Printable View
Almanya'da "Cumhuriyet Mitingi" düzenlendi
Almanya'nın Duisburg kentinde ''Cumhuriyet Mitingi'' düzenlendi. Duisburg ve çevresindeki Türk derneklerin bir araya gelerek ''Cumhuriyet İnisiyatifi'' adıyla düzenlediği mitinge, Almanya dışında Hollanda ve Belçika gibi ülkelerden de katılım... Devamı>>>
Mitingin amacına ulaşıp ulaşmadığı sanırım seçim sonucunda belli olacak.
Mitinglerle ilgili farklı bir yorum için şu linke bakmanızı önereceğim. Bu farklı yorum dinci basından değil, laik olduğunu zannettiğim bir yazardan.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=220388
Perihan Hanım'ı ben de zevkle okuyorum ve son zamanlarda okurken nedense bir yergici şairin dörtlüğü aklıma geliyor. Rahmetli şair elbette onu kastederek yazmamıştı Altındağ'ına çıkılan şiirini ama, Perihan Hanım bu makaleleri ile nereye çıkar bir bekleyip görelim...
Geçen yine malum bir yabancı kaynak (The Economist) "Türkiye'nin Ruhu İçin Savaş" adlı kapak ve makale yayınladı. Çok güzel bir yazı, sindire sindire okuduk ve öğrendik ki, bu gavurlar Reform hareketini demokrasiyi inşaa etmek için yapmamışlar. Engizisyon, kilise olsaymış dahi demokrasi olurmuş onlarda, e tabi bir yaşımıza daha girdik, şu Avrupa tarihi ne ilginç yahu!!!
The Economist aynen:
“Türkler seçim yapmak zorunda kalırsa demokrasi, laiklikten önemlidir” görüşüne yer verdi. Dergi, “Türkler, Batı’nın ülkelerinin eylemlerindeki etkinliği azaldığına göre (hadi be Allah Allah) , siyasi krizlerini kendileri çözmeli. Bunu yapmanın en iyi yolu da AK Parti’yi yeniden seçerek, ordunun müdahalesini reddetmektir” yorumunu yaptı.
Mesela İngiltere Kral VIII. Hanri, Papa ile siyasi yönden anlaşamazken neden Anglikan kilisesini kurarak ülkesinde reform hareketlerini başlatmış? Anglikan kilisesinin fikirleri neden kabul edilmiş? Anglikanizm neden İngiltere'ye yerleşmiş? Neden Katolik kilisesinin toprakları alınmış? Kilisenin eğitim ve kültür üzerindeki baskısı neden kalkmış bu Reform Hareketleri ile? Neden eğitim laikleşmiş?
diye sorsak İngiliz The Economist ne cevap verir acep? Emin olun harika cevaplar verir, siz de Büyük Britanya bayrağını alır sallamaya başlarsınız. Ama şimdi konu Türkiye, eeee öyle olunca laiklikle demokrasi birbirinin karşıtı olur. Demokrasi diyenler (nasıl antilaik demokrasi olur diye sormayın sakın) laiklerden üstün gelir, değil mi ? Siz ne dersiniz Perihan Hanım!!!
Manisa Mitingindeydim...
Bir gün öncesinde şehirde bayrak satışı yasaklanmıştı Manisa'nın AKP li belediye başkanı tarafından,gelincik tarlasını sabote edemediler...Turgutlu Manisa,İzmir Manisa karayolu çeşitli bahanelerle kapatıldı.Buna rağmen meydan doldu taştı,Manisa'yı susturamadılar...Manisa,Arınç'ın memleketi Manisa "Meclis başkanı,Cumhuriyet düşmanı" "Meclis başkanı,Atatürk düşmanı" diye inledi...
