Davulun sesi yakından gelirse rahatsız eder.
Printable View
Davulun sesi yakından gelirse rahatsız eder.
Öncelikle belediyelerin belli konularda ruhsat verme ve düzenleme yetkisi verilmiş. Dolayısıyla belediyelerin adem-i merkeziyetçi bir anlayışla daha fazla yetkiye sahip olması ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesinde yanlış olan bir şey yok. Belediyeler halkın rahatı ve mutluluğu için hizmet etmekle mükelleftir. Bu sorumluluğunu yerine getirebilmesi için uygun yetkilerin verilmesi yerindedir.
Sayın c_selin'in ifade ettiği gibi Üsküdar ve Sarıyer gibi AKP'li belediyeler bunu yasaklarken Çankaya, Konak vs. gibi CHP'li belediyeler davulculara ruhsat verebilmektedir. Yani bu konuda bir parti izin veriyor, diğeri vermiyor diye genelleme yapabilecek bir durumda değiliz.
Ben gelecek seçimlerde oy vereceğim belediye başkanından Ramazanda davul çalınmasına izin verilmemesi konusunda da söz alacağım.
Davul çalınmasını "dini ayin ve törenlere katılmaya zorlamak" şeklinde yorumlamak zorlama bir yorum olur. Bu şekilde bir yorumla camilerden ezan okunması, kiliselerin çanlarını çalması da yasaklanabilir.
Öğle vakti ezan okununca veya pazar günü çan çalınca kimse kimseyi dini ayin ve törenlere katılmaya zorlamıyor.
Ancak Ramazan'da davul çalınmasını gürültü ve rahatsızlık açısından değerlendirmeli ve buna önlem almalı.
Belediye davulculara ruhsat verirken bu gürültüye dair şikayetlere nasıl ceza kesecek? İşte çelişki burada.
Bu da amacını aşan bir yorum olmuş.
Evet gecenin bir vakti davul çalınması rahatsız edicidir. Ama bunun din ve imanla alakası yoktur. Geleneksel bir durumdur. Aynı askere gönderilen gençlerin veya kazanılan maçın ardından havaya silah atılması gibi teşvik edilmemesi gereken bir gelenektir.
Davulcuların da dini bir kimliği yoktur. İşsiz güçsüz takımı bu vesileyle bahşiş toplamak için ortalıkta dolaşmaktadır. Vermeyenleri taciz etmektedirler.
Belediyenin mesajından ne anlamam gerekiyor acaba? Bilen yok mu?
Anlaşılacak bir tarafı yok ki mesajın, sonuç çıkartılabilsin.
Gürültü yönetmeliklerine atıfta bulunup,bizim verebileceğimiz bir cevabımız yok,buyrun siz inceleyin demişler.
civic isimli arkadaş , seni rahatsız eden başka neler var ? Zorba olarak nitelediğin olguyu (veya zorba yı) açar mısın? Yani kimmiş o zorba ?
Yapmadan önce davulcunun sahip olduğu gibi bir izin belgesi edinmenizi tavsiye ederim.Çünkü anlattığınız bu durum, belediye tarafından size verilen cevap metninde belirtilen Gürültü Yönetmeliği ne göre cezai işlem uygulanacak bir durum olarak açıkça belirtilmiş.:o
beni rahatsız eden, her ne kadar çalmayı bilmesede, davulcu değil,
davul sesinden dolayı, alarmları ambulans sireni gibi çalan onlarca araba, uyku bırakmıyor insanda:kızgın:
Başlıktaki soruya dönecek olursak,
Ramazan davulcuları ramazan ayı boyunca davul çalabilmek için belediyeden yetki alıyorlar mı? Alıyorlar.
O zaman YASAL.
Sayın Sdt23
Hukukçu kimliğinizi tenzih ederek birkaç fahiş hatalarınıza müdahale etme zaruriyetini ve diğer hukuk severlerin yanış bilgilendirilmemesine mani olma gereği hissettim.
Ülkemiz gündeminde olan Genel İdari Usul Yasa Tasarısının acilen kanunlaşmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Zira, bu tasarının yasalaşması ile hem idarelerin işleyişindeki oluşan keyfilikler hem de idari yargı önüne gelen uyuşmazlıklar da büyük bir azalma olacaktır.(1)
Konuyu açıklarken yararlanacağımız hukuki sebepler:
İnsan hakları evrensel beyannamesi
Madde 7
Kanun önünde herkes eşittir ve farksız olarak kanunun eşit korumasından istifade hakkını haizdir. Herkesin işbu Beyannameye aykırı her türlü ayırt edici muameleye karşı ve böyle bir ayırt edici muamele için yapılacak her türlü kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır.
