-
Re: 1 Numarayı Buldum
Ee Abbas bey iddianamede çıktı ortaya hala yorumunuz yok. Bu foruma biraz kızmıştınız sanırım tanım ATATÜRK olduğu için , ama bakın paçavra gazetenin manşetine ;
1923’te kuruldu 2008’de arınıyor
Ee şimdi 1923 te ne kuruldu ? Türkiye Cumhuriyeti. Kim kurdu? Mustafa kemal ATATÜRK ve arkadaşları. 2008 de neden arınıyor ? ATATÜRK ten ...
Ben gene dalga geçmek için yazmıştım bu daba abartıldı çıkılmaz hal aldı demek için gerçi iddianameden sonra fikrim iyice perçinlendi bu dava bitmez bir şeyde çıkmaz. Neyse bu tartışma başka forum tartışması ama gördünüz değil mi iyi niyetli olalım bekleyelim diyince neler oluyor ? Bir takım paçavralar ve ne idüğü belirsiz tipler nelere cüret ediyor.
Zaten tarifte ilginç, 60-65 yaşlarında sarışın seyrek saçlı... Alla Allah ...
-
Re: 1 Numarayı Buldum
Şimdi şaka bir yana gerçek bir numarayı bulalım. Abbas bey bu size özeldir. Ben genelde düşünme ilkelerime göre yazmam...
Kilit isim Tuncay Güney. iddianamenin temelinde oturan kişi ancak ne sanık ne tanık olamadı o da çok çok tartışılacak bir konu. Ne kadar tv kanalı varsa abuk paralar vererek bu ne olduğu belirsiz kişiyi melon şapkası salak saç tipiyle canlı yayına aldı amma bir türlü savcı soru dahi sormadı. Sallamaları yeterli görüldü demekki. 1 numaranın tarifini açık ve net bu zat verdiğine göre bundan yola çıkmak lazım. Kimdir bu kişi ?
Tuncay Güney.Çorum'un Kargı ilçesi nüfusuna kayıtlı.1972 doğumlu. 2001'de aldığı 10 yıllık ABD vizesiyle, 7 yıldır New York'ta yaşıyor. Tuncay Güney, CIA denetimindeki "New York Institutes" adlı web sitesinin Genel Yayın Yönetmeni
Babası, Tuncay Güney çok küçükken ölüyor. Yetim ve yoksul. Çorum'da okurken imam Hatip Lisesi'nde "ağabeyler" tarafından fark ediliyor. İstanbul'a getiriliyor. Ünlü "babalar ve oğullar" uygulamasına maruz kalıyor. Kişiliği yok ediliyor. Suç işleyecek bir makine haline getiriliyor. Irzına geçilerek eşcinsel yapılıyor. Önce ismailağa dergahına yerleştiriliyor. Sonra hızla ilerliyor ve Fethullah Gülen tarikatına dahil oluyor. 1989-1991 yılları arasında Fethullah Gülen in Özel kalemi olarak cemaatte görev yapiyor. Altunizade'deki FEM Dersanesi'nin en üst katındaki Fethullah'ın bürosunda randevuları o düzenliyor. Görüşmelere katılıyor. Samanyolu televizyonunun kurulmasını sağlayan ekipte yer alıyor. O dönemde Samanyolu televizyonunda programlar yapıyor. Zamanın Başbakanı Tansu Çiller ve Bülent Ecevit'i bile programına konuk ediyor. 1993-1996 yıllarında Akşam gazetesinde muhabirliğe başlıyor. 1998 Ocakında yayın hayatına başlayan haftalık Strateji dergisinin Haber Koordinatörü görevini yürütüyor. Güney , 2000 yılında bürosuna yapılan polis baskınında gözaltına alınıyor. 3 gün süren sorgusunda 16 sayfalık itiraflarda bulunuyor ve sonra sırra kadem basıyor.
