-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Laptop kullanırken nelere dikkat etmeli?
Diz üstü ya da taşınabilir bilgisayar isimleriyle bilinen “Laptop” bilgisayarlar, yüksek teknolojinin hızını iş yaşamına taşıyor.
Büyük kolaylıklar sağlayan teknoloji ürünleri kullanırken olumsuz yönde etkilenmemek için bazı noktalara dikkat etmek gerekiyor. International Hospital Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Demet Parlar, laptop ile çalışırken kişinin ister istemez öne doğru eğildiğini, birçok kişinin de bilgisayarı kucağına alarak çalıştığını, bunun da duruş bozukluğu, omuz, boyun kuşağı ve bel kaslarının zorlanması ve şiddetli ağrılar duyulmasına neden olduğunu belirtiyor. Klavyeyi kullanırken ise bilek ve omuz eklemleri zorlanıyor, buralarda da ağrılar oluşuyor. Yapılan bilimsel araştırmalara göre el bileğini dakikada 2.5 kez hareket ettirmek ve dakikada 10 kez bileği zorlayıcı hareketleri, tekrarlı olarak yapmak, el bileği ve omuzlarda eklem ağrılarına yol açıyor.
Laptop kullanırken sağlığı korumanın yolları
Laptop’u mouse ile kullanmak, fazla sayıda bilek ve omuz hareketine yol açar. Bu nedenle klavyeyi kullanmak daha doğrudur. Ellerin aşağı eğik ya da yukarıda olmaması gerekir. En sağlıklı duruş ise bileklerin masa ve klavyeye paralel olarak durmasıdır.
Oturulan masanın yüksek olmaması, omuzların yüksekte kalmaması gerekir. Düzgün duruş pozisyonunda omuzlar ne aşağı inmemeli ne de yukarı çıkmamalıdır. Yüksek masalar çalışmak için uygun değildir.
Ayakların altına destek konmalı, ayaklar yere tam temas etmelidir.
Mouse kullanırken, ele sağa ve sola doğru yelpaze şeklinde hareket yaptırmak zorlayıcı hareketlere neden olur. Bunun için geliştirilen bilek ve eli destekleyici ürünler kullanmak önemlidir.
Laptop ile çalışırken kişinin başını aşağı ya da yukarı tutmaması, klavyeyi kucağına alarak çalışmaması gerekir. Bu fazla sayıda baş hareketi yapılmasına, boyun ve omuzların tutulmasına yol açar.
Bel boşlukta kalmamalıdır. Sırt desteği önemlidir. Çünkü sırt kaslarının zayıflaması, kamburluğa neden olur. Bel desteklenirse, belin arka eklemlerine binen yük azalır.
Çalışırken küçük molalar verilip esneme egzersizleri yapılmalıdır. Boyun, sırt, omuz kuşağı kasları için yapılan egzersizlerin yanı sıra ayağa kalkıp dolaşmak gerekmektedir.
Çalışma hızı bize vücudumuzu unutturduğu için, ağrılar özellikle akşamları artar; eklem kilitlenmeleri, fibromiyalji gibi sorunlar oluşur. Duruş bozuklukları fıtıklara da zemin hazırlar.
Hem basit hem de başkasına bağımlı olunmayan en güzel egzersizler yürüyüş ve yüzmedir. Haftada en az 3 gün yarım/bir saat süreyle yüzmek ya da her gün bir kaç dakika da olsa egzersiz yapmak çok faydalıdır.
Haftada 2-3 gün yarım saat süreyle yapılabilecek tüm vücut kaslarını çalıştıran pilates, jimnastik egzersizleri, düşük ağırlıklarla egzersizler de çok yararlıdır. Esneme, güçlendirme evde ya da spor salonlarında yapılabilir.
Yoğun iş temposu içinde olanlara yoga, reiki ve meditasyon önerilebilir. Nefes alma ve zihinsel gevşeme teknikleri oldukça yararlıdır.
Egzersizler neyi sağlıyor?
İş yapma kapasitesini artırır.
Kendini iyi hissetmeyi sağlar.
Eklemler daha iyi beslenir.
Kardiyovasküler kalp kapasitesi ve solunum kapasitesi artar.
Düzgün duruşu gelişir. (Kulak, omuz, kalça, ayak bileği aynı eksende olmalıdır.)
Bunların yanı sıra, düzgün ayakkabı seçimi büyük önem taşır. Yürüyüş yapılırken de ayakkabı doğru seçilmelidir. Düz, yere yapışan ve topuksuz ayakkabılar giyilmemelidir. Spor salonunda aletli ya da aletsiz çalışırken boyun çok iyi korunmalıdır.
(Milliyet/11.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
'Bedeninde sinsi katil olanlar dikkat‘
Kan basıncının yüksekliği’ belirti vermediği için 'sinsi katil' olarak adlandırılıyor.Dr. Ahmet Karaçam hipertansiyon ve kalp hastaları için sıcaklıkların kendini hissettirdiği şu dönemde beslenmenin ana kurallarını yazdı...
Kan basıncının yükseldiği durumu ifade eden hipertansiyon, çok sık görülen ve sağlık için tehlikeli doğuran bir sorun. Sürekli yüksek seyreden kan basıncı, damarların zarar görmesine ve kalbin aşırı çalışmasına, yük altında kalmasına neden olur. Kan basıncı yüksekliğinin herhangi bir belirti vermemesi nedeniyle, bu hastalığa "sinsi katil" denilebilir. Bunun nedeni, hipertansiyonun günün birinde kalp krizi ya da inmeye yol açarak veya görme kaybı, böbrek yetmezliği, aort yırtılması gibi sorunlara neden olarak yaşamı sonlandırıcı bir katil haline gelebilmesidir.
Sebze ve meyveye AĞIRLIK VERİN
Dash diyetinin özelliği, meyvesebze ağırlıklı bir beslenmeyi önermesidir. Bu beslenme planında kırmızı et, tatlılar ve şeker içeren meşrubatlar azaltılmaktadır. Magnezyum, potasyum ve posadan zengin besinler daha çok tüketilmektedir. Bir günde kullandığınız toplam tuz miktarını, yarım çay kaşığı ile sınırlamaktadır. Günümüzde paketlenmiş besin tüketimi arttığından, satın aldığınız ürünlerin üzerindeki etiketleri dikkatli okumanız ve sodyum içeren miktarları doğru anlamanız gerekmektedir.
Ayrıca, soya sosu gibi hazır soslar, monosodyum- glutamat, sodyum-benzoat gibi maddeleri gözden kaçırmamak, kullandığınız anti-asit ve reflü ilaçlarında bulunan sodyum miktarını da dikkate almak zorundasınız. Dash diyetinde seçilen yiyeceklerin, sebze ve meyveden zengin olması, tahıl ve bakliyatın akıllıca kullanılması ile vücudun kazandığı posa, magnezyum ve potasyum miktarı da oldukça yüksektir. Daha ciddi bir kalori kısıtlanması arzulandığında, sebze ve meyvelerin miktarının artırılması tavsiye edilmemektedir.
Yiyeceklerinizi SORGULAYIN
Hipertansiyon sorununun çözümüne besin seçimleriniz ile katkıda bulunmak istiyorsanız, beslenme planınızı siz de yapabilirsiniz. Bunun için tabağınızdaki yiyeceklerin ve içtiğiniz içeceklerin neler olduğunu sorgulamanız yeterli olacaktır. Özellikle, birkaç gün veya birkaç hafta tükettiğiniz tuz miktarını dikkatle izlemeye çalışmalısınız.
1) Yiyeceklerinizi hazırlarken sebze ve meyve miktarını artırmalı, süt ürünlerinin yağsız veya düşük yağlı olanlarını kullanmalısınız.
2 )Soda, şekerli çay, alkol yerine, su veya taze sıkılmış meyve suları içmelisiniz.
3) Et tüketiminizi (kırmızı et, balık) günde iki porsiyon (170 gr) ile sınırlamalısınız (bir avuç içi büyüklüğü et yaklaşık 90-110 gr'dır).
4 )Haftada iki-üç gün et yememeli, vejetaryen bir beslenme planı hazırlamalısınız.
5) Daha sık sebze, tahıl, kuru fasulye, makarna kullanmalı ama miktarları abartmamalısınız.
6) Potasyumdan zengin olduğu bilinen kayısı, haşlanmış patates, portakal ve magnezyumdan zengin olduğu bilinen bakliyatlara, ceviz gibi yağlı tohumlara daha fazla yer vermeyi de unutmamalısınız.
7) Ispanak, soya fasulyesi, ay çiçeği tohumu, kuru üzüm, maydanoz, fındık, yer fıstığı, avokado gibi yiyeceklerin de potasyum içerdiğini hatırlatalım.
AKILLI PLAN YAPIN
Hipertansiyon tedavisinde, beslenme tarzınız önemlidir. Yanlış beslenip, kilo alarak veya fazla miktarda tuz tüketerek kan basıncınızı, hipertansiyon yönünde tetikleyebileceğiniz gibi; hipertansiyon sorununuzu, doğru ve akıllı beslenme planları yaparak ilaç kullanmadan da çözümleyebilirsiniz.
Sağlıklı bir kiloda kalmak, fiziksel olarak aktif bir yaşam sürmek, az miktarda tuz ve sodyum içeren sağlıklı bir diyet uygulamak, besin seçimlerinde potasyum ve magnezyumdan zengin olanlara öncelik tanımak, birlikte yapılabilirse, hipertansiyon ile mücadelede önemli bir mesafe kat edilebilir.
Hipertansiyonda Dash diyeti
Amerika'da yapılan geniş klinik araştırmalar, yukarıda bahsedilen besin değişimlerini daha pratik hale getirmiştir. Hipertansiyon tedavisine, diyet yönünden yaklaşım ifade eden dash diye bilinen bu program, Amerikan Hipertansiyon Birliği ve daha sonra da bütün dünyada geniş bir kabul görmüştür.
(Bugun/12.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Korkularınıza teslim olmayın
Korku, kişinin zarardan korunmasını, olumsuz hadiselere karşı hazırlıklı olmasını sağlayan bir duygudur. Korku doğal bir tepkiyken, bazen bu duygular yersiz endişelere ve dolayısıyla fobiye dönüşür.
Siz de korktuğunuz şeyle karşılaşmaktan ısrarla kaçınan, karşılaşınca da sıcak basması, şiddetli çarpıntı, el ayak titremesi, mide bulantısı, hatta bayılmaya varıncaya kadar aşırı tepkiler gösteren bir kişi misiniz? Korkularınız hayatınızı kâbusa mı çeviriyor? Panik yapmayın; aşırı korkularla başa çıkmak mümkün. Bunun için korkunun bir problem olduğunu kabul etmeniz ve çözüm bulmayı gerçekten istemeniz gerekiyor.
Korkular fobi haline dönünce kişinin hayatını kısıtlamaya başlar. Hatta aşırı durumlarda kişi sokağa çıkamayacak, tek başına bir yerde kalamayacak, bazı yerlerden geçemeyecek hale gelir. Bu da yakın çevresindekileri sıkıntıya sokar, sosyal ya da mesleki açıdan problemlere yol açar. Hatta fobiler kimi insanların rüyalarına bile yansıyabilir.
Korkularin KAYNAĞI NEDİR?
Fobilerin çeşitli sebepleri bulunuyor. Çocuklukta güven duygusunun yeteri kadar gelişmemiş olması (aşırı ilgi veya sevgi eksikliği) ve strese karşı dayanıksızlık başta gelen sebep. Bazen korkular günlük hayattaki stresin yansıtılma biçimidir. Yine aşırı stres, depresyon, kaygı bozukluğu veya şiddetli korku bir şeyden sürekli korkmaya yol açabilir. Fobi haline gelecek korkular ilk zamanlarda üzerine gidilirse büyümemiş olur.
Fobİler tedavİ edİlmelİ mİdİr?
Başa çıkılamayacak kadar şiddetli olan fobiler hastalıktır ve tedavi edilmelidir. Şiddetli fobilerin temelindeki nedenler kişinin bilmediği veya şuur altına atılmış şeyler olduğu için profesyonel destek olmadan başa çıkılamayabilir. Uzun süre devam eden fobiler kişinin rahatlamak için uygun olmayan çözümlere başvurmasına, alkol, uyuşturucu gibi bağımlılıklara da yol açabilir. Fobiler sorunun çeşidine göre ilaç, psikoterapiler ve gerekirse hipnoz vb. ile tedavi edilmektedir.
SIK RASTLANAN Fobı ÇEŞİTLERİ
Hayvan korkusu (böcek, kedi köpek, kuş, yılan vb.).
Doğal felaketlerden, afet durumlarından korkma (deprem, karanlık, şimşek, gök gürültüsü).
Klostrofobi (kapalı yer korkusu).
Agorafobi (açık alan korkusu).
Acı ve ağrı verecek durumlardan, kandan vs. korkma.
Tehlike verici olduğu düşünülen durumlardan kaçınma; uçağa binme korkusu, asansör korkusu vb. * Uzman Psikolog
Korkularla başa çıkmanın yolları
Üzerine gitmeye karar verdiğinde kişinin, korkusunun şiddetini şu açılardan incelemesi yararlıdır:
DÜŞÜNÜRKEN rahatsız olunuyor mu, iğrenme duygusu ortaya çıkıyor mu?
KORKULAN şey sık sık aklına geliyor veya rüyasına giriyor mu?
KORKTUĞU şeyi düşündüğünde onunla ilgili bir olay veya olaylar aklına geliyor mu?
KORKTUĞU şey hakkında düşünmek veya konuşmaktan kaçıyor mu?
KORKTUĞU şeyi düşündüğünde kan çekilmesi, kalbin hızlı çarpması, soğuk sıcak basması gibi fizyolojik belirtiler ortaya çıkıyor mu?
KORKUYA eşlik eden duyguları ve bedendeki yansımaları tanımak, korkunun şiddetini belirlemek yanında kontrol altına da alınmasını kolaylaştırır.
KİŞİ stresle başa çıkarken doğal ihtiyaçlar karşılanmalıdır: (Yeterli uyku, dengeli beslenme, doğru nefes alma, bol su içme, yürüyüş, spor), birikimlerin boşalmasını, toksinlerin atılmasını sağlar. Bu da fobilerde etkili olan biyokimyasal bozukluğun düzelmesine yardımcı olur.
KORKUYA yol açan bir olay varsa bunun bilinmesi çözümü kolaylaştırır. Bir daha aynı olayın yaşanmayacağını düşünmek, mesela köpek tarafından ısırıldıktan sonra köpek korkusu olan kişinin her köpeğin kendisini ısıran köpek gibi olmayacağını düşünmesi yararlıdır.
HASTALANMA sakat kalma, ölüm gibi temeldeki korkular çözümlenmeden asıl korkudan kurtulmak mümkün değildir. Hastalık ve ölüm korkusu bazen çocukluktaki yanlış dini eğitime bağlı olarak günahlardan dolayı ağır şekilde cezalandırılma korkusundan da kaynaklanır.
KORKULAN şeyin üzerine kademeli olarak gidilmelidir. Mesela asansöre binme korkusu olan kişinin ilk seferde 10. kata kadar çıkmak yerine önce birinci kata sonra ikinci kata çıkarak ayrı zamanlarda artırarak, devam etmesi yararlı olur.
(Zaman/13.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Havuzlar Tehlike Saçıyor
Yaz mevsiminin yaklaşmasıyla birlikte uzmanlar, havuz ve su parklarında bekleyen hastalıklarla ilgili vatandaşları uyarıyor.
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Galip Ekuklu, ''Yüzme havuzu ya da su parklarında kullanılan koltuk, şezlong gibi malzemeler, duşlar, havlular ve oturulan zemin de bulaşıcı hastalık riski oluşturabilir'' dedi.
Ekuklu, yazın yaklaşmasıyla birlikte halk sağlığı bakımından önemli sorun yaratabilecek yüzme havuzlarının temizliğinin de önem kazanmaya başladığını hatırlattı.
İnsanların sıcaklardan uzaklaşmak ve serinlemek için havuzları kullanırken farkında olmadan bakteri, virüs, parazit gibi etmenlerle kirlenmiş ve bulaşıcı hastalık kaynağı olabilecek havuz sularına temas edebildiğini ifade eden Ekuklu, havuzlardaki kirlenmenin atık suların karışması, havuza su veren kaynağın kirliliği olması ya da havuzu kullanan kişilerin oluşturduğu kirlilikten kaynaklanabileceğini söyledi.
Özellikle çok sayıdaki insanın aynı anda kullandığı kalabalık havuzlarda suyun çok daha kısa sürede kirlenebildiğini anlatan Ekuklu, ''Yaz aylarında karşılaşılan bu sorunun tek kaynağı, yalnızca havuz suyu olmayabilir. Yüzme havuzu ya da su parklarında kullanılan koltuk, şezlong gibi malzemeler, duşlar, havlular ve oturulan zemin de bulaşıcı hastalık riski oluşturabilir'' diye konuştu.
Ekuklu, şunları söyledi:
''Yüzme havuzları ya da su parklarından kaynaklanan bulaşıcı hastalıklarda ve salgınlarda asıl neden, havuz suyunun yetersiz olması ya da hiç dezenfekte edilmemesidir. Gözde konjunktivit, boğaz kızarıklığı, boğazda yanma, öksürük gibi belirtilerle seyreden viral hastalıklar olabileceği gibi, bulantı, kusma, baş ağrısı, ishal ve ateşle seyreden hastalıklar da gözlenebilmektedir. Bu hastalıklardan korunabilmek için hem işletmecilerin hem de vatandaşların alabilecekleri önlemler var ve bunların aksatılmadan yerine getirilmesi gerekir. Yüzme havuzu ya da su parkları işletmecilerinin suyun temizlenmesinde en sık kullanabileceği yöntemler klorlama, ozon kullanımı ya da filtrasyondur.''
-HASTALIKLARDAN KORUNMA YOLLARI-
Ekuklu, yüzme öncesi duş alınmasının ter, idrar, dışkı, kozmetikler, güneş yağı gibi kirleticilerin uzaklaştırılmasına yardımcı olduğunu belirterek, böylelikle havuz sularının kirlenmesinin azaldığını söyledi.
Duş için kullanılacak suyun da temiz olması ve havuza sürekli yeni suyun verilmesinin kullanıcıları koruyacak başlıca önlemlerden olduğunu ifade eden Ekuklu, bunların dışında hasta insanların ortak kullanılan su kaynaklarını iyileşene kadar kullanmamaları, çocukların bu kaynakları kirletmemelerinin de önlemler arasında yer aldığını bildirdi.
AA / 13.05.2009
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Sağlıkla ilgili gerçekler
Az yağlı yiyecekler ne kadar faydalı? Ya vitamin takviyeleri doğru mu? İşte iddialar ve bilinmeyen gerçekler..
BBC Focus dergisi, ilaç, kozmetik ve gıda şirketlerinin 'sağlıklı ürün imal ettikleri' iddialarını mercek altına aldı.
Ürünlerini pazarlamak amacıyla bilimi kullanan markaların reklamlarına ne kadar güvenilebileceğini bilim adamlarıyla sorgulayan Focus ekibi, 'az yağlı yiyecekler daha sağlıklıdır', 'vitamin takviyesiyle uzun ve sağlıklı bir yaşam mümkün' ve 'tam tahıllı mamuller kilo kaybına yardım eder' tezlerinin gerçekliğini araştırdı.
Az yağlı gıdalar
İddialar: Az yağlı yiyecekler daha sağlıklı ve kalori-kontrollü diyetin bir parçası olarak kilo vermenize yardım ediyor.
Gerçek: Az yağlı olarak etiketlenen ürünün ağırlık başına yüzde 3'ten daha az yağ içermesi gerekiyor. Yağsız ürünler ise yüzde 0,5'den daha fazla yağ içermemeli. Beslenmenizdeki fazla yağ koroner kalp hastalığına ve obeziteye neden oluyor, ancak ne kadar fazla? Prof. Dr. Lesley Regan, "Yağı azaltılmış ya da "Eksta light" ürünler, halen yüzde 30 gibi muazzam oranda yağ içeriyor. Birçok az yağlı ürünün fazla şeker içermesi nedeniyle, kaloriyi de kontrol etmek önemli" dedi.
Vitaminler
İddialar: Vitamin takviyeleri daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmenize yardım ediyor, konsantrasyonunuzu destekliyor.
Gerçek: Belirli grup insanlar vitamin takviyelerinden fayda görebilir; örneğin hamile kadınlar folik asit alarak bebeklerinde omurganın arka kısmında (gelişim kusuruna bağlı) doğuştan olan açıklık riskini azaltabilir. Sıradan sağlıklı insanlar için vitaminlerin faydalı olduğu konusunda sınırlı sayıda kanıt olduğunu söyleyen Prof. Dr. Lesley Regan, "Hatta vitamin şirketleri dengeli beslenmenin vitamin takviyesinden daha iyi olduğu konusunda hemfikirler" dedi.
Tahıllar
İddialar: Tam tahıllar kilo vermenize yardım eder, sağlıklı kan şekeri seviyesini sürdürür ve önemli bir lif kaynağıdır. Günde en az 3 porsiyon tam tahıllı gıda tüketmeliyiz.
Gerçek: Günde 25 gram lif yemeliyiz, fakat hepsini tam tahıllardan karşılamamız gerekmiyor. Lifi, meyvelerden, fındık ve ceviz gibi sert kabuklu yemişlerden, fasulye ve diğer birçok gıda tüketerek elde edebiliriz. Prof. Dr. Regan, "İdeal olarak, lifi birçok çeşitli kaynaktan almanızdır, çünkü eğer sadece tahıllı gıdalara odaklanırsak, diğer besinlerin sağladığı yararları elde edemeyiz" dedi.
Ağrı kesiciler
İddialar: Markalı ağrı kesiciler direkt olarak belirli ağrıları hedefliyor ve sıradan ağrı ilaçlarından daha iyi işliyor.
Gerçek: Aspirin, parasetamol ve ibuprofen gibi sadece 3 tane reçeteyle satılmayan ağrı kesici var. Fakat ilaç şirketleri bu jenerik (fiyatlarının içine pahalı reklam ve ambalaj giderleri girmemiş olan büyük marka adlarınınkine benzer ürünler) ilaçları, adet sancısı, migren ve siyatik gibi belirli ağrıları hedefleyen ilaçlar olarak yeniden tescil etti ve paketledi. Bazı ilaçlarda, etkisinin artması için kafein kullanılıyor. Fakat, Regan'a göre, sıradan tabletler ve bir fincan kahve daha çok işe yarıyor.
Detoks ürünleri
İddialar: Vücudunuzu zararlı toksinlerden temizleme, sizin yeniden canlanmanıza ve yenilenmenize yardım ediyor.
Gerçek: Çeşitli detoks ürünleri satan şirketler, her zaman zararlı toksinlerin gerçekte ne olduğu hakkında çok şüpheli konuşuyorlar. Prof. Regan, "Normalde, sağlıklı karaciğer ve böbrekler zaten günlük metabolik toksinlerinden kurtuluyorlar. Ve eğer siz makul bir beslenme modeli uygularsanız, zararlı toksinlerden kurtulmak için başka bir şeye gerek kalmaz" dedi.
(Gazeteport/15.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Heryıl sıcaklarla birlikte karşımıza kabus gibi çıkan keneler bu yılda çok sayıda vatandaşımızın ölümüne sebep olmakta.Bu konuda bilinçli olmak,önlem almak,çevremizi aydınlatmak zorundayız...
