Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Dear Obama...
Sayın Başkan,
Dikkatinizi çekmiştir, çok yalaka var. Elçiniz söylemiştir mutlaka, yardakçımız ve işbirlikçimiz de pek meşhurdur... Ama sizi temin ederim ki, bünyemizdeki tenya bolluğuna rağmen, bu ülkenin onurlu, haysiyetli insanları daha fazladır.
*
Lafı eğip bükmeyeyim; Menderes’ten bu yana kucağınızda oturmaktan rahatsızız... Kafasındaki sanki yılbaşı kukuletasıymış gibi sırıtanlar sizi yanıltmasın; kafamızdaki çuvaldan daha da rahatsızız... Chicago’da ne derler bilmem, Anadolu’da keser döner sap döner derler; kalleşleşmeyeceğiz ama, illa ki ödeşeceğiz, darılmayın... Hayır, kafanıza ayakkabı fırlatacak kadar aciz değiliz... Ancak, taaa Atlantik ötesinden göremeyebilirsiniz; hem Avrupa’ya hem Asya’ya bastığımız için, bir ayağımızda Prada, bir ayağımızda yumurta topuk vardır... İki ayağında birden Prada olanlara itibar etmeyiniz.
*
Esenboğa’ya indiniz ya, o Esenboğa’yı, sizin Siu reisi Oturan Boğa’nın emmioğlu zannedebilirsiniz; alakası yoktur... Ancak, Anıtkabir’de ziyaret ettiğiniz kişinin, bizimle alakası büyüktür... Biz O’nu Allah’a, geriye kalan her şeyi O’na borçluyuz.
Bizimle iş tutmak istiyorsanız...
Önce O’nunla uzlaşın.
*
Bakın yukarda ayakkabı filan dedim, aklıma takunya geldi... Selefiniz buştluk yaptı, O’nu takunyalılara değişti... Tabii ki siz bilirsiniz, ancak takdir edersiniz ki, kendi milletini satanların, sizin milletinize de hayrı olmaz. Dostuz, dost acı söyler.
Naçizane uyarımdır.
*
Çankaya’ya geldiniz, anladığımız lisandan "meraba asker" dediniz... Ben de size anladığınız lisandan konuşayım... Bir Türk karı koca, New York’a taşınmış, ev bakıyormuş... Kadın demiş ki, ay Muvaffak, bu mutfak çok ufak... Emlakçı da demiş ki, bu Türkçe ne seksi lisanmış be kardeşim! Öyledir çünkü... Kıvraktır dilimiz... Ne demek istediğimizi kolay anlatırız.
*
Ve, demem o ki:
İttifak mittifak bi yere kadar!
*
Ferhat ile Şirin’le birlikte Kasr-ı Şirin’i okumanızı tavsiye ederim. Sizin oralarda van, tu, tiri, for... Bizim buralarda yek, dü, se, cihar... Tavlamızda yüz yüze zar atmak, káğıtların arkasından blöf yaptığınız pokere benzemez. İran’a koçbaşı arıyorsanız, başka kapıya... Bizdeki askerlik, sizdeki gibi parayla değil, sırayla... Sizin o "meraba" dediğiniz koçlarımızı, ağaç kovuğunda bulmadık biz... Afganistan’a girerken bize mi sordunuz? Nasıl girdiyseniz, öyle çıkın... Kuzey Irak’ta perdenin arkasına geçip, çubuklara taktığınız Hacivat ile Karagöz’ü oynatırken düşünecektiniz... Ali Baba İmralı’da, 40 Haramileri oralarda... Ha bu arada, yanlış hesap Bağdat’tan döndü, "açıl susam açıl" buyrun Kuzey Irak’a derseniz, o başka, Afganistan’ı bi daha düşünürüz!
*
11 Eylül’ü unutmadık, sizi anlıyoruz.
Ama 12 Eylül’ü de unutmadık.
Siz de bizi anlayın ve lütfen burnunuzu sokmayın... Sizin demokrasi marifetiyle oturduğunuz Beyaz Saray inşa edildiğinde, biz henüz, padişah kapıdan çıksın da ayağını öpelim diye yerlere kapanıyorduk... Ve lütfen unutmayın ki, bugün gezeceğiniz İstanbul’u biz aldığımızda, sizin başkanı olduğunuz Amerika kıtası keşfedilmemişti!
1071’e hiç girmeyeyim...
*
Velhasıl, buralar bizim... "Annan güzel mi?" demiştik, inanmamıştı... BM’nin başındaki Koreliye de söyleyin, kendini boşuna helak etmesin, bizim Kıbrıs’tan çıkmaya niyetimiz yok.
*
Sözde soykırım meselesinde ise, diaspora oylarından beslenen California Valisi artist Arnold’un rollerine kanmayın... Ben size hediye edeyim, Nubar Terziyan DVD’si seyredin!
*
Özetle...
Sizi seviyoruz.
Ay lav Obama yani.
Siyah beyaz Türk filmlerinde "kuşük hanım" filan diye konuşan Arap Bacı’nın oğlu Beşir’e benzettiği için sempati duyuyor halkımız... Bakın anket yaptınız; Bush’tan yüzde 98 oranında nefret ederken, sizi yüzde 52 oranında destekliyoruz. Ahali bu desteği, kamyon kamyon avanta kömür dağıtan Kadir Topbaş’a bile vermedi! Kıymetini bilin... İstanbul’dan uğurlanırken deve meve kesilirse, paniğe kapılmayın, bizde ádettir. Arkanızdan ibrikle su serpenleri de vurdurmayın, el sallayın.
*
Bi dahaki sefere "bana ne Türkiye’den" deyip gelmeyen, yengeyi de bekleriz... Malia ile Sasha’nın gözlerinden, Kogelo köyündeki annanenizin ellerinden öperiz.
Sincerely...
Yılmaz
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Uçun efendiler
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana...
Başbakan’a yeni uçak alındı.
*
Sen aklını başına almazsan, uçak da alırlar, uzay mekiği de... Hatta böyle lokum gibi milleti bulmuşlar, ben olsam, kıpraşma derim, direkt sırtına binerim.
*
Bazı yalakalar da diyor ki:
"Şahsına almadı, milletin malı."
Madem milletin malı...
Sana teklif ediyorum:
Binsene hadi o uçağa!
*
Bavul olarak bile binemezsin.
*
Aslına bakarsanız...
Alınmış uçağın davası olmaz.
Muhalefet de, "Bugün o uçar, neme lazım, yarın öbür gün bakarsın ben uçarım" diye düşünerek, sesini çıkarmaz.
Dolayısıyla, demem şu...
*
Savarona’yı da alın!
*
Abartma veya kinaye manasında söylemiyorum... Yürekten söylüyorum.
Onbinlerce makam Mercedes’i, OBA helikopteri, ATA uçağı, ANA uçağı, GAP uçağı, DAP uçağı olan Türkiye’nin devasa filosuna bi tek Atatürk’ün yatı mı fazla?
*
Dolmabahçe’deki ölüm döşeğine taşınırken, kamarasına son kez bakmış ve "Bir çocuğun, oyuncağını bekler gibi heyecanla beklemiştim onu... Mezarım mı olacaktı?" demişti...
Yatağı var orada.
Kütüphanesi var.
Anıları var.
Geri alın.
*
Hepiniz binin sonra... Razıyız.
*
Bu milletin seve seve ödeyip, hakkını helal edeceği tek fatura odur çünkü.