-
Sayın xewer ;
Nasıl bir kusurdur ki bu eşinizi çocuklarınızın annesini/babasını başka birisiyle yatarak birlikte olarak telafi edilebilsin? Bence bu zina yapanın kendisini rahatlatmak için bulduğu bir bahanedir.
Bir kaç kusur verebilir misiniz ? Vede vereceğiniz kusurun çözümü buysa başka kusurlarda ben yazayım onlara neyapılacak onuda söyleyin. Sadakat bağlılık yada yasal boşanma iki seçenek vardır insanın evlilik yaşamında kusurların çoğalımının çözümü bence boşanmadır , aldatma değil...
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum
-
zinanın suç olrak duzenlenmemıs olması bır olumluluk.ancak gerkcelerım tabiki farklı.yürümeyen evlılıgın süründurulmesıne tabıkı karsıyım.Dılek hanım özellikle size seslenıyorum!bu tartısmayı bir bayanla yapmak dusundurucu.sorunlarımıza yabancılastık mı yoksa?bosanma nedenlerı için dayanak bulmak okadar mı zor!kadınların dırenmesi noktasına gelınce sizin kadın emeğının değersizligı ve issizlik gıbi ciddi bir sorundan haberınız yok sanırım.çozum tabiki evlılıgı surundurmek değıl ancak ıkı yuzlu namus anlayısi ve erkek egemen toplumda bes parasız güvencesiz yasamanın faturasını sadece kadınlara çıkarmakda doğru değıl.
-
Arkadaşlar bakınız Can Baba ne kadar güzel anlatmış, (istisnalar alınmasın lütfen) 40 yaş demiş ama lütfen diğer yaş gruplarıda üstlerine alınsın.
Teşekkürler CAN BABA :)
40 yaş erkegi
Kendimi ayırt etmeden söyleyeceğim:
Bazen erkek soyu midemi bulandırıyor.
"Kadın kokusu", taze ete susamış bir sırtlana dönüştürüyor bizi... Gözümüzü kör ediyor; başımızı döndürüyor.
Amerikan başkanından hocasına, kör cahilinden okumuşuna, kılıbığından "Taşfırın"ına kadar böyle bu...
Hele 40'ımızı geçmişsek...
Hele cüzdanımızı şişirmişsek...
Ve hele 40 yılı "boşa" geçirmişsek...
* * *
Sokağın çağrısını 40'larında işiten erkeğin "kaybolan yıllar" ağıtına, "televole" özentisi bir aşermenin ağız şapırtısı eşlik ediyor.
Evet, "alem gezip eğleniyor". Sokakta onun karizmasına teslim olmaya hazır "çıtırlar" fink atıyor.
O ise pijaması içinde "evi bekliyor".
Oysa -40'lıkların yaman teşhisiyle- "Hayat hızla geçiyor" ve "Böyle mi öleceğiz?" sorusu beyni deşiyor.
Bu panik, yaşanmamış yılların hıncıyla sokağa döküyor 40 yaş erkeğini...
Altta kırmızı arabalar, belde zar zor giyilmiş kotlar, dilde demode iltifatlar, cepte karaborsa á àá àá àá àá àá à'larla...
Hâlâ beğeniliyor olmanın vehmi, hala yapabiliyor olmanın hazzına karışıyor. Tatmin edilen ego şiştikçe şişiyor. Nefis uyanınca göz, ne iş ne ev görüyor.
Bitap evliliklerin tozunu, sevgisiz ilişkiler alıyor.
Her dişlenen "taze et", yenileri davet ediyor.
Ev zulaları, günahların çetelesini tutuyor.
İhanet kol geziyor.
* * *
Kim bilir kaç erkek, gömlekteki bir ruj izi, cepte unutulmuş bir mektup ya da ansızın gelen bir telefon mesajı yüzünden kan ter içinde hesap verdi, çocukça boyun eğdi, beceriksizce yalan söyledi, öfkeyle terk etti, terk edildi bugünlerde...
