-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Bedelli
AKP ne diyordu?
Analar ağlamasın.
*
CHP daha açık ifade etti:
Kaçanın anası ağlamaz.
*
Kaçarsan, yırtarsın...
Bedelli askerlik budur.
*
İşi olana...
Evli olana...
Parası olana filan çıkmıyor.
Kimse kimseyi yemesin.
Kaçana çıkıyor bedelli.
*
Sektirmeden vergini öde mesela, primini
yatır, emlak gelirini
beyan et, tek kuruş kolaylık bile sağlamazlar... Ama, vergini kaçır, primini boşver, gelirini sakla, ödüllendirilirsin adeta... Bankada parası olanları inek gibi sağarlarken, parasını yurtdışına kaçırana af çıkarmadılar mı?
*
Bırak kırmızıyı, sarı ışıkta geçmemek için dikkat kesilirsin, ha bire yolunu kesip evraklarını sorarlar... Çatır çatır trafik suçu işleyip, üstüne cezasını ödemeyenleri tek kalemde affettiler. Elektrik, su faturanı koşa koşa ödersin... Ben keriz miyim diyenlerinkini, sildiler gitti.
*
Bilinçli sistemdir...
Vatandaşını defolu
hale getirir.
Ki, defoluya hesap sormasın.
*
(Arkadaşları gecesini gündüzüne katıp, kafa patlatırken... Sınav günü dahil, kızlar kahvesinde takılıp, bir değil, iki üniversite affıyla diploma alan öğrenci müsveddesinin
satırlarıdır bunlar.)
*
Bakınız, Orhan Aslıtürk... Naylon fatura. Hayali ihracat. Bilmemkaç sene hapsi isteniyordu. Vınn... 13 sene beyler
gibi araziye uydu. Zamanaşımı doldu. Geldi. Tebrik edip, bıraktılar.
*
Bu 13 sene zarfında, faturada katakulli yapmadığı, çekini günü gününe ödediği, kanunlara uygun olarak çalıştığı için... İflas eden, yuvası yıkılan, canına kıyan işadamı sayısı kaçtır? Patronu düzgün adam olmakta ısrar ettiği için, işsiz kalan insan sayısı... Kimin umurundadır?
*
Ya Hizbullahçılar? Her sabah imza vereceksiniz dediler, imza vermeyenler uçtu, her sabah efendi gibi imza vermeye geleni, tutukladılar... Ağlıyor şimdi, benim ne suçum var diye... Daha ne suçun olsun birader? Kaçtın da kovalayan mı oldu? Kaçmıyorsan, var bi sebebi!
*
Asıl mevzuya dönersek...
*
Sen boğazından kesip ev taksidini öderken, orman arazisine kurulanın sırıtmasıdır, bedelli... “Ver tapumu, al oyumu” diyen gecekonducunun, “ver tezkeremi, al oyumu” versiyonudur.
*
(Nasıl olsa bana giren çıkan yok, müşterisi de çok, savunabilirdim. Veya, ıskalayıp, hiç yazmayıp, suya sabuna dokunmayabilirdim. Özetle, vatandaşlık görevlerini hakkıyla yerine getirenleri, ekstra keriz yerine koyabilirdim ama... Böyle gelmiş böyle gitmez. Gitmemeli.)
*
Kızmaca darılmaca yok.
*
Bir defalığına çıkıyor, 1983'ten önce doğanları kapsıyor diyorsan... Sen onu benim külahıma anlat... 82'liye çıksın, 83'lüye albay rütbesi bile versen, gitmez, bekler. Başka seçim mi yok?
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Hepimiz İbo'yuz
İbo'yu niye vurdular?
Anlatayım...
*
Uçak işine girdi, hava taksicisi oldu.
Kebapçı zinciri açtı.
Tekstilci oldu, gömlek dikiyor.
Turizmci oldu, otel işletiyor.
Televizyon işine girdi.
Radyocu oldu.
Gazete çıkardı.
Lahmacuncu oldu.
Bi ara siyaset işine girdi.
Manken ajansı kurdu.
Müteahhitlik yaptı.
Piyangocu oldu, Kuzey Irak'ta.
Yoğurtçu oldu, Almanya'da.
Çiğköfteci açtı.
Petrol taşımacılığı işine girdi.
Tankercilik yaptı.
Özel güvenlik şirketi kurdu.
Düğün-sünnet organizasyonu yaptı.
Peynir fabrikasına ortak oldu.
Sosyal tesis işine girdi.
web tasarım şirketi kurdu.
Catering işine girdi.
Otobüsçülük yaptı.
Fotoğraf stüdyosu açtı.
Büfe işine girdi.
Hayvancılık yaptı, çiftlik aldı.
*
Hep para kaybediyordu.
Bu defa canını kaybedebilir.
*
İbrahim Tatlıses'i İbrahim Tatlıses yapan mesleği, meslek olarak görmüyor çünkü.
*
İlla başka iş yapacak.
*
Türkiye'de “ekonomik” sebepler yüzünden başına felaket gelen girişimci tiplerine tek tek bakın... İddiayla söylüyorum, yüzde 99.9'u işinden başka işlerle iş tutmaya kalktığı içindir.
*
Müteahhit tekstilciliğe başlıyor, tekstilci kuyumculuğa dalıyor, kuyumcu turizme soyunuyor, turizmci müteahhitliğe özeniyor. Avukat köşe dönmek için restoran açıyor, doktor voli vurmak için dozer ithalatı yapıyor, tıbbi cihaz işine giren gazeteci var. Geçenlerde bi vatandaş yakaladı sokakta, matbaasına aldığı krediden batmış, faizleri şikâyet ediyordu, necisiniz dedim, arkeolog çıktı, komşusuyla ortak olmuş, komşu emekli albay... Hastalığımız bu bizim.
*
Hepimiz İbo'yuz.
*
Ve, sanırım o nedenle kafadan vurdular... Ki, belki dank eder.
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Alıntı:
Avukat köşe dönmek için restoran açıyor
Alıntı:
Ve, sanırım o nedenle kafadan vurdular... Ki, belki dank eder.
Seni Allah bildiği gibi yapsın.
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Bence adamın en mükemmel yazısı "Bidon Kafa":)
Halkın nedereyse %50'sinin durumunu açıkça ortaya koymuş üstat!
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Alıntı:
Hakkarili Arzuhalci rumuzlu üyeden alıntı
Bence adamın en mükemmel yazısı "Bidon Kafa":)
Halkın nedereyse %50'sinin durumunu açıkça ortaya koymuş üstat!
Danı'şık
Şık'ın deşifre eden kitabının basılmadan basıldığı ülkede, üniversite sınav kitabının şık'larına şifre basıldığı ortaya çıktı iyi mi... Yakı'şık aldı yani!
*
“Sayısal”da şifre var... “Sözel”in şifresini de ben yazayım bari.
*
a, layığını buldun
b, böyle başa böyle tarak
c, az bile az...
d, ne bekliyodun ki?
e, müstahak
*
Perşembenin gelişini çarşambadan gören, mücadelesini veren insanlarımızı tenzih ediyorum.
*
Gerisine gelince...
*
Memur sınavında dini-imanı dilinden düşürmeyen arkadaşların soruları arakladığı, kul hakkı yemeye utanmadıkları ortaya çıktı.
Öğretmenlik sınavında sorular sızdırıldı, iki kere iki'yi denk getiremeyen lavukların 120'de 120 yaptığı ortaya çıktı.
Geçen sene, üniversite sınav sorularının bazı dershanelere servis edildiği, üstüne, anadolu lisesi kayıtlarında taban puan dümeni çevrildiği iddia edildi; babaçko özel okullarda 30-40 bin liralık ücretleri kim tarafından ödendiği belli olmayan tiplerin türediği ortaya çıktı.
Polis Akademisi sınavında soruların zimmete geçirildiği, tarikatçılara-cemaatçilere ezberletildiği, uzun lafın kısası, hırsızların polis olmaya çalıştığı ortaya çıktı.
Kamu bankasında sınav açıp, müfettiş aldılar, 80 puanlar girecekti, 70'liklerin doldurulduğu ortaya çıktı.
Bir başka kamu bankasında sınav açtılar, sınavı hazırlayan özel üniversitenin aynı soruları daha önce bir başka kamu sınavında sorduğu ortaya çıktı.
Sağlık Bakanlığı'nda unvan sınavı yaptılar, 20 soru iptal edildi, 17 sorunun cevap şıkları değiştirildi, zaten 50 soru vardı birader, buna rağmen unvanı yükseltmek isteyenlerin beceremediği ortaya çıktı.
Bir üniversitede yetenek sınavı yaptılar, kazananlar açıklandı, sonra o liste indirildi, başka liste asıldı, kazananlara kazanamadınız denildi, namuslu bir savcının “oha artık” deyip, sınavı iptal ettiği ortaya çıktı.
Eğitim Kurumu Müdürlüğü sınavı yapıldı, soruların yandaş sendikanın çalıştayında belirlenen sorular olduğu ortaya çıktı.
Diyanet İşleri'nde bile olmayacak duaya amin denildiği, müezzinlik vaizlik sınavında başarılı olan adayların, sanırım uygun tarikattan olmadıkları için başarısız ilan edildikleri ortaya çıktı.
*
Demokrasi de sınavdır...
MHP İzmir milletvekili aday adayı Musavvat Dervişoğlu, İl Başkanı'yken İzmir'de alenen oy çalındığını, CHP-MHP oylarının başka partiye kaydırıldığını sandık sandık belgeledi.
*
Çıtını çıkarmadın.
“Neme lazım” dedin.
*
“Susma, sıra sana gelecek” diyenlere, sırna'şık sırna'şık sırıtarak “her koyun kendi bacağından asılır şekerim” dedin. Sıra sana gelseydi, inan yürekten sevinirdim...
Sıra çocuğuna geldi.
*
Para, kaybedilir, gene kazanılır. Fabrikalar limanlar satılır, yarın öbür gün geri alınır. Sınır bile değişebilir, devran döner, düzeltilir. Çocuklarımızın katakulliyle değiştirilen hayat akışı nasıl telafi edilebilir?
*
“Korkma” diye başlayan ulusal marşa hiç kulak vermeyen korkak... Kendi poponu kurtarayım derken, kendi çocuğunla beraber, milyonlarca çocuğun geleceğini sattın, yılı'şık!
-
Çılgın PROCE
Çılgın proce
Kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyken... Buğday ambarı’nın buğday ithalatında şampiyon olacağı, nohut’u Meksika’dan, mercimek’i Kanada’dan, sarımsak’ı Çin’den alacağı, el âlemin patates’ine fasulye’sine muhtaç kalacağı, topraklarımızın İsrail’e satılacağı aklınızın ucuna gelir miydi? Taaa Uruguay’dan inek getirmek çılgın proje değil de nedir?
“• “Aziz vatanın bütün tersanelerine girilmiş olabilir” uyarısına rağmen... 16 Mayıs’ta, Mustafa Kemal’in Bandırma vapuruyla Samsun’a gitmek üzere yola
çıktığı günün tıpatıp aynısı, 16 Mayıs’ta, Bandırma Limanı’yla Samsun Limanı’nın satılması, çılgın proje değil de nedir?
*
Şeref madalyalı subayların “terörist” ilan edileceğini; şehitlerin “kelle”, Apo’nun “sayın” olabileceğini, PKK’lıların üstü açık otobüsle şehir turu atıp, milletvekili adayı yapılabileceğini hayal edebilir miydiniz? “Anayasa’dan Türk kelimesi çıkarılsın” denirken, devlet büyüklerimizin “Güzel şeyler oluyor” demesi, çılgın proje değil de nedir?
*
Hukuk ulemaya sorulacak, polisimiz
imamın ordusu olacak, Nutuk suç delili sayılacak; tembel kedi Garfield’le külkedisi Cinderella gözaltına alınacak deseler, inanır mıydınız Allah aşkına? Anne-babasıyla restoranda yemek yiyen bebelere, matiz’likten suçüstü yapılması, çılgın proje değil de nedir?
*
AB’ye sittinsene giremeyeceğimizi belki düşünmüşsünüzdür ama... Papa heykelinin önünde, yani, manevi huzurunda, AB Anayasası imzalayacağımızı, sonra da
“Ya Allah, bismillah” diye güpegündüz havayi fişek fırlatacağımızı tahmin edebilir miydiniz? Gençlerimiz havaya uçurulurken, çocuklarımız sellerde boğulurken istifini bozmayanların... 85 yaşındaki Papa’nın yatağında vefat etmesi üzerine, İçişleri
Bakanlığı genelgesiyle, tüm yurtta bayrakları yarıya indirmesi, çılgın proje değil de nedir?
*
Türk Telekom Arap, rakı İngiliz olacak deselerdi, hadi ordan demez miydiniz?
Meyveli ithal cıvık’lar rahat rahat satılsın diye, ahalinin damak alışkanlığını değiştirmek için, Bakanlık emriyle yoğurdumuzun kıvamını değiştirmek, çılgın proje değil de nedir?
*
Telefonlara kulak, makam odalarına böcek konulmasını, 10 sene önce hangi vizyoner hayal edebilirdi? Yatak odalarına kamera döşenmesi, çılgın proje değil de nedir?
*
12 Eylül’de “evet” deyip, postalını yaladığı darbeciye evinde parti veren yalakaların, öbür 12 Eylül’de hiç utanmadan “hayır” diyenlere darbeci demesi... Yargılanacak denen Evren’e zam yapılması... Muhtıra verene, zırhlı makam aracı hediye edilmesi, çılgın proje değil de nedir?
*
İşsiz çoğalırken, işsizliğin azalması... Dünyanın en pahalı benzinini kullanırken, enflasyonun düşmesi... Donumuzu satmamıza rağmen, borcun büyümesi... Son 8 senede 80 şehrimizde 888 kere petrol bulunması... Kişi başına milli gelir hesaplanırken, nüfusun 7 milyon kişi eksik çıkması... Seçim yaklaşırken, seçmen sayısının 7 milyon kişi artması, çılgın proje değil de nedir?
*
Atamamız niye yapılmıyor diye soran öğretmenlerin gözüne gaz sıkılırken, yurtdışından öğretmen ithal edilmesi... Hekimlere dolandırıcı, eczacılara yankesici muamelesi yapılırken, rabbimin Cleveland demesi... Pantolon paçasının çoraba sokulması, Nobel’e aday gösterilmesi gereken çılgın proje değil de nedir?
