Kubilay'ın , Uğur Mumcu'nun katledildikleri tarihe dikkat edelim
Printable View
HSYK’dan 10 imzalı açıklama
Oya ARMUTÇU / ANKARA 29 Temmuz 2009
Adalet Bakanlığı, Ergenekon hákim ve savcıları hakkındaki 38 şikáyetten 10’u için inceleme başlatıldığını açıkladı.
HSYK, "Sorduk ama cevap vermediler. İstediğimiz dosyaları göndermediler" bildirisi yayınladı. Bakan Ergin karşı çıktığı için HSYK kararını bakanlık yerine getirmedi. HSYK’nın 5 asil 5 yedek üyesi dün akşam şu bildiriyi yayınladı: "Ergenekon hákimleri hakkında herhangi bir atama önermedik."
HÁKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan (HSYK) Ergekon soruşturmasında, insan hakkı ihlallerinin önlenmesi için devreye girdiği ve Adalet Bakanlığı’ndan "hatalı" kararları Yargıtay’a taşımasını istediği ortaya çıktı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Müsteşar Ahmet Kahraman’ın karşı çıktığı için 2’ye karşı 5 oyla tam iki ay önce alınan HSYK kararını bakanlık yerine getirmedi. Bakanlığın, Ergenekon’daki usül hatalarını "kanun yararına bozma" yoluyla Yargıtay’a taşıması için süre sınırlaması bulunmuyor.
Kurul dosyalayıp bakanlığa gönderdi
HSYK, sanık ve şüphelilerce kendilerine şikáyet dilekçeleri ekinde sunulan Ergenekon sürecinde eleştirilen hákim kararı olmadan dinleme, gözaltı, belge verilmemesi, ev ve ofis aramaları gibi kararları inceledi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun evinin aranmasında olduğu gibi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa ve CMK’ya aykırı bulup "usül" hatası gördüklerini belgeleriyle dosyalayıp, "kanun yararına bozma isteği" diye bakanlığa gönderdi. Kurul, bu kararı "insan hakları ihlallerini" ve Ergenekon dava sürecinin başında, hazırlık soruşturması hatalarının tekrarlanmasını önlemek için aldı.
Bakan Ergin’e bilgi sızdırıldı sitemi
HSYK Başkanvekili Kadir Özbek ve yargıç kökenli üyelerden oluşan 9 kişi adına yapılan açıklamada sert uyarılarda bulunurken, Ergin’e "bilgi sızdırıldı" sitemi yapıldı. Seçilmiş üyelerin gizliliğe uyduğu vurgulanan açıklamada, "Ancak ne yazık ki kanun gereği gizli olması gereken, sızdırılması suç teşkil eden ve somut gerçeklerle de bağdaşmayan bilgiler sorumsuzca basına verilmiş ve bilgi kirliliğine neden olunmuştur" denildi.
Kurul’dan Başbakan’a yanıt
"Ergenekon davasının savcısı benim" diyen Başbakan Tayyip Erdoğan’a, "Bütün davaların sahibi Türk milleti ve onun adına yargı yetkisini kullanan yargı organlarıdır. Bu konunun her türlü tartışmadan uzak tutulması gerekmektedir" diye yanıt verildi.
Savcıların dosyalarını göndermediniz
Bakanlık dün, "Ergenekon hákim-savcılarına şikáyetleri işleme koyduk" açıklaması yaparken Kurul, "Sorduğumuz halde, Ergekon hákim ve savcılarına soruşturmaları konusunda Bakanlık cevap bile vermedi. Dosyaları incelemek için istedik göndermediler" dedi. Ergenekon hákim ve savcıları üzerinde yapılan yayınlarla "baskı ortamı" oluşturulduğu vurgulanan açıklama özetle şöyle:
Hukuki duruşu hep göstereceğiz
"HSYK, yargı bağımsızlığına ve yargıya müdahaleye yönelik olumsuz bakış ve davranışlara bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da gerekli duyarlılığı ve hukuki duruşu gösterecektir. Bu duyarlılık ve duruş yüksek kurulun anayasal görevidir. HSYK devam eden dava (Ergenekon) ile ilgili yargı bağımsızlığının korunması amacıyla azami hassiyeti göstermiştir. HSYK’nın davaya bakan mahkemenin başkan ve üyeleriyle ilgili herhangi bir düşünce, öneri ve tasarrufu başından beri olmamıştır. Taslak üzerindeki her türlü tasarruf hakkı Kurul’a aittir. Üyelerin teklif vermesi hem yasal hem işin gereğidir.
