ERİŞKİNLERDE OTOPSİ
Otopsi tekniği, rönesanstan günümüze pek az değişmiştir. Günümüzde uygulanmakta olan değişik otopsi yöntemlerinin hemen tümü 1700'lerde Bonetus, Boerhaave, Morgagni'nin deneyimlerine dayanır.
Bu deneyimler, 1800'lerde Rokitansky ile Virchow'un çalışmaları ile zenginleşmiş ve organların otopsideki görünümleri ile ilgili bu günkü bilgilerimizin hemen tümü o yıllarda tanımlanmıştır.
Kafatasının açılması için, her iki kulağın arka-üst kısımları hizasındaki kafatası derisine oksipital kemik üzerinden geçen bir kesi yapılır. Deri-derialtı dokuları öne/arkaya doğru sıyrılarak kafatası kemikleri ortaya çıkarılır. Masseter kasları yukarıdan aşağı doğru sıyrılır. El testeresi veya benzer işlev gören otomatik aletler yardımıyla kafatasının üst kısmı kesilerek bir kapak biçiminde kaldırılır. Beyin zarları kesildikten sonra beyin ve beyincik çıkarılır. Dış görünümü incelenen beyin ve beyincik, kesilmeden formalin solüsyonuna konulur. Bu organların anatomik ayrıntılar korunarak incelenebilmesi için en az 15-20 gün tespit sıvısında kalmaları ve sertleşmeleri gereklidir.
Göğsün açılması için, boynun ön-orta-alt kısmından (fossa jugularis üzeri) başlayan ve göbeğin aşağısına (simfizis pubis) kadar uzanan bir kesi yapılır. Bu kesi, karnın açılması için de kullanılacaktır. Kesilen deri, sağa ve sola doğru göğüs duvarından sıyrılarak sternum ve kostalar ortaya çıkarılır. Kostaların sternuma yakın olan birkaç santimetrelik kısımları kıkırdaktır. Bu kıkırdak kısımlar, kostanın kemikleştiği yerin hemen dibinden yukarıdan aşağı doğru birer birer kesilirler. Sternoklaviküler eklemler bistüri yardımı ile kesilir. Sternum, iki yanında kıkırdak kosta parçalarıyla bir kapak gibi kaldırılır. Göğüs boşluğundaki organlar yerlerinde incelendikten sonra, önce akciğerler ardından da kalp çıkarılır. Gerekli olduğunda, tiroid, larinks, dil gibi organlar da mandibulanın iç yüzünden ve vertebraların önyüzlerinden sıyrılarak çıkarılırlar.
Göğüs organları alındıktan sonra, diyaframın da kesilmesiyle karın boşluğunun açılmasına geçilmiş olur. Önce, ince bağırsakların büyük kısmı (jejunum, ileum) ve kalın bağırsaklar uçları bağlanarak çıkarılırlar. Daha sonra, mide, ince bağırsağın kalan kısmı (duodenum), pankreas ve dalak çıkarılır. Karaciğer ve böbrekler çıkarıldıktan sonra, mesane ve erkek/kadın genital organlarının çıkarılmasına geçilir.
Vücudun diğer kısımlarının da incelenmesini gerektiren özel bir durum yoksa, otopsinin organların çıkarılması ile ilgili kısmı bitmiştir. Beyin ve beyincik dışındaki organların herbiri değişik yöntemlerle kesilerek incelenir. Hastalıklı bölgelerden histopatolojik inceleme için örnekler alınır. Otopsi raporu hazırlanana kadar organlar formalinde saklanır. Gerekli görüldüğünde yeniden örnekler alınabilir. Otopsi, kafatası ve göğüs kafesinin kesilen kısımlarının yerine konması ve derinin dikilmesi ile biter. Çıkarılan organların inceleme açısından önemi kalmayan kısımları da göğüs ve karın boşluklarına konulur.
