Cevap: Eşitim, eşitiz eşitsiniz
YÖK'ten katsayı açıklaması
8 Aralık 2009
YÖK'ten yapılan açıklamada, “17 Aralık 2009 tarihinde yapılacak Genel Kurul toplantısında, yürütmesi durdurulan maddeler yerine yeni bir düzenleme yapılmasına karar verilmiştir” denildi.
Açıklamada, YÖK Genel Kurulu'nun, Danıştay 8. Dairesi'nin, kurul'un 21 Temmuz 2009 tarih ve 14 sayılı kararının 3, 4. ve 5. maddeleriyle ilgili olarak verdiği yürütmeyi durdurma kararı üzerine bugün toplandığı belirtilerek, toplantıda bu kararın gerekçeleri ve bundan sonra izlenecek yöntem üzerinde müzakerelerde bulunulduğu bildirildi.
Yükseköğretime girişe ilişkin olarak oluşturulan ve birçok yenilik getiren “yeni sistemin temel unsurları üzerinde hukuki yönden bir tartışmanın bulunmadığı” ifade edilen açıklamada, “Yürütmesi durdurulan kararlar yerleştirme puanlarının hesaplanmasına yönelik 3, 4. ve 5. maddelere ilişkindir. Ancak, 1998 yılında başlatılan ve yapılan değişikliklerle en son olarak 2009 yılında kullanılan Ağırlıklı Orta Öğretim Başarı Puanı'nın hesaplanmasındaki 0,3-0,8 şeklindeki farklı katsayı uygulamasına geri dönüş artık söz konusu değildir” denildi.
Açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Genel Kurul'da yapılan değerlendirmeler sonucunda, sınav takviminin aksamaması ve öğrenciler ile ailelerinin yargı kararı sonucunda içine düştükleri belirsizlik ortamına son vermek için, 17 Aralık 2009 tarihinde yapılacak olan Genel Kurul toplantısında yürütmesi durdurulan söz konusu maddeler yerine yeni bir düzenleme yapılmasına karar verilmiştir.
Yükseköğretim Kurulu, yerleştirme puanının hesaplanmasına ilişkin alacağı yeni kararlarında da 2547 sayılı kanunun 45. maddesi çerçevesinde merkezi sınavla ölçülen kişisel başarıyı esas alacağını kamuoyuna saygıyla duyurur.”
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Danıştay'a yaptıkları itirazın sonucunu bekleyeceklerini belirterek, 17 Aralıkta YÖK Genel Kurulu'nun yeniden toplanacağını ve o zaman karar vereceklerini bildirdi. Özcan eski düzene dönüşün söz konusu olmadığını ve yeni düzenlemede kişisel başarının esas alınacağını ifade etti.
Özcan, YÖK'te gerçekleştirilen ve yaklaşık 4 saat süren Genel Kurul toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Prof. Dr. Özcan, toplantıda Danıştay'ın “katsayı” konusunda yürütmeyi durdurma kararına yaptıkları itirazın gerekçelerinin konuşulduğunu belirtti. Özcan, “İtirazın gerekçelerini teker teker ele aldık. Arkadaşlarımız o konuda ne düşünüyorlar, ki ona göre çözümümüzü geliştirelim diye o konuda tartıştık” dedi.
ALTERNATİFLERDEN BAHSEDİLMEDİ
Gazetecilerin “Yeni düzenlemeye ilişkin hangi alternatiflerin ele alındığı” sorusu üzerine, Özcan, “Alternatiflerden filan bahsedilmedi. Şimdi, sadece o karardaki gerekçeleri teker teker ele aldık ve arkadaşlarımız o gerekçeler hakkında ne düşünüyorlar onları öğrenmek istiyordum ben. En uygun çözümü ona göre bulalım diye...” yanıtını verdi.
Yeni düzenleme konusundaki alternatifleri üyelerle paylaşıp paylaşmadığının sorulması üzerine, Özcan, “Bir sürü alternatiflerimiz var. Onları paylaşmadık sadece onlar ne düşünüyor onu öğrenmek istedik ki bizim alternatiflerimizden hangisi en uygun” diye konuştu.
Özcan, bir başka soru üzerine ise şunları kaydetti:
“Bir önemli mesele, bazı üyelerimiz bu üç maddenin (Danıştay'ın yürütmeyi durdurduğu YÖK kararları) geri çekilmesinin uygun olup olmayacağı konusunda fikir beyan ettiler. O mesele tartışıldı. 'Danıştay'ın kararına kadar bunu yapmayalım' diye karar verdik. Yani yürütmenin durdurulmasına neden olan üç madde... 'Bunları çekelim de dava konusuz kalsın' diye bir görüş ortaya sürüldü. Arkadaşlarla tartıştık. Buna gerek yok. Biz Danıştay'ın kararını bekleyelim ondan sonra yapalım...”
"BU MESELEYE DUYARSIZ KALAMAZLAR"
Bir gazetecinin “Danıştay kararı gecikirse” sözleri üzerine, Özcan, “Hayır gecikmeyecekmiş, onu da öğrendik. Zannediyorum 15 günlük bir zaman var. O zaman içinde geleceğini düşünüyoruz. Çünkü onların da hassas olacağını biliyoruz. Onlar da bu meseleye duyarsız kalamazlar” dedi.
Özcan, gazetecilerin yeni modellerin ne olacağı yönündeki ısrarlı sorularına “Bu konuda hiçbir şey konuşmadık. Ben de size bir şey söylemeyeceğim” yanıtını verdi.
Bir gazetecinin “Katsayılar arasındaki makas mı daraltılacak?” sorusuna, Özcan, “Makas falan yok, hiçbir şey konuşmadık” karşılığını verdi.
Özcan, sorular üzerine, “YÖK Genel Kurulu'nun 17 Aralıkta yeniden toplanacağını” belirterek “İşte o zaman karar vereceğiz” dedi.
Bu arada YÖK Üyesi Muhittin Şimşek de gazetecilerin “Katsayılar arasındaki makası daraltmaktan başka alternatifler var mı?” sorularına “Var. Hukukun dışında hiçbir şey düşünülmüyor” dedi.
