Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Kilo vermenin 8 altın kuralı
Bugun/25 Ocak 2009
Kilo vermek için en sağlıklı 'atıştırmalıklar', gözlerinizi açmadan önce tüketmeniz gereken gıda...
Pratik yöntemlerle kilolarınızdan kurtulabilirsiniz. Diyetisyen Serkan Tutar'ın tavsiyelerine kulak verin...
1: Teknolojik aletlerden uzak durun: Televizyon, bilgisayara ayırdığınız bir saati vücudunuza ayırın. Yapacağınız hızlı tempo yürüyüş 1 saatte vücudunuzdan 250-300 kalori yakılması anlamına gelecektir.
2: Sağlıklı atıştırmalar yapın: Atıştırmak hepimizin korktuğu bir alışkanlık olsa da, bilinçli yapılan atıştırmalar kilo vermede başrol oynamaktadır. Peynirli sandviç, taze meyve suyu, yoğurt, tahıllı ekmek en mantıklı atıştırmalıklar olacaktır..
3: Öğünlere göre sağlıklı besin seçimi: Öğlen ve akşam yemeği seçimi en büyük problemlerden biridir. İçerisinde et bulunan yemekleri öğle yemeğinde, sebzeli yemekleri ise akşam yemeğinde tercih etmelisiniz.
4: Kahvaltı zamanı: Sabah yapılmayan kahvaltı kısa vadede olumsuz etkisi olmadığı sanılsa da uzun vadede kilo almanıza neden olacaktır. Sabah düşük kan şekeri ile uyanan vücut, siz besin almadığınızda dengesizleşir. Öğlen saatlerinde yoğun şekilde yenilen yemek ise kan şekerinizin çok hızlı yükselmesine neden olur. Sonuçta kan şekerinde dengesizlik meydana gelir ve metabolizma hızınızda azalmalara neden olur.
5: Lifli besinleri tercih edin: İçerisinde lif bulunan besinler tokluk hissinizin daha uzun sürmesini sağlar ve bir sonraki öğüne daha tok mide ile oturursunuz.
6: Gözlerinizi açmadan su için: Sabah kalkar kalkmaz içilen su bağırsak hareketlerinizi hızlandırır.
7: Haftada bir kaçamak yapın: Tek düze bir yaşam hepimizi sıkacağı gibi tek düze beslenmede sizi sıkacak ve yapmış olduğunuz programda bozulmalara sebebiyet verecektir. Sevdiğiniz ve kalorisi yüksek besinleri haftada bir gün tüketmelisiniz.
8: Yemeğe küçük, salataya büyük tabak: Büyük tabağın yarısını boş görmektense, küçük tabağın tamamını dolu görmek sizi psikolojik olarak rahatlatır.
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Kalp krizi riski hesaplanabiliyor
Gazeteport/25.01.2009
AMASYA - Prof. Dr. Aydın Tunçkale, bir takım ölçümlerle kalp krizi ve felç geçirme riskinin hesaplanabildiğini ve ilaçlarla bu riskin azaltılabildiğini söyledi.
Amasya Tabip Odası tarafından düzenlenen seminere katılmak üzere Amasya'ya gelen Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Dahiliye Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydın Tunçkale, doktorlara kalp hastalıklarının önüne geçmek için daha önceden yapılacak müdahaleleri anlattı.
Tabip Odası Başkanı Dr. Nurdoğan Karadağlıoğlu, Amasya ve ilçelerinde görev yapan uzman doktorlar ve aile hekimlerinin yanı sıra sağlık çalışanlarının katıldığı seminerde, Türkiye'de ölümlerin ilk sırasında yer alan kalp hastalıklarından korunmanın yollarını ve erken teşhis ile yapılacak tedavi sürecine değinen Prof. Dr. Tunçkale, "Hekim bir takım ölçümlerle kişinin kalp krizi ve felç geçirme riskini hesaplayabiliyor. Daha da önemlisi bir takım ilaçlarla bu riski azaltabiliyoruz, yani kişilerin ömrünü uzatabiliyoruz. Kalp krizi veya felç geçirme risklerini ortadan kaldırabiliyoruz" diye konuştu.