*
Çevrecinin daniskası olup, ormana gecekondu kondurmayı, bi nebze akıl etmiş olabilirsiniz ama... Ha nükleer santral kurmuşsun, ha evine tüp bağlatmışsın, çılgın proje değil de nedir?
*
Kız çocuklarımızın okula gitmesi için son nefesine kadar gayret eden profesör’ün “Fahişe bu” diye evi basılırken...
“Dekolte giyen kadınlar tecavüzü hak eder” diyen profesör, hâlâ görevinin başındayken... Üniversite sorularına alenen şifre koyup, gençlerimizin hayallerinin ırzına “şehven” geçilirken... Yetkililerimizin “tatmin” olması, çılgın proje değil de nedir?
*
Sanatın içine tükürmek, tiyatroları kapatmaya çalışmak, Taliban gibi heykel yıkmak... O heykel yıkılmasın diye mücadele veren Atatürkçü, çağdaş, onur duymamız gereken ressamımızı bıçaklamak... Bırak çılgını mılgını, cinnet projesi değil midir?
*
Ahali hâlâ çılgın proje bekliyor iyi mi.
“Yetmez ama evet” diyorlardı...
İnanmıyorduk.
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
ÇILGIN PROCE
Kendi kendine yeten yedi ülkeden biriyken... Buğday ambarı’nın buğday ithalatında şampiyon olacağı, nohut’u Meksika’dan, mercimek’i Kanada’dan, sarımsak’ı Çin’den alacağı, el âlemin patates’ine fasulye’sine muhtaç kalacağı, topraklarımızın İsrail’e satılacağı aklınızın ucuna gelir miydi? Taaa Uruguay’dan inek getirmek çılgın proje değil de nedir?
*
“Aziz vatanın bütün tersanelerine girilmiş olabilir” uyarısına rağmen... 16 Mayıs’ta, Mustafa Kemal’in Bandırma vapuruyla Samsun’a gitmek üzere yola
çıktığı günün tıpatıp aynısı, 16 Mayıs’ta, Bandırma Limanı’yla Samsun Limanı’nın satılması, çılgın proje değil de nedir?
*
Şeref madalyalı subayların “terörist” ilan edileceğini; şehitlerin “kelle”, Apo’nun “sayın” olabileceğini, PKK’lıların üstü açık otobüsle şehir turu atıp, milletvekili adayı yapılabileceğini hayal edebilir miydiniz? “Anayasa’dan Türk kelimesi çıkarılsın” denirken, devlet büyüklerimizin “Güzel şeyler oluyor” demesi, çılgın proje değil de nedir?
*
Hukuk ulemaya sorulacak, polisimiz
imamın ordusu olacak, Nutuk suç delili sayılacak; tembel kedi Garfield’le külkedisi Cinderella gözaltına alınacak deseler, inanır mıydınız Allah aşkına? Anne-babasıyla restoranda yemek yiyen bebelere, matiz’likten suçüstü yapılması, çılgın proje değil de nedir?
*
AB’ye sittinsene giremeyeceğimizi belki düşünmüşsünüzdür ama... Papa heykelinin önünde, yani, manevi huzurunda, AB Anayasası imzalayacağımızı, sonra da
“Ya Allah, bismillah” diye güpegündüz havayi fişek fırlatacağımızı tahmin edebilir miydiniz? Gençlerimiz havaya uçurulurken, çocuklarımız sellerde boğulurken istifini bozmayanların... 85 yaşındaki Papa’nın yatağında vefat etmesi üzerine, İçişleri
Bakanlığı genelgesiyle, tüm yurtta bayrakları yarıya indirmesi, çılgın proje değil de nedir?
*
Türk Telekom Arap, rakı İngiliz olacak deselerdi, hadi ordan demez miydiniz?
Meyveli ithal cıvık’lar rahat rahat satılsın diye, ahalinin damak alışkanlığını değiştirmek için, Bakanlık emriyle yoğurdumuzun kıvamını değiştirmek, çılgın proje değil de nedir?
*
Telefonlara kulak, makam odalarına böcek konulmasını, 10 sene önce hangi vizyoner hayal edebilirdi? Yatak odalarına kamera döşenmesi, çılgın proje değil de nedir?
*
12 Eylül’de “evet” deyip, postalını yaladığı darbeciye evinde parti veren yalakaların, öbür 12 Eylül’de hiç utanmadan “hayır” diyenlere darbeci demesi... Yargılanacak denen Evren’e zam yapılması... Muhtıra verene, zırhlı makam aracı hediye edilmesi, çılgın proje değil de nedir?
*
İşsiz çoğalırken, işsizliğin azalması... Dünyanın en pahalı benzinini kullanırken, enflasyonun düşmesi... Donumuzu satmamıza rağmen, borcun büyümesi... Son 8 senede 80 şehrimizde 888 kere petrol bulunması... Kişi başına milli gelir hesaplanırken, nüfusun 7 milyon kişi eksik çıkması... Seçim yaklaşırken, seçmen sayısının 7 milyon kişi artması, çılgın proje değil de nedir?
*
Atamamız niye yapılmıyor diye soran öğretmenlerin gözüne gaz sıkılırken, yurtdışından öğretmen ithal edilmesi... Hekimlere dolandırıcı, eczacılara yankesici muamelesi yapılırken, rabbimin Cleveland demesi... Pantolon paçasının çoraba sokulması, Nobel’e aday gösterilmesi gereken çılgın proje değil de nedir?
*
Çevrecinin daniskası olup, ormana gecekondu kondurmayı, bi nebze akıl etmiş olabilirsiniz ama... Ha nükleer santral kurmuşsun, ha evine tüp bağlatmışsın, çılgın proje değil de nedir?
*
Kız çocuklarımızın okula gitmesi için son nefesine kadar gayret eden profesör’ün “Fahişe bu” diye evi basılırken...
“Dekolte giyen kadınlar tecavüzü hak eder” diyen profesör, hâlâ görevinin başındayken... Üniversite sorularına alenen şifre koyup, gençlerimizin hayallerinin ırzına “şehven” geçilirken... Yetkililerimizin “tatmin” olması, çılgın proje değil de nedir?
*
Sanatın içine tükürmek, tiyatroları kapatmaya çalışmak, Taliban gibi heykel yıkmak... O heykel yıkılmasın diye mücadele veren Atatürkçü, çağdaş, onur duymamız gereken ressamımızı bıçaklamak... Bırak çılgını mılgını, cinnet projesi değil midir?
*
Ahali hâlâ çılgın proje bekliyor iyi mi.
“Yetmez ama evet” diyorlardı...
İnanmıyorduk.
Yılmaz Özdil/Hürriyet
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Benden söylemesi (final)Netice?
Ampul, avize oldu.
“Benden söylemesi” demiştik.
Sıra geldi “e söyledik size”ye...
*
AKP'nin 2002'den beri yaptığı en vahim taktik hata, Habur'du. Belki tasarlayarak, belki mecburen ama, vahim hataydı. Subayların içeri tıkıldığı dönemde, PKK'lıların resmi üniformalarıyla Kandil'den inip, adeta kırmızı halıyla karşılanması... AKP'ye oy verenlerin zihninde “ilk kez” tereddütler yaratıyor, “tufaya mı geliyoruz” endişesi hâkim oluyordu.
*
Seçim sonuçlarını noktasıyla virgülüyle bilen Adil Gür, dün açıkladı... Habur'dan sonra, AKP erimiş, yüzde 32'ye inmişti. Buna mukabil, CHP aniden 28'e, MHP 18'e fırlamıştı.
*
Bir ay sonra... A-aaa?
*
Kılıçdaroğlu durup dururken “Dersim krizi” çıkardı. Kendi yöneticisi Onur Öymen'i kameralar önünde infaz etti. Toplum nazarında “soykırımcı” durumuna düşürüp, derhal istifaya çağırdı. O güne kadar sanki suçmuş gibi Kılıçdaroğlu'nun Alevi ve Kürt olduğunu yazan tetikçiler, ayakta alkışladı.
*
Şak... Kaset patladı.
*
Basın'ç uygulandı.
*
CHP'nin yedi sülalesine dümdüz giden borazanlar, CHP'ye akıl vermeye başladı. Oyların çığ gibi yuvarlanacağını, sandıklara sığmayacağını, tek başına iktidar olacağını yazdılar. Faili meçhul anketler ekranlarda parlatıldı, “şu anda bile yüzde 35'e ulaştı, bu gidişle yüzde 45'i rahat rahat bulur” denildi. CHP'liler yedi. Hep birlikte 10'uncu Yıl Marşı söylendi.
*
“Aman ha kardeş, benden söylemesi” dedim. Vay sen misin... “Baykal'ın köpeğisin” diyen zarif mesajlar aldım. İnternet hadi neyse de, suratıma tükürülmesi için cep telefonumun numarası dağıtıldı, hakikaten ayıptı. Basına özgürlükten bahseden CHP örgütlerinde yazılarım yasaklandı. Kafası kurcalanan Atatürkçü gençlere “cemaatin örtülü ajanı” olduğum söylendi. Hatta şöhretli bi CHP'li AKP'den para aldığımı iddia etti.
Ki, adını yazsam şoke olursunuz.
*
Bilahare...
Eski genel başkanı satıp, yeni genel başkanı omuzlara alanlar, boş şişe gibi kapının önüne konuldu. CHP'nin üyesi bile olmamış tipler, paraşütle indirildi, CHP'de genel başkan yardımcısı yapıldı.
*
Boş şişeler utanmadan arıyor, arkamdan savurdukları küfürler için “özür” diliyorlardı. Canınız sağ olsun filan diyerek, eşşeği Niğde'ye doğru sürmelerini tavsiye ettim.
*
Ve, seçim dönemi geldi...
Ne özerklik kaldı, ne anadilde eğitim, askerlik yapmıycaz dedi, açılımın feriştahını yaptı, Anayasa'daki Türk kelimesini bile silmeyi vaat etti “yeni” CHP.
*
“Süpersin” dediler.
*
Başbakan'ın bırak gülümsemeyi, gülmekten yerlere yattığını tahmin ediyorum... Bi anda dümeni kırdı. Milliyetçi oldu. Hazır MHP'de de kasetler servis edilmişken... Bayrak dedi, şehit aileleri dedi, “Apo'yu asardım” bile dedi. Habur unutuldu. “Yeni CHP” sayesinde.
*
Aslında çok matraktır...
Ha bire konuşan Bülent Arınç yanlışlıkla ağzından kaçırdı, “Bunlar ne yapıyor böyle, CHP'nin kurumsal kimliğiyle oynuyorlar” dedi... Gene uyanan olmadı.
*
Netice?
Ampul, avize oldu.
*
Testi kırılmadan önce, okurları küstürüp, kariyerimizi riske atma pahasına, “benden söylemesi” dediğimiz için müsterihiz. Ancak, doğruları konuşmak için, en az iki kişi gerekir, biri doğru söyleyen, biri doğru anlayan... Lafı poposundan anladığın zaman, kıymeti yok.
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Kendin pişir kendin ye’min
CHP yemin etti...
Üniversite sınavındaki şifre utanmazlığıyla ilgili araştırma önergesi reddedildi. Tekel işçilerinin dramıyla ilgili araştırma önergesi reddedildi. Adli Tıp skandallarıyla ilgili araştırma önergesi reddedildi. Telekulak araştırma önergesi reddedildi. Gözaltındaki kayıplar hakkındaki araştırma önergesi reddedildi. Ha eve tüp bağlatmışsın, ha memlekete nükleer santral’la ilgili araştırma önergesi reddedildi. Taşımalı eğitim ayıbıyla ilgili araştırma önergesi reddedildi. Basın’a basınçla ilgili araştırma önergesi reddedildi. Yeşil sermaye ayaklarıyla ahaliyi dolandırıyorlar’ın araştırma önergesi reddedildi. Dünyanın en pahalı benzinini niye biz kullanıyoruz’un araştırma önergesi reddedildi. Memur sınavındaki ahlaksızlıkla ilgili genel görüşme önerisi reddedildi. Irak’a kara harekâtı niye zart diye durduruldu’nun genel görüşme önerisi reddedildi. Ermenistan’la gizli gizli neler imzaladınız’ın genel görüşme önerisi reddedildi. KKTC’de ne dümenler çeviriyorsunuz’un genel görüşme önerisi reddedildi. Başbakan hakkındaki gensoru önergesi reddedildi. Uruguay’dan inek getirten Tarım Bakanı hakkındaki gensoru önergesi reddedildi. Habur’daki teslim’iyet töreniyle ilgili olarak İçişleri Bakanı hakkında verdiği gensoru önergesi reddedildi. Uçak düştü, Ulaştırma Bakanı hakkındaki gensoru önergesi reddedildi, hızlı tren uçtu, Ulaştırma Bakanı hakkındaki gensoru önergesi reddedildi. Telekulak ve Deniz Feneri için Adalet Bakanı hakkında verdiği gensoru önergesi reddedildi. Maliye Bakanı, Enerji Bakanı ve Milli Eğitim Bakanı hakkındaki gensoru önergesi reddedildi. Madenciler diri diri toprağa gömüldü, Çalışma Bakanı hakkındaki gensoru önergesi, CHP değil MHP mi vermişti yoksa, neyse, reddedildi. İzmir’de açılan yeni üniversiteye Atatürk’ün annesinin adını verelim teklifi reddedildi. PKK’yla ilgili açılım görüşmesi başka gün kalmamış gibi 10 Kasım’da görüşülmesin, inadına yapmayın, hiç olmazsa bir gün erteleyelim, 11 Kasım’da görüşelim önerisi, reddedildi. Dokunulmazlıklar kaldırılsın teklifi reddedildi. 100 değil, 300 değil, 1600 soru önergesi verdi,
ya reddedildi, ya cevap vermeye
tenezzül bile edilmedi. Ne yasa çıkarabildi, ne de çıkmasını önleyebildi.
*
Yemin etmedi...
*
Milli iradeye kuru kalabalık muamelesi yapıldığı için, CHP açısından değişen bi şey yoktur.
*
Tek başına oynanmaz tahterevalli.
İki kişiden biri düşünsün gari.
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Beş ayda anca kereviz yetişir
Reina kapısında promil üfletmeye benzemez
Açılım nerede açıldı?
Polis Akademisi’nde.
Kapatma’ya kimi gönderdiler?
Polis Akademisi’ni.
Önce ne dediler?
“Askerlikten yırttınız…”
Şimdi ne diyorlar?
“Dooğru askerin yerine!”
Bilmediklerimi ayağımın altına koysaydım, başım göğe ererdi demiş…
İmam-ı Azam.
