-
Sayın forum katılanları,
burasını başka forum siteleri ile karıştırmamanızı rica ediyorum. İsim belirtmek istemiyorum. Bu forumda herkes, görüşlerini yazbilir. Dikkat ederseniz görüş diyorum. Sataşma anlamında ileti eklememinizi rica ediyorum.
Aksi takdirde, amacından taşan forum kilitlenip, hakaret taşıyan sözler srfeden üyelerin üyeliği dondurulur
-
Sayın Atay,
bence başka sitelerdeki gibi forum kilitlemeyinde hakaret ihtiva eden cümleyi gerekçesiyle silin. Daha hukuki ve şık olur. Bir ikincisi kişilere hakaretin yanında kurumlara yapılan hakaretleri de gözönünde tutalım. Mesela İslamla , islamın kabul etmediği durumları kıyas etmek islama hakarettir , danıştaya yapılan hukuk dışı eleştiri dozunu aşan saf edilmiş kelimeler , ... Bu sitede üyelere ne kadar ihtiyaç varsa Ülkede de kurumlara ihtiyaç var.
Saygılarımla
-
slm başörtü yasaklamaktaki amaç ne anlamadım ben üniversitede iken kapalı arkadaşlarımı almadılar ev arkadaşlarımı onlarında amacı sadece benim gibi okumaktı bu ne saçmalık insanların zorla elinden hürriyetini alma hakkına kim sahip bunun hesabını kim verecek uğraşılacak o kadar çok sorun varken boş işlerle uğraşmayalım hergün binlerce asker ölüyor bu ülkede eşleri dul kalıyor daha doğmayan çocuklarını bile göremeden şehit olanların kanı yerde mi kalacak önce terör hallolsun işsizlik çözülsün millet aç kan ağlıyor evine ekmek alamayanları düşünün
empati yapalım bu ülkede ne kadar aç evsiz insan var bunları düşünelim
vatandaş. derdini anlatınca dinleyen defol demeyen bir başbakan olsa mesela ÇOK YAZIK BOŞ ŞEYLERLE UĞRAŞIYORUZ BENCE BİZ BU ZİHNİYETLE ARPA BOYU YOL ALAMAYIZ.....
-
Maalesef yaklaşık üç buçuk senedir siyasetin dinin içine dininde siyasetin içine bu kadar girdiği ve birbirlerini yozlaştırdığı bir zaman dilimi olmamıştı.
Halihazır iktidarın elindeki tek seçim kozu Türbandır. bunuda oynaya oynaya öyle bir halegetirdilerki, kişiler ya türbana karşı sert yada ciddi olarak türban yanlısı oldu. Hangi dini inanca göre takıldığı belli olmayan türban hiç gereği yokken gündemin hergün tartışılan konusu oldu. Gereksiz yere ülkeyi kamplaşma içine çekmek isteyenlerin bayrağı türbandır. Türbana karşı olanlara dinsiz demek din düşmanı gösterecek kadar küstah ve o kadar dine kötülük yapan başka bir uygulama olamaz.
Sözde sayın bazı milletvekilleri başı türbanlı 'helali' dururken başka kadınlarla ilişki kurmaktan utanmayıp hatta tekme tokat yumrukla 'helallerini' dövdükleride iyice açığa çıkmaya başladı. Buradan genç kızların kadınların aslında türban türban diyen erkek zihniyetinin ne menem bir şey olduğunu anlaması gerekmektedir aslında çok geç olmadan....
Laiklik maddesi ile diyanet işlerini de tartışmaya açan zihniyetin aslında ne olduğunu fazla incelemeye gerek dahi yoktur. Laik cumhuriyetlerde 'kişi özgürlüğünün' sınırlanması ne demektir onu tam anlayabilmişte değilim. bazı arkadaşlarımız bunu ısrarla belirterek anayasaya aykırı bulmaktalar. Kişi özgürlüklerinin sınırı yok mudur demokrasilerde ? Peki efendim yoksa nerede vardır özgürlük kısıtlayan yönetim biçimi ? Olmak istediğimiz omu onu irdelemek lazım...
-
Bir anımı anlatmak istiyorum bu konuyla ilgili.