Hürriyet ( AA)
Cevap: Eşitim, eşitiz eşitsiniz
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, YÖK'ün katsayı kararına yaptığı itirazın reddine ilişkin kararının gerekçesi açıklandı.
anıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, YÖK'ün katsayı kararına yaptığı itirazın reddine ilişkin kararının gerekçesinde, mesleki-teknik liseden mezun olan kişilerin üniversiteye girebilmelerinin, yasanın bir gereği olduğu belirtildi.
Gerekçede, "Değinilen lise mezunlarına genel lise mezunlarıyla girdikleri sınavda farklı katsayı uygulanması, yapılan açıklamalar karşısında hukuka uygun ise de bu farklılığın ölçülü olması gerektiğinde de kuşku bulunmamaktadır" denildi. Gerekçede İdarenin bu konuda yapacağı düzenlemede ölçülülük ilkesini dikkate alması gerektiği kaydedilerek, "Ölçülülük ilkesi dikkate alınarak belirlenecek olan katsayı, temel ilkeleri açıklanan eğitim sisteminin örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozmamalı, alan/bölüm, mesleki eğitim, genel lise eğitimi gibi ayrımları ve yargı kararlarını geçersiz kılacak nitelikte olmamalıdır. Ölçülülük ilkesi dikkate alınarak belirlenecek olan katsayı, temel ilkeleri açıklanan eğitim sisteminin örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozmamalı, alan/bölüm, mesleki eğitim, genel lise eğitimi gibi ayrımları ve yargı kararlarını geçersiz kılacak nitelikte olmamalıdır” açıklanmasında bulunuldu.
http://haber.gazetevatan.com/Danista...76617/1/Gundem
Cevap: Eşitim, eşitiz eşitsiniz
Katsayı kararına ikinci durdurma
Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün üniversiteye girişte farklı katsayı uygulanmasına ilişkin 17 Aralık 2009 tarihli kararının yürütmesini oy birliğiyle durdurdu.
İstanbul Barosu Başkanlığı, Yükseköğretim Genel Kurulunun (YÖK) yükseköğretime girişte farklı katsayı puanı uygulamasını kaldıran 21 Temmuz 2009 tarihli kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştayda dava açmıştı. Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün kararının yürütmesini oy birliğiyle durdurmuştu. Bunun üzerine YÖK, 17 Aralık 2009'da üniversiteye giriş sınavında adaylara “farklı katsayı” uygulanması kararı almış ve puanlar hesaplanırken adayların kendi alanıyla ilgili program tercihinde Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanlarının (AOBP) 0.15, alan dışı tercihte 0.13 ile çarpılmasını kararlaştırmıştı.
İstanbul Barosu Başkanlığı, YÖK'ün bu yeni kararının da iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açtı.
Danıştay 8. Dairesi, YÖK'ün yeni kararının, iki, üç ve dördüncü maddelerinin yürütmesini oy birliğiyle durdurdu.
Kararın ikinci maddesi, “AOBP'nin 0.15 ve 0.13 katsayıları ile çarpılmasını” öngörüyordu. Kararın üçüncü maddesi, “öğretmen lisesi ve meslek lisesi mezunu olanların kendi alanlarındaki programları tercih etmeleri halinde ilgili ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının 0,05 ile çarpımı sonucunda bulunan puanın toplam puana ayrıca ekleneceğini”, dördüncü maddesi ise “Meslek Yüksek Okullarının sınavsız geçişten boş kalan kontenjanlarına açık öğretim programlarına ve meslek liselerinin devamı niteliğindeki lisans programlarına YGS puanları esas alınarak yerleştirme yapılacağını” düzenliyordu.
Davalı YÖK'ün bu karara itiraz hakkı bulunuyor. İtirazı, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu görüşecek.
Dairenin gerekçesinde, dava konusu kararın ikinci maddesinde,”Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) puanları ile yerleştirme yapılan programlar ve Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) puanları esas alınarak yerleştirme yapılan programlarda, ilgili Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanı (AOBP), adayın kendi alanında bir programı tercih etmesi halinde 0,15; alanı dışında bir programı tercih etmesi halinde ise 0,13 ile çarpılır. Ortaya çıkan sayının sınav sonucuna eklenmesi suretiyle bu aşamadaki yerleştirmeye esas olacak puan belirlenir” hükmünün yer aldığı hatırlatıldı.
Kararın, üçüncü maddesinde, “Adaylardan öğretmen lisesi ve meslek lisesi mezunu olanların, sınavsız kayıt hakkı olanlar dışında, kendi alanlarındaki programları tercih etmeleri halinde ilgili ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının 0,05 ile çarpımı sonucunda bulunan puan 2. maddeye göre hesaplanan toplam puana ayrıca eklenir”, dördüncü maddesinde ise “Meslek Yüksek Okullarının sınavsız geçişten boş kalan kontenjanlarına açık öğretim programlarına ve meslek liselerinin devamı niteliğindeki lisans programlarına YGS puanları esas alınarak yerleştirme yapılır” kuralının getirildiği belirtildi.
Gerekçede, şöyle denildi:
“Katsayı farkının belirlenmesinde davalı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının iddia ettiği gibi bireylerin devlete karşı korunması değil, devletin bireylere tanıdığı ve yararlandırdığı hakların tam ve gereğince kullanılmasının sağlanması amaçlanmalıdır. Yani bireylerin haklarının birbirlerine karşı korunması, sahip olunan hakların özüne ve ruhuna uygun kullanımının sağlanmasıdır. Maddi olayda ölçülülük ilkesinin hareket noktası da öğrencilerin mesleki eğitim, genel lise eğitimi ve genel liseler içinde alan, bölüm seçerek oluşturdukları birikimin adil bir değerlendirmeye tabi tutulmasını sağlamaktır. Bu ayrımların kaldırılması sonucunu doğuran bir düzenlemenin eğitim sisteminin örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozacağı ve yargı kararlarına aykırı olacağı açıktır.”
