-
Iki mühendislik ögrencisi kampus içerisinde yürürken biri
digerine sorar,
- Bu muhtesem bisikleti de nereden buldun?
Digeri cevap verir,
- Dün tek basima dolasirken bir yandan da okulu bitirince ne is
yapacagimi düsünüyordum. Birden bu bisikletin üzerinde nefis bir kiz
geldi ve yanimda durdu. Bisikleti çimenlerin üzerine birakti veüzerindeki bütün giysileri çikartti. Sonra da bana "Hangisini istiyorsan al" dedi.
Diger ögrenci arkadasini dogrularcasina basini sallayarak,
- Iyi seçim yapmissin, elbiseler belki sana uymayabilirdi.
-
Adamın biri bir gün yolda giderken otostop yapan bir kedi görür,
durur ve arabaya alır. Kedi ön koltuga geçer ve dile gelir:
- Ben aslında bir insanım, eger benim basımı bir kere oksarsan çok
güzel bir prenses haline gelirim, der.
Adam güler ve arabayı sürmeye devam eder. Kedi tekrar dile gelir
- Eger benim basımı oksarsan çok güzel bir prenses olacagım ve
seninle 1 hafta kalmaya razıyım, der.
Adam tekrar güler ve iki elini de direksiyondan ayırmayarak sürmeye
devam eder. Kedi sıkılmaya baslar ve;
- Eger benim basımı oksar ve güzel bir prenses haline çevirirsen
seninle bir hafta kalırım ve istedigin her seyi yaparım.
Adam yine güler. Sonunda kedi dayanamaz:
- Senin neyin var? Sana çok güzel bir prenses oldugumu ve beni
okşarsan 1 hafta seninle kalıp istedigin her seyi yapacagımı söyledim.
Neden beni öpmüyorsun?
Sonunda adam konusur:
- Bak, ben bir mühendisim. Konusan bir kedi, bir prensesten daha ilginç geliyor.
-
Temel, arkadaşıyla yolda giderken elindeki çakısıyla parmağını keser.
Biraz ötede sağlık ocağı görür. Temel:
-Ben şurada pansuman yaptırayım, der. İçeri girince karşısına iki
kapı çıkar. Birinde -Hastalıklar-, ötekinde-Yaralar- yazılı .
Yaralar kapısından girer. Yine önünde iki kapı belirir. Birinde -Et-, ötekinde
-Kemik- yazar. -Et- kapısından girer. Yine iki kapı çıkar karşısına.
Birinde -Önemli-, ötekinde -Önemsiz- yazar.
-Önemsiz kapısından girince kendini sokakta bulur.
Arkadaşı sorar:
-Nasıl iyi baktılar mı?
-Hayır... ama organizasyon müthiş.
-
Çoban'ın biri dere kenarında koyunlarını otlatıyormuş.Tam oanda,yanına
bir Cherokee Jeep yanaşmış. Brioni gömlek, Cerruti ayakkabılar giyen,
Ray-Ban gözlüklü ve YSL kravatlı bir sürücü aşağıyainmiş ve çobana sormuş.
- Eğer kaç tane koyunun olduğunu bilirsem banaonlardan bir tanesini
verir misin?
Çoban bir adama birde koyunlarına bakmış,"Tamam" diye cevap
vermiş.
Genç adam arabasını park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlamış bir
NASA sitesine girmiş, GPS'ini kullanarak yeri taramış, bir database ve
logaritma ile doldurulmuş 60 excel tablosunu açmış ve 150 sayfalık bir
rapor basmış. Çobana dönmüş,
- "Tam olarak 1586 adet koyunun var" demiş.
Çoban "Doğru" diye cevap vermiş, "Koyununu alabilirsin."
Genç adam koyunu almış ve jeep'inin arkasına koymuş. Bu sefer çoban genç adama dönmüş, -
"Eğer senin ne iş yaptığını bilirsem koyunumu geri verirmisin?"
diye sormuş.
Adam, "Evet neden olmasın" diye yanıtlamış.
"Sen Dunya Bankasi'nda Danışmansın" demiş çoban.
Adam sormuş, "Nasıl oldu da bildin?".
Çoban
"Çok basit" diye cevap vermiş. "Buraya çağrılmadan geldin,bu bir. İkincisi benim bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden bir koyunumu istedin. Üçüncüsü yaptığın hiçbir şeyden anlamıyorsun
çünkü köpeğimi aldın!"
-
1- Bir adam gazeteye ilan vermiş: "Eş arıyorum."
Ertesi gün yüzlerce mektup almış.
Hepsi aynı şeyi söylüyormuş; "Benimkini alabilirsin."