Anneannem dindar bir kadındı. Vakti hali yerinde olduğu ve yörede adet olduğu üzere ramazan ayında mahalle kadınlarına evini açar isteyen gelir bir hocanın okuduğu kuranı dinler ve takip etmeye çalışırdı. Bu durum ay boyunca sürerdi.
Sanırım vefatından üç yıl önceydi. Yine bir ramazan -ama kuran okuma saatinde değil- anneannemin evinin kapısı kapı çalındı. Kapıda hiç tanımadığım genç bir kadın vardı. Neyse bu kuran meselsiyle ilgili olduğunu söylediği bende bu konularda bilgi sahibi olmadığım için içeri aldım. Genç kadın geleneksel ölçülerin dışına çıkan şekilde kapalıydı. İçeri girince kısaca kendisini tanıttı. Yakın bir çevrede oturduğunu yapılan toplantıları duyduğunu, eğer izin verilirse gelip sohbet düzenlemek istediğini söyledi. Açıkçası neden söz ettiği konusunda bir bilgim yoktu. Ama anneannem bu konuda bilgili olmalıydı. Çünkü evine gelen herkese karşı son derece nazik olan tavrı anında değişti. Kısaca Hayır kızım biz kendi halinde yaşlı başlı kadınlarız sohbet falan istemiyoruz dedi. Genç kadın israr ediyor bu durumun onlara neler katacağı hakkında bir sürü arapça kelimeyle süslü bir konuşma yapmaya çalışıyordu. Anneannem israrla hayır diyor iki tarafta git gide sertleşiyordu. Bir noktada anneanneme hiç değilse diğer hanımlara sormasını rica etti. O da daha önce kendisi gibi genç bir kadının geldiğini ama rededildildiğini söyledi. Konuşmanın bundan sonrası sanırım türban sorunun neden türban sorunu olduğunu çok iyi açıklıyordu.
Çünkü genç hanım daha önce gelen kadınla çok ilgilenmişti. Kim olduğunu çıkartmak istiyordu. O hanımla ilgili hangi soruları mı sordu?
Kendinden önce gelen bayanın
- başörtüsü renkli mi yoksa tek renk miydi?
- iğne ile baş üstünden mi tutturulmuştu?
- örtünün ucunda ayrıca düğüm varmıydı?
Şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Ama anneannem hiçte şaşırmamıştı. Kadını güç bela gönderdikten sonra bu sefer ben onu sorgulamaya başladım. Cevabı çok kısaydı. "Ordu bunlar kızım gelen diğerinin hangi kuvvetlerden ve hangi rütbeden olduğunu soruyor. Üstelik ona göre biz müslüman falan olmadığımız için sohbet dediği bizi dine davet etmek." Bu ordunun amacını sorduğumda ise ne olacak devleti yıkmak dedi. Rahmetli anneannem ilkokul mezunu bile değildi. Acaba onun kolayca gördüğü bu gerçeği bunca eğitimli insan görmüyormu?
-
Sayın fulya1212;
Türbanla ilgili bu uzun tartışmayı forumda pek izlememiştim. Siz de sonradan katılmışsınız ve sizin (ve anneannenizin) bu konudaki görüşünden sonra görüş belirtme gereksinimi duydum.
Açıkçası; türbanın rengi ve şekline göre ona askeri bir rütbe atfetmenizi ve bunları (türbanlıları) da devleti yıkmaya çalışan bir ordu olarak değerlendirmenizi (veya bu değerlendirmeye katılmanızı) tuhaf ve abartılı buldum.
Çünkü biz de uzayda değil; bu toplumun içinde yaşıyoruz. Bizim de çevremizde, akrabalarımızda türbanlılar ve türbansızlar vardır. Bu tanıdığım insanların ne rütbesi ne de devleti yıkmak gibi bir düşünceleri var. En azından ben böyle bir şeyi hiç duymadım ve görmedim.
Bir an için bunların devleti yıkmaya çalışan bir ordu olduğunu varsayalım. Peki, insanların kendi iç dünyalarındaki düşüncelerinden dolayı suçlanmalarını ve cezalandırılmalarını doğru buluyor musunuz? Bugün çağdaş dünyada, bırakın insanın içindeki (açıklanmamış) düşünceyi; açıklanmış ancak eyleme dönüşmemiş düşüncelere özgürlük tanınırken türbanlıları birer rütbeli asker gibi görüp suçlamak akademik düşünceye uygun düşer mi?