Temel haklar ihlal edilmesin
HSYK’nın seçilmiş üyeleri soruşturmaların temel hak ve özgürlükler ihlal edilmeden sonuca ulaştırılmasını beklemektedirler. Bu insan hakları ve adil yargılanma hakkının ve yargının itibarının korunmasının ana unsurudur. Ergenekon soruşturmasının her noktasında basın ve bir kısım siyasetçilerin ölçüsüzce yargıyı etkileyecek şekilde yer almalarına fırsat verilmiştir.
Baskı ortamı oluşturuldu
Gizlilik kuralı sağlanmamış, özellikle soruşturmayla ilgili hususlar kişi hakları ihlal edilerek ve karar verme durumundaki hákimleri etkileyebilecek ve baskı ortamı oluşturacak şekilde yayınlanmıştır. Ortaya çıkan bu durum nedeniyle ikinci bir başsavcıvekili görevlendirilmiştir."
Bildirideki ilginç nokta
Adalet Bakanlığı yetkilileri ise HSYK bildirisinde ilginç bazı noktalar olduğunu belirterek, şunlara dikkat çektiler: "Bildiride yargılamayı yapan hakim ve savcılarla ilgili bir talep olmadığının vurgulanması olumlu bir gelişme. Ancak atama talepleri içinde diğer savcılar vardı. Mahkeme heyetinin üyeleriyle ilgili talep söz konusu değildi. Ama tutuklama kararını veren hakimler ve itiraz mahkemesi olan 14. Ağır Ceza üyeleriyle ilgili talepler de vardı."
Ergenekon savcılarının bir disiplin soruşturması sonucunda değil, bir atama kararnamesiyle görevden alındıklarına dair söylediklerim verdiğiniz haberde de teyit ediliyor.
Savcılara isnat edilen suçlamalar var, ama sonuçlanmış soruşturma yok.
İncelenen 38 şikayetten 10'u sonuçlanmadan görevden alınmaları adil olur muydu?
Tabii bu arada savcılar hakkındaki şikayetlere bakacak hakimin de bu kararnameyle değiştirildiğini de tekrar etmeme gerek yok.
GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMA:
Madde 21 - Hakkında soruşturma yapılan hakim veya savcının göreve devamının, soruşturmanın selametine yahut yargı yetkisinin itibarına zarar vereceğine kanat getirilirse, geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırılmasına veya soruşturmanın sonuçlanmasına kadar, geçici yetki ile bir başka yargı çevresinde görevlendirilmesine Kurulca karar verilebilir
Bugün basıntoplantısı yaptı Sayın Ali Suat Ertosun izlediyseniz kafalarda ki soru işaretleri dagıldımı? HSYK'ın acılımı hakkındaki görüşlerini nasıl buldunuz
Benim kafamdaki soru işaretini sagolsun Vatan yazarı NECATİ DOĞRU gündeme getitiriyor. Hani Pacavra Gazete gündeme getirmişti!
DURMAYALIM HEP SORALIM!
Bugün 43 gün doldu.
Gerçeği arıyoruz.
43 gündür bulamadık.
Gerçeği öğrenemedik.
Dünyayı ayağa kaldırdılar ve sonra da kulaklarının üstüne yattılar. Darbe ortamı yaratacak eylemler yapacaktı diye suçlanıp askerlik şerefiyle oynanan Kurmay Albay Dursun Çiçek, Savcı Zekeriya Öz ile tutuklanmasına karar veren Hâkim Rüstem Eryılmaz hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikâyette bulundu. Albay, “bana iftira attılar” diyor.
Kim attı iftirayı?
Kim yazdı sahte kâğıdı?
Kim sızdırdı gazeteye?
Kaç kişiydiler?
Birinci adam kim?
Amaçları nedir?
43 gün doldu.
Unutmayalım!
Unutturmayalım!
Durmadan soralım.
Demokrasi şeffaflıktır.