Kalp hastalıklarının önlenmesi ve bu hastalığın tedavisi için bazı uyarılarda bulunan Prof. Dr. Tunçkale, "Mutlaka sigarının bırakılması gerekiyor, düzenli egzersiz yapılması ve mutlaka meyve sebze yenilmesi, mutlaka tansiyon ilaçlarının her gün düzenli alınması gerekiyor. Belli yaşın üzerindeki insanların mutlaka kan sulandırıcı olarak bebe aspirini kullanması, bazı insanların mutlaka statin denilen kolesterol düşürücü ilaçlarını almaları gerekiyor. Bunların hepsi bir arada kalp krizi riskini düşürüyor" şeklinde konuştu.
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Dişlerinizin katili sigara!
Gazeteport/26.01.2009
KONYA- Sigaranın ağızda sıcaklığı artırarak, mikropların üremesi için elverişli bir ortam oluşturduğu, bu nedenle sigara içen kişilerin dişlerinin daha hızlı çürüdüğü bildirildi.
Selçuk Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ercan Durmuş, sigaranın, akciğer ve mide kanserleri dışında, ağız ve diş sağlığı için de büyük zararlar oluşturduğunu söyledi.
Doç. Dr. Durmuş, sigara çok tüketildiği zaman dişlerin üzerinde kalıntılar oluşturduğunu, bunun diş çürükleri ve diş eti hastalıklarına yol açan bakterilerin üremesine zemin hazırladığını kaydetti.
Sigaranın ağız bölgesi için en büyük zararının ise ağız sıcaklığını artırması olduğunu dile getiren Doç. Dr. Durmuş, ''Sigara, ağızda sıcaklığı artırarak mikropların üremesi için elverişli bir ortam oluşturuyor. Bu nedenle sigara içen kişilerin dişleri çok daha hızlı çürüyor'' dedi.
Sigaranın özellikle soğuk içeceklerle birlikte tüketilmesinin oluşacak sıcak-soğuk farkı nedeniyle dişlerdeki tahribatı artırdığını anlatan Doç. Dr. Durmuş, şunları kaydetti:
''Bu şekilde soğuk içeceklerle birlikte sigara içilirse, diş minesinde mikro düzeyde çatlaklar oluşur. Bu da dişlerin kolayca çürümesini beraberinde getirir. İçilen birkaç sigara bile ağız ve diş sağlığı için zararlıdır. Ancak sigaranın daha büyük boyutlarda ağız ve diş sağlığını etkilemesi, günde bir paket ve üzerinde sigara içilmesi durumunda gerçekleşir. Tiryaki düzeyinde sigara içenlerde dilin tat alma noktalarında duyu kayıpları oluşur. Sigara, burun bölgesinde de koku alma özelliğini azaltarak kişinin yemeklerden tat alma düzeyini düşürür. Bu nedenle kişi, yemekleri daha şekerli ve daha tuzlu olarak tüketir. Bu da sadece ağız bölgesine zarar vermekle kalmaz vücuttaki bazı organların da olumsuz etkilenmesine yol açar.''
Doç. Dr. Durmuş, sigaranın boğaz bölgesinde de enfeksiyonlara neden olabildiğini, özellikle kronik faranjitin en önemli nedenleri arasında sigaranın geldiğini sözlerine sözlerine ekledi. (AA)
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Diyet yapıp bir türlü sonuç alamayanlar...
Bugun/27.01.2009
Diyet sırasında düştüğümüz büyük yanılgı ve kaçınılmaz sonucu.
Diyet yaparken istediğiniz sonuca ulaşamamanızın başında düşündüğünüzden daha çok kalori almanız gelir. Alman Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Gizem Şeber, diyetinizde istediğiniz sonuca ulaşmanızı engelleyen unsurları sıraladı...
PORSİYON ÖLÇÜLERİ
Porsiyon ölçülerinin tam olarak belirlenememesi en sık yapılan hatadır. Ülkemizde yurtdışında kullanılan bazı standart ölçü birimlerinin olmaması ve besinlerin boyutlarının standartlaştırılmamış olması bu sorunlara neden olur. Diyet listenizde yer alan bir porsiyon meyve ile sizin tükettiğiniz meyve arasında veya kaşık ölçülerinde olan farklar diyetin kalorisine yansır, bu durum da kilo verilememesine neden olabilir. Önlemenin en kestirme yolu besinleri tartmaktır.