Cahillik demeye dilim varmıyor ama askerin yerine polisi koymaya kalkışmak, böyle bi durumdur.
Hürriyet’in manşetinde vardı, atış poligonunda tabancayla poz vermişler… Adam mayını döşüyor, 10 metre çukur açılıyor, üstüne roketi yapıştırıyor, hangi tabancadan bahsediyorsun?
Güneş gözlüğüyle nöbet tutmak iyi de.
Kışı var. Eksi 40 derece olur o dağlar, gözyaşların bile donar, tüfeğin dipçiğini yakarsın, kütük gibi donmuş ayak parmaklarını kurtarmak için.
Bakın dağ dedim, aklıma geldi. Röportajı veren polis amiri “yılan yemediklerini” belirterek, hayatı idame kursu alan subay-astsubaylarla hafif yollu kafa bulup, “Cudi ve Gabar’ın bitki örtüsü çok zengin, mantarı batıdan farklı, yenilebilir otları öğreniyoruz” diyor mesela…
Karayılan, 57 yaşında.
Dağdaki bitkileri öğrenmeye çalışan polislerimiz henüz doğmadan, çöreklenmişti o dağlarda.
Ve, deniyor ki…
“Beş ay eğitim verildi.”
Bakın, ben size bi eğitim vereyim: Hukuk fakültesi mezunu, işletme masteri yaptı, İngilizce, Arapça, Rusça, Kürtçe bilir, kara kuşak karateci, hem de üçüncü dan mertebesinde, yüksek irtifa paraşütçüsü, 15 bin feet’ten 3.500 defa, 30 bin feet’ten 30 defa serbest atlayış yaptı, bröveli derin su dalgıcı, uluslararası özel kuvvetler şampiyonasında üç defa dünya şampiyonu oldu, sıkı durun, 1.500’e yakın sıcak çatışmaya girdi, Zap kampı basılırken sadece 18 gün içinde 54 defa namlu namluya vuruştu, 3 tane üstün cesaret madalyası var… Bir albay bu.
Zurna değildir…
Beş ayda anca kereviz yetişir.
O nedenle…
Van’da polise telefon ettiler, burda hırsızlık vakası var diye, polis ekibi ihbar edilen adrese koştu, çapraz ateşe düştü, takır takır tarandılar, ihbarcılar buhar.
Beş ayda bu kadar.
Karşındaki, dünyanın en vahşi terör örgütü. Saygı duymayacaksın ama…
Ciddiye alacaksın.
Silahla olmaz.
Yok illa silahla diyorsan…
Polisle hiç olmaz.
Kırsalı yuva belleyip, kendine “gerilla” diyenle mücadeleyi, silahlı kuvvetler dışında hiçbir kuvvet yapamaz.
(Elbette üzmek, rencide etmek değil derdim. Hatta, goygoyculuk yapıp, aslan polisim, kaplan polisim de diyebilirdim. Ancak, yayınlanması yasak olan karakol baskınlarını videodan seyretmiş biri olarak yazıyorum bu satırları. Allah kimseye seyrettirmesin.)
Yılmaz Özdil
10 Ağustos 2011
Hürriyet
http://www.ilk-kursun.com/haber/78874
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
24 şehit daha.
18 gazi daha.
Yazacağız elbette.
Ama…
Önce düne gidelim hele.
Yazmazsak dünü… Bugüne nasıl geldiğimizi anlamak imkânsız çünkü.
Beş polis şehit edildi.
Yanında, bir bebek, iki sivil.
Gazeteler haberi şöyle verdi…
Güroymak’ta hain pusu
Güroymak’ta sekiz şehit
Güroymak’ta kahpe mayın
Güroymak’ta hain saldırı
Yok öyle!
Cumhurbaşkanı, orasını “Norşin”
ilan etmemiş miydi kardeşim?
Ayakta alkışlamamış mıydınız? “Norşin müjdesi” manşetlerini atan Uganda basını mıydı? “İstanbul’a Konstantinapolis mi diyeceksiniz?” diye soranlara “iki cihanda lekeli” damgası yapıştıran siz değil miydiniz? Aslında Ermenice olmasına rağmen, Kürtçe zanneden BDP’li belediye, anında meclis kararı çıkarıp, Güroymak’ı resmen Norşin yapmamış mıydı?
E hani Norşin şimdi?
Açılım yaparken…
Norşin.
Açılım patlayınca…
Güroymak.
Öyle mi?
Yoksa, Çukurca’ya Kürtçe isim vermediğimiz için mi verdik acaba 24 şehidi?
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Yılmaz Özdil: Yurtsever’in salağı hain’den fazla zarar verir yurda…
16 Kasım 2011
Padişah açılımı
Gazeteler yazdı… Türkiye Büyük Millet Meclisi, tarihinde ilk kez bir padişah için, Sultan 1’inci Abdülmecid’in ölümünün 150’nci yıldönümü vesilesiyle anma töreni düzenliyor. Padişah tuğralı davetiyeler, milletvekillerine gönderildi. Anma töreni 17 Kasım’da Dolmabahçe Sarayı’nda yapılacak.
*
Padişah Abdülmecid denilen o arkadaş…
Öleli kaç sene oldu?
Evet, 150 sene oldu.
*
Peki, hangi gün öldü?
26 Haziran.
Hangi gün doğdu?
25 Nisan.
Tahta hangi gün çıktı?
1 Temmuz.
*
E hani 17 Kasım?
*
17 Kasım…
Mustafa Kemal için idam fermanı yazan Vahdettin’in Türkiye’den defolup gittiği gündür!
http://www.ilk-kursun.com/haber/87103
Yılmaz Özdil: Padişah’ın selamı var
17 Kasım 2011
Dikkat sürem üç saniyedir, mevzuları don lastiği gibi uzatmayı sevmem, fena halde sıkılırım… Gel gör ki, Abdülmecid ayaklarıyla Vahdettin’i anmakta ısrar ettiklerine göre, mecburuz. *
(Atatürk’e diktatör deyip, Abdülmecid’i demokrasi kahramanı ilan edenler, iyi okusun!)
*
*
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Yılmaz Özdil'den bedelli askerlik yorumu
Hürriyet Gazetesi'nin sivri dilli yazarı Yılmaz Özdil yine çok konuşulacak bir yazı kaleme aldı. Bedelli askerlik tartışmalarını köşesine taşıyan Özdil, "Ensesi kalınsa, canı sağolsun... Garibansa, vatan sağolsun" ifadelerini kullandı.
Nasıl başladılar?
Analar ağlamasın'la.
Ufak ufak nereye bağladılar?
Kaçanın anası ağlamaz'a.
Vicdani ret budur.
Hani şu meşhur "bıçak kemiğe dayandı, bedelini ödeteceğiz" var ya...
"Bedel"li de odur.
NİYE "ER" OLUYORUZ?
Anlamadığım ise, şudur.
Sırayla değil paraylaysa...
Niye "er" oluyoruz?
Belki ben vatan borcu'mu korgeneral olarak ödemek istiyorum... Parasıyla diil mi şekerim? Vicdan da benim, cüzdan da, ister kurmay olurum, ister amiral...
Keyfimin komutanı mısın?
"Benim oyumla çobanın oyu bir mi" diyeni mahkemeye verip, "benim paramla çobanın parası bir mi" diyene tezkere verdiğine göre... Sen rütbenin fiyatını söyle, gerisinden sana ne?
Bi tekmil mesela şöyle...
Babam sağolsun tümeni
Sadrazamın sol kaşığı tugayı
Popomda boncuk var alayı
Mekanize Porşe taburu
Reina bölüğü
Mareşal Er Doğan Teğet
Yetmez ama evet!
GENELKURMAY'DA LOCA KURULSUN
2 al 1 öde kampanyası yapılsın,
2 biraderin 1'i bedavaya gelsin. En az 3 gönderen, 3'ün 1'ini peşin ödesin, 3'ün 1'ini taksitle versin. Tek çekim'de ödeyen F16'yla uçuş mili kazansın, dileyen, millerini koğuş nöbeti yerine kullansın. Parola sorulmasın, pin kodu sorulsun. Alabros tıraş yapılmasın, hepsi bonus kafa olsun. Vatani görevini yaz tatilinde yapmak isteyen devre arkadaşlarına, devremülk olarak muhrip kiralansın. Genelkurmay'da loca satılsın. Her Türk asker doğar; bedelli yaşı anasının rahmine indirilsin. Durumu iyi olan kombine alsın, kendi gitmesin, oğlu da gitmesin. Elden, tiko para getirene şeref madalyası takdim edilsin. Mıntıka temizliği feysbuk'ta yapılsın. İçtimaya tivitır'dan katılınsın. G3 yerine 3G'li ayfon verilsin. Çarşı izninde İstinye Park'a çıkılsın. Aç'ılım yapılsın, aç aç'a Victoria Secret'ın kızları getirilsin. "Parası olan askerlikten kurtulacak, parası olmayan gidecek, benim vatandaşım bu işe sıcak bakmıyor, ben şahsen böyle bir sorumluluğun altına girmem, referandum yaparım" diyen başbakanımız "karavana" attığına göre... Karavana çıkmasın, su'yu çıktığına göre, suşi çıksın. Peygamber ocağı orası, faiz günah, helal kredi verilsin. Terörle mücadele yerine, terörle mübadele yapılsın, dolar'la ödeyen İncirlik'te
military police olsun... Olmadı, kamu hizmetini tercih edip, ABD Büyükelçiliği'nde garson olsun.
ENSESİ KALINSA..
Ensesi kalınsa...
Canı sağolsun.
Garibansa...
Vatan sağolsun.
-
Cevap: Re: Yılmaz Özdil sayfası
Yıl olmuş 2012 hala Yılmaz Ödil okuyanlar var. Güler misin ağlar mısın!
-
Cevap: Re: Yılmaz Özdil sayfası
Yılmaz Özdil 2011′e damga vuranları sıraladı! Best of 2011
Best of 2011 (part one)*
“Ucube.”
*
“Seyrantepe’de Galatasaray’ın bir Allah kuruşu yoktur.”
*
“Ben Müslümanım ama laik değilim, fakat laik ülkenin başbakanıyım, Mısır’a laik anayasa tavsiye ediyorum, laiklikten sakın korkmayın, umarım Mısır laik olacaktır.”
*
“Umutlarınızı asla yitirmeyin, umutlarını asla yitirme Somali…”
*
“Kılıçdaroğlu diye bir şey yoktur, sanaldır, cibiliyetsiz, yüz karası, dik duramayan, çapsız, sığ, geri vitese takan, karikatür muhalefeti, sen ne diyorsun be, amatör şeyhülislam, kıvırıyor…”
*
“Ben bir şeye çok hayret ediyorum, bazı bayanlar ekranlarda kadın erkek eşitliği diyor, eşit haklara falan eyvallah ama, diğeri yaradılışa ters.”
*
“NATO’nun ne işi var Libya’da? Böyle saçmalık olur mu yahu… Bakın biz Türkiye olarak buna kesinlikle karşıyız, konuşulamaz, düşünülemez.”
*
“Bunlar kaz güdemez, bırak davarı, koyun bile güdemez, bunlar keçi güdemez.”
*
“Nükleer santral için riskli diyorlar, o zaman evinize Aygaz tüpü de koymayın, kozmetik dünyada böyle sıkıntılar var.”
*
“Yumurta alacak kadar paranız varsa, omlet yapıp yiyin, orda kalkıyorsun yumurta atıyorsun, bu nasıl özgürlük? Kusura bakmayın, Arapların atasözü vardır, men dakka dukka, olay bu.”
*
Çılgın proce…
*
“Marmaray’ın mimari çizgilerini merhum Abdülmecit dedemiz çizmiş, arşivlerden çıkardık.”
*
“Yok arkeolojik şey, yok çanak çömlek çıktı diyerek, bizi oyalıyorlar.”
*
“Ankara uzay başkenti olacak.”
*
“Birileri bozkurtlarıyla dolaşıyor, ben yaradılmışların en şereflisi eşref-i mahlukla dolaşıyorum.”
*
“Şifre meselesinde ÖSYM’yi dinledim, ben tatmin oldum.”
*
“Malatya büyükşehir olmak istiyor. Ancak, nüfusun 750 bin olması lazım. Burada ufak bi açığımız var. 10 bin eksik… Ne yapacaksınız? Hazır mıyız? Bayanların ellerini görüyorum, bazıları üç diyor, bazıları dört diyor. Üç olsa yeter zaten. Ses az geliyor beyler… En geç iki yıl içinde bu 10 bin açığı tamamlamalısınız, ona göre.”
*
“Ahhh benim milletim ahh… İkinci milli şef Demirel gelmiş 87 yaşına, hala ortalığı karıştırıyor, çete kardeşliği yapıyor, ahhh ahhh ne dolaplar dönüyor.”
*
“Et tekrar-u ahsen
velev kane yüzseksen.”
*
“Feysbuk falan, yahu bunlar çirkin, berbat, herkes adına her türlü ahlaksızlık yapılabilir.”
*
“Almanya’da Hans fırsat yakalayacak, Helga fırsat yakalayacak da, benim Ahmetim Mehmetim Ayşem niye yakalamasın, vizyonumuz bu.”
*
“Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’ni kim kurdu? 2007’de biz kurduk. Zonguldak’ta üniversite var mıydı? Yoktu. Kuracağız dedik. Kurduk.”
*
“Hayaldi gerçek oldu.”
*
“Tuvalet bir milyon liraydı be, sayemizde bir liraya gidiyorsun.”
*
“Taksim’de bin kişiyi, iki bin kişiyi yürütmek problem değil. biz de kalkarız onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız.”
*
“Aynı dağın yeliyiz biz.”
*
“Bizim bölücülerle masaya oturduğumuzu söyleyenler, bu alçakça iftirada bulunanlar, şerefsizdir, müfteridir.”
*
“Amerika’da Hollywood, Hindistan’da Bollywood, Mardin’de Mardinwood olacak.”
*
“Hopa’da bir tanesi de kalp krizi geçirmiş, ölmüş, üzerinde durma gereği duymuyorum.”
*
“Bakıyorum televizyonda, polis panzerine tırmanan bir tane kız mıdır kadın mıdır, bilemem.”
*
“Camiye hakaret ettiler. Allah-u Teala’ya dil uzattılar. İtikadımıza ters konuşuyor. Kendisi Alevi’dir. Haydi ellerinizi göreyim… Maşallah maşallah. İnşallah daha iyi olacak. Elhamdülillah.”