2- Bir adam karısına arabasının kapısını tutuyorsa emin olabilirsiniz.
"Ya arabası yenidir ya da karısı!.."
3- Bir genç babasına sorar; "Baba evlenmek kaça malolur?"
Baba cevap verir: "Bilmiyorum oğlum, ben hálá ödüyorum."
4- Evli erkeklerin psikolojisi arkadaşlarla lokantaya gitmeye benzer.
İstediğin yemeği sipariş edersin sonra, yanındakinin istediği yemeği
görüp;
"Keşke onu isteseydim" dersin.
5- Bir kavgadan sonra kadın kocasına bağırır; "Seninle evlendiğimde tam
bir aptalmışım."
Adam cevap verir; "Evet çok aşıktım fark edemedim."
6- Bir adam evlenene kadar eksik sayılır, evlenince tam bitmiş olur.
7- Bir davette bir hanım arkadaşına sorar; "Alyansını yanlış parmağına
takmıyor musun?"
Diğer hanım cevap verir; "Evet yanlış adamla evliyim de ondan."
-
Üç kadın arkadaş bir kaza sonucu aynı anda hayatlarını kaybedip cennete giderler. Cennetin kapısında onları karşılayan melek:
"Bizim burada uymanız gereken tek kural var.. O da ördeklere dikkat
edin sakın üstlerine basmayın" der.
Sonra kapı açılır üç kadın cennete girerler. Gerçekten de etrafta ördek doludur. Üstlerine basmamak adeta imkansızdır. Dikkat etmesine rağmen kadınlardan biri kazayla bir ördeğin üstüne basar. Hemen Cebrail belirir.Yanında son derece çirkin bir adam vardır. Kadını
kolundan adama kelepçeler ve:
"Ördeğin üstüne basmanın cezası olarak sonsuza kadar bu çirkin adama kelepçeli olarak yaşayacaksın" der.
İkinci gün kadınlardan biri yine kazayla bir ördeğin üstüne basar ve Cebrail anından yanında çok çirkin bir adamla gelip onları kadına ceza olarak birbirlerine kelepçeler. Üçüncü kadının gözü bu olaylardan çok korkar. Diğerlerinin akıbetine uğramamak ve sonsuza kadar çirkin bir adama kelepçelenip yaşamamak için her attığı adıma acayip dikkat etmeye başlar.
Aradan aylar geçer ve hiç bir ördeğin üstüne basmaz. Derken bir gün
Cebrail belirir. Bu kez yanında boylu poslu inanılmaz derecede yakışıklı bir adam vardır. Cebrail hiçbir şey söylemeden yakışıklı adamla kadını
kelepçeler ve yine birşey söylemeden çeker gider. Kadın artık mutluluktan uçmaktadır.O güne kadar gördüğü en yakışıklı adamla kelepçelenmiştir. Adama döner ve:
"Ben acaba ne yaptım da sonsuza kadar senin gibi güzel bir adamla
birlikte olmayı hak ettim" der.
Adam suratı asık bir şekilde cevap verir:
"Vallahi seni bilmem ama ben az önce bir ördeğin üstüne bastım.
-
Temel özel aracıyla yolda giderken Trafik Polisi çevirir.
- aaa beyfendi bugün emniyet kemerini takan tek sürücü sizsiniz. sizi kutlarım ve size de 500 ytl ödülümüz var der. arkasından da gülümseyerek;
- eee ne yapacaksınız bakalım bu parayla diye sorar.
temel gayet ciddi ;
- Ehliyet alacağım memur bey der.
temelin yanında oturan karısı fadime müdahale eder;
- memur bey siz ona bakmayın içkiyi fazla kaçırınca böyle saçma saçma konuşur der.
arka koltuktan cemal müdahale eder;
- ula temel ben söylemedim mi sana çalıntı arabayla yola çıkmayalım diye bak başımız belaya girdi der.
bagajdan idrisin sesi yükselir.
- ula uşaklar sınırı geçtikmi bu gürültü de ne....
-
Papaz ölmek üzere olan adamın üzerine eğilerek:
- "Ölmeden önce şeytanı ve onun kötülüklerini lanetle" der.
Ancak adamdan ses çıkmaz.
Papaz gene:
- "Ölmeden önce şeytanı ve onun kötülüklerini lanetle"
der demesine ama adamdan gene ses çıkmaz.
Papaz iyice sinirlenir ve:
- Neden şeytanı ve kötülüklerini lanetlemiyorsun be adam?
Deyince, adam sakin sakin cevapverir,
- Nereye gideceğimi bilmeden kimse hakkinda yorum yapmak istemiyorum!!