BESİNLERİN MİKTARI
İkinci hata ise miktarların küçük olduğunu ve diyetinizi etkilemeyeceğini düşünmektir. Salatanıza fazladan eklediğiniz bir tatlı kaşığı yağın bedeli 90, çikolata sosunun 40-60, sandviçinizin içerisine fazladan eklediğiniz bir parça ızgara etin bedeli 70 kaloridir.
ÖĞÜN ATLAMA
Öğün atlamak ve vaktim yok diye gerçek bir öğün yerine düşük kalorili besinler atıştırmak da diyette başarısız olmanıza neden olabilir. Kahvaltıyı bisküviler ile geçiştirmek yerine tam buğday ekmeğinden bir tost yemek daha sağlıklı bir çözümdür.
İÇECEKLERDEKİ KALORİ
İçeceklerin kalorisi olmadığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Tatlandırıcı kullanılmış hazır içeceklerin ve aromasız sodaların dışında bütün yapay içecekler kalori içerir ve gün boyunca üç kutu içecek size ekstradan 300 kalori ek getirir.
TADIMLIK BESİNLER
Diyette olduğunuzu söyleyip dışarıda iken hiçbir besini satın almıyorsanız fakat arkadaşlarınızdan "tadımlık" besinler aşırıyorsanız diyette başarısız olabilirsiniz. Yapılan bazı çalışmalar arkadaşlardan aşırmaları kestiğinizde günlük enerji alımınızın yüzde 5-10 azalacağını göstermiştir.
Çay ve kahve: Aşırı tüketildiklerinde kafein içerikleri nedeni ile vücuttan su atılımını artırırlar ve dolaşımda yarattıkları bozukluklar nedeni ile selülit oluşumuna destek olurlar.
Diyet içecekler: Bu içecekler de kafein içerikleri nedeni ile aynı etkileri gösterir. Ayrıca içerdikleri tatlandırıcı türüne göre tüketimde aşılmaması gereken miktarlar vardır. n Bitki çayları: Karışık bitki çaylarının idrar yapıcı (diüretik) etkileri oldukça fazladır. Günde 2 poşetten fazla tüketilmeleri vücutta su dengesini bozar.
Çiğ sebzeler: Zayıflama diyetlerinin en popüler atıştırmalıkları çiğ sebzelerdir. Çünkü istenilen miktarda tüketilebilirler. Yüksek posa ve su içerikleri ile sınırsız tüketimi mümkün olmasa da, tüketim miktarları konusunda gene de tedbirli olmakta fayda vardır. 100 gram domates 22 kalori iken, 1 kg tükettiğinizde 220 kalori almış olursunuz.
........................................
Bu meyvenin suyu tam bir şifa deposu
Alzheimer düşmanı olan bu besin tam bir beyin dostu.
Araştırmacılar, elma suyunun Alzheimer hastalığından koruyabileceğini belirledi.
Massachusetts Lowell Üniversitesi’nce yapılan araştırmaya göre, günde iki bardak elma suyu içmek beyin fonksiyonlarının korunmasına yardım ediyor ve Alzheimer’ın ortaya çıkmasını geciktiriyor.
Elma suyunun Alzheimer hastasının beynindeki beta amyloid proteininin üretilmesini durdurduğu belirtildi.
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Ekmek değil zehir yiyoruz...
Bugun/27 Ocak 2009
İnsan saçından domuz kılına kadar neler neler...
GİMDES Genel Başkanı Dr. Müh. Hüseyin Kami Büyüközer ekmekteki katkı maddelerini internet sitesinde açıkladı. Sitedeki bilgiler insanın tüylerini ürpertiyor. İnsan saçından domuz kılına kadar pek çok katkı maddesi içeren ekmek hastalıklara davetiye çıkarıyor...
GİMDES (Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Derneği) Genel Başkanı Dr. Müh. Hüseyin Kami Büyüközer ekmekteki katkı maddelerini internet sitesinde açıkladı. Büyüközer'e göre ekmeğe katkı maddelerinin konulma sebebi şöyle; "Hamurun asidini artırmak, bayatlamayı geciktirmek, ekmek hatalarını ve hastalıklarını düzeltmek, su kaldırma oranını yükseltmek, hacim artışı sağlamak, un rekoltesini yükseltmek .”