KIRIM-KONGO KANAMALI ATEŞİ
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Nedir?
Kırım-Kongo Hemorajik Ateş (KKHA),keneler tarafından taşınan Nairovirüs isimli bir mikrobiyal etken tarafından neden olunan ateş, cilt içi ve diğer alanlarda kanama gibi bulgular ile seyreden hayvan kaynaklı bir enfeksiyondur. Son yıllarda tedavide görülen gelişmelere rağmen, bu enfeksiyonlarda ölüm oranları hala yüksektir.
Keneler Nasıl Tanınır ve Nerelerde Bulunur?
Keneler otlaklar, çalılıklar ve kırsal alanlarda yaşayan küçük oval şekillidir. 6-8 bacaklı, uçamayan, sıçrayamayan hayvanlardır. Hayvan ve insanların kanlarını emerek beslenirler ve bu sayede hastalıkları insanlara bulaştırabilirler.
Ülkemiz kenelerin yaşamaları için coğrafi açıdan oldukça uygun bir yapıya sahiptir. Türlere göre değişmekle beraber kenelerin, küçük kemiricilerden, yaban hayvanlarından evcil memeli hayvanlara ve kuşlara (özellikle devekuşları) kadar geniş bir konakçı spektrumları mevcuttur.
Kimler Risk Altındadır?
Hastalık genellikle meslek hastalığı şeklinde karşımıza çıkar.
Tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar
Veterinerler
Kasaplar
Mezbaha çalışanları
Sağlık personeli özellikle risk gurubudur.
Kamp ve piknik yapanlar, askerler ve korunmasız olarak yeşil alanlarda bulunanlar da risk altındadır.
Henüz ergin olmamış Hylomma soyuna ait keneler, küçük omurgalılardan kan emerken virüsleri alır, gelişme evrelerinde muhafaza eder; ergin kene olduğunda da hayvanlardan ve insanlardan kan emerken bulaştırır.
Kuluçka Süresi Ne Kadardır?
Kene tarafından ısırılma ile virüsün alınmasını takiben kuluçka süresi genellikle 1-3 gündür; bu süre en fazla 9 gün olabilmektedir. Enfekte kan, ifrazat veya diğer dokulara doğrudan temas sonucu bulaşmalarda bu süre 5-6 gün, en fazla ise 13 gün olabilmektedir.
Belirtileri Nelerdir?
Ateş
Kırıklık
Baş ağrısı
Halsizlik
Kanama pıhtılaşma mekanizmalarının
bozulması sonucu;
- Yüz ve göğüste kırmızı döküntüler
ve gözlerde kızarıklık,
- Gövde, kol ve bacaklarda morluklar
- Burun kanaması, dışkıda ve idrarda kan görülür
- Ölüm karaciğer, böbrek ve akciğer yetmezlikleri nedeni ile
olmaktadır.
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşinin Tanısı Nasıl Konulur?
Kanda virüse karşı oluşan antikorların taranması tanı için en sık kullanılan yöntemdir. Bu göstergeler hastalığın başlangıcından sonra 6. günden itibaren belirlenebilir.
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi Nasıl Kontrol Edilir ve Nasıl Korunulur?
Hastalığın bulaşmasında keneler önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle kene mücadelesi önemlidir fakat oldukça da zordur.
1. İnsanlar kenelerden uzak tutulabilir ise bulaş önlenebilir. Bu nedenle de mümkün olduğu kadar kenelerin bulunduğu alanlardan kaçınmak gerekir.
2. Kenelerin yoğun olabileceği çalı, çırpı ve gür ot bulunan alanlardan uzak durulmalı, bu gibi alanlara çıplak ayak yada kısa giysiler ile gidilmemelidir.
3. Bu alanlara av yada görev gereği gidenlerin lastik çizme giymeleri, pantolonlarının paçalarını çorap içine almaları,
4. Görevi nedeni ile risk grubunda yer alan kişilerin hayvan ve hasta insanların kan ve vücut sıvılarından korunmak için mutlaka eldiven, önlük, gözlük, maske v.b. giymeleri gerekmektedir.
5. Gerek insanları gerekse hayvanları kenelerden korumak için haşere kovucu ilaçlar (repellent) olarak bilinen böcek kaçıranlar dikkatli bir şekilde kullanılabilir. (Bunlar sıvı, losyon, krem, katı yağ veya aerosol şeklinde hazırlanan maddeler olup, cilde sürülerek veya elbiselere emdirilerek uygulanabilmektedir.)
6. Haşere kovucular hayvanların baş veya bacaklarına da uygulanabilir; ayrıca bu maddelerin emdirildiği plâstik şeritler, hayvanların kulaklarına veya boynuzlarına takılabilir.
7. Kenelerin bulunduğu alanlara gidildiği zaman vücut belli aralıklarla kene için taranmalıdır.
8. Vücuda yapışmış keneler uygun bir şekilde kene ezilmeden, ağızdan veya başından tutularak bir cımbız veya pens yardımıyla çıkartılır. Isırılan yer alkolle temizlenmelidir. Mümkünse kenenin tanı için alkolde saklanması uygun olur.
9. Diğer canlılara ve çevreye zarar vermeden, haşere ilacı (insektisit) ile uygulamanın uygun görüldüğü durumlarda çevre ilaçlanması yapılabilinir.
Kırım-Kongo Kanamalı Ateşinin Tedavisi Nedir?
Hastalığın kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Hastaya destek tedavisi yapılmalıdır.
http://www.bilkent.edu.tr/~bilheal/a...irimkongo.html
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Domuz gribi
İlk olarak Meksika'da ortaya çıkan hızla kıtalararası yayılan domuz gribi (H1N1 virüsü) hakkındaki bazı bilgiler şöyle:
DOMUZ GRİBİ NEDİR?
Domuz gribi, normalde domuzlarda hastalığa yol açan bir mikroorganizma olan ''influenza tip A HIN1 tipi virüsü''nün insanlarda oluşturduğu solunum yolu hastalığı olarak biliniyor ve bu hastalık hızla yayılabiliyor.
İNSANA BULAŞIR MI?
Domuz gribi domuzdan insana ve insandan insana bulaşabiliyor. Virüse karşı insanın doğal bağışıklığı bulunmuyor.Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), hastalığın kontrolden çıkmak üzere olan geniş çaplı salgın olabileceği uyarısında bulunuyor.
DOMUZ ETİ YİYENLER DOMUZ GRİBİNE YAKALANIR MI?
Domuz etinin yenmesiyle domuz gribi virüsü bulaşmıyor. Virüs solunum yoluyla bulaşıyor.İnsandan insana bulaşmasında, yakın temas, hastalığı taşıyanlarla aynı ortamı paylaşma önemli rol oynuyor.
BU, DOMUZLARDA YENİ GRİP TÜRÜ MÜ?
İnsanlardaki grip virüsü gibi, domuz gribi virüsü de domuzlarda sürekli değişim gösteriyor. Domuzların solunum yollarında domuz, insan ve kuş gribi virüslerine duyarlı alıcılar bulunuyor. Dolayısıyla domuzlar, virüslerin eş zamanlı bulaşması halinde yeni grip virüslerinin ortaya çıkma ihtimalini artırıyor. DSÖ'ye göre, Meksika'da ölümlere neden olan domuz gribi virüsü A/H1N1. Bu virüs insandan insana bulaşabiliyor. A/H1N1 virüsü, insan, domuz ve kuş gribi virüslerinin karışımından oluşuyor.
AŞISI VAR MI?
Domuzlara yapılan aşı bulunuyor, ancak insan için henüz aşı yok.
HASTALIKTAN KORUNMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
Uluslararası seyahata çıkanların hastalıktan korunması için yapmaları gereken unsurlar hakkında Dünya Sağlık Örgütü yetkililerinin, seyahatlerin kısıtlanmasının gerektiğini bildirdikleri ifade edildi. Genel olarak kişisel temizlik önlemlerinin alınması, kalabalık ve havasız ortamlardan mümkün olduğunca kaçınılması, zorunlu haller dışında salgının yaşandığı bölgelere olan seyahatlerin ertelenmesi gerekiyor.
EN ETKİLİ ÖNLEM: EL YIKAMA
En etkili önlemin ''el yıkama'' olduğuna dikkat çekilirken, öksürürken ya da hapşırırken ağız ve burnun tek kullanımlık mendil ile kapatılması ve mendilin atılması, elin sabunlanması gerektiği belirtiliyor. Alkol bazlı el dezenfektanlarının da kullanılabileceği, hastalığın başlıca insandan insana, hapşırma, öksürme gibi yollarla bulaştığı düşünüldüğünde hasta kişilerle temastan kaçınmanın iyi bir korunma yöntemi olacağı kaydedildi. Genelgede, kirli ellerle gözlerinize, burnunuza ve ağzınıza dokunmanın, buradaki virüslerin eller yoluyla yayılmasına neden olabileceği ve bol sıvı tüketerek, iyi beslenmenin önemli olduğu vurgulandı.
EN ETKİLİ ÖNLEM: EL YIKAMA
En etkili önlemin ''el yıkama'' olduğuna dikkat çekilirken, öksürürken ya da hapşırırken ağız ve burnun tek kullanımlık mendil ile kapatılması ve mendilin atılması, elin sabunlanması gerektiği belirtiliyor. Alkol bazlı el dezenfektanlarının da kullanılabileceği, hastalığın başlıca insandan insana, hapşırma, öksürme gibi yollarla bulaştığı düşünüldüğünde hasta kişilerle temastan kaçınmanın iyi bir korunma yöntemi olacağı kaydedildi. Genelgede, kirli ellerle gözlerinize, burnunuza ve ağzınıza dokunmanın, buradaki virüslerin eller yoluyla yayılmasına neden olabileceği ve bol sıvı tüketerek, iyi beslenmenin önemli olduğu vurgulandı.
( Sabah/15.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Balın lezzeti özünde
Ülkemizde, narenciyeden kerevine, ıhlamurdan kestanesine kadar çok çeşitli ballar bulunduğunu biliyor musunuz?
Halk arasında genellikle çam ve çiçek türlerinin bilinmesine karşın, Türkiye florasının zenginliği bal türlerine de yansıyor. Balın narenciyeden kevenine, ıhlamurdan kestanesine kadar onlarca türü bulunuyor.
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ulviye Kumova, bal konusunda tüketicilerin bilinçli olmadığını belirterek, "Türkiye'de bal lüks bir gıda maddesi olarak değerlendiriliyor. Oysa herkes güne başlamadan 3 kaşık bal yemeli. Kahvaltıdan önce yenilen bu bal, kişiyi zinde tutar, enerji verir" dedi.
Balın "apiterapi" denilen ve tıpta çoğu hastalığın tedavisinde de kullanılan özel bir gıda olduğunu söyleyen Kumova, şöyle konuştu:
"Balın tüketiminin artırılması için ise mutlaka bilinçlendirici yayınlar yapılmalı. Bal, vücut tarafından çabuk ve kolay bir şekilde özümlenir. Bal, kan şekeri düzeyini yükseltmek için en uygun gıdadır. Fiziksel ve zihinsel yorgunluğun çabuk giderilmesini sağlar. Balın gebelikte çocuk sağlığında, yaşlılıkta, karaciğer ve sarılıkta, dolaşım, kalp, solunum, hazım bozukluklarında, zehirlenme, tansiyon, damar böbrek ve salgı bezleri rahatsızlıklarında, astım sinüzit gibi birçok rahatsızlığın giderilmesinde büyük faydası bulunmaktadır. Balın göz kataraktlarını azalttığı, birçok kornea hastalığını iyileştirdiği bilinmektedir. Alkol zehirlenmesinin tedavisine yardımcı olan bal, karaciğeri de korur."
(milliyet/16.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Aşırı sıcaklara dikkat: Hangi hastalıklar neden oluyor?
Havalar iyice ısınmaya başlarken, uzmanlar sıcak çarpmasına karşı uyarıyor. Aşırı sıcağa maruz kalmak, sıcak çarpması, sıcak bitkinliği, sıcak krampları, sıcak yanıkları, sıcak döküntüsü gibi rahatsızlıklara yol açarak, başta beyin ve hayati organlara zarar verebiliyor.
Dahiliye uzmanı Hüsnü Yeşilot, yaz mevsimi ile birlikte sıcaklık ve nem artışı yaşandığını, buna bağlı olarak vücut ısısının arttığını ve metabolizmanın bu yeni duruma uyum sağlamaya çalıştığını söyledi. Vücudun, normalde terleme ile ısısını dengede tutmaya çalıştığını ifade eden Yeşilot, yüksek sıcaklıkta ise terleyerek beden ısısının dengede tutulamayacağını kaydetti. Yeşilot, "Özellikle yaşlılar, bebekler ve kronik hastalığı olanlarda terleme mekanizması ile vücut ısısının dengede tutulması her zaman mümkün olmayabilir. Yine ortamdaki nem oranı yüksekse terleme suretiyle vücut ısısı yeterli düzeyde düşmeyebilir. Yükselen vücut ısısı beyin ve diğer hayati organlarda hasara yol açabilir." dedi.
Aşırı sıcaktan en çok 4 yaşından küçük çocuklar, 65 yaş ve üzerindeki yaşlılar, bakıma ihtiyacı olanlar, hamileler, aşırı kilolular, açık alanda çalışanlar, kronik hastalığı olanlar, sürekli ilaç kullanananlar, sokakta oynayan çocuklar ve evsizlerin etkilendiğini dile getiren Yeşilot şu uyarılarda bulundu: "Günün en sıcak saatlerinde (10.00-16.00) mecbur kalınmadıkça dışarı çıkılmamasına özen gösterilmeli. Dışarıda bulunulduğunda açık renkli, hafif, bol ve sıkı dokunmuş kumaşlardan yapılan giysiler tercih edilmeli; geniş kenarlı ve hava delikleri olan şapka giyilmeli ve güneşin zararlı ışınlarından koruyan güneş gözlüğü kullanılmalıdır. Dışarıda çalışması gerekenler mümkün oldukça güneş altında korunmasız kalmamaya, aşırı hareketlerden kaçınmaya, sık sık tuz içeren sulu gıdalar almaya dikkat etmelidirler."
Spor için sabah ve akşam saatlerinin tercih edilmesi gerektiğini vurgulayan Yeşilot, fiziki aktivitede oluşan su kaybının mutlaka giderilmesi gerektiğine dikkat çekti. Yeşilot, "Her 1 saatlik spor için en az 2-4 bardak sıvı alınmalıdır. Ağır fiziki aktivitelerden kaçınılmalıdır." diye konuştu.
Yeşilot, susuzluk hissi olmasa bile her gün en az 2 litre (12 su bardağı) sıvı tüketilmesi, kafein içeren içecekler yerine süt, meyve suyu ve bitki çayları tercih edilmesini önerdi. Sıcak günlerde meyve sebze tüketimine ağırlık verilerek beslenmenin faydalı olacağını anlatan Yeşilot, şu bilgileri verdi: "Bol miktarda sebze ve meyve tüketilmelidir. Sıvı alımında su içmek esas olmakla beraber, su dışı sıvı alımında süt, ayran ve meyve suyu gibi içecekler tercih edilmelidir. Çok soğuk ve buzlu içeceklerden kaçınılmalıdır. Kafein, alkol ve fazla miktarda şeker içeren içecekler vücuttan daha fazla sıvı kaybına yol açtığı için tüketilmemelidir. Çabuk bozulma riski olan et, süt, yumurta ve balık gibi besinleraçıkta bekletilmemeli, besinlerin hazırlanması ve pişirilmesi aşamalarında hijyen kurallarına özen gösterilmelidir."
SICAK ÇARPMASI İLE İLGİLİ RAHATSIZLIKLAR VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
Güneş veya Sıcak Çarpması: Aşırı sıcağa maruz kalma sonucu vücut ısısının düşürülememesi ile karakterize bir tablodur. Acil olarak tedavi edilmezse kalıcı hasara veya ölüme neden olabilir. Bilinç kaybından önce tedaviye başlanması durumunda iyileşme şansı oldukça yüksektir. İlkyardımda; kişi hemen serin ve hava akımı olan bir yere alınmalı, sıkı giysileri gevşetilmeli, soğuk su veya vantilatör, klima gibi soğutucularla soğutulmaya çalışılmalı, kesinlikle içmesi için sıvı verilmemeli ve en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir.
Sıcak Bitkinliği: Uzun süre aşırı sıcağa maruz kalma ve yeterli miktarda sıvı almamaya bağlı su ve mineral kaybıyla meydana gelir. Güneş çarpmasının daha hafif şekli olup hayati tehlike yoktur. İlkyardımda; serin bir yerde istirahata alınan hastanın giysileri gevşetilir, sırt üstü yatırılarak bacakları yükseltilir. Islak havlu veya bezle serinletilmeye çalışılır. Bol miktarda sıvı verilir. Yaklaşık 1 saat içerisinde kişinin genel durumu düzelmezse mutlaka sağlık kuruluşuna başvurulması gerekir.
Sıcak Krampları: Aşırı aktivite sonucu terlemeye bağlı olarak vücutta hızlı bir su ve tuz kaybı meydana gelir. Düşük tuz seviyeleri kaslarda sıcak kramplarına neden olabilir. Genellikle karın, bacak ve kol kaslarının fiziksel aktivite sırasında ağrılı spazmlarıyla meydana gelir. Sıcak krampları için tıbbi tedaviye gerek yoktur; kişinin yaptığı aktivite durdurulmalı, sakin ve serin bir yerde oturtulmalıdır, meyve suyu veya mineralli içecekler içirilmelidir. Kramp meydana geldikten sonra en az birkaç saat fiziksel aktivitede bulunulmamalı, bir saat içerisinde geçmese en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
Güneş Yanıkları: Uzun süreli güneş ışığına maruz kalmakla meydana gelir. Eğer etkilenen kişide ateş, su toplanması ve şiddetli ağrı varsa veya 1 yaşından küçükse en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Güneş yanığından korunmak için güneş ışığına maruz kalmaktan kaçınılmalı, güneş yanığı olan yerler soğuk su ile silinmeli, etkilenmiş bölgelere nemlendirici tıbbi losyon sürülmelidir.
Sıcak Döküntüsü (İsilik): Sıcak ve nemli havalarda aşırı terlemeye bağlı olarak derinin tahrişidir. Daha sık bebeklerde görülür. Kızarık bölgeler kuru tutulmalı, daha serin ve daha az nemli ortam sağlanmalıdır.
Güneşin Geç Dönem Etkileri: Güneş ışınlarının sağlık üzerine oldukça önemli olumlu etkileri mevcuttur. Uzun süre maruz kalındığında olumsuz etkiler de ortaya çıkabilir. Ciltte erken yaşlanma, gözde katarakt gelişimi, deri kanseri ve güneş lekelerinin ortaya çıkması bu olumsuz etkilerdendir.
(Zaman/18.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Tüm Ulusumuzun,"Atatürkü Anma Gençlik ve Spor Bayramını" içtenlikle kutluyorum.
Bu anlamlı günde de 7'den 70'e bütün gençlerimiz ve sporcularımız için;
Spor yaparken ölmenin nedeni
Memorial Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Özlem Esen, “Yeşil sahalarda ölüm getiren kalp krizinin nedenleri ve genç sporcu ölümleri” hakkında bilgi verdi.
FUTBOLCUNUN KALBİ BİR PENALTI ATIŞI SIRASINDA DURABİLİR
Dünyada ve Türkiye’de profesyonel sporcular kalp krizi geçirerek sahalarda hayatını kaybediyor. Tüm sağlık kontrollerinden geçirilen genç sporcular arasındaki ani ölümleri tespit edebilmek için erken teşhis konusunda bir girişim yapılamıyor.
Rekabet gerektiren sporlarda oyunun kaderini belirleyecek sporcu topun başına geçtiği anda kalbi tekleyebiliyor. Türkiye’de ise durum daha vahim. Çünkü yeşil sahalarda kalp krizi geçiren futbolculara anında müdahale edilemiyor.
SAHALARDA GENÇ SPORCU ÖLÜMLERİNİN NEDENLERİ NELERDİR?
Sporculardaki ani ölümlerin nedeni % 70-80 kalp krizi kaynaklıdır. Burada işin içine stres faktörünün girdiği düşünülmektedir. Kalp duvarında oluşan kolesterol içeriği yoğun plaklar, strese bağlı olarak yırtılır. Yoğun stres altındaki rekabet sporları yapan sporcularda adrenalin seviyesi yükselir ve bunun içine bazı ilaç kullanımları da eklendiğinde bu plaklar yırtılır. Bu plak yırtıkları pıhtılaşarak aniden damarların tıkanmasına neden olabilir. Bu da kalp krizinden ölümleri beraberinde getirir.
REKABET GEREKTİREN SPORLARDA RİSK ÇOK FAZLA
Futbol, basketbol gibi rekabet gerektiren sporlar genç sporcular için çok daha fazla risk taşımaktadır. Özellikle final karşılaşmaları gibi çok önemli maçlarda, oyunun skorunun penaltı atışları ile belirlendiği düşünüldüğünde, futbolcuların üzerine binen sorumluluk çok fazladır. Futbolcunun o anda takımının kaderini değiştirecek bir atışı yapması gerekmekte, bir anlamda maçın gidişatını onun ayağından çıkan top belirlemektedir. İşte o anda tarif edilemeyen bir yüksek adrenalin seviyesi ortaya çıkmaktadır. Bu durumda sporcunun aşırı stres altında kalp krizi geçirerek sahanın ortasına yığılıp kalması söz konusu olabilir.
SPORCULARDAKİ ANİ KALP ÖLÜMÜ RİSKİ ÖNCEDEN BELİRLENEBİLİR Mİ?
Kalp krizini önceden teşhis edebilmenin tek bir yolu yok. Sporcuların sahada kaybedilmemesi için ayrıntılı tetkiklerin çok titiz bir şekilde yapılması gereklidir. Özellikle rekabet gerektiren sporlarla uğraşanların yıllık olarak, tüm kolesterol profili, genetik risk marker’i olabilecek kan tahlilleri ve bunların yanında ekokardiyografi ve efor testleri incelemeleri yapılmalıdır. Riskli gruplar yani birinci derecede yakınlarında ani ölüm hikayesi bulunanlar, kalp kasında kalınlaşma oluşmuş sporcular, kas hastalığı olanlar üst tetkiklere yönlendirilmelidir. T Dalga Alternansı yüksek riskli kişilerde uygulanması gereken bir tetkiktir. Risk gruplarında birinci basamak olarak kullanılmalıdır.
TÜRKİYE’DE SPORCUYA SAHADA MÜDAHALE EDİLEMİYOR
Oyun sırasında sporcu göğüs ağrısı oluştuğu anda bunu söyleyemeden bir anda kalp ritmi bozuluyor ve sahanın ortasına yığılıp kalıyor. Bunun örneklerini ne yazık ki Dünyada ve Türkiye’de görüyoruz. Bunu tespit edebilmek için erken teşhis konusunda bir girişim de yapılamamaktadır. Bu durumda olabildiğince sporcuya yardım etmek çok önemlidir. Türkiye’de durum dünyadakinden daha vahim. Ani bir damar tıkanıklığı ve bunun sonucunda oluşan göğüs ağrısı sırasında kalp ritmini düzenleyecek otomatik defibrilatör denilen cihaz, Türkiye’deki statlarda standart olarak kullanılmamaktadır. Yurt dışında ise anında ritim bozukluğunu düzeltebilecek bu cihazlar hayat kurtarabilmektedir. Bu konuda da spor federasyonlarına da önemli görevler düşmektedir.
