-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Yeşil ye sağlıklı kal!
Milliyet/01.03.2009
Zaman zaman riskleri tartışılsa da vejetaryen beslenmenin çok sayıda yararı var. Vejetaryenlerde, kalp damar hastalıkları ve kansere yakalanma oranları daha düşüktür.
Vejetaryen beslenme bazen iyi tarafları bazen de riskli taraflarıyla gündeme gelir. İyi taraflarına baktığımızda dikkat çekici olarak kalp hastalığı, koroner damar hastalığı görülme oranlarının daha düşük olması ve kansere yakalan-ma sıklığında daha düşük bir oran ilk akla gelenler.
LDL (kötü) kolesterol seviyeleri vejetaryenlerde daha düşük olma eğilimindedir, bu diyetlerindeki düşük seviyedeki doymuş yağ ve yüksek seviyedeki liflerden dolayı olur. Yemeklerinin çoğu bitkilerden geldiği için vejetaryen diyetlerindeki antioksidan ve fitobesin oranları vejetaryen olmayanlarınkine göre çok daha fazladır.
Bitkisel besinlerin LDL kolesterolü düşüren anti inflamatuar (iltihap giderici) etkileri var. Vejetaryenlerdeki hipertansiyon oranı et yiyenlere göre oldukça düşük, bunu da diyetteki yüksek fitobesin seviyesi yaratıyor.
Vejetaryenler arasında kanser oranları da daha düşük. Sebze ve meyvelerin kanseri önlemeye yardımcı olduğuna dair çok fazla kanıt var ve vejetaryenler bu sağlıklı yiyeceklerden diyetlerine daha fazla dahil ediyorlar. Özellikle kolon ve prostat kanseri oranları vejetaryenler arasında daha daha düşük.
Tüm vejetaryenler aynı şekilde beslenmez. Vejetaryen beslenmenin de bazı tipleri vardır;
- Ovo vejetaryen; et, balık ve kümes hayvanlarını tüketmez, sadece yumurta tüketirler.
- Lakto ovo vejetaryen; yumurta ve süt ürünleri tüketirler, ama et, balık ve kümes hayvanlarını tüketmezler.
- Lakto vejetaryen; et, balık, kümes hayvanları ve yumurtayı tüketmezler. Hayvansal kaynak olarak sadece süt, yoğurt ve peynir tüketirler.
- Vegan; sadece bitkisel kaynaklardan beslenirler. Bal dahil hayvansal hiçbir besini tüketmezler.
Fleksitaryen beslenme
Vejetaryenlikten daha esnek bir beslenme modeli olan fleksitaryenliğe geçiş daha kolay ve Akdeniz tipi beslemeyi hatırlatıyor. Bu modelde kırmızı et az veya yok, ama balık, süt, yoğurt, peynir ve yumurta, hayvansal protein olarak beslenmeye ekleniyor.
Protein kaynakları bitkisel ve hayvansal olarak dengeli. Yakın zamandaki araştırmalar Batı tarzında beslenmeden Akdeniz tarzı beslenmeye geçişin kalp krizi riskini azaltabildiğini ve metabolik sendromu tersine çevirebildiğini göstermiştir. Bunların yanı sıra kişilerin daha sağlıklı bir kiloya kavuşmalarına yardımcı olmuştur.
Bu diyet genelde sebze, fasulye, kuruyemiş, meyve, tahıl, zeytinyağı ve balık açısından zengindir. Lif ve yağı yüksek oranda, doymuş yağ ve eti az oranda, süt ürünü ve alkolü ise ılımlı şekilde içerir.
Akdeniz diyeti işlenmiş yiyecekleri, doymuş yağı, tuzu, rafine şekeri ve trans yağları kısıtlar ve kronik hastalıklarla mücadeleye yardımcı antioksidanlar ve fitobesinler açısından zengindir.
Diyetinizi gözden geçirin
Her gün en az yarım fincan fasulye veya nohut veya mercimek yemeye çalışın, ama genelde hiç yemiyorsanız bu miktara yavaş yavaş çıkın ki vücudunuz sindirmeye alışsın.
Kahvaltıda hayvansal protein yerine bazen yulaf veya mısır gevreği, inek sütü yerine de soya sütü kullanın.
Bazı öğünlerde bitkisel protein olan mercimek çorbasını (protein için) renkli bir karışık salata ile birleştirirseniz öğle yemeği oldukça doyurucu olabilir.
Salatanıza normalde eklediğiniz tavuk, jambon veya ton balığı yerine bazen fasulye, tofu, mercimekle hazırlayabilirsiniz.
FLEKSİTARYEN PROTEİN KAYNAKLARI
Badem
Siyah fasulye
Beyaz barbunya
Kaju
Peynir
Süzme peynir
Yumurta
Nohut
Barbunya
Mercimek
Ceviz
Yerfıstığı
Pekan cevizi
Meksika fasulyesi
Balkabağı çekirdeği
Susam
Soya peyniri
Soya sütü
Soya fıstığı
Soya yoğurdu
Soya Fasulyesi (edamame)
Kuru bezelye
Ayçekirdeği
Tahin
Tempeh (soyadan yapılan et)
Tofu
Süt
Yoğurt
Öğle zamanı spor yapanların kahvaltısı nasıl olmalı?
Kahvaltıya yağsız protein ve fındık gibi sağlıklı yağlar ilave etmek açlığı engeller.
Ayrıca spor yapmak için yeterli yakıta ihtiyacınız olması açısından kahvaltı sonrasında küçük bir ara öğün de yiyebilirsiniz.
Eğer kahvaltınızla spor arasında sadece bir - iki saat geçmiş ise sorun değil. Sadece egzersize başladığınızda aç olmadığınızdan emin olun.
Eğer mideniz gurulduyorsa ve egzersize daha iki saat varsa biraz yağsız peynirle bir dilim tam buğdaylı tost ekmeği yiyebilirsiniz. Bir muz ve 10 -15 fındık veya bir fincan yağsız yoğurtla meyve gibi 150 kalorilik az yağlı bir yiyecek tercih edebilirsiniz.
Eğer yarım saat öncesinde acıkırsanız, 15 - 20 badem veya 5 - 6 ceviz yiyebilirsiniz.
Karbonhidratlar ve protein, kasların iyileşmesine yardımcı olur. Egzersiz öncesi mutlaka her ikisini de yemeniz gerekir.
Egzersizden yarım saat sonra da mutlaka yeniden beslenin. Egzersiz süresince yudum yudum su içmeyi de unutmayın.
Aşırı protein kas değil, yağ yapar unutmayın. Hedefiniz ölçülü beslenmek olsun.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Şeker hastalığından korunmanın yolları
Sabah/02.04.2009
Hareketsiz yaşamın davet ettiği diyabeti, basit ama etkili formüllerle önleyebilirsiniz.
Prof. Dr. Temel Yılmaz'a göre her gün on bin adım atarak bir saat yürüyen, yani tam altı kilometre yapan insanlarda diyabet riski yüzde 35 oranında azalıyor
Diyabeti önlemek için hergün bir saat yürüyün
Türk Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Temel Yılmaz, diyabetten korunma yollarını anlattı...
* Diyabet son yıllarda neden bu kadar arttı?
En önemli nedeni; hızla gelişen teknolojinin yarattığı yeni yaşam modeli. TV, bilgisayar ya da internet başında geçirilen hareketsiz saatler, egzersizin azalması, fastfood'un yayılması hem obezitenin, hem de gizli şeker ve diyabetin gelişimini hızlandırdı. Dünyada 240, Türkiye'de ise altı milyonu aşkın diyabet hastası var. Diyabet giderek artıyor. Türkiye'deki hastaların üç milyonunda gizli şeker var, hastalar bunun farkında bile değil.
* Diyabet nasıl önlenir?
Riskli olan ya da tokluk kan şekeri ile gizli şekeri olduğu saptanan kişiler, ilaç kullanmadan diyabetin gelişini geciktirebilir ya da önleyebilir. Finlandiya'da yapılan bir çalışma; her gün bir saat yürüyen kişilerde diyabet oluşumunun yüzde 35 engellendiğini gösterdi. Risk taşıyan kişiler bir 'adımsayar' alıp, günde en az 10 bin adım atmaya, yani yaklaşık 6 km. yürümeye çalışabilir.
ACIKMA KRİZİNE DİKKAT
* Gizli şeker nasıl anlaşılır?
Gizli şeker, insülinin düzensiz ve aşırı salgılanmasıyla ortaya çıkar. Şiddetli acıkma atakları, açlığa tahammülsüzlük, baş ağrısı, fenalık hissi, tatlı krizleri, hamurlu gıdalara eğilim, yemekten sonra ağırlık çökmesi ve uyku eğilimi belirtilerindendir. Tokluk kan şekeri yemekten sonraki ilk iki saat içinde 140-199 mg/dl arasında olanlar, diyabet açısından riskli olarak kabul edilir. Mutlaka A1C testi yaptırın!
* Peki gizli şeker nasıl önlenir?
Gizli şekeri önlemenin en iyi yolu; uygun bir beslenme programı ile ideal kiloya dönmektir. Gizli şeker döneminde, ara öğünlerde; insülin salgısını tetikleyecek hızlı emilen karbonhidratlı gıdalardan (şekerleme, meyve, simit, beyaz ekmek vb.) kaçınılmalıdır. Ara öğünler glisemik indeksi düşük ve emilimi yavaş gıdalardan (kepek, çavdar, yulaf, tam buğday ekmeği vb.) hazırlanmalıdır. Ana öğünlerde ise, aşırı yağlı ve kolesterolü yükselten gıdalar tüketilmemelidir.
SİNSİ BİR HASTALIK
* İnsülin tedavisi ne zaman gerekir?
A1C testi yüzde 8'in üzerinde olan hastalar, mutlaka insüline başlayarak bunu yüzde 6.5'in altına indirmelidir.
* Diyabetli bir hasta, organ hasarlarından nasıl korunur?
Diyabetin başlangıcından itibaren 10 yıl boyunca genel olarak hastayı uyaran ya da yaşam kalitesini bozan bir bulgu olmaz. Hastalık sinsice seyreder. Bu süreç, hasta açısından yanıltıcıdır. Burada en önemli tanı aracı, A1C testidir. A1C testi diyabet hastasının iki aylık kan şeker ortalamasını gösterir. Kişinin A1C testi, yüzde 6.5 değerinin altında olmalıdır. Beyaz alanda yer alan bu değerin altında, diyabete bağlı organ hasarlarının gelişmediği kabul edilmektedir. 6.6-8 değerleri arasına denk gelen sarı alanda ise; büyük damar hasarı, hipertansiyon, koroner bozukluğu, diyabetik ayak ve inme gibi problemler boy gösterebilmektedir. Eğer bu değer 8.1 ve üstünde ise; bu kez küçük damar hasarı, göz bozukluğu, böbrek bozukluğu ya da ayak sinir hasarı oluşabilir.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
En güçlü antioksidan beyaz üzüm!
Milliyet/04.04.2009
Hiçbir meyvede, üzümde olduğu kadar kimyası birbirinden farklı antioksidan özellikli madde yoktur.
Prof.Dr. İbrahim Adnan Saraçoğlu
Taze beyaz üzüm (vitis vinifera), bilinen tüm meyveler içinde en geniş spektrumlu antioksidandır. Hiçbir meyvede, üzümde olduğu kadar kimyası birbirinden farklı antioksidan özellikli madde yoktur. Kısaca, taze beyaz üzüm, bilinen tüm meyveler içindeki en güçlü antioksidandır ve en az 15 tane antioksidan özellikli etkin madde içerir.
Yoğun bir çalışma temposu içinde ve stres altındaysanız, günün getirdiği gerginliği ve de yorgunluğu üzerinizden atmak istiyorsanız, öğleden sonraları, tüketeceğiniz yarım salkım taze beyaz üzüm (yaklaşık 250 - 300 gram) imdadınıza yetişecektir. Tükettikten en geç yarım saat sonra sizi nasıl rahatlattığını, stresinizin nasıl kaybolduğunu, yorgunluğunuzun adeta buharlaşır gibi üzerinizden nasıl kalktığını ve dinlendiğinizi hayretle hissedebileceksiniz.
Tüm bunlara ilaveten kendinizi daha dinç ve daha enerjik hissetmeye başlayacaksınız. Sizi sakinleştirecek ve gevşemenize büyük oranda yardımcı olacaktır. Daha etkili olur düşüncesiyle, yukarıda belirttiğim ölçünün üzerine çıkmayınız. Şeker hastalarının bu konuda hekimlerine danışmadan bu uygulamaya geçmemeleri gerekir.
Eğer, kronik yorgunluktan şikâyet ediyorsanız, haftada birkaç defa tüketeceğiniz bir bardak taze beyaz üzüm suyu, bu yorgunluğunuzun ortadan kalkmasında büyük bir destek olacaktır.
Taze beyaz üzüm ve taze siyah üzümü tüketirken ölçülü olmaları gereken iki grup vardır.
Bunlardan birincisi ilk dört ayını tamamlamamış hamilelerdir.
İkinci grupta ise hekimleri tarafından “karaciğer yağlanması” teşhisi konulmuş kişilerdir.
Hamilelerin taze üzüm tüketimlerinde ölçülü olmalarını gerektiren neden, içerdiği ellagik asit’tir. Bu asit, abortifacient (düşük yaptırma) özelliğine sahiptir. İkinci bir nedeni de yine taze üzüm türlerinin içerdiği diethyl-amin maddesinden kaynaklanır.
Sindirim ağızda başlar
Yemeğinizi yedikten sonra üzerine taze beyaz üzüm yiyebilirsiniz. Çünkü, taze üzümün içerdiği bir asit türü, gerçek bir sialogogue’dır (salya artırıcı). Salyada bulunan pityalin enzimi (alpha-amilaz) sindirimi kolaylaştıran ve hızlandıran önemli bir enzimdir.
“Sindirim ağızda başlar” kuralını hatırlayınız. Ağızda besinin iyice çiğnenmesi çok önemlidir. Çiğneme esnasında, besin ağızda ne kadar çok parçalanırsa midedeki sindirim o kadar kolay olur. Ağızda iyice çiğnenen besin, salyada bulunan parçalayıcı enzimler ile iyice karıştığından (biyokimyasal olarak) sindirim çok daha kolaylaşır.
Bir gün tüm öğünlerinizde yemeklerinizi ve meyvelerinizi daha çok çiğneyip yutunuz. Bunu uyguladığınız gün, midenizin ne kadar rahat ettiğini ve bağırsaklarınızın ve karın bölgenizin ne kadar gevşek olduğunu hissedeceksiniz. Bu rahatlık, sizi sofrada daha uzun oturtarak doğru çiğneme alışkanlığını kazandırabilir. Bunu birkaç gün uygularsanız alışkanlık haline getirebilirsiniz. Özellikle çocuklarınıza örnek olunuz. Bu, onların geleceklerindeki alışkanlıklarını oluşturacaktır.
Ritim bozukluğuna karşı
Taze beyaz üzüm kürünün kalpteki ritim bozukluğuna karşı önleyici ve yardımcı tedavi edici gücü bulunmaz bir özelliktir. Şikâyeti olanların günde 200 - 250 gram tüketecekleri taze beyaz üzüm muhteşem bir yardımcıdır.
Yeri gelmişken tekrar belirtmekte fayda görüyorum, daha çabuk etki etsin diyerek size önerilmiş olan ölçünün üzerine çıkmayın.
Reservatrol, taze beyaz üzümün kabuklarında bol miktarda bulur. Reservatrol, kötü huylu kolesterol (LDL) seviyesini düşüren, damar sertliğini önleyen ve antioksidan özellikli etkin bir maddedir. Yakın gelecekte bu etkin maddenin yepyeni yönlerinin ortaya konacağına inanıyorum.
Dikkat:
Karaciğer yağlanması teşhisi konulmuş olanların da taze üzüm türlerinin tüketiminde ölçülü olmaları gerekir. Çünkü, karaciğer yağlanmasını artırıcı özelliği vardır. Buradan, hamilelerin ve karaciğer yağlanması olanların kesinlikle taze üzüm yememeleri gerekir sonucunu çıkarmayınız. Ancak, bu gruptaki kişilerin taze üzüm tüketimlerinde, en az şeker hastaları kadar ölçülü olmaları gerekir.
Üzüm yaraların kapanmasını geciktirir
Üzüm ve üzüm çekirdeği üzerindeki çalışmalarımda gördüğüm önemli bir sonuç da şu: Vücudunuzun herhangi bir yerinde henüz kapanmamış bir yara varsa üzüm, üzüm çekirdeği ve ceviz tüketiminden yara kapanana kadar kesinlikle uzak durun. Üzüm ve ceviz tüketimi yaraların kapanmasını geciktirir, hatta yarayı azdırabilir.
Üzüm çekirdeğini dikkatli çiğneyin
Fransızların, yüksek doymuş yağlarla beslenmelerine rağmen, kalp-damar hastalıklarına daha az yakalanmalarının sebebi son yıllarda araştırma konusu olmuştur. Birçok bilim adamı OPC’nin önemli rol oynadığı fikrinde birleşmiştir. OPC, üzüm, üzüm çekirdeği ve şarapta bulunur.
OPC nedir?
Oligomeric Proanthocyanidin üzüm çekirdeğinde bulunan çok güçlü bir antioksidan maddedir.
OPC’nin en önemli özelliği, kan yağının ve kolesterolün oksitlen-mesini önlemeye çalışmasıdır. Kısaca, OPC kan yağının ve kolesterolün serbest radikaller tarafından oksitlenmesine engel olur bu sayede kalp damarlarında yağ birikimine engel olabilir. OPC, zayıf kan damarlarının tedavisi için onaylanmış bitkisel bir ilaçtır.