*
Seçim… Yüzde 47.
*
“Kalfalık dönemi bitti.
Ustalık dönemi başlıyor.”
*
“Ne dediler, arkadaşlarımız yemin etmedikçe biz dört yıl da olsa yemin etmeyeceğiz dediler, bu sözü unutmayın, göreceksiniz, tükürdüklerini yalayacaklar.”
*
“Maç başladıktan sonra kural değiştirilmez, gol nasıl olur, penaltı nasıl olur, hepsi önceden belli, dürüst olun, tarafsız olun, yüz yüze bakacağız, birbirimize ayak oyunu, çalım atmayalım.”
*
“Donanmamızı oraya gönderiyoruz, İsrail eskisi gibi Akdeniz’de at oynatamayacak, gerekirse savaşırız.”
*
“Kusura bakma, ben bu tertemiz alnımı, ak alnımı, senin o lekeli dudaklarına sürdürmem, senin ağzın ve dudakların lanetli, senin o kirli öpücüklerine ihtiyacımız yok, başkasına sakla.”
*
“Elbette medyamıza müdahale arzusu içinde değiliz ama, medyamız milli duruş sergilesin.”
*
“Bence bu dönem lüks eve girme, sen en iyisi oturduğun yerde oturmaya devam et.”
*
“Zam diyorlar… Kardeşim, sigara içmezsin, olur biter, alkolü daha az tüketirsin, olur biter, kalkıp da Porşe kullanacağına, Vosvagen’e bin, Fiat’a bin.”
*
“Dersimli Seyid Rıza’nın hikayesi yürek burkucudur.”
*
“Parası olan askerlikten kurtulacak, parası olmayan askere gidecek, benim vatandaşım bu işe sıcak bakmıyor, ben şahsen böyle bir sorumluluğun altına girmem, referandum yaparım.”
*
“Bedelli askerlik benim için önemli ve acil bir konu.”
*
“Bıçak kemiğe dayandı. Bedelini mutlaka ödeyecekler. Allah yar ve yardımcımız olsun.”
*
“Bedeli 30 bin lira.”
*
Ve elbette, yılların klasiği…“Durmak yok, yola devam.”
-
Cevap: Re: Yılmaz Özdil sayfası
Gaziantep'te görev yaptığı hastanede bıçaklanarak hayatını kaybeden, Dr. Ersin Arslan son yolculuğuna uğurlandı.20/04/2012
Sırf doktor cinayeti değildir bu. Kardeşi kardeşe kırdırmaktan ders almayan Türkiye’nin, fazladan iki oy kapabilmek için, eğitimli’yi cahil’e kırdırmasıdır. Bilmeyen’i bilen’e, okumayan’ı okuyan’a düşman etmesinin… Ve suç işleyen cahil’i korumasının sonucudur.
DOKTOR
1980…
Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi Sinan Suner, Sovyetler’in Afganistan’ı işgalini protesto etmek için Ankara’nın Yukarı Ayrancı semtinde afişleme yapıyordu. Sağlık Bakanı Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir oradan geçiyordu, çekti tabancasını, ateş etti, ODTÜ öğrencisi Sinan’ı öldürdü.
Gaziantep mebusu Cengiz Gökçek, hukukçuydu aslında, avukattı ama… Demirel, Erbakan, Türkeş hükümetinin koalisyon dengeleri gereği, Sağlık Bakanı yapılmıştı. Sinan’ı öldüren Süleyman Ezendemir, yargılanmayı bırak, gözaltına bile alınmadı, hatta, sonradan terfi etti.
Ertesi gün…
Sinan’ın öldürüldüğü yerde protesto gösterisi yapıldı. Polis geri durdu, gençlerin üstüne askerleri sürdüler. Arbede çıktı. Tek el silah sesi, drannn! Piyade er Zekeriya Önge düştü. Sırtından saplanan mermi, kalbini delmişti. 1979’a 2 tertip, Giresun doğumlu Zekeriya, henüz 20 yaşında… Kardeşin kardeşe kırdırıldığı “düşmansız savaş”ın şehidi olmuştu.
24 genci gözaltına aldılar.
Biri, Erdal Eren’di. Kadere bak… Şehit asker Zekeriya gibi, Giresunluydu. Henüz 17 yaşında, Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisiydi. Tutuklandı. Jet hızıyla yargılandı. Bir ay içinde idama mahkûm edildi, utanç müzesi
olan Ulucanlar’da asıldı.
Aslında, hem tıp, hem hukuk cinayeti işlenmişti. Adli Tıp raporu bilimsellikten uzaktı. “Kemik röntgenine baktık, yaşı 18’den büyük” dediler. Uzmanlar itiraz etti, nafile, astılar.
Üstelik…
Hadisenin yaşandığı sokakta oturan ve mahkemede ifadelerine başvurulmayan, biri kuaför iki “görgü tanığı” vatandaş, seneler sonra televizyon programında açık açık anlattı. Erdal’ın elinde tabanca vardı ama, sokağın öbür ucunda ve askerleri karşıdan, cepheden gören bir yerdeydi. Şehit Zekeriya ise, sırtından ve yakından vurulmuştu. Fizik kuralları açısından Erdal’ın Zekeriya’yı vurmuş olması imkansızdı. Balistik ve otopsi, laga lugaya getirildi. Muhtemelen, arbedenin paniğiyle tetiğe dokunan bir asker arkadaşı tarafından yanlışlıkla vurulmuştu.
Kanıt mı?
Seneler geçti, internet icat oldu, Giresun Valiliği resmi internet sitesi kurdu. “Şehitlerimiz” bölümünde Zekeriya Önge’nin “silah kazası sonucu” öldüğü duyuruldu! Erdal’ın avukatları bunu öğrendi, “işte kanıt” diye basına açıklama yaptı. Skandal ortaya çıkınca, önce “teröristlerle çatışma” diye değiştirildi, sonra “iç güvenlik çatışması” diye değiştirildi. Gazeteler meseleyi deşmeye başlayınca, Giresun Valiliği Basın Halkla İlişkiler Müdürlüğü yazılı açıklama yaptı: Şahadet nedeni “sehven” silah kazası olarak yazılmıştır.
Sehven’di yani!
Oysa, sehven mehven değildi… Erdal’ın idam kararını iki kez bozan Yargıtay emekli hakimi Albay Ahmet Turan, 28 sene sonra konuştu: “Erdal’ın Zekeriya’yı öldürdüğüne dair vicdani kanaatim yoktu. İdam kararını bozduk, sıkıyönetim mahkemesine geri gönderdik, tekrar idama mahkum ettiler, tekrar bozduk, tekrar idama mahkum ettiler, onamadık, dosya Daireler Kurulu’na gitti, onadılar. Zekeriya’dan çıkan mermi çekirdeği ile Erdal’ın tabancasının mermileri mukayese edilmedi. Erdal’ın yaşı 18 değildi. Çocuk her duruşmada ‘ölümüne sebep olmuşsam, bundan büyük üzüntü duyuyorum’ dedi, hafifletici sebep dikkate alınmadı. Haksız yere idam edildi. Yaş haddime 8 sene vardı, erken emeklilik istedim. Emirle hakimlik olmaz. Atatürk’ün okullarında yetişmiş bir hukukçu olarak, kabul edemezdim.”
Erdal’ın idamdan önceki “son bakış”ını Savaş Ay fotoğrafladı. Emin Çölaşan’la birlikte Erdal’ın hücresine giren Savaş ağabey, o anları şöyle anlattı: “Hücrenin kapısını açtılar, Erdal arkasını bize dönmüş, yüzü duvara doğruydu. Yanımızdaki komutan ‘Erdal yüzümüze bakabilirsin’ dedi. Bunu üç kere söyledi. Talimatlar böyleymiş. Yarın asılacak çocukla, yüz yüzeydik. Kahramanmaraş, Çorum, hatta, Afrika’da kabile savaşları bile gördüm, böyle bi tablo görmemiştim. ‘Beni bitki haline getirmek istiyorlar, ailemle görüştürmüyorlar, savunmamı almadılar, yaşımı büyüttüler, ibreti alem için asacaklar ama, korkmuyorum’ dedi. Gazeteye gittim. Odama kapanıp ağladım. Emin Çölaşan’ın ‘Önce İnsanım, Sonra Gazeteci’ kitabının adı, oradan çıkmadır.”
Romanını yazdılar Erdal’ın, dizi film yaptılar, adına besteler yaptılar. Bir tanesi, müziği bıraktığını açıklayan Teoman’ındı.
“İki Çocuk”tu şarkının adı!
Kalpte kurşun, ilmek boyunda, iki çocuk ölüm karşısında… Hep çocuk kalacaklar, büyümeden birer tabutta… Ama, yaşıyorlar, gülüyorlar, annelerinin rüyalarında.
Çünkü…
Hem idam edilen Erdal’la, hem şehit edilen Zekeriya’yla “akraba”ydı Teoman!
Şöyle anlattı, talihsiz çocuklarımızın “kan bağı”nı… “Erdal, akrabamdı. Garip bir rastlantı sonucu, sadece suç unsuru olarak bahsedilmesine içerlediğim Zekeriya’nın da akrabamız olduğunu öğrendim. İki Çocuk’u yazdım. Zekeriya ile Erdal, akrabaydı.”
Offf, of.
2012…
Güya 12 Eylül’ü yargıladığımız ve Afganistan’ı işgal edenlere “koruma” hizmeti verdiğimiz şu günlerde… Koruması yüzünden, katmerli dramın taaa en başında adı geçen “Avukat Cengiz Gökçek Devlet Hastanesi”nde, koruma skandalı nedeniyle, günahsız bi doktoru öldürdüler.
“Hap” gibi anayasa yapılan ülkenin, hukukçu sağlık bakanının adını taşıyan hastanesinde, hukuksuzluktan tıp şehidi.
Hatırlayın, bi kaç sene evvel Profesör Göksel Kalaycı’yı öldürmüştü bi hasta yakını, bütün gazetelerde manşet olmuştu… Şimdi, Doktor Ersin Arslan’ı öldürdüler, anca üçüncü sayfaya haber olabildi. Rutin maalesef… Kurşunluyorlar, bıçaklıyorlar, yumrukluyorlar, sıradanlaştı.
Oysa…
Sırf doktor cinayeti değildir bu. Kardeşi kardeşe kırdırmaktan ders almayan Türkiye’nin, fazladan iki oy kapabilmek için, eğitimli’yi cahil’e kırdırmasıdır. Bilmeyen’i bilen’e, okumayan’ı okuyan’a düşman etmesinin… Ve suç işleyen cahil’i korumasının sonucudur.
Kanıt mı?
Katil, 17 yaşında.
Erdal’ı asmışlardı.
Bunun adını bile kodluyoruz…
Ki, aman diim çocuktur.
- Yılmaz Özdil
20 Nisan 2012
http://www.ilk-kursun.com/haber/101833
-
Cevap: Re: Yılmaz Özdil sayfası
"YILLARCA GÖZÜNDEN BİLE SAKINARAK BÜYÜTTÜĞÜ EVLADINI,BU TOPRAKLARA KINALARLA UĞURLAYAN,
VE DİLİNDEN DÖKÜLEN TEK CÜMLE ; ''VATAN SAĞOLSUN'' OLAN, ŞEHİT ANALARI...
ANALARIMIZ.....ANNELER GÜNÜZ KUTLU OSUN."MEHMET EMİN SEZEN
- Başım ağrıyo yav…
- Saçın ıslak ıslak çıktın ondan.
- Başım dönüyo…
- E bi şey yemiyorsun, açlıktan.
Anam ilkokul mezunuydu.
Ama, doktordu.
Popoma fitil sokan tek kadın.
Eczacıydı aynı zamanda…
- Gözüm morardı.
- Gel, patates basayım.
- Kepeklerim çoğaldı.
- Otur, zeytinyağı süreyim.
- Arpacık çıktı galiba.
- Yum, sarımsak değdireyim.
Hemşireydi…
- Öfff, terledim be.
- Dur, sırtına havlu sokayım.
Röntgen mütehassısıydı…
- Öhh-höööaa!
- İçme şu zıkkımı.
Bebekken, anestezi uzmanıydı…
- Dandini dandini dastaaana.
Bi ara sünnetçiydi…
- Çıkar, pansuman yapıcam.
Ürologdu…
- Çişin niye sarı bakiiim?
Fizyoterapistti…
- Dizim ağrıyor.
- Benim de belim ağrıyor, geçer.
Diyetisyendi…
- Mis gibi türlü yaptım, sakın sokakta burger filan yiyip gelme, kola da içme!
Cildiyeciydi…
- Sırtımda sivilce çıktı.
- Çikolata yeme.
Laboranttı…
- Burnum akıyor.
- Ben şimdi sana bi ada çayı kaynatayım, rezene, bal, limon,
tarçınla zencefili de ılık ılık iç, sırtına rakıyla aspirini karıştırıp sürelim,
uyu, uyan, sabaha bi şeyin kalmaz.
Psikiyatrdı…
- Nen var oğlum?
- Bi şeyim yok.
- Var var, canın sıkkın.
- Yav bırak, iyiyim.
- Yok yok, bilirim ben.
- Anne delirtme insanı!
- Bak gördün mü?
- Neyi gördüm mü?
- Sinirlerin bozuk senin.
Genetikçiydi…
- Babana çektin sen, o da sinirli, bütün kötü huylarını ondan almışın zaten.
Veterinerdi…
- Anne, bu sene Anneler Günü’nde babama á àá àá àá àá àá à hediye etmeyi düşünüyorum, bu iyiliğimi unutma.
- Defol, terbiyesiz hayvan!
Hastasıydım…
Hastaydım ona.
İyi bakın onlara.