ANİ ÖLÜM RİSKİ HALI SAHA MAÇLARINDA DA VAR
Halı saha maçlarında kalp krizine bağlı ani ölümlerin ortaya çıkmasının nedeni, oyuncuların profesyonel sporcu olmamaları. Çünkü haftada bir kez halı sahada maç yapan amatör sporcular yeterli kondisyona sahip değil, düzenli olarak spor yapmıyor ve hareketsiz yaşıyor. Bu hareketsizlik, haftada bir yapılan maç ile yüksek adrenalin deşarjını ve kalp krizinden ölümü getiriyor. Gençlerin halı saha maçlarında kaybedilmesinin altında da stres yüzünden damar içindeki plakların yırtılması ve kalp krizi oluşması yatıyor.
TOPLU HALDE MAÇ SEYRETMEK DE KALBE ZARARLI
Topluluk psikolojisi ile seyredilen maçlar, özellikle futbol maçlarında stres faktörü daha da artıyor. Kişi tek başına maç seyrederken yaşamadığı stresi topluluk psikolojisi ile kat kat yaşayabiliyor. Bu tür kalabalık ile birlikte seyredilen maç ortamlarında kalp krizi geçirme riski çok daha fazladır.
STRESİN SAHADA BOŞALTILMASI KRİZİ ÖNLEYEBİLİR Mİ?
Bunu kesin olarak söylemek mümkün değil ancak insan vücudunun rahatlaması gereken durumlarda sinir boşaltımının etkisi çok büyüktür. Akut stresler ve yoğun bir stres yaşandığında bunu dışarı vurmak daha doğru olacaktır. O nedende özellikle rekabet gerektiren sporlarda bir sporcunun yaşadığı aşırı stresi sahada boşatması kalbi açısından olumlu etki yapacaktır. Ancak tabi bunu yaparken kendisine ve çevresindekine zarar vermeme konusunda kendisini kontrol altında tutması çok önemlidir.
KALP KRİZİ NEDEN GENÇLERDE ANİ ÖLÜMLERE NEDEN OLUYOR?
Kalp krizinde gençler yaşlılara göre daha şanssız. Çünkü yaşlandıkça damarlar arasında ‘köprü damarları’ denilen bir oluşumlar gelişmekte. Bu, herhangi bir damar tıkanması durumunda diğer damardan kan alarak beslenmeye devam edebiliyor. Bu oluşum gençlerde olmadığı için krize hazırlıksız olan kalp aniden durup ölüme sebep verebilmektedir. Kişiyi hayatta bırakan bu ortamlar yaşlılarda hazır. Gençlerde kalp buna hazır olmadığı için kriz ile birlikte ölüm geliyor. Kalp krizi olduğu zaman 50 yaşındaki bir insan hastaneye yetiştirilebilirken, genç bir sporcu hastaneye ulaştırılamadan hayatını kaybediyor. Çünkü yaşlıları hayatta bırakan kalbi krize hazırlayan, köprü damarlarıdır. Gençler arasında kalp krizine neden olan bir başka etken ise uyuşturucu kullanımı. Kokain, marihuana ya da hap gibi maddeler, kalp krizinin en önemli nedenlerinden biri. Özellikle kokainin direkt kalp krizine neden olan bir etkisi var. Sigara ve alkol gibi kola tüketimi de gençler arasında çok yaygın. Kola, kalp hızını olumsuz yönde etkileyen bir içecek.
BEDEN EĞİTİMİ DERSLERİNE DİKKAT!
OKULLARDA ÖZELLİKLE BEDEN EĞİTİMİ DERSLERİNDE ORTAYA ÇIKAN ANİ KALP KRİZİ ÖLÜMLERİNİN SEBEPLERİ NELERDİR?
12-13’lü yaşlarda beden eğitimi derslerinde öğrenciler ani kalp ölümü nedeniyle kaybediliyor. Bunlarda alttaki en önemli faktör, aileseldir. Ailede mutlaka erken ve ani ölümlerin araştırılması gerekli. Bu tür ölümlerde ailesinde ani ölüm olanların oranı, % 30’dur. Yapısal kalp hastalıkları bozuklukları, kalp ritim bozuklukları ve kalp kası hastalıkları ani ölümlerin en önemli nedenlerindendir. Bu tür ölümlerin nedeni kalp krizi değildir ama aşırı adrenalin deşarjı nedeniyle ortaya çıkan ritim bozukluklarıdır. Bunu önceden öngörmek şu anki şartlarda mümkün olmasa da çocukların küçük yaşlardaki şikayetlerinin dikkate alınması çok önemlidir. Nefes daralması ve çarpıntı gibi şikayetler dile getiren çocukların daha erken doktora götürülmesi gerekmektedir.
KALP KRİZİ BELİRTİSİ VEREN SAĞLIK SORUNU: MARFAN SENDROMU
Uzun boylu, kol ve el parmaklarının boyu uzun olan, uzun gövde yapısına sahip ve omurga eğriliği, göz kusurları bulunan gençlerin kardiyak muayeneden geçirilmesi çok önemlidir. Çünkü ‘Marfan Sendromu’ olarak adlandırılan bu durumda kişide, aort ana atardamarında ortaya çıkan genişleme ve yırtılma nedeniyle ani kalp ölümü gerçekleşerek ve yaşıtlarına göre daha erken hayatını kaybedebilmektedir. Marfan Sendromu, önceden öngörülebilir kalıtsal bir hastalık olduğu için tedavisi önceden yapılabilir ve gerekli önlemler alınabilir. Bu kişilerin beklenen yaşam süresi diğer insanlara göre çok daha kısa. Ortalama 45 yaş ömre sahip bu kişiler genellikle aniden hayatını kaybediyor.
(Isparta bülteni)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Keskin gözler için A vitamini
A vitamini yağda eriyen vitaminlerdendir. Karaciğerde depolanan bu vitamin ısıya ve pişirmeye dayanıklıdır.
Sağlıklı deri ve saçlar için gereklidir. Diş, dişeti ve kemik gelişiminde önemli rol oynar.
Normal görme ve gece görme de etkilidir. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Akciğer, mide, üriner sistem ve diğer organların koruyucu epitelinin düzeninde rol oynar. Kanser, damar sertliği ve katarakt gibi hastalıkları önlediği yolunda önemli bulgular elde edilmiştir. Bu vitamin ayrıca protein bileşimine katılır ve tümörlerde görülen hücrelerin kontrolsüz biçimde çoğalmasını önler. Yaşlılıkta etkinliği çok artan kolajenaz enziminin indirgeyici etkisini önlediği saptanmıştır.
Hangi besinlerde bulunur?
Sütte, yumurta sarısında, ton ve morina balıklarının karaciğer yağında (balık yağı) bulunur. Ayrıca tereyağı ve peynirde de bulunur. Havuç ve havuç benzeri sarı-turuncu renkli sebzelerde A vitamininin ön maddeleri vardır(alfa karoten). Sonradan A vitaminine dönüşecek olan Beta Karoten ve diğer karotenoidler ise yeşil yapraklı ve sarı sebzelerde ve tahıllarda bulunur.
Günlük ihtiyacınız nedir?
Yetişkin Erkeklerde Vitamin A gereksinimi 1000 Retinol eşdeğerinde, yetişkin kadınlarda ise 800 Retinol eşdeğerindedir.
Aşağıda bazı yiyeceklerin içerdiği Retional miktarı verilmiştir.
6 gr karaciğer (Dana), 9124
1 servis kaşığı balıkyağı, 4080
1 büyük yumurta sarısı, 97
1 fincan süt, 76
1 orta boy patates 2487
1 orta boy havuç 2025
Eksikliği nelere yol açar?
A vitamini eksikliğinde gözde ve deride keratoz , kseroftalmi (göz akı ve korneanın parlaklığını kaybederek kuruması), foliküler hiperkeratoz (bir deri hastalığı) ve gece körlüğü görülür. Bağışıklık sisteminin zayıflaması, enfeksiyonlara elverişli hale gelme, akne (sivilce) oluşumunda artış, yorgunluk, diş, dişeti ve kemiklerde deformiteler A vitamini eksikliğinin yol açabileceği diğer şeylerdir.
Fazlasının zararları
Yüksek miktarlarda alınması toksin reaksiyonlara (zehirlenme) neden olabilir. Fazla A vitamini alımı karaciğer bozuklukları, mide bulantısı ve kusma, saç dökülmesi (saçlar çabuk kopar), baş ağrısı, eklem ağrıları, dudak çatlamaları, saç kuruluğu, iştah kaybı, avuçlarda ve ayak tabanlarında ciltte sarı-kavuniçi renk değişikliğine neden olabilir.
Çocuklarda zehirlenme 300000 Retinol eşdeğerindeki A vitamini alımıyla oluşur.
Yetişkinler de ise genellikle günde 100000 Retinol eşdeğerindeki A vitamininin aylar boyu alınması ile oluşur.
(Hurriyet/21.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Hasta bina sendromuna dikkat
Eviniz,ofisiniz sizi hasta ediyor olabilir!
Filtreleri temizlenmeyen havalandırma sistemleri zamanla mikrop yuvasına dönüşüyor, hastalıklara yol açıyor. Burun ve boğaz rahatsızlıklarında büyük artış var.
Yaşadığımız binalarda giderek artan boyutlarda klima kullanılması artık günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle büyük binaların akciğerleri olarak nitelendirilebilecek bu havalandırma sistemleri bina dışındaki havayı alarak temizliyor, ısıtıyor veya soğutuyor, filtreliyor, nemlendiriyor ve bina içerisindeki sirkülasyonu sağlıyor. Havalandırma sistemlerinin standartların altında kalmasıyla bina içerisindeki hava iritasyona ve çeşitli hastalıklara yol açabilmektedir. VKV Amerikan Hastanesi’nden Doç. Dr. Tan Ergin “Hasta bina sendromu olarak adlandırılan bu sorunlara son 10 yıl içerisinde giderek artan sıklıkta karşılaşmaktayız. Global ısınmanın getirdiği sorunların eklenmesiyle yaşadığımız binaların inşaat ve havalandırma sistemleri kalitesinin önemi giderek artmıştır. Havalandırma yada klima sistemlerinin bakımı da özellikle çok önem taşımakta filtreleri düzenli olarak temizlenmeyen havalandırma sistemleri zamanla bir mikrop yuvasına dönüşebilmektedir” diyor.
Doç. Dr. Tan Ergin’e göre havalandırma sorunlarının insanlarda yarattığı şikâyetleri dört ana grupta toplamak mümkün:
Gözlerde, ciltte, burun ve boğazda kuruluk
Gözlerde ve burunda alerjik reaksiyonlara benzer sulanma ve akıntı ( çelişkili görünmekle birlikte hem kuruluk hem de aşırı salgı sorunları görülebilmektedir).
Astımvari solunum sıkıntıları
Yorgunluk, halsizlik, konsantrasyon bozukluğu, başağrısı gibi genel şikâyetler.
Bu şikâyetlerin giderilememesi durumunda ise sorun artarak büyüyecek ve doktora başvurulması gerekecektir. Bu yazıda daha çok insanları Kulak-Burun-Boğaz (KBB) doktoruna başvurmaya iten havalandırma sorunları yüzünden gelişen hastalıklar üzerinde durulacak. KBB sorunları dışında cilt ve göz rahatsızlıkları, akciğer hastalıkları, allerjik reaksiyonlar, başağrısı ve psikolojik sorunlara rastlanılabilmektedir.
Burun ve boğaz bu tip rahatsızlıkların görüldüğü başlıca iki bölgedir:
Burun rahatsızlıkları: Solunan hava kuru ise burun içerisindeki hafif ıslak olan dokular kuruyarak kabuklanma, kuruma ve tıkanıklık hissine yol açar. Ya da burun içerisindeki bu doku irite olur ve aşırı salgı yapmaya başlar böylece burun kaşıntısı, akıntı ve tıkanıklık gibi alerjik burun nezlesini düşündüren şikâyetler ortaya çıkar. Burunda ki bu değişiklikler burun ve sinüs bölgelerinde enfeksiyon gelişme riskini artırır ve daha önceden sinüs sorunları olan hastalarda kendisini sinüzit olarak gösterir. Kış aylarında sık görmeye alıştığımız sinüzit olgularının yaz aylarında da giderek artan boyutlarda karşımıza çıkmaya başlamasının ana sebebi bu havalandırma (klima) sorunları olmaktadır. Sonuçta ihmal edilir ve tedavisi aksatılırsa cerrahiye kadar giden sinüzit olgularıyla karşılaşmak mümkündür.
Boğaz rahatsızlıkları:
Boğaz ve gırtlak dokusunun solunan hava nedeniyle kuruması sonucunda boğaz kuruluğu, boğazda yabancı cisim hissi, boğaz ağrısı, ses kısıklığı ve kronik kuru bir öksürük ortaya çıkabilir. Bu reaksiyonlar bazen o kadar ağırlaşabilir ki boğazda her yutkunmada yırtılırmışcasına bir ağrı hissedilir.
Bu durumda hemen ortamdan-binadan - uzaklaşılmalı ve enfeksiyon açısından değerlendirilmek üzere bir doktora başvurulmalıdır.
Bina yapım aşamasında ve sonrasında havalandırma sistemlerinin bakımına özen gösterilmesi, bu ortamlarda bulunan süre içerisinde sık su içilmesi hastalıklardan korunmak açısından önem taşımaktadır.
(milliyet/22.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
İşte gençlik iksiri beslenme yöntemi...
Dünyaca ünlü kalp cerrahı Prof. Dr. Mehmet Öz beslenmeyi düzenlemenin yollarını anlattı.Sağlık ve güzelliğin ilk şartı beslenmek, sağlıklı beslenme yalnızca kilonuzun normale dönmesini sağlamakla kalmaz ayrıca sizi birkaç yaş gençleştirir.
Acıktığınızda yemek yiyin
* Her zaman söylendiği gibi az ve sık yediğinizde hiçbir zaman aç kalmamış olursunuz. Yemek aralarında hafif ve sağlıklı besinler atıştırmak da öğünlerde tıka basa yemeyerek kilonuzu düzenlemenin ilk adımını atmanızı sağlar. Ayrıca akşam yemeğinizi yatmadan en az 3 saat önce yemeniz de size fayda sağlar.
En az 20 gram fındık
* Toplamda 9 avuç kadar meyve ve sebze.
* En az 20 gram fındık (bir avuç kadar).
* Özellikle sabahları yüksek oranda lif içeren tam tahıllı ekmek ya da kahvaltılık gevrek.
Tabaklarınızı küçültün
Yemeklerinizde kullandığınız büyük boy yemek tabaklarını küçük boylarıyla değiştirin. Tabii bunun anlamı daha küçük bir tabakla iki tabak yemek yiyerek eşit miktarda yemek değildir. Unutmayın, daha küçük tabak kullanmak porsiyonu azaltmak için size yardımcı olacaktır.
Haftada 3 kez balık
Omega 3 adı verilen yağ asitleri içeren balık sağlığınıza önemli katkılar sağlar. Balık yiyerek hem sağlıklı hem de ince kalabileceksiniz. Özellikle somon, sardalya, uskumru ve ton balığını öneriliyor.
Pişmiş domates
Haftada en az 10 kaşık pişmiş domates ürünü yiyerek prostat ve diğer kanserlerin riskini azaltan antioksidan likopen elde edebilirsiniz. Bir haftada 10 kaşık ketçap (katkı maddesi içermeyen) ya da kendi hazırladığınız domates sosu sağlıklı dozu almanızı sağlayacaktır
Yemekten önce su için
Yemek yemeden önce su için. Her yemekten önce 1 ya da 2 bardak su içmeniz biraz doymanızı ve böylece fazla yemek yememenizi sağlar.
(Bugün/23.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
İlkbahar meyveleri ve faydaları...
Kirazda bulunan 'antosiyanin' maddesinin ağrı kesici etkisinin Aspirin'den 10 kat fazla olduğu belirtiliyor.
Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turan Karadeniz, kirazda bulunan 'antosiyanin' maddesinin ağrı kesici etkisinin Aspirin'den 10 kat fazla olduğunu belirtiyor.
Yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte manav tezgâhlarında yerini alan kirazın değerini iyi bilmek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Karadeniz, karbonhidrat, pektin, organik asitler, B2, C ve A vitamini açısından zengin olan kirazın mide, bağırsak ve idrar yolları hastalıklarında çok faydalı olduğu gibi, karaciğer rahatsızlıklarına da iyi geldiğini belirtti.
Kirazın kanı sulandırdığını ve temizlediğini kaydeden Karadeniz, "Karaciğer ve safrayı temizler. Böbreklerde biriken zararlı maddelerin atılmasına yardımcı olur, kabızlığı giderir, hazmı kolaylaştırır. Aç karnına yenen kiraz zayıflatır. Kiraz midedeki yara, iltihap ve çıbanları temizler. Kiraz yenmeye devam edilirse böbrek ve mesane yollarını kumlardan temizler, karaciğer şişliğine iyi gelir, safra akışını normale döndürür, sinirleri kuvvetlendirir" dedi.
Strese iyi geliyor
Kirazın stresi yok ettiğine dikkati çeken Karadeniz, şunları söyledi: "Romatizma, damar sertliği ve mafsal kireçlenmesine faydalıdır. Menopoz döneminde faydalı olmaktadır. Kiraz meyvesi ağrıların dindirilmesinde Aspirin'den daha fazla etkili oluyor. Araştırmacılar bu etkiyi kirazda bulunan 'antosiyanin' isimli kimyasalın yaptığını bildirmektedir. Kirazda 12-25 miligram arasında antosiyanin bulunmakta ve bu maddenin ağrı kesici etkisinin Aspirin'den 10 kat daha fazla olduğu bildirilmektedir.
Araştırmalara göre, günde 20 kiraz yemek bir Aspirin almakla eşdeğer görülüyor. Ayrıca kirazda bulunan antosiyanin maddesi E ve C vitaminlerine benzer antioksidan etkiler yapıyor."
İlkbahar geldi ve renkli renkli meyveler tezgâhları doldurmaya başladı.İşte ilkbaharın antioksidan dolu meyveleri ve faydaları...
Dr. Hasan İnsel
Birçok meyve renklerini flavonoid denen maddelerden alır. Flavonoidler bitkilerin kendilerini parazitlere, bakterilere ve hücre hasarına karşı korudukları maddelerdir. Bu işlevleri onların insandaki etkileri hakkında ipucu veriyor: Flavonoidler antioksidan etkisiyle vücudu serbest radikallerin etkilerinden koruyor.
İlkbahar geldi ve renkli renkli meyveler tezgâhları doldurmaya başladı. Birçok meyveye renklerini flavonoid denen maddeler verir. Sadece bitkilerde sentezlenen flavonoidler aslında bitkilerin kendilerini parazitlere, bakterilere ve hücre hasarına karşı korudukları maddelerdir. Bu işlevleri onların insandaki etkileri hakkında ipucu veriyor bize, çünkü yediğimiz meyvelerin, bizim için çok yararlı olan güçlü antioksidan aktivitelerinden onlar sorumlu.
C ve E vitaminleri, beta-karoten, selenyum ve çinko gibi antioksidan özellikleriyle bilinen vitamin ve minerallerle karşılaştırıldığında, flavonoidler daha güçlü ve daha geniş bir antioksidan etkiye sahip. Bunlar güçlü antioksidan etkileriyle serbest radikal denen vücudumuzda oluşan zararlı maddeleri toplayarak, bunların dokulara zarar vermesini önlüyorlar. Diyetisyenimiz Müge Başer ile birlikte bugünlerde sık görülecek renkli meyveler yani zengin flavonoid kaynakları ile ilgili bazı bilgiler hazırladık sizler için.
Serbest radikaleri hasarına karşı
Yabanmersini, böğürtlen, ahududu, siyah üzüm, kırmızı erik, çilek, elma, kiraz gibi meyvelerin hem kabuğunda, hem de etinde bulunan flavonoidler, hücrelerimizin içindeki C vitamini düzeyini yükseltiyor, serbest radikal hasarına karşı korunma sağlıyor ve eklem yapılarının sağlamlığını artırıyorlar. Bu son nokta, yani flavonoidlerin eklemlerdeki kirişler, bağlar ve kıkırdak yapısında bulunan kolajen üzerindeki faydalı etkisi, romatoid artrit gibi iltihabi eklem hastalıklarında önem taşıyor.
Kansere karşı koruyucu etki
Aynı zamanda kanser hücreleriyle savaşmada ve tümör hücrelerinin etkilerinin yavaşlatılmasında yardımcı mekanizmaları harekete geçiren flavonoidler, kanser araştırmacıları tarafından da belirli flavonoidleri içeren besinlerle beslenen grupta kanserin önemli ölçüde yavaşladığını göstermiştir. Çilekte bulunan kateşin, brüksel lahanası ve elmada bulunan kampeferol, fasulye, soğan ve elmada bulunan quercetin kansere karşı koruyucu etkisi en güçlü olan flavonoidler.
Damar sertleşmesini yavaşlatır
Flavonoidlerin damar sertliği üzerindeki etkisi de biliniyor. Damarlardaki plak oluşumunu etkiliyorlar. Bu süreci yavaşlatıyor, korunma sağlıyor ve hatta tersine çeviriyorlar. Serbest radikaller ile meydana gelen LDL kolesterol (kötü huylu kolesterol) oluşma mekanizmasını da etkiliyorlar. 10 bini aşkın erkek ve kadın üzerinde yapılan bir araştırmada flavonoidlerden zengin beslenenlerde kalp hastalığı, inme, akciğer ve prostat kanseri, tip 2 diyabet ve astım gibi birçok kronik hastalığa yakalanma ve ölüm riskinin daha düşük olduğu saptanmış. Bundan başka ayrıca anti-bakteriyel, anti-viral, anti-inflamatuar etkileri var.
Alerjinin etkilerini hafifletir
Birçok meyve ve sebzede (özellikle soğanda) bulunan quercetin gibi flavonoidler ise alerjiyi tetikleyen başka maddelerin salınmasını önleyen anti-alerjik bileşikler. Alerji yanıtının bütün evrelerinin şiddetini düşürüyorlar. Alerjik durumlara karşı kullanılan ilaçların molekül yapısı ile flavonoid moleküllerinin yapısı arasındaki yakın benzerlik de ilginç bir husus.
Günde 300 mg flavonoid alınmalı
Besin kaynaklarından günde 300 mg civarında flavonoid alınması öneriliyor. Bir orta boy elmada, bir bütün soğanda, 15 tane kadar siyah üzümde 30 mg, bir su bardağı kadar yabanmersini, böğürtlen veya ahudududa 150 mg, bir orta boy portakalda 100 mg, 1 demet maydanozda ise 250 mg kadar flavonoid bulunur. Hepsi güçlü birer antioksidan deposu olan bu besinlerin farklı fizyolojik etkileri vardır.
Yabanmersini gibi koyu renkli meyvelerin maküler dejenerasyon gibi göz hastalıklarında destek olabileceği düşünülürken, çekirdeği ile birlikte yenen siyah üzüm kalp hastalıklarında yardımcı olabilmekte. Turunçgil çeşitleri ise kırılma, incinme ve yaralanmalarda kolay toparlanma ile dikkat çekmekteler.
Manavınızdan alabileceğiniz çilek, ahududu, böğürtlen, yabanmersini, siyah üzüm gibi taze mevsim meyveleri, portakal, greyfurt, mandalina, limon gibi turunçgiller ve her mevsimde bulunan maydanoz, soğan da normalde bu ihtiyacınızı karşılayacaktır.