YÖK'ÜN SAVUNMASI
Davalı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının savunmasına da yer verilen gerekçede, YÖK'ün yargı kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdüğü hukuki boşluğu gidermek için belirlediği farklı katsayı oranına ilişkin açıklama yaparken “yönlendirme amacıyla getirilen sınırlamanın bireyin yükseköğrenim hakkını ortadan kaldırmaması, istediği takdirde makul seviyede bir gayretle bu sınırlamayı aşabilmesine imkan verilmesi gerektiği, aksine bir yaklaşımın bireyi katlanamayacağı bir sorumluluk altına sokarak Anayasanın beşinci maddesine aykırılık teşkil edeceği, yasal kuralların ilgililerin farklı bir alanı tercih etmelerinin engellenmesi sonucunu doğuracak düzenlemeleri içermediği gibi meslek lisesi mezunlarına kendi alanlarından farklı bir alanda yükseköğrenim görmek istemeleri halinde de farklı katsayı uygulanacağına ilişkin bir düzenleme yer almadığı, farklı katsayı uygulamasının meslek liselerini olumsuz etkileyeceği, sınav sürecinin başladığı, kılavuzların hazırlandığı bu aşamada oluşacak değişikliklerin öğrencilerin başvurularında belirsizlik yaratacağı”nın ileri sürüldüğü belirtildi.
YÖK'ün bu savunmasının, farklı katsayı uygulamasını kaldıran düzenlemeye yönelik olarak açılan davalarda verilen savunmalarını tekrar eder nitelikte olduğu ifade edilen gerekçede, “Bu şekilde katsayı farkının olmaması ya da olacaksa da aşılabilir bir niteliğinin bulunmasına yönelik olan bir amacın, mevzuatta öngörülen ve dairemizce ve İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen kararlarda da vurgulanan temel ilke ve yaklaşıma uygun olmadığı açıktır. Ayrıca uygulanacak katsayı sınavlar sonucunda yerleştirmeye esas puanın hesaplanmasında dikkate alınacağından sınavlara başvurma ve sınavları engelleyici bir husus değildir” denildi.
Gerekçede, “1998 yılından itibaren uygulanan ve hukuka uygunluğu yargısal kararlarla istikrar kazanmış farklı katsayı uygulaması ile dava konusu karar alınıncaya kadar uygulanmakta olan alan içi tercihlerde 0.8, alan dışı tercihlerde 0.3 katsayısının esas alınacağına ilişkin düzenlemenin değiştirilerek alan içi 0.15, alan dışı 0.13 katsayı farkına dönüştürülmesine ilişkin dava konusu kararın hukuken geçerli bir sebebe dayanmadığı” vurgulandı.
Kararın ayrıca yargı kararlarının gereklerine aykırı olduğu ve yargı kararlarını geçersiz kıldığı sonucuna ulaşıldığı belirtilen gerekçede, “Bu durumda, dava konusu düzenlemenin ikinci maddesinde hukuka uyarlık bulunmamıştır. Düzenlemenin üçüncü maddesi ve kararın dördüncü maddesindeki puanlama sistemi ikinci maddeye dayandırılmış olduğundan, hukuki geçerliliğinden söz etmeye olanak yoktur. Dava konusu kararın iki, üç ve dördüncü maddelerinin uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararlar oluşacağı da açıktır” denildi.
BARONUN DAVA AÇMA EHLİYETİ İNCELENDİ
Danıştay 8. Dairesinin, YÖK'ün farklı katsayı uygulaması öngören kararının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin gerekçesinde, uygulanmakta olan ve zaman içinde birtakım sonuçlar doğurarak istikrar kazanan bir düzenlemenin değiştirilmesi ya da kaldırılması için hukuk düzeninde veya maddi olayda bir değişiklik olması gerektiği vurgulanarak, “Yani önceki uygulamayı kaldıran ve yeni bir uygulama getiren düzenlemenin hukuken geçerli sebeplere dayanması gereği tartışmasızdır” denildi.
Dairenin gerekçesinde, davacı İstanbul Barosunun dava açma ehliyeti olup olmadığı konusu irdelendi. Çeşitli baro başkanlıklarının Danıştayda açtığı davalardan örnekler verilen gerekçede, Avukatlık Yasası'nda yapılan değişiklikten sonra açılan davalarda, dava açma ehliyetinin bulunup bulunmadığı saptanırken iptal davasının genel amacının yanı sıra dava konusu idari işlemin niteliği, bu işlemin hukukun üstünlüğünü, hukuk devleti ilkesini etkileyip etkilemediği, genel kamu yararı, Anayasa ile koruma altına alınan eşitlik, kişinin dokunulmazlığı, özel hayatın gizliliği, kanunsuz suç ve ceza olamayacağı gibi temel insan haklarının ihlal edilip etmediğine ve yargı kararlarının uygulanmaması veya geçersiz kılınması gibi hukuk devleti ilkesini zedeleyen bir durumun söz konusu olup olmadığına bakılarak menfaat ilgisinin olaya özgü ancak daha geniş yorumlandığı vurgulandı.
Dava konusu karar ile yükseköğretime girişte bir sistem getirildiği ve bu düzenlemeyle ülkenin eğitim sisteminin bütününün etkilendiği ifade edilen gerekçede, “Dava konusu kararın bu özelliği nedeniyle genel kamu yararı ile ilgili bulunduğu açıktır. Yargı kararlarının uygulanmadığı savıyla açılan bu davada, işlemin hukuki niteliği ile hukukun üstünlüğünü koruma görev ve yükümlülüğü bulunan davacı baro başkanlığının iddiaları birlikte dikkate alındığında davacının dava konusu kararla menfaat ilgisinin bulunduğunun kabulü zorunludur” denildi.
İstanbul Barosu Başkanlığının Yükseköğretim Genel Kurulunun 21 Temmuz 2009 tarihli kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açtığı davada, davalı YÖK'ün “İstanbul Barosunun dava açma ehliyetinin bulunmadığına ilişkin iddiası”nın da bu nedenlerle kabul edilmediği anımsatılan gerekçede, “Davalı idarenin söz konusu kararına yönelik olarak verilen yürütmenin durdurulması kararı sonrası tesis ettiği dava konusu işleme karşı Baro tarafından dava açılabileceği de tartışmasızdır” denildi.