OPC üzerine yazmama neden olan birinci sebep, üzüm çekirdeği ile ilgili çalışmalarımı tamamlamış olmamdır. Üzümü yerken, ara ara çekirdeklerini de çiğnemek çok faydalıdır. Üzüm çekirdeği dişlerinizin arasında ezilir-ken içerdiği OPC-kompleksi de açığa çıkacaktır. Bu, OPC-kompleksinin öylesine güçlü antioksidan özelliği vardır ki, bu güne kadar araştırılmış ve incelenmiş hiçbir meyvede ve çekirdiklerinde bu özellikte ve güçte antioksidan yoktur. Üzümün kendisinde de OPC vardır. Ancak, çekirdekleri çok daha güçlü olan OPC-kompleksi içerir. Üzümün çekirdeklerini, dişlerinize zarar vermeyecek şekilde dikkatlice çiğnemeniz gerekir.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Greyfurt az kalsın bacağının kesilmesine yol açacaktı…
GREYFURT, az kalsın bir kadının bacağının kesilmesine yol açacaktı. Dr. Lucinda Granda’nın anlattığına göre, 42 yaşındaki bir kadın, Kasım 2008’de yürüme ve solunum güçlüğü şikayetiyle hastaneye geldi.
Hastaneye gelmeden bir gün önce bu kişi uzun bir araba yolculuğu yapmış ve belinden sol bacağına kadar ağrı hissetmiş, ertesi gün ise sol bacağı morarmıştı.
Doğum kontrol hapı kullanan kadın, ayrıca 3 gün önce her sabah bir greyfurt tükettiği rejime başlamıştı.
Yapılan tahliller, kadının sol bacağında kan pıhtılaşması olduğunu ve kangren riski bulunduğunu gösterdi. Doktorlar, hemen kan pıhtısına müdahale etti ve kadının bacağı kurtarıldı.
Hastanın sol bacağının ana damarında kronik daralma olduğu görülürken, testler bu sorunun kan pıhtısı oluşumunu kolay hale getiren genetik bir anormalliği işaret etti.
Bununla beraber greyfurt tüketiminin de kan pıhtısının oluşumunda rol oynadığını belirten doktorlar, greyfurt suyunun, kolesterol ilaçlarında bulunan CYP34 enzimini ya da bu vakada olduğu gibi doğum kontrol haplarındaki östrojeni durdurduğunu, bunun da ilaçları zehirli hale getirdiğini, istenmeyen etkilerin görüldüğünü vurguladı.
Ortadoğu G.Z.T Sayfa 14 4/Nisan/2009
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
İşte zekayı geliştiren gıda...
Bugun/05.04.2009
Aritmetik zekanın gelişimine katkısı olduğu kanıtlanan yiyecek...
Çikolatanın, aritmetiği geliştirmeye yardımcı olduğu bildirildi. Northumbria Üniversitesi’nde beyin, performans ve besin merkezinin yöneticisi Profesör David Kennedy'nin liderliğinde yapılan araştırma, çikolatada bulunan flavanol maddesinin, çok yüksek miktarda alındığında aritmetiği geliştirdiğini gösterdi.
İngiliz Daily Telegraph Gazetesi'nde yayımlanan araştırma çerçevesinde, 30 kişiden, 800 ile 999 arasında rastgele bir sayıdan üçer üçer geriye saymaları istendi. İçinde yüksek miktarda flavanol bulunan sıcak kakao içenlerin hesaplamayı, içmeyenlerden daha hızlı ve doğru yaptığı görüldü.
Araştırmacılar, sıcak kakao içenlerin, bir saat boyunca durmadan bu işlemi yaparken yorulmadıklarını da kaydetti.
Araştırmada aynı grubun, bir sayıdan yedişer yedişer geriye sayması istendiğinde aynı başarıyı gösterememesinin nedeni, bunun, beynin biraz daha farklı bir bölümüne ihtiyaç duyulan daha zor bir işlem olması şeklinde açıklandı. David Kennedy, çikolatanın, zihinsel açıdan zorlayıcı görevlerde faydalı olduğunu belirtti. Beyne kan akışını artıran flavanol en yüksek siyah çikolatada var.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Hangi tarafa yatmalı
Hurriyet /06 Nisan 2009
Yatış şeklinizin sağlığınız üzerinde ne gibi faydalar sağlayıp, hangi riskleri oluşturabileceğinden haberdar mısınız?
*Bir tarafa yatarak uyuma durumunda, yatılan yöne bağlı olarak burun deliklerimizin birisinin tıkanırken, diğerinin açıldığı ve solunumun açık olan burun deliğinden yapıldığı araştırmalarla belirlenmiştir.
*Ayrıca nefes alınan burun deliği ile beynin yarımküreleri ve sempatik-parasempatik sinir sistemleri arasında da bir ilişki olduğu, çalışmalarla gösterilmiştir.
*Sağ tarafa yatılması durumunda, sağ burun deliği tıkanmakta, sol burun deliği açılmaktadır. Sol burundan yapılan nefes alma ile sağ beyin yarımküresinin aktivitesi artar.
*Sağ beyin yarımküresinin uyarılması, parasempatik sinir sistemimizin faaliyetlerini artırmasına, kalp hızımızın yavaşlamasına, tansiyonumuzun düşmesine ve mide-bağırsak faaliyetlerimizin yavaşlamasına neden olur... Dolayısıyla kalbimiz daha az yorulur, uykuya dalmamız daha kolaylaşır, bu da istirahatımızın daha iyi olmasına imkân sağlar.
Diğer yandan sol tarafa yatılırsa ne olur?
*Sol burun deliğinin tıkanması ile birlikte sağ burun deliğinden nefes alınması, sempatik sinir sisteminin faaliyetlerinde artışa yol açar; bu durumda kişi heyecanlanmış gibi olur ve kalp atışlarındaki hızlanma ile kalp daha da yorulur. Bu yüzden uykuya dalma zorlaşır.
Çünkü kalp atım hızının, tansiyonun, heyecan ve dikkatin artması uykuya engel olabilir. Sol tarafımız üzerine uyumada ise vücudumuz daha çok yıpranacaktır.
Sırtüstü veya yüzüstü yatınca durum ne olacaktır?
Yüzüstü yatmak zaten uzun süre mümkün olmadığı gibi, kalp, akciğerler ve mide bu durumda baskı altında olduğu için, ciğerlerimiz ve midemiz sıkışıp rahatsızlık verebilir. Sırtüstü yatıldığında ise bu rahatsızlıklar olmayabilir. Ancak uykuya dalmada gecikme olabilir. Bu durum da vücudun tam dinlendirici bir uykuya geçmesine ve dinlenmesine engel olabilir. Çünkü bu durumda gündüz olduğu gibi iki burun açık olacak ve parasempatik sistem uyarılamayacaktır. Ayrıca sırtüstü yatılması durumunda mide ve bağırsakların fonksiyonlarını gerçekleştirmesi biraz daha zorlaşacaktır.
En faydalı ve belki de en az zarar görebileceğimiz yatış pozisyonun:
"Sağ yana yatarak ve ayakları vücuda doğru çekerek uyuma" şeklinde olduğu, yapılan araştırmalarla ancak bugün doğrulanabilmektedir.
Bu yatış seklinde hem mide ve bağırsaklar korunmakta, hem de sindirimin daha kolayca tamamlanması mümkün olmaktadır.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Sudan gelen hastalıklar...
Bugun/07.04.2009
Kanserden alerjiye pek çok hastalıkta suyun eksikliği ve kalitesizliği yatıyor.Doç. Dr. Nuri Haksever, "Vücudumuzun yüzde 75'i sudan oluştuğuna göre hastalıkların nedeninde suyun eksikliğini ve kalitesizliğini görebiliriz" dedi...
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nuri Haksever, "Kanserden başlayarak, alerjilere, sindirim ve organ bozukluklarına kadar pek çok hastalığın oluşumunda suyun da rolü var" dedi.
SUYUN RENGİNİN ÖNEMİ
Suyun renginin her zaman berrak olmasının arzulandığını ifade eden Haksever, " Suyun renkli olması bozuk olduğu anlamına gelmez. Suda çözünmüş halde bulunan demir, mangan, krom, nikel gibi metal iyonları ile organik bileşiklerin varlığını gösterir. Bitkilerin bozuşması, toprak yapısı, evsel ve endüstriyel kirlenme sonucu da olabilir" dedi.
Ancak bulanık suyun istenmeyen maddelerin varlığına işaret olduğunun unutulmaması gerektiğini belirten Haksever, " Bulanıklığı yüksek sular klorlandığında, çok zararlı ürünler ortaya çıkabilir. İyi klorlama için bulanıklık 1 değerinden düşük olmalıdır. Bulanıklığın kaynağı, endüstriyel, evsel kirlenme olabilr" diye konuştu.
YUMUŞAK SUYA DiKKAT
Sadece ağız tadı düşünülerek içilen yumuşak suların vücutta iletkenliği azalttığına dikkat çeken Haksever, "Bu da hücrelerarası iletişimi bozmaktadır. Sonuçta kalp hastalıkları, kanser, unutkanlık gibi pek çok durum karşımıza çıkmaktadır" ifadesini kullandı.
OKSiJEN MiKTARI
Suda arzu edilen oksijen miktarının eksik veya arzu edilen limitlerde olmamasının içilen suyun kalitesizliğini gösterdiğini aktaran Haksever, "Bu sudan ne miktarda içilirse içilsin hücreye yeteri kadar oksijen ulaşamaz. Beyin ve sinir hastalıkları, Alzheimer, kalp hastalıkları, şeker hastalığı ve benzeri onlarca hastalığa zemin oluşturur" dedi.
SUYUN FAYDALARINI ARTIRMAK İÇİN...
Sağlıklı suyun doğal antioksidan, dezenfektan ve antiseptik özelliklere sahip olması gerektiğini vurgulayan Haksever, özellikle güvenilir markaların ürünlerinin tüketilmesi gerektiğini kaydetti. Haksever, "Suda oksijen oranı artırıldığı zaman felç dahil pek çok hastalığın tedavisinde fayda sağlanabiliyor. O nedenle problem odaklı değil çözüm odaklı düşünce sistemine uygun olarak oksijeni ve hücreye girişi artırılan suyu kullanarak tedavide yeni bir başlangıç oluşturmaktayız" şeklinde konuştu.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Sağlıklı yaşam için spor yapın...
Bugun/07.04.2009
Hangi spor kaç kalori yakar?
Zinde bir hayat yaşamanın ve form korumanın altın anahtarı spordur.Spor türlerinde kullanılan enerjiye bağlı olarak farklı değerde kalori harcanır.
İşte 1 dakikada harcanan kalori miktarı tablosu.
Spor Türü Dakikada harcanan kalori
Tenis 6 8 kalori
Bisiklet 5 11 kalori
Kayak 11 19 kalori
Futbol 8 9 kalori
Koşu 9 11 kalori
Yüzme 10 12 kalori
Basketbol 6 10 kalori
Buz pateni 5 7 kalori
Jimnastik 5 10 kalori
Masa tenisi 3 5 kalori
Dağcılık 11 13 kalori
Yelken 3 6 kalori
Aletli jimnastik 6 12 kalori
Tabloda belirtilen rakamlar, dakikada harcanan kalori miktarıdır. Spor yaptığınız süre arttığında, kalori harcama katsayısı da yükselir. Sevdiğiniz bir spor türünü seçin, hem sağlıklı yaşamanın hem de kilonuzu korumanın keyfini sürün!
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Yemekle meyve yemeyin
Bugun/10.04.2009
Yemekte ve yemekten sonraki 2 saat içinde yenilen meyvelerin zararı...Yemekte ve yemekten sonraki 2 saat içinde yenilen meyvelerin, midede mayalanmaya yol açarak, gıdaları vücuda yük haline getiren asit ve gaz üretimine neden olduğu belirtildi.
Meyve tüketiminin de bir doğru zamanlaması olduğunu dile getiren Dr. Murat Akbaş, şunları kaydetti: “Yemekte tüketilen meyve, fermante oluyor, midede şişkinliğe neden oluyor, yiyen kişiye rahatsızlık veriyor. Bir nevi midede alkol oluşuyor. Ancak bu dışardan alınan alkolle aynı değil.
Bu yenen gıdaları besin olmaktan çıkarıp, vücuda yük haline getiriyor. Besinler gıda maddesi özelliğini kaybediyor. Yararlı olabilmesinin en garanti yolu, açken tüketmektir. Karaciğer başta olmak üzere tüm organlara, bu asit ve gazı yok edebilmek için normalden daha fazla yük biniyor.”
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Sizi zayıflatacak yağlar balığın içinde duruyor!
Sabah/11.04.2009
Hiç yağ yemeden kilo vereceğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunz! Balıkların yağı, vücuda verdiği sayısız faydanın yanı sıra kilo verilmesini de sağlıyor..
Diyabet, kalp hastalıkları, felç ve kansere bile yol açabilen obezite riskinden kurtulmak için hiç yağsız beslenmeniz gerekmez. Aksine bazen yağlı gıdaları tüketmek kendinizi ince hissetmenize bile neden olabilir... Evet doğru okudunuz! Ama bunu okudunuz diye hemen kendinize cheeseburger ve çikolatalı milk-shake sipariş etmeyin! Biz burada doğru yağlardan bahsediyoruz...
KALBİ KORUR
Yani omega 3 asitlerinin esas formunu içeren tek asit olan DHA asitlerini içeren yağlardan... DHA; balık yağı kapsüllerinde, somon balığında, alabalıkta, Ringa balığında ve Uskumru'da bol miktarda bulunur. Balıklar bu yağ asidi üretmek, bu asidi yedikleri yosundan elde ederler.
* DHA; kalbi koruması, depresyon riskini azaltması ve bebeklerin beyin oluşumunu ve gelişimini olumlu etkilemesinin yanı sıra kilo vermeyi de kolaylaştırır.
* Her gün balık yağı kapsülü içen veya haftada üç kez balık yiyen aşırı kilolu insanlar üzerinde yapılan bir araştırma; onların kilolu kişilere oranla dört haftada bir buçuk kilo daha fazla verdikleri saptadı...
* Balık yağı ayrıca sadece kilo vermeyi sağlamaz! Avustralyalılar üzerinde yapılan bir araştırmada, 12 hafta boyunca beslenme diyetlerine balık yağı veya ayçiçek yağı ekleyenlerin trigliseritleri yüzde 14 oranında düşmüş ve kalbi koruyan HDL kolesterollerinin yüzde 10 oranında arttığı görülmüştür.
HAPI DA VAR
* Balık yağı ve DHA; iç organların etrafını saran ve hastalıklara zemn yaratan zararlı yağların oluşumu engeller. DHA'yı elde etmek masraflı da değildir. Balıktan elde etmek yerine uygun fiyatlı DHA kapsüllerinden de içebilirsiniz.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Bahar yorgunluğunun ilacını biliyor musunuz?
Milliyet/14.04.2009
Bahar yorgunluğunun çok sık rastlandığı şu günlerde, bu yorgunluğun çareleri de tartışılıyor.İşte bahar yorgunluğunun etkilerini azaltabilmek yapmanız gerekenler...
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Galip Ekuklu, bahar yorgunluğunun etkilerini azaltabilmek için günde 3 litre su içilmesi gerektiğini bildirdi.
Doç. Dr. Ekuklu, yaptığı açıklamada, bahar yorgunluğunun, bu mevsimde havadaki elektrik yükünün, özellikle negatif iyonların artmasına ve insan metabolizmasındaki değişikliklere bağlı olarak halsizlik ve gerginlikle öne çıkan bir sağlık sorunu olduğunu söyledi.
Bahar yorgunluğunun gerginlik, sinirlilik, uyku bozuklukları, depresyon belirtileri, eklem ağrıları, kaslarda kramplar, mide rahatsızlıkları ve tansiyon yüksekliği belirtileriyle ortaya çıktığını ifade eden Doç. Dr. Ekuklu, rahatsızlığın genel olarak büyük ve kalabalık kentlerde yaşayanlarda görüldüğünü kaydetti.
Hava kirliliği, yoğun trafik, evsel ve sanayi atıklarının neden olduğu çevre kirliliğinin gerginlik ve stresi daha da artırdığını belirten Doç. Dr. Ekuklu, şöyle konuştu:
"Bahar yorgunluğunu yenebilmek ve etkilerini azaltabilmek için günde 3 litre su içilmelidir. Düzenli kahvaltı, egzersiz, güneşli havalarda yürüyüş ve C vitamini tüketimini artırmak da faydalı olacaktır. Uykusuzluk sorununu yenebilmek için her gün aynı saatte yatılıp, yeterli miktarda uyku alınması gerekiyor. Beslenmede en önemli öğün, kahvaltıdır. Güne mutlaka kahvaltı yaparak başlanmalı.
Önlem alınmaması durumunda olay kronik yorgunluğa dönüşebilir."
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Aspirin hakkındaki gerçek!
Yaşlıların beynindeki küçük kanamaların, Aspirin ya da kan pıhtılaşmasını önleyen benzer ilaçlarla bağlantılı olabileceği bildirildi.
Hürriyet / Sağlık
Hollanda'daki Rotterdam Tıp Fakültesinden Dr. Meike Vernooij ve ekibinin yaptığı araştırma, düzenli olarak aspirin ya da benzer ilaçları kullananların beyninde küçük kanamalarının meydana gelme riskinin daha fazla olduğunu gösterdi.
Araştırmacılar, bu küçük kanamaların, beyin damarları çeperinde amiloid protein depolarının birikimiyle meydana gelen "serebral amiloid anjiopati" hastalığını gösterebileceğini, bu proteinin genellikle Alzheimer hastalığıyla bağlantılı olduğunu vurguladı.
Bilim adamları, 2005-2006'da ortalama 69,5 yaşında, zihinsel hastalığı bulunmayan 1062 kişinin MR'ını çekti ve aspirin ya da benzeri ilaçlar kullanıp kullanmadıklarını belirlemek için katılımcıların dosyalarını inceledi. MR'dan önce katılımcılardan yüzde 34,2'sinin 2 yıl boyunca düzenli olarak aspirin ya da benzer ilaç kullandığı görüldü.
Bu ilaçları kullananlarda, kullanmayanlara göre daha fazla küçük kanamalara rastlandı.
Kalp-damar hastalıklarını önlemek ya da tedavi etmek amacıyla yüksek dozda bu ilaçlardan kullanan kişilerdeyse kanamaların daha fazla olduğu belirlendi.
Araştırma, "Archives of Neurology" dergisinin internet sitesinde yayımlandı.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Günde bir bardak vişne suyu
Hurriyet/15 Nisan 2009
Gün boyunca içilen bir bardak vişne suyunun ne gibi mucizeler yaratacağını biliyor musunuz?