Herhangi bir sebepten dolayı burada saydıklarımızdan yeterince yemiyorsanız, bazı flavonoid desteklerini doktorunuza veya eczacınıza danışarak eczanelerden veya besin takviyesi satan yerlerden de alabilirsiniz. Tabii doğrusu ve arzu edileni bu tabiat hazinelerini taze taze yemeniz. Özellikle memleketimiz sebze ve meyve cenneti olduğundan, işiniz çok kolay aslında. Bunların yanı sıra çay (özellikle yeşil çay), ginko biloba ve kakao bitkilerinin de flavonoid içerdiklerini hatırlatmakta fayda var.
(Milliyet/25 Mayıs 2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Tatile çıkmadan önce bunları yapın!
Yaz aylarının gelmesiyle birlikte tatil planları yapıldı, valizler yavaş yavaş toplanmaya başlandı. Ancak seyahat sarı humma ya da sıtma gibi hastalıklarla gölgelenmesini istemiyorsanız, mutlaka bir ‘seyahat doktoru’na görünün!
Seyahat doktorunuzla birlikte gideceğiniz ülkenin ve bölgenin risklerini belirleyip, gerekli önlemleri alın ve aşılarınızı yaptırın
Yeni yerler keşfetmek, yoğun geçen bir yılın yorgunluğunu atmak için hayalini kurduğumuz ya da iş için yapmamız gerek seyahatler, gerekli önlemler alınmazsa keyif yerine kabusa dönebilir. Medical Park Bahçelievler Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Pınar Kepekçi; seyahatzede olmamanız için seyahat öncesi yapılması gereken sağlık kontrolleriyle ilgili bilgi verdi:
· Her yıl gelişmiş ülkelerden, gelişmekte olan ülkelere 80 milyon kişi seyahat ediyor. Turistlerin yüzde 22-64’ünde seyahat ile ilişkili hastalık görülüyor. Turistlerin ortalama yüzde 10'u seyahat sırasında ve sonrasında doktora başvurur, ancak yüzde 1'inde hastaneye yatış gerekli olur. En sık ölüm nedeni sıtmadır. Diğer ölüm nedenleri ise; kalp hastalıkları, trafik kazaları, boğulmalar ve son zamanlarda görülen grip vakalarıdır.
· Seyahatlerde karşılaşabilecek sorunlar; mevcut sağlık durumlarına eşlik eden hastalıklara, yolculuk yapılan yerlere, yolculuk şekillerine ve gidilen yerde yapılacak aktivitelere göre değişir. Ancak seyahat için alınacak pratik önlemlerle pek çok sorunun üstesinden gelinebilir. İşte tüm bu nedenlerden dolayı ‘seyahat doktorluğu’ büyük önem taşıyor.
SEYAHAT ÖNCESİ EĞİTİM
· Seyahat doktorluğu sadece enfeksiyonlardan korunmada değil, kişisel güvenlik ve çevresel risklerden korunma açısından da büyük önem taşıyor. Böylece seyahat öncesi başvuran kişilerin seyahatte karşılaşacakları riskler ele alınır. Risklerin önlenebilmesi için kişilere eğitim verilir, ilaçlar düzenlenir ve belki de en önemlisi bağışıklık sistemini destekleyici hastalıklardan korunmak için şart olan aşı programları planlanır.
· Seyahat doktorluğu; seyahat danışmanlığı dışında koruyucu hekimliği, yolculuk öncesi, seyahat süresince ve döndükten sonra oluşabilecek medikal sorunların tedavisini planlamayı gerektirir. Seyahat ile ilişkili ortaya çıkabilecek problemlerin bir kısmı basit önlemlerle çözülebilir. Ancak komplike sağlık sorunları özellikle ele alınmalı ve seyahatten en az 4-6 hafta önce uzmanına danışılarak planlanmalı.
DOMUZ GRİBİNE KARŞI MASKE
· Günümüzde domuz gribi nedeniyle alınan önlemlere daha çok dikkat etmek gerekiyor. Özellikle kişisel el temizliği için sık elleri yıkamak, hastalığın görüldüğü ülkelere seyahatte maske bulundurmak, şüpheli kişiler ile aynı ortamlarda bulunma halinde doktora başvurarak koruyucu tedaviye başlamak önem kazanıyor.
· Yolculukla ilgili sağlık riskleri özellikle yaşlılar, hamileler, çocuklar, fiziksel engelliler ve önceden sağlık problemleri olanlar için daha fazladır. Yolculuk yapacakların risklerini tespit etmede ise güzergah, ziyaretin süresi, amacı, barınma ve yiyeceklerin hijyen standartları büyük önem taşıyor.
TURİST İSHALİNE DİKKAT!
· Turist ishali, en sık seyahat hastalığı. Yumuşak dışkılama, ateş, bulantı, kusma ve karın ağrısı gibi belirtilerle görülür. Önlenmesi için, alışkın olunan beslenme şeklinin dışına çıkılmamalı. Kapalı, etiketi olan ve içeriği belli besinler tercih edilmeli. Çiğ besinlerin hepsi çevreden kirlenmiş (kontamine) olabilir. Salata, pişmemiş sebze, pastörize olmayan süt, peynir, tam pişmemiş etler, soslar, su ve içecekler, özellikle buz (çeşme suyundan yapılan), açıkta ve sokakta satılan yiyecekler besin zehirlenmesine yol açabilecek riskli besinler kabul edilir.
SİNEK VARSA CİBİNLİKTE UYUYUN
· Anofel cinsi sivrisineklerin ısırmasıyla bulaşan ateşli hastalık sıtma; seyahate bağlı ölümler arasında en sık görülen ve seyahatten dönenlerde en sık ateş yapan, ancak önlenebilir bir enfeksiyondur. Bu nedenle seyahate çıkacak kişiyi mutlaka risk konusunda uyarmak ve bilgilendirmek gerekir. Sinek ısırmasına karşı önlem alınmalı, DEET içeren sinek kovucular kullanılmalı, iyi havalandırma koşulları olan yerde konaklama yapılmalı, permetrin içeren yataklar ve cibinlik kullanılmalı, mümkün olduğunca kapalı giysiler giyilmeli.
· Sonuç olarak; seyahat doktorluğu tüm uygulamaları ile mutlaka yapılmalı, seyahatle ilgili tüm riskler gözden geçirilmeli. Risklerin belirlenmesinden sonra; seyahat şekli, yeri, süresi ve sonrasında dönüşte karşılaşılabilecek problemler ortaya konularak, hasta ve yakınları ile alınacak pratik önlemler tartışılmalı, seyahat çantasına konulması zorunlu olan ilaç ve malzemeler belirlenip, her türlü risk en aza indirilmeye çalışılmalı.
RİSKLERE KARŞI AŞIYLA ÖNLEM ALIN
· Uluslararası Sağlık Tüzüğü tarafından öngörülen zorunlu aşılar, günümüzde sadece ‘sarı humma’yı kapsıyor. Dolayısıyla, sivrisineklerle bulaşan sarı humma hastalığına yakalanma riski olan bir ülkeye ya da ülkeye giriş koşulu olarak sarı humma aşılama sertifikası talep eden bir ülkeye giderken aşılanmak zorunludur. Bu aşı, özellikle Orta Amerika ve Orta Afrika için gereklidir. Uluslararası sarı humma aşılama sertifikası, aşı olduktan on gün sonra geçerlilik kazanır ve on yıl boyunca geçerli sayılır.
·‘Menengokoksik menenjit’ hastalığı'na karşı aşılama Hac ve Umre amacıyla Mekke'yi ziyaret eden hacılar için Suudi Arabistan tarafından istenmektedir.
·Hepatit A aşısı; hijyen ve sanitasyon koşulları kötü yerlere seyahat edenlere önerilebilir. Aşı yapıldıktan 14-28 gün sonra yüksek düzey korunma sağlar. Bu nedenle seyahatten bir ay önce aşı yapılmış olmalı.
· Tetanoz toksoidi, daha önce aşılanmış olanlara her on yılda bir verilebilir.
· Grip aşısının mutlaka salgın başlamadan önce yapılması gerekiyor. Aşının etkisinin ortaya çıkması için aşağı yukarı 2-3 haftalık bir süreye ihtiyaç duyuluyor. Dolayısıyla, grip aşısı için en uygun zaman; sonbahar, özellikle de eylül ve ekim ayları. Grip aşısı ile koruyuculuk, 65 yaş altındaki sağlıklı erişkinlerde yüzde 70-90 gibi yüksek oranlarda seyrediyor. İleri yaşlarda bu etki yüzde 30-40 oranında azalmakla birlikte, hastalığın hafif geçirilmesi sağlanıyor.
(Hurriyet/27.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Evimiz güzel koksun derken sağlığınızı kaybetmeyin
ortamların temiz kokmasını sağlamak amacıyla sık sık kullanılan oda kokularının içeriğine dikkat edilmesi, özellikle yakılarak güzel koku sağlayan tütsü kullanımından kaçınılması gerektiği bildirildi.
İzmir Ege Sağlık Hastanesi Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Uzmanı Doktor Gürkan Ertuğrul, konuya ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, oda kokuları kullanımının gittikçe yaygınlaşmasıyla birlikte karşılaşılan sağlık sorunlarının da arttığını söyledi. "Mümkün olduğu kadar doğal yöntemlerin dışına çıkmamak en iyisi" diyen Ertuğrul, bu kokuların özellikle astım hastalarına alerjen etkisinin bulunduğunu ifade etti.
Ertuğrul, oda spreyi, koku önleyici kimyasallar, kokulu mum, tütsü gibi çeşitleri bulunan bu kokuların tümünün içinde çeşitli katkı maddeleri
bulunduğunu, bunları alırken ve kullanırken bu içeriklere dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. Koku veren maddeler içinde en fazla tütsüde ve kokulu mumlarda bulunan maddelerin sakıncalı olduğu uyarısında bulunan Ertuğrul, "çünkü bunlar yakılarak kullanılıyor ve yaktığınız zaman da sağlık için zararlı etkileri ortaya çıkıyor." dedi.
Kullanılan ürünlerin kalitesine dikkat edilmesi gerektiğine işaret eden Ertuğrul, buharlaştırma yoluyla ortama koku salan ürünlerin daha güvenli olduğunu söyledi. Ertuğrul, oda kokularının kansere yol açtığı şeklindeki iddiaların hatırlatılması üzerine, "kanserojen olup olmadığını anlamak için etken maddelerine bakmak lazım. Mesela paradiklorobenzen içeriyorsa, bunlar kanserojen maddeler. Mesela naftalinde de bulunuyor bu madde" dedi. Torbalarda ya da keselerde kullanılan kurutulmuş çiçeklere uçucu gaz eklenmediği sürece sağlık için bir sakınca olmadığını vurgulayan Ertuğrul, özellikle sıkça yapıldığı gibi tuvalet kokularında kullanılan paradiklorobenzen içerikli maddeleri sıkmamak gerektiğini söyledi. İçinde etken madde olarak kloroflorokarbon bulunan oda spreyleri ya da deodorantların çevre sağlığı açısından sorun yarattığının altını çizen Ertuğrul, "yani sprey alırken de içindeki etken maddeleri iyi incelemek gerekiyor. Sonuçta bütün uçucu gazlar, alerjisi bulunan bireylerde sağlık için sorun yaratıyor, ama hep söylüyoruz, deodorant kullanırken sprey yerine mum ya da roller tarzı olanları tercih etmelisiniz" diye konuştu.
Ertuğrul, gebeler, emziren anneler ve küçük çocukların bulunduğu yerlerde bu tür koku veren maddelerin kullanılmaması gerektiğini dile getirdi. Sağlık açısından güvenilir olması nedeniyle doğal aromatiklerin kullanılmasını öneren Ertuğrul, "ama doğal olmayanlar kullanılacaksa da maddeyi yakmamak, sadece buharlaştırma ya da doğal yöntemlerle ortama salmak gerekiyor. Bunları yakarken, aslında içindeki hidrokarbonları yaktığınız için sağlığa son derece zararlı" dedi. Dr. Ertuğrul, mekanın sık sık havalandırılıp temizliğe özen gösterilmesi durumunda ilave işlemlere çok fazla gerek olmadığını sözlerine ekledi.
(Milliyet/29.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Yaz geldi böceklere dikkat!
Huzur bulduğunuz yeşillikler içinde yaşayan böcekleri ve bu böceklerin sizi ısırdığındaki etkilerini biliyor musunuz?
Bunları öğrenmek belki daha dikkatli olmanız için sizlere yardımcı olabilir.
Keneler
Zehirli örümcekler, pireler, arılar ve bitler gibi birçok böcek bizleri rahatsız eder. Fakat bunlardan bazıları(örneğin kene) derimizin altına girebilir. Eğer dışarıda bir yerlerde eğleniyorsanız kenelere karşı dikkatli olun; çünkü bunlar çalılıklardan, çimenlerden, ağaçlardan kısacası birçok yerden saldırabilir. Keneler her zaman hastalık bulaştırmazlar ve birçok ısırık çok ciddi değildir.
Fakat daha önce bir çok kez bahsettiğimiz kenelerin sebep olduğu Kırım Kongo Kanamalı Ateş hastalığı son yıllarda oldukça korkutan bir durum olmaya başladı. Bunun yanında keneler Laym Hastalığı da bulaştırabilirler.
Kene ısırıkları
Keneler kanı emdiği yerde derinin içine doğru tutunur.
Kene deriye tutunduğunda, genellikle kanla beslenerek ve taşıdığı hastalığı aktararak derinin altına doğru ilerler. Ayrıca kene ısırığı alerjik bir reaksiyonu da tetikleyebilir. Kenenin sizi ısırdığı durumda onu uygun bir şekilde çıkarmak çok önemlidir. Kene ısırığından korunmak için dış mekanlarda kollarınızı, bacaklarınızı ve kafanızı kapalı bir şekilde tutarak koruyun.
Kene ısırığına karşı üretilen spreyleri kullanabilirsiniz. Yeşillik, çimenli ve ağaçlık alanlarda zaman geçirdikten sonra kene ısırığı olup olmadığını kontrol edin.
Keneler “bull’s eye” rahatsızlığına(daire şeklinde deri kızarıklığı) sebep olabilen Laym hastalığını oluşturabilir.
Bu keneler genellikle deriye tutunduklarından en az 36 saat sonra bu hastalığı bulaştırırlar. Enfeksiyonun ilk işareti dairesel deri kızarıklarıdır. İlk belirtiler ateş, baş ağrısı ve yorgunluğu da içerebilir. Tedavi edilmeyen Laym hastalığı kaslar, eklemler, kalp ve sinir sistemi gibi vücudun diğer bölümlerine yayılabilir. Laym hastalığının birçok türü antibiyotiklerle başarılı bir şekilde tedavi edilebilir.
Karadul Örümcekler: Zehirlidir!
Odun yığınları ve ağaç kökleri zehirli dişi karadulların saklandığı yerlerdir. Bunlar, uzun bacaklı, parlak siyah renkte ve alt kısımlarında tipik, turuncu, kırmızı ya da sarı renkte “kum saati” şekli olan örümceklerdir. Çoğu yaklaşık 5cm genişliğindedir fakat bazıları daha küçüktür.
Küçük kırmızı sivri diş izleri karadul örümceği ısırığını gösterir. Dişi karadul alt kısmında parlak renkli bir “kum saati” şekline sahiptir.
Karadul Örümceği Isırıkları
Karadul örümceği ısırığı kol ve bacaklarda keskin ve sızlamayla birlikte olan bir ağrıya neden olur, fakat bu ağrısız da olabilir. Isırığın olduğu bölgedeki bir ya da iki tane kırmızı sivri diş izine, kızarıklığa, hassasiyete ve şişliğe bakın. Bunları ciddi kas krampları, mide bulantısı, kusma, nöbet ve kan basıncında artma izleyebilir. Böyle bir durumda hemen bir sağlık merkezine başvurun. Panzehir ilaçları da mevcuttur. Eğer mümkünse daha kolay ve doğru bir tanımlama için örümceği de yanınızda götürün.
Kahverengi keşiş örümceğinin vücudunun bacakların bağlandığı üst kısmı bir keman şeklindedir.
Kahverengi keşiş örümceği ölümcül olabilir.
Çatıda, tavan arasında ve dolaplarda saklanan bu örümcek türü özellikle Orta Batıda ve orta ülkelerin güneyinde bulunmaktadır. Vücudunun renginden daha koyu bacaklara sahip olan bu örümcekler sarıdan koyu kahverengiye kadar olabilmektedir. Salgıladıkları sıvı aşırı derecede zehirlidir ve ısırıkları çok ciddi yaralara ve enfeksiyonlara yol açabilir. Ama ısırdığını hissetmeyebilirsiniz.
Kahverengi keşiş örümceğinin ısırığı aşağıda görüldüğü gibi doku ölümüne neden olabilir.
Kahverengi Keşiş Örümceği Isırığı
Kahverengi keşiş örümceği ısırdığında, genellikle acı olmaz. Daha sonra deri kızarır, beyaza döner, kırmızı dairesel şekillerde su toplar ve ağrımaya ya da acımaya başlar.
Bu ısırık ölümcül olabilir. Böyle bir durumda hemen bir sağlık merkezine başvurun. Eğer mümkünse daha kolay ve doğru bir tanımlama için örümceği de yanınızda götürün.
Bit: Kaşınmaya sebep olur!
Bit grimsi beyazlıkta olan ve susam tohumundan büyük olmayan bir böcek türüdür.
Bitler saçlarda bulunan böceklerdir. Bunlar boyunda ve kulakların arkasında saklanmayı severler. Bitlendiyseniz, bunu biti olan biriyle paylaştığınız bir şapkadan, saç fırçasından ya da başka bir aletten almış olabilirsiniz. Bitler kaşıntıya sebep olur ve kaşımak da iltihaplanmaya yol açabilir. Ciddi durumlarda saçlar dökülebilir.
Kafa derisinde kaşımaktan dolayı deri iltihaplanması olur ve bit yumurtaları saça yapışır.
Bitten kurtulma çareleri
Bitleri ve yumurtalarını(sirke olarak adlandırılır) öldürmek için eczaneden eczacının önerisiyle ya da doktor reçetesiyle alınmış losyon, krem ya da şampuan kullanabilirsiniz.
Yayılmasını engellemek için kıyafetlerinizi, yatak örtüsü, yorgan, yastıklarınızı ve fırçalarınızı yıkayın. Bütün ev halkını kontrol edin ve bit ya da sirke olan herkesi tedavi edin.
Pireler: Yalnızca evcil hayvanlar için değildir.
Pireler kendilerini misafir edenlerin kanıyla beslenerek yaşayan küçük, kanatsız, atik böceklerdir. Yalnızca kedi köpek gibi hayvanları ısırmakla kalmaz insanları da ısırabilirler.
Pire ısırıkları ortasında delik bulunan kabarık ve kaşınan beneklere yol açar.
Pire ısırıkları:
Bazı insanlar pire ısırıklarına karşı çok hassastır fakat kaşıma yaraya ve iltihaplanmaya neden olabilir. En iyi çözüm evinizdeki ve evcil hayvanlarınızdaki pirelerden kurtulmaktır. Evcil hayvanlarınızı yatağınızdan uzak tutun ve halıları her gün süpürün. İstila edilmiş alanlara böcek ilacı sıkın. Evcil hayvanınızda ayda bir kez böcek ilacı kullanmayı düşünün.
Arı, Eşek Arısı, Büyük Eşek Arısı, Yaban Arısı(yellow jacket)
Gövdesi sarı ve siyah bu yaban arısı, eşek arısı gibi birçok kez sokabilir. Bir arı soktuğunda, iğnesini kaybeder ve ölür. Fakat eşek arısı, büyük eşek arısı ya da yellow jacket adı verilen yaban arısı birden fazla kez sokabilir çünkü iğnelerini kaybetmezler. Bu iğneler alerjisi olan insanlarda ciddi reaksiyonlara yok açabilirler.
Arı, Eşek Arısı, Büyük Eşek Arısı ve Yaban Arısı Sokması
Eğer alerjiniz yoksa iğneyi kolayca çıkarın, o bölgeyi temizleyin, buz uygulayın, kaşıntı için ağız yoluyla antihistamin alın ve ağrıyı hafifletmek için de ibuprofen ya da asetaminofen alın. Eğer ciddi anafilaktik bir tepki olduysa uzanın iğneyi dikkatli bir şekilde çıkarın. Eğer varsa bir adet epinefrin kullanın.
Zehrin emilmesini azaltmak için iğnenin üstünde sargı bezi kullanın. Hemen bir sağlık merkezine başvurun.
Ateş Karıncaları
Ateş karıncaları daha çok normal karıncalara benzerler ve genellikle güneydoğu ülkelerinde bulunurlar. Açık alanlara çok büyük tepecikler oluştururlar ve rahatsız edildiklerinde kızarlar. Saldırı sırasında, Ateş karınca çenesiyle deriye tutunur ve daha sonra karnında bulunan iğnesiyle sokar. Birçok zaman zehrini de salgılar.
Unutmayın! Acısız ateş karınca ısırıkları çabukça iltihapla kaplanır.
Ateş karınca Isırıkları:
Ateş karıncası sokmaları yanan ve kaşınan kovana benzer kırmızı yaralara neden olur. Acısız iltihap kaplı yaralar da oluşabilir. Soğuk sargılar, ağrı kesiciler ve antihistaminler verdiği rahatsızlığı hafifletmeye yardımcı olabilir.
Sokmaların büyük bir kısmı zehirli ya da hayatı tehdit eden ciddi alerjik reaksiyonlara yok açabilir. Böyle bir durumda acilen bir doktora başvurun.
İnsan piresi(chigger): Kaşıntıya sebep olur.
İnsan piresi(chigger) genellikle mikroskop olmadan görünemeyen böceklerdir.
İnsan piresi çimenlerin ve yabani otların arasında görülen küçük böcekçiklerdir. Pençeleriyle deriye tutunur ve cilt hücreleriyle beslenirler. Isırıklar acısız olur fakat yaralar kaşıntılıdır.
Kaşıntılı kırmızı izler insan piresinin ısırması sonucu oluşur.
İnsan Piresi Isırığı
Deriye tutunduktan birçok gün sonra insan pireleri kaşıntılı kırmızı lekeler bırakarak dökülür. Reçetesiz ilaçlar da kaşıntıyı geçirmeye yardımcı olabilir. Eğer derinizde iltihaplanma ya da bu izlerin yayıldığını görürseniz doktorunuza başvurun.
Uyuz(Scabies) cildinizde oyuklar açan küçük böceklerdir.
Gizli Haşereler
Uyuz(Scabies) cildinizde oyuklar açan küçük böceklerdir.
Uyuz böcekleri derinize girdiğinde büyük bir cilt problemine neden olabilir. Böcekler enfeksiyonlu insandan cilt temasıyla ya da aynı havluyu, yatak örtülerini ya da diğer nesneleri kullanarak bulaşabilir.
Birkaç hafta sonra da kaşıntılar ve cilt acıları oluşabilir.
Uyuzu tedavi etmek Aşırı kaşıntı ve cilt acıları böceklerin cilde girmesinden sonra birkaç haftaya kadar açığa çıkmaz. Kaşıntı çok şiddetlidir ve genellikle geceleri daha da şiddetlenir.