Ölüme neden olan hastalıkların önemli bir kısmında otopsi sırasında bu hastalığa ait bulguların makroskopik olarak saptanması mümkündür. Pnömoni, siroz, appendiks perforasyonu, tümörler, makroskopik olarak kolayca tanımlanabilirler. Bazı hastalıklar ise, ancak mikroskopik incelemeden sonra tanınabilirler. Örnek olarak ensefalitler ve glomerül hastalıkları verilebilir. Makroskopik inceleme sırasında alınan örnekler üzerinde gerek duyulan her türlü özel boya yönteminin uygulanması da mümkündür. Otopsi yapılmasından raporun yazılmasına kadar geçen süre, büyük değişkenlik gösterebilmekle birlikte, genellikle birkaç haftadır. Akademik kurumlarda, otopsi sonuçları değişik kliniklerden doktorların katıldığı toplantılarda hasta hakkında bilgi verilmesiyle başlayan bir toplantıda sunulur. Otopsi bulguları; toplantı sonunda, katılımcıların olası tanıları dinlendikten sonra açıklanır.
Zehirlenme kuşkusu bulunan durumlarda, alkol veya ilaçların kandaki düzeylerinin saptanması gerekli olduğunda, vitreus sıvısı (enjektör ile), kalp ventriküllerinde bulunan kan, mide ve mesane içerikleri ayrı kaplara alınarak incelenmeye gönderilir. Adli otopsilerde, bu örnekler savcıya teslim edilir.
BEBEKLERDE OTOPSİ
Bu tür otopsiler düşük, erken doğum, yenidoğan döneminde ölüm gibi durumlarda ölüm nedenini anlamak için yapılır. Önemli amaçlardan biri de, ölümün anne-babadan geçen genetik bir bozukluğa mı bağlı olduğunun anlaşılmasıdır. Akraba evlliliklerinde sıkça görüldüğü gibi, anne ve baba sağlıklı görünmelerine rağmen, bazı bozuk genler taşıyor olabilirler. Çocuk, annesinden ve/veya babasından bu bozuk genleri aldığında söz konusu hastalığa yakalanmış olur. Böyle hastalıkların sonraki gebeliklerde tekrarlama olasılığı yüksektir. Öte yandan, bebeğin ölümü, genetik yönü olmayan bir enfeksiyon hastalığına veya bir kan uyuşmazlığına da bağlı olabilir. Böyle durumlarda sonraki gebeliklerde alınabilecek önlemler vardır.
Bu otopsiler genellikle ailenin isteği ve yazılı izni ile yapılırlar.
Fetüs/bebek otopsilerinde erişkindekine göre en önemli farklılık, tüm göğüs ve karın organlarının birlikte çıkarılabilmesidir. Bu sayede, organların birbirleri ile ilişkilerini değerlendirmek daha kolaylaşır. Kalp ve büyük damarların sık görülen anomalileri de bu yolla daha iyi değerlendirilebilir. Bebeklerden alınan örnekler, organ ve dokuların gelişim düzeylerinin diğer yöntemlerle saptanmış gebelik yaşına uygun olup olmadığını da gösterir. Gebeliğin 36. haftasında ölen bir fetüsün organları 25-30 haftalık gelişme gösteriyorsa, bunun bir anlamı vardır.
Fetal otopsilerin önemli bir parçası da plasentanın incelenmesidir. Kural olarak, bütün fetüs ve yenidoğan otopsilerinde plasenta da incelenmeye gönderilmelidir. Bazen, ölüm nedenini aydınlatan en önemli bulgular (amniyon zarının iltihaplanması gibi) plasentanın incelenmesi ile saptanırlar.
Bu otopsilerde fetüsün, fetal organların ve plasentanın ağırlıkları ve boyutları saptanır. Organların birbirleri ile ilişkilerini ortaya koyacak biçimde kesiler yapılır. Hemen bütün organlardan ve plasentadan histopatolojik inceleme için örnekler alınır. Tanı, bütün bu incelemeler tamamlandıktan sonra düzenlenen bir raporla bildirilir.
Adli yönden bakıldığında, yenidoğan otopsilerinde bebeğin ¨canlı doğup doğmadığının¨ anlaşılması çok önemli olabilmektedir. Bebek ve çocuklara ana-baba tarafından zarar verilmesi durumları ile de sık karşılaşıldığından, bu tür otopsilerde dış muayene bulgularına özellikle dikkat edilmesi, tüm çizik, morluk ve yaraların kaydedilmesi ve bunların fotoğraflanması yaralı olur. Dövülmüş çocuklarda sıkça görülen bulgulara (kesici dişler ile üst dudak arasındaki frenulumun kanamalı/yaralı olması gibi) özel dikkat gösterilmelidir.