-
Temel Karadenizde hamsi tutmaktan bıkmış soluğu Kanada da almıştır. Her türlü hazırlığını tamam ettikten sonra gözünü kestirdiği bir buzzluk alanı kesip balık tutmaya hazırlanır. Tam buzu kesecekken bir ses duyulur
Oğlum orada balık yok....
Temel Allah' ın kendisine yardım ettiğini düşünüp elli metre ileriye gider tam buzu kıracak
Oğlum orada balık yok demedik mi sana diye gür ve sert bir ses duyulur
Temel titremeye başlar ve
Allahum sen misin ?
ses yanıt verir
Hayır oğlum ben buz hokeyi salonunun sipikeriyim...
-
İki tane çiftçi; biri Adanalı diğeri Kayserili, sohbet ediyorlarmış; bu arada haliyle zenginlikleriyle övünüyorlar.. Adanalı başlamış : - "Bizim orda sabah güneş doğmadan biniyoruz arabaya, akşam oluyo biz hala çiftliğin öteki ucuna yetişemiyoz" demiş... Kayserili de bunun üzerine: -Yav bizim de vardı öyle eski bi arabamız, ama geçenlerde satıp yeni modelini aldık...
-
Adamın biri daldan dala gezerken cinsel organı kırılmış. Doktora gitmiş. Doktor adama her akşam yatmazdan önce on onbeş dakika cinsel organını bir bardak süte bandırmasını istemiş. Adam eve gelip yatma vakti geldiğinde banyoya girip doktorun dediklerini uygulamaya başlamış. Tabi karısı içerde bekliyormuş ve kocasına seslenmiş. Aradan biraz zaman geçtikten sonra kadın sabırsızlanıp dalıvermiş banyoya... Şaşırarak: - "Ay kocacığım kırk yıl düşünsem bunun bir dolma kalem gibi doldurulduğu aklıma gelmezdi..."
-
Askeri hastanede yatan Temel ve arkadaşlarının cinsel organları kopmuş. Sebebini soranlara Temel anlatıyor: - "El pombasu talimu yapayuduk, pimi çektuktan sonra ona kadar sayup atmamuz emredildi, piz de parmaklarumuzla saymaya paşladuk, pir, içi, uç, tört, peş, öpür ele geçmek için pompalaru apuş arasına koyalum tedük, alti, yeti, seçiz, tokuz...Bummm!!"
-
Bir Amerikalı ile Japon safariye çıkmışlar. Her ikisi de son teknolojik silahları da birbirlerine nazire yapmak için yanlarına almışlar. Derken uzakta bir aslan görünmüş. Amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş. Ama karavana. Hemen Japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş. Fakat o da karavana. Aslan bizimkileri farkedince üzerlerine doğru gelmeye başlamış. Amerikalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamış. Japon hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış. Amerikalı sormuş: -Ne o, aslandan hizlı mı koşacaksın? -Yoo, senden hızlı koşsam yeter.
-
Bektaşi, camide namazdan sonra dua etmiş: - "Ey ulu Tanrım, bana bir rakı parasi ver!" Yanında namazını bitiren softa da, ellerini kaldırmış: - "Rabbim, bana iman ver!" İki duayı da işiten hoca, Bektaşiye: - "Bak, herkes ne istiyor Tanrı'dan, sen rakı parası. Utanmıyor musun?" demiş. Bektaşi usulca: - "Ne yapalım hoca efendi, herkes kendisinde olmayanı ister", demiş.
-
Akıl hastanesinde koğuşları gezen başhekim, bir delinin oturmuş, birşeyler yazdığını gördü: - "Kolay gelsin ne yazıyorsun?" - "Mektup yazıyorum efendim." - "Yaaa..Kime yazıyorsun?" - "Kendime.." - "Peki ne yazılı mektupta?" - "İlahi doktor bey, deli misiniz siz.. Mektubu daha almadım ki içinde ne yazdığını bileyim?"