Parmakların, bileğin, dirseklerin, cinsel organların ve kalçaların etraflarında ve dokularında kızarıklık görünür. Uyuzdan kurtulmak için reçeteli losyon ya da ilaç kullanmanız gerekir. Bütün kıyafetleri, havluları ve yatak eşyalarını çok sıcak suda yıkamalısınız.
Tahtakurusu
Tahtakurusu çok küçüktür ve çoğu zaman ancak mikroskop yardımıyla görülebilir.
Tahtakurularının ismi bir hikaye anlatır ve bu küçük böcekler yataklarda saklanır. Bunlar genellikle otellerde, barınaklarda ve apartmanlarda bulunur ve evinize bir bavul, evcil bir hayvan ya da bir kutuyla gelebilir.
Tahtakurusu ısırıkları genelde tedavi gerektirmez.
Tahtakurusu ısırıkları
Tahtakurusu deride ve genellikle de kol ve omuzlarda kırmızı, kaşıntılı ısırıklar bırakır. Sağlık tehlikesinden çok rahatsızlık veren bir şey olan bu yaraları kaşıyarak enfeksiyon kapılabilir.
Eğer alerjik bir deri reaksiyonunuz varsa kortekosteroid içeren krem kullanın ve ağız yoluyla antihistamin alın. Böyle durumlarda doktorunuza başvurun.
Kedi güvesi Tırtılı: Sıcakların iğneli böceği
Bilinen en zehirli tırtılllardan olan kedi güvesi tırtılı, karaağaç, meşe ve çınar gibi ağaçlarda beslendiği sıcak Güney ülkelerinde bulunur. Zehir ise saçlarının arasındaki iğnelerde gizlidir.
Kedi güvesi tırtılı sokmaları
Kedi güvesi tırtılı soktuğunda dalgalar halinde şiddetli bir ağrı, kızarıklık, ateş, kusma ve kas krampları oluşabilir. Kopuk iğneleri seloteyp kullanarak çıkarın ve doktorunuzu arayın.
Akrepler: Ölümcüldür!
Bütün akrepler zehirli değildir fakat zehirli olanları ölümcüldür. Akrepler genellikle sıcak iklimlerde bulunur. Akrep sokmasının belirtileri acı, şişme, kaşıntı, kusma, artan terleme ve görme problemleridir. Hemen bir sağlık merkezine başvurmanız gerekir. Unutmayın, akreplerinin zehri hafife alınmayacak kadar tehlikelidir.
At sinekleri: Acı verir.
Bu ısıran sinekler bataklıklarda, ormanlarda ve diğer nemli bölgelerde yaşarlar. İltihaplanmayı önlemek için acıyan ısırık bölgesini alkolle temizleyin. At sinekleri karasineklerden daha büyüktür ve kanatlarında desen vardır.
At sinekleri Tularemi adı verilen ve medikal bir dikkat gerektiren iltihaplı bakteri hastalığını bulaştırır. Bazı böcek spreyleri ve korumalı kıyafetler at sineğinden korunmaya yardımcı olabilir.
Sivrisinekler Batı Nil virüsü ve Dang hastalığı gibi hastalıkları taşırlar.
Sivrisinekler: Rahatsız etmekten çok daha ötedir.
Sivrisinekler sadece sinir bozucu değildir. Isırılan bölgeyi kaşımak deri iltihaplanmasına neden olabilir.
Ülkemizde de sık görülen sivrisinekler ayrıca, Batı Nil hastalığını, Dang virüsünü ve diğer hastalıkları bulaştırabilirler. Kendinizi sivrisineklerden korumak için böcek kovucu uygulayın ve dışarıya çıkarken korunmaluı kıyafetler giyin. Pencere teli kullanın ve bahçenizde ya da evinizin yanında bulunan su birikintisinden kurtulun.
Karasinekler: Kirli ve Tüylü!
Karasinek kirli bir böcektir. Vücudunda 1 milyondan fazla bakteri taşır. Bunlar yiyecekleri kirleterek bağırsak enfeksiyonlarını bulaştırabilirler. Bu sineklerden korunmak için yiyeceklerinizi ve çöplerinizi kapalı kaplarda ve kutularda saklayın. Ayrıca evinizde pencere teli kullanın.
Karasinekler ısırmaz, fakat zararlı bakteri taşıyabilir.
Kalorifer Böceği: Çirkin belalar
Bunlar yalnızca çirkin ve sizi gecenin bir yarısı mutfağa kalktığınızda rahatsı eden yaratıklar değildir.
Salmonella gibi hastalıkları taşır. Öldüklerinde cesetleri alerjik reaksiyonları ve astımı tetikler.
Eğer ılık iklimli bir yerde yaşıyorsanız kalorifer böceklerinden kurtulmak zor olabilir. Böcek ilaçları, mutfağı temiz tutmak, duvarlardaki ve tabandaki delikleri ve boşlukları tamir etmek bu böceklerden korunmaya yardımcı olabilir.
(Milliyet/30.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Sağlıklı mangal keyfi için ipuçları
Yaz geldi, mangal sezonu açıldı. Eğer dikkatli pişirmez ve biraz da dikkatli yemezsek, mangal veya barbekü, sağlığımıza zararlı bir keyif haline gelebilir.
Dr. Hasan İnsel
Yaz geldi, mangal keyfi de başladı. Hafta sonu, ya da tatilde, pikniklerde, bahçede, mangal yapmak yazın tüm dünyada bir gelenek olmuştur. Memleketimizde bu gelenek biraz daha yaygınlaşmış ve otoyol kenarlarından, şehir içindeki parklara kadar da yayılmıştır üstelik. Hemen bütün mangalda et ve sucuk pişirenler birbirlerine “Aman dikkat et çok yeme kilo alırsın” veya “Aman kolesterolünü” unutma gibi uyarılar da yaparlar. Peki hiç düşündünüz mü acaba kilolar ve kolesterol dışında mangalda veya barbeküde açık ateşte pişen et veya benzeri besinleri pişirmenin sağlığımıza başka zararları da olabilir mi?
Pişirirken dikkat
Araştırmalar etlerin mangal veya ızgara üzerinde yanlış şekilde pişirilmesiyle iki değişik kanserojen (kansere yol açabilen) maddenin ortaya çıktığını gösteriyor. Bunlardan ilki heterosiklik aminlerdir bunlar etin çok pişmesi veya kömür ateşinde fazla yanması sırasında yüksek sıcaklıkta ortaya çıkarlar. Izgara sırasında oluşabilen ikinci kanserojen yan ürün ise polisiklik aromatik hidrokarbonlardır. Etlerin mangalda pişirilirken sağlığımıza zarar verici hale gelmesi iki şekilde olur:
1.Izgara yapılan etlerin, kızgın kömüre damlayan yağların oluşturduğu zararlı duman içinde kalmasıyla.
2.Izgara sırasında karararak yanan etin kendi içinde oluşan zarar verici maddelerle.
Demek ki öncelikle etleri duman içinde bırakmamaya özen göstermek, ve bir de kapkara yakmamak gerekiyor sağlıklı mangal keyfi için.
İşte daha sağlıklı mangal keyfi için bazı ipuçları:
Etlerİ çok fazla pişirmemeye, yakmamaya ve pişen etlerin mangal üzerinde uzun süre kalmamasına dikkat etmeli. Burada eti yakmayalım derken dikkat edilmesi gereken çok önemli bir konu ise etin iç sıcaklığının muhakkak 70 derecenin üstüne çıkmasının gerekliliği. Ancak bu şekilde sağlığımıza zararlı organizmalar yok olabilir.
Az yağlı etler seçilmeli veya etin yağları önceden alınmalı ki, kızgın zemine damlayan yağ miktarı azalsın.
Izgarayı kömür veya ısı kaynağına yakın yerleştirmemeli, arada yeterli bir mesafe kalmalı. Bu sayede hem etlerin içleri de dışları da yanmadan, harsız ateşte pişer, hem de damlayan yağlardan çıkan duman, ete ulaşamadan havada dağılır.
Etlerİ mümkünse marine edin. Araştırmalar özellikle sirke içeren malzemelerle pişirilen etlerde, kanserojen madde oluşumunun anlamlı ölçüde azaldığını gösteriyor, marine edici malzeme eti bu zararlı etkenlerden koruyor. Amerika’da yapılan bir araştırma, teriyaki sosu ile marine edilen ette, marine edilmemiş ete göre, 10 dakika içerisinde yüzde 45- 65 oranında daha az kanserojen madde oluştuğunu gösteriyor.
Izgaralar temiz tutulmalı, üstlerindeki et ve yağ kalıntıları iyice temizlenmeli. Bunlar hem çabuk yanarak, hem de kömürün üstüne düşerek zararlı maddelerin çıkmasına neden olurlar.
Ayrıca mangal mönüsüne etlerin yanına bol miktarda maydanoz, tere, roka, marul gibi koyu yeşil yapraklılar, söğüş domates ve salatalık gibi sebzeleri eklemeyi unutmayın. Bunlar hem etle birlikte alınan demirini emili-mini artıracak, aynı zamanda da aldığımız toksik maddelere karşı antioksidan özellik-lerini göstererek bunların vücuda daha az zarar vermesini sağlayacaktır.
Diyetisyenimiz Müge Başer’in, mangalda pişenlerin kolesterol ve kalori değerleriyle ilgili anlatacakları var:
Kolesterol açısından bakıldığında, 100 gram et (3 küçük boy pirzo-lada yaklaşık 100 gram kadar et vardır) olarak eğer dana etini tercih ederseniz ortalama 85 mg, koyun veya sığır etini tercih ederseniz 70 mg, tavuk veya hindi etinden ise 60 mg kadar kolesterol almış olursunuz. Çoğu kişi balık etinde kolesterol olduğunu aklına bile getirmez, ama vardır. Balıktaki omega 3 yağ asidinin yararı öyle çok ki, kolesterol miktarını unutturur. 100 gramlık yağlı bir balık 85 mg kadar kolesterol ihtiva ederken, yağsız balıklarda bu rakam 60 mg’lara inebiliyor. Yüksek kolesterol içeriğiyle ün salan karidesin, 6-8 tane orta boyunda yaklaşık 170 mg kolesterol vardır. 4 adet kokteyl sosiste 60 mg kadar kolesterol, bir mangal sucukta ise yaklaşık olarak 60-70 mg kolesterol bulunur.
Mangalda pişirilenlerin kalori değerlerine gelince, 100 g yağsız et, ortalama 250 kalori değerindeyken, 100 g yağlı et veya sucuk ise 450 kaloriye kadar çıkabilmektedir. 100 gram tavuk eti ise 150-200 kalori civarındadır. 100 gram balık ise yağ miktarına göre 150-200 kalori civarındadır.
(milliyet/02.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Dalış kazalarına,boğulmalara karşı...
Dalma ile ilgili iki ciddi problem:
1- Barotravma (orta kulak ve akciğer barotravmaları) ve
2- Dekompresyon hastalığıdır.
1- AKCİĞER BAROTRAVMASI (=HAVA EMBOLİSİ) :
İniş sırasında akciğerler basınç nedeniyle büzüşür (rezidüel hacme kadar). Akciğerlerin daha fazla sıkışması barotravmaya neden olur. Tüple dalan kişi derinde soluduğu havayı (örnek: dalgıç 30 metre derinlikte 6 litre hava soluduğunda, basınç yüzeydekinden 4 misli fazla olduğundan bu yüzeye göre 24 litre olacaktır) yukarı çıkarken dışarı vermelidir.
Tüple dalan kişi, yüzeye çıkarken nefesini tutarsa HAVA EMBOLİSİ oluşur. Akciğer içindeki hava basıncı sabit kalırken, göğüs üzerindeki dış basınç hızla azalır. Akciğer içindeki hava hızla genişler, akciğerlerdeki alveoller yırtılır. Açığa çıkan hava kan dolaşımına karışıp damarlar içinde kabarcıklar oluşturur, bu duruma hava embolisi denir ve hayati tehlike oluşturur. Akciğer çıkış barotravmasına bağlı gaz embolisi 1 metre gibi sığ derinliklerden çıkışlarda da oluşabilmektedir.
Tüpsüz dalış yapılıyorsa: dalgıç yüzeyde akciğerlerini tümüyle doldurup dalar ve çıkışta nefesini tutarsa akciğer embolisi oluşmaz.
Belirti ve bulguları: birden ve şiddetli başlayan, keskin ve yırtılır tarzda bir ağrı, öksürme ile birlikte ağızdan köpüklü kan gelmesi, nabız hızlı ve zayıf, solunum hızlı ve yüzeyseldir, paralizi (=felç; çoğunlukla tek taraflı felç), gözbebekleri büyüklüğünde farklılık.
İlkyardım: En kısa zamanda sağlık kuruluşuna götürülür. ABC kontrol edilerek ve devamlılığı sağlanarak.
Acil Bakım: - % 100 oksijen verilir (geridönüşsüz rezervuarlı maske ile 15 litre)
- Hasta sol yan tarafına yatırılır, baş vücuttan aşağıda olacak şekilde (aşağı yukarı 15 derece) yatak ayarlanır.
- Damar açık kalacak şekilde serum bağlanır (% 0.9 NaCl, Ringer Laktat veya % 5 Dekstroz)
- Yaşam bulguları ve bilinç durumu sık takip edilir
- Mutlaka doktor ile iletişim kurulur.
2- VURGUN
(dekompresyon hastalığı, basınçlı hava hastalığı, Caisson hastalığı, dalgıç paralizisi, disbarizm) :
Eğer bir dalgıç çok miktarda nitrojenin (havanın yaklaşık beşte dördü nitrojendir) vücudunda erimesine neden olacak kadar uzun süre deniz dibinde kalmışsa ve aniden su yüzeyine dönerse, vücut sıvılarında önemli miktarlarda nitrojen kabarcıkları oluşur. Bu kabarcıklar vücudun herhangi bir bölgesinde sayıları ve çaplarına bağlı olarak hasar oluştururlar, bu hasar genellikle kabarcıkların damarları tıkaması sonucunda görülür, ortaya çıkan tabloya ise vurgun denilmektedir.
Belirti ve bulgular (Hava embolisi ve vurgun):
1- Omuz ve dirsek eklemi gibi büyük eklemlerde ağrı
2- Solunum güçlüğü, göğüs ağrısı, karnın alt kısmında ağrı, baş ağrısı
3- Ciltte döküntü, soluk lekeler veya siyanoz ve ödem görülebilir
3- Konuşma güçlüğü, bilinç düzeyinde bozulma, hatta bilinç kaybı,
4- Görme bozukluğu, baş dönmesi
5- Uyuşma, hafif felç veya komaya kadar giden ağır felç
Sıklıkla hava embolisi ve vurgunu ayırt etmek güçtür. Genel bir kural olarak, hava embolisi yüzeye döner dönmez görülür; vurgun belirtileri ise birkaç saatten önce görülmeyebilir.
İlkyardım:
1- Kazazede sudan çıkarılır, ABC kontrol edilir ve devamlılığı sağlanır
2- Kişi sol yana yatırılır, baş vücuttan 15 derece kadar aşağıda kalacak şekilde yatak ayarlanır.
3- En yakın basınç (dekompresyon) odasına veya hastaneye götürülür
4- Yol boyunca kişini yaşam bulguları ve bilinç durumu kontrol edilir, sıcak tutulur.
5- Bilinci açıksa ve kendi içebilecek durumdaysa alkol içermeyen (meyve suyu vb) içecekler verilir
Acil Bakım(profesyonel bakım):
1- Yukarıdaki işlemlere ilaveten kişiye geridönüşsüz, rezervuarlı maske ile % 100 oksijen verilir (10-15 litre)
2- Ciddi yaralanması olan veya bilinci kapanmış ya da bilinç düzeyi bozulmuş olan hastaya damar yolu açılarak Ringer Laktat, % 0.9 NaCl veya %0.9 NaCl içinde % 5 Dekstroz içeren sıvılardan biri verilir
Basınç odasına götürülmesinin amacı, vücudu yeniden yüksek basınçlı ortama alarak oluşan gaz kabarcıklarının yeniden çözülmesini sağlamaktır; böylece akciğerlerin içindeki ve dışındaki basınç eşitlenir. Daha sonra kontrollü bir şekilde yavaş yavaş basınç değişikliği yapılır.
Bilgi için: Dalgıç yüzeye yavaşça çıkarılırsa, erimiş nitrojen dekompresyon hastalığını önlemeye yetecek bir hızla akciğerlerden atılır. Amerika Birleşik Devletleri Deniz Kuvvetleri güvenli dekompresyon için özel bir çizelge hazırlamıştır. Bu çizelgeye göre 57 metre derinlikte 60 dakika kalmış olan bir dalgıç için dekompresyon programı aşağıdaki gibidir:
15 metre derinlikte 10 dakika
12 metre derinlikte 17 dakika
9 metre derinlikte 19 dakika
6 metre derinlikte 50 dakika
3 metre derinlikte 84 dakika
Böylece, sadece bir saatlik bir çalışma için derinde kalan dalgıcın toplam dekompresyon süresi yaklaşık üç saattir.
Boğulmalarda ilkyardım:
Yaşam için gerekli temiz havanın alınıp kirli hava olarak geri atılmasına solunum, çeşitli nedenlerle solunum durması haline de boğulma denir.
Boğulma aşağıdaki durumlarda gerçekleşebilir:
-Solunum yolu; bilinçsiz olarak dilin arkaya gitmesi, başın öne doğru bükülmesi, yabancı cisim, takma diş, ağızda biriken kanın solunum yolunu kapatması veya solunum yollarının yaralanması, ses tellerinin şişmesi gibi nedenlerle tıkanabilir.
-Çeşitli zehirli gazlar, kafa yaralanmaları gibi nedenlerle santral sinir sisteminin çalışmasının yavaşlaması, suda boğulma ve iple boğulmalar v.b. nedenlerle solunum yavaşlayabilir veya durabilir.
-Kalp durması, şok durumu, elektrik çarpması, karbonmonoksit zehirlenmesi nedeniyle de solunum durabilir.
-Göğüs duvarının delici cisimlerle yaralanmaları sonucu da boğulma olabilir.
Boğulma belirtileri, boğulmanın derece ve şiddetine göre ikiye ayrılırlar.
a. İlk Safhada Görülenler
-Baş dönmesi ve halsizlik,
-Nefes darlığı, -Nabız sayısının artması,
-Kısmi bilinç kaybı, -Boyun damarlarında şişme,
-Yanak ve dudaklarda morarma ile birlikte yüzde kızarma, kan toplanması.
b. Sonraki Safhada Görülenler
-Dudaklar, burun, kulaklar ve ayak parmakları mavimtırak gridir.
-Solunum kesik kesiktir veya hiç yoktur.
-Nabız yavaş ve düzensizdir.
-Tam bilinç kaybı vardır.
Boğulma anında ne yapılmalıdır?
-Boğulmaya neden olan etken ortadan kaldırılır. (yabancı cisim, ağızda takma diş, sakız v.b)-Boyun, çene yere dik olacak şekilde, arkaya bükülür. Çene açılır, dil öne çekilir.
-Ağızdan ağıza yapay solunum yapılır. Solunum yollarının açılması ilk üç dakika içinde yapılmalıdır, beyin daha fazla oksijensizliğe dayanamaz.
Suda Boğulmada İlkyardım
-Suda boğulma tehlikesi geçiren kişi karaya çıkarılıp, sırt üstü yatırılır
-Yakası ve kemeri gevşetilir
-Takma dişi çıkarılır
-Ağzının içindeki yabancı cisimler temizlenir. Ağızdan ağıza yapay solunum yapılır. Soluk verdiği zaman kişinin başı yana çevrilmelidir. Bu hareket 5-6 kez tekrarlanır. Böylece; fazla su köpürerek dışarı çıktığı gibi kişiye yeterli solunum da yapılmış olunur
-Daha sonra ıslak giysiler çıkarılıp, yaralı battaniyeye sarılır
-Yutulan suyun çıkartılması için iki el ile yaralının karnı altından tutularak gövdesi yukarı kaldırılır. Bu suretle hava yolundaki suların boşalmasına yardım edilmiş olunur
Ağızdan ağıza suni teneffüs metodu
-Kişi düz bir yere sırtüstü yatırılır
-Çenesi yukarı gelecek şekilde başı geriye çekilerek solunum yolları açılır
-Ağız çevresi temizlenir
-Çeneye bastırılarak ağzın açılması sağlanır, diğer el ile burun delikleri kapatılır
-Derin nefes alınıp ağızdan ağıza dakikada 12-15 defa üflenir
-Göğüs kafesinin yükselip, yükselmediği kontrol edilir
-Solunum normale dönünceye kadar veya yaralı hastaneye ulaştırılıncaya kadar işleme devam edilir
(milliyet/03.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
D Vitamini için saatlerce güneşde kalmayın
Güneşin sıcak yüzünü göstermeye başladığı bu günlerde, tedbirlerimizi de almamız gerekiyor.
Güneşin zararları kadar yararlarının da altını çizen Medical Park Sağlık Grubu Göztepe Hastane Kompleksi Dermatoloji Uzmanı Dr.Canan Savaş İyigün, özellikle eller, yüz ve kolların 15-20 dakika güneş alması sonucu vücudumuzun yeteri kadar D vitamini depolayabileceğini söyledi.
"D vitamini için saatlerce güneşte kalmamız gerekmez"
"İnsanlar güneşli dönemlerde kendilerini daha iyi hissederler. Güneşli havalar psikolojik rahatlama, canlılık getirir. O yüzden güneşi severiz" diyen Dr.Canan Savaş İyigün, "Özellikle de güneşin ve denizin olduğu bir yaz tatili hepimizi mutlu eder. Pozitif temas hoşlanılan bir duygudur. Güneş ışığının tende yaratttığı ısı da dokunma hissi verir ve bizi rahatlatır. Güneş ışınları özellikle D vitamini üretimi ve dolayısıyla kemiklerimiz üzerine etkilidir. Ancak güneşlenmenin bu faydası için cildin küçük alanlarının (yüz, eller,kol gibi) kısa süreli güneşe maruziyeti (15-20 dakika) yeterlidir. Ayrıca D vitamini doktor kontrolunde ek olarak da kolaylıkla alınabilir. Bu nedenle çocuk ve yaşlılar için daha da önemli olan D vitamini yapımı için saatlerce güneşte kalmamız ve derimizin zarar görmesi gerekmez" diye konuştu.
"Güneş ışınları sedef ve ekzemaya iyi gelir"
Yapay ve doğal güneş ışınlarının sedef ve ekzema gibi bazı deri hastalıklarının da iyileştirilmesinde yardımcı olduğunun altınızı çizen Dr.Canan Savaş İyigün, "Bu amaçla kullanımı da mutlaka doktor kontrolunde olmalıdır. Uzun vadede yan etkiler oluşturabilir. Sedef ve ekzema hastaları mutlaka doktor kontrolünde ne kadar ve hangi zaman aralığında güneşleneceğini doktora danışmalıdır. Güneş ışınlarının yan etkileri bronz tenin cazibesine kapılıp fazla dikkate alınmamakla birlikte bazen çok ciddi sonuçlar oluşturabilir. Güneşin bazı yan etkileri hemen ortaya çıkar. Özellikle beyaz tenli kişilerde dikkatsiz güneşlenmeler sonucu güneş yanıklarına sık rastlanır. Güneşe hassasiyet yaratan bazı ilaçların (doğum kontrol hapları gibi) kullanımı bir takım reaksiyonlara neden olabilir. Yine bazı deri hastalıkları güneşle şiddetlenebilir" dedi.