Mutlaka türbanlılarda da başı açık bayanlar için çok olumsuz şeyler düşünenler vardır. Bu konuda genelleme yapmak doğru olmaz, ama özellikle bir kısmımnda hoşgörüden eser olmadığını da biliyorum. Bu nedenle de türban karşıtı olanların kaygılarını gayet iyi anlıyorum. Ama hiçbir bilimsel araştırmaya dayanmayan yasakçı uygulamlarla da çözüleceğini düşünmüyorum.
Türban konusu bu ülkenin laiklikle bağlantılı çok önemli bir sorunudur. Bu sorunu tarihsel ve dinsel saplantılarla çözemeyiz. Yüzeysel yaklaşımlar, ideolojik bakış açıları da bu sorunu çözemez.
Siz bir akademisyensiniz ve bu soruna yaklaşımınız akademik olmalı. Bu toplumsal sorunla ilgili ne yazık ki fazla akademik araştırma yok. Benim bildiğim bir kaç araştırmada bu sorun incekendi ve bu incelemelerde türbanlıların devleti yıkmaya çalışan rütbeli kişiler olduğuna dair bulgular göremedim. Örneğin; sosyal demokrat olarak bilinen TESEV'in bu konudaki araştırması çok önemlidir ve hiç de sizinle aynı fikirde değil. Ayrıca Prof. Dr. Nilüger Göle'nin araştırmaları (Modern Mahrem ve Melez Desenler), Elizabet Özdalga'nın araştırması bu konudaki akademik yayınlardır. Türban ile doğrudan ilgili olmamakla birlikte; Taha Akyol'un "Osmanlıda ve İran'da Mezhep ve Devlet" isimli araştırması da Türk toplumu ile İran toplumunu tarihsel ve sosyolojik olarak mukayese eden kaliteli bir yayındır. Biliyorsunuz, bir çok kişi Türkiye'nin İran gibi olmasından korkuyor. Bu araştırmada bunun mümkün olup olmadığı irdeleniyor.
Sizin bir akademisyen olarak belki de bu yayınlardan haberiniz vardır. Haddim olmayarak bunları tavsiye etmiş olmamı lütfen bir ukalalık olarak algılamayın. Bizler (ve siz) aslında gerek kılık kıyafet olarak ve gerekse yaşantı olarak çok farklı olmayan kişileriz diye düşünüyorum. Sokakta sizinle yan yana gelsek; birimizin türban karşıtı birimizin de türban savunucusu olduğu anlaşılmaz. Yani aslında bu toplum çağdaş bir yaşam tarzını benimsemiş durumdadır. Ama çağdaşlık bundan ibaret değil. Çağdaşlığın bir boyutu da özgür düşüncedir.
Özgür düşüncenin en rahat edebileceği ve en fazla boy attığı yerin üniversiteler olması gerekir. Bu nedenle üniversitelerimizde türbanın sorun olarak görülmesini ve yasaklanmasını anlamakta güçlük çekiyorum. Avrupa, Amerika ve Kanada gibi yerlerin üniversitelerinde insanlara niye türbanla okula geldiği sorulmuyor. Tamam, bizim tarihten gelen bazı farklılıklarımız ve korkularımız var ve bunu anlıyorum. Fakat bu korku ve farklılıklar bizi çağdaş dünyadan ve çağdaş özgür düşünceden uzaklaştırmamalı. Bunları aşmalıyız. Korkulacak bir şey olduğunu zannetmiyorum.
Bu eleştirilerimle umarım sizi kırmadım. Selam ve saygılar.
-
Sayın Abbas Bilgili ;
Sadece son iletinizle ilgilidir yazdıklarım...
Evet türbanın bağlanış şeki rengi ve tutturulması ciddi anlamlara tekabül ediyor. Para karşılığı İstanbul fatih ve sultanbeylide türban takanlar olduğu gibi ( 100$ hemde nakit ) inanç ve parti için takanlarda var.