İŞTE O MADDELER
E170 kalsiyum karbonat: Hem renklendirici hem mineral tuz; kaya minerali veya kemikten elde edilir; diş macunu, beyaz boya, temizleme tozları, bisküvi, ekmek, kek, dondurma, dondurulmuş konserve sebze ve meyvede ve ilaçlarda kullanılır; yüksek dozlarda zehirlidir; safra, böbrek taşı, hemoroid, kabızlık ve fistül kanamalarına sebep olabilir. Ayrıca kemikten elde edilmesi ihtimali bu katkı maddesini en azından şüpheli hale getirir.
E 471-E477 Mono: Homojenleştirici. Bitkisel ve hayvani kökenli olabilir. Bitkisel kökenden türetilirse, helâl, hayvani unsurlardan türetilirse, şüphelidir. nE 280 propiyonik asit: Koruyucu olarak kullanılır. Migren ağrılarına sebep olabilir; doğal olarak mayalanmış gıdalarda, insan teri ve geviş getirenlerin sindirim organlarında bulunur, mayalanmış kağıt hamuru veya çürümüş lif bakterisinden elde edilir; ekmek ve un mamullerinde kullanılır.
E 200 sorbik asit: Koruyucu olarak kullanılır. Ciltte kaşıntı yapabilir.
E420 sorbitol: Kıvam artırıcı,suni tatlandırıcı ve nem tutucu; etli ve zarlı kabuksuz meyvelerden veya sentetik olarak glukozdan elde edilir; gıda, ilaç ve kozmetiklerde kullanılır. Bebek ve çocuk gıdalarında kullanmak yasaktır.
E422 gliserin: Kıvam artırıcı, tatlandırıcı ve nem tutucu, yağlı renksiz alkol; hayvansal veya bitkisel yağların alkalilerle ayrışması sonucu elde edilir; petrol ürünlerinden ve bazen propilenden sentetik olarak elde edilir; büyük miktarlar baş ağrısı, susuzluk, bulantı ve yüksek kan şekerine sebep olabilir.
E920 Sistain: Un işleme ajanı. İnsan saçı, başta domuz olmak üzere hayvan kılı ve tavuk tüyünden elde edilir. nE924 potasyum bromat: Un işleme ajanı. Bulantı, kusma, diyare ve sancılara neden olabilir.
E928 benzoil peroksit: Unun beyazlaması için kullanılır. Alerjik geçmişi olanlar sakınmalıdır. Büyüközer, "Bunlar migrenden alerjiye hatta kansere kadar birçok rahatsızlıklar oluşturabilen maddelerdir. Uygulamada ise bu katkı maddeleri bu isimleri ile değil ticari isimleri ile alınır satılır.
Ayrıca fırınlarda bu katkı maddelerini hamura katacak eğitilmiş elemanların yetersizliği sebebi ile ekseriya limit aşımı tehlikesi de söz konusudur. Ancak ister paketli olsun, ister paketsiz satılsın çoğu ekmeklerde kullanılan katkı maddelerinin detay bilgileri yer almamaktadır. Bu da tüketiciyi zor durumda bırakmaktadır" şeklinde konuştu.
Peki ne yapacağız?
Dr. Müh. Hüseyin Kami Büyüközer, "Peki ne yapacağız?" sorusunun cevabını ise şöyle veriyor: "Güvendiğimiz market veya fırından katkısız ekmek isteyelim. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yeni tebliğinde ekmeğe, herhangi bir katkı maddesi katılmaz ise “etiket üzerinde ekmek adı ile birlikte ‘katkısız’ ifadesi kullanılır” şeklinde bir düzenleme getirildi. O halde öncelikle çevremizde katkısız ekmek üreten fırınları araştırmalıyız. Bulduktan sonra iyice sorgulamalıyız. Çünki maalesef ülkemizde üreticilerden doğru bilgi almak ekseriya zor olmaktadır. İyice emin olduktan sonra katkısız ekmek tüketmeliyiz.
BEYAZ EKMEĞİ KALDIRIN
Kepek ekmeğini tercih etmeliyiz. Çünkü buğday, sağlık açısından yararlı B2 ve B6 vitaminleri ile niyasin, folik asit, demir ve çinko içeriyor. Bu maddelerin daha çok yoğunlaştığı kısım olan buğdayın dış kabuğu, un yapımı sırasında ayrıştırılıyor ve ekmeğin besin değeri düşüyor. Bu nedenle kepek ekmeği yemek daha doğru.”