13 Mayıs 2012
-
Cevap: Re: Yılmaz Özdil sayfası
kapesese
İki sene önceki kapesese’de dümen yapıldığı, dini-imanı dilinden düşürmeyen arkadaşların soruları araklayarak, kul hakkı yemeye utanmadıkları ortaya çıkmışsa…
Öğretmenlik sınavında cevapların sızdırıldığı, iki kere ikiyi denk getiremeyen lavukların, imkânsız skora ulaşıp, 120’de 120 doğru yaptığı tespit edilmişse…
Üniversite sınavının şıklarına kabak gibi şifre konulmuşsa… Ve, o şifre, büyüsünler de “badem” olsunlar diye “çağla badem”lere ezberletilmişse…
Her üniversite sınavından sonra, şöyle şampiyonuz böyle birinciyiz filan diye, çarşaf çarşaf ilan veren takunyalı dershaneler, şifreli sınavdan sonra, gene çok başarılı olmalarına rağmen, her nedense, tek sütun bile ilan vermediyse…
Polis Akademisi’ne giriş sınavında, soruların zimmete geçirildiği, hırsızların polis olmaya çalıştığı anlaşılmışsa… Daha bu ay, aynı Polis Akademisi’nde, bütünlemeye kalıp, çakmalarına rağmen, yönerge değişikliği katakullisiyle, 100 üzerinden 18 alanlar bile sınıfı geçtiyse… Polis Akademisi’nde öğretim üyesi olan ve sınıfta bıraktıkları tiplerin sınıfı geçtiğini öğrenen hukuk profesörleri “insaf, ayıptır, utançtır, böyle rezalet görmedik” dediyse…
Kamu bankasına müfettişlik sınavı açıp, en az 80 puan gerektiği halde, 70’likler doldurulduysa… Güya sahtekârları yakalayacak olan müfettişlerin sınavında sahtekârlık yapıldığı anlaşılınca, ay çok pardon, bilgisayar hata yapmış deniyorsa…
Soruları özel üniversite tarafından hazırlanan, bi başka kamu bankasının sınavı, daha önce, aynı özel üniversite tarafından, bi başka kamu sınavında, tıpatıp sorulmuşsa…
Sağlık Bakanlığı’nın unvan sınavında, 20 sorunun iptal edilmesine, 17 sorunun cevap şıklarının değiştirilmesine, zaten alt tarafı 50 soru sorulmasına rağmen, unvanı yükseltilmek istenen süper zekâ’ların gene de beceremediği görülüyorsa…
Bir üniversitenin yetenek sınavında, kazananlar açıklanıyor, sonra o liste indiriliyor, başka liste asılıyor, kazananlara siz kazanamadınız deniyor, namuslu bi savcı çıkıp, oha artık birader diyor ve sınavı iptal ettiriyorsa…
Eğitim Kurumu Müdürlüğü sınavındaki soruların, yandaş sendikanın çalıştayında belirlenen sorular olduğu ve tesadüfe bak, o sendikadan olanların kazandığı belirleniyorsa…
Diyanet İşleri’nde olmayacak duaya amin deniyor, müezzinlik-vaizlik sınavında başarılı olan adayların, sanırım uygun tarikattan olmadıkları için, başarısız ilan edildikleri ortaya çıkıyorsa…
Üniversite, hatta iki üniversite mezunu gençler, devlette odacı olmak için bile 150 tane sınava girerken, ataması yapılmayan öğretmenler pazarda limon satarken, Türkçe okuryazar oldukları şüpheli molla’lar, sözlüsüz-yazılısız, devlette kadrolu oluyorsa…
TRT’de sınav açıp, sonuçları internetten yayınlıyor, ancak, torpil taleplerini silmeyi unutuyorlar ve böylece, kazanan isimlerin yanında, şu müdür tanıyor, bu müdür kefil gibi notların düşüldüğü enseleniyorsa…
İtfaiyeye alınacak üç personel için sınav yapılıyor, yüzlerce aday, belgen eksik diye sınava sokulmuyor, sonuçlar açıklanınca, belediye başkanının oğlu ve kayınbiraderiyle, zabıta müdürünün oğlunun kazandığı ortaya çıkıyorsa…
4 artı 4 artı 4 ayağıyla, bu seneki üniversite sınavına son dakka kala, yerleştirme hesabı değiştiriliyor, okulların başarısı dikkate alınmıyor, okumak için maça isteyen Anadolu ve Fen liseleri cezalandırılıp, bol keseden not dağıtan dandik okullar ödüllendiriliyorsa…
*
Özetle…
“Namuslu yurttaş ol, kurallara uy” diye büyüttüğümüz çocuklarımızın geleceğiyle alakalı her sınav “düzgün”se… Sorularının çalındığı iddia edilen son kapesese “yamuk” mudur?
*
a, haşa
b, külliyen iftira
c, fitnecilerin yalanı
d, dedikodudan ibaret
e, yetmez ama evet
http://www.ulusalportal.com/kose-yaz...-kapesese.html
-
Cevap: Re: Yılmaz Özdil sayfası
"Uyandırıyorsun kerizi"
BDP anlamıyor.
Anlamadığı için…
İşler yavaş yürüyor.
*
Mesela…
PKK’lılarla mı kucaklaştın?
Kucaklaşmadım diyeceksin.
İnkâr edeceksin.
Müfteriler diyeceksin.
Bu iftirayı ispatlamayan şerefsizdir diyeceksin.
*
Sonra baktın ki, kabak gibi fotoğrafların çıktı, kucaklaşıyorsun… Hiç istifini bozmayacaksın. “Ben görüşmedim, devlet görüştü” diyen hükümetimizi örnek alacaksın. Ben kucaklaşmadım, parti kucaklaştı diyeceksin.
*
İyi de siz o partinin eşbaşkanı değil misiniz derlerse…
“Açılım görüşmelerini başbakan sıfatıyla değil, AKP genel başkanı sıfatıyla yapıyorum” diyen başbakanımızı örnek alacaksın. Eşbaşkan sıfatıyla değil milletvekili sıfatıyla kucaklaştım diyeceksin. Milletvekilinin de şahsi görüşüdür, partiyi bağlamaz diyeceksin.
*
Böylece ne olmuş olacak?
Hem parti kucaklaşmış olacak, hem de partiyi bağlamamış olacak…
Ki, sizinle zaten alakası yok.
*
Gelelim “Sayın Öcalan” meselesine… Ne Öcalan’ı?Öcalan’la mı görüşülüyor? Muz cumhuriyeti mi burası? Hükümetimize kulak vereceksin, "İmralı” diyeceksin.
*
Güzel şeyler olacak, tarihi fırsat var, özgürlükçü anayasa, ileri demokrasi filan diyeceksin… Hâlâ çıkıyorsun “Kürdistan’ı kuracağız” diyorsun. Huylandırıyorsun.
Bozuyorsun işi.
Uyandırıyorsun kerizi.
Kaynak:http://www.ilk-kursun.com/haber/137148
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
(Bunu tarih yazacak inşallah!)
Ergenekon’dan tutuklanan Profesör Haberal hakkında 500 bin civarında haber-yorum yapılmış…
Bunca haber-yorum yapılırken, Profesör Haberal’la görüşüp, fikrini soran gazeteci sayısı kaç biliyor musunuz?
*
Sıfır!
*
Evet, sıfır, hiç yok… Dört senedir hapiste bulunan, gıyabında her türlü atılıp-tutulan Profesör’le bi kez olsun yüz yüze konuşup, siz ne düşünüyorsunuz diye soran gazeteci, görülmedi maalesef.
*
Halbuki zamanında, özellikle Ankara basını için en popüler insanlardan biriydi. Bırak gazeteciliği filan, eski dostluğa binaen, halini hatırını sormak için bile olsa gidilmeliydi. Gidilmedi.
*
E, ben gideyim bari dedim.
*
Avukatı aracılığıyla Adalet Bakanlığı’na başvurdum, açık görüş talep ettim. Hay hay dediler. Şak diye izin verdiler. Peki, açık görüş yapabilmek için birinci derece akraba olmak gerekmiyor mu? Gerekmiyor. Çünkü, Profesör Mehmet Haberal milletvekili… İsteyen her gazeteci görüşür. Yeter ki, iste.
*
Neyse, gittim Silivri’ye, girdim görüşme salonuna, hiç tanışmamıştık, tanıştık profesörle… Pırıl pırıl tıraşlı, takım elbiseli, kravatlı… İki masa hazırlanmış. Birinin üstü broşür dolu; izah edeceğim dedi. Geçtik öbür masaya, oturduk. Betondan ibaret cezaevinde, görmeyi düşündüğüm en son şey vardı masada… Çiçek sepeti! Rengârenk çiçeklerden zarif bi potpuri hazırlanmış, masaya özenle konulmuş.
*
En karamsar olunması gereken mekânı, adeta kırmızı karanfil gibi yakasına takmış yani profesör…
Güzelleştirmiş.
*
İzin verirseniz, şuradan başlayayım dedi, antetli bir kâğıt çıkardı, hakikaten gözlerime inanamadım… Harvard Üniversitesi’yle “hapisteyken” protokol imzalamış; Harvard Üniversitesi’yle Başkent Üniversitesi, yanık tedavisinde, ortak programla en üst düzeyde akademik eğitim verecekmiş.
*
Sonra, yan masadaki broşürleri tek tek anlatmaya başladı. “Hapisteyken” Dünya Tıp Etik Bilimler Akademisi’ni kurmuş iyi mi… Hani, örgüt kurmuş diyorlar ya, al sana örgüt… 27 ülkeden 66 biliminsanı bu örgütün üyesi! Bazılarını ihbar ediyorum: ABD’den Profesör Gamelli, Japonya’dan Profesör Aikawa, Kanada’dan Profesör Keown, Almanya’dan Profesör Land, İngiltere’den Profesör Nadey.
*
Türkiye’de İlk Karaciğer Naklinin 25’nci Yıldönümü Kongresi’ni organize etmiş…
“Hapishaneden” tek tek yazışarak, teyitlerini almış, içsavaş halindeki Suriye dahil, 17 ülkeden 42 konuşmacı katılacakmış.
*
Teee 2014’ün Eylül ayında İstanbul’da düzenlenmek üzere, Ortadoğu Organ Nakli Derneği Kongresi’ni ve Transplant Oyunları’nı organize etmiş…
Salonu, saati, davetiyeleri bile şimdiden hazır, gösterdi.
*
İki ayda bir “Experimental and Clinical Transplantation” dergisini çıkarıyor; hapisten…
ABD’den Avustralya’ya Belçika’dan Hollanda’ya İran’dan Pakistan’a dünyaca ünlü otoriteler makalelerini Silivri’ye postalıyor, Profesör Haberal şef editörlüğünü yapıyor, Ankara’da basılıyor, 40 ülkeye gönderiliyormuş.
*
Bir saat görüştük.
Bir saat bunları anlattı.
*
Beni aldı, çocukluğuna, odun ateşinin ışığıyla kitap okumaya çalıştığı Rize’deki köyüne götürdü, odun ateşinin ışığından lazer teknolojisine gelmelerini “hayaldi gerçek oldu” diye özetledi, gülümsedi. Fırsat olsa, bir-iki saatliğine çıkabilse, Zonguldak’a gidip yer bakmak istediğini, oraya diyaliz merkezi kurduğunu, bir de hastane kurmak istediğini anlattı. İzmir’e gidersem, kendisinin inşa ettirdiği Zübeyde Hanım Hastanesi’ni görmem gerektiğini, Ankara’ya gidersem, mutlaka Başkent Üniversitesi’nin kampusunda kurduğu Atatürk Müzesi’ni gezmem gerektiğini söyledi; Atatürk’ün İstanbul Akaretler’de oturduğu 76 numaralı evin birebir kopyasıymış. 2015 projelerinden bahsetti, heyecanla, coşkuyla.
*
Hayatın kıymetini bilecek kadar ölüm, özgürlüğün kıymetini bilecek kadar hapishane gördüm, böyle şey görmedim kardeşim…
Profesör Haberal’ın vücudunu oraya hapsetmişler ama, idealleri bir gün bile tutsak olmamış.
*
Bedeni Silivri’de kilitli…
Vizyonu dünyayı dolaşıyor.
*
Uğradığı haksızlığın yüzde birine maruz kalan biri, lanet olsun böyle memlekete, verdiğim emekler haram olsun der, yılgınlığa düşer, hiç olmazsa dert yanar. Tam tersine… “Buraya konulacağımı rüyamda görsem inanmazdım ama, buraya konuldum diye memleketime küsecek değilim” diyor. İnsanın, her şartta daha iyi ne yapabilirim diye uğraşması gerektiğini anlatıyor.
*
Bitti görüşme…
Kalktık, sarıldık.
Ayrılıyoruz.
“Peki ya, dava?” dedim.
*
4 sene…
Sadece 4 kelime.
“Ağrıma gidiyor, yakışmıyor Türkiye’ye.”
Hürriyet
Kaynak:http://www.ilk-kursun.com/haber/139057
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Yılmaz Özdil: 23 Nisan
23 Nisan 2013
29 Ekim, yasak.
Bayrakla yürüyeni polis dövüyor.
19 Mayıs, yasak.
Statta üşürsünüz diyorlar.
9 Eylül, yasak.
Yunan işgali yok diyen bile var.
30 Ağustos, zaten fuzuli.
Hasan Tahsin’i anmak ayıp.
Kubilay’ı hatırlamak günah.
TC kaldırılıyor.
*
Ve, bugün 23 Nisan.
*
Değerli anne-babalar…
Nasıl olsa bi yerde denk gelirsiniz “palyaço” gösterin çocuklarınıza.
*
Mustafa Kemal’in bu memleket için attığı adımların bu memlekete kaç numara büyük geldiğini…
Onun bize miras bıraktığı ayakkabıların içinde, nasıl göründüğümüzü anlasın çocuklar!
Hürriyet
http://www.ilk-kursun.com/haber/143691
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Yılmaz Özdil'in yazısını eklemeye çalıştım olmadı ya kopyala yapıştırı engellemişler ya da beceremedim ama nefis bir yazı bana da nasip oldu ya daha da gam yemem :)
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23443763.asp
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Engin bey ben belirttiğiniz Yılmaz Özdil yazısını aşağıya aktarıyorum. Hürriyet alıntıyı mazur görsün ama Yılmaz Özdil çok beğendimiz ve fikirlerine saygı duyduğumuz bir yazar...