Davacı baro başkanlığının YÖK'ün 21 Temmuz 2009 tarihli kararına karşı açtığı davada yürütmenin durdurulmasına karar verildiği anımsatılan kararda, YÖK'ün yeni kararının, Danıştay 8. Dairesi ve İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen kararlar nedeniyle oluştuğu ileri sürülen hukuki boşluğun giderilmesi amacıyla tesis edildiğinin belirtildiği ifade edildi.
“SINIRSIZ VE MUTLAK BİR TAKDİR YETKİSİNDEN SÖZ EDİLEMEZ”
Anayasa ve yasalara göre, idarelerin takdir yetkisine dayalı olarak tesis ettiği işlemlerin de idari yargı denetimine tabi olduğunu vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi:
“Takdir yetkisinin kullanımı idareyi yargı denetiminden bağışık kılmaz, hukuk devletinde sınırsız ve mutlak bir takdir yetkisinden söz edilemez. Hukuk devleti olmanın gereği, idarelerin takdir yetkisine dayalı olarak tesis ettikleri bireysel ya da düzenleyici işlemlerin hukuken geçerli ve objektif bir sebebe dayanmasıdır. Takdir yetkisine dayalı işlemlerin, hukukun belirlediği sınırlar ve eşitlik kuralı gözetilerek kamu yararına ve hizmetin gereklerine uygun şekilde objektif, makul ve geçerli neden ve gerekçelere dayalı olarak tesis edilmesi gerekir.”
Yürütmenin durdurulması kararının, davanın esası hakkında verilen kararlar gibi yerine getirilmesinin zorunlu olduğu vurgulanan gerekçede, yürütmenin durdurulması kararının hukuki gereklerine uygun bir işlem tesis edilmesinin de Anayasal ve yasal zorunluluk olduğuna işaret edildi. Gerekçede, şu tespitler yapıldı:
“Yargı kararlarının uygulanması konusunda idarelere herhangi bir takdir yetkisi tanınmadığı açıktır. Yani idarelerin yargı kararlarının doğruluğunu tartışma ve buna göre uygulama yapma yetkisi bulunmamaktadır. Anayasa ve yasa hükümleri ile idare hukuku ilkesi gereği idareler iptal kararının amaç ve kapsamına göre yeni bir işlem yapmak ve iptal edilen işlemden doğan sonuçları ortadan kaldırmak ve önceki hukuki durumun geçerliliğini sağlamakla görevlidir. Bu nedenle idareler iptal kararlarının amaç ve kapsamı dışında bir işlem tesis edemez. İdarelerin bu amaç dışında başkaca bir tercih ve takdir hakkı yoktur.”
“MİLLİ EĞİTİM TEMEL YASASI'NIN ASIL AMACI”
Yükseköğretim Kurulunun, 30 Temmuz 1998 tarihli kararı ile 1999 yılından itibaren başlatılan uygulama ile tek aşamalı sınav ve sözel, sayısal ve eşit ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının hesaplanmasında farklı katsayı uygulamasının başlatıldığı belirtilen gerekçede, ortaöğretim kurumlarından mezun olanların öğrenim gördükleri meslek ya da alanda yükseköğrenim görmelerinin Milli Eğitim Temel Yasası'nın asıl amacı olduğu vurgulandı.
Bu amaca uygun olarak öğrencilerin meslekleri ya da alanları dışında eğitim görmek istemeleri halinde üniversite puanlarının daha düşük bir katsayı, tersine durumda ise daha yüksek katsayı uygulanacağına ilişkin anılan kararın alındığı ve uygulamanın 1999 yılından itibaren başlatıldığı ve o tarihten bu yana uygulandığı anımsatıldı.
Yükseköğretim Kurulunun bu kararlarıyla ilgili uygulamalarına karşı daha önce birçok dava açıldığı ve verilen ret kararlarının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca da onandığı ifade edilen gerekçede, böylece, farklı katsayı uygulamasında hukukun temel ilkelerine, Anayasa ve ilgili yasalara aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı belirtildi.
Gerekçede, davalı idarenin farklı katsayı uygulamasını kaldıran 21 Temmuz 2009 tarihli kararına karşı açılan davalarda, “farklı katsayı uygulaması konusunda yargı kararlarıyla istikrar kazanmış bir sistemin yerleşmiş olduğu ve bu kararlardan sonra mevzuatta bu kararın aksine yapılmış yasal bir düzenleme bulunmadığı, yargı kararlarında yapılan hukuki değerlendirmelerin bugün için de geçerliliğini sürdürdüğünün belirlendiği” kaydedildi.
Dairenin gerekçesinde, İdari Dava Daireleri Kuruluna yapılan itiraz üzerine verilen kararda da “idarenin farklı katsayı belirlemesine yönelik yapacağı düzenlemede belirleyeceği katsayının ölçülülük ilkesi dikkate alınarak eğitim sisteminin yönlendirme esası gereği örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozmaması, alan/bölüm, mesleki eğitim, genel lise eğitimi gibi ayrımları ve yargı kararlarını geçersiz kılacak nitelikte olmaması gerektiği”nin vurgulandığı anımsatıldı.
İdarenin yargı kararları üzerine farklı katsayı uygulaması konusunda bağlı yetki içinde bulunmasına karşın, bu katsayıların belirlenmesi noktasında takdir yetkisine sahip olduğu vurgulanan gerekçede, “Ancak bu yetkinin kullanımı da mutlak ve sınırsız değildir. Bir başka anlatımla uygulanmakta olan ve zaman içinde birtakım sonuçlar doğurarak istikrar kazanan bir düzenlemenin değiştirilmesi ya da kaldırılması için hukuk düzeninde veya maddi olayda bir değişiklik olması gerekir. Yani önceki uygulamayı kaldıran ve yeni bir uygulama getiren düzenlemenin hukuken geçerli sebeplere dayanması gereği tartışmasızdır” denildi.