Önce kendisini Yahudi sever bir Hristiyan Siyonist olarak tanıttı ve New York'ta Neoconların üssü olan kurumlara yanaşarak kısa bir süre orada yaşadı, ABD'de güvende olmadığına inanan Güney 2001 yılında Kanada ya iltica etti.Toronto'da Bathurist Mason locası ve Yahudi toplumu içine giren Güney, koyu Yahudi grubuna dahil oldu ve kendisini Yahudi ilan etti. Mükemmel Arapça, ibranice, Türkçe ve ingilizce bilen Güney, istanbul'da bulunduğu sırada da Üsküdar Müflüğüne giderek şehadet getirmiş, güya müslüman olmuştu. Annesi beş vakit namazında bir müslümandı. Güney in yaşadıkları ancak filmlerde olan cinstendi. Yalan söylemenin, iki yüzlülüğün, kıvırtmanın doktorasını yapmıştı, psikolojik bunalımlar ve travmalar içinde ' double double agent' olmaktan sıkılmıştı. İsrail, Türkiye ve Kanada vatandaşıydı. Kime çalıştığını bazen kendiside unutuyor olduğu kesin bir insan. Kanada'da kullandığı isim Daniel Levi.
Şimdi biraz kendi anlatımlarından biraz tv de dinlediklerimden biraz da gerçeklerden yola çıkarak harman yaparsak bu ne iş yaptığını bilmeyen kişinin portresini şöyle çizebiliriz.
İstanbul Üniversitesi'nde öğrenciydi; ama asla mezun olmadı.
Milliyet, Radikal, Sabah gibi gazetelerde servis haberleri çıkmış, Akşam gazetesinde çalışmış bir gazeteciydi, ama asla sürekli olmadı ve gazeteci değildi.
Üsküdar Müftülüğüne gidip numaradan kelime-i şehadet getirdi müslüman olmuş göründü; ama asla olmadı.
Talabani ve Barzani ye Küçük ekibinden mesajlar götüren kuryelikte bulundu, ama mesajları kimin yararına ilettiğini Veli Küçük bile bilemedi.
Pek çok sure ezberinde ve Kuranı tecvidiyle mükemmel okuyabiliyordu; ama asla boğazından aşağıya inip kalbine inmedi, inanmadı.
Tarikatlara sokularak iç yapısı ve çıkartılacak fitneler hakkında istihbarat toplatıldı; ama müslümanların Türkiyede tehlikeli olduğuna inanmadı.
JiTEM mensubu olarak Veli Küçük ün emrinde örtülü operasyonlara katıldı; ama asla Türkiye ye hizmet etmedi.
İşçi Partisi Başkanı Doğu Perinçek ile PKK elebaşısı Abdullah Öcalan a giden ve Perinçek in Öcalan a gül verirken fotoğrafını çeken, fotoğrafları MiT e verdi; ama asla MiT'de kadrolu olamadı.
MiT ve JiTEM e yaptığı servisler ve JiTEM in ona yaptığı servislerin çoğu 28 Şubat sürecinde gerçekleşmişti; ama Mossad a bilgi kirliliği için çalışıyordu.
Ülkesine hizmet etmeye çalışan Türk polisiyle hep kavgalı oldu, gözaltılardan Küçük ün yardımıyla kurtuldu; ama asla minnet duymadı.
Türkiye yi bir çok iyi tanıyan, karış karış dolaşmış bir Çorumluydu; Türkiye sevdalısı olduğunu söyledi; ama asla Türkiye için sevmedi.
Yukarıda yazdıklarımın hepsi doğru olmayabilir. Çünkü bende derledim iddianameden , dinlediklerimden, 32. gündeki konuşmalarından filan yanılıyor da olabilirim ama bu kişi çifte kimliklerle yaşamaktan psikolojisi bozulmuş, ne oldum delisi bir şizofren ; kişiliği, karakteri yerli yerine asla oturmamış, kimseye güven veremeyen bir tip görünümü veriyor bana. İşte savcının iddianameyi üzerine kurduğu kişilik böyle birisi .
Mesut Yılmaz ile Abdullah Çatlı’yı montaj yoluyla aynı fotoğrafta bir araya getirip bir DYP’li milletvekiline satmak da dahil, olmadık sahtekârlıklardan hapse bile giren, “gay” olduğu gerekçesiyle askerlikten uzaklaştırılan Güney 1996 yılında Sultanbeylide Jandarma tarafından yakalanıp Savcılığa sevk edildi ilk komutan lafıda ağzından o zaman çıktı.Seneler sonra fotoğrafını hiç görmediği bir ''komutandan'' tarifle bir numarayı anlattı.
