-
AKŞAM ERKEN İNER MAHPUSHANEYE
Akşam erken iner mahpushaneye.
Ejderha olsan kar etmez.
Ne kavgada ustalığın,
Ne de çatal yürek civan oluşun.
Kar etmez, inceden içine dolan,
Alıp götüren hasrete.
Akşam erken iner mahpushaneye.
İner, yedi kol demiri,
Yedi kapıya.
Birden, ağlamaklı olur bahçe.
Karşıda, duvar dibinde,
Üç dal gece sefası,
Üç kök hercai menekşe...
Aynı korkunç sevdadadır
Gökte bulut, dalga kaysı.
Başlar koymağa hapislik.
Karanlık can sıkıntısı...
"Kürdün Gelini"ni söyler maltada biri,
Bense volta'dayım ranza dibinde
Ve hep olmayacak şeyler kurarım,
Gülünç, acemi,çocuksu...
Vurulsam kaybolsam derim,
Çırılçıplak, bir kavgada,
Erkekçe olsun isterim,
Dostluk da, düşmanlık da.
Hiçbiri olmaz halbuki,
Geçer süngüler namluya.
Başlar gece devriyesi jandarmaların...
Hırsla çakarım kibriti,
İlk nefeste yarılanır cıgaram,
Bir duman alırım, dolu,
Bir duman, kendimi öldüresiye,
Biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin,
Ama akşam erken iniyor mahpushaneye.
Ve dışarda delikanlı bir bahar,
Seviyorum seni,
Çıldırasıya...
Ahmet ARiF
-
DİYARBEKİR KALESİNDEN NOTLAR VE ADİLOŞ BEBENİN NİNNİSİ
1.
Varamaz elim
Ayvasına, narına can dayanamazken,
Kırar boynumu yürürüm.
Kurdun, kuşun bileceği hal değil,
Sormayın hiç
Laaaaal...
Kara ferman çıkadursun yollara,
Yarin bahçesi tarumar,
Kan eder perçem
Olancası bir tutam can,
Kadasına, belasına sunduğum,
Ben öleydim loooy...
Elim boş,
Ayağım pusu.
Bir ben bileceğim oysa
Ne afat sevdim.
Bir de ağzı var dili yok
Diyarbekir Kalesi...
2.
Açar,
Kan kırmızı yediverenler
Ve kar yağar bir yandan,
Savrulur Karacadağ,
Savrulur zozan...
Bak, bıyığım buz tuttu,
Üşüyorum da
Zemheri de uzadıkça uzadı,
Seni, baharmışın gibi düşünüyorum,
Seni, Diyarbekir gibi,
Nelere, nelere baskın gelmez ki
Seni düşünmenin tadı...
3.
Hamravat suyu dondu,
Diclede dört parmak buz,
Biz kuyudan işliyoruz kaba - kacağa,
Çayı kardan demliyoruz.
Anam sır gibi saklar siyatiğini,
"Yel" der, "Baharın geçer".
Bacım, ikicanlı, ağır,
Güzel kızdır, bilirsin.
İlki bu, bir yandan saklı utanır
Ve bir yandan korkar
Ölürüm deyi.
Bir can daha çoğalacağız bu kış.
Bebeğim, neremde saklayım seni?
Hoş gelir,
Safa gelir,
Ahmed Arif'in yeğeni...
4.
Doğdun,
Üç gün aç tuttuk
Üç gün meme vermedik sana
Adiloş Bebem,
Hasta düşmeyesin diye,
Töremiz böyle diye,
Saldır şimdi memeye,
Saldır da büyü...
Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü...
Bu, namustur
Künyemize kazınmış,
Bu da sabır,
Ağulardan süzülmüş.
Sarıl bunlara
Sarıl da büyü...
Ahmet ARiF
-
YASAMAYA DAIR
1
Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947
2
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...
1948
3
Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...