Danıştay 8. Dairesinin, YÖK'ün farklı katsayı uygulaması öngören 17 Aralık 2009 tarihli kararının yürütmesinin durdurulmasına ilişkin gerekçesinde, “İdarenin yasal kuralları hayata geçirme görevinin bir sonucu olarak yönlendirmenin tam ve gereğince sağlanmasına yönelik olarak yapılan sınav sistemi değişikliğinin katsayı uygulamasının gerekliliğini ortadan kaldıracak bir niteliği bulunmamaktadır” denildi.
Dairenin gerekçesinde, davalı idare YÖK'e, 0.8-0.3 olan katsayının 0.15-0.13 olarak değiştirilmesinin nedenlerinin ara karar ile sorulduğu belirtilen gerekçede, davalı idarenin bilimsel ve hukuken kabul edilebilir bir açıklama yapmamış olduğunun görüldüğü belirtildi.
Gerekçede, “Davalı idarenin katsayı farkının 10 puana tekabül ettiği ve belirlenen katsayılara göre bulunacak sonuçların 0.8 - 0.3 katsayı uygulanan bir önceki sınav sonuçlarına göre bin kişi üzerinde bir fark oluşturacağı şeklindeki açıklamalarına da bilimsel ve kabul edilebilir bir dayanak sunmadığı görülmektedir. Yargı kararları ile 0.8 - 0.3 katsayı farkı kabul görmüş olmakla bu katsayının uygulandığı sınav sonuçlarına farklı katsayılar uygulayarak bir değerlendirme yapmanın ve bunu uygulamanın geçerli sebebi olarak sunmanın kabulünün mümkün olmadığı açıktır” denildi.
Davalı YÖK tarafından, “üniversiteye giriş sınavında 2010 yılı itibarıyla uygulanacak sistemde değişiklik yapılarak yeni bir sistem getirildiği ve öğrencilerin öğrenimlerine uygun programları seçmelerinin sağlandığı ve bu nedenle katsayı uygulamasının bir gerekliliği kalmadığının savunulduğu” belirtilen gerekçede, şunlar kaydedildi:
“Mevcut yargı kararları nedeniyle davalı idare farklı katsayı uygulamasının geçerliliği hususunda bir değerlendirme yapma olanağına sahip değildir. Kaldı ki davalı idarenin de iddia ettiği gibi 29 Ocak 2009 günlü Yükseköğretim Genel Kurulu kararı ile sınav sisteminde meydana getirilen değişiklik ile sınav sorularında çeşitlilik yaratılarak eğitim müfredatının bir bütün olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu uygulamanın, yasal düzenlemelerin amacını teşkil eden öğrencilerin ortaöğretimde seçtikleri ve yöneldikleri okul ve alana uygun bir yükseköğretime yönlendirilmesi ilkesinin zorunlu bir sonucu olduğu açıktır. İdarenin yasal kuralları hayata geçirme görevinin bir sonucu olarak yönlendirmenin tam ve gereğince sağlanmasına yönelik olarak yapılan sınav sistemi değişikliğinin katsayı uygulamasının gerekliliğini ortadan kaldıracak bir niteliği bulunmamaktadır. Aksine bu yönlendirmenin farklı katsayı uygulaması ile desteklenmesinin yasal kuralların amacı ve anlamına en doğru yaklaşım olduğu da yine yargı kararlarıyla belirlenmiştir.”
ANAYASANIN EŞİTLİK İLKESİ
Gerekçede, Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu hükmünün yer aldığı vurgulandı. Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da belirtildiği gibi, Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devletinin, eylem ve işlemlerinin hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda eşitliği gözeten, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlet olduğu belirtildi.
Anayasa'nın 10. maddesine göre, herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu, devletin bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlü bulunduğu, devlet organları ve idare makamlarının, bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda olduğuna işaret edildi.
Bu madde ile mutlak değil, hukuksal eşitliğin amaçlandığı, “Yasa önünde eşitlik” ilkesinin, yasalar karşısında herkesin eşit olmasını, ayırım yapılmamasını, kimseye ayrıcalık tanınmamasını gerektirdiği belirtilen gerekçede, “Durumlarındaki farklılıklar kimi kişi ve toplulukların değişik kurallara bağlı tutulmasına neden olabilirse de farklılık ve özelliklere dayanan bu tür düzenlemeler eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz” denildi.
Anayasanın 17. maddesinde, herkesin, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğunun belirtildiği, 5. maddesinde de kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmanın, devletin temel amaç ve görevleri arasında sayıldığı belirtildi. Gerekçede, devletin bu yükümlülüğünü eşitlik ilkesini gözeterek hiçbir ayırım yapmadan herkes için geçerli olacak biçimde yerine getirmesi gerektiğine işaret edildi.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun katsayı kararıyla ilgili gerekçesinde belirtilen ve katsayıyı belirleyen düzenlemelerde esas alınacağı vurgulanan “ölçülülük” ilkesinin, bir idare hukuku ilkesi olduğu kaydedildi. Gerekçede, kurul kararında ölçülü olmaktan ne anlaşılması gerektiği de ortaya konularak idari işlemden beklenen amaç ile kullanılan araç arasında adil bir denge olması gerektiğinin belirlendiği belirtildi.
Gerekçede, daha önce konuyla ilgili Danıştay tarafından verilen kararlarda ayrıntılı olarak yapılan açıklamaların tekrarlanmasına gerek görüldüğü belirtilerek, bu kararlarda, mesleki-teknik eğitim görenlere kendi alanlarına yönelik tercihlerde daha fazla katsayı uygulanmasının eşitliğe aykırı olmadığı gibi genel liselerde de yükseköğretime girişte farklı katsayı uygulanmasının eşitsizliğe neden olmayacağı bildirildi. Aksine bir yorumun mesleki-teknik öğretimi işlevsiz kılacağı, genel liselerin aleyhine bir durumun gerçekleşmesine neden olacağının belirlendiği ve bu değerlendirmelerin genel liseler içindeki farklı alanlara ilişkin katsayı belirlemesini de kapsadığına işaret edildiği anımsatıldı.
KARARIN 6. MADDESİNİN YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASINA RET
Gerekçede, YÖK kararının, “Türkiye genelinde ilk bin kişi arasına giren adayların yerleştirme puanı hesaplanırken alan içi katsayı oranının uygulanmasına” ilişkin 6. maddesinin ise yürütmesinin durdurulması isteminin oy çokluğuyla reddedildiği belirtildi.