-
Bir doktor, hemşiresi ile buluşmalara başlar. Bu buluşmalardan kısa bir süre sonra, hemşire gelir ve hamile olduğunu söyler. Fakat doktor, bu olayı karısının duymasını istemediğinden, hemşireye bir miktar para verir; İtalya'ya gitmesini ve çocuk doğana kadar orada kalmasını ister. Hemşire, "Bebeğin doğdugunu sana nasıl haber vereceğim?" diye sorar. Doktor da; "Bana hemen bir kart gönder ve arkasına "spagetti" diye yaz. Ben durumu anlarım. Başka bir açıklama yapmana gerek yok" der. Hemşire parayı alır ve uçağa binip İtalya'ya gider... Altı ay kadar sonra, bir gün doktorun karısı evden arar ve doktora: - "Sevgilim, bugun postadan senin adına İtalya'dan postalanmış ilginç bir kart geldi. Fakat ne anlama geldiğini anlayamadım..." der. - "Peki karıcığım, ben akşama eve gelince sana gerekli açıklamayı yapacağım" der doktor ve telefonu kapatır. O akşam doktor eve geldiğinde; kartı alır okur ve kalp krizinden olduğu yere düşer. Acil yardım ve tibbi mudahelelerin sonunda doktor kendine gelir ve biraz rahatladıktan sonra acildeki doktorlar adamın elinde hala sıkı sıkıya tuttuğu kartı alır ve okurlar... "Spagetti, spagetti, spagetti, spagetti... İkisi sosisli; ikisi sade!"
-
Kadın kocası işteyken sevgilisini eve çağırıyor, ikisi yatakta zevk dolu saatler geçirirken birden kapı çalıyor, bir de bakıyolar kocası eve erken gelmiş... Kadın panik içinde: - "Allahım bu nerden çıktı şimdi! Çabuk al topla kıyafetlerini, camdan atla kaybol!" Adam pencereden aşaği bir bakıyor: - "Hayır atlayamam, deli misin, nasıl yağmur yağıyor görmüyor musun!" Kadın deli gibi koşturuyor: - "Kocam bizi burda yakalarsa ikimizi de öldürür, atlamak zorundasın, hadi, çabuk çabuk!" Böylece adam çaresiz, kıyafetlerini kaptığı gibi camdan atlıyor. Ayağa kalkıp bir de etrafa bakıyor ki bir maratonun tam ortasına dalmış. Bozuntuya vermeden yarışçılarla koşmaya başlamış. Tabi çırılçıplak ve pantolonu gömleği elinde koşan bir tek kendisi olduğu için dikkat çekiyor... Koşuculardan biri soruyor kendisine: - "Siz hep çıplak mı koşarsınız?" - "Ah evet evet... Rüzgarın çıplak tenime değmesi kadar güzel bir duygu yok." - "Ama çıplak koşarken de kıyafetlerinizi hep elinizde mi taşırsınız?" - "Yaaa öyle... Koşu bitince arabama biner, giyinir, eve giderim diye." - "Gerçekten çok ilginç... Peki koşarken hep prezervatif de takar mısınız?" - "Aaa.. şeyy.. sadece yağmur yağdığı zaman..."
-
Biri içinde 1 milyar bulunan cüzdanını kaybetmiş. Kaybettiği yerdekilere cüzdanını getirene 100 milyon vereceğini söylemiş. Daha sonra kalabalıktan bir ses daha duyulmuş: - O cüzdanı bulup bana getirene 250 milyon vereceğim!
-
Cennetin kapısında görevli melek yeni vefat etmiş adama: - "Üzgünüm ama seni içeri alabilmem için bana hayattayken yaptığın iyi bir şeyi anlatmalısın." Adam biraz düşünmüş ve: - "Bir grup serserinin yaşlı bir kadının çantasını almak istediklerini gördüm. Ben de kadını kurtarmak için yanlarına gittim. Başlarındaki çocuğun motorunu devirip, çocuğun yüzüne tükürdüm. Yanındakilere de yaptıklarının ne kadar yanlış olduğunu söyledim." - "Ya bu ne zaman olmuştu?" - "Yaklaşık üç dakika önce.."
-
Adamın biri çok delikanlı geçinirmiş. Adam birgün kabız olmuş. Kabız ilacı almayı delkanlılığına yedirememiş. Geçer ümidiyle 2 gün beklemiş, geçmemiş, 4 gün beklemiş, geçmemiş. 1 hafta beklemiş kabızlığı geçmemiş. Artık dayanamamış ve eczaneye gitmeye karar vermiş. Eczane kapısından utana sıkıla girmiş.
- Şey beyfendi, ben hastayım. Tuvalete gidiyorum fakat yapamıyorum, demiş. Eczaneci
- Bunda utanacak ne var. Size hemen bir ilaç vereyim geçirir. Ama dikkat edin çok kuvvetli bir ilaçtır birden fazla içmeyin demiş.
Adam eczaneden koşar adım çıkar. Yolda dayanamaz ve 1 haftanın verdiği sıkıntıyla iki üç tane ilacı mideye indirir. Adam yolda giderken bir hastaya rastlar. Hasta, adama
- Buralarda eczane var mı? diye sorar. Adamın cevabı oldukca ilginçtir.
- Sarı çizgiyi takip et...