-
Re: 1 Numarayı Buldum
Şimdi 96-2000 arasını Sultanbeyli'yi ve tarifi hesaba kattığımızda ve satır aralarını okuduğumuzda ortaya şöyle bir durum çıkıyor.
1. Bu kişi askerdi.
2. Bu kişi Tuncay Güney'in hayatında olumsuz bir olaya neden oldu.
3. Bu kişi hakkında her hangi ciddi bir duyumu yok
4. İftira atamayacak kadar ortada bir yaşamı var
5. AKP tarafından sevilmediği kesin
6. Şu anda 50-65 yaşlarında olduğuna göre OR-KOR düzeyinde olamaz.
7. Bu kişi AKP AB ABD ye ve BOP a açık karşı olması gerekir.
8. Bu kişinin saçlarının seyrek olması teninin beyaz olması gerekir.
9. Kısmi sarışın kabul edilebilir.
10. Ülkesini sevmeli sevme yolunda bir ''şey''ler demesi gerekiyor.
Bu on maddeyi sıkıştırdığımda bu kriterlere uyan 4 kişi karşıma çıkıyor. Amma yıl ve Sultanbeyli de hesaba katarsak bir kişi kalıyor. Resmi yok değil var var ama bizim ki unutmuş.
http://www.habervakti.com/resimler/g...ilahcioglu.jpg
Bu kimmi doğu Silahçıoğlu.... Buyurun yeni bir numara...
-
Re: 1 Numarayı Buldum
Sayın commodore1tr;
Beni tahrik ettiğinizin farkındayım. Merak etmeyin bu Ergenekon davası hakkında kişisel kanaatlerimi yazacağım. Benim yeterli vaktim olmadığından herkesi muhatap kabul edip de cevap yazmam. Ama sizi sevdiğim ve saydığım için birşeyler yazacağım (sevildiğinizi bilin).
Daha önce AKP davası ile ilgili olarak, iddianameyi okuduğumu ve AKP'nin kapatılması için yeterli gerekçelerin bulunmadığını yazmıştım. Nitekim yüksek mahkeme de o yönde karar verdi. İlgili forumda bu konuda (vakit bulabilirsem) son duruma göre yeniden bir değerlendirme yapmayı düşünüyorum.
Ergenekon iddianamesinin benim açımdan çok da tatmin edici olduğunu söyleyemem. Ancak, bizim ulusalcı takımın sanki hiç bir şey yokmuş gibi davranarak, küçümseme ve alaycı tavırlarına da hiç bir şekilde katılmıyorum. Atatürk'ü dahi işin içine karıştıracak kadar demogojik bir söylem tutturmaları benim sadece gülümsememe neden oldu. AKP yandaşı medyanın peşin hükümlü davranışlarına da hiç katılmıyorum.
İddianamede, çok gereksiz ve ilgisiz bilgi ve belgeler var. Sayın Baykal'a, Sayın Ağar'a rüşvet verildiğine dair telefon konuşmaları soruşturma konusu değilse (ki değil) iddianamede ne arıyor? Sayın Alemdaroğlu'nun Sayın Ahmet Nejdet Sezer hakkında söylediği çok yakışıksız laafların iddianamede ne işi var? Bunlar suçsa neden dava konusuna dahil değil? Daha önce sahte olduğu konusunda açıklamlar yapılmış olan Uğur Mumcu'nun öldürülmesinin arkasında İsrail Gizli Servisi'nin olduğuna dair belgenin yeniden gündeme getirilmesi de aslında özensiz bir soruşturma yapıldığını göstermektedir.
İddianame, gereksiz bilgilerden ayıklanarak 2500 değil de 1000 sayfa olabilirdi. Bu konuda daha bir çok şey söylenebilir.
Hukuçular bilirler ki, savcılar iddianame yazarken, "yeterli şüphe sebepleri" varsa iddianame yazarlar. İddianamenin yazılmış olması ve mahkemece kabul edilmiş olması da sanıkları suçlu duruma getirmez.