"Uzun vadede güneş gözde katarakt ve deri kanserine neden olur"
"Uzun vadede güneş; ciltte kırışmalar, renk değişiklikleri, deri kanseri öncüsü bazı deşiğiklikler ve çeşitli deri kanserleri, gözde katarakt oluşumu gibi zararlı etkiler yapar" diyen Dr.İyigün, şöylekonuştu :"Ultraviyole ışınları etkisiyle serbest radikaller oluşmakta bunun sonucunda hücre çekirdeğinde kalıcı degişiklikler meydana gelmektedir. Güneş ışınları içinde yeralan ultraviyole A ve B zararlı etkilerden sorumlu ışınlardır. Ultraviyole A (UVA) ;Düşük enerji seviyesine sahiptir. Güneş allerjilerine sebep olur. Camdan geçebilir. Tüm yıl boyunca kapalı havalarda ve binaların içinde de etkilidir. Ultraviyole B (UVB); Yüksek enerji seviyesine sahiptir. Güneş yanıklarından sorumlu morötesi ışınlardır. Camdan geçemez. Yazın daha fazla etkilidir."
"Güneşten korunma çocukluk çağında başlamalı"
"Kişilerin çoğu yaşam boyu güneşe maruziyetin yüzde 50-80'ini 18 yaşından önce tamamlar"diyen Dr.Canan İyigün, "Cilt kanseri gelişmesinde tüm yaşam boyunca maruziyetin yanısıra su kabarcığı oluşturacak kadar şiddetli güneş yanıklarının sayısı da önemlidir. Bu nedenlerle çocukların güneşten korunması çok önemlidir. Özellikle açık tenli kişiler güneşin zararlı etkilerinden daha fazla etkilenirler ve yan etkiler de daha fazla görülür. Bu kişilerin daha dikkatli olması gerekir" dedi.
(Hurriyet/04.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Yazın alerjik hastalıklar artıyor!
Yaz aylarının gelmesiyle birlikte alerjik hastalıklarda artış görülüyor. Bu hastalıklardan, özellikle astımlılar ve bünyesi alerjenlere zayıf olanlar etkileniyor.
Bahar aylarında başlayıp, yaz ortasına kadar devam eden dönem alerjik astım ve rinit tanılı kişilerde öksürük nefes darlığı, hapşırık krizleri, gözlerde sulanma gibi yakınmaların oluşmasına neden oluyor.
Polenler
Polen veya daha sık bilinen ismiyle çiçek tozları üreme amacıyla rüzgar veya böceklerle diğer bitkilere taşınır. Alerjik hastalıklar açısından asıl önem taşıyan 20-60 mikron büyüklüğündeki rüzgar ile çok uzak yerlere ulaşabilen tipleridir. Polenler kapı ve pencerelerden evin içine de girebilir. Astımdan daha çok alerjik rinit yakınmalarını şiddetlendirir. Yüksek binalarla çevrili oturum alanlarında deniz kenarına göre daha yoğun bulunurlar. Bu yüzden şehir içi yaşamı polenlere maruziyet açısından daha risklidir.
Bu dönemde önerdiğimiz korunma yolları ise ev kapı ve pencerelerinin kapalı olması, ev ve arabanızda polen filtresi bulunması, polenlerin havada yoğun olduğu sabahın erken saatlerinde dışarı çıkmamak, deniz kıyısında tatil yerlerini tercih etmek, güneş gözlüğü kullanmak, dış ortamdan ev ortamına geçince saçınıza yapışmış olabilecek polenlerden arınmak için saçlarınızı yıkamak ve kıyafetlerinizi yatak odanızın dışında bekletmek...
Küf mantarları
Küf mantarları sıcak ve nemli ortamlarda üreyen bir türdür. Genel olarak yaz ve sonbaharda üremeleri artar. Ev içinde nemli, havalanmayan ve karanlık odalarda sık gözlenir. Pencere kenarları, duş ve musluk yakınlarında daha çok üreyebilirler.
Ev dışında nemli ortam ve çok ağaçlıklı alanlardan uzak durmalı, ahır, kümes gibi havasız ortamlara girmemeli ve evinizin yakınındaki işlevsiz su birikintisi ve kanalları kaldırılmalıdır.
Ev içindeki önlemler ise ev içi nem %50’nin altında tutulmalıdır. Nemli duvarlar seyreltilmiş çamaşır suyu ile yıkanmalıdır, ev içinde fazla saksı bitkisi tutulmamalı ve banyo, tuvalet ve duş alanları ıslak ve kirli bırakılmamalıdır.
Bunların yanı sıra yaz mevsimi, astımlı hastalar için en uygun olan ve önerilen yüzme sporu için ideal bir dönemdir. Yüzme göğüs kafesi çevresindeki solunum kaslarının güçlendirdiğinden oldukça faydalıdır. Astımı olan hastalar özellikle açık havuz ve denizde yüzmeyi tercih etmelidir. Çünkü kapalı alanlardaki yüzme havuzları temizliğinde kullanılan kimyasal maddeler duyarlı astımlılarda solunum zorluğu doğurabilir.
Kurdeşen ve egzama
Kurdeşen, ürtiker olarak tanımlanan deride hafif kabarık, pembe-kırmızı renkte ve genellikle kaşıntılı lezyonlardır. Üzerine basıldığında ise renk solar. Vücudun herhangi bir yerinde tek tek veya birleşmiş olarak oluşabilir.
Ürtiker her yaş grubunda görülebilir. Bu hastaların kendileri veya aile öykülerinde alerji varlığı saptanır. Pek çok nedene bağlı gelişebilen ürtiker yaz aylarında sıklıkla güneş alerjisi olarak karşımıza çıkar. Bu durum güneş ışınlarına maruz kalınınca gelişir. Önce kaşıntı ve ardınan kızarıklık ve deride kabarma gözlenir. Tedavisinde güneşten sakınmak çok önemlidir. Antihistaminik ilaçlar kullanılır.
Atopik dermatit – egzema – ise alerji öyküsü olduğu bilinen kişilerde kronik ve yinelenen bir durumdur. Genellikle çocuk yaşlarda sıktır ve temel özelliği gün içinde başlayıp gece şiddetlenen kaşıntıdır. Erişkinlerde sıklıkla deride tahriş yapabilen losyon, parfümlü sabun, deterjan gibi maddelerin kullanımıdır. Yaz aylarında da güneşten koruyucu ürünlerde fazla katkı maddesi olması, deniz veya havuz suyunun soğukluğu bu durumu tetikleyebilir.
Koruyucu önlemler arasında terlemeyi önlemek, uzun kollu, bol ve açık renkte giysileri tercih etmek, ani ısı değişiklerinden kaçınmak, katkı maddesi yoğun olan vücut ürünlerinden kaçınmak, gerektiğinde yakınmaları kontrol etmek için antihistaminik ilaçlar, kortizonlu pomatlar veya deri kuruluğunu azaltacak yağlar kullanılmalıdır. Yaz aylarında deniz ürünleri, kabuklu deniz ürünleri, değişik soslar ve mayalı içkilerin tüketiminde de dikkatli olmalıyız.
Arı sokması
Yaban arıları veya bal arılarının sokması sonucu o alanda ağrı, kızarıklık ve şişme gibi kendiliğinden gerileyen lokal bir reaksiyon gelişebildiği gibi, anaflaksi denilen ve sokulan kişinin ölümüne yol açabilen bir reaksiyon da doğabilir. Anaflaksik reaksiyonlarda deride yaygın şişlik, deri altında ödem, nefes darlığı ve dolaşım bozukluğuna bağlı şok tablosu gelişir. Özellikle baş ve boyundan arı sokmalarında anaflaksi gelişme olasılığı daha yüksektir.
Arı soktuğunda yapılması gerekenler deriye takılı kalan iğnenin ezilmeden özenle çıkarılması, sokulan bölgenin bol su ve sabunla yıkanması, sulandırılmış amonyak ile dezenfekte edilmesi, sokulan yere buz uygulanması, gerektiğinde kortizon ve antihistaminik veya adrenalin içerikli ilaçların uygulanmasıdır. Anaflaksi benzeri bulgular gösteren kişilerin ise en kısa zamanda bir sağlık kurumuna ulaştırılması gerekir.
Yaz aylarında sık gözlenen arı sokmalarından korunmak için ise arıların bulunabileceği yerlerde uzun kollu gömlek ve pantolon tercih edin, parlak ve canlı renkte giysilerden kaçının, açıkta yemek yemeyin ve açıkta yemek bırakmayın, çöplerinizi evin dışına alın, bahçe işleri yapacaksanız eldiven kullanın ve bahçeye yalınayak basmayın, parfüm kullanmayın, arabanıza bindiğinizde arı olmadığından emin olun.
(Milliyet/06.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Karpuzun saymakla bitmeyen faydaları
Yaz sıcağının serinleten meyvelerinin başında gelen karpuzun çok sayıda faydası olduğu bildirildi.Uzmanlar, kan basıncının dengelenmesinden, sağlıklı zayıflamaya kadar çok sayıda faydası olan karpuzun yaz aylarında bol bol tüketilmesini öneriyor.
Beslenme Uzmanı Yasemin İpek, karpuzun tezgahlarda yerini almaya başladığını belirterek, "Karpuz, içinde barındırdığı maddelerle tam bir sağlık kaynağı." ifadesini kullandı.
Karpuzun kan basıncı ve kalp fonksiyonlarının düzenlenmesine yardımcı olduğunu ayrıca kanser türlerine karşı da koruyucu bir etkiye sahip olduğunu dile getiren İpek şu bilgileri verdi: "Karpuzun bedeni temizleyici özelliği var. Çünkü yüzde 95'i su. Bu sebeple böbrekleri çok iyi çalıştırır. İdrar söktürür. Böbrekteki üre ve ürat tuzlarını temizler. Ayrıca kum dökme, taş düşürmeye de etkilidir. Bol bol B, C vitamini ve anti oksidan içerir. Karpuzda 'Likopen' maddesi kan basıncını düzenler. İçerdiği yüksek potasyum ve Beta Karoten maddesi sayesinde kalbi enfaktüse karşı koruyucu özelliği vardır. Karpuz tam anlamıyla bir şifa kaynağıdır."
Kilo sorunu olan bayanlara da bol bol karpuz tüketmelerini öneren İpek, karpuzun bol miktarda su içermesi ve şeker barındırmaması, ayrıca boşaltımı hızlandırması gibi özellikleriyle kilo vermeyi hızlandırdığını ifade etti. Bu sebeple hem fazla kilosu olan, hem de kilo almak istemeyenlerin bol bol karpuz yemelerini tavsiye eden İpek, "Karpuz, yağ ve kolesterol içermez. Kalorisi de çok düşüktür. Bu sebeple yazın diyet yapanlar için bulunmaz bir gıdadır." dedi.
İpek, şifa kaynağı karpuzdan azami şekilde faydalanabilmek için doğru tüketilmesinin de çok önemli olduğunun altını çizerek, yapılan bir yanlışı da şöyle dile getirdi: "Karpuzu genelde yemeklerden sonra tüketiyoruz. Bu doğru değil. Yemekten hemen sonra tüketilen karpuz şişkinlik ve sindirim meydana getirir. Bol bol tüketilemez. Karpuzu açken tüketmek içerdiği faydalardan azami şekilde yararlanılmasını sağlar. Bu sebeple karpuz yemeklerden çok önce ya da yemeklerden epeyce sora tüketilmelidir."
(Bugun/08.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Sıcak havalarda renkleri soğuk tutun!
Uzmanlar fizyolojik etkileri nedeniyle insanları sıcak havalarda bazı renklerden uzak durmaları konusunda uyardı.
Renk bilimci Metin Yahya Üster, psikolojik ve fizyolojik etkileri nedeniyle insanları sıcak havalarda bazı renklerden uzak durmaları konusunda uyardı.
Üster, yaptığı açıklamada, her rengin psikolojik ve fizyolojik etkileriyle insana sevgi, mutluluk, başarı, huzur ve güç gibi özellikler yüklediğini söyledi.
Rastgele renk kullanarak giyinmenin kişiyi ruhsal ve psikolojik yönden kötü etkileyeceğini belirten Üster, yanlış kullanılan renklerin insanların kendileriyle bağlantı kurmasını engellediğini vurguladı.
Sıcak havaların giderek daha fazla etkili olmaya başladığını, bu nedenle giysilerde renk tercihlerinin önem kazanmaya başladığını dile getiren Üster, doğru tercihlerin özellikle yaz döneminde insanları rahatlatacağını ve kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacağını anlattı.
Üster, sıcak yaz günlerinde fazlaca güneş ışığına maruz kalacak kişilere öncelikle beyaz renkli giysiler önerdiğini ifade ederek, beyazdan sonra tercih edilecek renklerin, opal tonlarda yani her rengin en açık tonu ile soğuk renk gruplarına ait olması gerektiğini vurguladı. Üster, şöyle konuştu:
"Sıcak renkler, yaz mevsiminde çokça tercih edilmemeli. Bu renkler, adı üstünde sıcak bir karaktere sahip olduğundan kişiyi hararete sürükleyebilir. Sıcak renkler sırasıyla kırmızı, turuncu ve sarıdır. Isı derecesinin yüksek olduğu yerlerde, sıcak renkler yoğunlukta kullanılırsa kişilerin hem daha çok sıcaklamalarına hem de sinir sistemlerinin gerilmesine neden olacaktır.
Soğuk renkler ise ısının frenine basarak ortamı dengelemekde çok başarılıdır. Soğuk renk grubuna ise öncelikli olarak mavi ve moru koyabiliriz. Tabii devamında mavinin versiyonları turkuaz ve çivit mavi ile yine aynı aileden olan lila, pembe ve eflatun da soğuk renklerdendir. Yeşil ise ne sıcak ne soğuktur.
Yeşil, sıcak renk ailesinden sarı ile soğuk renk ailesinden mavinin birlikteliğinden doğan ara bir renktir. Siyah ve beyazdan hiç bahsetmedik. Çünkü bu ikisi renk değil. Siyah renklerin kaybolduğu, beyaz da renklerin var olduğu bir alan. Fakat siyah ve beyazın mevsimsel kullanımda çok önemli rolü var. Siyah, güneş ışığını yani ısıyı çektiği için yazın tercih edilmemeli. Tam tersi beyaz güneş ışığını geri gönderdiği için giyimde ve dekorasyonda yazın tercih edilebilir. Bu anlamda beyaz da soğuk bir karaktere sahiptir diyebiliriz."
(Milliyet/10.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Tatlı yemekten vazgeçin!
Yediğiniz tatlı yiyeceklerin vücudunuzda ne gibi hasarlara yol açtığını biliyor musunuz?
*Kan şekerinde ani yükseliş ve düşüşlere neden oluyor. Kan şekerinin ani iniş çıkışlara uğraması ruhsal dengesizliklere, baş ağrısına, tatlı ve acıkma krizlerine yol açıyor. Kısır döngü gibi yedikçe daha çok istenen şeker ve şekerli besinlerin kriz atakları birbirini izliyor.
*Diyabet, kalp hastalıkları ve kanser riskini artırıyor. Kan şekerini ani yükselten ve glisemik indeksi yüksek besinlerle beslenenler daha kolay şişmanlıyor. Araştırmalar da bu kişilerin kalp ve şeker hastalığına yakalanma risklerinin daha fazla olduğunu gösteriyor.
*Bağışıklık sistemini çökertebilir. İnsanlar üzerinde şeker ve bağışıklık sistemi ilişkisini inceleyen çalışmalara az rastlansa da deneyler şekerin bağışıklık sistemini baskıladığını gösteriyor. Mekanizması tam olarak bilinmemekle birlikte şekerli besinlerdeki şeker ve mayanın metabolizmada fazlaca yer alması, vücudun enfeksiyonlara daha açık olmasına neden oluyor.
*Krom yetersizliğine neden olabiliyor. Metabolizmadaki temel görevi kan şekerini dengelemek olan krom minerali, beslenme alışkanlıklarında fazlaca rafine karbonhidrat ve şeker olanlarda eksikliğe uğruyor. Yapılan araştırmalar aşırı tatlı yiyenlerin yüzde 90’ının krom itibariyle yetersiz beslendiğini ortaya çıkarıyor.
*Fazla tatlı yemek yaşlandırıyor. Anti-aging çabasının aksine şeker ve şekerli besinlerin vücutta yarattığı tahribat göz ardı edilemeyecek kadar önemli. Kana karışan şeker, ortamdaki proteinle birleşerek yeni moleküler yapılar oluşturuyor ve bu yapılar, dokuların deri elastikiyetini azaltıyor. Kan şekerindeki yükselişle insülin seviyelerindeki artışa bağlı olarak da yaşlanmayı hızlandırıyor.
*Aşırı şeker insanı yağlandırıyor. İnsülin hormonunun asıl görevi kandaki şekeri enerji olarak kullanılmak üzere hücre içine sokmasıdır. Ama yanlış beslenme, kan şekerinde büyük dalgalanmalar insülinin aşırı salgılanmasına ve vücudun gereğinden fazla yağlanmasına sebep olabilir.
*Diş çürümelerine neden olur. Şeker ve şekerli besinler, diş çürümelerine en fazla neden olan besinler arasında yer alıyor. Diş ve diş etlerindeki kronik enfeksiyonlar, koroner arter hastalıklara yatkınlığı arttırıyor.
*Stresi artırır. Strese girdiğimiz anda vücudun koruma içgüdüsüyle salgıladığı stres hormonları acil durumlar dışında kan şekerinin çok düştüğü durumlarda da salgılanıyor. Örneğin; bir dilim çikolatalı pasta yedikten sonra kan şekerindeki ani yükseliş akabindeki düşüşe bağlı olarak salgılanan adrenalin, epinefrin ve kortisol kişilerin kendilerini tedirgin ve huzursuz hissetmelerine neden olabiliyor.
*Besin yetersizliklerine neden olabilir. Çalışmalara göre fazla şeker tüketenlerde A, C, B 12 ve folat vitaminleri, kalsiyum, fosfor, magnezyum ve demirin eksikliği gözleniyor.
(Hurriyet/12.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
En yaygın bulaşıcı hastalık Hepatit B!!!
Ankara Üniversitesi (AÜ) İbni Sina Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İsmail Balık, Hepatit B hastalığının AIDS'ten 100 kat daha kolay bulaşabildiğini söyledi.
Balık, viral hepatitlerin Türkiye'de en yaygın görülen bulaşıcı hastalıklardan olduğunu söyledi.
Türkiye'de yaklaşık 4 milyon Hepatit B ve C taşıyıcısı bulunduğunu belirten Prof. Dr. Balık, hastalıkların özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaygın görüldüğünü kaydetti.
Prof.Dr.Balık, ''Berber ve kuaförlerde sterilize edilmeden kullanılan araç ve gereçler hastalığın yayılmasında önemli etken oluşturuyor.Özellikle erkekler berberde tıraş olurken kullanılan jiletin yeni açılmış ve diğer tıraş malzemelerinin de sterilize edilmiş olmasına dikkat etmeli. Vücuda sterilize edilmemiş aletlerle dövme yaptırılması, küpe ve piercing deliği açtırılması hastalığı kolaylıkla bulaştırabiliyor.Cinsel ilişki sırasında da mutlaka kondom kullanılması gerekiyor" dedi.
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Yaz geldi kanser riski arttı
Yaz aylarında artan mangal keyfinin, kırmızı etin pişirilmesi sırasında açığa çıkan nitrit ve nitrat gibi kanserojen maddeler ve kanser riski oluşturan yanmış yağlar yüzünden kabusa dönebileceği bildirildi.
Türkiye Kanser Danışma Kurulu Üyesi ve Ali Osman Sönmez Onkoloji Hastanesi Başhekimi Dr. Fevzi Harorlu, yaptığı açıklamada, dünyada giderek yayılan kanser hastalıklarının yüzde 50'sinin önlenebileceğini söyledi.
Kansere yol açan etkenlerin başında tütünün geldiğini ifade eden Harorlu, bunu dengesiz beslenme ve hareketsizlik, zararlı ışınlar ve bazı virüslerin izlediğini vurguladı.
Sigaradan uzak durularak her yıl kanserden ölen 60 bin kişiden 20 bininin kurtarılabileceğini belirten Harorlu, şunları kaydetti:
''Dengeli beslenme ve fiziksel aktivite ile 20 bin kişi daha hayatta kalabilir. Her dönem yanlış beslenme, kanser açısından risk oluşturabilir. Yaz aylarında da mangal ve güneş ışınları, kanser açısından risk taşıyor. Mangalda kırmızı etin pişirilmesi sırasında nitrit ve nitrat gibi kanserojen maddeler açığa çıkıyor. Bu maddeler kanser için risktir. Yine mangal sırasında yanmış yağ da kanser için risk oluşturuyor. Özellikle aşırı yağlı beslenmek karaciğer ve pankreas kanserini tetikleyebiliyor. Bu yüzden mangal keyfi, sağlık açısından bazı tehlikeler taşıyor.''
Yaz aylarında güneş ışınlarının daha etkili olduğunu belirten Harorlu, ''Cilt kanseri riskini artıran güneş ışınlarından korunmak gerekiyor. Bu yüzden yaz aylarında özellikle 11.00-15.00 saatlerinde güneş ışınlarına doğrudan maruz kalınmamalı. Güneş ışınlarının dik geldiği bu saatler riskli olabilir'' dedi.
Yağlı beslenmenin kanseri tetikleyebilen önemli etkenlerden olduğunu vurgulayan Harorlu, ''Yaz aylarında su tüketimi çok önemli. Günde en az 6 bardak su içilmelidir. Düzenli su tüketimi fazla yağı emilimini azaltır. Bu açıdan bakıldığında su sağlık açısından çok faydalı. Ancak vücuttaki aşırı tuz kaybını önlemek için arada bir ayran tercih edilebilir'' diye konuştu. A.A
(Gazeteport/15.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Serinlerken dikkat!!!
Sıcak havalarda verimli çalışabilmek için kullanılan klimalar sağlığımız açısından ciddi sorunlara da neden oluyor.Lejyoner hastalığı, Legionelle Pneumophilia adlı bir bakterinin sebep olduğu bir zatürre. Bu bakteri, klimaların filtre sistemlerinde, uygun nem ve ısıda çoğalıp buralardan ortam havasına dağılıyor.
İnsandan insana bulaşmıyor. Kadıköy Şifa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Solak "Bakteriyi alan kişinin vücut direncinin de hastalığın oluşmasında önem taşıdığını, şeker hastaları, alkolikler, kemoterapi hastaları, kronik böbrek ve akciğer hastalığı olan kişilerde oluşumu daha yüksek oranlardadır" diyor.
Belirtileri
Yaygın kas ve eklem ağrısı, baş ağrısı, halsizlik, huzursuzluk, ateş. Başlangıçta kuru öksürük, bulantı kusma, ishal gibi sindirim sistemi bulguları da yaygın.
Arabada yüz felci
Klimalarda üreyen küf mantarları da alerjik rinit ve alerjik astıma neden oluyor. Araçlardaki klimaları doğru kullanılmaması sonucunda sinüzit, kulak iltihapları ve yüz felci gibi sorunlara neden olabilmektedir.
(Bugun/16.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Güneş çarpmasından korunmanın yolları!
Yazın güneş çarpması, gıda zehirlenmeleri ve sıvı kaybının neden olduğu rahatsızlıklara karşı çok dikatli olmalı!
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Funda Elmacıoğlu, yazın güneş çarpması, gıda zehirlenmeleri ve sıvı kaybının neden olduğu rahatsızlıklara dikkat edilmesi gerektiğini bildirdi.