YEREL YÖNETİMLER EVRENSEL BİLDİRGESİ (2)
Madde 3- Yerel Yönetimin Kapsamı
2. Yerel yönetim birimleri, bir başka makamın tekeline bırakılmamış veya yerel yönetimin yetki alanının özellikle dışında tutulmamış bulunan her alanda inisiyatif kullanma konusunda genel bir hakka sahiptir.
3. Yerel yönetimlerin temel sorumlulukları ve bu sorumlulukları değiştirmeye ilişkin usul işlemleri, anayasada veya yasada öngörülmelidir.
Madde 29
Her şahsın, şahsiyetinin serbest ve tam gelişmesi ancak bir topluluk içinde mümkündür ve şahsın bu topluluğa karşı görevleri vardır.
Herkes, haklarının ve hürriyetlerinin kullanılmasında, sadece, başkalarının haklarının ve hürriyetlerinin gereğince tanınması ve bunlara saygı gösterilmesi amacıyla ve ancak demokratik bir cemiyette ahlâkın, kamu düzeninin ve genel refahın haklı icaplarını yerine getirmek maksadıyla kanunla belirlenmiş sınırlamalara tabi tutulabilir.
Öncelikle belediyelerin görev alanı yetkisi kanun yasa ve anayasayla sınırlandırılmıştır.
BELEDİYE KANUNU
Kanun No. 5215
Kabul Tarihi : 9.7.2004
MADDE 3.- Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Belediye: Beldenin ve belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisini, ifade eder.
Belediyenin Görev, Yetki ve Sorumlulukları
MADDE 14.- Belediye, kanunlarla münhasıran başka bir kamu kurum ve kuruluşuna verilmeyen mahallî müşterek nitelikteki her türlü görev ve hizmeti yapar veya yaptırır, gerekli kararları alır, uygular ve denetler.
Belediye öncelikle imar, su ve kanalizasyon, ulaşım gibi kentsel alt yapı; çevre ve çevre sağlığı, temizlik ve katı atık; zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma ve ambulans; şehir içi trafik; defin ve mezarlıklar; ağaçlandırma, park ve yeşil alanlar; konut; kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor; sosyal hizmet ve yardım, evlendirme, meslek ve beceri kazandırma; ekonomi ve ticaretin geliştirilmesi hizmetlerini yapar veya yaptırır. Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 50.000’i geçen belediyeler, kadınlar ve çocuklar için koruma evleri açar
Belediyenin yetkileri ve imtiyazları
MADDE 15.- Belediyenin yetkileri ve imtiyazları şunlardır:
a) Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak.
b) Kanunların belediyeye verdiği yetki çerçevesinde yönetmelik çıkarmak, emir vermek, belediye yasakları koymak ve uygulamak, kanunlarda belirtilen cezaları vermek.
c) Gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetleri ile ilgili olarak kanunlarda belirtilen izin veya ruhsatı vermek.
Belediye başkanının görev ve yetkileri
MADDE 38.-
m) Belde halkının huzur, esenlik, sağlık ve mutluluğu için gereken önlemleri almak.
Belediyelerin adem-i merkeziyetçi bir anlayışı olmaz Sayın Sdt23
Yerel yönetimler, ulusal sınırlar içerisindeki değişik büyüklüklerdeki topluluklarda yaşayan insanların, ortak ve yerel nitelikteki gereksinimlerini karşılamak amacıyla kurulan ve hukuk düzeni içerisinde oluşturulmuş olan anayasal kuruluşlardır. (3) Dolayısıyla yerel yönetimlerin değil, egemenin adem-i merkeziyet anlayışı vardır. Egemen ise anayasadır onu tanıyan halktır. Sayıların üstünlüğü haklılık oluşturmaz! Bu nedenle tartışmalı bir konuda karar verme, kanun yapma gücü yerel yönetimlerin elinde değildir.
Yerel yönetimin varoluş amacını, doğuşunu, yapısını bilmek gerekir.
