Sayın Tangör Evren,
Yazınızın bu kısmını okuduğumda ilk önce "Sayın commodore1tr Hilmi Özkök hakkında çıkan dedikodulardan rahatsız (hatta bunlara inanmıyor)" şeklinde anladım. Eğer böyle düşünüyorsa bana da özür dilemekten başka bir şey düşmez.
Bir daha, bir daha okudum. Bu kez farklı anladım. "Dedikodular yalanlanmadığı için doğrudur." diye düşünüp eleştirdiğinizi düşündüm. Sayın commodore1tr'ın cümle düşüklüğünden anlaşılmıyor ama "ciddi fetocu olduğu" şeklinde bir cümlesi var. Burada iddialara mı atıfta bulunuyor yoksa inandığı bir "gerçek"ten mi bahsediyor?
Türkiye'nin genelkurmay başkanları her zaman ölüm tehdidi altında olmuştur.
Doğan Güreş'in kahvesine zehir konarak öldürülmek istendi mesela. Kıbrıs'taki bir tatbikatta şeref tribünündeki (böyle mi denir oraya) Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun hemen arkasındaki albayın bir kurşuna hedef olması ve bu silahın sahibinin firari oluşu da cinayet kuşkularını güçlendirecek bir durum.
Teamüllerle kimin genelkurmay başkanı olacağı yıllar öncesinden belli olsa da
yönetim kademesinde her zaman bir rekabet olmuştur. Kara, hava ve deniz kuvvetleri komutanlığı web sitelerine girin, 1960'lı yıllarda Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapan korgeneral, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapan koramiral ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapan tümgeneral olduğunu göreceksiniz. O dönemde genelkurmay başkanı dışında orgeneral kalmaması diğerlerinin emekli edilmesi üst kadronun tasfiyesi dışında nasıl açıklanır.
1970 ve 1980'li yıllarda siyasi iktidarın genelkurmay başkanı seçiminde müdahalesi oldu. Ama Turgut Özal'dan beri siyasi iktidarın bir müdahalesi yok.
Bunun yerine askerlerin kendi içinde bir çekişmesi oldu.
Mesela teammüllere göre sırası gelen Hilmi Özkök'ün genelkurmay başkanı yapılması istenmediği, Edip Başer'in emekli edildiği taraflarca yalanlanmadı.
Hilmi Özkök'ün genelkurmay başkanı olmasıyla sonraki 3 genelkurmay başkanı da belli olmuş oldu: Büyükanıt, Başbuğ, Işık Koşaner.
Eğer bu sıralama bozulursa bilin ki ya siyasi iktidar müdahalesi ya da askerler arasında bir mücadele söz konusu.
Dediğiniz gibi Ergenekon oluşumu için henüz suçlu kararı çıkmadı.
Eğer Ergenekon oluşumu suçlu değilse, kişilerin Ergenekon taraftarı olmasında bir sorun yok. Bir Ergenekon taraftarı özgürlük ve adalet taraftarı olmuş olacak. Dolayısıyla suçlama diye bir şey de olmamış olacak.