Kararın 6. maddesi ile “Yükseköğretim Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) sonucu oluşan her puan türünde, Türkiye genelinde ilk bin kişi arasına giren adayların yerleştirme puanı hesaplanırken, Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanında tercih edeceği bütün programlar için, alan içi katsayı değeri kullanılacağı” kuralının getirildiği hatırlatıldı. Gerekçede, “Her genel kuralın kendi içinde bir istisnayı içeriyor olmasının genel kurala aykırılık teşkil etmeyeceği, başarının ödüllendirilmesi amacına yönelik olduğu anlaşılan bu kuralın, yargı kararlarına aykırı bir yönü bulunmadığı gibi hukuka, hakkaniyete ve mevzuata uygun olduğu anlaşılmaktadır” denildi.
AZLIK OYU
YÖK kararının 6. maddesinin yürütmesinin durdurulması isteminin reddi yönündeki çoğunluk görüşüne katılmayan üyelerin, azlık oyunda, bu maddede, öğrencilerin ortaöğretimdeki başarı durumlarının sınav sonucuna nasıl yansıtılacağının belirlendiği, okullarını birincilikle bitiren öğrenciler, belli sanat dallarında üstün başarılı olan öğrenciler, TÜBİTAK yarışmalarında ödül kazanan öğrenciler ve meslek liselerinde okuyan öğrenciler açısından farklı kuralların öngörüldüğü ifade edildi.
Böylece yasanın genel kuralı ile sınav sonuçlarının değerlendirilmesinde adayların ortaöğretimdeki başarılarının dikkate alındığı, sınav sonucu belli bir başarı düzeyi gösterenlere yönelik herhangi bir kural ve istisna öngörülmediği kaydedilen azlık oyunda, şu görüşlere yer verildi:
“Bu nedenle, başarının tüm öğrenim süresi değerlendirilerek belirlenmesi gerekirken bir sınavda gösterilen performansın başarı olarak kabul edilip ödüllendirilmesine yönelik düzenlemenin yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Dava konusu kararın her puan türünde ilk bine giren öğrenciler için katsayı uygulamasını kaldırıyor olması nedeniyle bu kural bakımından yargı kararlarının gereğinin yerine getirilmediği ve geçersiz kılınmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Davalı idare 21 Temmuz 2009 tarihli kararında başarılı öğrenciler açısından herhangi bir düzenlemeye gitmemişken bu kararın yürütülmesinin durdurulması sonrasında alınan dava konusu kararda bu türden bir düzenleme yapma amacının da yine yargı kararlarını etkisiz kılmaya yönelik olduğu açıktır. Bu açıklamalar karşısında dava konusu düzenlemenin 6. maddesinin de yürütülmesinin durdurulması gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyoruz.”
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/13726612.asp?gid=233
Cevap: Eşitim, eşitiz eşitsiniz
Danıştay'ın kararına tepkiler sürüyor
Türkiye’de eğitim sisteminin yapısal sorunlarıyla ilgili araştırmalar yapan ve YÖK’ün kararını destekleyen Karabük Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği öğretim üyesi Yardımcı Doçent Dr. Bekir Gür ise, Danıştay kararıyla ilgili olarak "Beklenen bir karar değildi, YÖK zaten mahkemenin istediği değişiklikleri yapmıştı. Katsayının olduğu bir sistemde dünyayla ekonomik olarak rekabet etmemiz mümkün değil." dedi.
-"KATSAYININ OLDUĞU BİR SİSTEMDE DÜNYAYLA REKABET ETMEMİZ MÜMKÜN DEĞİL"-
Gür, ANKA’ya yaptığı açıklamada, "Beklenen bir karar değildi, YÖK zaten mahkemenin istediği değişiklikleri yapmıştı. Katsayının olduğu bir sistemde dünyayla ekonomik olarak rekabet etmemiz mümkün değil." dedi.
Gür Danıştay kararına ilişkin olarak, "Danıştay’ın puan hesaplamaya ilişkin bazı maddeleri iptal etmesi kafa karıştırıcıdır. Çünkü, 0,3-0,8 uygulamasına dönüş olamaz. YÖK bu konuda bir karar alacak, bekliyoruz" diye konuştu.
Gür, YÖK’ün kararının sembolik olmayan bir değişik olduğuna vurgu yaparak, "Bu karar beklenmedik bir karardı, çünkü mahkemenin istediği değişikliklerin yapıldığını düşünüyorum. Üzüntü vericidir. Dünyada eğitim sistemleri esneklik üzerine kuruluyor. Oysa Danıştay kararı esnek olmayan, katı bir eğitim sistemini öngörüyor" dedi.
Gür, Danıştay’ın geçişlerin olmadığı, 14 yaşında yapılan tercihlerin yaşanmak zorunda olduğu bir sistem öngördüğünü belirterek, şunları söyledi: "Danıştay yeni bir eğitim sistemi ihdas ediyor. Çünkü bizim eğitim sistemimiz özellikle katsayıdan önceki yıllara baktığımızda tek bir yapı üzerine kurulu yani bütün öğrenciler sınavda aldığı puan üzerinden üniversiteye gider. Burada öğrencinin hangi liseden geldiği önemli değildir ama katsayı kararıyla birlikte artık ikili bir eğitim sistemine geçiyoruz. Bir tarafta düz liselerin gidebileceği diğer tarafta meslek liselerin gidebileceği okullar. Bu ise dünyadaki uygulamanın tam tersidir. Dünyadaki eğilim ikili eğitim sistemlerinin tekli yapıya kavuşturulması yönünde. Oysa Danıştay tek yapıyı ikili yapıya dönüştürmek istiyor. İkili yapının mantığı dünyadaki gelişmelerin gerisinde kaldığımızı gösteriyor. Katsayının olduğu bir sistemde dünyayla ekonomik olarak rekabet etmemiz mümkün değil. Çünkü bu yapı insanları 14 yaşındaki tercihlerine mahkum kılıyor ve bireysel tercihleri dışladığı için demokratik bir uygulama değildir."
http://www.milliyet.com.tr/danistay-...ult.htm?ver=84
Cevap: Eşitim, eşitiz eşitsiniz
Anlamadığım çok şey var. Örneğin herkesin ahkam kestiği şu dünya eğitim sistemleri. Bu millet nerde buluyor dünyanın nereye gittiğini? Halbuki gelişmiş ülkelerin hiçbirinde eğitim sistemleri bir yere gitmiyor. Hep aynı yerde yani dengede duruyor. Her seferinde oraya gidiyorlar buraya gidiyorlar deyip tekrar kontrol ettiriyorlar günüm boşa gidiyor.