GEZİ
İki gün yokum dedim. Sadece iki gün.*
“Bundan böyle hiçsin, yandaş Yılmaz” mesajı göndermiş TC Emel... “Tayyip Erdoğan’dan farkın yok artık bizler için, kafanı kumsalda kuma göm, bir daha çıkarma” diye saydırmış TC Alper... “Bu saatten sonra ortaya çıkmasan da olur” demiş Tuğba... Ayşenur “seni nasıl susturdular” diye sormuş. Ebru “hayal kırıklığı” olduğumu söylemiş. “Biraz sağduyulu, biraz onurlu davranmaya” davet etmiş TC Sezin... TC Erdal iddialı, “ortalık sütliman olsun yine sahneye çıkar, demedi demeyin” demiş. Gezi’ye destek için konserini iptal eden Tarkan’dan utanmam gerektiğini söyleyen var, tepkisini dile getiren Sezen Aksu kadar olamadığımı söyleyen var. “Kalemin artık lekeli” demiş Utku... “Ayıptır” demiş TC Çağdaş... “Dik durma zamanıydı” demiş Evren... TC Derya “korkunun gözünü seveyim” diye laf sokmuş. Nuray “sen de mi brütüs” demiş. “Ne zaman sıkışsam kaçtığımı” söylemiş Müge. TC Suat ise “yuh demeyeyim ama içimden yuhhh çekmek geçiyor” diyerek, duygularını paylaşmış. TC Engin, harbi harbi “yuhhh” çekmiş. TC Elif “geri gelmememi” istemiş. TC Kenan “polisten bu kadar tırsmamamı” istemiş. Haktan’a göre “tarihin en büyük yanılgısı”yım. TC Nilgün, hiç uzatmamış “vicdansız” demiş. TC Azad “RTE yalakası çıktığımı” söylemiş. “Korkak medyanın kralı, sen de mi yusufladın, hiç mi şeref haysiyet yok sende” demiş İvan Drago... Kendi adını yazmaya korkuyor İvan Drago, kod adı kullanıyor ama, bize yusufladın diyor.
“Çok mu para ödüyorlar sana, işini kaybetmekten bu kadar mı korkuyorsun” diye sormuş TC Ayşegül... TC Çapulcu Mehmet “sen de mi sattın bizi, kaça sattın” diye sormuş. TC Öner “rüzgâr nereden eserse ona göre mi yazacaksın” diye sormuş. TC Ercan “güvendiği dağlara kar yağdığını” söylemiş. TC Adnan “paranın satın alabildiği gazetecilerden olduğunu bilmiyordum” demiş. “Biber gazı yiyen Atatürkçüleri gördükçe yüzün kızarmadı mı” diye merak etmiş TC Kadir... TC Çapulcu Murat “yazıklar olsun” demiş. TC Özden “sıvıştın” demiş. Erkan “bugüne kadar yazdıkları yalanmış meğer” demiş. TC Burak “yüzüme tükürmek istediğini” söylemiş. TC Gizem “bencilliğimden utandığını” söylemiş. Ceki “kalbimizden sürüldün” demiş. Funda “bir daha okumak istemediğini, fotoğrafımı bile görmek istemediğini” söylemiş. Ataman “meğer sahteymişsin İzmirli” demiş. Gülten “ne umduk, ne bulduk” demiş. TC Funda “ampulcülerin ödediği para ne kadarsa, aramızda toplayıp verelim” önerisinde bulunmuş. TC Erdal “bir defa olsun elimi taşın altına koymamı” istemiş. TC Suna “sizin için cemaatin örtülü ajanı diyen CHP’liler haklıymış meğer” tespitinde bulunmuş. “Fazıl Say’ın buna hakaret etmesinden belliydi” diyen de var, “Sözcü gazetesinin buna ambargo uygulamasından belliydi” diyen de var. Nesrin “tüydüğümü” söylemiş. Kenan “gazeteci değil piyon olduğumun anlaşıldığını” söylemiş. TC Sonay “gidişin olsun, dönüşün olmasın” demiş. Gürkan “yandaş medyayla saf tuttuğumu” söylemiş. TC Emrah “bu kadar mı korkuyorsun” diye sormuş. TC Murat “kınıyor”muş. Özek “güveninin sarsıldığını” söylemiş. TC Çapulcu Ali “zaten hiçbir zaman halkın yanında olmadığımı” söylemiş.
Serap “bir kez daha hayal kırıklığı, yazık” demiş. Bülent “hep kurusıkı atmışsın demek ki” diye hesap sormuş. “Ölü taklidi yapmaktan utanmıyor musun Özdil, kandırdın mı bizi bunca sene” demiş TC Erol... “Paranın uşağı olduğunu bilmiyordum” demiş TC Gökhan... “Bugün yoksan, yarın olsan ne olur olmasan ne olur” demiş Semra... Tam saymadım ama beş bin civarında “yazıklar olsun” var, bi beş bin kadar da “utanıyoruz” var. Burçin “şnorkeline biber gazı kaçsın, yandaş medya sana suni teneffüs yapsın” demiş. “Koskoca bir yalan”mışım, böyle yazmış TC Hakan... TC Ümit “gözümde küçüldün” demiş. Sakine’ye göre “bugüne kadar yazdıklarım boşuna”ymış. TC Filiz “kaçıyorsun öyle mi, sen bilirsin” demiş. TC Mesut “yılmaz” değil “yılık” olduğumu söylemiş. Ömer, bundan böyle “özdil” değil “yozdil” olduğumu söylemiş. “Derhal istifa etmemi ve haysiyetimi kurtarmamı” tavsiye etmiş Emel... TC Pınar hem “sorumsuz” hem “satılmış kalem” olduğumu söylemiş. Katmerli yani. TC Aylin “korkak” demiş. “Bundan sonra olsan da olur olmasan da olur, fark etmez” demiş Yalçın. “Rengimin nihayet belli olduğunu” söylemiş Levent... “Yemedi mi” diye sormuş TC Kazım... “Belki para kazanabilirsiniz ama, saygınlığınızı kaybedersiniz” demiş Ülkü... “Nasıl inanalım bundan böyle samimiyetine” diye sormuş Cansın... Atilla’nın “gözünden düşmüş”üm... TC Caner açık açık “meğer liboşmuşsun” demiş. “Şaka olmalısın yılmaz özdil, ismini küçük harflerle yazmak istedim, saygılar öfkeler” demiş Ebru... “Taraf, Zaman, Yeni Şafak gazetelerinin yazarları bile iki çift laf söyledi, çok kalbimi kırdın” demiş Sedat... “Bekir Coşkun’un yerinde yer almandan utanıyorum” demiş Beliz... “Kayıp aranıyor” ilanı bile yayınlandı.
*
İzahat vermek...
Bunca sene yazdıklarımız
ortadayken, izahata mecbur
kalmak bile utanç verici ama...
*
Hastanedeydim.
Eşim ameliyat oldu.
Refakat ettim, hepsi bu.
Sürpriz cerrahi müdahale yüzünden, başta eşimin ailesi, sevenlerimizi velveleye vermemek için “iki gün tatil” dedim. Sevenlerimizi endişelendirmeyelim
derken, sevenlerimizin(!) bizi alt tarafı iki günlük yoklukta “satılmış kalem” ilan
edebileceğini tahmin etmedik. Toplumun uyanması, ayağa kalkması için hayatımızı ortaya koyduk, toplum ayağa kalkınca
ilk iş bizi “hain” ilan etti.
*
Aslında salı günü yazmaya başlayacaktım ama, bakayım yavşak diyen çıkacak mı diye bekledim, “meğer yavşakmışsın” mesajı geldi TC Öner’den... Artık yazabilirim. Gezi Parkı’nın herhangi bir ağacının herhangi bir dalındaki herhangi bir yaprağına hakkımız geçmişse eğer, helali hoş olsun.
YILMAZ ÖZDİL - Hürriyet Gazetesi
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Alıntı:
litigation rumuzlu üyeden alıntı
sevenlerimizin(!) bizi alt tarafı iki günlük yoklukta “satılmış kalem” ilan edebileceğini tahmin etmedik. Toplumun uyanması, ayağa kalkması için hayatımızı ortaya koyduk, toplum ayağa kalkınca
ilk iş bizi “hain” ilan etti.
Aslında salı günü yazmaya başlayacaktım ama, bakayım yavşak diyen çıkacak mı diye bekledim, “meğer yavşakmışsın” mesajı geldi TC Öner’den... Artık yazabilirim. Gezi Parkı’nın herhangi bir ağacının herhangi bir dalındaki herhangi bir yaprağına hakkımız geçmişse eğer, helali hoş olsun.YILMAZ ÖZDİL - Hürriyet Gazetesi
En çok burası hoşuma gitmişti bizim insanımızın balık hafızasına dair güzel bir örnek diye. Bir de yazıda belki ironidir bütün isimler T.C ile başlıyor bu furyada çok değişik ama hani eyvallah canımız malımız T.C uğruna feda olsun dedim sosyal medyada böyle gezenlere saygı duydum. Ancak hani eşşeğin en mahrem yerine su kaçırmak var ya? bi baktım ptsi hepsi "Ayyaş Çapulcu" namıyla geziniyor. Yahu utanç verici ya birine gönderme yapacaksan bile şu sözler sıfatlar yakışıyor mu yani?.
Sn. Litigation yazıyı nasıl eklediniz baştan aşağı yazdınız mı kopyala yapıştırın farklı bir tekniği mi var böyle sayfalardan?
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Hz. Peygamberin “ahir zaman alameti” bağlamında ikaz ettiği üzere “yalanın tasdik edildiği, doğrunun yalanlanacağı, hain kişilerin emin, emin kişilerin hain addedileceği İslamcı Deccallar” sürecinde dileyen herkes, dilediği safta kendi kıyametini bekleyedursun…
Türk milleti bu yalan ve aymazlığa son vermezse, daha çok cenaze namazı kılacağız! M Emin Koç
************************************************** ********************************
Başörtülü bacımızı trende linç etmeye kalktılar filan…
24 Temmuz 2013
Ali İsmail henüz komadayken… Barolar Birliği Başkanı Profesör Metin Feyzioğlu, Barolar Birliği’nin iki yöneticisiyle birlikte Eskişehir’e gidiyor, hastanede ziyaret ediyor, doktorlardan bilgi alıyor, umutla bekleyen annesi, babası ve avukat ağabeyiyle görüşüyor.
Ziyarete dair tüm bilgiler, ev sahibi Eskişehir Barosu’nun internet sitesinde yayınlanıyor, kimlerin katıldığı isim isim belirtiliyor.
*
Günübirlik ziyaret sona eriyor. Barolar Birliği’nin üç kişilik heyeti hızlı trene biniyor, Ankara’ya dönüşe geçiyor. Metin Feyzioğlu’nun cep telefonu çalıyor, arayan yabancı bir gazeteci, İngilizce konuşmaya başlıyorlar.
Mevzu elbette gezi parkı olaylarındaki polis şiddeti.
*
Üç beş sıra önde oturan türbanlı bir kadın kalkıyor yerinden, vagonun neredeyse yarısı boşken, Feyzioğlu’nun önündeki sıraya geçiyor, koltukların arasından kulak kabartıyor. Sonra fırlıyor ayağa, “Yalan söylüyorsun, polis kimseye zarar vermiyor, hem bunları söyleyeceksin, hem de bizim yaptığımız hızlı trene bineceksin, git kara trene bin” diye bağırıyor.
*
(Bu türbanlı kadının, kalkınma bakanı yardımcısı, eski AKP milletvekilinin eşi olduğu anlaşılıyor. Hızlı trenin niye “hepimize ait olmadığı” anlaşılamıyor.)
*
Neyse… Feyzioğlu her zamanki sakinliğiyle cevaplıyor. “Lütfen, insanların telefonda konuştuklarına müdahale edemezsiniz” diyor. Hepsi bu. İkinci cümle yok. Kadın susmuyor. Hem söylenmeye devam ediyor, hem de cep telefonuyla Feyzioğlu’nun fotoğrafını çekmeye çalışıyor. O sırada, önlerde oturan bir adam müdahale ediyor, “Utanmıyor musunuz tek başına bir kadına yüklenmeye” diyor!
*
Vaziyet anlaşılıyor. Hır çıkması için özel çaba var. Büyük ihtimal, Ankara’da, son durakta, yandaş medya kameralarıyla karşılama töreni yapılacak. Ayılma bayılma, akşam cümleten ana haber bülteni… Feyzioğlu ve arkadaşları, bir durak önce inmeye karar veriyor. Tren Sincan’da duruyor, ayağa kalkıyorlar. E sürpriz tabii… Kadının telefonda konuştuğu kişiye “Hay Allah iniyorlar” dediği duyuluyor.
*
Aynı gün, söz konusu kadın, yaşadıklarını sosyal medyada paylaşıyor.
“Hızlı trende vatan haini… Beni de linç edeceklerdi ama, Allah ayaklarına dolandırdı” diyor.
*
Bir ay sonra, savcılığa suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıkıyor. Metin Feyzioğlu hakkında “hakaret”ten, barolar birliği yönetim kurulu üyeleri Sabri Çepik ve Kürşat Karacabey hakkında “yaralamaya teşebbüs”ten soruşturma açılıyor.
*
Küçük bi pürüz var…
Sabri Çepik trende yok!
*
Yaralamaya teşebbüsten işlem yapıldığına göre, kadına fiziken saldırmış olması lazım… Ama, trende bile değil.
*
Çünkü “başörtülü kadına saldırdılar” falan diye manşet üstüne manşet atan gazteci kılıklı tipler, “Kardeşim, bu adamlar kadına saldırırken kartvizit mi verdi, kadın bunların ismini nerden biliyor, polis yok, tutanak yok, hadi Metin Feyzioğlu’nu tanıyor diyelim, öbürlerinin alınlarında mı yazıyor” diye sormuyor.
*
Peki, nasıl oluyor da oluyor?
Metin Feyzioğlu, Sabri Çepik ve Kürşat Karacabey adına üç gün önce bilet alınıyor. Seyahat günü, Sabri Çepik’in katılması gereken bir toplantı çıkıyor. Ankara’da kalıyor. Eskişehir’e bir başkası gidiyor. Ama suç duyurusundan anlaşıldığı kadarıyla, bilet alındığı anda, zaten “iddianame” yazılıyor.
*
Bitmedi…
“Türbanlı kadını trende yaraladı” denilen dakikalarda, Sabri Çepik nerede? Barolar Birliği’yle yürütülen bir proje için, Adalet Bakanlığı’yla toplantıda iyi mi!
*
“Kalkınma” bakanı yardımcısının eşi mağdureyken, “Adalet” Bakanlığı sanıkların şahidi yani… Biri yapar biri bozar misali, tam “Adalet” ve “Kalkınma” partisi.
*
Dolayısıyla, yandaş medyaya burdan çağrıda bulunuyorum. Başörtülü bacımıza trende saldırdılar fiyaskosundan
bi şey tutturamayacağınız belli… Sincan’da indiklerine göre, kesin 28 Şubatçıdır bunlar, bence ordan deneyin!
Hürriyet=
http://www.ilk-kursun.com/haber/152905
http://www.yenimesaj.com.tr/?artikel,12003170/
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
"ÖNCE KENDİ MEMLEKETİNDEN BAŞLAMALI 'İNSAN' AĞLAMAYA!!!"