Yakut kırmızı rengi ile reçelini yemeğe alıştığımız vişne, içerdiği mineral ve vitaminler sayesinde, birçok hastalığa karşı koruma kalkanı yerine geçiyor. İçeriğinde bulunan ve meyveye kırmızı rengini veren “antosiyanin” ise vişneye hücre yenileme yani antioksidan özelliğini kazandırıyor. Günde bir bardak vişne suyu tüketimi ile vücut günlük antioksidan ihtiyacını karşılıyor. Kalp ve damar hastalıklarından kansere hastalık riskini azaltmaya yardımcı olan vişne, kas ağrılarının hafifletilmesi, hafıza gelişimi ve kilo dengeleme gibi konularda da etkin rol oynuyor.
Tam bir vitamin ve mineral deposu olan vişne meyvesinde bulunan A ve C vitamini ile sodyum, potasyum, kalsiyum ve fosfor mineralleri, özellikle ateşli hastalıklara karşı güçlü bir silah.
Vişnenin “ekşi” artıları
Ferahlatıcı etkisi yüksek bir meyve olan vişnenin şeker oranı kirazdan düşük olduğu için daha az kalori içeriyor. Diareyi kesmesi ve idrar söktürücü özellikleri, mide ve karaciğerin düzenli olarak çalışmasına yardımcı olmasının yanı sıra, vücutta biriken fazla suyun dışarı atılmasında etkin rol oynuyor. Sindirim sisteminin dengeli ve düzenli fonksiyonu için önemli bir meyve olan vişne ile ilgili yapılan ön araştırmalar gösteriyor ki; vişnedeki “antosiyanin”ler, kolon kanseri riskini de önemli ölçüde azaltıyor.
Antosiyanin ne işe yarıyor?
Kırmızı ve mor renkli meyve ve sebzelerde, çiçeklerde, morumsu yapraklı ağaçlarda bulunan renk verici bir madde olan antosiyanin, içinde bulunduğu meyvede çok güçlü bir antioksidan yani hücre yaşlanmasını önleyici bir etki yaratıyor. Antosiyanin yardımıyla sağlıklı dokuları ve hücreleri koruyan vişne böylelikle, anti-aging özelliği de taşıyor ve kanser ile kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini azaltıyor. Antosiyanin oranının yükseldiği koyu renkli olan vişnelerde, aynı zamanda daha fazla miktarda minerale rastlanıyor.
Japon beslenme uzmanları tarafından, Tsuda Üniversitesi’nde 2003 yılında gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, hipoinsülinemi ve hipoglisemiye yol açabilen yüksek yağ içeren besinlerin verdiği söz konusu zararlar, antosiyanin sayesinde dengelenebiliyor. Diğer bir deyişle, şeker düzeyi düşük olan vişne, kilo kontrolünde önemli bir görev üstleniyor. Michigan Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar, antosiyanin maddesinin kolesterolün, kan şekerinin düşürülmesi ve karaciğerde daha az yağ birikimi konusunda çok etkili olduğunu ortaya çıkarıyor. Vişne ise, antosiyanin açısından en zengin meyveler arasında yer alıyor.
Beslenme uzmanları, günlük antioksidan ihtiyacının karşılanması adına günde 3,000 – 5,000 ORAC (Oksijen Radikalleri Emilme Kapasitesi) ünite alınmasını öneriyor. Yaklaşık 100 gram vişne suyu konsantresinde ise, 12,800 ORAC ünite bulunuyor. Bu da gösteriyor ki, günde bir bardak olarak tüketilecek vişne suyu, vücudun antioksidan
Doğal ağrı kesici
Michigan Eyalet Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmaya göre, “antosiyanin” olarak bilinen kırmızı kimyasalların aynı zamanda kas ağrılarını hafifletebileceği belirtiliyor. Spor egzersizleri ve ağırlık çalışmalarının hemen sonrasında oluşan geçici kas zedelenmelerinde, içeriğindeki antosiyanin sayesinde vişne etkin rol oynuyor. Yaklaşık olarak 100 – 120 vişnenin antosiyanin içeriğine sahip olan bir şişe vişne suyu, ağrı kesici yerine doğal ve keyifli bir alternatif sunuyor.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Yediklerinizin cildinize etkileri
Milliyet/17.04.2009
Cildinizin uzun süre parlak, canlı ve gergin kalmasını ister misiniz?
Cildinizin parlak, canlı ve gergin kalmasını bunun için çok fazla zaman harcamanıza, market market dolaşmanıza gerek yok. Kolayca bulunan sebze ve meyveleri öğünlerinize eklemeniz yeterli…
• Spagetti sosuna havuç rendeleyin. Varlığını bile fark etmeyeceksiniz ve içerdiği karoten cildinizi besleyecek.
• Ispanağın taze yapraklarını salata için ayırın. Ispanak diğer marul, göbek gibi salata çeşitlerinden daha fazla karoten içerir.
• Yumuşak meyveleri, yoğurtla ve taze meyvelerle karıştırın. Kayısı, şeftali, mango, papaya gibi meyveler günlük beslenmenizdeki karoteni yükseltir.
• Garnitür için şarap bardağının içinde soğutulmuş ya da şampanya serpilmiş ve nane eklenmiş garnitür kavun gibi özel tatlılar cildiniz için yararlıdır.
• Akşam yemeği öncesi atıştırmak için dolapta hazır olarak brokoli bulundurun. Herkesin seveceği şekilde hafifi yağlı olarak servis edin.
• Meyveleri her akşam yemeğinin parçası yapın. Gece için taze ve soğutulmuş meyveleri salata olarak önceden hazırlayın. Yeni lezzetler için mango, papaya gibi tropikal meyveleri seçin. Tropikale yönelin.
• Pastaya veya domates salatasına, brokoli ve taze ıspanak ekleyin. Bunlar hemen hemen her tarife uygundur. Sulu salatalarda domates yerine papaya da konulabilir. Sadece lezzet değil, bol miktarda karoten de almış olacaksınız. Aynı eski portakal suları ya da elma suları yerine, ufkunuzu genişletin ve karoteni yüksek meyve sularını tercih edin.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Şifalı taşların gücüyle iyileşin!
Milliyet/19.04.2009
Taşların ve kristallerin tarih boyunca insanları cezbetmesinin tek nedeni o muhteşem renkleri ve yaydıkları parlak ışıklar değil; pek çoğuna göre, bu taşlar aynı zamanda ruhsal ve bedensel sorunları çözmede de minik birer hazine...
Yakut, topaz, ametist ve diğerleri; masanın üzerin yayılmış onlarca değerli taş. Her biri birbirinden gözalıcı. Üstelik hepsini böyle bir arada görmek çok daha heyecan verici. İçlerinden birisini, büyük bir parça zümrütü elime alıyor, bir süre tutuyorum. Ondan yayılan enerjiyi hissetmemek imkansız. Belki, yaydığı enerjiyle onu anavatanı Afrika'dan buraya getiren yolculuğun hikayesini anlatıyor, belki ona dokunan ellerin izlerini, belki de onu arzulayan yüzlerce kadının tutkusunu...
Evet, bir zamandır, kuyumculukta renkli taşların egemenliğini hissetmemek mümkün değil. Jasabi Kuyumculuk'tan Varujan Kesikçioğlu de bunu doğruluyor ve renkli taşlara olan ilginin arttığını, bunların pırlantanın yanında kullanıldığını belirtiyor. Bir zamandır modeller büyümüş ve mücevherler aksesuar gibi olmuş. Ancak bu taşlara ulaşmak o kadar da kolay değil. Kimisi Afrika'dan, kimisi Brezilya'dan kimisi Kolombiya'dan getiriliyor, uzun yolculuklardan sonra, sizin teninizde başka bir yolculuğa başlıyor.
Yükselen trend
Varujan Kesikçioğlu, taşların görünümleri kadar şifalı özelliklerinin de talep yarattığını belirtiyor. Özellikle Uzakdoğu'da, her bir taşın farklı etkileri olduğu çok büyük kitleler tarafından kabul ediliyor. Ve bu akım bir zamandır, Batı'da, Avrupa ve ABD'nin yanı sıra ülkemizde de hızla yayılıyor. Son birkaç yıldır Türkiye'de de şifa gücü olduğuna inanılan değerli taşlarla terapi yapan doğal terapi merkezleri de var. Kişinin sorununa özel, o soruna iyi geldiğine inanılan şifalı taşlar seçiliyor ve vücutta sorunlu bölgenin üzerine dizilerek, etkisini yayması hedefleniyor bu terapilerde.
Belki siz de, çoktan uğurlu taştan yapılmış yüzük ya da kolyenizi satın aldınız ya da tam şu anda araştırma aşamasındasınız. O zaman, Varujan Kesikçioğlu'nun katkılarıyla hazırladığımız bu listeye bir göz atın, her bir taşın sağladığı faydayı ve hangi soruna iyi geldiğini teker teker okuyun. Yazının sonunda sadece bir değil, birkaçına ihtiyaç hissedip üzerinizde taşıyacağınıza eminiz...
Taşlar ve kullanım alanları
ELMAS: Taşların en değerlisi kabul edilen elmasın, nikah yüzüklerinde ve gelin takılarında yer alması bir tesadüf değil. Elmasın kadın ve erkek arasındaki aşkı kuvvetlendirdiğine inanılıyor. Elmasın aynı zamanda taşıyan kişiye cesaret verdiği de düşünülüyor.
SAFİR: Gök yakut olarak bilinen safir, aslında pembe, turuncu, yeşil, mor ve siyah renklerde de olabiliyor. Şifalı taş uzmanlarına göre, safir duygusal travmaların yarattığı sorunlar üzerinde oldukça etkili.
YAKUT: Eski çağlarda akıl hastalıklarına karşı koruyucu olduğu düşünülen yakut günümüzde de, yaydığı büyük enerjiyle olumlu yönde değişimin anahtarı olarak kabul ediliyor.
AMETİST: En şifalı taşlar arasında kabul edilen ametist; stres, migren, iştahsızlık, göz ağrıları ve akciğer hastalıklarına karşı kullanılıyor. Bağışıklık sistemini de güçlendirdiği düşünülen ametist ayrıca alkol problemi olanlara da tavsiye ediliyor.
AKİK: Uğur ve bereket taşı akik, şifalı taş uzmanlarına göre, kan dolaşımını hızlandırıyor, hem kadınlarda hem de erkeklerde cinsel sağlığı korumaya yardımcı. Akik taşı aynı zamanda sağlıklı ve uzun bir ömrün de simgesi.
AKUAMARIN: Beden ve zihin ilişkisini güçlendirdiği söylenen, akuamarin, denizciler tarafından uzun yıllar boyunca nazara karşı kullanılmış. Akuamarinin aynı zamanda solunum sorunlarına karşı da etkili olduğu iddia ediliyor.
AGAT: Konuşma yeteneğini güçlendirdiği ve bu sayede insanların daha sosyal olmasını kolaylaştırdığı söylenen agatın, tansiyonu dengelediği, kişiyi stresten arındırdığı da söyleniyor.
AMBER (kehribar): Guatr, astım, alerji ve bronşite karşı iyi geldiği söylenen amber, sindirim sistemini de düzenliyor. Ayrıca amberin kötü talihe karşıda tılsım olarak kullanıldığı biliniyor.
TURKUAZ: Talih taşı olarak bilinen turkuazın, uzun yıllardır tansiyon ve kalp hastalarına iyi geldiği söyleniyor. Kaygıyı da telkin ettiği söylenen turkuaz kimi uzmanlara göre, kişinin kendisini daha iyi ifade etmesine de yardımcı oluyor.
İNCİ: İncinin onu taşıyan kişiye güç, huzur ve çalışma azmi verdiği düşünülüyor. İnci kötü duygularda korunmak amacıyla da kullanılıyor.
AYTAŞI: Duyguların dengelenmesinde, stresin giderilmesinde kullanılan aytaşının lenf bezlerine iyi geldiği, aynı zamanda kadınlarda hormon seviyelerini de düzenlediğine inanılıyor.
KAPLAN GÖZÜ: Konsantrasyon yeteneğini arttırdığı söylenen kaplan gözünün bu sayede insanların kendilerini işlerine daha rahat vermelerine yardımcı olduğu söyleniyor. Sinirsel spazmları ve baş ağrılarını hafiflettiği belirtilen kaplan, korkudan da koruyor.
KUVARS KRİSTALİ: Vücuttaki fazla elektriği aldığı inen kuvars kristalinin, tansiyonu düzenlediği de biliniyor. Ayrıca kuvars kristalinin cep telefonları ve bilgisayarların yaydığı elektromanyetik dalgaların zararlarından da koruduğu iddia ediliyor. Kuvars kristalleri, topladıkları radyasyondan 15 günde bir yıkanmak suretiyle arındırılabiliyor.
LAL: Kan dolaşımı üzerinde etkili olduğu söylenen lalin, cinsel güç üzerinde de oldukça etkili olduğu iddia ediliyor.
MERCAN: Solunum açıcı etkisi olduğu söylenen mercanın aynı zamanda kişinin cazibesini arttırdığına da ılıyor. Kimileri ise, mercan sayesinde zor giden işlerin kolayca aktığını söylüyor.
SİTRİN: Pek çok hastalığa iyi geldiği söylenen sitrin aynı anda uygulanan tedavinin gücünü artırmak için de kullanılabiliyor. Tedavi özelliği bulunan yağlar tene sitrinle düğünde çok etkili olduğu düşünülüyor.
TOPAZ: Duygusal yükleri, olumsuz düşünceleri ortadan kaldırdığı söylenen topazın, bu özelliğiyle endişe ve depresyonun üstesinden gelmeye yardımcı olduğu belirtiliyor.
YEŞİM: Böbrek rahatsızlıklarından kaynaklanan ateşi düşürmek için kullanılan yeşimin, akıl sağlığını korumaya da yardımcı olduğu söyleniyor.
Taşların bakımını yaparken...
Şifalı taş uzmanlarına göre; kristallere dokunan her kişi, bu taşların üzerinde kendi duygularından izler bırakıyor. Bu da taşların üzerindeki titreşimleri etkileyebiliyor. Taşları tekrar kimse dokunmadan önceki haline getirmek için birkaç gün boyunca doğal deniz tuzu katılmış suyun içinde bekletmek, ardından da temiz suyla durulamak gerekiyor. Her gün kullanılan taşlar için bu işlemin haftada bir, bir gün boyunca yapılması yeterli. Taşlara temiz ve berrak bir görünüm vermek içinse, elma sirkesi ve deniz tuzu katılmış suda 10 dakika bekletmek gerekiyor. Şifalı taşlarla ilgilenen kişiler, bir taştan fayda sağlamak için ağırlığının en az 3 kırat yani 600 mg olması gerektiğini hatırlatıyorlar. Taşların montörünün, taşın bir bölümünün tene değmesine imkan verecek şekilde tasarlanmış olması da oldukça önemli.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Çay demlemenin püf noktaları...
Bugun/19.04.2009
Çay yapmanın incelikleri...
Çayı demlerken yapılmaması gerekenler...
Çayın, iyi demlenmemesi halinde flavonun (bitkisel molekül) yapısında meydana gelecek hasarlar sonucu birçok faydasını kaybedebileceği ortaya çıktı. Nusaybin Devlet Hastanesi'nden Dâhiliye Uzmanı Dr. Rıfat Bozalan, çayın kaynamış su ile hemen demlenmemesi gerektiğini ifade etti. 95 derecede flavonların özeliklerini yitirebildiğine dikkat çeken Dr. Bozalan, bu nedenle çayın 95 derece altındaki su ile demletilmesini ve demin asla kaynatılmaması gerektiğini söyledi. Çayın, içinde bol miktarda flavon içeren yararlı bir bitki olduğunu aktaran Dr. Bozalan, doğru demlenmiş çayın içindeki flavonu muhafaza ettiğini hatırlattı. Flavonlar damar tıkanmasını önlüyor. Kan kolesterolünün düşürüyor.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Gıdaların raf ömrü uzadıkça insanların ömrü kısalıyor
Zaman/20.04.2009
Günümüzde tıbbî teknolojinin hızla ilerlemesine rağmen kronik hastalıklar da aynı ölçüde artıyor. Özellikle gıdaların raf ömrünü uzatan kimyasal katkı maddeleri ve sağlıksız beslenme yüzünden ortaya çıkan kronik hastalıklar yüzünden, birçok insan hayatının son yıllarını sağlık sorunları ile geçiriyor.
Hastalıkların elbette birçok sebebi var, ancak tıbbın sebeplerden ziyade tedavi süreciyle ilgileniyor olması hastalıkların yaygınlaşmasını körüklüyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı Hastalıkları Beslenme ve Metabolizma Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Aydın, ticari bir sektör haline gelen tıp alanında çok büyük paralar döndüğünü, gerçekler gizlendikçe daha çok ilaç satıldığını söylüyor. Koruyucu katkı maddeleriyle raf ömrü uzatılan, yapay tatlandırıcı ve aromalarla cazibesi artırılan paketlenmiş gıdaların sağlığa zarar verdiğini belirten Prof. Dr. Aydın, sağlıklı beslenme için doğal ve taze beslenmeyi öneriyor.
Gıdaların raf ömrü uzadıkça insan ömrünün kısaldığına dikkat çeken Prof. Aydın, "Genetiği değiştirilmiş bile olsa taze yiyecekler paketlenmiş gıdalardan çok daha iyiler. Zarar sürecini yavaşlatabiliriz. Herkes bilinçli davranırsa çok şey değişebilir." diyor. UHT yöntemiyle yüksek sıcaklıkta bütün bakterilerden arındırılarak paketlenen sütlerin zararlarını ilk defa gündeme getiren Prof. Aydın, bu yüzden firmalardan da büyük tepki almış. Bilimsel veriler ortaya koyduğu için bir şey yapamadıklarını ifade eden Aydın şöyle konuşuyor: "Suyun başını tutanlar tepki gösteriyor. Hakkımda suç duyurusunda bulunuldu, kınama yazıları yazıldı. Firmalardan direkt tehdit almadım ama yıldırmak için çeşitli önerileri oldu ama vazgeçmedim. Gerçekleri daha iyi bilen bazıları sessiz konuşuyor."
Sağlığınızı korumak için temel prensipler
Prof. Dr. Ahmet Aydın, önerdiği 'taş devri diyeti' ile birçok hastalığın önüne geçilebileceğini söylüyor:
Tuz, şeker ve unu çok az tüketin.