Bugünkü Hürriyet gazetesinde Sayın Özdemir İnce, "iddianameyi yazan savcı, yargıçlar önünde iddianamesini kanıtlamak zorundadır" diyor. Böyle bir şey yok. Ceza hukukundan anlamayan birisi ancak bunu söyleyebilir. Savcı, sadece "yeterli şüphe sebepleri" varsa iddianameyi yazar ve artık iddianame mahkemenin elindedir. İddianameyi yazan savcı yargılamayı yapan mahkemeye gidip de iddinamesini savunmaz. Mahkemenin savcısı başka bir savcıdır. Savcının görevi iddianameyi kanıtlamak değil, lehte ve aleyhteki delilleri dikkate alarak "iddia makamı" olarak mütalaa (görüş) bildirmektir.
Ergenekon İddianamesine yeniden gelecek olursak.. Bu iddianamede bir çok zayıf yön bulunmakla birlikte bazı konularda "şüphe sebepleri" vardır. En somut iddialardan birisi Danıştay saldırısıdır. Bu konuda iddianamede "Ergenekon bağlantısı"nın mevcut olduğu iddia edilmektedir. Bu konuda Radikal Gaztesi'n in 30.07.2008 günlü nüshasından bir alıntıyı aşağıya alıyorum. Gazete bunu iddianameden derlediği için, gazetenin görüşü olrak değil, iddianamenin görüşü olarak değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.
Gazeteden alınan metin aşağıfdadır;
"1- Danıştay tetikçisi Alparslan Arslan’ın Ergenekon’un yöneticileri ve aktif elemanları ile arasındaki somut ilişkiler iddianamede bir bir sıralanıyor. Bu ilişkilerin yoğunluğu, aralarındaki telefon trafiği kadar, işyeri ve çay bahçelerindeki buluşmaları ile de dikkat çekici boyutta. Alparslan Arslan, 12 Mart 2008 tarihli ifadesinde, Muzaffer Tekin’le Ayhan Parlak aracılığı ile tanıştığını, daha sonra ofisine 4-5 kez gittiğini kabul ediyor. İfadesine göre Arslan’ın Ergenekon ile ilişkileri sadece Tekin’le tanışmakla sınırlı değil. Mehmet Fikri Karadağ, Hüseyin Görüm ve adını vermediği emekli askerlerle Tekin’in bürosunda tanışmış ve ilişkisini sürdürmüş. Bu ilişkileri Alparslan Arslan’ın telefon kayıtlarından anlamak mümkün. İddianamede yer alan belgelere göre telefon trafiği şöyle:
Alparslan Arslan’ın kullandığı 0532 671 34 39 nolu GSM hattının; Muzaffer Tekin’in kullandığı 0532 291 92 93 telefon numarasıyla 35, Raif Görüm’ün kullandığı hatla 2, Osman Yıldırım’ın hattı ile 691, Osman Yıldırım’ın bir başka hattı ile 55, Ayhan Parlak’ın hattı ile 108, Yusuf Görüm’ün kullandığı hatla 11, Erhan Timuroğlu’nun hattı ile 10, Muzaffer Tekin ve Ertuğrul Yılmaz bağlantılı Ayhan Parlak ile 108, Sedat Peker’in liderliğini yaptığı suç örgütü üyesi İbrahim Cingi ile 94 kez konuştuğu belirlendi.
İddianameye göre Muzaffer Tekin ile Alparslan Arslan arasındaki ilişki bilinen telefon trafiğinden ibaret değil. Bu iki şahıs, defalarca yüz yüze görüştüğü gibi bilinmeyen telefonlar aracılığıyla irtibatlarını sürdürdü.
Kuvayı Milliye Derneği’nde yapılan aramada Alparslan Arslan’a ait iki kartvizit çıkması üzerine Ergenekon sanıklarından Hüseyin Görüm, Alparslan Arslan’ı tanıdığını, kartının kendisinde bulunduğunu söyledi.
