Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...
Alıntı:
kendisini siperdeki asker, karşısındakileri de "düşman" sanan bir rektörle de bu şekilde tanışmış olduk. Yazık, rektör olmuş ama
Sutre gerisinden atınca kulağa hoş geliyor bu söz ancak başka bir yerde "çık meydana" deyince aklıma geldi, meydan bu kadar kirlendi ise ben çıkmam be kardeş, beyaz giydik, kara gömleklilerden olmayalım birden bire...
Zaman'ın tek kabahati zamanı tutturamaması (1.500 yıl geriden) veya zamanı tam da tutturması (gece 01.00) ...
Diğer tarafta da yazıldığı gibi
havan roket: off
çiş, kaka : in :) :)
Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
meydan bu kadar kirlendi ise ben çıkmam be kardeş, beyaz giydik, kara gömleklilerden olmayalım birden bire...
Çok doğru. İki kulağıma birden küpe olsun bundan sonra.
Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...
Rektörün davranışı üzerine tu kaka edilmesine seyirci kalamayarak iki satır da ben yazmak isterim.
Elbette Üniversitelerde herkesin eğitim alma hakkı olmalı ve bu konudaki düzenlemeler bir dayatma ya da güç savaşı gibi sunulmamış ve bir tehdit gibi algılanmamış olsaydı hiç bir akademisyenin bu tür bir düzenlemeye karşı çıkacağını zannetmiyorum. Zaten yıllar önceki uygulama da bu yönde idi.
Peki sonra ne oldu? Birileri türbanı bayraklaştırıp siyasi sembol haline getirdikten sonra artık iktidar ile üniversitelerin arasında ipler gerildi ve artık geri dönülmez noktaya gelindi. Üniversitelerin misafirhaneleri ya da sınırları içine ana giriş kapısından girdiğinizden itibaren kurallara uymanız gerekirç Bunu hukukçuların çok daha iyi bilmesi gerekir. Halka açık denilen yer de bir uygulama okulu ya da üniversitenin sorumlu olduğu alan içinde olduğuna ve kurallar da üniversiteye girişte kim olursa olsun belli ölçülerde girilmesi gerektiğine işaret ediyorsa, orada görevini yapan bir rektöre bu şekilde ithamda bulunmak bence yanlıştır. O da bir kamu görevlisi ve bu kuralı işletmese bu sefer de yine suçlu durumuna düşecektir.
Asıl problem şudur. Gerginliği dini ve halkın dini duygularını sömürerek çıkaranlar aslında amaçları resmi kurumları ve halkı karşı karşıya getirmek şeklinde ortaya koydularsa amaçlarına ulaştılar. Pek çok üniversitede bu konu kendi içinde çözülmüş ve gerginlik olmadan sürüp giderken bunu kaşıyanlar bu ülkeye iyilik yaptıklarını mı düşünüyorlar? Özgürlükçü olduklarını mı iddia ediyolar??O kadar özgürlükçüler ki eğer bu bir sorunsa ya da bu bir haksa sadece üniversitelerde bunun kazanılması mı gerekliydi? Tabii orası bir kale onlar için ve onların deyimiyle kaleler tek tek zaptedilir öyle değil mi?
Bu medyanın ne taraftarı olduğunu herkes biliyor. Ben insanları suçlamak istemem ama provakatif bir şeylerin kokusu geliyor sanki. Gecenin o saatinde nöbetçi ya da acil durum muhabiri:) iyi yakalamış .Zaten şu ara rektör ya da akademisyen karalamak için en moda yöntem budur..Şimdilik:)
Hııı ayrıca bir diğer yöntem de akademik yayınlarda uluslararası sıralamada ne kadar gerilerde olduğumza dem vurulur, neyse yakında zaten 21 üniversitenin rektörü değişiyor, yapılacak yeni atamalarla başımızı örter ,bilgilerin kaçmasını bu vesile ile engeller ve uluslararası sıralamada tavan yaparız artık:o yetmedi mi artık türban üzerinden siyaset..?
Yakında yerel seçimler var, daha zamanımız var galiba..! Yetmezz... Bu hikaye burda bitmezzzzz...:rolleyes:
Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...