Güneşlenin veya D vitamini alın.
Omega 3-6 yağ dengenizi korumak için ayçiçeği, pamuk, mısırözü ve soya vb. gibi tohumlu sıvı yağları çok az kullanın. Sızma zeytinyağını tercih edin.
Margarin kullanmayın. Köy tereyağı en iyisidir.
Köy ya da mandıra sütünü tercih edin. Pastörize günlük şişe sütü de olabilir. Homojenize ve UHT teknolojisi kullanılan kutu sütleri kullanmayın. Kaymak bağlamayan, ekşimeyen süt ya da yoğurt doğal değildir.
Sütten çok yoğurt ve peyniri tercih edin.
Kutulanmış gıdaları yemeyin.
Sebze ve meyveleri mevsiminde taze olarak tüketin.
Doğal ortamında yaşayan hayvan ürünlerini kullanın.
Günde 6-8 bardak su için. Suyu yemekle birlikte değil, yarım saat önce veya sonra için.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Zeytinin bilinmeyen faydaları
Trendy 21 Nisan 2009
Kahvaltı masalarının vazgeçilmezi olan zeytininin faydalarını biliyor musunuz? İşte şaşırtan mucizeler...
*Zeytinyağı hipertansiyon gibi hastalıklara karşı etkili sonuçlar veriyor.
*A, D, E ve K vitaminleri açısından çok zengin içerikli.
*Zeytin ve zeytinyağında hücre yenileyici ve yaşlanmayı geciktirici ‘’Oleuropein’’ maddesi bulunuyor. Bu madde başta ABD olmak üzere birçok gelişmiş ülkede kansere karşı yapılan ilaçlarda kullanılıyor.
*Zeytinyağını diğer bitkisel yağlardan ayıran en önemli özellik, oleik asit zenginliği. Bu asit özellikle meme kanserini tetikleyen (Her-2/ Neu) veya (ERB B-2) kötü genlerini durdurma özelliğine sahip.
*Sindirim sistemi hastalıklarına da zeytinyağı öneriliyor. Çünkü, bu yağ tamamen doymamış yağ asitleri içeriyor. Böylece bu asitler vücutta biriken toksinlerin dışarı atılmasını sağlıyor.
Güzelliğe de etkili
* Zeytinyağı en doğal kozmetik malzemesi.
*Zeytin egzamayı ve saçların dökülmesini önlüyor.
*Banyodan sonra cilde zeytinyağı ile masaj yapılırsa hücrelerin yenilenmesi sağlanıyor.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Çalışanlar güne nane ile başlayın
Bugün/22.04.2009
Stres dolu toplantılar veya partilerle dolu geçen yoğun bir haftanın sonunda yorgun mu düştünüz?
Kolayca eski performansınıza kavuşabilirsiniz. Nanenin kokusu bir eğitim çavuşuna benzer;
Beyninize “Kalk ve işine konsantre ol!" emrini verir. Araştırmalara göre bu kokunun olduğu yerlerde çalışanlar, sıkıcı ama yapılması şart olan işlere daha fazla yoğunlaşabilmektedirler. Zihinsel olarak tembelleştiğinizi hissettiğinizde naneli bir sakız çiğneyin, şeker yiyin ya da nane kokusunu içinize çekin.
Böylece beyninizin “Yapabilirim” dediğini duyabilirsiniz. Nane kokulu yerlerde titizlik gerektiren işlerde çalışan insanların daha iyi performans gösterdikleri bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Araştırmaya katılanlar arasından nane kokulu yerlerde çalışanların, kokusuz yerlerde çalışanlara göre, daha az yazım hatası yaptıkları ve alfabetik işlemleri daha çabuk gerçekleştirdikleri görülmüştür.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
23 Nisanı Ulusal Egemenlik ve çocuk bayramını çocuklarımıza armağan eden Atamızı saygı ve minnetle anarken,tüm çocuklarımızın bayramını içtenlikle kutluyorum.
Bu anlamlı günde bebeklerimizin sağlığıyla ilgili Erciyes Üniversitesi öğretim üyelerinden bir hocamızın yaptığı açıklamayı paylaşmak istedim...
Bebekleri sarsmak ölümcül sonuçlara neden oluyor
Gazeteport/23.04.2009
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Fatih Yağmur, ''Sarsılmış bebek sendromu'' konusunda Türkiye'de yeterli çalışma olmadığını, bu nedenle olayın çoğu zaman hekimler tarafından da teşhis edilemeyerek atlandığını söyledi.
Yrd. Doç. Dr. Yağmur,yaptığı açıklamada, genellikle ebeveynlerin öfkeyle bebeklerini sallamaları sonucu oluşan ''sarsılmış bebek sendromu'' olgularının dörtte birinin öldüğünü, hayatta kalanların ise büyük çoğunluğunun nörolojik problemli olarak hayatlarını devam ettirmek zorunda kaldıklarını bildirdi.
Avrupa ve ABD'de bu sendromun çok iyi tanınmasına karşın Türkiye'de çok fazla bilinmediğine dikkati çeken Yağmur, ''Sarsılmış bebek sendromu konusunda Türkiye'de yeterli çalışma yok. Bu, çoğu zaman hekimler tarafından da teşhis edilemeyerek atlanıyor'' dedi.
Yağmur, söz konusu sendromun, anne, baba, bakıcı ya da bebeğin bakımını üstlenen bireylerin, bebeğin sürekli ağlaması sonucu çileden çıkarak, bebeği göğsün iki tarafından tutarak ileri, geri ve yana yaklaşık 240-260 derece sallaması sonucu ortaya çıktığını belirterek, şu bilgileri verdi:
''Sarsılmış bebek sendromu daha çok 1 yaş altı çocuklarda görülmektedir. Bir yaş altı çocuklarda beyin gelişimini henüz tamamlamamış ve kıvam olarak daha yumuşaktır. Aynı zamanda bebeğin boyun kasları yeterince güçlenmemiştir. Sinir hücreleri etrafını bir koruyucu madde gibi saran miyelin kılıf gelişimini tamamlamamıştır. Damar yapısı yeterince sağlamlaşmamıştır. Çocuğun bu özelliklerinden dolayı, meydana gelen bir sarsmada beyni ciddi hasarlar görebilmektedir. Bu sarsmalar neticesinde kafa içi kanamalar meydana gelmekte, sinir sisteminde kopmalar oluşmakta, göz içi kanamalar ortaya çıkmakta, kemik kırıkları oluşabilmektedir. Genel olarak bu çocukların dörtte biri ölmekte, hayatta kalanlar da ise nörolojik problemler ortaya çıkmakta, körlük, hidrosefali, havale, mental gerilik durumları oluşabilmektedir.''
-AİLELER FARKINDA DEĞİL-
Ailelerin bu şekilde çocuklarına zarar verdiklerinin farkında olmadıklarını dile getiren Yağmur, şöyle devam etti:
''ABD'de olduğum süre içerisinde çalışmasına katkıda bulunduğum üç ölümlü vakanın üçünde de daha önce gittikleri hekimler, sarsılmış bebek sendromunu tanınamayıp başka tanılar düşünerek evlerine göndermiş. Daha sonra bu üç olgu şikayetlerin artması üzerine üniversite hastanesi acil servisine getirildiklerinde çok geç kalınmıştı ve ölüm gerçekleşmişti.
Bu olgular ilk gittikleri sağlık merkezinde istismar yönünden şüphelenilip tanı konulabilseydi evine gönderilmeyip gerekli tedavi yapılarak ölümlerinin önüne geçilebilecekti. Daha sonra bu olgular sağlık çalışanlarınca atlanan istismar olguları olarak bilimsel makale olarak yayımlandı. Bu bebeklerden birinin babası ben ABD'den döndüğümde (kasten adam öldürmekten) yargılanıyordu. Kayseri'de de 2006 yılından sonraki dönemde 4-5 tane bebekte sarsılmış bebek sendromu olduğunu düşündük. Bunlardan iki tanesi maalesef öldü. Bu olgularla ilgili savcılığa gerekli bildirimler yapıldı. Mahkemelerinin devam ettiğini biliyorum. Bu tür olaylar ne yazık ki bizde de oluyor.''
Yağmur, ABD'de ''sarsılmış çocuk sendromuna'' neden olan travmaların yüzde 50'sinin bebeğin öz babası, yüzde 25'inin üvey babası ve yüzde 12'sinin öz annesi tarafından gerçekleştirildiğini kaydetti.
Türkiye'de bunun tam tersi olabileceğini dile getiren Yağmur, şunları anlattı:
''Çünkü orada annelerin çalışma oranları son zamanlarda babalardan daha fazla, bu yüzden babalar genellikle evde çocukları ile kalıyor. Dolayısı ile babaların bebekleriyle geçirdiği süre daha uzun olmakta ve tahammül sınırları zorlanmaktadır. Bizde bu konuda bilimsel çalışma olmamakla birlikte annelerin istismar etme oranlarının daha yüksek olabileceğini düşünmekteyim. Çünkü bizde çocuklarla anneler daha çok vakit geçirmekte, bu süreç içerisinde annenin tahammül sınırı zorlanmakta, eşinden beklediği yeterli ilgi ve desteği de görememekte, sonuçta çocuğuna istemeden de olsa zarar verebilmektedir.''
-EBELER EĞİTİM VEREBİLİR-
''Sarsılmış bebek sendromu'' konusunda birinci basamakta hizmet veren hekim, hemşire ve ebelere eğitim verdiklerini dile getiren Yağmur, ebelerin gebelikleri süresince ve doğum sonrası takip ettikleri anne adaylarına bu konuyla ilgili eğitim verebileceklerini söyledi.
Yrd. Doç. Dr. Fatih Yağmur, sarsılmış bebek sendromunun nasıl önleneceğine ilişkin ABD ve Avrupa'da ailelere ve sağlık çalışanlarına eğitim veren birçok internet sitesi bulunduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
''Bu sitelerde (stresinizi nasıl kontrol edersiniz, sürekli ağlayan bebeğinizle nasıl baş edersiniz veya bebeğinizi nasıl zarar vermezsiniz) gibi konularda birçok video veya metin bulmak mümkün. Örneğin (Çocuğunuz sürekli ağlıyor. Altını değiştirdiniz susmadı, beslediniz susmadı, doktora götürdünüz bir şey yok, ama hala ağlıyor. Siz çok gerginsiniz, birkaç gecedir aynı durum olmakta ve çok yorgunsunuz. Ne yapacaksınız?) Bu süreçte annenin, babanın ya da bakıcının bebeğin yanında kalması ona daha fazla zarar verebilir. Bu durumda çocuğu beşiğine bırakın ve odadan çıkın. Ağlasın. Siz yanında kalırsanız daha fazla zarar verebilirsiniz. Hatta siniriniz yatışmadıysa dışarı çıkıp dolaşın. Çocuk odasında ağlasın. 5 dakika ağlaması sizin yanında kalıp kendinizi kontrol edemeyerek yapacağınız bir durumdan daha fazla zarar vermeyecektir.
A.A
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Belleğinizi nasıl güçlendirirsiniz
Gazeteport/25.04.2009
Dünya çapında otorite olarak kabul edilen Aaron P.Nelson'un Belleğinizi Nasıl Güçlendirirsiniz? isimli kitabı, iş dünyasını yakından ilgilendiren bu sorunla mücadele yollarını anlatıyor
Yaş ilerlemesine bağlı oluşan bellek kaybı, günlük yaşamda büyük sıkıntılara yol açsa da aslında önlenebilir bir rahatsızlık. Tıpkı olası yıkıcı etkilerinin önlendiği veya oluşmuş hasarın bir kısmının geriye döndürülebildiği diğer yaygın hastalıklarda olduğu gibi...
Bellek konusunda dünyaca tanınmış otoritelerden biri olan Dr. Aaron P. Nelson'ın kaleme aldığı “Belleğinizi Nasıl Güçlendirirsiniz?” adlı kitap, belleğin nasıl çalıştığını, bellek kaybı problemlerini, bunun nedenlerini ve tedavi şekillerini anlatıyor. Acıbadem Sağlık Grubu ve Optimist Yayınları'nın Harvard Tıp Okulu rehberliğinde yayımladıkları kitap, bu alanda merak ettiğiniz her türlü sorunun yanıtını içeriyor. Bellek kaybının baş müsebbipleri arasında stresin yer aldığını göz önünde bulundurursak, iş dünyasını yakından ilgilendiren bu kitapta yer verilen basit önlemlerle yaşa bağlı bellek zayıflamasına karşı mücadele edebilir, konsantre olma, bilgiyi belleğe alma ve daha sonra hatırlama yeteneğinizi geliştirebilirsiniz.
BELLEK PROBLEMLERİNİN NEDENLERİ
Genler
Beyninizin nasıl gelişeceğini ve yaşamınız boyunca nasıl evrim geçireceğini genler belirler ve bu sizden bağımsız bir faktördür. Belleğinizin ne kadar güçlü olacağını ve yaşla birlikte gücünün ne kadar azalacağını genler belirler. Alzheimer, hipertansiyon veya depresyon dahil belleğe zarar veren birçok hastalıkla ilgili riskleriniz genlerin etkisi altındadır.
Hormonlar
Cinsiyet hormonları belleği etkiliyor. Yaşla birlikte kadınlarda östrojen, erkeklerde testosteron düzeyi düşer ve bunlar yaşa bağlı bellek kaybını da tetikler.
Yaşa bağlı yaygın hastalıklar
Bu hastalıklar belleği dolaylı ya da dolaysız zayıflatabilir. Bunların bazısı için kullanılan ilaçlar da belleğe ya da konsantrasyona zarar verme riski taşır.
Koroner arter hastalığı
Kalbiniz için kötü olan, beyniniz için de kötüdür. Yüksek kolesterol, hipertansiyon, diyabet gibi hastalıklar bellek problemi riskini artırır.
Tiroid bozukluğu
Tiroid bezi, fonksiyonunu gerektiği gibi yerine getiremiyorsa, metabolizmanız çok hızlı ya da çok yavaş olabilir. Her iki problem de öğrenmeyi ve belleği etkileyebilir.
Nörolojik bozukluklar
Çeşitli nörolojik bozukluklar, nöronlarda ve nöron ağında doğrudan hasar yaparak ya da nöronların gerektiği gibi işlev görmesini engelleyerek bellek kaybına ve diğer türden bilişsel fonksiyon bozukluklarına yol açabilir. (Alzheimer, inme, kafa travması, parkinson, epilepsi)
Kanser
Kansere karşı uygulanan kemoterapi ve ışın tedavisi de bellek kaybını tetikleyebilir.
Ruh hali, stres ve bellek
Gerek depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik bozukluklar, gerekse de yoğun stres optimum belleğe zarar verebilir. Bu problemleri kontrol altına almak genellikle bellek fonksiyonunu düzeltir.
İlaçlar
Yeni bir ilaca başladıktan sonra belleğiniz zayıflarsa, bu durum pekala ilaçla bağlantılı olabilir. Hangi ilaçların bellek kaybına yol açtığını, Nelson'un kitabında liste halinde bulabilirsiniz.
Uyku
Geceleri iyi uyuyamayan kişiler rahat uyuyanlara göre unutkanlığa daha eğilimlidir. Bellek pekişmesi için iyi bir gece uykusu temeldir. Belleği korumaya yeten uyku süresi ise altı saattir. Çünkü uyku stres hormonlarını düşürme etkisiyle zaten belleğe dolaylı yoldan fayda sağlıyor.
Diyet ve beslenme
Okuduklarınızın aksine belleğinizi güçlendirecek sihirli bir “beyin besini” yoktur. Ama kalitesiz bir diyet belleğinize zarar verebilir. Ayrıca bellek kaybını önleyecek sağlıklı yiyecekler ve besin maddeleri bulunuyor. Bunları şöyle sıralayabiliriz;
B vitamini
Folik asit, B6, B12 vitaminleri vücutta doğal olarak üretilmez bu yüzden yiyeceklerden ve tamamlayıcılardan sağlanmalıdır. Bu vitaminler şu yiyeceklerde bulunur: Karaciğer, tahıl ürünleri, pirinç, fındık türü sert kabuklu yemişler, süt, yumurta, et, balık, meyveler, yeşil sebzeler.
İyi yağlar, kötü yağlar
Beynimiz, doymuş yağlardan (ette ve süt ürünlerinde bulunur) ve trans yağlardan kötü etkilenebilir. Ama beynimiz fındık türü sert kabuklu yemişlerden, birçok bitkisel yağdan ve balık yağından gelen doymamış yağlarla güçlenebilir.
Antioksidanlar
Antioksidanlar yani C, E vitaminleri ve beta-karoten zararlı molekülleri etkisiz bırakır. Bu yüzden antioksidanlar bellek kaybına karşı koruma sağlayabilir.
Alkol
Tıpkı mebzul miktarda stresin faydalı olması gibi ölçülü miktarda alkol de bellek için olumlu etkide bulunabilir. Araştırmalar az ve orta derecede alkol kullanımının bunama riskini azalttığını ortaya koyuyor.
Egzersiz
Egzersizin bellekle ne ilgisi olduğunu merak ediyorsunuzdur. Araştırmalara göre hareketsiz kişiler, düzenli fiziksel aktivite içinde olan insanlara göre daha büyük bellek kaybına uğruyor. Mutlaka bir spor dalıyla uğraş şart değilse de günlük yaşamda hareketli olmak bellek için çok faydalı.
Zihinsel canlılık
Yaşlandıkça beyninizin ne kadar iyi performans göstereceği, onun ne kadarını kullandığınıza bağlıdır. Akıllarına meydan okuyan kişiler, zihinsel faaliyetten uzak kişilere kıyasla zaman içerisinde daha esnek bir belleğe sahip olabiliyor.
Sigara
Sigara içenlerin isimleri ve yüzleri içmeyenler kadar iyi hatırlayamadığını yıllardır biliyoruz. Sigara içenler içmeyenlerle kıyaslandığında bellek ve buna bağlı bilişsel fonksiyonlarda çok daha keskin bir düşüş sergiliyor.
Uyuşturucu kullanımı
Uyuşturucu belleğe ve beyin fonksiyonlarına zarar verebilir. Hatta bu zarar sadece ilaçların kullanıldığı dönemde değil sonrasındaki aylarda da sürebilir.