Irak işgalinde çocuk, genç, yaşlı demeden 1.5 milyondan fazla insanı katleden, camileri bombalayan, Müslüman kadınlarında ırzına geçen ABD askeri için: "kahraman çocuklarınızın anavatana en az zayiatla dönmesini umuyor ve dua ediyoruz..." diyen kimdi?
“AKTÜTÜN KARAKOLUMUZ BASILDI, 15 ŞEHİT VARDI. CENAZELERİN TOPRAĞA VERİLDİĞİ GÜN, AKP MİLLETVEKİLİ OĞLUNA STADYUMDA SÜNNET DÜĞÜNÜ YAPTI, ULAŞTIRMA BAKANIMIZ KİRVE OLDU, AKP LOGOLU PASTA KESİP, HALAY ÇEKTİLER…
ONLAR MÜSLÜMAN KARDEŞLER DE...
BİZİMKİLER BUDİST KARDEŞ Mİ?”
(YILMAZ ÖZDİL)
https://www.youtube.com/watch?v=mHLbj6R84lE
Ethem’i öldürdüler.
Abdullah’ı öldürdüler.
Ali’yi öldürdüler.
Beş çocuğumuz komada.
12’si gözünü kaybetti.
Sekiz binden fazla çocuğumuzu yaraladılar.
*
3500 kişi gözaltına alındı.
101 kişi tutuklandı.
Tweet atanların evi basıldı.
Doktorlara, niye doktorluk yaptın diye soruşturma açtılar.
Avukatlara niye avukatlık yaptın diye kelepçe taktılar.
Duran adam’ı yakaladılar.
Piyano’yu enselediler!
CHP milletvekilinin burnunu kırdılar.
BDP milletvekilini sırtından biber gazı fişeğiyle vurdular.
Sanatçıları kara listeye aldılar, kiminin konserine engel oldular, kiminin televizyon programını iptal ettiler, açık açık ölümle tehdit edilen sanatçı bile var.
Divan Otel’i hücreevi ilan ettiler, yalan haberlerle iftira kampanyası başlattılar.
Halk TV’ye ceza kestiler.
Ulusal Kanal’a ceza kestiler.
Çimlere bastı diye ceza yiyen var, trafikteyken korna çaldı diye ceza yiyen var.
Gürültü yaptı diye, kabahatler kanunundan tencere-tava cezası yiyen var.
Çarşı’yı neredeyse tribün halinde içeri tıkmaya çalıştılar.
Yandaş medyanın mikrofonunu yere atan milli basketbolcuyu, milli takım kadrosundan çıkardılar.
Topçu Kışlası’nı burunlarından getiren TMMOB’yi yok etmek için intikam yasası çıkardılar.
*
Palayla saldıranı salıverdiler.
Soruşturmasına da “gizlilik” kararı getirdiler.
*
Ne demişti çünkü Başbakanımız?
“İçki içen alkoliktir.”
AKP’ye oy veriyorsa…
“Alkolikler arasına girmemiş olur.”
Hürriyet
http://www.ilk-kursun.com/haber/151679
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Alıntı:
Av.Engin Oğuz rumuzlu üyeden alıntı
Ancak hani eşşeğin en mahrem yerine su kaçırmak var ya? bi baktım ptsi hepsi "Ayyaş Çapulcu" namıyla geziniyor. Yahu utanç verici ya birine gönderme yapacaksan bile şu sözler sıfatlar yakışıyor mu yani?.
Esegin muayen bölgelerine suyu kaciran, bu düsüncedeki insanlarin tümünü, o yakistiramadiginiz ifadelerle karalamaya calisan zat-i muhteremdir. Böyle bir ikileme düsebilecek bir düsüncenin memleketin hukuk sisteminde söz sahibi olmasi da hicap vericidir.
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Salp kardeşim başbakanın ifadesiyle 3-5 çapulcumu bu düşüncedeki insanların tümü?
hiç olmazsa düşüncenize düşüncenizdeki insanlara yakıştırmayın benin yakıştırmadığım gibi. 3-5 çapulcu meydanları savaş alanına çeviren yıkan yakan vandallar için söylenmişti üzerinize alınmayın ki laf muhatabını bulsun.
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Alıntı:
Av.Engin Oğuz rumuzlu üyeden alıntı
En çok burası hoşuma gitmişti bizim insanımızın balık hafızasına dair güzel bir örnek diye. Bir de yazıda belki ironidir bütün isimler T.C ile başlıyor bu furyada çok değişik ama hani eyvallah canımız malımız T.C uğruna feda olsun dedim sosyal medyada böyle gezenlere saygı duydum. Ancak hani eşşeğin en mahrem yerine su kaçırmak var ya? bi baktım ptsi hepsi "Ayyaş Çapulcu" namıyla geziniyor. Yahu utanç verici ya birine gönderme yapacaksan bile şu sözler sıfatlar yakışıyor mu yani?.
Sn. Litigation yazıyı nasıl eklediniz baştan aşağı yazdınız mı kopyala yapıştırın farklı bir tekniği mi var böyle sayfalardan?
EVet var mause sağ tıklamakla olmuyor. Bilgisayarın üst sağ köşesinde (google coreme için söylüyorum) 3 çizgi var oraya tıkladığınızda kesa kopyala yapıştır kısmından yapabiliyorsunuz.
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Yılmaz Özdil Halk tv' de Esed'in Başbakanımız hakkında sarf ettiği kötü sözler nedeni ile Müjdat Gezen ve Uğur DÜndar'ın olduğu programda sert çıktı ardından kendisine okurlarından büyük tepkiler geldi bugünkü yazısında o tepkileri dile getirmiş isminin başında T.C ile gezenlerin ve fikirdaşlarının samimiyetlerini anlamak için güzel örnek bence.
Esed'in o röpörtajda Türkiye ile en güzel diyalogun Ahmet Necdet Sezer döneminde olduğunu ifadesi de ayrı bir tartışma konusu olur.
- - - Updated - - -
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/24854678.asp
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Ne oldu?
Her yazısını beğendiğiniz yazarınız size ters bir söz mü etti?
Başbakanı mı savundu,peki ne düşünüyorsunuz?
Kaç paraya satıldığını iddia edenler bile olmuş.Gelirmi arkası.
Bence gelir ben o kişilere bitimi güvenmem.Ters düşmeyeceksin bu grupla,ne vatan hainliğn kalır nede satılmışlığın.Bu kişi başbakanı savunamaz.Bu veya şu konuda kendi fikirlerini söyleyemez.Başbakan bu konuda haksız ama şu konuda haklı diyemez.Hep haksız diyecek,gerecek ortamı...
Bu kişilere söyleyecek çok sözüm varda...İşte siz busunuz.Anlayışınız bu.Demokrasiden anlamazsınız,ayrımcının dikalasısınız,insanları sevmezsiniz,,,
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Bir İgnliiz üvinersitesinde ypalın arşaıtramya gröe, klemileirn hrflareinin hnagi srıdaa yzaldıklarıı ömneli dğeliimş asılnda…
Öenmli oaln, briinci ve sonncuu herflarin yrenide olamsımyış… Çnküü, kleimleri hraf hraf dğeil, btüün oalark oykuormuşsz… Ardakai hraflrein sırsaı kıraşık da osla düüzgn ouknuyormuş.
*
İinglç di mi?
Bıakn nısal da düüzgn oukdnuuz.
*
Hem oukdnuuz.
Hem anladıınz.
*
Trüban bduur.
*
Tartıışlan mselee ne oulrsa olusn, bşınaa ve sounna “trüban” koyğduunda, aarda ypılaan yaınlşları görmeszin…
Yaınlşları düüzgn gbii oukmyaa, düüzgn gbii anlmaaya bşlarsaın.
*
Asırn itfirası atıılmş, TSK hpase tkıılmış, pkklya pzarlaık yaplııyrmouş, meemlket bölüüynrmouş, yargyıı bdaem byklııı ypmışlaar, deinz feenri ne oulmş, her dröt gnçteen brii isşiz gzeiymouş flian… Hiç öenmi klmaaz.
*
Tartıışlan mseleenin bşınaa ve sounna “trüban” koyğduunda, aarda ypılaan yaınlşları görmeszin, sbaah klkaarsın trüban konşuuursn, aşkam yaatrsın trüban konşuuursn.
*
Kaafn alalk blulak oulr ama…
Akılnda bi tek trüban klaır!
*
Saadce kfaayı örtmez çnküü.
Her srounu öertr trüban.
Hürriyet
http://www.ilk-kursun.com/haber/160299
EDİTÖR: Sayın üyemiz lütfen imla kurallarına uyunuz :P
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Sayin yetkİlİ bu uyariyi yapmadan Önce yazinin orjİnelİne baksaydiniz benden kaynaklanmadiĞini gÖrÜrdÜnÜz.
EDİTÖR: Sus bakıyım editöre cevap verilmez taş olursun :DD
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Alıntı:
mehmet emin sezen rumuzlu üyeden alıntı
Sayin yetkİlİ bu uyariyi yapmadan Önce yazinin orjİnelİne baksaydiniz benden kaynaklanmadiĞini gÖrÜrdÜnÜz.
EDİTÖR: Sus bakıyım editöre cevap verilmez taş olursun :DD
“. Editörlüğün zorluklarını editörlerin de birer insan olduğunu ve ne zorluklar içinde çalıştıklarını filan düşündüm. “Kafayı mı yedin” demeyin.
İşte öyleydi, böyleydi derken analitik fikir neşriyatımda bir kabarma hasıl oldu; mütefekkir alametleri gösteren klavyemin tuşlarına hidayet vasıl oldu; “Gönlümün Paşası Editörlerimiz”in ne de zor bir iş ile iştigal ettiklerini düşünerekten meşguliyetlerine ne denli yük verdiğimizin sırrına mahzar oluverdim.
. Editörlerimiz de o kadar yazıyı okuyorlar. Zor iş.
Zor iş diye kestirip atmak kolay. Neden zor. Ona bakalım.
Editör her yazıyı didik didik incelemek zorundadır
- Bu yazarı seviyorum, filancayı az seviyorum, onu okuyayım da şunu okumayayım diyebilme lüksü yok.
Sevse de okuyacak, sevmese de. Seçme şansı yok.
. Her satırı okumak zorunda ve çok kez de anlamak zorunda. Çünkü konu bütünlüğüne vakıf olarak genel değerlendirmeye tabi tutması gerecek.
Dahaha bakın yazının içindeki kelime hatalarına, imla yanlışlarına, anlam bozukluklarına, noktalama işaretlerine yeni geldik. Bir de bunları denetleyecek iyi mi?
Yine bir başka detay, yazı içerisinde kullanılan sözcüklerin, cümlelerin yahut paragrafların işaret ettiği özel anlamlar var mıdır diye incelemek durumunda. Zira üçüncü şahıslara yönelik hakaretamiz ifadeler olabilir, telif gerektirecek alıntılar olabilir,
yasalara aykırı ifadeler olabilir, devlet büyüklerini tezyif ve tahkir edici ifadeler gizlenmiş olabilir, yasadışı propaganda içerikleri barınabilir falan da filan.
Daha uzatsak uzayacak vallahi. Hülasa hakikaten zor iş editörlük
O zaman onları takdir etmemek elde değil, takdir etmek vacip bile değil resmen farz yahu.
Binaenaleyh editörlük hakikaten de zor zenaat. Ara sıra kızsak da hak veriyoruz. Ama tabi hak veriyoruz derken bir yere kadar. Temsil bu yazıyı hemen onaylanmazsa yine kızarım, ona göre. Dediğim dedik, çaldığım düdük :)Alıntı
************************************************** *********************************
Best of 2011 (part one)
*
“Ucube.”
*
“Seyrantepe’de Galatasaray’ın bir Allah kuruşu yoktur.”
*
“Ben Müslümanım ama laik değilim, fakat laik ülkenin başbakanıyım, Mısır’a laik anayasa tavsiye ediyorum, laiklikten sakın korkmayın, umarım Mısır laik olacaktır.”
*
“Umutlarınızı asla yitirmeyin, umutlarını asla yitirme Somali…”
*
“Kılıçdaroğlu diye bir şey yoktur, sanaldır, cibiliyetsiz, yüz karası, dik duramayan, çapsız, sığ, geri vitese takan, karikatür muhalefeti, sen ne diyorsun be, amatör şeyhülislam, kıvırıyor…”
*
“Ben bir şeye çok hayret ediyorum, bazı bayanlar ekranlarda kadın erkek eşitliği diyor, eşit haklara falan eyvallah ama, diğeri yaradılışa ters.”
*
“NATO’nun ne işi var Libya’da? Böyle saçmalık olur mu yahu… Bakın biz Türkiye olarak buna kesinlikle karşıyız, konuşulamaz, düşünülemez.”
*
“Bunlar kaz güdemez, bırak davarı, koyun bile güdemez, bunlar keçi güdemez.”
*
“Nükleer santral için riskli diyorlar, o zaman evinize Aygaz tüpü de koymayın, kozmetik dünyada böyle sıkıntılar var.”
*
“Yumurta alacak kadar paranız varsa, omlet yapıp yiyin, orda kalkıyorsun yumurta atıyorsun, bu nasıl özgürlük? Kusura bakmayın, Arapların atasözü vardır, men dakka dukka, olay bu.”
*
Çılgın proce…
*
“Marmaray’ın mimari çizgilerini merhum Abdülmecit dedemiz çizmiş, arşivlerden çıkardık.”
*
“Yok arkeolojik şey, yok çanak çömlek çıktı diyerek, bizi oyalıyorlar.”
*
“Ankara uzay başkenti olacak.”
*
“Birileri bozkurtlarıyla dolaşıyor, ben yaradılmışların en şereflisi eşref-i mahlukla dolaşıyorum.”
*
“Şifre meselesinde ÖSYM’yi dinledim, ben tatmin oldum.”
*
“Malatya büyükşehir olmak istiyor. Ancak, nüfusun 750 bin olması lazım. Burada ufak bi açığımız var. 10 bin eksik… Ne yapacaksınız? Hazır mıyız? Bayanların ellerini görüyorum, bazıları üç diyor, bazıları dört diyor. Üç olsa yeter zaten. Ses az geliyor beyler… En geç iki yıl içinde bu 10 bin açığı tamamlamalısınız, ona göre.”
*
“Ahhh benim milletim ahh… İkinci milli şef Demirel gelmiş 87 yaşına, hala ortalığı karıştırıyor, çete kardeşliği yapıyor, ahhh ahhh ne dolaplar dönüyor.”