Sayın Gür;
Sayın gecem1970;
Sayın Akademik Sultan;
Benim insani, eşitlikçi, özgürlükçü ve ayrımcılıktan uzak görüşlerimi hiç ilgisi olmayan yönlere çekmişsiniz. Bu haber, ilgili gazetenin bir provakasyonu ise yazdıklarımdan tamamen dönebilirim. Ama öyle görünmüyor.
Okullara ve otobüslere beyazlarla birlikte alınmama da o zaman bir kuraldı, ama bu kurallar değişti. İnsanlığın, bu tür yasakları çoktan aşmış olması gerekirdi. Bu kuralların varlığı ayrı şey, doğru olup olmadığı ayrı şeydir.
Her iki kesimdeki bu nefretle bu sorunu nasıl aşacağız bilemiyorum. Ama herkes kendine baksın ve biraz daha karşısındakine hoşgörülü olmayı bilsin. Bu bakış açısını kazandığımızda sorun kendiliğinden çözülecek. Ama bu bakış açısını kazanmak da okadar kolay değil.
Selamlar, saygılar.
Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Gür;
Sayın gecem1970;
Sayın Akademik Sultan;
Benim insani, eşitlikçi, özgürlükçü ve ayrımcılıktan uzak görüşlerimi hiç ilgisi olmayan yönlere çekmişsiniz. Bu haber, ilgili gazetenin bir provakasyonu ise yazdıklarımdan tamamen dönebilirim. Ama öyle görünmüyor.
Okullara ve otobüslere beyazlarla birlikte alınmama da o zaman bir kuraldı, ama bu kurallar değişti. İnsanlığın, bu tür yasakları çoktan aşmış olması gerekirdi. Bu kuralların varlığı ayrı şey, doğru olup olmadığı ayrı şeydir.
Her iki kesimdeki bu nefretle bu sorunu nasıl aşacağız bilemiyorum. Ama herkes kendine baksın ve biraz daha karşısındakine hoşgörülü olmayı bilsin. Bu bakış açısını kazandığımızda sorun kendiliğinden çözülecek. Ama bu bakış açısını kazanmak da okadar kolay değil.
Selamlar, saygılar.
Sayın Bilgili,
Kendi adıma söyleyebilirim ki, görüşlerinizi farklı bir yöne çektiğim yok, sadece görevini yapan bir kamu görevlisinin görevini yaptığı için suçlanıyor olduğuna dikkat çektim ve bizi bugün bu duruma getiren asıl sebebe ya da sorumlulara dikkat çektim. Gazetenin bir provakasyonumudur elbet bunu ancak öyleyse bunu tezgahlayanlar bilebilir ancak bu tip şeyler pek de fazla günyüzüne çıkmaz. Sonradan birileri anılarını yazarsa belki öğrenebiliriz:)
Siz Amerikadaki siyah-beyaz çatışmasına teşbih yapmışsınız, gerçi teşbihte hata olmazmış ama, çok çok ileri bir örnek. Açıkçası bu tip benzetmelerden kaçınmamız bence uygun olur zira birileri yarın öbürgün bunu kullanabilir olmadığı halde. Evet kurallar değişebilir, zaman içerisinde koşullara göre düzenlenir ki öyle de olması da gerekir ancak bunun yolu yordamı vardır.Sırf birilerine boyunun ölçüsünü vermek için önce YÖK Başkanını atayıp sonra YÖK ün içindeki kurumları bile çalışamaz hale getirip ardından da uzlaşma uzlaşma diyerek dayatmacı bir anlayışla böyle bir değişiklik yapılmaya çalışılırsa bunun içselleştirilmesini bırakınız bir yana, daha çok pürüz çıkarırsınız ki nitekim öyle olmuştur. Bu konu toplumsal barışı zedeleyerek kutuplaşmalara yol açacak şekilde gereğinden fazla büyütülmüştür.
Bir dönem kutuplaşmalar oldukça ileri boyutta yaşanırken halkımızın sağduyusu ile duruldu çok şükür. Ancak hala türbanın sadece dinsel bir gereklilik ve maneviyat sembollerinden öte siyasi bir görüşün bayrağı ve toplumsal açıdan da nerdeyse kadının namusu ölçütü halinde algılanması nedeniyle bu konuda oldukça rahatsızlık duyan bir kesim olduğu da gözden kaçmasın lütfen.