YANLIŞ KANI: Her stres bellek için kötüdür
Aşırı stres belleğinizi köreltebilir, ama ölçülü miktarda stres aslında belleğiniz güçlendirebilir. Gözünüzde büyüyen iş teslim tarihinin baskısı, odaklanma ve dikkati koruma yeteneğinizi artırabilir. Sonuçta bilgiyi daha etkili bir biçimde edinirsiniz, bu da bellek pekişmesini ve geri getirmeyi teşvik eder.
İYİ BİR BELLEĞE SAHİP OLMAK İÇİN:
* Oturmayın, düzenli egzersiz yapın
* Takviye olarak vitamin alın
* İnsan içine karışın
* Mutfağınızı sağlıklı yiyeceklerle donatın
* Uykunuza dikkat edin
* Mutlaka yeni şeyler öğrenin
* Biraz alkol alın
* En küçük şeyi dert etmeyip, stresi yönetin
* Lütfen hayata bağlanın
* Laçkalıktan kurtulun, düşüncelerinizi ve hayatınızı organize edin.
* Etkili önlemlerle beyninizi darbelerden koruyun.
* Kesinlikle başarabilirsiniz! Pozitif tutumunuzu sürdürün.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Sitemizin sağlıkçısı Sayın Erhan Yurdayuksel, katkılarınız değil ki 16 madde, binleri geçti. Teşekkür ederiz, ellerinize sağlık.
Var olun...
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Alıntı:
Mehtap Deniz rumuzlu üyeden alıntı
Sitemizin sağlıkçısı Sayın Erhan Yurdayuksel, katkılarınız değil ki 16 madde, binleri geçti. Teşekkür ederiz, ellerinize sağlık.
Var olun...
Sayın Mehtap Deniz Hanım,sağlığımızın herşeyden önemli olduğu gerçeği düşüncesiyle yaptığım araştırmalarla ilgili bilgileri, Hukuki net forumlarında ki katılımcılara,okurlara ulaşması imkanını veren ve bu forumda emeği geçen herkese asıl ben teşekkür ederim.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Hanta Virüsü başta sıçan ve fareler olmak üzere, kemiricilerin salya, idrar gibi salgıları ile veya bunların insanı doğrudan ısırması ile bulaştığı biliniyor.Metal kutularda bulunan içeceklerin içe bastırılıp açılan kapaklarını hertürlü şişelenmiş içeceklerin şişelerini,yiyecekleri,sebze ve meyveleri iyice yıkayıp temizlemeden tüketmeyin.
26.04.2009
BURSA'DA HANTA VİRÜSÜ ŞOKU!..
BURSA'da yaklaşık 150 bin kişinin ‘Hanta virüsü' endişesi yaşadığı, yıkılan tabakhanelerden çevreye yayılan farelerin insan sağılığını tehdit ettiği belirtildi.
BURSA'da yaklaşık 150 bin kişinin ‘Hanta virüsü' endişesi yaşadığı, yıkılan tabakhanelerden çevreye yayılan farelerin insan sağılığını tehdit ettiği belirtildi.
Merkez Osmangazi İlçesi’nde kaplıca suyu kaynaklarının bulunduğu ‘Sıcaksu Mevkii'nin hemen yanında bulunan Tabakhaneler bölgesindeki işyerleri, geçen yıl ‘Kentsel Dönüşüm Projesi' kapsamında yıkıldı. Büyükşehir Belediyesi'nin projeyi uygulayamaması sonucu fiziki dönüşümün yaşanamadığı bölgede, yıkılan fabrika ve patlayan kanalizasyonlarda bulunan fareler, Soğanlı, Alemdar, Sırameşeler, Gazi Akdemir ve Çirişhane Mahallesi'nde oturan yaklaşık 150 bin kişinin sağlığını tehdit etmeye başladı. Zonguldak ve Bartın’da 8 kişinin hastalanmasına, bir kişinin ise ölümüne neden olan ‘Hanta Virisü’nün gündeme gelmesiyle endişelerinin da arttığını belirten mahalle sakinleri, şöyle dedi:
“Kedi' büyüklüğünde fareler sokak aralarında cirit atıyor. Çocuklarımıza ve bize zarar vermesinden korkuyoruz. Sorunun bir an önce çözümlenmesini istiyoruz. Osmangazi Belediyesi'nin farelerle mücadele için yaptığı ilaçlama çalışması yetersiz oluyor.”
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, Tabakhaneler Bölgesi'ndeki kentsel dönüşümün yapacakları hizmetlerin başında geldiğini söyledi. Sağlık Müdürlüğü yetkilileri bu bölgeden sürekli şikayet aldıklarını sorunun projenin yaşama geçmesiyle tam anlamıyla ortadan kalkacağını açıkladı.
Hanta Virüsü başta sıçan ve fareler olmak üzere, kemiricilerin salya, idrar gibi salgıları ile veya bunların insanı doğrudan ısırması ile bulaşıyor. Hastalığın en önemli belirtisi yüksek ateş, titreme, baş ağrısı, bulantı, kusma, akciğer tipinde ise zatürre belirtileri olarak kendini gösteriyor.
(Habervitrini)
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Kuş gribi de böyle başlamıştı.Yetkililer gerekeni yapıncaya kadar herkes kendine göre alabileceği önlemleri alsın!...
Hurriyet/26.04.2009
Salgın alarmı dünyaya yayılıyor
Ölümcül domuz gribi Meksika'da ortaya çıktı dün ABD'ye, bugün başka kıtaya sıçradı. Dünya Sağlık Örgütü "acil durum" ilan etti ve salgının kontrol altına alınamayabileceği uyarısında bulundu. Kuş gribindedn daha tehlikeli virüs kolaylıkla bulaşıyor. Çin'de ortaya çıkan kuş gribinden insanların öldüğü ülkeler arasında Türkiye de yer aldı. İşte dünyanın dört bir yanında bu kez domuz gribi için alınan önlemler.
SALGIN ÜLKEYİ FELÇ ETTİ
Meksika'da ortaya çıkan salgın sadece 13 günde 81 can aldı. Yüzlerce kişi domuz gribi şüphesiyle karantinaya alındı. Meksika'da tüm etkinlikler iptal edildi. Herkese koruyucu maske takma çağrısı yapıldı. Okullar, müzeler, kütüphaneler ve tiyatrolar, binden fazla kişinin hastalandığı salgını zapt etmek için kapatıldı.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Kuzey Amerika'daki domuz gribi salgınıyla ilgili olarak "uluslararası endişeye yol açan acil durum" ilan etti. Uluslararası uzmanlardan oluşan Acil Durum Komitesi'nin toplantısında, mevcut durumla ilgili veriler değerlendirdi.
TOKALAŞMAYIN, ÖPÜŞMEYİN UYARISI
İnsanlara tokalaşmamaları, birbirlerini öpmemeleri, ellerini sürekli yıkamaları tavsiye ediliyor. 500 bin grip aşısı da sağlık merkezlerine dağıtılıyor. Amerikan Salgın Hastalık Önleme Merkezi Sözcüsü Thomas Abraham’a göre de virüsün insandan insana yayılan bir tür olması endişe verici. Virüsün kontrol altına alınamayabileceği uyarısında bulundu.
ABD'DE 75 ÖĞRENCİ KARANTİNADA
Bu arada salgın hızla dünyaya yayılmaya başladı. Meksika'nın komşusu ABD'de sıkı önlemler alımnaya başlanmasına rağmen New York'ta 75 öğrenci domuz gribi şüphesiyle karantinaya alındı.
Meksika sınırına yakın eyaletlerin valileri de tıp uzmanlarıyla görüşerek önlemleri belirledi.
SALGIN BAŞKA KITAYA SIÇRADI
Yeni Zelanda'da da Meksika'dan dönen, bazısı grip belirtisi gösteren 25 kişi karantinaya alındı. Yeni Zelanda'nın en büyük lisesinin öğrenci ve öğretmenlerinden oluşan grubun dün Auckland'e döndüğü belirtildi.
Auckland Bölge Halk Sağlığı Hizmetleri Müdürü Dr. Julia Peters, 13 öğrenciyle 1 öğretmenin sağlık durumunun iyi olmadığını, bir öğrencinin hastaneye kaldırıldığını söyledi.
ASYA ALARMDA
Japonya'nın en büyük uluslararası havaalanında sağlık kontrolleri artırıldı.
Filipinler, Meksika'dan gelen ve ateşi olan yolcuları karantinaya alabileceğini bildirdi.
Tayland ve Hong Kong'taki sağlık yetkilileri de durumu yakından izlediğini belirtti.
Çin, domuz gribinin vurduğu bölgelerden son iki hafta içinde gelen ve grip belirtileri bulunan kişilerin yetkililere bilgi vermesi gerektiğini bildirdi.
Avustralya Sağlık Müdürlüğü de Meksika'ya ziyarette bulunan ve grip benzeri hastalık geçirenlerden doktorlarına görünmelerini istedi.
AVRUPA HAVAALANLARINDA TERMOGRAFİK TARAMA
İngiltere'de, başta British Airways olmak üzere Meksika'ya sefer yapan uçakların pilot ve mürettebatlarına testler uygulanıyor.
Başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerinin Dış Hatlar terminallerine de, aynen Asya ülkelerinde olduğu gibi "termografik kameralar" yerleştirilmeye başlandı. Böylece yolcuların sağlık durumuyla ilgili tarama yapılıyor.
DOMUZ GRİBİ NEDİR?
Meksika'da ortaya çıkan ve toplam 81 kişinin ölümüne neden olduğu sanılan, ABD'de de 10 kadar vakaya rastlanan domuz gribinin dünyaya yayılmasından endişe ediliyor.
Domuz gribi hakkındaki bazı bilgiler şöyle:
DOMUZ GRİBİ NEDİR?
Domuz gribi, normalde domuzlarda görülen A tipi grip virüsünün yol açtığı bir solunum hastalığı olarak biliniyor ve bu hastalık hızla yayılabiliyor.
İNSANA BULAŞIR MI?
Domuz gribi domuzdan insana ve insandan insana bulaşabiliyor. Virüse karşı insanın doğal bağışıklığı bulunmuyor.
Bu nedenle Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), hastalığın kontrolden çıkmak üzere olan geniş çaplı salgın olabileceği uyarısında bulunuyor.
DOMUZ ETİ YİYENLER DOMUZ GRİBİNE YAKALANIR MI?
Domuz etinin yenmesiyle domuz gribi virüsü bulaşmıyor. Virüs solunum yoluyla bulaşıyor.
BU, DOMUZLARDA YENİ GRİP TÜRÜ MÜ?
İnsanlardaki grip virüsü gibi, domuz gribi virüsü de domuzlarda sürekli değişim gösteriyor. Domuzların solunum yollarında domuz, insan ve kuş gribi virüslerine duyarlı alıcılar bulunuyor.
Dolayısıyla domuzlar, virüslerin eş zamanlı bulaşması halinde yeni grip virüslerinin ortaya çıkma ihtimalini artırıyor.
DSÖ'ye göre, Meksika'da ölümlere neden olan domuz gribi virüsü A/H1N1. Bu virüs insandan insana bulaşabiliyor. A/H1N1 virüsü, insan, domuz ve kuş gribi virüslerinin karışımından oluşuyor.
AŞISI VAR MI?
Domuzlara yapılan aşı bulunuyor, ancak insan için henüz aşı yok.
-
Re: 16 madde de sağlık kontrolü
Hastalıklara deva meyve
Trendy 27 Nisan 2009
İşte akciğer kanserinden baş ağrısına, nefes darlığından alerjiye bir çok hastalığın devası meyve...
“Keçiboynuzunu sevmem” diyorsan bu sayfayı okumadan geçmemelisin. Çünkü keçiboynuzunun akciğer kanserinden, ağrı kesmeye hatta alerjilere karşı bile koruyucu etkileri var.
Keçiboynuzu nedir?
Keçiboynuzu, Anadolu’da bazı yörelerde ‘harnup’ olarak da bilinir. Yeryüzünün en eski bitkilerinden olup anavatanı olarak Güney Anadolu, Suriye, Kıbrıs, Yunanistan, İspanya, Fas, Tunus, Cezayir, Filistin ve Libya bilinirken, ülkemizde Antalya, Mersin, Silifke, Datça dolaylarında doğal olarak yetişmektedir. Keçiboynuzu, yetişmeye başladığı ilk 15 yıl meyve vermeyen bir bitkidir. Meyveleri ilk başlarda yeşil renktedir. Olgunlaştıkça kahverengileşir ve tam olgunlaşınca da parlak kahverengi renk alır. Keçiboynuzunun en büyük özelliği nefes darlığına karşı oldukça etkili olmasıdır. Keçiboynuzunun nefes darlığına karşı etkili olan etkin maddesi hemen hemen başka hiçbir bitkide bulunmuyor. Bu etkin madde aynı zamanda bazı alerjik astım rahatsızlıklarında oldukça etkilidir. Keçiboynuzunun içerdiği gallik asit, insan sağlığı üzerinde çok yönlü özellikleri olan bir maddedir. Özelliklerinden bazıları;
*Ağrı kesici
*Alerjiye karşı
*Astıma karşı
*Bakteri yok edici
* Bronşite karşı
*Kansere karşı
*Karaciğeri toksinden arındırıcı
*Serbest radikalleri yok edici
*Bağışıklık sistemini güçlendirici
*Mikroplara karşı
*Antiseptik
* Kansere karşı koruyucu
*Nitrozamin yok edici
* Bronş genişletici
*Çocuk felcine karşı
Gallik asit çok yönlü bir maddedir. Bu maddenin belirtilen bu özelliklerini artıran ve takviye eden keçiboynuzunda bulunan promotor maddelerdir. Akciğer ödemine karşı keçiboynuzunun desteği oldukça önemlidir. Balgam söktürücü gücü ve astıma karşı olan tedavi edici gücü çok fazladır.
*Kalsiyum bakımından çok zengindir.
* İçindeki E vitamini sayesinde; öksürüğe, gribe, kemik erimesine ve kansızlığa iyi gelir.
* Balgam söktürür, göğsü yumuşatır, bronşları açar, sigara tiryakileri için faydalıdır ve nefes darlığına oldukça etkilidir.
*Yüksek ham selüloz etkisiyle bağırsak rahatsızlıklarına ve gastrite etkilidir.
*Mide ve bağırsak gazlarını dışarı atarak mide şişkinliğini giderir.
*Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak parazitlerini temizler.
*Mideye kuvvet verir.
*Yüksek mineral ve vitamin içeriği ile de diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri vardır.
*Yüksek doğal şekerler, zengin mineraller (Özellikle çinko) ve vitaminler (A, B, B2, B3, D) içeriği dolayısıyla doğal güç ve besin kaynağıdır.
*Yüksek sodyum ve potasyum içeriği sayesinde tansiyon, karaciğer ve akciğer üzerine çok yararlı etkileri bulunmaktadır.
* Kanın zehirli maddelerini temizler.
*İnsanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini yüzde 90 oranında önleme gücüne sahip olduğu söylenir.
*Kalbe faydalıdır, kalp çarpıntısını önler.
*İnsan vücuduna giren radyasyonu dışarı atar.
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Domates yememiz için 5 önemli neden
Bugün/28.04.2009
Domatesteki A ve C vitaminleri, folik asit, potasyum, gıda lifi ve koruyucu antioksidanların yararları tartışılmaz.Organik domatesler, bazı kimyasallardan arınarak yetiştirildiği için, daha fazla flavonoit içerir. Ünlü kalp cerrahı Prof. Mehmet Öz domatesi sofranızdan eksik etmemeniz için 5 önemli nedeni açıkladı...
Kan basıncınızı düşürür: Tostlarınız içine domates ekleyin, kan basıncınızı düşürmeye yarar sağlar. Hipertansiyondan şikayetçi bir grup hasta üzerinde yapılan bir araştırmada, hastaların günlük besinlerine domates eklendi. 8 hafta süren araştırmada her gün domates tüketen hastaların kan basıncında düşüş olduğu gözlendi.
Gribi önler: Karotenler (likopen ve beta karoten) gibi sebze ve meyvelerden elde edilen koruyucu pigment değerleri düşük olan insanların, günlük domates tüketmesi öneriliyor. Bakteri ve virüslerle savaşmaya yardımcı olan karoten bileşikleri çok önemli. Günlük domates ihtiyacınızı bir bardak domates suyu ile giderebilirsiniz. Soğuk algınlığı ve gribe karşı vücudunuz çok daha dirençli olacaktır.
CİLDİ KORUR, KOLESTEROLÜ DÜŞÜRÜR
Cildi korur: Kabuğu incecik bu meyve, cilde güneş koruyucu krem etkisi sağlıyor. Yapılan bir araştırmada, güneş yanıklarından şikayetçi ve güneşe karşı hassas cilde sahip olan bir grubun günlük beslenmelerine domates eklendi. Akdeniz’de yaygın olan bu tarz bir beslenme düzeni uygulayanların ciltlerinin, 10 hafta sonunda güneşin UV ışınlarına karşı daha güçlü bir hal aldığı belirlendi.
Kolesterolü kontrol eder: Günde bir domates kalp sorunlarına karşı savaşta en güçlü dostunuz olabilir. Günlük domates yemeye başladıktan sonraki 4 hafta içerisinde HDL kolesterol seviyesi yüzde 15 artıyor, bununla beraber LDL kolesterol seviyesi düşüyor.
YAŞLANMA KARŞITI
Yaşlanmaya karşı savaşıyor: Domates, serbest radikalleri önleyici likopen ve beta karoten içeriyor. Bazı hücrelerde, serbest radikaller DNA’ya yüzde 42’ye varan hasarlar verir. Domatesleri, her zaman az miktarda zeytinyağı ile birlikte tükettiğinizde, yaşlanmaya karşı vücudunuz daha güçlü bir hale gelir.
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Doğadan küçük sırlar
Hurriyet/29 Nisan 2009
Doğanın bize armağanı gizemli bitkilerin sırları yavaş yavaş çözülüyor. Küçücük bir yaprağın, tohumun veya bitki kökünün onlarca hastalığa iyi geldiğini, birçoğunu da önlediğini bilmek, mucizelere inanmayanları bile şaşırtmaya yeterli.
Bir fincan bitki çayı, yorgunluğunuzu söküp atarken, yemeğinize karıştıracağınız bir tutam ot formda kalmanızı sağlayabiliyor.