Demokrasiyi savunalım.
Önemlidir. 25/07/2009
Ertosun hakkındaki şüphelerim dünkü hiçbir soruya açık cevap verilmeyen basın toplantısından sonra daha da derinleşti.
Albay Çiçek'in neden birdenbire imzasını değiştirdiği sorusu da cevaplanmadı. Ayrıca söz konusu belgeyi onun imzalamadığı da ispatlanmadı.
İmzanın belgeye montaj olduğuna yönelik kanıt bulunamadı.
Ama fotokopi olduğu için de imzanın Çiçek'in elyazısından çıktığı kesin olarak söylenemedi.
(gerçi geçtiğimiz yıllarda bir kredi kartı slipindeki imza fotokopisine dayanarak bir kişinin borcuna hükmedilen Yargıtay kararı da var)
Savcılık iddia makamıdır. Albay Çiçek'in o belgeyle ilgisi olmadığı %100 kesinlikle kanıtlansa bile, (ki böyle bir şey söz konusu değil) savcı topladığı delillerden dolayı nasıl suçlanabilir, merak ediyorum.
Sitemizde serbestçe görüşlerinizi ileri sürebilir. Ancak desteksiz atılmaz. Yuh artık dedirtecek görüşler ileri sürülemez.
BİRDENBİRE : 1.Ansızın, hemencecik(1.Çarçabuk, anında. ), beklenmedik bir sırada. TDK SÖZLÜK
"fotokopi belgedeki imzanın Kurmay Albay Dursun Çiçek'in eski imzası olduğu ortaya çıktı. Çiçek, imzasını 3 yıl önce değiştirdiğini söyledi. Kağıt parçasındaki imzayı “10 yıl önce bir başka belgeye attığını belirten Albay Çiçek, Askeri savcılığın son yaptığı soruşturma evrakına attığı imzayı ise son 3 yıldır kullandığını ifade etti"
Bununla beraber ceza davalarında delil ibrazı hakkı ve ödevi her iki tarafa da aittir. Ceza mahkemesinde eylemin maddi kısmının aydınlatılması mahkemece re'sen yapılır. Ceza yargılamasında ispat külfetinin yargılama süjelerinden birisine ya da ötekine yüklenmesinin yeri yoktur.
Ceza hukukunda fotokopi imzanın belli birine ait olduğuna yönelik bir karine yoktur. Fotokopinin gerçek olduğuna yönelik bir karine de yoktur.
Oysa ceza yargılamasında oldukça evrensel ve tartışılamayacak bir karine vardır MASUMİYET KARİNESİ
Prof.Dr. Faruk Erem Masumiyet Karinesi'ni şöyle açıklamaktadır."Masumluk karinesi; kamu davasının gayesi sanığın suçlu olduğunu isbat etmektir, onun aynı zamanda masum olduğunu isbat gayesi yoktur. Fakat bunun tabii neticesi şudur: Bir kimsenin beraat edebilmesi için masum olduğunun anlaşılması şart değildir, suçlu olduğunun anlaşılmamış olması kafidir. Bu suretle ihtimali düşüncelerin vatandaş aleyhine netice vermesi önlenmiştir. Bu, usul hukukunun ferde tanıdığı bir teminattır ve bu teminatı en iyi ifade eden masumluk karinesi fikridir. İşte bu sebeptendir ki bazı memleketler anayasalarında (...) masumluk karinesi açıkça bildirilmiştir
Şimdi siz kalkmış diyorsunuz ki İMZALAMADIĞI İSPATLAMADI
Kusura bakmayın ama YUH ARTIK ! demekten başka bir şey gelmiyor elimden.
Bu sitede bu konuda çok ender yazan biriyim. Yaşanan olayları hayat biçimimize, cumhuriyete karşı açık ve yakın tehlike arzettiğini düşündüğüm için artık sessiz kalmayacağım.
Nazi Almanyasında bir profosör;
“İlk önce geldiler komünistleri alıp götürdüler. Ben sesimi çıkarmadım.
Sonra, Yahudileri aldılar toplama kamplarına, işkenceye götürdüler. Ben yine sesimi çıkarmadım. Çünkü bana göre bir şey yoktu.