Hoşgörü elbette hoşgörü.. Onsuz olmaz.İtiliyor ve dışlanıyorsanız karşınızdakini hoşgörmeniz zorlaşır. Taraflar birbirine güvenmek ve bazı teminatları almak ister. Bu olmadığı sürece çok zor.
Nefret kelimesini kullanmamak gerekir. Biz hepimiz bu vatanın evladıyız. Aramızda farklılıklarımız , dünyaya bakışımız olsa dahi ortak değerlerimiz vardır. Dini simgelerin kamusal alanda kullanılmasının devletin vatandaşına tarfsızlığına gölge düşürebileceğini savunmak demek, bizim de o dini manevi değerleri taşımadığımız reddettiğimiz anlamına gelmez.Yazık ki öyle yorumlanıyor. Dolayısıyla savunulan manevi değerler bizim de manevi değerlerimizdir, bu nedenle arada nefret olamaz. Benim kendi adıma söyleyeyim tek çekincem bulunduğumuz coğrafyanın özel koşullarından kaynaklanan bir takım sıkıntılar ve ülkemin yavaş yavaş bir islam ülkesi görüntüsüne bürünmesine ilişkin kaygılarım. Bu konuda yalnız olmadıoğımı biliyorum bunu paylaşan çok insan var.. Beklenetimiz Cumhuriyetimizin değerlerinin korunmasıdır.. Çok mu? Evet biliyorum kimilerine çok geliyor..:rolleyes:
Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...
Alıntı:
gecem1970 rumuzlu üyeden alıntı
Bizler din iman düşmanı, devletin malını kendinin sanan, çalıp çırpmaktan ötesini bilmeyen, laftan başka bir şey üretmeyen, evlatlarınızın düşmanı, kendini bir şey sanan, dayı amca sayesine buralara doluşmuş bir grup meczupuz. Ne baş nede ayakız. Kimsenin sesi çıkmaz korkmayın. Hadi durmayın. Vurun kahpelere...
Hocaların değil bütün devlet memurlarının sesi gibi. Öğretmende, tapudaki memur içinde böyle
Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...
Ben bu tip gazeteleri zaman zaman okur ama genelde asla inanmam . Ya kurgudur. Ya provakasyon. Kendileri bilerek yaratmışlardır. Hani zaman gazetesinin büyük hikmeti tersinin Namaz olması gibidir bu durum. Adam demez ben Namaz ı ters çevirdim zaman oldu da ilahi tesadüf arar... Bu haberi okumuştum. Bu haberi okuyunca bakıon aklıma ne geldi...
''Pazartesi günü Eminönü’nden kalkan Kadıköy vapuruna bindim. Üst salonda oturuyorum. Karşımda simsiyah çarşaf içinde bir kadın oturuyor. Yanında da 7-8 yaşlarında bir oğlan çocuk var.
Çocuk bayağı haşarı. Bir aşağı bir yukarı koşturup duruyor. Ara sıra da benim yanıma geliyor. Dirseğini dizime dayıyor. Çocuktur, yapar. Benim kızım da küçükken otobüste vapurda tanımadığı kişilerin yanında durur, hatta yaslanırdı bile, çocukların genel davranışıdır bu.
Ancak biraz sonra garip bir şey olmaya başladı. Çocuk önce dirseğini dayarken daha sonra bacağımı tutmaya başladı. Daha sonra elini etiğimin altına sokmaya çalıştı. Bir iki sefer kızıp “Haydi git bakayım annenin yanına” diye seslendim. Oralı olmayınca çarşaflı kadına dönüp “Hanım şu çocuğuna biraz sahip çık, bak ne yapıyor” dedim.
Dememle birlikte kadın ayağa kalkıp bana ne söylesin? “Kadın kadın çocuk diye kızıyorsun değil mi, büyük biri okşasa çok hoşuna giderdi ama.”