-
Biri içinde 1 milyar bulunan cüzdanını kaybetmiş. Kaybettiği yerdekilere cüzdanını getirene 100 milyon vereceğini söylemiş. Daha sonra kalabalıktan bir ses daha duyulmuş: - O cüzdanı bulup bana getirene 250 milyon vereceğim!
-
Amerikada yaşayan ünlü bir mafya babasının karısı doğum yapacakmış. Hastaneye kaldırmışlar. Tabii ilgi o biçim. Doktorlar, hemşireler etrafında pervane. Neyse doğumhaneye almışlar. Kadın ikiz doğuracakmış. İlk çocuk gelmeye başlamış, çocuk kafasını çıkarınca etraftaki kalabalığı görür görmez hemen bağırmış: -Hey Joe, ön kapıyı tutmuşlar; arka kapıdan kaçalım...
-
Ankara'da bir fakültede okuyan Ahmet, işi dalgacılığa vurur. Dersin dışında her konuyla ilgilidir. Yıl sonu yaklaşırken kötüye giden dersleri düzeltemeyeceğini görür. Atılacağı kesin gibidir. Annesine telgraf çeker: - "Anneciğim atılacak gibiyim, babamı hazırlayasın." Ertesi gün cevap gelir: - "Baban zaten hazırda... Sen kendini hazırla."
-
Doktor, muayenehaneye ilk kez gelen hastadan 50 bin, sonraki muayenelerde 30 bin lira alıyordu. Bunu öğrenen Kayserili, muayeneye ilk gidişinde: - "İşte yine geldim doktor bey" dedi. Doktor soyunmasını söyledi. Muayene etti, ücretini aldı: - Sağlığınız düzeliyor. Aynı ilaçları kullanmaya devam edin!
-
Kayserili, Papa'nın cennetten yer sattığını işitince doğru Vatikan'a gitmiş. Papa'ya: - "Bazı Müslümanlar cehennemlik olduğu için" demiş, "cehennemin tapusuyla anahtarını şimdiden almak istiyorum" Uzun pazarlıklardan sonra istediği fermanı ve anahtarı elde etmiş. Bunun üzerine zengin Hristiyanlara yönelik bir reklam kampanyasına girişmiş: - Cehennemin tapusu ve anahtarı bende. Cehenneme girmek istemeyenler, benden belge alabilirler. Cennet arsalarının yarı parasına... Kayserilinin elindeki fermanı gören Hristiyanlar, cehenneme kabul edilmeyeceklerine ilişkin belge satın almaya başlamışlar. Cennet müşterileri azalınca, Papa Kayseriliyi çağırtmış: - Al şu verdiğin parayı, ver cehennemin tapusuyla anahtarını! Kayserili: - Ben cehennemi sattım, demiş. Geri almak için çok para gerekli. - Ne kadar? - Heybenin iki gözü dolusu altın. Papa, çaresizlik içinde ellerini iki yana açtıktan sonra buyruğu vermiş: - Doldurun bu Kayserilinin heybesini altınla!
-
Bir kadınla en çok kimin birlikte olabileceği konusunda bir yarışma yapılıyormuş, dayanırsa kadın dayanamazsa yarışmacı büyük ödülü alacakmış. Nam-ı Kemal de oradaymış. Her postadan sonra da duvara çarpı atılıyormuş. Alman başlamış 1,2,3.. tıkanmış. İngiliz başlamış 3,5,7.. o da tıkanmış. Fransız 15,20.. derken o da kalmış. Bizim Nam-ı Kemal başlamış 70,80,90 derken durmak bilmiyor. Bakmış kadın iş kötü, Nam-ı Kemal'in duracağı yok, 95.yi yaparken "yok efendim bu 94." diye tutturmuş. Nam-ı Kemal, "Olur mu hanfendi 95 oldu, burada boşuna mı çarpı atıyoruz, sayıyoruz" dese de kadın dinlemiyor, "hayır bu daha 94." diyormuş. En sonunda bizimki zıvanadan çıkmış: - "Başlarım şimdi çarpına da sana da, sil hepsini sıfırdan başlıyoruz."
