz onu "Resepsiyon" yapsak da, yazılışı "Reception"dur.

İlk iki hecesini alırsanız:

Recep...

Recep Tayyip Erdoğan döneminde, bu ayakta içki içilen yer, cumhuriyet rejiminin elden gidip-gitmediğinin ölçütü olmuştur.

Bu nedenle "Reception" sözcüğünü duyar duymaz, bendeniz çok dikkat ederim.

Diyelim ki şu içindeki "ti" hecesi...

Bir yandan Atatürk’ün resminin önündeki laiklik karşıtlığının simgesi türbanlara bakıyorum... Bir yandan erkeklerin içki içtikleri bir mecliste dolanan türbanlı hanımlara...

Hangisi "ti"ye alınıyor?..

Atatürk mü?..

Din mi?..

*

Ya da; o Atatürkçü-cumhuriyetçi ve çağdaşlıktan yana olan (!) kimi aydınların, laikliğin simgesi Çankaya’daki tesettürlü-türbanlı "reception"dan davetiye alınca uçarak gitmeleri...

İki büklüm eğilip bağlılıklarını bildirmeleri nasıl bir "ti"ye almaktır hepimizi?

Bir de "deception" vardır ki, bunu "Reception" ile karıştırmamalısınız.

Deception; aldatma, kandırmaca...

Ki konumuzla ilgisi yoktur.

*

Yine de biz Türklerin, üstün "duruma göre değişme" yeteneğini burada takdir etmemiz gerekir.

Bir anda nasıl değişti her şey.

Nasıl uyum sağladı herkes; karşı olduğu ve inanmadığı yerlere...

Bir yanda bakıyorsunuz; türbanlı-tesettürlü ama alkollü "reception"lar... Öte yanda Çankaya’daki türbanın-tesettürün önünde saygı ile eğilip bağlılıklarını bildiren Atatürkçüler...

Deception değil, reception bu...

Pop-star yarışmalarındaki gibi not vermeniz gerekirse; bu "Recep" ile başlayan, "ti"ler ile yol alan sıralamanın son hecesini kullanabilirsiniz dostlar:

"...on"

On numarayız, on...