Re: İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek Gözaltında
12 Eylül öncesindeki siyasi hayata aktif olarak kalıtmış kişilerdenseniz bilirsiniz veya o dönemi aktif olarak yaşamış kişilere sorup öğrenibilirisiniz ki; o zaman marksist olanlar leninist ve maoist olarak 2 ana ayrımda sol siyaset yaparlardı. O zaman Doğu Perinçek maoist olarak bilinirdi. Bu gün Atatürkçü olarak bilinen bir çok sol siyasi o dönemlerin hızlı marksistlerinden di ..... 23,5 yıl içinde bu kişiler epey bir değişim göstererek bu günün hızlı Atatürkçüsü oldu :)
Eğer o kişiler marksizm ile ilgili görüşlerinden öz eleştiri vererek ayrıldıklarını deklere etmeden Atatürkçü olmalarına hala inanamıyorum.
Yani Atatürk'ü kullanarak kendi marksist bakış açılarına uygun siyaset yapmalarınıda sol takiyye olarak nitelendirmekten kendimi alamıyorum.
Takiyyeyi kim yaparsa yapsın hepsi aynı nitelikte insanlardır. Bunun AKPartilisi, Saadet Partilisi veya Marksisti olmaz.
Balık hafızalığı bırakıp biraz da o kişilerin geçmişlerine bakalım. Aynı Erdoğan'ın dününü bildiğimiz gibi diğer kişilerinde dünleri bizim bu gün onların tavırlarını anlamamıza yardımcı olacaktır.
Re: İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek Gözaltında
Sayın Bengier;
Doğu Perinçek'in geçmişte marksizmin maoist grubundan olduğunu belirtiyorsunuz. Benim bildiğim kadarı ile Doğu Perinçek halen marksisttir ve aynı zamanda Atatürtkçü olduğunu da söylüyor.
Esases ben bir insanın hem marksist ve hem de aynı zamanda Atatürkçü olup olamayacağını merak ediyorum. Daha doğrusu marksizm ile Atatürkçülüğün bağdaşıp bağdaşmayacağının irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Re: İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek Gözaltında
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Bengier;
Doğu Perinçek'in geçmişte marksizmin maoist grubundan olduğunu belirtiyorsunuz. Benim bildiğim kadarı ile Doğu Perinçek halen marksisttir ve aynı zamanda Atatürtkçü olduğunu da söylüyor.
Esases ben bir insanın hem marksist ve hem de aynı zamanda Atatürkçü olup olamayacağını merak ediyorum. Daha doğrusu marksizm ile Atatürkçülüğün bağdaşıp bağdaşmayacağının irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Bilgili;
Eski bir marksist olarak açık ve net olarak söyleyebilirm ki kesinlikle bağdaşmaz. Çünkü dayandıkları temeller çok çok farklıdır. Bazı anlar gelebilir ki zıt düşünceler aynı şeyi söyleyebilirler ama bu onların bağdaştığı anlamını taşımaz.
Zaten özellikle söylemek istediğim ülkemizde takiyyenin sadece bir kısım islami kesim tarafından yapılmadığı bir kısım marksistlerinde bu işi yaptıkları idi.
Re: İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek Gözaltında
Kimin ne oldugu önemli elbette ancak neye hizmet ettikleri daha da önemli
Re: İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek Gözaltında
Antiemperyalizm, devrimcilik ve halkçılık ortak payda anlamında az şey midir?
Re: İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek Gözaltında
Alıntı:
Harun Gür rumuzlu üyeden alıntı
Antiemperyalizm, devrimcilik ve halkçılık ortak payda anlamında az şey midir?
Devrimcilik ve halkçılık ortak payda olarak sadece isim olarak ele alınabilir içerik olarak değil.
Antiemperyalizm hususu ise içeriğinde tam bir örtüşme sağlamaz.