Alparslan Arslan’ın Kadıköy’deki bürosunda yapılan aramada 16 sayfalık Ergenekon ibareli bilgisayar çıktısı doküman bulundu. Dokümanın ‘Lobi’ ve ‘Ergenekon’ başlıklı temel Ergenekon belgeleriyle aynı içerikte olduğu belirlendi.
Muzaffer Tekin’in hissedarı olduğu Doğuş Faktoring şirketi ile Alparslan Arslan’ın düzenli ilişkisi tespit edildi.
Ergenekon sanıklarından Zekeriya Öztürk ve Muzaffer Tekin ifadelerinde, Alparslan Arslan’ı çok emin olmamakla birlikte Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi’nin bir toplantısında gördüğünü söylediler. Öztürk’e göre o çevrede ‘bizim avukat’ olarak anılan Arslan’ın siyasi görüşleri medyaya yansıdığı gibi değil.
Ergenekon sanıklarından İbrahim Özcan 4 Temmuz 2008 tarihli ifadesinde geçmişte Hüseyin Görüm ile cezaevinde birlikte kaldıklarını belirttikten sonra, Alparslan Arslan’ı Hüseyin Görüm aracılığıyla tanıdığını, Kadıköy’deki bürosuna birlikte gittiklerini, Arslan’ın Görüm’ün avukatlığını yaptığını söyledi. Özcan, Görüm’ün Arslan’ı “milliyetçi, vatansever ve iyi bir avukat” olarak tanıttığını da belirtti. Özcan, Alparslan Arslan’ı daha sonra 3 - 4 kez Muzaffer Tekin’in bürosunda da görmüş.
Görüm-Karadağ video kayıtları
2- Ergenekon sanıklarından Hüseyin Görüm’ün, savcılığın elde ettiği 43 dakika 33 saniyelik 3 nolu CD’de bulunan video kaydında Ergenekon yöneticilerinden Fikri Karadağ’a söyledikleri de Danıştay baskınıyla ilişkili. Görüm söz konusu video kaydında, Karadağ’a şöyle yakınıyor: Sen de sattın beni, eğer ki bu Kuvayı Milliye bir iki tane, onu bunu yaptırsaydın, yine suçlu ben olacaktım. Danıştay davasına gittiğimde hepiniz beni sattınız, hepiniz buradan gittiniz, ne dediniz, Hüseyin gitti müebbet ceza alacak, Hrant Dink davası oldu, buraya gelmedin, Düzce - Hendek - Adapazarı’nda bilmem ne olmuşsa Hüseyin yaptı, yapan da kim biliyor musun, Allah şahidimdir, bütün millet şahidimdir, hep de yapan asker çıktı.
Danıştay sanığı Osman Yıldırım’dan yeni itiraflar
3- Ergenekon’u Danıştay ve Cumhuriyet gazetesi saldırılarına bağlayan en önemli köprü, Osman Yıldırım’ın ifadeleri. Yargılama sürecinde susan Yıldırım, kararın ardından tam beş kez kısa aralıklarla ifade verdi. Yıldırım’ın, 12 Mart, 13 Mart, 1 Nisan, 17 Nisan ve 29 Nisan 2008’deki
ifadelerinde Ergenekon ilişkilerini destekleyen şu sözleri iddianamede:
Veli Küçük’ü 1993’ten beri tanırım. Veli Küçük ile Alparslan Arslan’ın İstanbul Üsküdar’da bulunan Katibim Restoran’ın yanındaki çay bahçesinde buluştuklarını biliyorum, zaman zaman ben de yanlarında bulundum.
29 Nisan 2006 tarihinden sonra Ümraniye semtinde Alparslan Arslan ile buluştuk. Alparslan Arslan, “Harekete geçeceğiz. Yarın buluşalım. Ataşehir’de Migros’un tam önüne gel, bir arkadaş gelip seni alacak” dedi. Bunun üzerine akşam vakti Ataşehir semtindeki Migros’un önüne gittim. Beni buradan Alparslan Arslan’ın arabasıyla ismini bilmediğim bir şahıs aldı, Ataşehir semtindeki Migros’a yaklaşık 500 metre mesafede bulunan dubleks villalardan oluşan bir site içerisindeki villaya gittik.