Emacıoğlu, yaptığı açıklamada, yaz aylarında sadece güneşten değil, yanlış beslenme tarzından da korunulmasının önemli olduğunu vurguladı.
Sezon ve günlerin uzaması nedeniyle beslenme alışkanlıklarında değişimler yaşanabileceğini belirten Elmacıoğlu, dikkat edilmemesi halinde bunun sağlığı olumsuz etkileyebileceğine söyledi.
Güneş çarpmalarının yanı sıra özellikle gıda zehirlenmeleri ve sıvı kaybının neden olduğu rahatsızlıklara dikkat edilmesini isteyen Elmacıoğlu, şunları kaydetti:
"Yaz boyunca bedenimizi yorgun düşürmemek adına, az ve sık beslenmeye özen göstermek ve öğün atlamamak gerekir. Sıcaklar nedeniyle oluşan iştahsızlığın önüne geçmek ve sindirim sistemini rahatlatmak amacıyla hafif ve su içeriği yüksek besinler sıklıkla tercih edilmelidir. Sofralardan salatalar, zeytinyağlı sebze yemekleri ve meyveler eksik olmamalıdır. Özellikle sıcak havalarda açıkta satılan gıdalardan uzak durulmalıdır. Hazırlanan besinler soğutucuda muhafaza edilmeli, açıkta bekletilmemelidir. Sıcakta kısa sürede bozulan besinler zehirlenmelere neden olur."
Elmacıoğlu, yaz aylarında artan sıcaklıkların bebek, çocuk, yaşlı ve hamileler ile tansiyon, kalp, şeker gibi kronik hastalıkları bulunan kişilerde sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabileceğini bunun için de beslenmenin önem taşıdığını bildirdi.
Sıcak yaz aylarında besinler seçilirken hafif ve sulu gıdaların tercih edilmesini öneren Elmacıoğlu, şunları söyledi:
"Kızartma ve aşırı yağlı besinler yerine taze sebze ve meyvelere ağırlık verilmelidir. Yaz aylarında vücut direncini artırmak, vücudun yeterli miktarda vitamin ve mineral alımını sağlamak için, her gün birkaç porsiyon meyve ve sebze tüketilmelidir. Ayrıca, mercimek, nohut gibi besinlere sofrada yer verilmeli, fırında pişirme, ızgara ve haşlama yöntemleriyle hazırlanan besinler tercih edilmelidir."
Yaz mevsimi beslenmesinde meyve tüketiminin ayrı bir önemi olduğunu da ifade eden Elmacıoğlu, meyvelerin lezzetleri dışında yoğun antioksidan içerikleri nedeniyle de sıklıkla tercih edilmesi gerektiğini belirtti.
-MEYVELER-
Elmacıoğlu, karpuz ve kavunun vücuttaki toksinleri atmaya yardımcı olduğunu, şeftalinin cilt sağlığını koruduğunu, kiraz, vişne ve kırmızı erik gibi meyvelerin ise içerdikleri biyoaktif öğeler ile kansere yakalanma riskini azaltığını vurguladı.
Yaz aylarında su tüketiminin de ayrı bir önemi olduğunu ifade eden Elmacıoğlu, şu bilgileri verdi:
"Günlük su ihtiyacı diğer mevsimlere göre artan terleme nedeni ile yaklaşık iki katına yani 2,5-3 litreye ulaşır. Bu nedenle yazın daha fazla ve sıkça su tüketilmelidir. Sıcaklarda aşırı terleme sonucu vücuttan suyla beraber, sodyum, potasyum gibi mineraller de atıldığı için bu durum halsizlik, nabız zayıflığı, yorgunluk ve dolaşım bozukluklarına yol açabilmektedir. Sıvı kaybını önlemek için günde en az 2-2.5 litre su içmeye özen gösterilmelidir."
Elmacığlu, asitli ve gazlı içecekler yerine süt, ayran, taze sıkılmış meyve suları, bitki ve meyve çaylarının tercih edilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
(Milliyet/16.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
'Kara ölüm' kapıda!
Dünya domuz gribinden sonra yeni bir kabusla karşı karşıya...
Dünya domuz gribi salgınıyla başa çıkmaya çalışırken, şimdi de Libya'dan "hıyarcıklı veba" salgını haberi geldi. 1347-1351 yılları arasında dünyada 75 milyon insanı öldüren bu salgın, bu kez Dünya Sağlık Örgütü'nü harekete geçirdi. DSÖ ekibi Libya'da araştırma başlattı.
Libya'da hıyarcıklı veba salgını ortaya çıktığının bildirilmesi üzerine Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) bu ülkeye bir araştırma ekibi gönderdiği bildirildi.
VAKA SAYISI 18
DSÖ yetkilisi John Jabbour, Libyalı yetkililerin Akdeniz kıyısındaki Tobruk kentinde hıyarcıklı veba salgını olduğunu bildirmeleri üzerine bir ekibi bölgeye gönderdiklerini, sayıları 18 dolayında olduğu bildirilen vakaların Libya'da 20 yıldan uzun süredir ilk kez görüldüğünü söyledi.
Trablus yönetiminin DSÖ'den yardım istediğini bildiren Jabbour, orta çağdan beri "kara ölüm" olarak bilinen hastalığın Libya'daki "tam resmini" henüz göremediklerini, Libyalı yetkililerin açıklamasına göre şimdiye kadar biri ölümlü, 18 vakanın görüldüğünü ifade etti.
VÜCUTTA SİYAH YUMRULAR OLUŞUYOR
Vücutta siyah yumrularla kendini belli eden hıyarcıklı veba dünyada yılda 100 ila 200 kişinin ölümüne neden oluyor. Hastalık antibiyotiklerle tedavi edilmezse birkaç günde ölüme neden olabiliyor.
1300'LÜ YILLARDA 75 MİLYON KİŞİ ÖLMÜŞTÜ
Hastalık 1347-1351 yılları arasında dünyada 75 milyon kişinin ölümüne neden olmuş, bu dönemde Avrupa nüfusunun üçte birinden fazlası yok olmuştu.
Hıyarcıklı veba hastalığın ilk kez Asya'da ortaya çıktığı daha sonra Orta Doğu, Afrika ve Avrupa'ya yayıldığı bildiriliyor.
Yeni vakaların çıktığı Tobruk kenti Mısır sınırına 125 kilometre mesafede bulunuyor
(Milliyet/17.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Havuz keyfi kulağınızdan etmesin
Havuza ve denize girilen yaz aylarında kulak sağlığına daha fazla özen gösterilmesi gerektiğini söyleyen KBB Uzmanı Dr. Akın Erkan uyarıyor:
Özellikle kirli havuzlar dış kulak yolu iltihabına yani 'yüzücü kulağı'na neden olabiliyor. Bunu önlemek için tatile gitmeden önce bir Kulak Burun Boğaz uzmanına muayene olup, kulak bakımı yaptırın.
Yaz aylarında havuz ve deniz döneminin başlamasıyla artış gösteren dış kulak yolu enfeksiyonları tatilin tadını kaçırabilir! Özellikle yeterince temiz olmayan havuz sularının neden olduğu dış kulak iltihabı yani 'yüzücü kulağı', son derece ağrılı şikayetlere neden olabiliyor.
Peki ama tatil ve eğlencenin yerini bir anda çok sancılı kulak ağrılarına devreden dış kulak yolu iltihaplarına karşı nasıl önlem alınmalı? Medical Park Fatih Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Akın Erkan, 'yüzücü kulağı'ndan korunmanın yolları ve kulak sağlığımız için nelere dikkat etmemiz gerektiği konusunda bilgiler verdi:
Yaz aylarında havuza ve denize girerken en sık hangi sorunlar ortaya çıkıyor?
Kulağa su kaçması ile ortaya bazı sorunlar çıkabilir. Dış kulak yolunda bulunan ve serumen denen salgı, soyulan kulak derisi ve dökülen kulak kılları ile birlikte 'buşon' denen sert bir tıkaç oluşturur. Bu tıkaç suyu emerek sünger gibi şişer ve kişinin kulağının aniden tıkanmasına sebep olur. Böyle bir sorunu önlemek için tatile gitmeden önce bir Kulak Burun Boğaz uzmanına muayene olup, kulak bakımı yaptırılmalıdır.
KULAĞINIZI NEMLİ BIRAKMAYIN, ŞAMPUANLA YIKAMAYIN
Kulağa su kaçırmak sakıncalı mıdır? Kulakları yıkatmak veya pamuklu kulak çubuklarını kullanmanın zararı var mı?
Bu soruya cevap vermeden önce kulakla ilgili bilinmesi gereken şu noktalara dikkat edilmeli: Dış kulak yolunun ortamı hafif asidiktir. Bu asit ortam, bakteriler ve mantarlar gibi zararlı mikroplara karşı koruyucu bir bariyer oluşturuyor. Kulakta bulunan salgı bezleri tarafından üretilen serumen örtüsü de aslında kulak için yararlıdır. Bazen duymayı ve kulağın hava almasını engelleyecek şekilde fazla miktarda biriken serumen buşon hekim tarafından temizlenebilir ve hiçbir sakıncası yoktur. Sanıldığının aksine bu işlem kulakta alışkanlık yapmaz.
Ancak kulağın içini sürekli yıkamaya çalışmak ve kulağın nemli bırakılması, koruyucu serumen örtüsünün de yıkanmasına sebep olur. Ayrıca alkali olan sabun ve şampuan köpüğü ile kulak içi yıkanmamalıdır. Kulağın asit-baz dengesinin bozulmasına neden olur. Derinin koruyucu bariyeri bozulunca dış kulak yolu iltihabı oraya çıkar.
Kulak temizleme çubukları ile sık sık kulağı karıştırmak; oradaki sinir uçlarını uyararak daha çok salgı üretilmesine ve kulaklardaki serumenin geriye doğru itilip kulak zarına yapışmasına neden olabilir. Bu durumda kulak ağrısı veya tıkanmaya neden olabilir. Ayrıca bu şekilde dış kulak yolunu kaşımak, nörodermatit denen ve sinir uçlarının uyarılmasından kaynaklanan kulak kaşıntısına neden olabilir. Kaşımak kaşıntıyı tetikler, buda daha çok kaşımak ve dış kulak yolu derisinde yaralar oluşup enfeksiyon kapmasına neden olabilir.
KULAKTA KOKU VARSA DOKTORA!
Dış kulakta iltihap olup olmadığını nasıl anlayabiliriz? Ne zaman doktora gitmemiz gerekiyor?
Kulak deliğinin hemen önünde bulunan çıkıntı şeklindeki kıkırdak (tragus), dokunmakla hassas ve ağrılı ise dış kulakta enfeksiyon var demektir. Ayrıca kötü kokulu akıntılar varsa hemen hekime başvurmaları gerek.
Yaz aylarında kulakla ilgili sorunlar neden artıyor?
Yaz aylarında havuz veya denize girilmesiyle dış kulak yoluna dolan sular bazı sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Özellikle yeterince temiz olmayan sularda yüzmek, dış kulak yolu iltihabı ortaya çıkabiliyor. Dış kulak yolu iltihabı, daha çok yüzme sonrası görüldüğünden 'yüzücu kulağı' diye adlandırılır. Dış kulak yolunda bulunan ancak havuzdan da bulanabilen psödomonas adlı bakteri nemli ve sıcak ortamlarda üremeyi sever. Kötü kokulu yeşil renkte kulak akıntısı, kulak kaşıntısı ve ağrıya neden olabilir. Islak ve nemli bırakılmış kulak yolunda mantar oluşabilir. Bu da kulakta kaşıntı, akıntı ve sulanma hissi, bazen ağrı ve tıkanıklığa neden olabilir.
Dalış yapmak isteyenler nelere dikkat etmeli?
Dalış yapmak isteyenler her şeyden önce mutlaka önceden bir sistematik chek-up yaptırmalı. Daha önce dalış deneyimi olanlar ise soğuk algınlığı, nezle ve sinüzit gibi durumlarda mutlaka tedavi olduktan sonra dalış yapmalarıdır.
İşitme cihazı kullananlar yazın nelere dikkat etmeli?
İşitme cihazı ve kulaklık kullananların; yazın mutlaka cihazın hijyenine dikkat etmeleri, kulak havalanmasını sağlamak için arada cihazı çıkarmaları, kulak bakımını düzenli yaptırmaları ve kulakta iltihap varsa tedavi sonuna kadar cihazı kullanmamaları gerekmektedir.
(Hurriyet/18.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Sıcaklar kalbinizi yormasın.
Kalp-damar hastalığı olanlar bunlara mutlaka dikkat etmeli.
Haberin devamı...
-
Dondurma tüketirken nelere dikkat edilmeli?
Sağlık Bakanlığı vatandaşları uyardı.
Haberin devamı...
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Asla yapmamanız gereken 10 sağlık hatası
yaşamın getirdiği hızlı tempo nedeniyle telaş içinde yaşıyoruz ve sağlığımızı tehlikeye atacak hatalar yapıyoruz. Formsante dergisi en sık yapılan 10 sağlık hatasını derledi
1- DİŞLERİ FIRÇALAMAK YERİNE ÇALKALAMAK
Çoğumuz zamandan tasarruf etmek için dişlerimizi fırçalamak yerine çalkalıyoruz. Ağız çalkalamak diş çürüklerine neden olan bakterileri yok etmede veya diş eti problemlerine yol açan diş plağını önlemekte pek bir yarar sağlayamıyor.
ÇÖZÜM: Her türlü bahaneyi bir kenara bırakın ve dişlerinizi her gün üç kez mutlaka fırçalayın.
2- HER YERE OTOMOBİLLE GİTMEK
Modern yaşam zamandan tasarruf etmemiz için neredeyse yürümeyi bile gereksiz hale getirdi. JFK Hospital’dan iç hastalıkları uzmanı Dr. Ahmet Uslu, bedenimizin de artık yeteri kadar hareket etmemesinin bedelini; kalp - damar hastalıkları, obezite, tip 2 diyabet, ostreoartrit, bunama ve kanser gibi çok ciddi hastalıklara yakalanarak ödediğine dikkat çekiyor.
ÇÖZÜM: Yakın mesafelerde aracınızı kullanmayı bırakın artık. Ne kadar yoğun olursanız olun her gün en az 30 dakikalık tempolu bir yürüyüşü yaşam tarzınız haline getirin.
3- ARKADAŞIN TAVSİYESİYLE İLAÇ KULLANMAK
Başınızın tek tarafında oluşan şiddetli baş ağrısı yüzünden dikkatinizi işinize vermekte güçlük çekiyorsunuz. Aklınıza ilk gelen, aynı sorundan mustarip arkadaşınızın kullandığı ilaç oluyor. Sorununuza rastgele kullandığınız ağrı kesiciyle geçiştirmeyi aklınızdan bile geçirmeyin.
Çünkü yakınmalarınıza kesin çözüm sağlayabilmek için her şeyden önce hastalığınıza doğru teşhis konulması şart.
ÇÖZÜM: Önerebileceğimiz tek şey var, o da mutlaka bir doktora başvurarak doğru teşhis konulmasını sağlamak.
4- YEMEKLERİ OTURMAK YERİNE AYAKTA YEMEK
Zamandan tasarruf etmek için alelacele yemek yerseniz sağlığınızı riske atarsınız.
ÇÖZÜM: Günlük programınızı önceden planlarsanız, sofrada yemek yiyebileceğiniz zamanı mutlaka yaratabilirsiniz.
5-İNTERNETTEN LENS SİPARİŞ ETMEK
Bazıları “Zamanım yok” bahanesine sığınarak yıllık göz kontrollerini ihmal ettiği gibi eczanelerden veya internetten gelişigüzel lens sipariş ediyor. Bu lensler göz yapısına uymuyorsa pek çok sorun ortaya çıkıyor.
ÇÖZÜM: İster görme kusurlarını gidermek, ister sadece kozmetik amaçlı olsun lenslerinizi de mutlaka göz hekiminizin önerileri doğrultusunda satın alın.
6- YIKADIKTAN SONRA ELLERİ KURULAMAMAK
Çoğumuz ellerimizi yıkadıktan sonra kurulamıyor. Unutmayın ki ıslak ve nemli eller kuru ellere oranla çok daha fazla bakteri çeker. Bu mikroorganizmalar da birçok hastalığı neden oluyor.
ÇÖZÜM: Eğer aceleniz varsa ellerinizi yanınızda taşıdığınız bir kağıt mendille kurulayın. Bu mendili kapıyı açmak için de kullanın.
7- UYKUYA DALAMAYINCA UYKU HAPLARINDAN MEDET UMMAK
Çoğumuz uykuya dalmakta güçlük çekince en hızlı çözüm olarak uyku haplarına başvuruyoruz.
ÇÖZÜM: Eğer uyku hastalığınız yoksa uyuyabilmek için birinci formül sabahları egzersiz yapmak, akşamları ağır yemekten kaçınmak ve tabii sorunları yatağa taşımamak.
8- İŞPORTADAN ALELADE BİR GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ ALMAK
İşportadan alınan gözlükler ucuz olabilir, ama gerçekten gözlerinizi güneşin zararlı etkilerinden korumaz. Güneşin zararlı ışınları korneada kurumaya bağlı enfeksiyonlar oluşturabiliyor.
ÇÖZÜM: UV ışınlarına karşı yüzde 100 koruma sağlayamıyorsa o gözlüğü çöpe atın ve yerine “gerçek” bir gözlük alın.
9-DİZÜSTÜ BİLGİSAYARLARLA ADETA YAPIŞIK YAŞAMAK
Günlük hayatta dizüstü bilgisayar olarak bilinen laptop’ları hemen her yerde kullanmaya çalışıyoruz. International Hospital’dan fizik tedavi ve rehabili-tasyon uzmanı Dr. Demet Parlar, laptop’la çalışırken öne doğru eğilmenin duruş bozukluğuna; omuz, boyun kuşağı ve bel kaslarının zorlanması nedeniyle şiddetli ağrılara neden olduğunu söylüyor.
ÇÖZÜM: Dizüstü bilgisayarları mutlaka kullanmanız gerekiyorsa haftada en az üç gün 30 - 60 dakika süreyle yüzün ya da her gün birkaç dakika da olsa egzernsiz yapın.
10-EĞLENCE MEKANLARINDA ÇOK YÜKSEK SESLİ MÜZİK DİNLEMEK
Kimi barların kapısında “Dikkat içerideki ses düzeyi devamlı duyma bozukluğuna yol açabilir” uyarısını gördüğünüzde belki de bunun sadece formalite gereği yazılmış olduğunu düşünüp ciddiye almıyorsunuz.
ÇÖZÜMÜ: Kulaklarınıza silikon tıkaç takabilirsiniz. Ayrıca kulaklıkla kulaklıkla müzik dinlerken de sesi makul bir düzeyde tutun. Konserlerde, kulüplerde kolonların yanında durmamaya özen gösterin.
(Milliyet/19.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Ağız kokusuna mucizevi çözüm
Ağız kokusu olup olmadığını test etmenin en basit yöntemi...
Cevizin, kabuğuyla, içiyle, hatta perde tabir edilen iç bölümünde yer alan odunsu zarlarıyla bir çok hastalığın tedavisinde kullanılıyor.
Sağlıklı Beslenme Uzmanı Dr. Dilek Polat, kalp sağlığı açısından büyük önem taşıyan doymamış yağ asitlerini yüksek düzeyde içeren cevizin, kolesterol birikimini ve damar sertliğini önleyici etkisinin halk arasında artık daha iyi bilindiğini, bu nedenle damak zevkinin yanı sıra, birçok insanın sağlık nedenleriyle ceviz tüketmeye başladığını söyledi.
''Doğanın mucizelerinden'' cevizin farklı kullanımının ise iyi bilinmediğini ifade eden Polat, yaş ve kuru ceviz kabuklarının basit işlemlerle çok etkili sonuçlar vereceğini kaydetti.
GÜÇLÜ VE CANLI SAÇLAR
Dr. Polat, saç dökülmesine ve saçlarının yeterince canlı olmadığını düşünenlere cevizin kuru ve yaş kabuğunu öneriyor. Polat, 20 tane cevizin sert kabuğunu 1 litre suda 10-15 dakika kaynatarak elde edilen suyun saç durulamasında kullanılması durumunda, saçların dökülmesinin son bulacağını belirtiyor.
Taze cevizin yeşil kabuğunun az suyla kaynatılması sonucu macun elde edileceğini anlatan Polat, bu macunun da saç maskesi olarak kullanılabileceğini kaydediyor.
DİNLENME, TİROİD, AĞIZ KOKUSU
Sağlıklı yaşamak ve beslenmek isteyenlerin mutfaklarından cevizi eksik etmemeleri gerektiğini ifade eden Dr. Polat, şu bilgileri verdi:
''8 tane cevizi bir bardak suda 2 gün bekletin. Günde iki ceviz olmak üzere tüketin ve cevizleri içinde beklettiğiniz suyu da için, 4 günlük kür sonunda ne kadar dinlenmiş hissettiğinize şaşıracaksınız.
Cevizin arasında bulunan perdeleri atmıyoruz. 25-30 kadar ceviz perdesini bir litre suda güneş görmeyen bir yerde bir hafta bekletiyoruz. Sabahları aç karnına her gün bir bardak tüketiyoruz, tiroid hastalarına çok yardımcı olacaktır.
Ceviz yaprağını suda kaynatıp biraz zeytinyağı ekleyin. bu karışımla düzenli gargara yapıldığında ağız kokusu sorunu da ortadan kalkacaktır.''
Günde birkaç ceviz tüketmenin sindirim sistemi hastalıkları, öksürük, göğüs ağrıları gibi birçok şikayeti azaltığına işaret eden Dr. Polat, pürüzsüz bir cilt isteyenlerin de yine ceviz kabuğu suyundan yararlanabileceklerini kaydetti.
TEMİZ BİR NEFES İÇİN
Ağız kokusunu test etmek için beyaz bir bezi dilinizin üzerine yerleştirin. 10 saniye bekleyin ve sonra koklayın.
Dişlerinizi düzenli fırçaladığınız halde ağzınızda koku var ya da test yaptığınız bez sarı renge mi dönüştü? Dilinizde çok fazla bakteri birikiyor olabilir. Bunun için her gün yumuşak bir bezle dilinizi temizleyin, Yine de istediğiniz sonucu alamıyorsanız o zaman bir iltihap söz konusu olabilir. Diş hekiminize başvurun.
(Bugun/20.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Tüm babaların ve baba adaylarının ''Babalar Günü'' kutlu olsun..
Bu anlamlı günde de Babalar için;
Babalar ve kızları rehberi:
Babaların kızlarıyla hayatın ilk dönemlerinde hayranlıkla başlayan özel ilişkileri, kız çocuklarının babalarının hayatlarındaki ilk erkek olmaları nedeniyle yoğun bir bağlılık duygusuyla kendini gösteriyor. Koruyucu, kollayıcı bir şekilde başlayan bu özel iletişimde, ergenlik çağından itibaren çatışmalar ortaya çıkıyor.
Bu fırtınalı dönemde babalar ve kızları arasında en çok görülen sorunları sıralayan Dr. Ali Ayas, iyi iletişim rehberinin 7 vazgeçilmezini şöyle sıralıyor:
Kural varsa anne de uymalı: Baba kızının giyim kuşamına, eve gidiş geliş saatlerine karışıyor. Genç kız ise, babasına ben büyüdüm, bana karışmayın, özgürüm diyor. Bu durumda baba kızına hoşlanmadığı davranışlar nedeniyle yasak koyuyor. Burada baba kural koyarken, anne babadan gizli yasağı kaldırıyor. Oysa kurallara uyumun sağlanması davranış birliğiyle mümkün.