-
Ülkenin birinde çok azgın bir kadın varmış, kimse bu kadını cinsel doyuma ulaştıramamış! En sonunda akıllara Nam-ı Kemal gelmiş olsa olsa bu işi o becerir demişler ve onu çağırmışlar.. Nam-ı Kemal´in de "Ben bu işi ancak karanlık bir odada yaparım" diye özel bir isteği olmuş.. Neticede Nam-ı Kemal ve kadın karanlık bir odada başlamışlar sevişmeye... 1 saat, 2 saat 3,5,7,10,15,20 saat olmuş ikisinde de tık yok... 24 saat sonra kadın artık pes etmeye başlamış ve seslenmiş: - "Yeter artık Nam-ı Kemal yeter, ben öldüm!" - "Ne Nam-ı Kemal´ı abla ben Recep!" - "Recep mi? Peki Kemal? O nerde?" - "O dışarda bilet kesiyo abla"
-
Öğretmen öğrencilere soru soruyor: - "Ağaçta 7 kuş var. Avcı ateş ediyor, 3 tanesini vuruyor. Ağaçta kaç kuş kaldı?" Biri cevap veriyor: - "4 kuş kalır." Başka bir çocuk da hemen atılır: - "Hayır öğretmenim ateş edince bütün kuşlar uçar, ağaçta hiç kuş kalmaz..." Öğretmen bunun üzerine: - "Cevap yanlış ama stilini sevdim", der. Çocuk buna karşılık verir: - "Öğretmenim, ben de bir soru sormak istiyorum... Karşıdan 3 bayan geliyor, ellerinde dondurma var. Biri yalayarak yiyor, biri emerek, biri de ısırarak... Bu bayanlardan hangisi evlidir?" Öğretmen düşünüyor, düşünüyor... - "Emerek yiyen evlidir", diyor... Çocuk cevap veriyor: - "Hayır öğretmenim, parmağında alyansı olan... Ama ben de sizin stilinizi sevdim.."
-
Müller akşama doğru Hamburg#8217;da bir otele yerleştikten sonra, sokağa çıktı. Geceyi eğlenerek geçirmek istiyordu. Bir taksiye bindi, şofor sarışın ve güzel bir kızdı. Ona: - "Beni bu gece en ucuz ve en tatlı eğleneceğim bir yere götürün," dedi. Şoför kız: - "En ucuz ve en tatlı#8230;", dedi ve hareket etti.
-
Orta yaşlı yakışıklı, barda yalnız başına oturan fevkalade seksi sarışının yanına oturmuş. Laf lafı, laf kapıyı açmış tahmin edersiniz. Hangi kapıyı... Yatak odasının kapısını tabii. Soyunmuşlar.. Bembeyaz çarşafların üzerine uzanırlarken seksi sarışın sormuş: "Siz dişçisiniz galiba.." "Evet" demiş adam, biraz şaşkın.. "Nerden anladınız?.." "Yatağa girmeden önce ellerinizi ne kadar dikkatle, ne kadar titiz sabunladınız, ona dikkat ettim de.." Yarım saat sonra, seksi sarışın bir daha mırıldanmış: "Siz sadece dişçi değil, çok büyük, çok usta bir dişçi olmalısınız!.." Adam hafiften kasılmış. Yatağın başucundaki sigara paketine uzanırken mağrur mağrur sormuş: "Peki bunu nerden anladınız?.." "Hiçbir şey hissetmedim de.."
-
ADAM BARA GIRER, BARMEN KIZA
:'HEY KOCA POPOLU BANA BIR BIRA'' DIYE SESLENIR.
KISA BIR TARTISMADAN SONRA ADAM BARDAN ATILIR....
IKI GÜN SONRA AYNI ADAM AYNI BARA GELIR AYNI BARMEN KIZ
:'HEY KÜÇÜK MEMELI BANA BIR BIRA'' DIYE SESLENIR.
GENE TARTISMA VE BODYGUARTLAR YINE ADAMI BARDAN ATARLAR..
ÜÇ GÜN SONRA ADAM YINE GELIR. ZORLA VE KIBAR OLACAGINA SÖZ VEREREK BARA GIRER. BÜTÜN GÖZLER ÜZERINDEYKEN AYNI BARMEN KIZA YÖNELERE
:'BIR BIRA RICA EDIYORUM'' DER.
IKINCI,ÜÇÜNCÜ,DÖRDÜNCÜ.... ADAM GAYET KIBAR...SONUNDA BARMEN KIZ CESARET ALIP ADAMA YAKLASIR VE YAVASCA
:'GERÇEKTEN GÖGÜSLERIMI KÜÇÜK MÜ BULDUNUZ" DIYE SORAR.
ADAM SAKIN
: ''EVET AMA, SANIRIM BASIT BIR ÇÖZÜMÜ VAR''
KIZ HEYECANLA
''NASIL'' DIYE SORAR...
ADAM: "HER GÜN BIR PARÇA TUVALET KAGIDI ALIP GÜNDE BIR VEYA IKI KEZ MEMELERININ ARASINA SÜRECEKSIN''DIYE YANITLAYINCA KIZ UMUTLA:
"GERÇEKTEN ISE YARAR VE GÖGÜSLERIM BÜYÜRMÜ KI '' DIYE SORAR.