*
“Et tekrar-u ahsen
velev kane yüzseksen.”
*
“Feysbuk falan, yahu bunlar çirkin, berbat, herkes adına her türlü ahlaksızlık yapılabilir.”
*
“Almanya’da Hans fırsat yakalayacak, Helga fırsat yakalayacak da, benim Ahmetim Mehmetim Ayşem niye yakalamasın, vizyonumuz bu.”
*
“Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’ni kim kurdu? 2007’de biz kurduk. Zonguldak’ta üniversite var mıydı? Yoktu. Kuracağız dedik. Kurduk.”
*
“Hayaldi gerçek oldu.”
*
“Tuvalet bir milyon liraydı be, sayemizde bir liraya gidiyorsun.”
*
“Taksim’de bin kişiyi, iki bin kişiyi yürütmek problem değil. biz de kalkarız onların karşısına 5 bin, 10 bin tane genci koyarız.”
*
“Aynı dağın yeliyiz biz.”
*
“Bizim bölücülerle masaya oturduğumuzu söyleyenler, bu alçakça iftirada bulunanlar, şerefsizdir, müfteridir.”
*
“Amerika’da Hollywood, Hindistan’da Bollywood, Mardin’de Mardinwood olacak.”
*
“Hopa’da bir tanesi de kalp krizi geçirmiş, ölmüş, üzerinde durma gereği duymuyorum.”
*
“Bakıyorum televizyonda, polis panzerine tırmanan bir tane kız mıdır kadın mıdır, bilemem.”
*
“Camiye hakaret ettiler. Allah-u Teala’ya dil uzattılar. İtikadımıza ters konuşuyor. Kendisi Alevi’dir. Haydi ellerinizi göreyim… Maşallah maşallah. İnşallah daha iyi olacak. Elhamdülillah.”
*
Seçim… Yüzde 47.
*
“Kalfalık dönemi bitti.
Ustalık dönemi başlıyor.”
*
“Ne dediler, arkadaşlarımız yemin etmedikçe biz dört yıl da olsa yemin etmeyeceğiz dediler, bu sözü unutmayın, göreceksiniz, tükürdüklerini yalayacaklar.”
*
“Maç başladıktan sonra kural değiştirilmez, gol nasıl olur, penaltı nasıl olur, hepsi önceden belli, dürüst olun, tarafsız olun, yüz yüze bakacağız, birbirimize ayak oyunu, çalım atmayalım.”
*
“Donanmamızı oraya gönderiyoruz, İsrail eskisi gibi Akdeniz’de at oynatamayacak, gerekirse savaşırız.”
*
“Kusura bakma, ben bu tertemiz alnımı, ak alnımı, senin o lekeli dudaklarına sürdürmem, senin ağzın ve dudakların lanetli, senin o kirli öpücüklerine ihtiyacımız yok, başkasına sakla.”
*
“Elbette medyamıza müdahale arzusu içinde değiliz ama, medyamız milli duruş sergilesin.”
*
“Bence bu dönem lüks eve girme, sen en iyisi oturduğun yerde oturmaya devam et.”
*
“Zam diyorlar… Kardeşim, sigara içmezsin, olur biter, alkolü daha az tüketirsin, olur biter, kalkıp da Porşe kullanacağına, Vosvagen’e bin, Fiat’a bin.”
*
“Dersimli Seyid Rıza’nın hikayesi yürek burkucudur.”
*
“Parası olan askerlikten kurtulacak, parası olmayan askere gidecek, benim vatandaşım bu işe sıcak bakmıyor, ben şahsen böyle bir sorumluluğun altına girmem, referandum yaparım.”
*
“Bedelli askerlik benim için önemli ve acil bir konu.”
*
“Bıçak kemiğe dayandı. Bedelini mutlaka ödeyecekler. Allah yar ve yardımcımız olsun.”
*
“Bedeli 30 bin lira.”
*
Ve elbette, yılların klasiği…
“Durmak yok, yola devam.”
28 Aralık 2011 Yılmaz Özdil
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
http://www.youtube.com/watch?v=F8VTD595aGU
Yılmaz Özdil: Türk var mı?
05 Aralık 2013
Cibiliyetsiz’sin.
Vampir’sin.
İki cihanda lekeli’sin.
Gâvur’sun. Hasta kafa’sın. Milletin malının peşkeş çekilmesine karşıysan, sermaye ırkçısı’sın.Vatan haini’sin. Bizzat başbakanımız izah etti, hazımsız tip’sin, şizofren tip’sin. Kudurmuştan beter’sin. 1959’dan beri AB’ye gireceğiz diye kandırıldığımızı hatırlatıyorsan, vizyonsuz’sun, cahil’sin. Bahtsız bedevi’sin. Keriz Feneri rezaletini yazıyorsan, iftiracı’sın, İsrail ajanı’sın. Seçmene avanta kömür, bulgur, buzdolabı dağıtılmasına itirazın varsa, çirkin’sin, antidemokrat’sın, halk düşmanı’sın. Hukuku guguk yaptılar diyorsan, Ergenekoncu’sun, darbeci’sin, beyinsiz’sin, soytarı’sın, geçmişin lekeli, çete avukatı’sın, mafya’sın, densiz’sin, ahlaksız’sın, müfteri’sin, karanlık komplocu’sun, kirli senarist’sin.
*
Hükümetimizin referandumlarına hayır diyorsan, ya bakanımızın söylediği gibi, aklından zorun var’dır, ya da liboşun yazdığı gibi, vicdansız’sın, bağnaz’sın. Tayyip Erdoğan’ın canını sıkarsan, ucube’sin. Bülent Arınç’ın asabını bozarsan, yaratık’sın. Devrimciysen, dudakların lekeli, ülkücüysen, contaları yakmış’sın. AKP’ye ak demiyorsan, edepsiz’sin. Seçmensen, kaz güdemeyene, koyun güdemeyene oy vermeyeceksin, güdülecek’sin. Bakanlarımızı gördüğün zaman, takla atacak’sın, göbek atacak’sın.
*
Anan ağlıyorsa, ananı da alıp gidecek’sin. İşsizsen nankör’sün. Cebine ilaç parası sokuşturulduğunda, dilenci değilim diyorsan, olsa olsa ruh halin bozuk’tur. Çocuklarımızı hastanelik eden süt bozuk olamaz, senin çocuğunun psikolojisi bozuk’tur. Madenciysen güzel ölü’sün. Gazeteciysen, tasmalarından kurtardılar seni, bildiğin köpek’sin.
*
Şehitsen, kelle’sin. Alt tarafı, bi kaç mehmet’sin. Gaziysen, gaziliğini bileceksin, istismar etmeyecek’sin. PKK’yla masaya oturduklarını iddia ediyorsan, şerefsiz’sin, müfteri’sin, haysiyetsiz’sin.
*
Türban takmıyorsan, dinsiz’sin. Kızlı-erkekli bahçede oturuyorsan, yoldan çıkar’sın, kızlı-erkekli bankta oturuyorsan, kucakta oturuyor’sun, kızlı-erkekli yurtta kalıyorsan, orası fuhuş yuvasıdır. Tüsiad gibi düşünüyorsan, pornocu’sun. Kürtaj yaptırdıysan, katliamcı’sın, sezaryen yaptırdıysan, katil’sin. Dindar gençlik değilsen, tinerci’sin. İmam hatibe gitmediysen, satanist’sin. Ayyaş’sın. Alkolik’sin. Çapulcu’sun. Vandal’sın. Zavallı kemirgen’sin. Ulan’sın. Be’sin.
*
Atatürkçüysen, terörist holigan’sın.
Türk bayrağıyla yürüyorsan, marjinal’sin. Alt kimlik’sin. Ulusalcıysan, kafatasçı’sın, ırkçı’sın, faşist’sin. Milliyetçiysen, ayaklar altında’sın.
*
Tayyip Erdoğan açık açık, her arkadaşımın mesuliyetle hareket edeceğine ve düşman sevindirmeyeceğine inanıyorum dediğine göre… Düşman’sın.
*
AKP milletvekili söyledi.
Kanın bozuk.
AKP valisi söyledi.
Gavat’sın.
*
En son ne öğrendik?
AKP yöneticisi söyledi.
Türk değil’sin.
Türk filan yok.
*
Haklı olabilir aslında.
*
Çünkü bırak Türk’leri… Yabancılar bile Türk milletine bu kadar hakaret edilmesine sessiz kalmazdı herhalde!
Hürriyet
http://www.ilk-kursun.com/haber/162896
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Baba-oğul malı götürürlerken…
Sensin o Bakan!
*
Senelerdir gözünün önünde olup bitmiyor mu herşey? Sen değil misin görmek istemeyen… Bakan?
*
Bunların çocuklarının ticaret dehası olduğunu bilmiyor musun? Kimisi armatör, kimisi holding sahibi, kimisi müteahhit olmadı mı? Henüz ilkokuldayken şirket kurmadılar mı? Sen değil miydin seyreden… Bakan?
*
Gariban muhitlerinde, hatta ruhsatsız gecekondularda otururlarken, köşeyi dönmediler mi? Vatandaşa SİT’tir derken, kendilerine villa sit’esi inşa etmediler mi? Pırlantanın kadevesi sıfırken, tezeğin yüzde 18 değil mi? Kaç tanesi hakkında yolsuzluktan gensoru verildi, kimler reddetti? Sen değil misin birader, bu kepazelikleri hiç merak etmeyen, umursamayan, adeta trene bakar gibi… Bakan?
*
Aziz vatanın bütün tersanelerine girildiğinde gıkını çıkarmadın… Dersanelerine girildiğinde mi huylandın? Bunların ciğerini bilen Abdüllatif Şener, televizyon ekranlarında bangır bangır, soygunlar ayyuka çıktı, işin içinde rant olmasa bunlar bir kilometre asfalt bile yapmaz diye bağırmıyor mu? Wikileaks’teki akçeli işlerini okumadın mı? Keriz Feneri’nin üstü örtülmedi mi? Almanya dolandırıcıları yargılarken, bu memlekette savcıları yargılamadılar mı? Sanık yapılan savcı, açık açık, zekât hırsızlarını koruma altına alan bir güç var, hem altındaki figüranları koruyor, hem kendisine ulaşılmasını engelliyor, ben bu güce Hırsızların İmparatoru diyorum, demedi mi? Sen değil misin, hiç oralı olmayan, neme lazım diyerek, suratını çevirip başka tarafa… Bakan?
*
Yollarına çıkan, tekerlerine çomak sokan dürüst bürokratları harcamadılar mı? İtiraz edeni yok etmediler mi? Yan bakan’ı oyarız dedikleri için, sen değil miydin suspus kalan, sana dokunulmasın diye yalvararak… Bakan?
*
Namuslu gazeteciler hapse tıkılırken, işten atılırken, mahkemelerde süründürülürken, tehdit edilirken… Mesleğin yüzkaraları ekran gülü olmadı mı? Rezaletleri ak’lamak için her türlü yalanı söylemediler mi? Sen değil misin, kuzu gibi dinleyen, bunların iki dudağının arasına… Bakan?
*
Gören’leri tenzih ederim.
*
Niye şimdi şaşmış gibi yapıyorsun?
Sülalece malı götürürlerken…
Sen değil miydin o Bakan?
Hürriyet
http://www.ilk-kursun.com/haber/164199
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Fatih Altaylı
Seçim mi, odak mı?
Bu yazacaklarımı , sakın ola ki , yürütülmekte olan operasyonla ilgili olarak söylediğim düşüncesine kapılmayın.
Hırsızlık varsa , yolsuzluk varsa üzerine gidilmelidir.
Bu benim alfabemin Elif’i.
Fakat , herkese şunu hatırlatmak isterim.
Bir ülkede seçilmiş bir iktidar ile bir odak arasında çatışma var ise ben her zaman “seçilmiş hükümetten” yana olurum.
Nedeni çok basit.
Bir iktidar; İster başarılı olsun , ister başarısız.
İster demokrat olsun , ister antidemokrat.
İster hukuka saygılı olsun , ister saygısız.
İster dürüst olsun , ister namussuz.
İster şahane olsun , ister beter.
İktidarı değiştirmek eninde sonunda halkın elindedir , bizim elimizdedir.
Eğer kötüyse , eninde sonunda vatandaşın sabrı tükenir ve sandıkta yollar.
Geç yollar , erken yollar ama vatandaş yollar.
Birini yollar , diğerini getirir.
Bir gün getirdiğini de yollar.
Ama “seçilmemiş” odaklar öyle değildir.
Ne gelmesi vatandaşın elindedir, ne gitmesi.
Gitmez.
Gitmediği gibi seçilmişleri de ülkeyi yönetemez hale getirme gücünü elinde bulundurur.
Bu nedenle ben hep “seçilmişten” yanayım.
http://www.haberturk.com/polemik/hab...cim-mi-odak-mi
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Şu Fatih Altaylının yazısında akla mantığa ,demokrasiye uyan birşey var mı..
"hırsız da olsa, namussuzda olsa iktidardan yana olmak", peh...
demokrasilerde her zaman çeşitli odaklar arasında ve hükümetler arasında yasalar çerçevesinde çatışma olabilir, doğaldır..
hırsızlara karşı yapılan operasyonda bir anormallik var mı...
"yapanların ne olduğu ,kimliği önemli değildir...
yapılana bak sen...
masum olduğu halde farklı görüşten diye peşine düşersen yanlış yaparsın,
gerisi boş hikayedir..
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Hoca efendi 28 şubat darbesi sürecinde "asker daha demokrat" demişti benzer yönler var demek ki. Bu ülke namussuz hırsız iktidarları gördü çok geçmişte kalmadı çöp dağları, su kesintileri, hava kirliliği, yolsuzluklar ekmek tüp yağ şeker hastanede muayene kuyrukları daha neler neler onlar da hizmetten gelişmekten dem vuruyorlardı kedi buysa ciğer nerde diye soruyorduk şimdi daha evden dışarı attığımızda gördüklerimiz karşısında ciğer burda kedi orda diyebiliyoruz çala çırpa milyar dolarlık projeler duble yollar deniz altından trenler yürümez vesselam.
Engin Ardıç'ın köşe yazısını ekleyemedim linki tıklayıp okuyabilirsiniz.
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/ard...ndan-vazgecmez
-
Cevap: Yılmaz Özdil Sayfası
Ebu Cehil ölmemiş, Ankarada dolaşıyor ruhu, Allah Allah diyerek ..
tıpkı 1500 sene önceki gibi, iş çevirirken suç üstü yakalandı..
Ümmiler görev başına!!