Kısaca Atatürkçülükteki literatür ile Marksizmin literatürü farklıdır. İkisinde de olan bir terim olabilir ama içerikleri çok farklıdır.
Re: İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek Gözaltında
Sn. Bengier,
Siz eski bir marksist olduğunuzu ifade etmişsiniz, ancak ben eski bir marksist değilim, buna karşın marksizmi biraz bilirim, Kemalizm'i ise iyi bilirim...
Tanım olarak değil de , içerik olarak belirttiğim ilkelerde nasıl bir farklılaşma vardır, evrensel sonuçları itibarıyla açıklarsanız en azından marksizm açısından bilgilenmiş olacağım.
Selamlar,
Re: İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek Gözaltında
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Benim bilgisayarıma da koyar mısınız lütfen?
(Başkası koysa bile koyulma tarihi bellidir.
Mesela krokinin faksının Taraf gazetesinden çekildiği iddia edilmişti. Delil olarak Taraf gazetesinde yer alan krokideki faks üzerindeki tarih sunulmuştu.
Taraf buna cevap verdi. Tarihin 13 mart değil, 23 mart olduğu, bu faksın Ankara büro tarafından İstanbul Taraf gazetesine çekildiği ve İşçi Partisinin bu faks görüntüsünü Taraf gazetesinin haberinden aldığı açık bir şekilde ortaya kondu.
Taraf gazetesi faks makinesinde ve Türk telekomda herşeyin kayıtlı olduğunu ve krokinin gazeteden İşçi Partisi'ne veya bir başkasına daha önceki bir tarihte çekilmediğini ifade etti ve aksinin ispatlanması halinde gazeteyi kapatacaklarını da ilan ettiler.)
Aynı şekilde Özden Örnek'e ait olduğu öne sürülen günlüklerin de yapılan bilirkişi araştırması sonucunda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki bilgisayardan çıktığı anlaşıldı.
Gerçekler zamanla ortaya çıkacak.
Benim bildiğim Sn. Perinçek in oğlu hukukçudur. Yani Yargıtay ın krokisini duruşmalara daha kolay yetişebilmek için kaydetmiş olmaz mı?
Re: İlhan Selçuk ve Doğu Perinçek Gözaltında
Ben ülkücü olduğumu saklamıyorum.... Fakat MHP li değilim.
Şimdiyi anlamak için hatırlanması gerekenler.
Unutmak istediğim günlerin kitabı 6-7 Eylül Olayları
Elli yıl öncesi. İlk gençlik günlerimden belleğimde kalan bir görüntü. Evin penceresinden bakıyorum, caddelerde top top kumaşlar. Yerde sürüklenip bırakılmış eşya.
Protestonun vahşete dönüşmüş dehşet görüntüleri. 6-7 Eylül 1955'te yaşananları bir kitapta okurken, o bilgiler bana bir kitabın sayfalarında değil, biyografimden kesitler gibi geldi.
Dilek Güven'in Cumhuriyet Dönemi Azınlık Politikaları Bağlamında 6/7 Eylül Olayları çalışması küçük bir provokasyonun nelere mal olduğunu, milliyetçilik kisvesi altında yakıp yıkmaya sebep olduğunu gösteriyor.
Bilgiler, belgeler, fotoğraflar, dünü iyi anlayıp tahlil etmenin, bugünkü provokasyonları önlemede yararlı olacağı kanısındayım.
Tarihi dönüm noktalarının hareketleri, bence güncel tarihin belirleyicisidir.
Nasıl başladı 6-7 Eylül olayları? 6 Eylül 1955 günü saat 13.00'te, devlet radyosu, Selanik'te Atatürk'ün doğduğu eve yapılan bombalı bir saldırı haberini duyurdu ve bu haber öğleden sonra İstanbul Ekspres gazetesinin iki ayrı baskısıyla yayıldı.