Öncelikle eğitim sistemlerinin önemli bir göstergesi olan bu tarz politikalar sabahtan akşama değişmez. Bırakın bizdeki gibi radikal olanları ufak düzenlemeler bile sistemdeki öğencileri etkilemeyecek şekilde uygulamaya konur. Dünyayı yakından takip eden uzmanların bunu farketmemesi ilginç. Bu arada bu ülkenin koca koca eğitim planlamacı profesörleri lal mı olmuş diye sormadan edemiyorum. Tabii özgür üniversitelerimizde "YÖK'ü destekleyeceksen konuş yoksa sus" desturu uzun zamandır temel olduğu için bu soru manasız oluyor ama olsun.
Sadece hatırlatmak için yazıyorum. Danıştay yeni bir sistem oluşturmuyor. Eski sistemi olduğu gibi bıraktırıyor. Çünkü bu eğitim sistemidir. Haklı gerekçeler ve sıkıntılar olmadan değiştirilmemelidir. Bu tarz değişimler öyle zararlar oluşturur ki gerçekten haklı ve yararlı değişiklikler için bile iki kere düşünmek gerekir.
Karara üzülenler için sözüm şudur. Üzülmeyin. Doğrudan denediler olmadı. Arkadsından dolaşalım dediler olmadı. Şimdi üstünden atlayacaklar. O da mı olmadı. Danıştayın altından tünel kazarlar.
Cevap: Eşitim, eşitiz eşitsiniz
Danıştay'ın kararını doğru bulanlar, keşke bu katsayı uygulamasının 28 şubat askeri müdahalesinin bugüne uzanan kalıntısı olduğunu da hatırlasalar. Askerlerin baskısı ile yapıldığında "sistemle oynamak" olmuyor mu?
Daha önce de yazdım. Ben bir meslek lisesi mezunuyum ve katsayı uygulaması olmadığı dönemde iki fakülteden (işletme ve hukuk) mezun oldum. Danıştay'ın uygulaması o zaman olsaydı, ben bu okullara giremezdim. Benim önümü tıkayan Danıştay kararına kesinlikle katılmıyorum. Danıştay, okumak isteyenlerin önünü tıkayan bir "tıkaç" vazifesi görmeye başladı.
Cevap: Eşitim, eşitiz eşitsiniz
Abbas Bey,
Toplumumumzun sizi kazanmış olmasından çok mutluyum. Ancak bilmem farkındamısınız ama siz mesleki teknik eğitim alacaksınız diye 6 başka öğrenci lise eğitimi alamadı. Tabiiki bunun suçlusu siz değilsiniz. Bu iddamın abartılı olduğunu düşünebilirsiniz. Ama rakamlar açık. Elde sınırlı bir bütçe var. Ve bırakın ortaöğretimde okullaşma oranımız ne kadar çok düşük.
Olaya niçin şöyle bakmıyorsunuz? Hata meslek liselilerin akademik eğitim almamasında mı? Yoksa sizin örneğinizde olduğu gibi akademik eğitimi alabilecek bir gencin mesleki eğitim almasında mı? Sorun üniversiteye girişte değil. Sorun ortaöğretime yönlendirmede ve kalitesiz mesleki teknik eğitimde. Madem gençler üniversite istiyor meslek liselerinin yarısını genel liseye dönüştürelim. Buna karşılı mesleki eğitimin niteliğini iki katına çıkaralım.
Evet şu anki sistem 28 şubat sonrası bir düzenlemedir. Siyasi iradenin oy kaygısıyla yapamadığını, yapma yönünde motive edilmiş olması düzenlemenin yasaya uygun olduğu gerçeğini değiştirmez. Hangi yasaya? 1739 tarihli Milli Eğitim Kanununa... Danıştay kararlarını incelerseniz yapılan son düzenlemelerin temelde bu kanuna uygun olmamaları nedeniyle durdurulduğunu görürsünüz. Ve önceki kararların bu kanuna dayandırıldığını...
Şimdi siz ama 1739 da 1973 de yapıldı. Melen hükümeti, 12 Mart izleri falan diyeceksiniz tahmin etmek kolay. Ama bende her koşulda 1789 sayılı kanun 1980 Anayasasına göre yapılmadığını hatırlatmak zorundayım. Hangi anayasaya dayanıyor? Hani memleketin sağıyla soluyla daha demokratikti dediğine...
Ve altından üstünden atlama yerine 1739' u değiştirmelerini önerebiliriz iktidara. YÖK yasasını hatta anayasayı bile değiştirmeyi düşünen iktidar bu yasayı değiştirmeyi neden düşünmüyor? Bu gerçek bir soru.. Madem bu sorunu çözmek isityorlar neden kimse 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununu değiştirmeyi önermiyor???
Cevap: Eşitim, eşitiz eşitsiniz
Yasaların değiştirilmesini elbette isterim.
Ama vurgulamak istediğim şu ki;
1) Meslek lislerine gitmek çocukların değil, genellikle ailelerin tercihidir (Benim de tercihim değildi, ama ailemizin kendi koşulları öyle oluşmuştu, onları da suçlayamam). Çocuğun henüz bu konuda bilinç sahibi değilken, ailesinin kendisi için tercih ettiği bir yolu ömür boyu değiştirememesi insani olmadığı gibi evrensel hukuka da uygun değildir.