Yeşil Çay
Yüksek tansiyondan uykusuzluğa birçok sağlık sorununa karşı etkilidir. Günde 4-5 fincan yeşil çay vücudu zırh gibi koruyor.
İdrar söktürücü özelliğinden dolayı kilo vermeye yardımcı oluyor.
Diş çürümesini ve kemik erimesini engelliyor.
Kolesterol ve yağ değerlerini iyileştirerek tansiyonu ve kan şekerini ayarlıyor.
Bakteriler ve grip virüsü ile savaşıyor.
Stres, aşırı çalışma, huzursuzluk gibi nedenlerden kaynaklanan yorgunluğu ortadan kaldırıyor.
Tüm bitkisel kökenli besinlerin, kullanım şekli ve miktarını doktorunuza danışmanızı tavsiye ederiz.
Keten Tohumu
Latince isminin anlamı ‘çok faydalı bitki’ olan keten tohumunun, kabuğunun altında bulunan yağlı bileşimin tedavi edici etkisi vardır. Yağı çıkartılarak ya da ezilerek kullanılır.
Omega-3 yağ asidinin en çok bulunduğu bitkisel yağdır.
Yapısında yoğun olarak bulunan çoklu doymamış yağ asitleri (omega-3 yağ asitleri) nedeniyle kolesterol seviyesinin düşmesini sağlamaktadır.
Nefes darlığı, astım, ses kısıklığı, öksürük ve bronşite faydalıdır.
Böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcıdır.
Anti-kanser özellikli bir madde olup; öncelikle göğüs, kolon (kalın bağırsak) ve prostat kanserine karşı koruyucu özelliktedir. Şeker hastalarına tavsiye edilir.
Kronik kabızlığın giderilmesini sağlar.
Ginseng
Botanik ismi olan “Panax”, Yunanca “tam iyileşme” anlamına gelen “panacea” kelimesinden türetilmiştir.
Yaşlanmayı geciktir.
Kalp kuvvetlendirici ve yorgunluğu gidericidir.
Vücut direncini, fiziksel ve mental dayanıklılığı artırır.
Kalp damar sistemi düzenleyici, akciğer ve kalbi koruyucudur.
Cinsel gücü artırıcı etkisi vardır.
Arı Sütü
İçerdiği C vitamini, E vitamini, karetenoidler sayesinde organizmaya antioksidan kaynağı oluşturarak bağışılık sistemini güçlendirir, başlı başına bir gençlik aşısıdır.
Tonik, canlandırıcı, fizisel performansı artırıcı, öğrenme kapasitesini geliştirici özelliklere sahiptir.
Doğal bir antibiyotik olduğu için deri ve sindirim enfeksiyonlarına sebep olan bakterilerin gelişimini durdurur.
Kolesterol seviyesini düzenler.
Dışarıdan uygulandığında canlandırıcı ve kırışıkları önleyici etkisi vardır.
Tüm bitkisel kökenli besinlerin, kullanım şekli ve miktarını doktorunuza danışmanızı tavsiye ederiz.
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Mutlaka tüketmemiz gereken 8 gıda
Onlarsız olamayacağımız 8 besin ve bu besinlerin faydaları...
Uzun ve sağlıklı bir yaşamın anahtarı bilinçli ve dengeli beslenmektir. Bu nedenle yiyeceğiniz besinleri sevdiğiniz için değil gerekli olduğu için seçmelisiniz. Yaşamınız boyunca vazgeçemeyeceğiniz besinlerden en önemlilerini, nedenleriyle birlikte merak ediyorsanız bu yazıyı okuyun.
Yaşamımız boyunca soframızdan eksik etmememiz gereken besinler; yumurta, yoğurt, fasulye, portakal, yulaf, domates, mısır gevreği ve som balığıdır. Bu besinlerden neden vazgeçemeyeceğimizi şöyle sıralayabiliriz:
1.Yumurta: Bir yumurta, yarım kilo tavuk, balık veya et ile aynı miktarda protein içeriyor. Ayrıca kan için gerekli olan K vitamini, selenyum ve B vitamini de bulunuyor. Eğer az yağlı bir diyet uyguluyorsanız, günde 1 tane yumurtanın kanınızdaki kolesterol seviyesi üzerinde olumsuz bir etkisi olmuyor. Ancak yumurtayı rafada yemek en iyisi.
2. Fasulye: Yarım kase fasulye, bir kilo tavuk veya et kadar protein, 7 gram lif (günlük lif gereksiniminin yüzde 30’u), demir ve bir miktar B vitamini içeriyor. Fasulye gibi az yağ içeren bazı besinler, kaslarınızı güçlendirme özelliğine sahip. Ayrıca kalp için yararlı olan lifleri ve kanda oksijen taşınmasında görev alan hemoglobinin yapısına katılan demiri de içeriyor.
3. Yoğurt: Protein ve B vitaminin yanı sıra 150 gramlık bir kase yoğurt günlük kalsiyum gereksiniminizin yüzde 25-35’ini içeriyor. Ayrıca sağlık için yararlı olan aktif bakteriler, kültürler de yoğurtta bulunuyor. Düşük kalorili olması ve az yağlı olanların üretilmesi ile yoğurt diyet listesinde yer alıyor.
4. Portakal: C vitamini bakımından zengin olan portakalın bir tanesi ile günlük folik asit gereksiniminizin yüzde 10’unu karşılayabilirsiniz. Ayrıca lif ve potasyum da içeriyor. C vitamini bildiğiniz gibi cilde esneklik veren kolajenin yapısına katılıyor ve de demir emilimine de yardımcı oluyor. Bilmeniz gereken şey ise portakal suyu, kabukları soyulmuş portakala göre daha az lif içermesidir.
5. Yulaf: Lif deposu olan bir kase haşlanmış yulaf, 145 kalori ve yüksek enerji verici 25 gram protein içeriyor. Aromalı yulaf ezmesi ise kalsiyum, demir ve diğer besleyicileri de bünyesinde taşıyor. Bolca lif içeren yulafın kolesterol düşürücü özelliği bulunuyor. Yulaf ezmesi kendinizi suçlu hissetmeden yiyebileceğiniz yegane besin özelliğini taşıyor. Sindirimi hızlandırdığı içinde diyet reçetelerinde tercih ediliyor.
6.Domates: C vitamini bakımdan zengin olan domates A vitamini gereksiniminiz de yüzde 10’unu içeriyor. Ayrıca bünyesinde kanser önleyici antioksidan maddesi bulunuyor. Yapılan araştırmalara göre bolca domates yiyen kadınlarda göğüs ve yumurtalık kanseri riski azalıyor. Domatesin kalp krizi riskini azaltan özelliği de bulunuyor. Ancak unutulmaması gereken nokta, domatesle hazırlanan bazı soslar çok fazla yağ içerdiğinden kalorisi de çok yüksek oluyor. Bu nedenle hazır sos kullanmaktansa evinizde kendiniz sos yapmayı tercih edin.
7.Som balığı: Bir porsiyon som balığı 19 gram protein ve bolca Omega-3 içeriyor. Omega-3 kalp krizi riskini azaltarak kan basıncını kontrol altına alıyor.
8. Mısır gevreği: Günlük lif gereksiniminizin yarısını karşılayabileceğiniz mısır gevreğinin bir kasesi 4 gram lif içeriyor. Lif bağırsak kanseri riskini azaltıyor. Mısır gevreği aynı zamanda iyi bir demir ve B vitamini kaynağıdır. Günlük kalsiyum gereksinimiz için süt ile beraber ve dilimlenmiş meyvelerle yiyebilirsiniz.
Ancak katacağınız şeker miktarına dikkat edin. En uygun miktar bir çay kaşığıdır. Daha fazla tatlı olmasını istiyorsanız bunu ekleyeceğiniz meyve dilimleriyle sağlamaya çalışın.
(bugun/30.04.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Enerji Düşmanlarını Tanıyor Musunuz?
Vücudumuz gereksinim duyduğu enerjiyi günlük diyetle aldığımız yiyeceklerden sağlar. Bu amaçla yiyeceklerle aldığımız karbonhidrat, protein ve yağları yakar. Bu yakma işleminin gerçekleşmesi için ise vitamin ve minerallerin varlığı gereklidir. Fakat aldığımız enerjilerin çok çabuk tüketilmesi ile alakalı olabilecek bazı etkenleri ortaya çıkarıldı.Bilim adamları, kronik yorgunluk ile tüm bu etkenler arasında şaşılacak bağlantılar olduğunu tespit ettiler.
1-Uyku Düşmanları: Gürültünün stres yarattığı zaten bilinen bir gerçek; bununla beraber stres de tansiyonu yükseltir. Sonuçta sürekli halsiz ve uykulu oluruz. Bunun için size önerimiz, yatak odanızdan saat gibi ses çıkarabilecek tüm eşyaları kaldırmanız olacaktır.
2-Kahve-Çay Fazlası Zarar: Kafein uyarıcı etki yapar, yani beyne daha fazla enerji emri verir. Günde 3 fincan kadar çay veya kahve içersek, bu canlandırıcı özellikten iyi şekilde faydalanırız. Fakat miktar ikiye katlanırsa, kafein ve tein, vücudumuzdaki demiri emer. Bu durumda beyin ve kalbe yeterli oranda oksijen gitmez. Sonuçta kendimizi çok yorgun hissederiz.
3-Karbonhidrat Uyku Hapı Etkisi Yapar: Tüm karbonhidratlar, aç karnına yenildiği zaman ağırlık yapar. Siz siz olun, aç karnına bu besinleri tüketmemeye özen gösterin.
4-Cep Telefonunda Hipnoz Etkisi: Son zamanlarda yapılan bir araştırmada, 20 dakikadan uzun telefon görüşmelerinin uyku hipnozu gibi bir etki yaptığı ortaya çıkarıldı. Bu sebeple, uzun süreli ve sık olarak telefonla konuşmak bizi yorar.
5-Sıcak Duş- Soğuk Duş: Suyun sıcaklığı vücut sıcaklığının çok üzerindeyse bünyemiz uyku getiren hormonları fazlasıyla salgılamaya başlar. Akşamları iyi uyumak için sıcakla, sabahları enerji depolamak için ılık suyla yıkanın!
6-Bazı Besinlere Karşı Dayanıksız Olabilirsiniz: Her şeyi doğru yaptığınız halde zinde değilseniz, çölyak hastası olabilirsiniz. Bu durumda doktorunuza danışmalısınız. Bünyenizin tahıl nişastalarını işleyememesi durumunda, baş ağrısı ve yorgunluktan şikayet eden bu kişilerin buğday, arpa gibi tahıllardan uzak durması gerekir.
7-Sesli Düşman, Gürültü: Özellikle işyerlerinde uzun süreli gürültüye maruz kalan insanların enerjisi tükeniyor ve akşamı çok yorgun bir halde karşılıyor. Bağıra çağıra konuşan insanların arasında olmak bile insanı yormaya yetiyor.
8-Floresan Işığı ve Esneme: Floresan ışık, öğrenme ve konsantrasyon yetimizi yüzde 60 oranında düşürür. Gün içinde saatlerce bu ışığa maruz kalan birinin bağışıklık sisteminin zayıfladığı ispatlandı. Bu da kronik yorgunluğa neden olabilir.
9-Küften Uzak Durun: Bulunduğunuz ortam yeterince havalanmıyorsa küf oluşabilir. Bünye, küfe tıpkı mikroplarda olduğu gibi karşılık verir, bununla mücadele eder. Bu da açıklanamayan sürekli yorgunluğa neden olabilir.
10-Son olarak, zencefil ve karanfilli bir kek vücudunuzdaki mutluluk hormonlarının üretimini artırır, sizi canlandırırr.
(Milliyet/02.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
'Astım spora engel değildir'
Astım hastalığının düzenli tedavi halinde normal yaşama engel olmadığını göstermek amacıyla Antalya'dan İstanbul'a koşan astım hastası İbrahim Şahin, Kocaeli'ne geldi.
Zaman / Aile Sağlık - 2 / 5 / 2009
İbrahim Şahin, Antalya'dan başladığı koşunun 19. gününde geldiği Kocaeli'nde Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği (TÜSAD) Astım Grubu Başkanı Prof. Dr. Bülent Tutluoğlu ile basın toplantısı düzenledi.
29 yıldır astım hastası olarak tedavi gördüğünü ifade eden İbrahim Şahin, ''Almanya'da astım hastalığımın ilk yıllarında öyle bir burun akıntısı oluyordu ki günde 12 paket mendil kullanıyordum. Ancak daha sonra kullandığım ilaçlarla sağlıklı bir insan görünümüne kavuştum. 'Neden ben de sağlıklı insanlar gibi spor yapmayayım' diyerek Almanya'da boks kursuna yazıldım. Kursun ardından dışarı çıkıp 500 metre koştuğumda adeta evde bayram havası esiyordu'' dedi.
Astım hastalarının sağlıklı bir insan gibi spor yapabileceğini göstermek için koştuğunu, Almanya'da 5 kez 40 kilometre koştuktan sonra Türkiye'de de bir koşu düzenleyerek astımlı hastaların da koşabileceğini göstermek istediğini ifade eden Şahin, Antalya ile İstanbul arasındaki koşuya TÜSAD'ın desteğiyle başladığını belirtti.
İstanbul'a vardıktan sonra yeni hedefinin Himalayalar'da 4 etaplık 160 kilometrelik koşu olduğunu bildiren Şahin, ''Koştuğum yerlerde baharın geldiğini hissediyorum, sincabın geçişini izliyorum, tabiatı yaşıyorum. Almanya'da astımlılar için bir koşu yapsam herkes büyük ilgi gösterirdi, Türkiye'de ise sadece kamyon sürücülerinin korna desteğini alıyorum'' diye konuştu.
Prof. Dr. Tutluoğlu ise hastalığın akciğer hava yollarının bir rahatsızlığı olduğunu, insanların yaşam kalitesini bozarak iş gücü kaybına, uyku sorununa, sürekli nefes darlığına yol açabildiğini söyledi.
Astımın düzenli tedaviyle kontrol altına alındığında hayata engel olmadığına dikkati çekmek için maraton projesini gerçekleştirdiklerini belirten Tutluoğlu, şöyle konuştu:
''Türkiye'de 5 milyon astımlı hasta var. Bu astımlı hastaların yüzde 80'i genetik olarak alerjik nezlesi olan insanlardan oluşuyor. Astımın tedavisi için ilaçları aksatmadan kullanmak ve 3 ile 6 aylık periyotlarda doktor kontrolüne gitmek son derece önemli. Astım spor yapmaya engel değil. Özellikle yüzme, astım hastalarına önerdiğimiz bir spor.''
Şahin'in Antalya'dan 13 Nisanda başlayan koşusu, 5 Mayıs Dünya Astım Günü'nde İstanbul'da sona erecek.
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Sağlık Bakanlığı'ndan "Domuz Gribi" rehberi
Milliyet/04.05.2009
Sağlık Bakanlığı, internet sitesinde domuz gribinin ne olduğundan belirtilerine, korunma yollarından tedavisine kadar A’dan Z’ye küresel salgına ilişkin merak edilenleri açıkladı. İşte domuz gribine ilişkin merak edilenler:
Domuz gribi tüm dünyayı kasıp kavurmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü, doğrulanmış vaka sayısını 787, ölümcül virüsten hayatını kaybedenlerin sayısını ise 22 olarak açıkladı.
-Kostarika ve İrlanda’nın da eklenmesiyle vaka varlığı doğrulanan ülke sayısı 17’ye yükselirken, küresel salgına karşı Türkiye de alarma geçti. Sağlık Bakanlığı da, vatandaşları bilgilendirmek amacıyla domuz gribinde merak edilenleri cevapladı. Bakanlık, internet sitesinde domuz gribinin ne olduğundan belirtilerine, korunma yollarından tedavisine kadar A’dan Z’ye küresel salgına ilişkin merak edilenleri açıkladı.
-DOMUZ GRİBİ NEDİR?-
Domuz Gribi, İnfluenza A virüsünün (A/ H1N1) neden olduğu ve daha önce insanlarda görülmezken virüsün geçirdiği değişimle artık insanlarda da görülebilen grip türüdür. İnsandan insana bulaşabilmektedir. Halen devam eden salgın insandan insana bulaşma şeklinde yayılmaktadır.
-BELİRTİLERİ NELERDİR?-
Belirtiler normal grip belirtileri gibidir. Yüksek ateş (koltuk altından ölçülen 38 C derece ve üzeri), öksürük, boğaz ağrısı, burun akıntısı, vücut ağrıları, baş ağrısı, titreme, halsizlik, nadiren kusma ve ishal.
-İNSANDAN İNSANA NASIL BULAŞIR?-
Domuz Gribi de mevsimsel grip gibi bulaşmaktadır. Kişiden kişiye genellikle öksürme, aksırma esnasında ortama yayılan ve virüs içeren damlacıklarla bulaşır. Bu damlacıklar, direkt solunum yolu ile alınabileceği gibi ortamdaki kapı kolu, masa, sandalye gibi cansız yüzeylerden eller vasıtasıyla da alınabilir. Virüs sağlam kişiye ağız, burun ve göz yolu ile bulaşabilmektedir. Tokalaşma ile de bulaşabilir. Kişi, hastalık başlangıcından 1 gün öncesi ve 7 gün sonrasına kadar bulaştırıcıdır.
-HASTALIKTAN KORUNMAK İÇİN NE YAPMAK GEREKİR?-
Hastalıktan korunmak için su ve sabun ile sık sık elleri yıkamak, bulunulan ortamı sık sık havalandırmak, kapalı ve hasta kişilerin bulunduğu ortamlardan uzak durmak gerekir. Eğer hasta iseniz ayrıca, öksürük ve aksırık esnasında ağız ve burnunuzu tek kullanımlık mendil ile kapatınız ve kullanılan mendili çöpe atınız. Hastalığı diğer kişilere yaymamak için mümkünse evden dışarı çıkmayınız. Evdeki diğer kişileri korumak için yakın temastan kaçınınız. Basit cerrahi maske kullanınız. Kişisel eşyalarınızı (havlu, diş fırçası, çatal, kaşık, nevresim, çarşaf vb.) başka kişilerle paylaşmayınız. Elle dokunduğunuz eşyaları deterjan veya onda bir oranında sulandırılmış çamaşır suyu ile siliniz. Bol sıvı alıp beslenmenize dikkat ediniz ve istirahat ediniz. Acil durumlarda mutlaka doktora başvurunuz. Unutulmamalıdır ki hastalığın henüz aşısı yoktur. Aşı geliştirme çalışmaları devam etmektedir.