Bir TV kanalının görevlisi kalabalığın arasına dalmış röportaj yapmaya çalışıyordu. 85-90 yaşlarında bir nineye yaklaştı,ninenin başında tertemiz bembeyaz tülbenti (!) ve tülbentinin üzerine bağladığı "Atam İzindeyiz!" yazılı kırmızı-beyaz aylı yıldızlı bir bant vardı. Teyze,yanındaki yakınının desteği ile ayakta duruyor,kendisine uzatılan mikrofona konuşuyordu.O kadar coşkuluydu ki,yüzü o kadar güzeldi ki ruhunun güzelliğini de yansıtıyordu adeta... Çok yakında olmadığı için konuşmasını tam olarak anlayamadım,zaten coşkuyla yükselen seslerin arasında onun sesini duymak da imkansızdı.Röportaj bitti ve teyze yakınıyla birlikte sahneye doğru ilerlerken birden önümde belirdi,teyzeyi hemen tuttum dayanamadım,"Hoşgeldin nineciğim,iyi ki geldin nineciğim" diyerek elini öpebildim sadece... Teyze bana döndü ve "Asıl sen hoşgeldin yavrum,sizler hoşgeldiniz,memlekete Cumhuriyete sahip çıktığınız için çok teşekkür ederim,sizler sayesinde UMUTLUYUM bu ülkenin geleceğinden." dedi ve karşılaştığı herkese özellikle de gençlere teşekkür ederek ilerledi kalabalıkta. Öyle heyecanlandım ki anlatamam,şimdi o teyzeden bir fotoğraf karesi kaldı elimde bir de aklıma geldikçe heyecanlandığım,gururlandığım o 3-4 dakika...
Bir ara susadım,etrafta su satan birilerini ararken bir tanesi yanıma doğru yaklaştı.2 şişe su verir misin dediğimde,yanımdan bir el uzandı ve elindeki 2 şişe suyu uzattı."Dur dedi,biz yanımızda bol bol su getirdik,lütfen bunu al..." Dondum kaldım,teşekkür etmeyi bile unutacaktım neredeyse,şaşkınlığımı anlamış olacak ki o beyefendi,gülümsedi,başını hafifçe öne eğdi selam verircesine ve slogan atmaya devam etti...
Hala mı ulaşmadı amacına?!...
Dünya ak ve karadan ibaret olmadığı için, mitinglere da "ak" ve "kara" gibi "keskin sirke üslubu" ile yaklaşma taraftarı değilim. Ak ve kara dışında bir çok ton vardır. Sosyal olay ve olguları da bu tavırla analiz etmenin gerekliliğine inanıyorum.
Mitinge katılanların "cumhuriyet elden gidiyor" görüşüne katılmamakla birlikte "çağdaş yaşam tarzlarına müdahale edileceği" şeklindeki kaygılarını da anlayışla karşılıyorum. "Cumhuriyet elden gidiyor" söylemi, bir zamanlar yobazların dillendirdiği "din elden gidiyor" söyleminin öbür uçtaki versiyona benziyor.
Bu memlekette ne din elden gider, ne de Cumhuriyet. Bunları götürmeye kimsenin gücü yetmez. Bu memlektte insanlar büyük çoğunlukla dine saygıldır, dindar olmasa da saygıda kusur etmemeye çalışır, Katı/koyu dinsel kurallarla yönetilen bazı ülkelerden daha çok saygılıdır dine bizim insanımız.
Atatürk'ün bize gösterdiği muasır (çağdaş) medeniyet hedefi yolunda atılan adımlardan da geri dönüş mümkün değildir. Cumhuriyet de artık bizim vazgeçilmez değerlerimiz arasındadır. Bugün çağdaş medeniyeti Batı ülkeleri temsil etmekte iken, mitingteki AB aleyhtarı söylemleri ve sloganları bir çelişki olarak görüyor ve katılmadığımı belirtiyorum.
Mitinglerle ilgili dinci basının karalama ve küçümseme şeklindeki tavrını benimsemediğim gibi, övgücü bazı ulusalcıların yazılarına da katılmıyorum. Nitekim bir çok laik yazar da bu açıdan bakarak yorum yapmaktadır. Laik olduklarında kuşku olmayan ancak eleştirel bir üslupla yaklaşan yazarların görüşlerini önemsiyorum. Bu belki de benim liberal demokrat yapımdan kaynaklanıyor.