ADAM KENDINDEN EMIN BIR IFADEYLE: 'KESINLIKLE, BAK AYNI YÖNTEM POPONDA NASIL ISE YARAMIS''
-
Osmanlı'nın Avrupa'ya yayılmaya başladığı dönem..
Akıncılar Avrupa ortalarında at koşturuyorlar.. "Türkler geliyor" dehşeti giderek dostluğa, yakınlığa dönüşüyor.
Evlerinden dışarıya çıkmaya başlıyorlar. O zamana kadar böyle cengaverler görmemiş olan halkın dikkatini en çok akıncıların göğüs kılları çekiyor..
Bir Slav güzeli, yaz sıcağında göğüs bağır açık dolaşan akıncıya yaklaşıyor dayanamayıp.. "Hiç böyle göğüs kılları görmemiştim" diyor.. "Bir tane hatıra olarak alabilir miyim?" Akıncı gülüyor.. "Vitrini bozma kadın!.. Depodan verelim!.."
-
Temel kasasının dört rakamlı şifresini unutmuş ve şifre çözücü çağırtmış. Adam "Hatırladığın kadarını söyle" deyince Temel:
"Hepsi 5'ti ama sırasını unuttum.."
-
Atlantik seferini yapmakta olan bir yolcu uçağı havada şiddetli bir fırtınaya yakalanır. Şiddetli yağmur, gök gürültüsü ve şimşekler derken uçak dengesini kaybetmeye başlar. Yolcular feryat etmektedir. Herkes artık uçağın düşmek üzere olduğundan ve son dakikalarını yaşadıklarından emindir. Uçak bir kez daha sarsılırken arka sıralardan bir kadın ayağa fırlar ve bağırır:
Artık dayanamayacağım. Burada oturup koltuğa bağlı şekilde, bir hayvan gibi ölmeyi bekleyemem. Öleceksem, bari kadınlığımı hissederek öleyim. Aranızda bana kadınlığımı son bir kez tattıracak bir erkek var mı? Ön sıralardan bir el kalkar ve kadın ele doğru yürür. Kadın yaklaşırken, adam da üstündeki gömleğini çıkarır. Fırtınadan gidip gelen ışık aralarında kadın, erkeğin kaslı, üçgen vücudunu seçer. Sonra erkek ayağa kalkar ve kadının tam önünde durur ve: Ölmeden önce sana kadınlığını ben hissettirebilirim. Hala istiyor musun? Kadın bir erkeğin vücuduna, bir gözlerinin içine bakar ve hevesle: Evet, istiyorum, der. Bunun üzerine erkek elindeki gömleği kadına uzatır.. Pekala, öyleyse şunu ütüle bakalım..!
-
Kadın sabah kahvaltısı için yumurta haşlarken, kocası mutfağa girer girmez
"Hadii..!" demiş, "Hadi.. Benimle şimdi seks yapmanı istiyorum..!"
Adamcağız 'yaşasın bu gün ne harika başladı' diye yatırmış karısını mutfak masasına, birliktelikleri bittikten sonra adam pijamasını beline çekerken "Hayrola?.." demiş,
"Neydi o?.."
"Yok bir şey.." demiş kadın ocağın altını kapatırken, "Yumurta tam haşlansın istemiyordum, yumurta pişirme makinesinin saati bozulmuş da..!"
-
Kadının çok hareketli bir yaşamı olmuştu.. Kocası da biliyordu bunu.. Altı aylık evliyken, karısının düzeldiğini ve her şeyden vazgeçtiğini düşünüyordu..
Eve geldi, yatak odasından duman kokusu geliyordu ve kül tablasında yanan bir puro vardı..
-Seni yakaladım, nerden geldi bu puro?!! Yataktaki kadın sessizliğini bozmadı..
-Bu puronun nerden geldiğini bilmek istiyorum!! diye kükredi adam.. Dolaptan boğuk bi ses geldi:
-Küba'dan tabii ki, Küba'dan!
-
Yakalandığı soğuk algınlığı nedeni ile işine bir hafta gelemeyen can dostum Jim'in odasına "geçmiş olsun" ziyaretine gittim, beni karşılayıp " Daha iyiyim, teşekkürler.." dedi,
"Ama evde yattığım süre içinde beni çok mutlu eden bir gözlemim oldu.." "Yaa.. Neydi?.."