O an kendimi kaybetmişim. Yerimden fırladığım gibi kadının üzerine atladım. Boğuşmaya başladık. Kadının çarşafı açıldı, altından 20-22 yaşlarında bir kız çıktı. Tam bu sırada cüppeli, beline kadar siyah sakallı bir adam peydah oldu. Kalabalığa dönüp “Ey ümmeti Müslüman, görüyorsunuz değil mi bu dinsizleri, Müslüman kızlara nasıl saldırıyorlar?” diye bağırmaz mı?
Çok şükür ki vapurdakiler hem olayı görmüşlerdi hem de aralarında fanatik dinci yoktu herhalde adamın etrafını çevirip “Her şeyi gördük, milleti tahrik etme, burayı İran’a çevirmeyin” diye çıkıştılar. Adam, kız ve çocuk hemen alt kata indiler, bu sırada iskeleye yanaşıyorduk, yok olup gittiler.'' ( Can Ataklı-22/04/2008)
Bu tip vapurlarda buna benzer o kadar çok olay oluyor ki. Hep bir tarafı türbanlı peçeli tipler ve sataştıklarıda başı açık aklı başında kadınlar. Yada genç erkekler... Olayda dikkat ederseniz hep aynı Mazlum itilmiş tipleri oynamak. Allah bunlara bir Kakılmış verse de rahatlasak ama şans işte...
Zaten haberi komple okuduğunuzda '' yaratılmış '' haber olduğu anlaşılıyor. Hemde ne tesadüf rektör orada gazeteci orada 31 ''mağdur ''orada.. Saatte 0100...
Bunlar ''sabah''gelip'' dümdüz karşıya geçip şehitliği gezmişler...Şehitlikte dingonun ahırı olduğundan kapanma saati yok...O yüzden bunlar saat 23 e kadar 1800 de kapanan şehitliği yasadışı gezmeye devam ediyor.
'' Daha önce rezervasyon yaptırmışlar'' 13 Avukattan birinin bile aklına gelmiyor. Yahu üniversite yerleşkesine gidiyoruz.Resmi kurum. Bunların kuralları vardır, giriş çıkış düzeni vardır. Hele bir öğrenelim yok... Şen bahriyeliler pavyonuna girer gibi gecenin köründe dalıyorlar. Sakarya barosuyla adliyeside zaten 24 saat açık gel ne olursan ol gel havasında... Gazetecide pavyon paparazisi gibi orada nöbette... Hani beyoğlunda gece muhabirleri dolanır ya... Onun gibi zaten orasıda aynı Etiler ......
'' oteller dolu olduğu için buraya geldik biz." diyor avukatlar ama nasıl oluyorsa gecenin 0100 ında 31 inide alacak yer bulunuyor....
Ben bu habere zerre inanmadım. Bu tipler orasının kuralını bildikleri halde kasıtlı ve haber olsun diye bu olayı yaptıklarına inanıyorum... İstanbul'un göbeğin'de gündüz adam kesiyorlar bir tane gazeteci yok...Geceleyin orada adam var...
Hadi canım sizde....
Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...
Sayın comodore1tr;
Yorumlarınız beni eğlendiriyor. Zeki bir insan olduğunuz her halinizden belli.
Bu arada şunu hatırlatmadan geçmek istemiyorum. Ben bu türbanlıların hakkını sürekli savunuyorum, ama onların benim haklarımı savunacaklarından kuşkuluyum.
Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...
Kuşkulu olmak iyi birşeydir Abbas bey , ama bu konuda kesin kuşku duymayın. hakkınızı SAVUNMAYACAKLAR. hatta bu türbanlılar kendi haklarını bile savunamadan çarşafa bürünecekler farkında değiller... Cemaatlerine yakından göz atın anlarsınız demek istediğimi...
Çok yakında hamas Fethullah ile ilgili birşeyler olursada kuşku duymayın doğrudur...
Re: Seyit Onbaşı ve RTE Mizahi Gerçek Öykü...
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
.
Bu arada şunu hatırlatmadan geçmek istemiyorum. Ben bu türbanlıların hakkını sürekli savunuyorum, ama onların benim haklarımı savunacaklarından kuşkuluyum.
PARADOKS !!!!!!!!!!!