Bu konuların uzmanı Eric Hoffer'in "kesin inançlı" dediği tipler gibi davranmak marazi bir davranıştır. Bu marazi davranış siyasi grupların solunda ya da sağında da olabilir, ama özü hep aynı tahammülsüz ruhsal yapıdır.
Farklı renler ve farklı sesler bir zenginliktir ve bunları iyi analiz etmek gerekir.
Daha önce Radikal'de Perihan Mağden'in yazısını (linkini) burada vermiştim. Bazı arkadaşlar çok açık olmasa da bunu eleştirir gibi bir tavra girmişler görünüyor.
Şimdi de laikliğinden kuşku duymadığımı bir başka ekonomist köşe yazarının mitinglerle ilgili yorumunu aşağıdaki linkte görüşlerinize sunuyorum. Belki ulusalcı kardeşler bana yine pençelerini gösterecekler, ama lütfen biraz daha serinkanlı, geniş açılı ve objektif olmaya açlışalım ve ak ve karanın dışındaki farklı tonların varlığını da görmeye çalışalım.
http://www.milliyet.com.tr/2007/05/07/yazar/ulagay.html
Yine Milliyet'ten mitinglerle ilgili bir haber;belki ilgi çekecektir.
Saygılar.
http://www.milliyet.com.tr/2007/05/07/son/sonsiy32.asp
http://img.mynet.com/ha2/miting_pankart_200.jpg MİTİNG AMACINA ULAŞMIŞ MI?
Ben mitinglerden çok haz aldım tek çekincem var. İnşallah olmaz diyorum ama bu sefer olmaz herhalde...
22 Temmuz Yazın ortası mitingdeki gençlerimiz geçen seçim gibi yazpmazlar umarım. Orada LAİK TÜRKİYE diye bağırmanın sorumluluğu var. Oda seçime gidip oyu vermek. Korkum bu gençlerin bu senenin yaz moda şarkısı eşliğinde seçim günü hoplayıp zıplaması seçimi unutması AMAN GÖZÜNÜZÜ SEVEYİM LAİK TÜRK GENÇLİĞİ lütfennnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn
Bekir COŞKUN bcoskun@hurriyet.com.tr
Göbeğini kaşıyan adam...
O göbeğini kaşır.
Göbeğinin tombik olması ona mutluluk verir, çünkü bu yaşamın tadını çıkarttığı anlamına da gelir.
Ayağını altına alıp oturur.
Elinde bayraklarla yürüyen kadınları görünce "Ne vınaklıyo bunlar len..." diye kızar.
"Haberleri" sevmez.
O "Ti-Vi eğlence programına" bakar.
Dünyada neler olup bittiği konusunda, bildiği tek dış politika yorumu "İngiliz yaman olur" görüşüdür.
Kitap okumaz.
Çok da gerekiyorsa "Bi bakıver kitap ne diyor?" diye sorduğu bir "hoca"sı vardır.
Gazete bilmez.
İlgi duyduğu tek gazete, turşu kavanozlarının altına serdiği geçen senenin gazetesidir.
Liderlerle ilgili en kapsamlı düşüncesi "Müslüman adam", demokrasi ile ilgili tek fikri ise "Çalsın ama iş yapsın"dır.
Sonra göbeğini kaşır...
*
İşte; Tayyip Erdoğan'ın bir anda "Her şey için sandık" derken, güvendiği adamdır o...
Büyük kentlerde her partiden, her yaştan, her meslekten, her görüşten, her kesimden milyonlar meydanlara dökülürken... Eski-şimdiki cumhurbaşkanları, üniversiteler, akademisyenler, yüksek mahkemeler, askerler, sivil demokratik örgütler "endişelerini" dile getirirken... Dünya medyası "Türk halkı siyasi İslam'a dur dedi" kanaatine varırken...
Tayyip Erdoğan'ın güvendiğidir o:
Göbeğini kaşıyan adam...
*
Atatürk'ün kızları al bayraklarla yürürken, bu ülkenin aydınlık yüzlü erkekleri meydanları doldururken, çocuklar annelerinin-babalarının elini tutup yarınlarına şimdiden sahip çıkmaya kalkarken...
Göbeğini kaşıyan adam uzakta bıyık altından güler.
Ve sandık ortaya konulduğunda...