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Plastikten vücüdumuza geçen tehlike
Hurriyet/28.01.2009
ABD'de yapılan bir araştırma, birçok plastik üründe kullanılan tartışmalı bir kimyasalın, vücutta sanılandan daha uzun süre kalabileceğini gösterdi.
Rochester Üniversitesi'nde görevli doktor Richard Stahlhut ve çalışma arkadaşları yaptıkları araştırma çerçevesinde, 1469 yetişkinin idrarlarındaki BPA (bisfenol A) kimyasalının seviyelerini inceledi.
Araştırma kapsamında gün boyunca perhiz yapan kişilerin idrarında dahi bu kimyasaldan önemli ölçüde bulunduğu, biberon dahil olmak üzere çok sayıda plastik üründe kullanılan bu kimyasalın, musluk suyu veya ev tozu gibi yiyecek harici kaynaklardan alınabileceği gözlendi.
Richard Stahlhut, BPA'nın vücutta, yavaşça serbest kalacağı yağ dokusuna işleyebileceğini, vücuttan hızla atılmamasının sorun yaratacağını kaydetti.
Environmental Health Perspectives dergisinde yayımlanan araştırmada, 24 saat perhiz yapan kişinin idrarındaki BPA seviyesinin, 8.5 saat perhiz yapanınki ile hemen hemen aynı çıktığı görüldü.
ABD Gıda ve İlaç Dairesi, geçen aralık ayında BPA'nın güvenliğiyle ilgili daha fazla araştırma yapmayı planladığını açıklamıştı. BPA'nın, vücuttan idrar yoluyla hızla ve tamamen atıldığına inanılıyordu.
Birçok gıda ve içecek kutusunda, bazı tıbbi malzemelerde de kullanılan BPA, vücutta östrojen hormonunu taklit ediyor. ABD'de Ulusal Sağlık Enstitüleri'nde görevli bilim adamları, BPA'nın prostat ve beyin gelişimi üzerinde zararlı etkilere yol açabileceği, cenin, bebek ve çocuklarda hareket değişikliğine neden olabileceği uyarısında bulunmuştu.
İngiltere geçen yıl yapılan bir araştırma da bu kimyasalın vücutta yüksek seviyelerde bulunmasının, kalp hastalıkları, diyabet ve karaciğerde enzim bozukluklarıyla bağlantısı olduğunu ortaya koymuştu.
A.A
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Aspirinin yeni mucizeleri
Gazeteport/28.01.2009
WASHINGTON- Aspirinin, karaciğeri alkol ve bazı ilaçların zararlı etkilerinden koruduğu ortaya çıktı.
ABD'de "Clinical Investigation" adlı derginin son sayısında yayınlanan araştırmaya göre, Yale üniversitesinden uzmanlar, düzenli şekilde kullanılan aspirinin, alkol ve bazı ilaçların karaciğere ciddi zarar vermesini önleyebildiğini tespit etti. Araştırmaya göre, karaciğerde tahribata yol açabilen mekanizma, aspirin tarafından engelleniyor.
Araştırmayı fareler üzerinde yürüten uzmanlar, karaciğeri korumak için günlük doz gerektiği görüşünü ileri sürüyor.
Uzmanlar, bu keşfin, çeşitli hastalıkların tedavisi için geliştirilmek istenen, ancak karaciğere zarar verdiği için deneme aşamasında terk edilen tedavi yöntemlerinin aspirinle karıştırılarak yeniden denenebilmesine kapı aralayacağını düşünüyor.
Aspirinin kalp-damar rahatsızlıklarıyla bazı kanser türlerine karşı önleyici özellik taşıdığı doktorlarca kabul ediliyor. (AA)
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Yağmur ormanlarından gelen sağlık iksiri
Bugun/29 Ocak 2009
Romatizmaya iyi geliyor, DNA hasarı ve kanseri iyileştiriyor.
Yüzyıllardan beri Peru'nun Yağmur Ormanları'nda hastalıkların tedavisinde kullanılan ‘kedi pençesi’ günümüzde gençlik aşısı haline geldi. DNA hasarlarını tamir eden, cilde büyük yararları olan bitkiyle ilgili araştırma yapan Dr. Beyhan Arıkan, Kedi Pençesi’nin sağlık ve güzelliğe katkılarını anlattı...
