Cevap: Türk tüketicisi tüketici bilincinden yoksun yolunacak kaz mı?
Forumu uzun süredir takip ediyor ve ısrarlı hak arama faaliyetinizi takdirle izliyordum. Bu aşamada vazgeçmenize üzülsem de bu vazgeçme durumuna nelerin neden olduğuna kısaca değinmek istiyorum. Zira müvekkilimin başına da benzeri geldi. Hem de çok daha basiti. Beyaz renkli Chevrolet marka aracın kaputu daha 6cı ayında leke leke oluyordu. Pasta cila yapılıyor ama sonuç alınamıyordu. Genel görüşüm dava açalım ama zor desem de müvekkilim de sizin gibi ısrarcı oldu. Tüketici mahkemesinde dava açıldı. İTÜ de araç sözde bilirkişi incelemesine tabi tutuldu. Sonuç; Araç sağlam, çevreden kaynaklanan nedenlerle boyada lekeler oluyormuş. Mahkemeye ısrarla bu araçların evde değil sokakta kullanıldığını söylesek de dava kaybedildi, müvekkil benim ve karşı taraf (Maroto Eyüp Chevrolet bayii ve Chevrolet Türkiye) için hükmedilen avukatlık ücretlerini ödemiş oldu. Ortalama dava süresi ise 2 sene. ŞİMDİ; 1- Tüketici mahkemeleri yoğunluktan dolayı davaları çok geç sonuçlandırıyor ve üstelik yanlış değerlendiriyor.
2- Konunun uzmanı bilirkişiler yeterince inceleme yapamıyor. SONUÇ: İnsanlar haklarını aramaktan bu nedenlerle kaçınıyorlar. Tam tabiri ile lanet olsun deyip, peşini bırakıyorlar.
Müvekkil hadi davayı kaybettik ama hem aracı aldığım Maroto ve aynı zamanda servisi olan Marotoya avukatlık ücreti ödediğinden dolayı oldukça serzenişte. Ama sonuçta hatasını telafi edemeyen, müşteri memnuniyetini sağlamayan Chevrolet kaybetti. Çünkü, müvekkil, ben, çevremdeki herhangi bir insan CHEVROLET almama konusunda bilinçlendik. Tıpkı sizlerin bizi bilinçlendirdiği gibi. Bugün bilinçli tüketiciler internette şöyle arıyorlar. Örnek: Chevrolet şikayet, Peugeot şikayeteri... Bu nedenle teşekkürler.
Cevap: Türk tüketicisi tüketici bilincinden yoksun yolunacak kaz mı?
Bilirkişilik gerçekten sorumluluk isteyen bir iş. Ama ne yazık ki örneğine bir "forumda" rastladığım üzere birisi benim mühendislik eğitimini aldığım konuda (Telekomünikasyon) "bilirkişi" olarak görev yapıyor.
Adını vermek istemediğim söz konusu forumdaki konuşmalarından; şahsın pek de "bilir" bir kişi olmadığı kanıtlanarak ortaya çıkınca bir daha o foruma uğramamıştı. (Belki de başka bir takmaadla çıkıyordur) Ama "bilir" kişilik görevine halen devam ediyor kanaatimce.
Bir işi bildiği için, eğitimini aldığı için, adaletin sağlanmasına katkı için değil de; bazı kişisel ilişkileri kullanıp "bilirkişilik ücreti kapmak" amacı ile; o konuda bırakın eğitimi, temel bilgisi bile olmadan böyle bir sorumluluk altına girmek nasıl bir cesaret?
Ayakkabı için ya da elbise bilirkişilik yapmak için o konuyu bilen bir "usta", teknik bir konuda bilirkişilik yapmak için o konunun "dibine kadar" eğitimini almış bir akdemisyen olmak gerektiğini düşünüyorum. Yukarıda sözünü ettiğim kişiden çok ama çok daha fazla telekomünikasyon bilgim olduğu halde (en azından telekomünikasyon yazmasını biliyorum) ben böyle bir sorumluluğun altına girmeye cesaret edemem. Ancak benim tam olarak hâkim olduğum konularda fikir beyan etme cesaret ve cüretini gösteririm.
Sizin örneğinizde ise bilirkişiliği yapan bir üniversite. Hem de en saygın üniversitelerinden biri. Bu da bir şey. Asıl mesleği dondurma ustalığı olan ama hobi olarak da otomobil bilirkişiliği yapan biri olsaydı bu "bilir kişi?
Aslında ben bu konu ile bir de soru sormuştum ama pek kimsenin ilgisini çekmemişti.
Bilirkişinin BİLGİSİZLİĞİNDEN kaynaklanan yanlış raporu dolayısı ile birisinin zararlarını bilirkişiden isteyeip isteyemeyeceği hakkında. Ama pek rağbet görmemişti o konu.
Cevap: Türk tüketicisi tüketici bilincinden yoksun yolunacak kaz mı?