Göbeğini kaşıyan adamın dediği olur.
Çünkü demokrasi, bilinçte aşağı-yukarı eşit insanların rejimidir. Bir toplumun çoğunluğu "göbeğini kaşıyan adam" ise, orada demokrasi olmaz, olamaz...
Tayyip Erdoğan işte ona güvenir:
Göbeğini kaşıyan adama...
3 -5-2007 persembe
8-5-2007 Tarihli vatan gazetesi ekonemi sayfasında Bekir Çoşkunun Göbeğini kaşıyan adam yazısından bir bölümü alınarak M.Sururi Tomruk işimli kişi tarafından şu yazı yazılmış.
TÜRKİYE DE SİYASETTE,MEDYADA,
BİLİM DE BUROKRASİDE,
TİCARETTE ÇOK AKILLI İNSANLAR
OLDUĞUNA İNANIYORUM.
Ancak son günlerde artık hiçbirinin Bekir Çoskun kadar akıllı olmadığını düsünmeye başladım.Çünkü hiçbirinin Ğöbeğini kasıyan adam dan haberi yok.
Her kesimden tüm akıllı insanlar tutturdu çözüm seçimde diye.
Bir kaç gün önce televizyonda tesadüfen Yiğit bulut isminde bir konuşmacıyı gözümü kırpmadan 2 saat izledim.
Bu kadar akılı(tabi bana göre) bu kadar sağduyulu ve memleket hayrına bir konusma olamaz.
O da seçimin en sağlıklı sonucu getireceğini ve devlet sınırlarının kedisine emanet edildiği(ben buna hasbel kader diyorum) devlet adamı ABDullah Gül nam şahsı kendisinin de kabul edceğini söylüyor.
Sevgili kardeşim Yiğit Bulut sen akıllı bir adamsın ama sen de ne yazık ki Bekir Coşkun kadar akıllı değilsin.
Seninde Ğöbeğini kaşıyan adam dan haberin yok.
Sen büyük devlet adamı şahsın cumurbaskanlığını edersin ama ben etmem.
Ben Üç Silahşörler in bu saatten sonra devletin tepesinde hiçbir görevde kalmasını iştemem.
Ama Bekir Coşkun un tespiti doğrudur.
Ğöbeğini kaşıyan adam ne yazık ki buna muktedirdir ve onlarda ona oyunuyorlar zaten.
Üç Silahşörler aslında 4 kişiydiler.Atos,Protos,Atamis,Dartanyan.
Suudi eğitim bakanını da katarsak bunlar 4 oluyorlar.
Bunların kafalarındaki Türkiye fotoğtafının ne olduğunu diyerleri bilmese de
TANDOĞAN VE ÇAĞLAYAN mitinlertine katılanlar fert fert biliyorlar.
Yüce Rabbim nasip etmedi ben gidemedim.
Ben onlara TANDOGAN ve ÇAĞLAYAN HACI ları diyorum.
Onlar bence kutsanmış takdis edilmiş insanlar.
Ben idda ediyorum ve Yüce Rabbime inandığım kadar inanıyorum ki bu üç silahşörler bir süre sonra bu ülkede Alexdır Dumans ın Üç Silahşörler i kadar blle hatırlanmayacaklar. Çünkü Türkiye sengisinde de TÜRKLÜK aidiyetinde de samimi değiller.
Sayın başbakan milletim,milletim derken Yekta Günğör Özden i Zülfi Livaneli yi Yiğit Bulut u kastetmiyor.
Onun için bir insan türü var.
Göbeğini kaşıyan adam Onlar ATATÜRK ün makamını ATAÜRK ü sevdikleri için değil orayı katletmek için tecavüz etmek için iştiyorlar.
Kalplerinin tüm derinliklerine kadar ATATÜRK ten nefret ettiklerini biliyorum ve bende bütün kalbimle en az o kadar kedilerinden nefret ediyorum.
Buyursun,şimdi çıksınlar oraya eğer çıkarlarsa da bilsinler ki yine ATATÜRK ten kalan Cumhuriyet mirası ile çıkmış olacaklardır.
M.Sururi Tomruk