Kaçı, pişman gözler, yalvaran sözlerle geri döndü eşine, döndürdü eşini...
Kaçı, ertesi gün unuttu, "ebediyen" verdiği sözleri...
Kaçı, haber verenleri suçladı, yakalandığında...
Kaçı, yakalanana "enayi" dedi, haberi duyduğunda...
Ve kaç "kutsal kadın", aile denilen kumdan kalenin sınır boylarını bekledi, kızarak, ağlayarak, utanarak, yine de diş bilediği kale reisini savunarak; ...ve göz yumarak... bazen sevgiden, çoğu kez çaresizlikten...
...aynı saatlerde erkek, bir kahvede, becerdiklerini anlatırken...
* * *
Yanlış anlaşılmasın:
Garipsediğim, 40 yaş erkeğinin kadını sevmesi değil; sevmemesi...
Ve şaşırtıcı olan, ihanet etmesi değil; ihanet ettiği hayatı aynen sürdürmesi...
Yaşadığının bedelini ödemeye cesaret edememesi...
Harcına yalan kattığı kaleyi terk edememesi...
"Ben de karımın kaçamağını, ondan beklediğim tevekkülle karşılayabilirim" diyememesi...
Hep kendine yontarak diktiği ikiyüzlü bir ahlak totemine her daim secde etmesi...
Ne ihanet ettiği, ne ihaneti paylaştığı kadına karşı dürüst olabilmesi...
40'ında hala para karşılığı çiftleşmeyi, geceden kalma pudra izini banyoda gizlice çitilemeyi, cep telefonunu her an patlayabilecek bir el bombası gibi gizlemeyi kendine yedirebilmesi...
* * *
Kabul edelim:
Evlilik bitti!
Çağ yorgunu aile, ancak başka kadınların (ya da erkeklerin) kolunda yürüyebiliyor.
Yalan, bir mecburiyetler rejimi sayılan evliliğin temellerini oyuyor. Ve herkes her şeyi bilerek, gönülsüzce boyun eğerek bu oyunu oynuyor.
Çare, eşlerin birbirinin hayatını yaşamaktan vazgeçip her hayatı, sahibinin nefsine, iradesine, vicdanına, insafına terk etmesidir.
Sevgi varsa, aile ilelebet sürecektir.
Yoksa, böyle sürdürmek rezilliktir.
Yalansız yaşamayı özlemediniz mi?
************************************************** *************
Bizim meramımız bundan daha güzel nasıl anlatılırdı acaba?
Sorusu Olan?
-
Canım Can baba ne güzel yazmış , ama suçu sanırım kendisinin kırklı yıllarda yaptıklarını sonraki yıllarda keyifle anlatıp vede ' büyük hataydı' demesininde ağırlığıyla suçu 'çıtırlara' vede cüzlanı şişkin 'büyüklere' atmış. İyide yapmış :)) hep birlikte (en azından erkekler olarak) şimdilik yırttık :)))
Umarız ki insanlar doğru eş bulsunlar vede bu üzücü kırıcı 'suç'olup 'cezası' olmayan garabetin önüne geçilsin.
bilmiyorum dediğim konu hakkında 2 saat eh bence dersem günlerce konuşurum
-
buyrun size bir aşk-ı zina
Selam Güzin abla. Ben Berlin’de yaşıyorum, 34 yaşındayım evliyim ama bir başka kadını seviyorum. Ancak o da evli ve o da beni seviyor. Anlayacağınız yasak bir ilişki yaşıyoruz. Ama birbirimizden kopamıyoruz, ne yapalım, bize bir akıl ver?
RUMUZ: GİZEMLİ
Sevgili oğlum, evlilik yaşamında mutsuz olduğun için mi, böyle bir yasak ilişkiye girdin? Yoksa bu kadın başını döndürdüğü için mi? Bilemiyorum, ayrıntıları yazmamışsın.