Avrupa Amerika ve Kanada ( Avrupa da sadece üç ülke peki diyor o da ayrı ) türbanla alıyor öğrenci demişsiniz... doğru Amerikada 4 üniversite Kanada yı bilmiyorum ( Ki kanada ermeni soykırımı olmuş diyor ) Bu üniversitelerde bir haham bir rahip veya rahibe elbiseli öğrenci var mı ? okuyabiiyor mu? YASAK Türbanı normal kabul ediyor çünkü o dini bilmiyor o dinin öğretisinde yok......
Olaya bu açıdan bakarak yanıtlarsanız sevinirim 2005 yılında Tayip erdoğanın türbanlı okuduğu okula iki rahibe rahibe elbisesi ile girmek istedikleri için alınmadı çünkü dini temsil ediyordu ... orası müslüman değil ki türbanı taksın ha türban ha kulaktaki toka farkı yok ama rahibe elbisesine duuurrrrr diyor neden din diye....
-
Sayın Bilgili,
1. Öncelikle ordu ve rütbe atfetmesi bana değil anneanneme ait. Konuyla ilgili biraz inceleme yaparsanız o hanımın söz ettiği biçimsel örtünme farklılıklarının tarikatlar arası farklılıklara işaret ettiğini kolayca öğrenebilirsiniz.
2. Bu tarikatlarla siyasi örgütlenmelerin ötesinde bazı gruplaşmaların ilişkisini ve bu örgütlenmelerin amaçlarını bilmek için sanırım akademisyen olmaya gerek yok.
3. Anneannem hayatı bounca başörtüsü kullandı. Yani yukarıdaki anıdan başörtülülerin başı açıklar hakkındaki kötü düşüncelerine yönelik bir sonuç çıkarılamaz.
Üniversitede türbanın neden sorun olarak görüldüğünü size daha 3 ay önce başıma gelen bir olayla açıklayayım. Bakalım bu çok yakın geçmişli anımiçin ne diyeceksiniz.
Bilindiği üzere üniversite baş örtülü öğrencimiz yok. Ama az sayıda da olsa özel hayatında başörtüsü takan öğrenciler var. Şöyle diyebilirim mesala az önce dersinden çıktığım grupta 45 öğrenci içinde üç -dört tane özel hayatında başını örten öğrenci var. Nerden mi biliyorum. Takıntılı olup dışarda takip etmiyorum öğrencilerimi.. Sadece giyim tarzları bu konuda yeterli ip ucu veriyor.
Geçen dönem yarı uygulamalı açıkçası programdan çıkarılmasını düşündüğüm bir ders veriyordum. Bu ders içerik itibarıyla gereksiz ve sonderece karmaşık öğrencilerimin gerçek hayatta işlerine yaramayacak bilgilerle dolu bir ders. (Zaten önümüzdeki yıl programdan çıkarılıyor) Sonuçta kurallar belli, dersi yapmak sonunda da başarıyı değerlendirmek zorundayız. Dersin teorik içeriği bizi sınırlamakla birlikte uygulama bölümü geniş bir serbestlik tanıyor. Bende uygulamaları işe yarar etkinliklerle doldurdum. Ve öğrencilere ağırlığı uygulamaya vereceğimi söyledim. Özetle kuramsal kısımla uğraşmayın Uygulamalar iyi olursa çözümü bulunur dedim. Öğrencilerimden genel olarak memnunum. Gerçekten iyi işler çıkardılar. Ama önemli bölümü teorikten kötü notlar aldı. Uygulama puanları iyi olduğu için öğrencilere üç beş puan teoriden destekledim ve hepsi geçti. Daha doğrusu ben öyle sanmıştım. Ama bir hesaplama hatası yapmışım. Ve uygulaması çok iyi olan bir öğrenci 60 geçme notuna karşın 59 la kalmış.
Bütün öğrencilerimi gördüğümde tanırım. Hepsi hakkında yorum yapabilirim. Ancak ne yazık ki isim öğrenme konusunda oldum olası sıkıntılıyımdır. Birazda objektiflik açısından daha iyi olduğunu düşündüğüm için isimlerini bilmem. Neyse bizde bütünleme sistemi var. Öğrenci işlerinden gelen kağıtta hatamı farkettim. ve çok üzüldüm. Bir kız öğrenci kalmıştı. İlk aklıma gelen öğrenciye ulaşıp maddi hata dilekçesi istemesini söylemek oldu. Başka türlü notu değişemez kural gereği. Sonra öğrenci işlerini arayıp aynı öğrencinin başka bütünlemeleri olup olmadığını sordum. Başka bazı derslerden de kaldığını öğrenince bir tek benim dersimden kalmamış nasılsa tatilini bölüp gelecek diye düşünerek rahatladım.