Alparslan Arslan’ın bekar arkadaşlarının kaldığı bu evde Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan, Oktay Yıldırım ile birlikte tanımadığım 10 - 15 şahıs vardı. (Not: Osman Yıldırım bir başka dilekçesinde, söz konusu toplantıda Mehmet Zekeriya Öztürk, Mehmet Fikri Karadağ, Kuddusi Okkır ve Oktay Yıldırım’ın da bulunduğunu öne sürüyor.) Muzaffer Tekin burada üç adet el bombasını yanında koruması gibi duran bir kişiye (Not: Yıldırım, bu kişinin Rasim Görüm olduğunu fotoğrafından teşhis etti.) yan odadan getirterek “Bunlar Cumhuriyet gazetesine atılacak.
Rahat ol, kimse ölmeyecek. O şekilde olsun. İş bitince sana 500 bin dolar para vereceğiz. Senin attırdığın kişilere vereceğin paraya karışmayız” dedi. (Not: Yıldırım, 1 Nisan 2008 tarihli ifadesinde bombaların Veli Küçük tarafından verildiğini söyledi, ancak daha sonra bu ifadesini değiştirdi.) İki adet el bombasını alıp cebime koydum, bir tanesini de Alparslan Arslan çantasına koydu.
Danıştay saldırısına katılmadım, bu konu hakkında bilgim yok. Alparslan Arslan olay hakkında üstü kapalı olarak bir şeyler anlattı. Cumhuriyet gazetesi saldırıları karşılığı vaat edilen 500 bin dolar paranın Ankara’da verileceğini düşündüğüm için Ankara’ya geldim. Ancak vaat edilen parayı da alamadım.
Muzaffer Tekin tarafından 500 bin dolar verileceği vaat edildiği için duruşmalarda el bombalarının Muzaffer Tekin tarafından, Oktay Yıldırım’ın bulunduğu ortamda Ataşehir semtinde verildiğini söylemedim.
İsmail Genç’i 1993’ten beri tanırım. Yanında Abdullah Çatlı, Aykut Sezer, Osman Gürbüz, Esen Türkyılmaz ile birçok itirafçı ve ismini hatırlayamadığım kişiler olurdu. Ziya Ayçan bu kişilere tahsilat yaptırdı.
Danıştay saldırısını Ergenekon gerçekleştirdi. Danıştay saldırısı, Ergenekon örgütü üyeleri tarafından gerçekleştirilen hükümete yönelik planlı bir saldırıdır. Bu olaylar Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Yusuf Ziya Arpacık ile diğer kişiler tarafından organize edildi.
Danıştay olayından bir süre önce Jitemci İsmail isminde bir yüzbaşı geldi. Bu yüzbaşı dokunulmazlık karşılığında hizmet etmemi istedi, bu teklifi kabul etmedim. Bu olayın hemen sonrasında Alparslan Arslan işyerime gelip gitmeye başladı.
Eskişehir’de yakalanan bombalar önemli delil
4- Eskişehir’de Ergenekon zanlılarından Fikret Emek’in annesine ait evde bulunan el bombalarıyla Cumhuriyet gazetesine atılan bombaların aynı kafile numarası taşıyor oluşu
savcının önemli delilleri arasında.
Danıştay sanıkları ve yakınlarının banka hesaplarındaki hızlı artış
5- Danıştay davası sürecinde, sanıklardan Alparslan Arslan’ın anne ve babası ile Osman Yıldırım’ın akrabalarının ve İlhan Parlak’ın banka hesaplarında toplam 300 bin YTL tutarında artış oldu. Savcı Öz iddianamede, yargılama sürecinde artan
banka hesapları ile yapılan açıklamaların değişkenliği arasındaki ilginç paralelliğe dikkat çekti.