“Osmanlı İmparatorluğu’nda yerel yönetim (Mahalli İdareler) sistemi ilk kez 1864’de çıkarılan “Teşkilât-ı Vilâyet Nizamnamesi” ile getirilmiştir. Daha önceleri merkezden atanmış bürokratlarla eyalet sistemi sürdürülürken, özellikle Tanzimat’tan sonra merkezden atanan bürokratlara yardımcı yerel kurullar oluşturulmaya başlanmıştı. “Teşkilât-ı Vilâyet Nizamnamesi”nin ilanından sonra idari yapılanma; Vilayet, Liva, Kaza ve Karye şeklinde yönetim birimlerine bölünmüş, Vilayet, liva ve kazalarda halk tarafından seçilmiş ikisi müslüman, ikisi hristiyan dört üyeden oluşan birer “Vilâyet İdare Meclisi” meydana getirilmişti. Bunun yanında vilayete bağlı livaların her birinden seçilecek dörder üyeden “Vilâyet Umum Meclisi” ( İl Genel Meclisi) oluşturulmuştu. Bu il genel meclisi de valinin başkanlığında yılda bir kez toplanacak ve vilayetin sosyo-ekonomik tüm sorunları görüşülecekti. Modern anlamda ilk taşra belediye örgütlenmesi de 1864 Vilayet Nizamnamesi ile başlamıştır.
Buraya kadarki yapılanma, merkeziliğini korumakla birlikte Osmanlı idare sisteminde yerel yönetimlere de daha fazla yetki veren bir dönemin başladığını ifade eder. Yerel yönetimlere seçim usulünün ve din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin temsil olanağının getirilmesindeki amaç; yerel yönetimlerin güçlendirilmek istenmesi değil; Osmanlılık düşüncesinin amacı olan, vilayetlerde yaşayan tebaanın, merkezi devlete bağlılığını sağlamlaştırmaktı.”(4)
Demem o ki: Davulun Ramazan Ayı'ndaki işlevinin dinle bir alakası yoksa, ezanında yoktur. Ezanın var ise davulun da vardır. Su götürmez gerçek ise ikisininde dinle alakası olmamasına rağmen, dinle ilişiklendirilen bir uygulamayla hakların ihlal edilmesidir.
Müdahalenize neden olan “Neden belediyeden belediyeye değişiyor anlayamıyorum. Demek ki hukuk devletinden keyif devletine geçmişiz de haberimiz olmamış.” Düşünceme açıklık getirmek istiyorum: Eğer kanunların olduğu bir ülkede, belediyeden belediyeye değişen bir uygulama varsa, bu o yerel halkın taleplerinden öte siyasi, ideolojik olan bir tercih meselesine dönüşmüş demektir. Ben de bu noktada, belediyeye verilen yetkilerin yine hukuk devleti ilkesine uyumlu olarak kullanılması gerektiğini anlatmak istedim.
Seçmenin %51 ine hakim olan bir belediye, halkın müşterek talepleri doğrultusunda hareket etmesi gerekirken seçmeninin talepleriyle paralel eylemler yapması; hukuk devleti ilkesini, rejimi yasa ve anayasayı, uluslararası sözleşmeleri ihlal etmek, bir sınıfa ya da zümreye hizmet etmek demektir.
Biz, insanların isteklerine göre değil, hukuka göre hareket etmeliyiz. Herkesi hoşnut etmek mümkün değildir ama hukuka uygun hareket etmek, hiç olmazsa meşru olur.
Güzel bir örnek. Belki de olması gerekeni yaptılar ancak şikayetlere engel olabilmiş; tereddütleri ve belirsizlikleri giderebilmiş değiller.
Ben her yerde bu uygulama yasaklansın demiyorum; zira yerel halkın hepsi bu uygulamayı talep edebilir. O zaman burada Belediye Kanununun 15. maddesini uygulamamak hukuka aykırıdır.
(Belediyenin yetkileri ve imtiyazları şunlardır:
a) Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak. )
Peki ya bir kişi bile bu uygulamayı istemiyorsa …? Hukuka aykırı bir durumun uygulanmasına icazet vermeyen bir kişi varsa ve yasaklanmasını talep ediyorsa ne yapacağız?
Tabiki hukukun dediğini!
İşte burada kişinin, devlete ve topluma karşı korunması gerekir, buda hukukla olur diyorum.
“Peki Anayasa nın 24. maddesinin ihlaline bir örnek “verebilir misiniz?