Öğrenci sınavların ilk günü odama geldi. Ve kalan öğrenci olduğunu söyledi. Sebebini sordu kızgın bir ifade ile. Haklıydı bence o noktaya kadar. Bende uygulamasının iyi olduğunu bütün öğrenciler gibi kendisinede teoriden destek olduğumu ancak bunu belli sınırları aşamayacağı için minimumda kalması gerektiğini bu arada bir hata yaptığımı yoksa ondan bir puanı esirgemediğimi sorunu bütünlemede çözeceğimi üzülmemesini söyledim. Rahatlamış bir şekilde odamdan çıkarken "bende kapalı olduğum için beni bıraktığınızı düşünmüştüm" dedi. O dakikaya kadar bu nokta dikkatimi çekmemişti bile.
Ben bu dönem çok teknik ve önemli bir ders veriyorum. Bu ders mesleki yaşamları için çok önemli ve aldıkları en ağır ders. Geçen yıl 59 la kalan bir sürü öğrenci oldu.
Bakın bu öğrencinin türban takmadığı durumda başıma gelen basit bir olay. Türbanlı günlere ait keskin hikayelerimde var. Belli bir içeriğin müziksel ifadesine örnek vermelerini istediğimde "Veremem çünkü ben müslümanım. Erkeklerin yanında şarkı söylemem" diyen öğrencilerle, başını değil yüzünü açmasını istediğim için beni tehtid edenlerle, rastlantısal oluşturulmuş gruplarda erkek öğrencilerle aynı projede çalışmaları gerektiği için beni yöneticilere şikayet edenlerle ilgili olanlar gibi.
Evet üniversite özgür olmalı. Düşüncede öyle. Bu arada hocalarda özgür olmalı değil mi? Herhangi bir çağdaş yöntem teknik öğretirken ki -meslek yaşamlarında kullanmaları zorunlu bunları- ya da not verirken öğrencimin inançları beni sınırlamamalı.
-
Sayın Abbas Bilgili ;
Sadece son iletinizle ilgilidir yazdıklarım...
Evet türbanın bağlanış şeki rengi ve tutturulması ciddi anlamlara tekabül ediyor. Para karşılığı İstanbul fatih ve sultanbeylide türban takanlar olduğu gibi ( 100$ hemde nakit ) inanç ve parti için takanlarda var.
Avrupa Amerika ve Kanada ( Avrupa da sadece üç ülke peki diyor o da ayrı ) türbanla alıyor öğrenci demişsiniz... doğru Amerikada 4 üniversite Kanada yı bilmiyorum ( Ki kanada ermeni soykırımı olmuş diyor ) Bu üniversitelerde bir haham bir rahip veya rahibe elbiseli öğrenci var mı ? okuyabiiyor mu? YASAK Türbanı normal kabul ediyor çünkü o dini bilmiyor o dinin öğretisinde yok......
Olaya bu açıdan bakarak yanıtlarsanız sevinirim 2005 yılında Tayip erdoğanın türbanlı okuduğu okula iki rahibe rahibe elbisesi ile girmek istedikleri için alınmadı çünkü dini temsil ediyordu ... orası müslüman değil ki türbanı taksın ha türban ha kulaktaki toka farkı yok ama rahibe elbisesine duuurrrrr diyor neden din diye....
-
Bu arada TESEV yayını olarak andığınız araştırma Yeşim Arat'ın Siyasal İslam ve Kadın Örgütlenmesi isimli araştırması mı? Yoksa benim atladığım başka bir projemi var?
Prof Dr. Nilüfer Göle'nin bütün yayınlarını okumadım. Ancak Fethullah Gülen öğretisini "Batı modernliğini İslami muhafazakarlıkla sınamakta ve manalandırmakta daha ötesi modernliği Batının malı olmaktan çıkarmak istemektedir" diye tanımladığını biliyorum.