Sayın Vip Üye,Sayın Avukat,
Size ve foruma yanıt veren Sayın Kıdemli Üye FRAMAX ile Sayın Vip Üye SENOLEKER'e teşekkürler..Mücadelemde yalnız olmadığımı görmek,takdir edilmek ve de tüketici bilinci yerleşiminde ki gayretlerinizi hissetmek beni çok mutlandırdı ve umutlandırdı..:)Bana doping yaptınız..:okSizleri daha önceki bu forumla ilgili yazdıklarımdan alıntı ile yanıtlıyorum.
SAYGILARIMLA...
"Türkiye'de ”Tüketici aldatılmış, tüketici, yılmış, tüketici korkmuş (Hak aramalar , hukuk davaları yıllar sürdüğünden ve Tüketici gerekli maddi ve hukuki yardımı alamadığından,yoksun olduğundan,tüketici haklarını bilmediğinden ve öğretilmediğinden)
Kamu oyu ise sessiz ,sanki zarar uğrayan mağdur olan sadece malı alanmış gibi görüyor."Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diye mi düşünüyor acaba? Halbu ki “Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur” felsefesi daha onurlu bir yol değil mi? “Susma sustukça sıra sana gelecek”düşüncesi daha doğru değil mi?
Bu ülkede satılan her ayıplı mal (zamanından önce bozulan,kullanım dışı kalan,vadedilen ve gerekli vasıfları taşımayan); halkımızın cebinden çalınan para\döviz ve ülkemiz özkaynaklarının kaybı olduğu gürülmüyor mu? Bu kayıpların kamu kaybı olduğu,refahını,zenginleşmesini engeleyen en önemli etken olduğu ne zaman farkedilecek?Demokratik batılı ülkelerde böyle bir durum olsa Devlet,Kamu oyu baskısı,basın yoluyla , Tıpkı “Bille Gates(microsoft-google),Renault,Pfizer..” gibi Tüketici haklarını ihlal edenlere korkunç yaptırımlar uygulanır,Tüketici bilinçlendirilir,hatalı ürünler geri çekilir ,tüketicinin zararı tanzim edilir. Paris’te,Londra’da…. bireysel haklara sonderece saygılı davranılırken en ufak bir haksızlıkta halk protesto için yürürken ,buna yürümeyenler, hatta benisemeyenler, hatta devlet sempatiyle yaklaşrken,desteklerken;
Biz bu vurdumduymaz tutumumuz nereye kadar devam ettireceğiz? "
Alıntı:
litigation rumuzlu üyeden alıntı
Forumu uzun süredir takip ediyor ve ısrarlı hak arama faaliyetinizi takdirle izliyordum. Bu aşamada vazgeçmenize üzülsem de bu vazgeçme durumuna nelerin neden olduğuna kısaca değinmek istiyorum. Zira müvekkilimin başına da benzeri geldi. Hem de çok daha basiti. Beyaz renkli Chevrolet marka aracın kaputu daha 6cı ayında leke leke oluyordu. Pasta cila yapılıyor ama sonuç alınamıyordu. Genel görüşüm dava açalım ama zor desem de müvekkilim de sizin gibi ısrarcı oldu. Tüketici mahkemesinde dava açıldı. İTÜ de araç sözde bilirkişi incelemesine tabi tutuldu. Sonuç; Araç sağlam, çevreden kaynaklanan nedenlerle boyada lekeler oluyormuş. Mahkemeye ısrarla bu araçların evde değil sokakta kullanıldığını söylesek de dava kaybedildi, müvekkil benim ve karşı taraf (Maroto Eyüp Chevrolet bayii ve Chevrolet Türkiye) için hükmedilen avukatlık ücretlerini ödemiş oldu. Ortalama dava süresi ise 2 sene. ŞİMDİ; 1- Tüketici mahkemeleri yoğunluktan dolayı davaları çok geç sonuçlandırıyor ve üstelik yanlış değerlendiriyor.
2- Konunun uzmanı bilirkişiler yeterince inceleme yapamıyor. SONUÇ: İnsanlar haklarını aramaktan bu nedenlerle kaçınıyorlar. Tam tabiri ile lanet olsun deyip, peşini bırakıyorlar.
Müvekkil hadi davayı kaybettik ama hem aracı aldığım Maroto ve aynı zamanda servisi olan Marotoya avukatlık ücreti ödediğinden dolayı oldukça serzenişte. Ama sonuçta hatasını telafi edemeyen, müşteri memnuniyetini sağlamayan Chevrolet kaybetti. Çünkü, müvekkil, ben, çevremdeki herhangi bir insan CHEVROLET almama konusunda bilinçlendik. Tıpkı sizlerin bizi bilinçlendirdiği gibi. Bugün bilinçli tüketiciler internette şöyle arıyorlar. Örnek: Chevrolet şikayet, Peugeot şikayeteri... Bu nedenle teşekkürler.