Yargıtay'ın daha önceki kredi kartı slipi fotokopisindeki imzaya dayanarak kredi kartı sahibi aleyhine verdiği kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Printable View
Yargıtay'ın daha önceki kredi kartı slipi fotokopisindeki imzaya dayanarak kredi kartı sahibi aleyhine verdiği kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?
DÜNKÜ basın toplantısını hayretle ve ibretle seyrettim.Hákim ve Savcılar Yüksek Kurulu Üyesi Ali Suat Ertosun’u hiç tanımam.
Yazının tamamı:
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...asp?yazarid=10
M.E.Sezen Notu: Bazı(aydın)yazarların akıları başlarına gelme yemi başladı ne!
Aslında söylemek istediğimden sapıp başka konulara girdiğimi fark ettim.
Evet, şu ana kadar Alb. Dursun Çiçek'e dair şüphe ve kuşkular olsa da bunlar hukuki olarak kanıtlanmadığı için "suçlu" olduğunu iddia edemeyiz.
Ancak aynı hoşgörüyü neden Ergenekon savcılarına göstermiyoruz? Neden iftira olduğu ispatlanmadığı halde onları müfteri olarak ilan etmekte bir sakınca görmüyorsunuz?
Mesela AK Parti'nin kapatma davasında savcı Abdurrahman Yalçınkaya'nın sunduğu delillerin yarıdan fazlası Anayasa Mahkemesi tarafından delil olarak kabul edilmedi. Savcı Yalçınkaya bunları dosyaya koymakla AK Parti'ye iftira mı attı?
Savcı Yalçınkaya ne kadar iftiracıysa, Ergenekon savcıları da o kadar iftiracı sayılabilir.
Kaldı ki, Dursun Çiçek kaçma ihtimali olmadığı için tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Hakkındaki dava süreci bildiğim kadarıyla devam ediyor. Söz konusu tartışmalı imzanın yer aldığı belge dava dosyasındaki delillerden sadece biri.
Ergenekon davasına getirilebilecek en büyük eleştiri gözaltı ve tutukluluk sürelerinin uzaması olabilir. Ancak bu Türk yargı sistemindeki diğer davalarda da yaşanan bir problem.
Mesela daha önce de Deniz Seki davasını gündeme getirmiştim. Deniz Seki de kaç aydır hakim karşısına çıkarılamadı. Deniz Seki'ye de hapishanede daktilo verilmedi. Ama kimse Deniz Seki için veya isimsiz binlerce sanık için bu kadar yaygara koparmıyor.
Dolayısıyla sadece Ergenekon savcılarına atfedilecek münferit bir kusur, suistimal veya ihmalden bahsetmek haksızlık olur.
Savcılar hakkındaki "şikayet rekoru" Ergenekon sanıkları hakkındaki "suç iddiaları" ile kıyaslanabilir mi? Nasıl ki her suç iddiası için ispatlanana kadar masumdur diyoruz, savcılara da aynı müsamahayı göstermenizi bekliyoruz.
Yüksek mahkeme, yüksek yargıçlar bu konuda konuşarak ihsas-ı reyde mi bulunuyor?
- HSYK'nın meslekten men ettiği 12 Eylül generalleri için iddianame hazırlayan savcı Sacit Kayasu AİHM'den aklanarak döndü, ama İstanbul Barosu bile AİHM kararını hiçe sayarak avukatlık hakkı bile vermiyor. İnsan hakları ihlalinden bahsediyorsak Sacit Kayasu insan değil mi?
- HSYK'da Ertosun haricinde ceza hukukçusu yok. Nasıl diğerleri bu konuda uzmanmış gibi görüş beyan edebiliyor?
-HSYK'nın beş yedek üyesi gizli yapılan toplantılara katılmadıkları halde nasıl HSYK bildirisine imza atıyorlar? Onlara olan biteni sızdıran kim?
- Ergenekon savcılarının sanıklara karşı nasıl bir husumeti nasıl bir kastı olabilir ki? Hadi diyelim birinin var, hepsinin birden olması mümkün mü? Onlar hakkındaki şikayetleri inceleyen ve tamamen rastgele bir hakim olan Ankara 4. İdare Mahkemesi Hakimi de geçmişte soruşturmaya değer bulmamıştı. Şimdi HSYK oraya savcıları cezalandıracak bir isim atamadı, diyebilir miyiz?