Kim derdi ki, yüzlerce yıl önce yaralı savaşçıları daha çabuk iyileştirmek için kullanılan bir bitkinin bugün gençlik aşısı olacağını... Evet, yanlış duymadınız. Peru kökenli olan bu bitkinin başka özelliklerini de keşfetmişti yerliler. Aynı zamanda yaşlıların da kanser ve eklem hastalıklarını tedavi etmek için kullanılıyordu. Kabile doktorları onu kaynatıyor, suyunu karanlıkta bekletiyorlardı. Törenle içirilen bu bitki suyu, birçok hastalığa şifa dağıtıyordu.
KEDİ PENÇESİ
Peru’nun Yağmur Ormanları’nın zor ve doğal koşullarında yaşayan kabileler, savaşçılarını ve yaşlılığa bağlı hastalıklar nedeniyle acı çekenleri tedavi etmek için doğanın sunduğu bitkilere başvuruyor. Özellikle “Uncaria tomentosa” adını taşıyan bitkiyi kullanırlar ve onu korurlar doğada.
MERAK EDİLEN GELENEK
Modern tıpla uğraşan bazı uzmanlar bu geleneği merak edip araştırıyor. En çok dikkatlerini Latince adıyla “Uncaria tomentosa” bitkisi çekiyor. Bu bitkinin Yağmur Ormanları’ndaki yüksek ağaçlara tırmanan ince uzun bir gövdesi var. Gövdenin üzerinde, ağaçlara tutunmasını sağlayan tırnaksı çıkıntılar bulunuyor. Bu nedenle de dilimizde “Kedi Pençesi” olarak biliniyor.
DNA hasarlarını onarıyor
Anne rahmine düşüşümüzden başlayıp, ölene kadar her gün, her hücremizde, iç ve dış nedenlerle onbinlerce defa DNA hasarı oluşuyor. DNA tamiri yapan sistemimiz de döllenmeden itibaren organizmanın doğru gelişmesi için tabii ki iş başında. Ancak çevre kirliliği, kimyasallar, sigara tüketimi, güneşe bağlı UV ve radyasyon bu “hasarları” daha fazla hızlandırıyor. Ve birçok hastalığın ortaya çıkmasını sağlıyor.
Örneğin, kanser türleri, metabolik hastalıklar, immün sistem bozuklukları ve romatolojik bozukluklar gibi. Yaşa bağlı genel durum bozukluğu da bu hasarların sonucu. Bilim insanları yaptıkları çalışmalarda “AC-11" maddesinin oksidasyona ve UV ışınlarına bağlı DNA hasarını azalttığını tespit etmişler. Ayrıca DNA tamir kapasitesini de artırdığını belirlemişler.
Akciğer kanseri çiftçiyi iyileştirdi
Bilim insanları yaptıkları çalışmalar sonucu bu bitkinin kabuğundan elde edilen ekstrelerin ancak yerel yöntemler kullanıldığında istenen etkiyi sağladığını görüyorlar. Ve bu yerel yöntemleri, teknolojinin olanakları ile birleştirip “AC-11” adlı maddeyi üretiyorlar. Bu kadim bitkinin Batılılar’ın dikkatini çekmesi “Don Luis" adında bir yaşlı çiftçinin akciğer kanserini iyileştirmesi üzerine oluyor. AC-11 adlı bu özel bitki extresi, Amerika, Avrupa ve Japonya’da çok gözde. Geçen yıl da Türkiye’de sağlık sektörünün gündemine girdi...
‘AC -11’in yararları
“AC-11” etken maddesinin yararları şöyle
1)) DNA hasarına karşı doğal DNA tamir yeteneğini artırır.
2)) Anti-enflamatuar etkisi var.
3)) Bağışıklık sistemini güçlendirir.
4)) Tümör oluşumunu baskılayıcı etkisi vardır.
Romatizmada etkili
Astım, romatizmal bazı hastalıklar, inflamatuvar bağırsak hastalığı gibi kronik seyirli ve inflamasyonun normalin üzerinde arttığı durumlarda, “AC-11” anti-enflamatuvar etkisi ile bu hastalıklarda tedaviye destek oluyor. AC-11’in tümör tedavisi gören hastalarda da tedaviye destek olabileceği tespit edilmiş.