Ama sen de farkındasın ki, bu çok ciddi bir sorun ve ikiniz de çıkmazdasınız. 34 yaşındasın, bu ilişkinin asla böyle sürüp gitmemesi gerekir. O halde birlikte bir karar vermelisiniz. Ya ikiniz de, ortalık karışmadan, büyük olaylar yaşanmadan, sessizce eşlerinizden ayrılıp, yeni bir yuva kuracaksınız. Ya da sevginizi kalbinize gömüp, ayrılacaksınız.
Böylesine ciddi bir kararda, hele hiçbir şey bilmeden, uzaktan ne öğütleyebilirim ki size?
ceteris paribus
-
Biraz mizahi yaklaşım ama zinanın niçin yaygın olduğu sanırım anlaşılıyor
TÜRKLER NEYLE İLGİLENİR
Bana sorarsaniz, Turkler kendilerini hic ilgilendirmeyen konularla ilgilenirler.
En ilgilerini cekmeyen konular da kendilerini en cok ilgilendirenlerdir.
“Bu bindiginiz tren devrilir,” derseniz ilgilerini cekemezsiniz.
Hatta, “bak tren devrildi” dediginizde bile ilgilenen pek bulamazsiniz, gidip
gene ayni trene binerler.
“Deprem oldugunda on bes milyonluk Istanbul kenti yerle bir olabilir”
dediginizde sikintili bir sessizlikle karsilasirsiniz.
Pek ilgilenmezler.
Devrilebilecek trenlerde, yikilabilecek apartmanlarda otururlarken onlari
ilgilendirecek ve hararetli tartismalara surukleyecek konular ise onlari hic
ilgilendirmeyen konulardir.
Kendilerini ilgilendirmeyen konular arasinda en sevdikleri ise “kimin kimle
sevistigi” konusudur.
Oyle bir halleri vardir ki kendi sevismeleriyle bile baskalarinin sevismeleriyle
ilgilendikleri kadar ilgilenmediklerini dusunursunuz.
Soyle gur bir sesle “birisi birisiyle sevisiyormus” diye bagirsaniz yetmis
milyon ayni anda elindeki isi birakip doner.
“Cumhurbaskani sizin geleceginizi ilgilendiren cok onemli bir yasayi veto etti”
derseniz o ilgi hemen porsuyuverir.
Eger Turklere onemli bir sey soylemek istiyorsaniz, sanirim, sevisen birilerini
bulup onlarin ciplak vucuduna yazmaniz gerekir mesajlarinizi.
Ciplak bir kadinin karnina “bize demokrasi lazim,” bir erkegin sirtina da “daha
fazla ozgurluk” yazarsaniz belki bu konulari da tartisma gundemine
sokabilirsiniz.
Erkegin yanlis bir kadinla sevistigini hararetle konusurlarken arada “bize
demokrasi de lazimmis” gibi cumleler karisabilir belki.
Ya da guney sahillerinde yeni sevgilisiyle guneslenen bir mankenin tangasinin
hemen ustune “yerel yonetimleri guclendirelim” sloganini yazabilirsiniz.
Yargitay uyelerinin mafyayla iliskileri olabilecegine dair bir haber ancak o
uyelerin arasinda bir ask macerasi yasanirsa ilgi cekebilir.
Turklerin davranislarina mantikli nedenler bulmaya calismak elbette mantiksiz
bir davranistir ama illa da bir mantik cercevesi olusturmak isterseniz Turklerin
tarihine bakmaniz gerekir.
Tarihimiz boyunca, Turkleri ilgilendiren konularla ilgilenen Turklerin basi
daima derde girmistir.
Bu ulkenin daha ozgur, daha mutlu yasamasini isteyen herkes bir sekilde kendini
mahkemede ya da hapishanede bulmustur.