"Karım.. Karımın beni gerçekten sevdiğini anladım.. Ben evdeyim diye o kadar mutluydu ki.. İnanır mısın, ne zaman postacı, sütçü, tesisatcı kapıyı çalsa, koşarak kapıyı aralayıp heyecanla "Kocam evde.. Kocam evde.." deyişini duyuyordum..!"
-
Birgün kadınlara bakış açısı konulu bir sempozyum yapılır.
Türkiye'den Temel katılır.
İlk olarak Fransız'a sorarlar.
- Bir kadının elini niye öpersin?.
- Saygımdan..
İngilize sorarlar.
- Kadınlar asil yaratıklardır o yüzden öperim.
Sıra Temel'e gelir ve sorarlar.
- Bir kadının elini niye öpersin?
- Valla, bir yerden başlamak gerek!..
-
Atlatma tekniği
amerikalı, ingiliz, fransız, alman, kürt ve türk kafileler hep
berbaber bi uçakta gidiyomuş. pilot aniden hostesleri çağırmış ve demiş
ki: "uçak düşmek üzere. tüm yolculara atlamalarını söyleyin. deniz
üzerindeyiz atlaralarsa kurtulma şansları var ama atlamazlarsa herkes
ölecek!!!"
Tabii böyle bir şeyi insanlara yaptırmak çok zor. Hosteslerden akıllı bi
tanesi düşünmüş taşınmış herkese uygun bi dille anlatılırsa uçaktan
atlamaları sağlanır diye karar vermiş ve ilk olarak Amerikalı kafilenin
yanına gitmiş:
"sayın yolcularımız; üzerinde bulunduğumuz alan Japonların araştırma
laboratuarlarıyla kaplı. eğer oraya ulaşırsanız tüm japon teknolojisi
sırlarını kaparsınız!"
bütün amerikalılar koşarak çıkışa gitmiş ve atlamışlar;
sonra hostes İngilizler'e yönelmiş:
" sayın yolcularımız şu anda dünyanın en geniş ve verimli sömürgeleri
üzerndeyiz; eğer hemen el koyarsanız sonsuza dek sizin olurlar!"
bütün ingilizler hevesle atlamış;
sıra Fransızlara gelmiş. hostes:
"bayanlar baylar, afedersiniz rahatsız ediyorum; fakat rica etsem
uçaktan atlar mısınız? şimdiden teşekkür ederim" demiş
Fransızlar: "tabi, mersi!" demiş ve sırayla atlamışlar.
hostes bu kez Almanlara yönelmiş:
"laaaan! atlayın çabuk aşağı!" diye bağırmış
Alman kafile "heil" demiş ve atlamış;
hostes kürtlerin yanına gitmiş:
"bana bakın, burdan atlamak yasaktır. sakın atlamayın" demiş
kürtler dakkasında atlamış...
ve sıra gelmiş Türklere...
hostes yandan yandan gülümseyerek ve hafif de dayılanarak şöyle
demiş:
"siz var ya........ buradan atlayamazsınız!!!!!!"
-
chicago hastanesinde sıkışan adam bir çok kez denemesine karşın meşgul
olan
erkekler tuvaletine girememektedir. adamın zor durumunu gören bir
hemşire,
bayım, duvardaki tuşların hiç birine dokunmama sözü verirseniz
isterseniz
bayanlar tuvaletini kullanabilirsiniz' diyerek yardımcı olur. adam
ihtiyacını giderdikten sonra karşısındaki, is, ih, tp ve otc tuşlara
takılır
biraz tereddüt geçirir, ancak merakını yenemeyerek birinci tuşa
dokunur.
altından fışkıran ılık su anında adamın altını yıkar. erkekler
tuvaletinde
böyle bir lüksü hiç yaşamamış adam, daha büyük bir haz beklentisi
içinde ih
tuşuna basar. sonuç, beklediği üzere olağanüstüdür: bu kez ılık su
yerine
püfür püfür bahar çiçeği kokulu ılık hava, nazik yerleri
kurulamaktadır.
hanımlar tuvaletinin tuvalet ötesi bir şey olduğuna inanan adam
tereddütsüz
tp tuşuna uzanır. bu kez de talk pudrasının okşayıcı etkisiyle
kendinden
geçer. son tuşun daha görkemli bir etkisi olacağına kuşkusu olmayan
adam
hemen ona da basar.
bir adım sonra hatırladığı ilk şey, hastanede uzandığı yatakta
kendisine
doğru eğilmiş endişeli hemşirenin yüzüdür. 'ne oldu bana?' diye sorar
acı
içinde, 'son hatırladığım şey, üzeri otc işaretli bir tuşa basmak..'
'biliyorum; otc, otomatik tampon çıkarıcı demek. penisiniz yastığın
altında'