-Deniz Seki (veya isimsiz falanca) davasının savcıları ve hakimleri de Deniz Seki'yi aylardır mahkemeye çıkararak insan haklarını ihlal etmiyor mu?
Deniz Seki'nin de daktilosu yok.
Türkiye CUMHURİYET'nin Anayasal kurumlarıyla AKP'nin iktidara geldiği yıla kadar iktidarda olan Cumhuriyet hükümetleri zamanında bu kurumlar yokmuydu? o hükümetler zamanında biz bunları yaşamazdık beynimiz sulandı ya yeter artık..
Bu kurumlar AKP itidara gelince uzaydan mı geldi nedir bu kin nefret sıkıldık artık memleket meseleri kaynayıp gidiyor yet ya.
Sevgili Yuh Artık Bey: iki yanlış bir doğru etmez
Yargıtayın zaman zaman degişik kararları olabilir. Ancak yerleşmiş ve son kararları fotokopiden imza incelemesi yapılamayacağı yönündedir.
İstisnai bir kararı getirip burda yerleşik bir kararmış gibi sunmanın amacı DEZENFORMASYON'dan başka bir şey değildir,
Bu işi o kadar iyi yapıyorsunuz ki artık her okuyucunun kafasına kazımak istiyorum.
Sevgili Yuh Artık Bey'in burda yapmak istediği şey'in adı Dezenformasyon'dur;
dezenformasyon : "Kasten yanlış haber yayarak gerilim yaratma yöntemi, tahrikçilik" anlamıyla dilimize Fransızcadan giren Latince kökenli bu söz için Kurumumuz, yanıltma haber ve bilgi çarpıtma karşılıklarını önermektedir.
YARSAV Başkanı İşine Gelmeyen Karar Veren Her Hukukçuya Terörist Muamelesi Yaptıran Hükümete Sert bir açıklama yaptı..
Yargıçlara terörist muamelesi yapılıyor
Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, hükümetin yargıyı “hizaya getirmek” için savcılar ve hakimlere terörist muamelesinde bulunduğunu savundu. Eminağaoğlu, Ankara’da yargıç ve Cumhuriyet Savcıları hakkında yürütülen işlemler ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun son kararlarına yönelik açıklamalarda bulundu.
Darbe ortamı
Eminağaoğlu, basın toplantısına başlarken “telekulak” konusuna işaret ederek, “Telefonumu mikrofonun yanına koyayım. Bizi dinleyenler zorluk çekmesin. Bu dinleme durumu öyle bir hal aldı ki artık bu şeyi cebinde taşıyan hakim ve savcıların hepsi dinlenir hale geldi” dedi. Hakim ve savcılara yönelik olarak Adalet Bakanlığı tarafından son dönemde başlatılan uygulamaların hukuk tarihinde eşi görülmemiş bir durum olduğunu belirten Eminağaoğlu, söz konusu uygulamaların yargıyı “hizaya getirme” çalışması olduğunu iddia etti. Eminağaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
Hukuk tehlikede
“Yapılan, yargıdan hesap sorma, siyasi iradeyi geçmişte denetlemiş veya siyasi irade tarafından listelenmiş yargıç ve cumhuriyet savcılarını, dolayısıyla yargıyı hizaya getirme operasyonudur. Adana’da, Ankara’da, Erzincan’da, İstanbul’da, Kartal’da, Sincan’da ve daha bir çok yerde, yargının bu yöntemlerle terörist muamelesine tabi tutulması; yargı erkine, yani ulusa, yani devlete terörist demekle eş anlamlıdır. Üstelik, kişilerin değil, hedef alınan mahkemelerin basılarak kararlara el konulmasının hiçbir açıklaması olamaz. Bu anlayışa göre erkler ayrılığının varlığı bile, darbe ortamı demektir, çünkü bağımsız yargı siyasi iktidarı denetleyebilir, sınırlandırabilir. Bunun adı hukuk vahşetidir.” Eminağaoğlu, “Siyasi iktidarın, ’yargı dahil bana hiç kimse dokunamaz’anlayışıyla, hukuk devletinin varlığını tehlikeye sokmaktadır” dedi