Sanirim bu yuzden Turkler toplumsal bir icguduyle kendilerini ilgilendiren
konulardan atesten kacar gibi kacarlar.
Bir Turk icin tren kazasindan da depremden de daha tehlikeli olan kendisini
ilgilendiren bir konuyla ilgilenmektir.
Bu tarihsel tecrube sonucunda kendilerini ilgilendirmeyen konularla ilgilenmeyi
bir gelenek haline getirmislerdir.
Turklere, onlari ilgilendiren bir sey soylerseniz, sizi, baslarini belaya
sokacak bir dusman gibi gormeleri ve size sirtlarini donmeleri pek muhtemeldir.
Onun icin, eger Turklere onemli konulari illa da anlatmak gibi tuhaf bir
takintiniz varsa anlatmak istediginiz konuyu mutlaka bir sevisme hikayesinin
icine yerlestirmeniz gerekir.
“Sonra adam kizi soyup, bize demokrasi lazim, demis, kiz da adama sarilirken,
yerel yonetim yasasinin veto edilmesi cok kotu oldu, diye cevap vermis,”
turunden bir anlatimla ancak Turklerin ilgisini cekebilirsiniz.
Turklere, trenlerin devrildigini mi anlatmak istiyorsunuz, o zaman konusmaniza
soyle baslayacaksiniz:
“Adam kizi yatirmis...”
Sizi dinleyeceklerdir.
Siz de devam edersiniz.
“Sonra tren devrilmis.”
9 Agustos 2004, Pazartesi- Ahmet Altan
-
Tüm Katılımcılara Merhaba
Zina nın yeniden suç kapsamına alınmaya çalışıldığı şu günlerde bu konudaki görüşlerimi dile getirme ihtiyacı içindeyim. Türk insanı düşe kalkada olsa yaklaşık yüz yıla yakın süredir bir "demokrasi" geleneği taşımaktadır. Demokrasi demek sınırsız özgürlüklere sahip olmak demek değildir elbette. Özgürlükler ancak yasalarla korunabilir. Özgürlüklerin teminatı güçlü ve adil bir hukuk sistemidir. Ülkemizdeki çoğu durumda olduğu gibi sadece yasaları çıkarmak veya yasaların varlığı da yetmez önemli olan o yasalara işlerlik kazandırabilmek ve o ülkede yaşayan her bireyin kanun karşısında eşit tutulmasını sağlamaktır. Türkiye maalesef gerek din, gerek gelenek,örf ve adetler gerekse hukuk anlamında tam bir iki yüzlülük cennetidir. Herkesin herşeyi kılıfına uydurduğu yoz bir toplumda yaşıyoruz maalesef. Ancak ne yazık ki bazı çevreler ısrarla Ahlak kavramını korumanın tek yolu olarak cinselliğin baskı altında tutulmasını görmekteler. Hatırlatırım Ahlak ve Namus kavramları sadece cinsel aykırılıkları içermez!!!