2)Meslek liselerine gidenler daha çok dar gelirli ailelerin çocuğudur ve aile kısa yoldan hayata atılması ve yüksek okul için yük olmamasını istemektedir. Dar gelirli ailelerin çocuklarının önünü bu şekilde tıkamak, bir sınıf ayrımı yaratmaz mı? Dar gelirli ailelerin çocukları ara kademedeki işlerde, varlıklı ailelerin çocukları ise daha iyi işlerde çalışacaklar. Solcuyum diye geçinenler konunun bu sınıfsal boyutuna neden değinmezler?
3) Danıştay'ın dayandığı gerekçe eşitlikle ilgili, "durumu farklı olanlarda eşitlik olmaz" diyor. Ama yukarıda değindiğimi "sınıfsal" durum aslında eşitliği daha fazla zedeliyor.
4) İnsanların önündeki alternatif yolların kapatılması, insan doğasındaki yaratcılığı, gelişmeyi, kendini geliştirmeyi engeller. Konunun bu yönü de özgürlükle yakından ilgilidir. İnsanın kendini geliştirme ve değiştirme çabası bence çok önemlidir. Türkiye'nin en ünlü icra ve usul hukukçusu, "hocaların hocası" Prof. Dr. Baki Kuru'nun Bolu'da ormancılıkla ilgili bir meslek lisesi mezunu olduğunu okuduğumda şaşırmıştım, ama bugünkü bir çok hocanın hocası olan bu bilim adamı zamanında Danıştay'ın görüşü hakim olsa idi bu ülke bu hocadan mahrum kalacaktı.
5) Bir çok kişi bu konuya dar bir "imam hatip meslesi" açısından bakıyor. Sorunun temeli elbette orta öğretimden kaynaklanıyor. Ama bu durum Danıştay'ı haklı duruma getirmez.
Cevap: Eşitim, eşitiz eşitsiniz
Alıntı:
Mehtap Deniz rumuzlu üyeden alıntı
Katsayı kararına ikinci durdurma
İstanbul Barosu Başkanlığı, Yükseköğretim Genel Kurulunun (YÖK) yükseköğretime girişte farklı katsayı puanı uygulamasını kaldıran 21 Temmuz 2009 tarihli kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Danıştayda dava açmıştı....
İstanbul Barosu Başkanlığı, YÖK'ün bu yeni kararının da iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay'da dava açtı....
Alıntı:
Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı
Danıştay'ın kararını doğru bulanlar, keşke bu katsayı uygulamasının 28 şubat askeri müdahalesinin bugüne uzanan kalıntısı olduğunu da hatırlasalar. Askerlerin baskısı ile yapıldığında "sistemle oynamak" olmuyor mu? .
Alıntı:
gecem1970 rumuzlu üyeden alıntı
Evet şu anki sistem 28 şubat sonrası bir düzenlemedir.
:) Yorumsuz
Cevap: Eşitim, eşitiz eşitsiniz
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu: "Karar hukuka aykırı"dedi.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Danıştay'ın katsayı konusundaki yürütmeyi durdurma kararına tepki gösterdi. Çubukçu, “Karar hukuka aykırıdır” dedi.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, AK Parti Grup Toplantısı için Meclise gelişinde, Danıştay 8. Dairesi'nin, YÖK'ün üniversiteye girişte farklı katsayı uygulanmasına ilişkin kararın yürütmesini durdurmasını değerlendirdi.
Kararı bir hukukçu olarak değerlendirdiğini belirten Çubukçu, “Anayasa'nın temel prensiplerinden birisi de kuvvetler ayrılığı prensibidir. Bu prensibe göre, yürütmenin yargıya talimat vermesi mümkün olmadığı gibi; yargının da yürütmenin yerine geçerek, denetim yapması veya yürütmenin yetki alanına giren bir konuda düzenleyici işlem tesis etmesinde hukuka aykırılık görüyorum'' diye konuştu.
Bakan Çubukçu, şunları kaydetti: ''YÖK, kaynağını Anayasa'dan alan bir kurumdur, Anayasal bir kuruluştur. Kaynağını kendi kuruluş yasasından alan bir yetkiyi kullanmıştır.
Türkiye'nin en önemli ihtiyacının meslek elemanları olduğu, mesleki eğitimin geriye gittiği ve bu geriye gidişin temel aktörlerinden birisinin yüksek öğrenim sistemine geçişte, ortaöğretime uygulanan katsayı sistemi olduğu, dolayısıyla bunun da meslek liselerinin gelişmesinin önünde engel olduğu, bütün eğitimciler tarafından mutabık kalınan bir konu.''
POLİS ‘İKİ ÇOCUĞUM AĞLIYOR’ DEDİ
Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, Danıştay'ın, katsayı kararının yürütmesini 2 kez durdurmasının, sınava girecek öğrenciler üzerinde olumsuz etki yapıp yapmayacağının sorulması üzerine, ''Buraya gelirken, Meclis'teki polis memuru önümü kesti ve '2 çocuğum var ikisi de meslek okulunda okuyor ve akşam eve gittiğimde ikisi de ağlıyordu' dedi. Bana ilk karardan beri ortalama her gün bine yakın şahsi mail geliyor, bunlar çocuklardan ve gençlerden geliyor'' dedi.
''Meslek lisesinde okuyan bir çocuk, sınavda 100 soru yaptığı halde, makine mühendisi olamıyorsa burada sorunlu bir yaklaşım vardır'' diyen Çubukçu, bu duruma çok büyük tepki olduğunu kaydetti.
Nimet Çubukçu, sınava girecek 1,5 milyon gencin önüne engel çıkaracak ve gelecekteki hayallerini ortadan kaldıracak düzenlemelerin olumsuz yansımalarının olacağını bildirdi.
Bakan Çubukçu, bir soru üzerine''Şu an yürürlükteki mevzuatın bu yetkinin kullanılması konusunda yeterli olduğunu düşünüyorum'' dedi.
Çubukçu, bir başka soru üzerine ise, Anayasa'nın çok sorunlu ve değişmesi gereken maddeleri olduğunu belirterek, ''Ama şu meseleye gelince, ne Anayasa ne de mevcut kanunda bir sorun, bu kararı almakta bir sorun görmüyorum'' diye konuştu.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25055318/