İstanbul'da masum bir protesto gibi başladı ve İstanbul ve İzmir'den, Türkiye'de yaşayan gayrimüslimlere yönelik bir harekete dönüştü.
Dilek Güven'in kitabını okuduğunuzda; benim için en üzerinde durulması gereken bölüm, olayların ardındaki nedenlerdir.
Giriş'te kitabın nasıl yazıldığı, kaynaklara nasıl gidildiği, çalışmanın ciddiyeti konusunda fikir veriyor.
Böyle bir tahrikin olumsuz sonuçlarını Beyoğlu, Kurtuluş, Şişli, Nişantaşı gibi bölgelerde vermesi olağandı. Çünkü gayrimüslim nüfusun gerek ticarethaneleri, gerek işyerleri bu semtlerde yoğunlaşmıştı. Sanırım bu kitapta yorumlar, bilgiler kadar okuru etkileyecek insan tanıklıklarıdır. Çünkü o günün ruhunu yansıtması bakımından ilgi çekici, onun için de o metinlerden örnekleri yazıma aldım.
Olayların büyümesinde olaylar bittikten sonra sorumlular, suçlular aranınca, ilk neden bulundu: ‘Güvenlik Güçlerinin Pasifliği.'
Alman konsolosluğunun raporlarında da verilen talimatın gevşekliğinden söz ediliyor.
İzmir'deki saldırılarda, Fuar'daki Yunan pavyonu yakıldı. Ankara'da güvenlik güçlerinin başında Kemal Aygün olayları önledi; İzmir'de Rum bayraklı teknelere yapılacak hücumu da, Türk savaş gemilerinin subayları önledi.
Örnekleri okuduğunuzda göreceksiniz ki, birçok Türk de bu olayları önledi, özellikle Rum komşularını bu öfke selinde boğulmaktan kurtardı. Maddi hasar çıkarıldığında en yüksek kayıp oranı Rumlara aitti. Elbette bir bomba haberiyle bunca halk sokağa dökülmezdi, o günün siyasal olaylarını, ekonomik durumu, hükümetin Kıbrıs'la, Yunanistan'la ilgili sorunlarını, bunları topluma yansıtma biçimlerini de değerlendirme dairesi içine almak gerekir.
Patrikhane'nin önüne ‘Kıbrıs Türk'tür' levhasının asılması bile o günün havasını yeterince veriyor.
Saldırıların ardından 11 Eylül 1955'e kadar ihbar sayısı 1500'ü bulmuştu. Maddi hasarlar bağışlarla ödendi, bankaların katkılarıyla.
Hükümet adına açıklama yapan Fuat Köprülü, suçlular, tahrikçiler arasında komünistleri de gösterdi.
(Aralarında ,Aziz Nesin, Nihat Sargın, Kemal Tahir, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo ve Hulusi Dosdoğru'nun bulunduğu yaşayan fişlenmiş solcularla ile ölmüş dört solcu hakkında dava açıldı. Dava beraatle sonuçlandı. K-Ç)
Solcuların sorumluluk alanına çekilmesi daha sonraki dönemlerde de uygulanan bir yöntemdir.
Fahrettin Gökay, bu konuda iktidarı suçladı.
6-7 Eylül Olayları'nın çıkışı, yayılışı konusu, 1960 darbesi sonunda Yassıada'da ele alındı. Azınlık politikalarına bakıldığında, bazı unsurlar için devletin bir program yaptığından söz edilebilir:
Ekonomi ve Bürokrasinin Türkleştirilmesi, Dilin Türkleştirilmesi, Kültür ve Eğitim Kurumlarının Türkleştirilmesi, İskan politikaları.
Dilek Güven'in kitabı cumhuriyetten bu yana bazı kavramların gelişme çizgisini, seyrini tarihi perspektiften veriyor.
Şimdiyi anlamak için çok önemli ipuçları bulunuyor bu çalışmada.
Alıntı: Doğan HIZLAN -Hürriyet-10 Eylül 2005