Zorlama; Namaz kıl! Oruç tut! Zekat ver Hacca git! Çabuk ol! gibi olmaz takdir edersiniz ki. Savaşlar bile tip değiştirdi. Artık soğuk savaş hakim. Yerine göre; gövde gösterisi, nispet yapmak da bir zorlamadır. Sinirleri zorlamaktır. Yanlış uygulamaların zorlayana olan getirisi de yeni neslin bu duruma aşina olması, gelenek kabul etmesi ve hak ihlalini teamül yoluyla hak kabul etmesidir.
Oruç tutuluyor sansınlar diye gece ışığını yakmak zorunda olan insanlarımız da var ama konuyu buralara çekmek değil niyetim.
Elbette olabilir. Bu konuda uygulanan yaptırımlar, uygulanmasını istediğim “gürültü” başlıklı kanununun içeriği ve cezasının da örneği olacaktır.
İtalya'da Genç Kadın, Kilisenin "Çan Sesi"ne Açtığı Davadan 60 Bin Euro Kazandı
NetGazete - 02.09.2008 14:45
İtalya'da 23 Yaşındaki Kadının, Yanındaki Kilisenin Yüksek Çan Seslerinin Kendisine Maddi Ve Manevi Zarar Verdiği Gerekçesiyle Açtığı Davada Kiliseye 60 Bin Euro Para Cezası Verildi. Davayı Kazanan Emekli Öğretmenin Hukuki İşlemlere 2003 Yılında Başladığı Belirtildi. Kiliseye 60 Bin Euro Para Cezası Veren Hakim Pasquale Grasso'un Ayrıca, Kiliseyi Çanların Sesini Kısması Yönünde Uyardığı Belirtildi. Kilise Çanlarının Çalması, İbadet Ya Da Düğün Ve Tören Gibi Faaliyetler İçin İnsanların Kiliseye Gitme Zamanına İşaret Ediyor.(5)
ÇANLARI ÇOK SES ÇIKARAN KİLİSEYE CEZA Almanya(6)
Hollanda'nın Tilburg kentinde, belediyenin belirlediği ses sınırını aşmakta ısrar eden bir kilise, iki günde beşer bin avrodan 10 bin avro para cezasına çarptırıldı.(7)
Ezan sesi kesilsin, okunmasın, insanlar manevi duygularını geliştirip ibadeti benim anladığım şekilde yapmadıklarından, benden farklı olduklarından kısıtlansın diye bir düşünce kabul edilmez, sadece maksat aşılmasın ve insanlar rahatsız edilmesin diyorum.
Laik bir devlette, hükümet ve idare işleri ve bunları düzenleyen yasa ve kuralların dayanakları, ilkelerin kaynağı, dini düşünceler değildir.
Konuyu saptırmak istemiyorum ama “ ezan da okundu, hadi gelmiyor musun?” cümlesi dahi 24. madde kapsamında bir ihlaldir. Zira ezan, İslam Dini'nde namaz ibadeti için insanların camiye gitme zamanına işaret eder. Kulağı duyan, ibadetini yapmak isteyen, ve basit bir saate sahip olan herkes bu cümleleri duyunca kendinden şüphe eder. Ezanın amaç ve doğuşu konusunda bir araştırma yapmanızı ve bu günkü uygulama ve algılayışla irdelemenizi, “ezan dinmez vatan bölünmez” mantığındaki ezan kelimesinin ne kadar anlam ve amaç değiştirdiğini fark etmenizi bilginize sunarım. Amacım bu kavramların yanlışlığı doğruluğu anlatmak değil, uygulamanın, dinamiklerin ne şekilde değiştiğini ve kendiyle çelişen bir yapının varlığına dikkat çekmektir. Yapılan uygulama hukuksuzdur!
Hukuk siyasetin esiri olmuş ve cahillik dağının gölgesinde üşümektedir. Ayrıca Dinin gördüğü zarar hakkında konuşmak bu sitenin amacına tersttir. Bu konuda daha fazla konuşmayacağım
Tabi bu konu çok geniş, tehlikeli, ve herkesle konuşulamayacak kadar önemlidir.
Peki vaazlara ne demeli günün herhangi bir saati istediği desibelde istediği konuda konuşmayı kendine hak bilen kişilerin yaptıkları? Laik bir devlet eliyle yapılan yanlı, yetkisi aşan bir uygulama... Düşündürücü! Bence konu akademik ortamda tartışılması gerekecek derece de önemli ancak tehlike arz ettiği için de mümkün görünmemektedir.