Yasakların mantığı olmalı: Baba kızına yasak koyuyorsa, bunun gerekçelerini de onun anlayabileceği bir şekilde anlatmalı. Sınırsız bir özgürlük olmadığını, yaşamda bazı sınırlamaların olduğunu söylemeli.
Konulan tavır eşref saatine göre değişmemeli: Babalar kızlarına yaşamın herhangi bir alanıyla ilgili kısıtlama getirdiklerinde ya da kural koyduklarında, bu kural her zaman geçerli olmalı. Yani babanın eşref saatinde konulup, sakinleştikten sonra başka kural getirilmemeli.
Sen iyisin dünya kötü demek yanlış: Günümüzde babaların kızlarına en çok söylediği cümlelerin başında 'Sana güveniyorum, ama dünya kötü bu yüzden sana kural koyuyorum’ geliyor. Oysa bu cümleyle başlayan ifadeler güvensizlik ifade ettiğinden çocuğun da çevresine güvenini zedeliyor. Genç kızın hiç evden çıkmaması, cam bir fanusta yaşaması mümkün değil. Bu nedenle çevresinden gelecek olumsuzluklara karşı neler yapabileceğini ve çözüm yollarını anlatmak daha doğru.
Erkeklerle ilgili korkutmayın, bilgilendirin: Babalar kızlarının hayatına giren erkekleri kolay kabullenemez. Eleştirel yaklaşır. Ama eleştirel ve küçümseyici tavırlarla, kızının hayatına giren erkekle ilgili olumsuz yorumlar yapmak, küstürmek ve yalana teşvik etmek gibi sonuçlar doğurur. Babalar kızlarının hayatına başka erkeklerin girebileceğini kabul etmeli.
Babalar idol olmaktan vazgeçin: Birçok kadın hayatına giren erkekleri, babasıyla kıyaslar. Bu nedenle baba kızının gözünde idol olmaktan vazgeçmeli, kendi hatalarını anlamalı, erkeklerle ilgili kızıyla sohbet etmeli. Erkeklerle ilgili bilgileri korkutmadan, gerçekçi bir şekilde kızıyla konuşmalı.
Tartışmacı değil, çözümcü olun: Kızların eve gidiş geliş saatleri, giyimleri de babalar için sorun oluyor. Geliş gidiş saatleri konusunda, yaşanılan sosyal çevreye uygun, zaman zaman esnetilen kurallar konulmalı. Anne de bu kurala uymalı. Babanın koyduğu ve mantıklı olan kurallar, annenin yumuşak kalbiyle çözülmemeli.
Babalar ve oğulları rehberi:
Erkek çocuklarındaki Oidipus kompleksi, onların babalarını annelerini ellerinden alacak kadar güçlü ve tehlikeli bir rakip gibi görmelerine neden oluyor. Psikiyatri Uzmanı Dr. Ali Ayas, çocukların babalarını yaşamın ilk yıllarında rakip gibi görmeleriyle başlayan ilişkilerinin ilkokul çağında hayranlığa, ergenlik döneminde ise çatışmalara dönüştüğünü belirtiyor. Babaların da oğulları ile iyi iletişim için yapmaları gerekenler var.
---Oğlunuzun büyümesine izin verin: Türk aile yapısında erkek çocuklara sorumluluk verilmemesi, gelecekteki yaşamlarında da sorunlara yol açıyor. Erkek çocuk, ailesi tatildeyken evde kalıp gitar kursuna gitmek istiyorsa faturaları yatıramayacağı, kapıyı kilitlemeyi unutacağı gerekçesiyle ailesi izin vermiyor. Çocuk da bu sorumluluğu almıyorsa çatışma çıkıyor. Baba burada evde tek kalırsa ne gibi sorumlulukları olacağını anlatmalı, bunları yerine getirdiği takdirde kalabileceğini belirterek izin vermeli.
---Kendinizle kıyaslamayın: Oğlunuza sürekli 'Ben senin yaşındayken iki dil biliyordum, dünyayı dolaştım, sen ne yapıyorsun, hiçbir şey’ gibi cümleler kurarak kıyaslamayın. Oğlunuzun farklı bir birey olduğunu kabul edin.
---Gelişmesine katkıda bulunun: Kıyaslamak gencin kendisini mutsuz ve yetersiz hissetmesine neden olur. Bunun yerine babanın oğlundaki farklılıkları görüp, bu yönleri geliştirmesine yardımcı olması gerekir.
---Arkadaşça yaklaşan baba olun: Oğlunuzla arkadaş olmayın, arkadaşça davranın. Ailelerin günümüzde en çok 'çağdaş aileyiz’ tanımlamasıyla yaptıkları yanlışların başında anne baba kimliklerinden sıyrılıp arkadaşı gibi davranmaları geliyor. Genç erkeklere bunun yerine, babası olduğunuzu, daima ona destek vereceğinizi hissettirerek baba olun. Çünkü onun babaya ihtiyacı var.
---Oğlunuza idol olmayın: Kendinizi ulaşılmaz göstermeyin. Çocuğunuza gerçekleştiremeyceği büyük hedefler koyup, başaramadığı zaman da yetersizlik ve beceriksizlikle suçlamayın. Kendinizi ulaşılmaz biri göstermek yerine, hatalarınızı da mizahi bir dille anlatarak sizin de hatalar yapan bir insan olduğunuzu söyleyin.
---Onlarla inatlaşmaktan kaçının: Ergenlik çağında erkekliklerini ispatlamak amacıyla babalarıyla çatışmaya girmek, sık görülen bir durumdur. Genç erkekler bu dönemde babalarının ve annelerinin desteğini isterler. Bu dönemde onlarla inatlaşmak, aşırı ve mantıksız yasaklarda diretmek inatlaşmalarına yol açar. İnatlaşmak da evden kaçma, okulu bırakma gibi sonuçlar doğurur.
---Yeterli zaman ayırın dinleyin: Çatışmalı ergenlik döneminde oğlunuzla iletişimi bırakmayın. Arkadaşlarını küçümseyip 'saçını beğenmedim, o çocuk tembel, onunla niye arkadaşlık ediyorsun’ gibi cümleler kurarak yaklaşmayın. Bu tür yaklaşımların çocuğunuzu sizden uzaklaştıracak davranışlar olduğunu unutmayın.
(Milliyet/21.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Ter bezleri, kanı temizliyor ve ısı dengesini sağlıyor...
Sıcak havalarda en çok şikâyet edilen konulardan biri olan terlemenin, normal oranlarda gerçekleşmesinin insan sağlığı açısından oldukça faydalı olduğu ve kanı temizlediği belirtiliyor.
Ter bezlerinin böbrek gibi çalıştığı ifade edilirken, vücuttaki üre, ürik asit, tuz ve diğer zararlı maddelerin terleme yoluyla dışarı atıldığı kaydediliyor. Uzmanlar, terlemenin engellenmesinden çok, terlemeyle oluşabilecek kötü kokuların önüne geçilmesini öneriyor. Yetişkin bir insan vücudunda yaklaşık bir milyon ter bezi bulunuyor ve bu bezlerin hepsi de vücuttaki zararlı maddeleri dışarı atmak için görevli. Terleme ve sonrasında terin buharlaşmasıyla vücudun ısı dengesi de sağlanıyor.
(AİLE-SAĞLIK ZAMAN/22.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Sıcak havalarda su zehirlenmesine dikkat!
Aşırı sıcakta içilen suyun, vücuttaki sodyumun yoğunluğunu düşürdüğü bu nedenle su zehirlenmesinin meydana geldiği bildirildi.Aşırı sıcakta kaybedilen sıvıyı telafi etmek için içilen suyun, vücuttaki sodyumun yoğunluğunu düşürdüğü bu nedenle su zehirlenmesinin meydana geldiği bildirildi...
Memorial Hastanesi’nden Prof. Dr. Yavuz Baykal, aşırı sıcaklara karşı vücudun en önemli savunmasının terlemeyle sıvı kaybı olduğunu, terleme devam ettiği sürece, yeterince su ve tuz almak şartıyla çok yüksek ısılara dayanılabildiğini belirtti.
Nem oranı yükseldiğinde, terleme ile olan sıvı kaybının azalmaya başladığını ve böylece sıcak çarpması ihtimalinin arttığını ifade eden Baykal, insan vücudunun sıcaklara 1-2 hafta içinde uyum sağladığını, bu durumda, hem terlemenin daha kolaylaştığını, hem de terle atılan sodyum miktarının azaldığını kaydetti.
SICAĞA BAĞLI ACiL DURUMLAR
Sıcak sendromlarının ağırlık sırasına göre, sıcak krampları, sıcak bitkinliği ve sıcak çarpması şeklinde sıralansa da çoğu zaman birbiri içine karışmış olarak görüldüğüne dikkati çeken Baykal, sıcağa bağlı acil durumların birçok nedenle ortaya çıkabildiğini ancak en önemli faktörlerin sıcağın tipi (kuru veya nemli), maruz kalınan ısı yoğunluğu ve süresi, kişinin yaşı ve başka hastalığının bulunması olduğunu vurguladı.
SODYUM EKSiKLiĞi KOMAYA SOKUYOR
Sıcağa bağlı acil durumların oluşmasında, hasta vücudunda ısı artmasına yol açan etkenlerin önemli olduğuna işaret eden Baykal, şu bilgileri verdi: ‘’Kaybedilen sıvıyı telafi etmek için içilen suyun vücuttaki sodyumun yoğunluğunu düşürmesi, su zehirlenmesine yol açıyor. Sodyum yerine konmazsa, bilinç düzeyi gittikçe kötüleşir ve kişi komaya girer.
Bol sıvı ve mineral içeren içecekler tüketilmelidir. Kalp ve tansiyonu olup tuzsuz diyet alan kişiler dışında gıdalarla tuz alımı artırılmalıdır. Tuz kısıtlaması olanlar ise sıvı ve tuz kaybı yönünden çok dikkatli olmalıdır.’’ Zorunlu olmadıkça, güneş ışınlarının kuvvetli olduğu saatlerde dışarıya çıkılmaması uyarısında bulunan Baykal, “Kapalı alanların havalandırılmasına, yağlı ağır yemeklerden kaçınılmasına dikkat edilmeli” dedi.
(Bugun/23.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Dövmede ölümcül risk...
Yazın sıkça yaptırılan vücut dövmesinin hastalık riski taşıdığını belirten uzmanlar, steril ortamların ve sağlık müdürlüklerinden onaylı yerlerin tercih edilmesini istedi...
Prof. Dr. Hamdi Memişoğlu, yaz mevsiminin başlamasıyla özellikle turistik bölgelerde dövme yaptıranların sayısında önemli oranda artış yaşandığını belirtti. Sağlıksız koşullarda yapılan dövmeler nedeniyle görülen hastalıklarda da buna bağlı olarak artış yaşandığını ifade eden Prof. Dr. Memişoğlu şöyle devam etti:
’’Dövme yapımı yarı tıbbi bir uygulama. Bu nedenle sağlık müdürlüklerinin onayı olmayan yerde yaptırmamalı. Ayrıca, işlem sırasında kullanılan iğneler her kişi için değiştirilmeli. Dövme yaptıran kişi iğnenin değiştirildiğini muhakkak kontrol etmeli. Çünkü steril olmayan iğnelerle yapılan dövmeler hepatit A, B, C, AIDS ile bazı enfeksiyon hastalıklarına yol açabilir.
GÜNEŞTEN UZAK TUTUN
Ayrıca, deri alerjisine yol açabilecek kimyasal boyaların da kesinlikle kullanılmamasına dikkat edilmeli.’’ Prof. Dr. Memişoğlu, işlemin iğne ile yapıldığı için dövmenin bulunduğu bölgede başlangıçta yara oluştuğunun altını çizerek, o bölgenin özellikle ilk 2-3 hafta içerisinde çok iyi muhafaza edilmesi gerektiğine dikkati çekti. Aksi takdirde derinin sertleşmesi ve kabarması gibi sorunlarla karşılaşılabileceğini belirten Prof. Dr. Memişoğlu, ‘’En az 15-20 gün dövme yapılan bölge güneşten uzak tutulmalı’’ dedi.
(Bugun/25.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Siyah üzüm ve yeşil çay mucizesi
Yıllardır verip verip tekrar alınan kilolardan kurtulma umudu iki Türk doktorun elinde mi?
İki çılgın Türk doktor buldu, Sağlık Bakanlığı'na da onaylattı…
Yeşil çay ve kafeinle metabolizmayı hızlandırıp yağları parçalayarak ayda 3 kilogram; siyah üzüm ve kromla da iştahı baskılayıp yağ emilimini azaltarak 2 kilogram vermek mümkün…
Kilo problemi olanlar, ailesinde kalp-damar hastalığı bulunanlar, kan lipitleri yüksek olanlar, kan şekeri düzensizlikleri olanlar, hızlı kilo alanlar, 3 beyaz (tuz, şeker, un) kısıtlaması önerilenler, sigara içenler, yeterli egzersiz (spor) yapmayan ya da yapamayanlar… Hayallerimiz yoksa gerçeğe mi dönüşüyor. Yıllardır verip verip tekrar alınan kilolardan tümüyle kurtulma şansımız mı doğuyor?
İki çılgın Türk doktor kafa kafaya verdi, dünyayı saran obezite çılgınlığına son verebilecek ilacı buldu. Dr. Özgür Göknel ile Dr. Altuğ Barut'un kurduğu Mikro-Gen firmasında yürütülen çalışmalar sonuç verdi. ABD, Fransa, Almanya gibi birçok ülkede üniversitelerde yürütülen klinik araştırmalara göre yeşil çay ve kafeinden oluşan bitkisel karışım 3 aylık kullanım sonucunda aylık 3.2 kilogram, 3 ayın sonunda da toplamda yaklaşık 8.5 kilogram verilmesine yardımcı oluyor. 40 yaş üstü kadın ve erkeklere Fransızlardan ilham alarak siyah üzüm ve kromdan oluşan farklı bir bitkisel karışım daha ürettiklerini de belirten Dr. Göknel, bu ürünün de ayda ortalama 2 kilo vermeye yardımcı olduğunu söyledi. Dr. Göknel, "Dünyada bitkilerle yapılmış tüm çalışmaları, bulunan molekülleri inceledik. Metabolizmayı hızlandırarak yağları parçalama prensibiyle formüle edilen yeşil çay ve kafeinden oluşan ürünün yanı sıra siyah üzüm ve kromu da bir araya getirdikleri iştahı baskılayan bir ürün daha piyasaya çıkarmaya karar verdik" diye konuştu.
SAĞLIK BAKANLIĞI'NDAN ONAYLI
Ülkemizde zayıflatma vaat eden bitkisel destek ürünlerinin Tarım Bakanlığı onaylı olduğunu, kendilerinin 4 yıl beklemek pahasına Sağlık
Bakanlığı ruhsatı beklediklerine dikkat çeken Dr. Göknel, şunları söyledi:
"Tarım Bakanlığı izniyle Gıda takviyesi adı üzerinde vücudun ihtiyacına yönelik, pozitif etki yapabilecek ürünler Tarım Bakanlığı'ndan izinle satılır. Örneğin kilo aldırıcı ürünler, balık yağı içerenler, vitaminler gıda takviyesidir. Ancak zayıflatmaya yardımcı ürünler vücuda bir şey aldırmaz, kaybettir. Vücudun doku kaybetmesi anlamına gelir. Onların da yeri Sağlık Bakanlığı'dır. Bu ürünler ara ürün ya da OTC diye de ifade edilir. Yan etkileri çok düşük, sıfıra yakın olduğu takdirde Sağlık Bakanlığı buna serbest satış hakkı verir. Yoksa reçeteye tabii olması gerekir. İşte bizim ürünümüzün en büyük farkı budur. Biz ruhsatımızı bizzat Sağlık Bakanlığı'ndan alarak ürünümüzü piyasaya sunduk."
YAĞ KALKANINI KALDIRIYOR
Sıkı bir diyete girildiğinde bir süre sonra vücudun kendini kilo vermeye kapattığını da ifade eden Dr. Göknel yeşil çay ve kafein ile formüle edilen ürünün işte bu noktada işe yaradığını ifade etti. Dr. Göknel, "Sağlıklı bir diyet ve egzersizle bu kilo veriş yağdan da olsa vücut kendisini bir süre sonra kısıtlamaya sokar. Bu noktada metabolizmayı hızlandıracak bir şeyler kullanmak gerekiyor. İşte bu ürün bunu hedefliyor. Kanada, ABD, Fransa, Almanya gibi birçok ülkenin üniversitelerinde yapılan klinik araştırmalara göre bu ürün 3 aylık kullanım sonucu günde fazladan 280-390 kalori kaybına sebep oluyor" diye konuştu.
İNSÜLİN DİRENCİNİ AZALTIR
Dr. Göknel, bilim adamlarının Fransızlar'ın çok yağlı ve ağır yemeklere rağmen kilo vermemelerinin sebebinin siyah üzüm çekirdeğinde bulunan proantosiyanidinler olduğunu belirlediklerini, kendisinin de formülü oluştururken bu araştırmalardan faydalandığını belirtti. Sigara içen, insülin direnci olanların rahatlıkla bu ürünü kullanarak kilo vereceğini belirten Dr. Göknel, " Kan şekerini düzenler. Kan yağlarını düşürür. Kalp ve damar sağlığını korur. Metabolik sendrom tedavisine yardımcı olur" dedi.
İngiltere'yi 2012 olimpiyatlarına hazırlayacaklar
Mikro-Gen firmasından Dr. Altuğ Barut da zayıflatma çabalarının sadece Türkiye ile değil, dünyayla ilgili olduğunu belirtti. Dr. Barut, İngiltere'yi ilk adım olarak gördüklerini belirterek, "2012 olimpiyatları öncesinde ülke çapında bir zayıflatma kampanyası başlattılar. Biz de İngiltere'de gerekli başvurularımızı yaptık. Bu ülkede de ürünlerimizi satmayı planlıyoruz" diye konuştu.
KLİNİK ARAŞTIRMALARIN YAPILDIĞI ÜNİVERSİTELER
1- Cenevre Üniversitesi Tıp Fakültesi (İsviçre)
2- Illinois Üniversitesi Chicago (ABD)
3- Ulusal Sağlık ve Medikal Araştırmalar Enstitüsü (Marsilya, Fransa)
4- Laval Üniversitesi (Kanada)
5- Alman Beslenme Enstitüsü (Almanya)
6- Charite Ünivesite Hastanesi (Almanya)
7- Khon Kaen Üniversitesi Tıp Fakültesi (Tayland)
5 soruda siyah üzüm ve krom kardeşliği
1- Nasıl kullanılıyor?
Zayıflama tabletlerini, yoğun yediğiniz iki öğünden yarım saat önce birer kapsül olarak almalısınız.
2- Kaç kilo verilebilir?
Test aşamasında 1 ayda 2 - 5 kilo arasında sonuçlar aldık. 2 kilodan az, 5 kilodan fazla veren olmadı. 1 ayda 5 kilo üst sınırdır ve herkeste bunu beklemek hata olur.
3- Hapı kullandığım sürece diyet yapmam gerekiyor mu?
Kullanırken zaten iştahınızı kesiyor ve bol su içiriyor. Ürünü kullanırken doğal diyet yapmanıza yardımcı olur.
4- Yorgunluk ve açlık anlarında tansiyon düşmesi yaşayanlar bu hapı kullanırken bir problem yaşar mı?
Açlığa dayalı bir tansiyon düşüklüğü yaşanmıyor. Doz aşımında tansiyon ile ilgili problem olabilir. Sabah 1, akşam 1 şeklinde tedbiren kullanabilirsiniz.
5- Ürünü kullanmaya başladıktan ne kadar süre sonra kilo vermeye, iştah baskılanmaya başlanıyor?
Ürün piyasadaki bazı zayıflama ilaçları gibi ilk kutuda hizlı bir fiziksel değişikliğe ve kilo kaybına yol açmamaktadır. Çekinmeden 3-4 ay kullanılabilir. 2. veya 3. kutuda etkisini hissedip memnun kalacaksınız.
5 soruda yeşil çay ve kafein kardeşliği
1- Nasıl kullanılır?
zayıflama tabletinin önerilen kullanım şekli, düşük kalorili bir diyetle birlikte, yemeklerden önce, günde 3 defa bir (3x1) tablet ya da sabah ve öğle 2 (2x2) tablet olacak şekildedir.
2- Hapı kullanırken diyet yapmak gerekir mi?
Ürün hafif bir diyetle birlikte, kullanılmaya başlanan ilk haftadan itibaren değişimi gözlenebilecek etkili bir zayıflatma tabletidir.
3- Yan etkisi var mı?
Sağlık Bakanlığından onaylı, etkisi klinik araştırmalarla kanıtlanmıştır. Ciddi bir yan etkisi olmadığı için reçetesiz kullanılabilir. Yine de hamileler, emziren kadınlar ve 12 yaş altındaki çocuklar ile kalp hastaları tarafından kullanılmamalıdır.
4- Ne kadar kullanılmalı?
Zayıflama tabletini hedeflediğinz, ideal kilonuza ulaşana kadar, kullanım süresi kısıtlaması olmadan güvenle kullanabilirsiniz.
5- Zayıflatırken tiroidlerin çalıştırılması ya da sık tuvalete çıkarma gibi etkiler görülür mü?
Hayır. Sadece yağ yakımını hızlandırır. Karın bölgesi, bel çevresi ve basen yağlanmasının azalmasını sizi zorlamadan sağlar.
(Hurriyet/26.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Bel sağlığı için yürüyün!
Bir sağlık problemi olan bel ağrısı ve bel fıtığı görülme yaşının 21’e kadar düştüğü bildirildi.
Nöroşirurji uzmanı Prof. Dr. Tuncer Süzer, disk dejenerasyonu görülme yaşının giderek azaldığına dikkat çekerek, “Son çalışmalarda 21-30 yaş arası sağlıklı kişilerin üçte birisinde disk dejenerasyonu, yani bel fıtığı sorunu olduğu görülmüştür. Bununla beraber, çocukluk döneminde bel fıtığı erişkinlerden çok daha az oranda karşımıza çıkmaktadır. Bu dönemde bel fıtığı görülme oranı, genellikle 11-16 yaş arası olup, 10 yaş altında çok nadirdir’’ diye konuştu.
Prof. Dr. Süzer, “Küçük bazı ayrıntılara dikkat ederek bel sağlığımızı korumamız mümkündür. İş yerinde sürekli oturarak çalışan veya uzun süre araba kullanmak zorunda olan kişiler gün içinde en azından birkaç kere ayağa kalkıp küçük yürüyüşler yapmalıdır” dedi. Prof. Dr. Süzer dikkat edilecek noktaları şöyle açıkladı: “Yerden ağır bir yük kaldırmak gibi bel omurlarımızı zorlayacak hareketler diskte küçük yırtıklara yol açarak bel fıtığına neden olabileceğinden bu tür aktivitelere dikkat etmek gerekir.”
(Milliyet/27.06.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Ben yaşımı söylemeyeceğim ama 21 değilim henüz ve bel fıtığıyım :) Ve her nedense ne zaman yürüsem belimden bıçaklıyorlarmış gibi hissediyorum.Bu uzmanların bir de beni dinlemesi gerekiyor... :)