Feride Gökçimen’in savcılık ifadesi
6- Ergenekon sanıklarından TİT kurucusu Semih Tufan Gülaltay’ın yanında dört ay çalışmış olan Esra Feride Gökçimen’in 11 Temmuz 2006 tarihli ifadesinde Danıştay saldırısı sonrasında örgüt üyelerinin telaşını sergileyen ciddi iddialar var. Gökçimen ifadesinde, “Semih Tufan Gülaltay’a ait olan Küçükyalı semtindeki binaya sık sık gelen şahıslardan birinin Danıştay binasında yapılan silahlı saldırıda adı geçen Muzaffer Tekin olduğunu, bu şahsı Muzaffer olarak bildiğini, soyadını Danıştay saldırısından sonra gazetelerden öğrendiğini, bu şahsın geldiğinde sadece birinci katta bulunan parti kısmına çıktığını, orada Semih Tufan Gülaltay ile baş başa görüştüklerini, bu şahsın son olarak Danıştay’da yapılan silahlı saldırıdan iki gün önce 4-5 kişilik kalabalık bir grup ile geldiğini ve Semih Tufan Gülaltay ile saatlerce toplantı yaptığını” söyledi. Gökçimen, “Danıştay saldırısından sonra Veli Kılıç adlı şahsın aradığını ve www.ulusalbirlikkomitesi.com isimli siteden Muzaffer Tekin, Savaşan Tosunoğlu, Mahmut Aydın ve soyadını hatırlamadığı ama kurucu üye listesinde olan Mahmut isimli başka bir şahsın ismini silmesini istediğini” anlattı.
Bomba kasasında bulunan parmak izi
7- İddianamede Ümraniye’de bulunan el bombalarının kasasından elde edilen parmak izinin Ergenekon sanıklarından Oktay Yıldırım’a ait olduğunun saptandığı belirtilerek şu değerlendirme yapılıyor: Cumhuriyet gazetesinin İstanbul’daki binasına atılan el bombasının, şüpheli Oktay Yıldırım’ın kasasında parmak izlerinin bulunduğu Ümraniye ilçesinde ele geçen kasa içerisindeki el bombaları ile aynı kafile numarasından olması, tanık Osman Yıldırım’ın buna uygun şekilde söz konusu eylemin planlandığı toplantıda Oktay Yıldırım’ın da bulunduğunu beyan etmesi, Cumhuriyet gazetesi binasının bombalanması eyleminin tanık Osman Yıldırım’ın beyanındaki Muzaffer Tekin’in kendisine el bombaları verilirken “Bunlar Cumhuriyet gazetesine atılacak. Rahat ol, kimse ölmeyecek. O şekilde olsun” sözlerine uygun şekilde gerçekleştiğinin anlaşılması, şüphelinin, Muzaffer Tekin’i tanımadığını beyan etmesine karşılık örgütsel bir etkinlik olan Şile ve Maltepe toplantılarında Tekin ile aynı fotoğraf karesinde yer alması dikkate alındığında, tanık Osman Yıldırım’ın beyanları gerçekleşen maddi olaylar ile uyumludur. (Not: İddianamede bu olgu delil olarak yer alsa da, Cumhuriyet’e atılan bombalarla Ümraniye değil Eskişehir bombalarının aynı kafileden olduğu saptandı.)
İki zanlının ilginç telefon görüşmesi
8- Danıştay soruşturması kapsamında ifadesi alınarak serbest bırakılan ancak daha sonra Ergenekon üyeliği suçlamasıyla haklarında dava açılan Zeki Yurdakul Çağman ile Mahmut Öztürk arasındaki telefon görüşmesi de ipucu olarak değerlendirildi. Zanlıların serbest kalınca aralarındaki telefon görüşme çözümleri iddianamede yer aldı:
- Zeki Yurdakul: Aydınlandı mı bazı şeyler aydınlığa kavuştu mu?
- Mahmut: Abi bize kadar aydınlandı, bizden yukarısı daha belli değil, bize kadar aydınlandı yani, öyle söyleyeyim.
- Zeki Yurdakul: Biz aydınlanalım da, öbürlerinin anasını avradını, yani orospu çocukları..
- Mahmut: Bize kadar aydınlandı, yine de konuşuruz, anladın mı, yine boş ver, yarın geldin mi konuşuruz. Başkana selamımı söyle, kafanı yorma, gerisini konuşuruz.