Nazım HiKMET
-
ACIYA BAL EYLEDİK
"Pir Sultan ölür dirilir"
bak şu bebelerin güzelliğine gözü destan
kaşı destan
elleri kan içinde
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni
damda birlikte yatmışız
öküzü hoşça tutmuşuz
koyun değil şu dağlarda
san kendimizi gütmüşüz
hor baktık mı karıncaya
kırdık mı kanadını serçenin
vurduk karacanın yavrulusunu
ya nasıl kıyarız insana
sen olmazsan öldürmek ne
çürümek ne zindanlarda
özlem ne ayrılık ne
yokluk ne yoksulluk ne
ilenmek ne dilenmek ne
işsiz güçsüz dolanmak ne
gün gün ile barışmalı
kardeş kardeş duruşmalı
koklaşmalı söyleşmeli
korka korka yaşamak ne
kahrolasın demiyorum
kahrolma da
gör beni
kanadık toprak olduk
çekildik bayrak olduk
döküldük yaprak olduk
geldik bugüne
ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
kör olasın demiyorum
kör olma da
gör beni
Hasan Hüseyin KORKMAZGiL
-
HAZİRAN`DA ÖLMEK ZOR
Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
Yarali bir sahin olmus yuregim
Uy anam anam , Haziranda olmek zor
Calismisim onbes saat
Tukenmisim onbes saat
Yorulmusum , acikmisim,uykusamisim
Anama sovmus patron
Sikmisim dislerimi
Islikla soylemisim umutlarimi
Sicak bir ev ozlemisim
Sicak bir yemek
Sicacik bir yatakta unutturan opucukler
Cikmisim bir dalgadan, vurmusum sokaklara
Sokakta tank paleti
Sokakta duduk sesi
Sari sari yapraklarla dallarda
Insan iskeletleri
Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
@Uyarina gelirse tepemde bir de cinar@ demistin yillar once
Demek ki on yil sonra
Demek ki sabah sabah
Demek ki manda gozu
Demek ki Sile bezi
Bir de memedin yuzu
Bir de saman sarisi
Bir de ozlem kirmizisi
Demek ki goctu usta
Kaldi yurek sizisi
Yillar var ter icinde tasidim ben bu yuku
Biraktim acinin alkislarina
Uc Haziran altmisucu
Bir kirmizi gul dali egilmis ustune
Bir kirmizi gul dali simdi uzakta
Oksar yanan alnini Nazim Ustanin
Bir kirmizi gul dali egilmis ustune
Bir kirmizi gul dali simdi uzakta
Yatiyor oralarda
Bir eski gomutlukte
Yatiyor usta
Gece leylak ve tomurcuk kokuyor
Gecsem de golgesinden tankalrin tomsonlarin
Suramda bir kus otuyor.
Haziranda olmek zor......
Hasan Hüseyin KORKMAZGiL
-
Aydın Mısın
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun
Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Tam cağı ise başlamanın doğan gün
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram alin teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma sucun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alici kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol
Rıfat Ilgaz
-
KARANFIL SOKAGI
Tekmil ufuklar kisladi
Dört yön,onalti rüzgar
Ve yedi iklim beskita
Kar altindadir.
Kavusmak ilmindeyiz bütün fasillar
Ray, asfalt, sose, makadam
Benim sarp yolum, patikam
Toros, Anti-toros ve asi Firat
Tütün, pamuk, bugday ovalari,çeltikler
Vatanim boylu boyunca
Kar altindadir.
Dögüsenler de var bu havalarda
El, ayak buz kesmis, yürek cehennem
Ümit, öfkeli ve mahzun
Ümit, sapina kadar namuslu
Daglara çekilmis
Kar altindadir.
Sarkilar bilirim çig tutmus
Resimler, heykeller, destanlar
Usta ellerin yapisi
Kolsuz,yari çiplak Venüs
Trans-nonain sokagý
Garcia Lorca'nin mezari,
Ve gözbebekleri Pierre Curie'nin
Kar altindadir.
Duvarlari kati sabir taþindan
Kar altindadir varoslar,
Hasretim nazlidir Ankara.
Dumanli havayi kurt sevsin
Asfalttan yürüsün Aralik,
Sevmem, netameli aydir.
Bir baska ama bilemem
Bir kaçinci bahara kalmistir vuslat
Kalbim, bu zulümlü sevda,
Kar altindadir.
Gecekondularda hava bulanik puslu
Altindag gökleri kümülüslü
Ekmege, aska ve ömre
Küfeleriyle hükmeden
Cigerleri küçük, elleri büyük
Nefesleri yetmez avuçlarina
-Ilkokul çaginda hepsi-
Kenar çocuklari
Kar altindadir.