Bu sorunuzu cevaplandırmak için birkaç açıklama yapmam gerekmektedir.
Belediyenin ruhsat vermesi bir kere hatadır. Ve bu hata giderilemeyecek nitelikte değildir. Böyle bir şikayet karşısında yapılacaklar kanun ve içtihatlarla belirlenmiştir. Şöyle ki:
“İdari işlem, en kısa anlamda, idare hukuku alanında, idarenin tek yanlı irade beyanı ile hukuk düzeninde değişiklik yapan işlemlerdir”(8)
“Kural olarak, bütün idari işlemler yazılı şekle tabidir.” (9)
Ayrıca;
İdari işlemlerin içeriğinin açıklığı, hukuki güvenlik, idarenin denetimi, vatandaşları idarenin belirsiz ve öngörülmeyen kararlarından koruma saiki ve işlemin dayandığı olayların belgelendirilmesi gereği yazılı şekil şartını zorunlu kılmaktadır.(10)
İdare tarafından tesis edilen her idari işlemlerin gerekçelendirilmesi gerektiği açıktır.(11)
Bu gerekçe yasanın idareye verdiği yetkiler çerçevesinde hukuka uygun olmalıdır. Yoksa tek başına bir gerekçenin varlığı savunma sayılmaz.
Acaba Ramazanda davul çalınması uygulamasının gerekçesi nedir? Bu gerekçe yasalara uygun mudur?
İşlemlerin gerekçeli olması gerektiği hakkında Danıştay bir kararında, “… idarelerin, yasanın alt ve üst sınırlarını belirlediği bir alanda takdir yetkilerini kullanırken asgari haddin üzerinde bir karar verilmesi durumunda bu kararın nedenlerini de belirtmeleri gerekir. İdare kararında yaptığı işlemin nedenini göstermiyorsa, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 20’nci maddesi uyarınca gerekçeyi ve delillerini yargıya sunmak zorundadır.
İdare bir hatası veya hukuka aykırı işlemi durumunda işlemini geri almak zorundadır. Buda şekil ve usul paralelliği ilkesi ile olur. “Şekil ve usul paralelliği ilkesi, yargı içtihatları ile geliştirilmiş olan idari işlemin yargısal denetim yoludur.”(12)
Şekil ve usul paralelliği, aksine kanunda bir hüküm yer almadıkça, bir idari işlemin tesisi sırasında izlenen şekil ve usul kurallarının, idarece o idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya düzeltilmesi esnasında da aynen uygulanmasıdır.(13)
Konunun menşei hakkında söylediklerim konusunda;
Bakın hukuktan ayrılıp, olaylardan neden ve sonuç çıkartmamız nasıl sorun yaratıyor nasıl tepki çekiyor değil mi? İşte belediyeler de bunu yapıyor.
Şimdi buraya kadar ki konuşmalarım da uygulamanın;
-Yasal mesnetten uzak, keyfi,
-Anayasaya, gürültü yönetmeliğine, kabahatler kanununa aykırı, vs…
olduğunu anlatmaya çalıştım. Ancak konu o kadar geniş, karışık, ideolojik ve çözümü zor ki, objektif olmaya çalıştığımı hissettirmem, konuyu anlatmam, iddialarımı ispatlamam da o kadar zor.
Gerçekçi olmaya, hukuki düşünmeye, ve vicdanınıza hitap etmeye çalışıyorum. Siz de demek istediklerimi anlamaya çalışın lütfen. Empati kurun.
Haklısınız yoktur. “Osmanlı’da Ramazan davulcuları aslında mahalle bekçileridir. Ama davul sahur vaktinin simgesi olmuştur. Babadan oğula devredilen bu mesleğe Ramazan’da farklı bir işlev yüklenmiştir. İnsanları güzel bir şekilde sahura kaldırmak (!)”.
Davulun neden asıl amacına hizmet etmediğini de sormak gerekir. Bize bazı ayırdımları yapmamızda yardımcı olacaktır. Oruç tutma ibadeti için (belki de belediyenin gerekçesi) bir safha olarak kabul edilebilir mi? Tıpkı namaz ibadeti için ezanın okunması olayında olduğu gibi, ibadetin bir parçası gibi görülmesi. Tabi ki bir safha değildir ama hukukun bu duruma olmayan müdahalesi, bu tali unsurları toplum kanaatinde asli bir unsur gibi göstermekte ve idarenin düzenleme konularına girebilecek kadar karine teşkil etmektedir.