Sonra sosyal demokratları vurmaya, hapse atmaya, toplama kamplarına götürmeye başladılar. Ben yine sesimi çıkarmadım. Çünkü bana dokunan yoktu.
Birgün kapım çalındı. Beni alıp toplama kampına götürdüler, işkenceye. Hiç kimse ses çıkarmadı. Çünkü ses çıkaracak kimse kalmamıştı”
Savunmaya çalıştığınız bir kesimin çok iyi becerdiği bir dezerformasyona (Dezenformasyon, yanlış veya doğruluğu bulunmayan ve kasıtlı olarak yayılan bilgi.) Ne yazık ki maruz kalan başka insanları aydınlatmak görevi; geleceğinden endişe duyan her insanın bıkmadan usanmadan yerine getirmek boynunun borcu olmalı -
Esasen sol olarak kendini tanımlayan, ancak bu hukuk tanımaz hak tanımaz sürece "derin devletin yok olacağı inancı" ile destek veren kesime de bir tarih hatırlatması yapmak istiyorum.
Hatırlanacağı üzere iran devrimi islam devrimi olarak başlamamıştı. İran halkının tüm ilerici unsurlar devrim sürecine katkıda bulundu, en çok da solcular... Ancak devrim sonrası ilk ihanete uğrayan, ilk kıyılan kesimde solcular idi.Saygılarımla
http://www.dailymotion.com/video/x9q...k-gazetesi_fun
Lütfen sesli seyredin. tarak gazetesini:o
Emniyet Kriminal’den askeri savcının getirdiği Çiçek’e ait ıslak imzayla Turkcell’le imzaladığı abone sözleşmesi, bankalarla yaptığı kredi kartı başvuru sözleşmeleri, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yaptığı pasaport başvuru ve ruhsat işlemleri, Ankara 26. ve 36. Noterlerindeki alım satım sözleşmeleri dahil toplam 21 evraktaki imza örneklerinin karşılaştırılmasını istiyor.
Eylem planındaki imzayla sözkonusu sözleşme ve işlemlerdeki imzaları karşılaştırıyor. Emniyetin 20 Haziran tarihli raporunda, inceleme sonuçları, "Dursun Çiçek’in eli mahsulü olduğu kanaatine varıldığı" şeklinde yer alıyor.
Jandarma raporunda da:
"İnceleme konusu belgenin 4. sayfasındaki Dursun Çiçek Dr. Dz. P. Kur. Kd. Alb. ismi üzerinde bulunan imza ile Dursun Çiçek'in mukayese imzaları arasında genel şekil yönünden benzerlik görüldüğü (Şekil 1-2)" yazıyor.
Her iki raporda da belgenin fotokopi olması nedeniyle kesin sonuç bildirilememesi üzerine 19 Haziran 2009 tarihinde TÜBİTAK Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Enstitüsünden (UEKAE) yeni bir inceleme istenmiştir. UEKAE’nin yazısında da incelenen dokümanın fotokopi oluşu nedeniyle bir takım teknik yöntemlerin kullanılamadığı, grafoloji uzmanı bulunmadığından belge üzerindeki imza ve parafların Albay Çiçek’in eli ürünü olup olmadığı konusunda bir çalışma yapılamadığı, belgenin orijinalinde bulunmayan unsurların belgeye sonradan eklendiğine ilişkin olağan dışı bir görüntüye rastlanmadığı, ancak belgenin fazla sayıda fotokopi işlemine tabi tutulması sonucu yazı gövdesinin ve imza bloğunun korozyona uğramış benzeri bir görüntü oluşturduğunun belirlendiği ifade edilmiştir.’
sayın sdt
Hukuk kanıt ister. belge ister. fotokopi üzerinde inceleme yapılmaz ve hiç kimse suçsuz olduğunu kanıtlamakla yükümlü değildir.
Bilerek konuşun. kesin sonuç bildirilemiyorsa suç kanıtlanamamıştır.
Şöyle anlatayım. gözünüzn önünda adam öldürlmüştür ve katili görmüşsünüzdür. Biliyorsunuz ki, katil o kişi. Ama mahkeme bunu kanıtlayamadığı için beraat etmiştir. Artık kesin olarak bildiğiniz gerçek, hukuken yoktur.