Benim görüşüme göre zina nın suç olmaktan çıkarılması isabetlidir ve kesinlikle tekrar suç kapsamına alınmamalıdır. Bu sakın benim evlilik dışı ilişkileri onayladığım ve hoşgördüğüm şeklinde yorumlanmamalıdır. Bireyin cinsel yaşantısını kontrol etmek devletin görevleri arasında değildir. Evli taraflardan herhangi biri bir başkası ile birlikte olmuş ise bu o iki bireyin sorunudur ve onlar arasında çözülmelidir. Medeni insanlar için çözüm yolu bellidir. Uzlaşma olmaz ise boşanma elzemdir. Öte yandan şayet zina suç olarak kabul edilir ise evli olmayanlar ne yapacaklar? Ben bir birey olarak mecburmuyum evlenmeye? Kendi yaşamımın yönünü kendim çizerim ve bu DEVLETİ hiç alakadar etmez. Cinsellik te yemek ve içmek gibi doğal bir ihtiyaçtır. Hiçbir birey eğer kendi kararlarını verecek ve bu karalarının sonucuna katlanacak yaşa gelmiş ise cinsel yaşamı ile ilgili devletten izin alacak değildir. Zinanın tekrar suç kapsamına alınması işin kolayına kaçmaktır. Ancak az gelişmiş, medeniyetten nasibini almamış KOYUN toplumlar için geçeli olabilir! İnsan akıl ve irade sahibi bir varlıktır. Bir fiile geçerken onu düşünerek yapar sonuçlarını bilir ve bu sonuçlara katlanmaya hazırdır. Eğer devlet otoritesi ile insanların özel yaşamına dahi müdahale edecekseniz bu Türk halkı için tam bir aşağılamadır. Sen devlet olarak diyorsun ki sizin hayvandan farkınız yok kendinizi kontrol edemiyorsunuz ben hakim güç olarak sizin cinsel yaşamınızı düzenleyeceğim!! Bu kabul edilemez birşey! İnsanı hayvandan ayıran bir şeyler olmalı!
-
Tamam, insanlıkla birlikte bazı toplum kuralları doğmuş, bunlardan hepsi de zinayı yasaklamıştır. Hukuk da, diğer toplum kurallarından etkilenmiştir elbette ki. "Doğru"yu, "olması gereken"i bulmaya çalışmıştır hep hukuk... Zinanın kötü bir şey olduğu gerçektir fakat devlet tarafından müeyyideye tabi tutulmamalıdır. Zaten boşanma sebebi olması, kısmi bir müeyyidedir.
en iyiyi bulmak için çalışırken, iyiyi kaybetmeyin...
-
yasa koyucunun zina için öngördüğü bir yaptırım nedeniyle bir kişinin eşine sadakat gösterip zina yapmaması durumunu düşünürsek ortada zaten sağlıklı bir evlilik yoktur. bu noktada bir eş tarafından gerçekleştirilen ve evlilik birliğini sarsan bir eylemi cezai yaptırıma bağlamak ancak diğer eşin acısını gidermek amacıyla olur ki bu da cezanın fonksiyonu dışındadır.
cezanın amacı mağdurun intikam ve öc alma isteğinin tatmini değil başta suçluyu ıslah etmek bu suçlunun tekrar bir suç işlememesini sağlamak ve toplumun diğer suç işlememiş ancak suç işlemeye eğilimi olan bireylerini caydırmaktır. Diğer yandan
zina olayı aldatılan eşin ruh sağlığının bozulması sonucunu doğurup kişide bu olay bir acı ızdırap ve eleme sebep olduğunda zaten kişi manevi tazminat isteme hakkını haizdir. illa bir bedel ödetme niyeti varsa bu cezai yaptırımla değil maddi olarak ödetilebilir.
zina eylemini suç olarak düzenlenmesi gerektiğine inanan bir kişinin bu suça ilişkin bir gerekçe bulması için kanımca çok gerilere gitmesi gerekecek çünkü zina suçunu destekleyecek bu günkü çağdaş hukuk sisteminde geçerli bir ilke yoktur.
sonuçta insanlık olarak büyük emekler sarfederek kazandığımız özgürlükleri kişisel ve duygusal istekler sonucu kısıtlamaya çalışmak kanımca bizi bir yere ulaştırmayacaktır...
ciddiyeti severim disipline hayranım..
-
Bence zina tekrar suç kavramı olarak değerlendirilmeli.Çünkü en azından iki kanunla arsındaki uyumsuzluk kalkar,toplumun çekirdeği olan aile korunur.şunu bir düşünün medeni kanun boşanma nedeni sayıyor ama TCK suç kavramı içerisine alınmıyor.Acaba bu kanunu değiştirmek kimlerin fikriydi.acayip bir yoğunlukta onları kınıyorum.selamlar arkadaşlar
falcon