Hatip Çay'inin öte yüzü iliman
Bulvarlar çakirkeyf Yenisehir'de
Karanfil Sokaginda gün açmis
Hikmetinden sual olunmaz degil
"mucip sebebin" bilirim
Ve "kafi delil" ortada...
Karanfil sokaginda bir camli bahçe
Camli bahçe içre bir çini saksi
Bir dal süzülür mavide
Al - al bir yangin sarkisi,
Bakmayin saksida boy verdigine
Kökü Altindag'da, Incesu'dadir.
Ahmet Arif
-
ASK
Simdi sen kalkip gidiyorsun. Git.
Gozlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gozlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugun iyi uyanmistik
Sevgiyeydi ilk acilisi gozlerimizin sirf onaydi
Bir kus konmus parmaklarima uzun uzun otmustu
Bir sevismek gelmis bir daha gitmemisti
Yoktu dunlerde evvelsi gunlerdeki yoksullugumuz
Sanki hic olmamisti
Oysa kalbim iste suracikta carpiyordu
Surda senin gozlerindeki bakimsiz mavi, guzel lafli Istanbullar
Surda da etin cogaliyordu dokundukca laflarin dunyalarin
Oyle duzeltici oyle yerine getiriciydi ki sevmek
Ki Karakoy koprusune yagmur yagarken
Biraksalar gokyuzu kendini ikiye bolecekti
Cunku iki kisiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saclarini islatmaya
Bir dilim ekmegin bir iki zeytinin basinaydi doymamiz
Seni bir kere opsem ikinin hatiri kaliyordu
Iki kere opeyim desem ucun boynu bukuk
Yuzunun bitip vucudunun basladigi yerde
Memelerin vardi memelerin kahramandi sonra
Sonrasi iyilik guzellik.
Cemal SÜREYYA
-
Yasadiklarimdan ogrendigim bir sey var:
Yasadin mi, yogunluguna yasayacaksin bir seyi
Sevgilin bitkin kalmali opulmekten
Sen bitkin dusmelisin koklamaktan bir cicegi
Insan saatlerce bakabilir gokyuzune
Denize saatlerce bakabilir, bir kusa, bir cocuga
Yasamak yeryuzunde, onunla karismaktir
Kopmaz kokler salmaktir oraya
Kucakladin mi simsiki kucaklayacaksin arkadasini
Kavgaya tum kaslarinla, govdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandin mi bir kez simsicak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir tas gibi dinleneceksin
Insan butun guzel muzikleri dinlemeli alabildigine
Hem de tum benligi seslerle, ezgilerle dolarcasina
Insan baliklama dalmali icine hayatin
Bir kayadan zumrut bir denize dalarcasina
Uzak ulkeler cekmeli seni, tanimadigin insanlar
Butun kitaplari okumak, butun hayatlari tanimak arzusuyla
yanmalisin
Degismemelisin hic bir seyle bir bardak su icmenin mutlulugunu
Fakat ne kadar sevinc varsa yasamak ozlemiyle dolmalisin
Ve kederi de yasamalisin, namusluca, butun benliginle
Cunku acilar da, sevincler gibi olgunlastirir insani
Kanin karismali hayatin buyuk dolasimina
Dolasmali damarlarinda hayatin sonsuz taze kani
Yasadiklarimdan ogrendigim bir sey var:
Yasadin mi buyuk yasayacaksin, irmaklara, goge, butun evrene
karisircasina
Cunku omur dedigimiz sey, hayata sunulmus bir armagandir
Ve hayat, sunulmus bir armagandir insana...
Ataol BEHRAMOÐLU
-
PERİŞAN
Gözlerinde deniz, gözlerinde gemi
Gözlerinde çýrýlçýplak çocuklar
Rüzgar esiyor rüzgar, meltemdir
Güzel dünya üzerinde matemdir
Kalbimizin üç köþesi yangýn yeri, periþan
Güzel þehir diri diri periþan
Güzel yaðmur, çirkin olur yoksul gözünde
Ýsyan deðil, arzudur, þimþek þimþek parlayan
Konuþ toprak, konuþ meydan
Ýnsanoðlu her gün daha periþan.
Cahit IRGAT