-YURT DIŞINA SEYAHAT EDECEKLER NELERE DİKKAT ETMELİ-
Zorunlu haller dışında hastalığın görüldüğü bölgelere seyahatlerinizi erteleyiniz. Gidilen bölgelerde kalabalık ve kapalı mekânlardan uzak durunuz. İnsanlarla yakın temastan kaçınınız. Su ve sabun ile sık sık ellerinizi yıkayınız. Bu amaçla alkol bazlı el dezenfektanı da kullanabilirsiniz. Hasta kişilerin bulunduğu ortamlarda bulunmaktan kaçınınız, bulunmak zorunda iseniz cerrahi maske kullanınız.
-KORUNMA AMAÇLI NE TÜR MASKE TAKILMALIDIR?
Bu tür hastalıklarda ortamdaki damlacıkları tutabilen basit cerrahi maskeler yeterlidir. Grip hastaları da yakındaki kişileri korumak amacıyla basit cerrahi maske kullanmalıdır.
-HASTALIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR?
Gripte kullanılan antiviral ilaçlar bu grip türünde de kullanılmaktadır. Bu ilaçlar hastalık belirtileri başladıktan sonra ilk 48 saat içerisinde verildiğinde hastalığın şiddetini azaltıp, süresini kısaltabilir. Ayrıca destekleyici tedavide şikâyetlerin azaltılmasına yönelik olarak doktor tavsiyesiyle çeşitli ilaçlar kullanılabilir. Ancak antibiotik kullanılmamalıdır.
-GRİPTE ACİL TIBBI YARDIM GEREKTİREN DURUMLAR NELERDİR?
Solunum sıkıntısı, şiddetli bulantı ve kusma, şuur bulanıklığı, şiddetli öksürük ve balgam çıkarma, çocuklarda bunlara ek olarak; dudaklarda morarma, havale geçirme, yaygın döküntü görülebilir. Bu belirtilerden herhangi biri görüldüğünde acilen doktora başvurulmalıdır.
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Mutluluğun,cinselliğin 30 gizli silahı...
Bu yiyecekleri sürekli kullanarak,mutluluğu, cinselliği uzun yıllar koruyabilirsiniz.
KUŞDİLİ: Tüm salgı bezlerini dengeli bir şekilde çalıştırır. Erkeklerde de kadınlarda da cinsel iktidarsızlığı giderir.
MAYDANOZ: Bedeni yorgunluk ve ruhi bunalımı giderir. Erkeklerde cinsel gücü arttırır.
NANE: C insel isteği çok arttırır. Erkekte psikolojik iktidarsızlığı giderir.
TARÇIN: Cinsel isteği çok arttırır.
ZATER: Ruhen ve bedenen canlılık sağlar.Cinsel gücü arttırır ve iktidarsızlığı giderir. Kekik gibi kullanılır Toz halinde yemeklere serpilir. Çay olarak ta kullanılır.
ZENCEFİL: Tüm vücudu uyararak bedenin ve zihnin çalışma gücünü arttırır.Erkekte cinsel gücü ve isteği cok atırır. Günlük miktar bir kahve kaşığıdır. Toz halinde reçel marmelatlara veya hamurişlerine karıştırılır. Et yemeklerine ve sosa karıştırılır. Süt ve salebe de karıştırılabilinir.
KEKİK: Vucudun savunma gücünü artırır. Erkekte cinsel arzuyu artırır. Karanfil-Cinsel isteği çok artırır. Gunde 1-2 adet yeterlidir. Yemekte et suyu sebze ve kompostolara katılarak yenir.
KİŞNİŞ: Erkeklerde cinsel arzuyu artırır. Günde bir kahve kaşığı kullanılır. Sinir sistemine de cok yararlıdır. Et yemeklerine veya yemeklerde soslara konur. Bir bardak sıcak suya yarım kahve kaşığı kişniş karıştırılıp, yemek üzerine içilebilir.
VANİLYA: Çeşitli sebeplerle (Ruhi ve Bedeni zayıflık) erkeklerde görülen cinsel iktidarsızlığı giderir ve onlara cinsel güç kazandırır. Pasta ve sütlü tatlılarda kullanılır.
YULAF: Cinsel iktidarsızlığı giderir. Aksamları salep gibi içilerek yatılabilir. Sabahları yulaf u veya sütle pişirilip içine ceviz fındık kuru üzüm katılarak yenebilir. Fazla ve sürekli yenmemelidir.
KIRMIZI BİBER: Cinsel isteği çok artırır. Damar sertliği, üre ve tansiyonu olanlar yememelidir.
SİVRİ BİBER: Bol C, P, K vitamini vardır. Erkeklerde cinsel istegi çok artırır.
HARDAL: Cinsel arzuyu çok artırır. Sinirleri kuvvetlendirir. Midesi hassas olanlar, karaciğer, damarsetliğive tansiyonu olanlar kullanmamalıdır veya çok az almalıdır.
KEREVİZ: Çeşitli iç salgı bezlerine tesir eder ve onların faaliyetlerini artırır. erkeklerde cinsel faaliyeti cok artırır. vakitsiz iktidarsızlığı önler.
AYÇİÇEĞİ: Bol protein ihtiva eder fazla miktarda E vitamini vardır. İktidarsızlığa engel olur. Kalp ve sinir hastalıklarını önler. Cinsel arzuyu artırır.
GREYFURT: Vucuda gençlik ve dinçlik verir. Sabah kahvaltıda bir bardak içilmesi tavsiye edilir. ülseri ve tansiyonu olanlara tavsiye edilmez.
ÇAM FISTIĞI: Bol E vitamini vardır. Cinsel tukenmeye ve buna bağlı olarak ruhi çöküntü ve kalp rahatsızlıklarını geçirir.
ANTEPFISTIĞI-FISTIK: Protein ve bol E vitamini ihtiva eder. Cinsel arzuyu uyarır.
SUSAM: Cinsel isteği artırır
ÇÖREKOTU: Cinsel isteği artırır ve bel gevşekliğini gideriri. bir tutamdan fazla kullanılmamalıdır. Tahin yada tahin helvası olarak yenir. Yemeklerden sonra 4 tatlı kaşığı yeterlidir. cinsel arzuyu artırır.
VİTAMİNLER VE MİNERALLER E- vitamini: Kadında ve erkekte üreme vitaminidir. Kasların ve sinirlerinnormal çalışmasını sağlar. Eksikliğinde cinsiyet organları yeteri kadar çalışmaz. Bugday çimi, fıstık, soya, yulaf ezmesinde bulunur.
ÇİNKO: Eksikliğinde erkeklerde husyeler yeterli ve iyi. Böbreküstü bezleri de yetersiz kalır. prostat bezlerinin şişmesi ve kanser meydana gelebilir. Bugday kepeği, kuru fasülye, mercimek, yumurta ve ekmekte bulunur.
FOSFOR: Husyelerin çalışması , sinirlerin tamiri, ve gelişmesi, beynin çalışmasını sağlar Soya, bugday çimi, yumurta, badem, kurufasülyede bulunur.
İYOT: İyot şimanlatır veya zayıflatır. Cinsel bezeler, husyeler üzerinde etkilidir. Soya, sarımsak, karides, süt, soğanda bol bulunur.
MAGNEZYUM: Çok önemli görevleri vardır. Vakitsiz yaşlanma ve bilhassa erkeklerde prostat kanserini önler Buğday çimi, Badem, soya, kurubakla, fındık ta bol bulunur.
MANGANEZ: Eksikliği kız ve oglan cocuklarında kısırlık yaratabilir. Bedeni ve ruhi bunalımı önler. hububat, muşmula, fındık , karaciğerde bulunur.
SELENYUM: Sperm hücrelerinin gelişimi sırasında selenyum maddesinin çok önemli bir rol oynadığını belirlediler. Bulgulara göre, selenyum maddesi bir proteini harekete geçirerek sperm hücrelerinin oksitlenmesini önlüyor. Böylelikle daha canlı ve aktif kalan spermlerin dölleme yeteneği artıyor. Aksi durumda ise oksitlenen spermler dölleme fonksiyonunu yerine getiremiyor. Bilim adamları ayrıca selenyumun maddesinin sperm hücresinin nefes alması sırasında da önemli bir rolü olduğunu belirlediler.
SPERM AZLIĞI ANASON VE SU: Bir çay bardağı sicak suya yarım kahvekaşığı anason konur. 5 dadkika bekletilir süzülüp içilir.
PİRİNÇ , ŞEKER, SÜT (SÜTLAÇ): Bol bol yenilmesi gereklidir
ISIGAN OTU VE SU: 4 bardak suya 3 tutam ısırgan otu konur. 10 dakika kaynatılıp süzülür ve içilir. Yemek sırasında bir tatlı kaşığı kuvvet macunu ve bir çorba kaşığı andız pekmezi alınması tavsiye edilir.
(Bugün/05.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Kalori hesabına dikkat edin
Yemek günlüğü kilo kontrolünde çok etkili bir yöntemdir.Yeme alışkanlıklarınızda ve yediklerinizin sağlıklı olup olmadığına karar vermenizde yardımcı olur.
Kilo vermek kadar verdiğiniz kiloda kalmak ve geri almamak da ciddi bir konudur. Diyet yapan kişilerin pek çoğunda karşılaştığımız sorun diyeti bıraktıktan sonra eski yeme alışkanlığına dönerek yavaş yavaş verdikleri kiloları geri almalarıdır.
Oysa hatırlanması gereken şudur ki kilo vermekten öte sağlıklı bir beslenme alışkanlığı kazanmayı amaçladınız. Ve bunu başardınız. İşte bu noktada kilo kontrolü için bir dizi motivasyon tekniği size yardımcı olacaktır. Çocukluk yıllarının hoş bir alışkanlığıdır günlük tutmak. Tıpkı o yıllarda olduğu gibi size yeniden günlük tutma alışkanlığı edinmenizi öneriyorum. Benim hiç günlüğüm olmadı diyenlere ise hoş bir deneyim olacaktır. Ancak bu defa günlüğünüz yediklerinizi paylaşacak.
Kalori miktarsınızı belirlemeye yardımcı
Yemek günlüğü kilo kontrolünde çok etkili bir yöntemdir. Çünkü günlük size yeme alışkanlıklarınızın ve yediklerinizin sağlıklı olup olmadığına karar vermenize yardımcı olacak, diyetinizin yanlışlarını ve hangi durumlarda fazla kalori aldığınızı gösterecektir. Böylelikle yeterli ya da fazla kalori alıp almadığınızı bileceksiniz.
Bu yöntem aynı zamanda günlük vitamin, mineral, protein, karbonhidrat alımınızın da yeterli miktarda olup olmadığını gözler önüne serecektir. Yemek isteyip de zararı dokunacak yiyecekler ile yemeniz halinde daha sağlıklı ve formda kalmanızı sağlayacak gıdaları günlüğünüzün bir bölümüne kaydedin. İkisi arasındaki kalori ve besin değerlerini çıkararak kıyaslama yapın.
Yediğinizin değerini kıyaslayın
Yediklerinizi kontrol etmek ne yediğiniz hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmaktan geçer. Örneğin iki kişi düşünelim biri çantasından bir adet elma ile bir adet peynirli sandviç çıkarıyor diğeri ise bir hamburger menü ısmarlıyor. Bakalım hangisi kazançlı çıkacak? Hamburger menü içinde patates ve içeceği ile bu kişi ortalama 700 - 800 kal. 15- 22 gr. protein, 35 -45 gr. arası. Yağ alırken vitamin ve kalsiyum bakımından eksik kalmakta, kızartmalarla kolesterol oranını yükseltmektedir. Şimdi bir de elmalı menüye göz atalım. Peynirli domatesli 2 dilim çavdar ekmeği 40 gr. kadar light peynirle hazırlanmış sandviç ortalama 200 kalori verirken 25 gr. protein, az miktarda yağ verir. Ve bu kişi aynı zamanda elmadan bakın ne kadar vitamin sağlar:
Elma................100 gr
Kalori.................63 gr
Protein..............0,3 gr
Karbonihdirat....14 gr
Kolestrol..............0 gr
Yağ....................0,3 gr
Kalsiyum..........6 mgr
Demir.............0,4 mgr
C vitamini.........6 mgr
GÜNLÜK iÇiN HANGi BiLGiLERE iHTiYACINIZ VAR?
Öncelikle bir deftere ve günlüğünüzün bir sayfasında besinler ve kalori değerlerini gösteren bir şemaya ihtiyacınız olacak. Aşağıdaki şemayı defterinize ekleyebilirsiniz. Sebzeler genellikle düşük kalorilidir ve 100 gr.da ortalama 25-30 kalori verirler. Fasulye, bezelye, mısır ve patates yüksek kalori içerirler. Bunun gibi kuru meyveler de yüksek kalorilidir. Kurutulmuş meyveler ortalama 300; kuru meyveler 600 kaloridir. Diyet yaparken taze meyvelerin tercih edilmesi onların ortalama 40-70 kalori arasında olmasındandır.
Elma 1 adet 60
Muz 1 adet 100
Kiraz 100 gr 40
Greyfurt 1 adet 60
Portakal 1 adet 50
Kivi 1 adet 34
Mandalina 1 adet 50
Karpuz 100 gr 19
Kavun 100 gr 18
Erik 1 adet 8
Üzüm 100 gr 57
Çilek 100 gr 26
Ananas 100gr 52 1 dilim
Ekmek 26 gr 85 1 dilim
Kepek Ekmeği 26 gr 55
Beyaz peynir light 100 gr 190
Beyaz peynir yağlı 100 gr 260
Süt light 100 gr 30
Süt yağlı 100 gr 70
Yoğurt - yağlı 100 gr 100
Yoğurt light 100 gr 60
Yumurta 1 adet 80
Makarna haşlanmış 100 gr 85
Brokoli 100 gr 32
Brüksel lahanası 100 gr 45
Bezelye 100 gr 89
Dana bonfile ızgara 100 gr 137
Hindi 100 gr 160
Tavuk göğüs ızgara 100 gr 110
Salam 100 gr 420
Palamut 100 gr 168
Ton balığı konserve 100 gr 75
Somon 100 gr 220
Domates 100 gr 14
Enginar 100 gr 10
Fasulye taze 100 gr 32
Ispanak 100 gr 16
Havuç 100 gr 42
Salatalık 100 gr 15
Soğan kuru 100 gr 38
Yeşil biber 100 gr 15
Yeşil salata 100 gr 14
Patates haşlanmış 100 gr 100
Patates kızartma 100 gr 340
Patlıcan 100 gr 27
Maydanoz 100 gr 50
Mantar 100 gr 35
Mercimek kuru 100 gr 320
Kabak 100 gr 25
Karnabahar 100 gr 30
Yediklerinizin ölçüsünü yazabileceğiniz bir bölüm açın ve yediklerinizi mutfak tartısı yardımıyla ölçerek not edin. Bir porsiyonunuzun ne kadar geldiğini belirlemeniz gerekmektedir. Paket ürünler hazırlıyorsanız ürünün paket üzerindeki kalori değerlerini not etmeyi ihmal etmeyin. Aynı zamanda besinlerin içerdikleri vitaminleri not etmeniz günlük ihtiyacınız olan vitamin ve mineralleri karşılayıp karşılamadığınızın belirleyicisi olacaktır. Bu da sağlıklı diyetin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır.
(Bugun/06.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Sağlıklı yaşamın sırrı bu gıdalarda gizli...
Besinlerin özelliği halen yeterine öğrenilemedi. Ancak, son yapılan araştırmalarda bazı besinlerin hastalıkları yok etmedeki etkisi kanıtlandı.Besinlerin içersinde bilinen 8 binden fazla fitokimsayal bulunuyor. Çoğunun mekanizmaları hala yeterince bilinmiyor.
Ancak son yapılan çalışmalar bazı besinlerin sağlıklı yaşam için vazgeçilmez olduğunu gösteriyor.
İşte bu çalışmaların sonuçlarını Hacettepe Tıp Fakültesi Beslenme Bilimleri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sevinç Yücecan anlatıyor:
"Ispanak ve yumurta sarısında bulunan madde antioksidan özellik taşıyor. Meme kanseri, akciğer kanseri riskini azaltıcı özelliği var.
Domates ve ürünlerinde prostat kanserinden koruyucu özellik bulunuyor. Ayrıca domates kolon kanserini de önlüyor, kan şekerini düşürüyor, total kolesterol ve LDL kolesterolü düşürüyor. Bu nedenle haftada 10 porsiyon kadar tüketilmesi öneriliyor.
Zaten biz genel beslenmede sebze ile meyvelerin günde 5-9 porsiyon tüketilmesini, bunun 3 porsiyonunun sebze olmasını öneriyoruz. Bunun içinde de turunçgiller ve yeşil yapraklı sebzeler ile domates gibi sebzeye ağırlık verilsin diyoruz.
Tahıl ürünleri de günlük beslenmede yer almalıdır, ama doğal haliyle. Brüksel lahanası nda ve sebzelerde meme , prostat, kolon ve akciğer kanserinden koruyucu özellik var. Lahanagillerin hepsi zaten kansere karşı koruyucudur.
Turunçgillerde 2 aktif bileşen var. Bazı kanserlerden özellikle meme, karaciğer ve pankreas kanserinden koruyor.
Yapılan son çalışmalara göre turunçgiller tip 2 diyabet, astım, katarak ve romatoid artrit gibi hastalıklara karşı kişiyi koruyor.
Elma, brokoli, marul, nar; HDL yükseltici, LDL düşürücü özelliklere sahipler. Özellikle elmanın kabuğunda antioksidan özellik çok daha yüksektir.
Brokoli DNA temininde önemli rol oynuyor. Yeşil ve siyah çay antioksidandır. Ama burada demleme önemli. Kaynak suda 1-2 dakaika tutmak yeterlidir.
Kakao- çikolata günlük 48 gram tüketilmesi öneriliyor. Antioksidan özelliği var.