Bu konuda size katılamayacağım.
Böyle bir gelenek yoktur. Gelenek kavramıyla da bağdaşmaz. Ve davulcu manilerinde de anlatmaya çalıştığım (24.madde ihlali ve asimile ) amaç görülmektedir.
“Ahmet ağa uyursun uyursun
Uykularda ne bulursun
Kalk al abdest, kıl namaz
Sabahleyin cenneti bulursun
Akşam ezanı dinlemek
Sahur vakti yemek yemek
Ramazana mahsus şeydir
Gece davulcu söylemek
Aldanma sağa sola,
Gel gidelim hak yola,
Güzel oruç tutanın,
Âkıbeti hayrola.
Arnavut'musun Tatar'mısın
Ekşili çorba yapar mısın
Sana davul çalıyorum amma
Acaba sen oruç tutar mısın
Bu aya hürmet gerek,
Nîmete şükür gerek,
Mübârek Ramazan’da,
Hakka ibâdet gerek.” (14)
Bunlar bir gelenek değildir. Geleneğin tanımını yukarıdaki mesajlarda bulabilirsiniz. Ayrıca bu durumlar ile bir alakası yoktur. Ancak bu ilişiği kurmak normal ise benim Anayasa 24 kuralı ile olan yorumumun zorlama bir yorum olmadığı da evleviyetle normal olacaktır.
Haklısınız aksini iddia etmiyorum. Meramım, sadece manevi değerlerin siyasallaştıkça ve rant konusu yapıldıkça kutsallığını kaybedeceğini, yerel ve merkezi yönetimin bu gibi durumlara yasal yönden dayanak çıkarmamasını, kişi vicdanına dolaylıda olsa etkide bulunulmamasını, ülkemizin; siyasi, hukuki ve tarihi de göz önünde tutularak uygulamaların daha titizlikle yapılmasını istemekten ibarettir.
Saygılarımla.
(1)Şükrü Karatepe, “İdare Hukuku”, 4. Bası, İzmir1995, s. 67; Akyılmaz, “İdare Hukuku”, s. 242; Halil Kalabalık, “İdari Yargılama Usulü Hukuku”, 2. Bası, İstanbul, 2006, s. 128; Kemal Gözler, “İdare Hukuku”, s. 732.
(2) (Bu Bildirge Uluslar arası Yerel Yönetimler Birliği (IULA)’nın 23-26 Eylül 1985 tarihinde Rio de Janeiro’da düzenlenen 27. Dünya Yerel Yönetimler Kongresi’nde kabul edilmiştir.)
(3)Vikipedi, özgür ansiklopedi
(4)Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’nin Siyasi Hayatında Batılılaşma Hareketler
(5)http://www.guncel-haber.com/2648824/...B1n_kilisenin/
(6)http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=17604
(7)http://www.aksiyim.org/-et20022.html
(8)Gözübüyük, A. Şeref – Tan, Turgut; “İdare Hukuku”, C. 1, Genel Esaslar, Ankara, 1998., s. 315.
(9)Metin Günday, age., s. 133; E. Ethem Atay, age., s. 386; Halil Kalabalık, “İdare Hukuku”, s. 121; Şükrü Karatepe, age., s. 69; Yıldızhan Yayla, age., s. 83; Kemal Gözler, “İdare Hukuku”, s. 711.
(10)Akyılmaz, “İdari Usul”, s. 188.
(11)Tekin Akıllıoğlu, agm., s. 7 vd. .; E. Ethem Atay, age., s. 387; Akyılmaz, “İdari Usul”, s.199.
(12) Metin Günday, “İdare Hukuku”, 5. Bası, Ankara, 2002., s. 129.
(13)Metin Günday, age., s. 129; Yıldızhan Yayla, age., s. 87; Kemal Gözler, “İdare Hukuku”, s. 751;
Danıştay Altıncı Dairesi, Kt: 11.04.2006, E:2004/1462, K:2006/ 1872, Danıştay Dergisi, s. 114, s. 204;
(14)http://forum.donanimhaber.com/m_26191397/tm.htm