Danıştay için gizli tanığın verdiği ifade
9- Savcılığa ifade veren bir gizli tanık, Alparslan Arslan’ı tanıdığını, Veli Küçük ile bizzat görüştüklerini gördüğünü, samimi ilişkiler içinde bulunduğunu bildiğini, Kuddusi Okkır’ın Alparslan Arslan’ın dostu olduğunu, Alparslan Arslan’ın 2003 yılından itibaren Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’e danışmadan hareket etmediğini, Tekin’in azmettirmesi, para vaadi ve bombaları getirmesi ile Cumhuriyet gazetesine bombalı saldırıların yapıldığını, Alparslan Arslan’ın Danıştay saldırısı öncesinde Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’den talimat aldığını bildiğini söyledi"
Gazetede yazılanlar bu kadar. Bunlar dahi "yeterli şüphe sebepleri"ni göstermiyor mu?
Önce şunu belirteyim ki, henüz kesinleşmemiş ve şu anda Yargıtay'da bu konuda bir dosyanın olması bu konunun yeniden gündeme gelmesine engel değildir. Muhtemelen bu gelişmeler karşısında Yargıtay bu dosyayı iade edecektir. Kesin karar verilmiş olsa dahi gereki koşullar varsa, yargılamanın yenilenmesi yolu da vardır.
Ama bu davada bir takım insanların suç işlemiş olması kanıtlansa dahi üst düzeydeki paşalarla, D. Perinçek'le, S. Aygün'le, İ. Selçukl'la, M. Balbay'la illiyet bağının kurulmasının mümkün olmayacağını düşünüyorum.
Kısacası, iddianamde ciddi iddialar vardır, araştırlmalıdır, gereksiz ve mesnetsiz b ilgiler vardır. ÇOk sağlam bir iddianame değildir. Ama şu derin devletin çözülmesi açısından belki bir başlangıç olabilir.
Saygılar.
-
Re: 1 Numarayı Buldum
Abbas bey;
Allah razı olsun, sizi tahrik etmeyipte kimi edeceğim. Kendinden tahrikliler var bazı forumlarda neler çekiyorum. Siz ilaç gibi geliyorsunuz .
-
Re: 1 Numarayı Buldum
Siz hiç bugüne kadar bu kadar derinleşmiş, deriiiiin bir devlet anlayışı gördünüz mü?
Siz,Cumhuriyet tarihimizde, yoksulluktan 1 tas aş için o okullara gönderilen, 18 kız çocuğun katliamına seyirci, 10 binlercesinin beyninin din kisvesi altında zehirlendiği, toplumun geleceğine kast etmiş, ortadan kaldıran böylesine bir derinlikte, böylesine derinleşmiş, illegal güçlere odaklanmış, tarikat ve şeyh, şıh çetelerinden feyz alan derin iktidar gördünüz mü?
Siz şimdi derin devlete değil, yüzeydekilerin ne yaptığına bakın.
Mevcut durum derin devlet iddialarını çürütüyor. Kendi yaptıklarını başkalarına havale etme girişimini, o derinliğin nerelere sızdığını, karşımıza nasıl şekil değiştirip nerelerden farklı şekillerde çıktığını, sektörel ve kurumsal ele geçirme operasyonlarını yöneten bukalemun yapıyı görmek lazım.
-
Re: 1 Numarayı Buldum
insanların üzerinde ölü toprağımı var,fikir yürütme yetisimi kayboluyor ? özü bırakıyoruz sözü alıyor ilkelerime nereye gidiyoruzzzzzzzzzzzzzzzz uyanın ata çocukları uyanın aksi halde hiç uykuda öleceksiniz ,commodore1tr selamlıyorumm sizi
-
Re: 1 Numarayı Buldum
-
Re: 1 Numarayı Buldum
"Bir numaraya haber verin, paket teslim alındı."
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/11120649.asp?gid=233
...
Ben de bir 1 numara buldum fakat doğruluğunu bilemem tabii ki!
-
Re: 1 Numarayı Buldum
Atatürk'ü böyle bi konuya alet etmeniz içler acısı Ergenekon var ve Türkiye'ye hala zararı dokunuyor bunu kabul edin artık...