Kırışıklığı azaltıyor
“AC-11”in gençlikteki rolünü keşfeeden tıp, bunun için de birçok araştırma yaptı. Bu ekstre ile hazırlanmış yüz ve göz kremleri üretildi. Krem olarak cilde uygulandığında çok farklı etkileri ortaya çıkıyor: Cildi besliyor, canlandırıyor, sarkmaları azaltıyor. Göz çevresindeki kırışıklıkları azaltıyor.
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Kayısı yiyin çünkü...
Nelere fayda sağlıyor? Hangi hastalıkları önlüyor? İşte 4 yıllık araştırma sonucu...
AA
30.01.2009
İnönü Üniversitesinde yapılan araştırma, kayısının kanseri, karaciğer yetmezliğini ve kalp krizini önlediğini, alkolün olumsuz etkilerini ortadan kaldırdığı ortaya çıkardı.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Sitoloji ve Embriyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ali Otlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İnönü Üniversitesi Kayısı Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Doç. Dr. Bayram Murat Asma ve Tıp Fakültesi Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Feral Öztürk'le birlikte Malatya Kayısı Araştırma ve Geliştirme Vakfı, Malatya Valiliğinin iş birliğiyle araştırma yaptıklarını söyledi.
4 yıl önce başlattıkları araştırmanın kayısı için ilk olduğuna dikkati çeken Otlu, araştırmanın sonuçlarının kayısı ihracatına olumlu etkide bulunacağını, ihracat gelirini yıllık 200 milyon dolardan 500 milyon dolara çıkaracağını umduklarını ifade etti.
“SİNDİRİM SİSTEMİ KANSERLERİNDE ÖNLEYİCİ ETKİ”
Sindirim sistemi kanserlerinde kayısının çok önemli önleyici etkisi olduğunu gözlemlediklerini kaydeden Otlu, “Deney hayvanlarına kayısı yedirdik. Kanser ilacı verdik. Kayısı ile beslenen grubunun diğer gruplara göre daha az zarar gördüğünü gözlemledik. Bu araştırmamız ABD'de önemli bir bilimsel dergide İngilizce yayınlandı” dedi.
Karaciğer hastalıklarında kayısının olası etkileriyle ilgili de deney yaptıklarını belirten Otlu, “Karaciğer hastalıklarında da kayısının çok önemli faydası olduğunu gözlemledik. Karaciğer yağlanmasını önlüyor” diye konuştu.
“KALBE VE BÖBREKLERE DE YARARLI”
Kayısının kalbe ve böbreklere de yararlı olduğunu tespit ettiklerini bildiren Prof. Dr. Otlu, deney hayvanlarından kayısı yiyenlerin daha dayanıklı olduğunu gözlemlediklerini söyledi.
Kayısının alkolün zararlarına etkilerini de araştırdıklarını ifade eden Otlu, “Deney hayvanlarına alkol verdik. Bunun sonuçlarına baktık. Kayısıyla beslenenlerde üreme işlemlerinin alkolden dolayı zarar görmediğini gözlemledik” dedi.
Otlu, kayısının yararlarına ilişkin 4 araştırma daha sürdürdüklerini kaydetti.
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Kemerinizi fazla sıkmayın
Bugun/31.01.2009
Kemeri fazla sıkmak, son zamanlarda sık rastladığımız bir hastalığı tetikliyor...
Reflü, son yılların en sık rastlanılan hastalıklarından birisi. Hastalığın artmasının bir çok sebebi var. Ama aralarında birisi var ki...
Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Yücesoy, reflünün toplumda sık görülmesinin en önemli sebepleri arasında sıkı bağlanan kemer, şişmanlık ve kullanılan bazı ilaçlar olduğunu söylüyor.
Yücesoy'a göre damar ve kas gevşetici ilaçlar, kemik erimesi tedavisinde kullanılan ilaçlar, kalsiyumlu ilaçlar, bazı tansiyon ve antidepresan ilaçlar yemek borusundan kaçağı önleyen mide kapağının bozulmasına sebep olarak reflüyü artırıyor. Prof. Yücesoy, reflüyü artıran sebeplerden birinin de kemerin sıkı bağlanması, korse ve kuşaklar olduğunu anlattı. Yücesoy, turşu ve yağda kızartılmış yemekler ile çiğ soğan, sarımsak, nane, turp, tere gibi sebzelerin de fazla tüketildiğinde reflüyü artırdığını kaydetti.