Nar; kanser koruyucu ve kuvvetli bir antioksidandır. Kırmızı şarap antioksidan ama optimal beslenmede yani günlük beslenmede, kadın 1, erkek 2 kadehten fazla almamalıdır..
Soya ; koroner kalp hastalıklarından koruyor. Günde 25 gram kadar tüketilirse, diyette doymuş yağ oranını da azaltırsak koroner kalp hastalığı riskini azaltmış oluyoruz.
Keten tohumu ve yonca ; koroner kalp hastalıkları konusunda yapılan bazı çalışmalarda koruyucu özelliği fark edildi. Tabii tüketilen miktar önemli.
Soğan, sarımsak ve pırasa kükürtlü besinlerdir. Tansiyon düşürücü, kolesterol azaltıcı bazı çalışmalarda ise tümör geliştirici olarak gösteriliyor. Bu nedenle günde sadece 1 diş sarımsak tüketimini öneriyoruz."
Havuç ; betakaroten içerir. Pişirme yöntemleri çok önemlidir. Soslarını ilave edip açık ortamda uzun süre kaldığında yüzde 75 oranında değerinden kayıp oluyor. Salatasına muhakkak biraz yağ konulmalıdır.
Karanfil, zencefili, anason, fesleğen, biberiye, zerdeçal, kırmızı biber, enginar gibi besinler farklı mekanizmalarla bizi kanserden koruyor. Koruyucu fizyolojik aktif bileşenleri var. Özellikle enginar karaciğer sağlığı için önemlidir..
Su ürünleri de koroner kalp hastalıklarına karşı koruyucu, zihinsel potansiyeli arttırıcı özellik taşır.
Sızma zeytinyağı nın LDL düşürücü aktioksidan özelliği var.
Ancak anlatılan tüm bu yararların ortaya çıkması için kişinin ömür boyu bu besinleri sofrasından eksik etmemesi gerekiyor. Yoksa bir kere ya da bir ay yenilip bırakıldığında tabii ki yararını göremez."
(Bugün/07.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
beyni besleme tüyoları...
Diyetisyen Berrin Yiğit, yüksek hafıza gücü, beynin motor faaliyetleri ve konsantrasyon için doğru beslenmenin önemine değinip, beyni besleme tüyoları verdi...
Hafıza sorunu günümüzde yaşlıların değil, gençlerin de sorunu haline geldi. Kimi neyi nereye koyduğunu, kimi de hangi testi çözdüğünü hatırlayamıyor. Bu tür şikayetler pek çok rahatsızlığın ön habercisi olabileceği gibi beyin sağlığı için gerekli bazı vitamin ve mineral kayıplarından da kaynaklanabiliyor.
Diyetisyen Berrin Yiğit, bu tarz sorunlar yaşanıyorsa ihmal edilmemesi gerektiğini ve beyni doğru beslemenin özellikle sınava girecek öğrenciler açısından çok önem taşıdığını vurguladı. Yiğit, güçlü hafıza ve konsantrasyon için beynin nasıl beslenmesi gerektiğini aktardı.
Somon, sardalya
Vücudumuzun üretemediği ama belli dengede ihtiyaç duyduğu omega 3 yağlarından zengin, açık sularda yetişmiş bu balıkları haftada 3 kez mutlaka tüketmeli. Omega 3’ün en iyi bitkisel kaynakları arasında koyu yeşil yapraklı sebzeler, yağlı tohumlar ve keten tohumu da sayılmaktadır.
Yumurta
Zengin içeriği ile sinir sistemi ve hafıza gücüne etkili kaliteli proteindir.
Yeşil yapraklı sebzeler
Ispanak, semizotu, marul, fesleğen gibi yeşilleri sofralarınızdan eksik etmeyin. Neuroscience Labarotuvarı’nın yaptığı en son çalışmaya göre ıspanakta göbek maruldan 3 kat fazla folat var. Domates suyu eşliğinde tüketilirse güçlü hafıza için çok iyi bir kaynak oluşturuyor.
Üzüm suyu
Yapılan bir araştırmada üzüm suyunun belirgin olarak kısa süreli hafıza ve motor becerilerini geliştirdiği gözlenmiş. Araştırmada üzümlerin diğer meyve ve sebzelere oranla daha fazla antioksidan içerdiği saptanmış.
Böğürtlen familyası
Yüksek anti-oksidan içeriklerinden ötürü hücre ölümlerini geciktirebilir. Fareler üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda yaban mersininden zengin diyetle beslenen deneklerin hafıza ve motor faaliyetlerinde gelişmeler, yaşa bağlı faktörlerde de koordinasyonlu azalmalar saptanmıştır. Ayrıca bu fitokimyasalların damar sağlığını geliştirdiği, tansiyonu dengelediği de gözlenmiştir.
(Bugün/08.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Evde HIV testi imkânı.
Bilim insanları, AIDS hastalarının da tıpkı şeker hastaları gibi evlerinde kandan ölçüm yapabilecekleri bir cihaz geliştirdi.
Yakında hastaların kullanımına sunulmasını bekleyen yüksek teknoloji ürünü cihaz, HIV seviyesini ölçerek doktorlarına görünüp görünmemeleri gerektiği konusunda hastaları uyarıyor. İngiltere Milli Sağlık Hizmeti Kurumu danışmanlarından Dr. Anna-Maria Goretti, böylece HIV’lilerin sağlık durumunu yakından takip edip tedavilerinin de buna göre sürdürülmesini sağlayabileceklerini söylüyor. Böylece hastalar belli periyotlarla doktora gitmek yerine bir şeyler ters gittiğinde doktora görünebilecek.(aa)
Radikal.
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Erkekler için doğum kontrol iğnesi.
Erkekler için geliştirilen doğum kontrol iğnesi 1000 erkek üzerinde denendi. Sadece 10'u eşini hamile bıraktı.
ANKARA - Erkekler için geliştirilen doğum kontrol iğnesinin yaklaşık yüzde 100 etkili olduğu belirlendi.
Daily Mail gazetesinin haberine göre, toplam 1000 kadar erkek üzerinde yapılan araştırmada, iki yıllık süre içinde iğneyi kullanan her 100 erkekten sadece biri eşinin, gebe kalmasına yol açtı.
Hiçbir doğum kontrol yönteminin yüzde 100 etkili olmadığını hatırlatan araştırmacılar bunun çok başarılı bir sonuç olduğunu belirttiler.
Testosteron iğnesi, kısırlık sorunu olmayan ve daha önceki yıllarda çocuk sahibi olmuş 20-45 yaş arası Çinli erkeklerde denendi. Bu erkeklerin 18-38 yaş arasındaki eşlerinin de herhangi bir kısırlık problemi bulunmadığı belirtildi.
Pekin’deki Ulusal Aile Planlaması Araştırma merkezinin araştırmasında, yöntemin yan etkisinin bulunmadığı ve sperm sayısının iğneyi bıraktıktan 4 ila 6 ay sonra eski haline geldiği belirtildi.
Aylık 500 miligram verilen testosteron iğnesi, FSH ve LH olarak bilinen düzenleyici beyin kimyasalının seviyesini azaltıyor. Bu da sperm üretimini engelliyor.
Testosteron temelli doğum kontrol yönteminin etkisiyle ilgili araştırma, "Journal of Clinical Endocrinology and Metabolism"in gelecek ayki sayısında yayımlanacak. (aa)
Radikal.
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Gece sık sık tuvalete kalkmak hastalık belirtisi olabilir
Gece sık sık tuvalete çıkmak zorunda olmak, özellikle kırk yaşını geçmiş birçok erkeğin fazla dillendirmediği ancak eziyetini ciddi anlamda çektiği bir rahatsızlık. Gecede 2 veya daha çok tuvalete kalkma tıp dünyasında "nokturi" olarak adlandırılıyor.
Uzmanlar normal olanın gecede bir kez idrara çıkmak olduğunu söylüyor. Bu sayının artması bazı hastalıkların göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Suadiye Memorial Tıp Merkezi Dâhiliye bölümünden Uz. Dr. İsmail Yağız, bir kişinin uyku kalitesini bozması, gün içinde yorgunluk, dikkat dağınıklığına sebep olması ve belirli hastalıkların göstergesi olması yönünden nokturinin üzerinde önemle durulması gerektiğine dikkat çekiyor. Özellikle 40 yaşın üzerinde bu rahatsızlığın araştırılması birçok hastalığın teşhisine ve çeşitli risklere karşı koruyucu önlemler alınmasına imkân sağlayabiliyor.
Uzmanlara göre gecelik uyku süreci 6-8 saat arasında ve kesintisiz olmalı. Yaş arttıkça uyku süresi azaldığından bu geçen sürenin kaliteli ve kesintisiz olması sağlık açısından önemli. Dr. Yağız, "Yaş ilerledikçe vücutta su tutan hormon olan ADH ile mesanenin idrar tutma görevinin azalması nokturiye neden oluyor." diyor. Gece tuvalete kalkma sıklığı araştırılırken mutlaka bazı bilgilerin de detaylandırılması gerekiyor. Yani, gün içinde idrar çıkışının sayısı, gün içi/gece idrar oranının ne olduğu, alınan sıvı miktarı, kullanılan ilaçlar, ek hastalıklar, geçirilmiş operasyonlar, uyku problemleri, depresyon öyküsü, hastanın ateşinin olup olmadığı ve idrar rengindeki değişiklikler mutlaka bilinmeli.
Hastalar ne yapmalı?
Dr. İsmail Yağız, bu tip şikâyetleri olan özellikle 40 yaş üstü erkeklerin muayene olmasında fayda olduğunu belirtiyor. Basitçe yapılan bir idrar testi birçok hastalığın bulgularını gösterebiliyor. Dr. Yağız, yaşın ilerlemesiyle prostat büyümesine bağlı problemler ve kanser riski de arttığından ürolojik testlerin de check-up listeleri kapsamı içinde olmasında yarar bulunduğunu kaydediyor. Kan testleriyle hastanın şekerine ve prostat spesifik antijen durumuna (PSA) bakılabiliyor. Tahlil sonucu çıkacak üre ve kreatinin değerleri de böbrek hastalıkları için anlamlı sonuçlar verebiliyor. Dr. Yağız, ultrason ile prostat bezinin büyüklüğü, böbreklerin durumu, mesane içinin taranması ve idrar yollarının durumunun öğrenilebildiğini ifade ediyor. Ayrıca sistometri cihazı ile mesane içi basınçların ölçümü, sistoskopi ile de mesane ve üriner yolların endoskopik muayenesi yapılabiliyor.
Gece kaldIran 11 sebep
Bol sıvı alımı: Gece saatlerinde tüketilen çay, kahve, kola, alkol idrar çıkışını artırarak soda şalgam suyu gibi gıdalar su tüketimini artırarak idrar çıkışı sağlarlar.
Tansiyon ilaçları: Etki mekanizmalarından dolayı vücuttan su atan ilaçlardır. Kısa etkili olanları eğer akşam saatlerinde alınırsa hastayı sıkıntıya sokabilir.
Damar bozukluğu: Kalp yetmezliği veya varis gibi periferik damar bozukluğu da önemli bir etken.
Prostat hipertrofisi: Her erkekte belli bir yaştan sonra büyüyen prostat bezi, mesane içinde idrar birikimine sebep olarak nokturi yapabiliyor.
Uyku apnesi: Uykuda nefes durması (apne) ile bozulan hormon salgısı ve dengesi nokturiye yol açabiliyor.
Kontrolsüz diyabet: Kan şekerinin yüksekliği hem polidipsi denen susamaya ve bol su alımına, hem de damarlar etrafından su çekmesiyle idrar miktarını artırır.
Böbrek hastalıkları: Hem akut hem de kronik böbrek hastalıkları böbrek süzme fonksiyon kaybıyla beraber gece idrar çıkışına sebep olabilirler.
Sistit: Mesane içi enfeksiyon ağrılı, sık, az ve gece idrar çıkmaya sebep olabilir.
Prostatit: Erkeklerde prostat bezinin iltihabı uzun süren idrar şikâyetlerine sebep olabilir.
Hiperaktif mesane: Fazla miktarda çalışan bir mesane gece gündüz hastayı rahatsız edebilir.
Bazı kanserler: Prostat ve mesane kanserleri idrar yollarını tıkama yoluyla veya salgılanan hormonlar sebebiyle gece idrar miktarında ve sıklığında artış şeklinde belirti verebilir.
(Zaman/09.05.2009)
-
Re: Madde Madde Sağlık Kontrolü
Tüm Annelerin, Anneler gününü kutlarım...
Bu anlamlı günde de Anneler için;
4 hassas noktaya 4 hassas bakım
Bu küçük ayrıntılara dikkat ederek zamanı geri almak sizin elinizde. Hem de evde uygulayabileceğiniz yöntemlerle...
1. BOYUN VE DEKOLTE
Bir çoğumuz yüzümüze kat kat kremler sürerek bakım yaparken, boyun ve dekolte bölgemizi bu bakımdan mahrum bırakırız. Oysa ki, boyun ve dekoltemiz, ultravlyole ışınlarına en çok maruz kalan, güneşte en kolay kuruyan, lekelenen ve kırışan vücut bölümlerimiz. Güneş ve aşın solaryum etkisini ilk önce boyunda gösteriyor ve yaşlanmayı hızlandırıyor. Boyun derisi kısa sürede kalınlaşıyor, kabalaşıyor ve kırışmaya başlıyor. Dolayısıyla, güneşten koruma, yüz temizleme ve nemlendirme adına yaptığımız peeling ve maskelere boyun ve üst dekoltenin de ihtiyacı oluyor. 40 yaşlarından itibaren, boyun ve dekolte bölgemizin rengi solgunlaşmaya, boynumuzdaki yatay kırışıklıklar ve dekolte bölgemizdeki dikey kırışıklıklar belirginleşmeye başlıyor.
Tüyo:
Sütlü bakım mucize yaratabilir
Her şeyden önce günlük bakım çok önemli. Her akşam, yatmadan önce yüzünüzü temizlediğiniz gibi, boyun ve dekolte bölgenizi de temizlemeyi ihmal etmeyin. Bunun için peeling ve maske iyi bir yöntem. Ya da evde hazırlayabileceğiniz basit bir karışımı uygulayabilirsiniz. Bir kabın içine; yansı organik süt, yansı su olan bir karışım hazırlayın. Sonra büyükçe bir pamuk parçası ile boynunuza birkaç kere kompres yapın. Ardından soğuk su ile yıkayın. Bu kompres anında etki edecek ve boynunuzun daha diri ve pürüzsüz görünmesini sağlayacaktır. Daha sonra mutlaka nemlendirici krem sürmeyi ihmal etmeyin.
2. SAÇLAR
Her zaman, kısa saçın insanı genç gösterdiğine inanılır. Oysa ki, yapılan araştırmalarda uzun ve dalgalı ya da dümdüz omuzlara inen saçları olan kadınların yaşlarının daha küçük tahmin edildiği ortaya konmuş. Saçlarınızın parlak ve canlı bir görünümünün olması da yüzümüzü daha genç gösteren etkenler arasında. Bunun için ise saçımızın yapısına ve gereksinmelerine uygun olan şampuanı seçmek başta geliyor. Ancak, seçim kadar uygulama yöntemi de çok önemli.
Tüyo:
Fırçalayarak parlatın
Şampuanı uygulamaya başlamadan önce, saçınızı mutlaka fırçalayın. Böylece saçınız birikmiş olan tozlardan arınacak ve şampuanın etkisi artacaktır. Şampuanlama sırasında, parmak uçlarınızla saç derinize hafif masajlar yaparak kan dolaşımını hızlandırın. Saçınız şampuanlıyken, seyrek dişli bir tarakla tarayın. Ardından, ılık suyla bolca durulayın. Saçınıza her zaman besleyici ürünler kullanmayı ihmal etmeyin.
3. TIRNAKLAR VE ELLER
Ellerimiz kışın soğuğun, yazın da sıcağın etkisiyle bir hayli yıpranıyor. Bunun önüne geçebilmek için, ellerimizi suyla her temasından sonra nemlendirmek, ellerimizin yaşlanmasını geciktirici bir etki yaratıyor. Ayrıca nemlendiricileri kullanırken el masajıyla ellerimizin kan dolaşımını harekete geçirmiş oluyoruz. Kan dolaşımı hızlanınca ellerimiz yaşlanma etkilerine karşı savaş açacak ve daha diri görünüyor.
Ayrıca tırnaklarımız da daha genç görünmeniz için son derece önemli. Tırnaklarınıza kendi renginde oje sürmek yerine, pembe ya da kırmızı gibi yaşınızı daha genç gösterecek renkleri tercih edebilirsiniz.
Tüyo:
Her yere bir krem bırak
Gün içerisinde elinize besleyici krem sürmeyi kesinlikle ihmal etmeyin. Hatta banyoda, odanızda, iş yerinizde her zaman ulaşabileceğiniz yerlerde krem bulundurun.
Ancak, bu kremlerin aşın yağlı olmamasına dikkat edin, böylece evde işinizi yapmayı engellemeyecektir.
4. DUDAKLAR
Ağız ve dudak bölgesi, yüzde yaşlanma etkilerini en fazla belli eden yerler arasında yer alıyor. Dudaklar ise gülümsememizi şekillendiriyor. Dolayısıyla, tatlı bir gülümsemenizin olması yüzümüzü genç ve canlı göstermenin anahtarı. Bizi daha genç gösteren dudaklara sahip olabilmek için, parlak ve sıcak renkleri tercih etmeliyiz. Çok koyu herhangi bir renk, dudaklar için ölümcül olabilir. Pastel renkler ise dudaktan aydınlatır, daha dolgun ve genç gösterir.
Tüyo:
Ballı bakım
Parmağınıza bir miktar bal alarak dudaklarınıza sürüp 10 dakika bekleyin. Dudaklarınızın kısa sürede yumuşak ve pürüzsüz olduğunu göreceksiniz. Ayrıca, dudaklarınızın çevresini belirginleştirmeniz de genç görünmenizi sağlayan diğer bir etken. Bir kulak çubuğu yardımıyla şeffaf renkteki pudrayı dudak kenarlarına sürün. Daha sonra rujunuzu sürün. Gün boyunca dudak kenarlarınızdaki çizginin bozulmadığını fark edeceksiniz.
(Milliyet/10.05.2009)