Re: "Ermenilerden özür diliyorum"
İhanet şebekeleri yurtta işliyor
Düşman sinsi,sinsi toprak alıyor
Vatanı da yavaş, yavaş bölüyor
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Patrik hane olmuş kendi başına buyruk
Vatanı kardeşim ne hallere koyduk
Haini.insan hakları savunucusu yaptık
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Avrupa birliği diye birlikten olduk
İMF’ ye borçlandık batağa battık
Özelleştirme adına fabrika sattık
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Özelleştirdik stratejik kuruluşları
Millete anlatmadık hileli oyunları
Yok fiyatına sattık kâr eden kurumları
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Bak Kıbrıs hangi şartta,nasıl sattılar
Zafer diye millete de nutuk attılar
Girit adasını da yunana böyle sattılar
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Haran ovası Şanlıurfa şehri talan edilmiş
Tarlalar bir, bir Yahudi’ye satılmış
Güney doğu siyonistlerce işgal edilmiş
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
İsrail gözünü dikmiş arzı mevduda
Davanın amacı, işgal etmek, Fırat’tan Nil’e
Hainlerle düşman el ele, kol kola
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Alanya sanki olmuş Alman kazası
Didim olmuş tamamen İngiliz yeri
Satıyorlar şehit kanları ile sulanmış yeri
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Trabzon da Rumlar oyun peşinde
Patrikhane ihanetin başında
Vatikan gibi bir devlet peşinde
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Van’da ermeni alenen toprak satın alıyor
Erzurum’da yerli satılmış alet oluyor
Ağrı dağına kahpe ermeni sahip çıkıyor
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Vatan severleri bir zaman hain ettiler.
Veli olan ulu Hakanı kızıl ettiler
Devlet kuruluşlarını bir, bir işgal ettiler
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Vatanı satmak için gizli, plan yaptılar
Milletin öz evlatlarını bir birine düşman ettiler
Sağ, sol diyip vatan evlatlarını vurdular
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Köhne kiliseler, tarih diye, kurnazca onarılmakta
Üç beş, haclı bir araya gelinip, ayin yapılmakta
Yıkılmış, köhnemiş Bizans hortlatılmakta
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Yaşar emmiler,Fatma bacılar,Ali dayılar
Sütçü İmamlar,Bizans’ı dize getiren Battal gaziler
Türkün kahraman kadınları,kara Fatmalar,Nene hatunlar
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Bu kutsal toprak için şehit düşen yiğitler
Vatanı bekleyen ey Mehmetçikler
Ey bu vatan bağrında yatan şehitler,evliyalar
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Bak orada vatan toprağı Karabağ kan ağlıyor
Kerkük Musul kandaş elden gidiyor
Telaferde her gün katliam oluyor
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Uyan asil Türk milleti vatan gidiyor
Hainler haclılara durmadan toprak satıyor
Şehitlerin yattığı topraklarda kemikleri sızlıyor
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Horasan ereni yüksek sesle feryat etsene
Uyuyan Türk gençliğini uyandırsana
Vatanın her tarafına haber salsana
Uyan ehli vatan,Vatan elden gidiyor
Halil Çolak
Re: "Ermenilerden özür diliyorum"
ERMENİLERDEN ÖZÜR DİLİYORUM
Av. Adil Giray ÇELİK
Denizli
11 Mart 1918 günü Erzurum Taş Mağazalar semtinde annesinin dedesi Dursun Efendi, anne amcaları, amcaoğulları İstasyon Arkası Derelik Çukurunda Ermeniler tarafından katledilen bir ailenin 3. kuşaktan ferdi olarak Ermenilerden özür diliyorum.
Büyükannelerin, büyük halaların Erzurum’un ayaz baharında Anneannemiz İfakat ile onun kız kardeşi Anne Teyzemiz Behice’yi Ermeni kurşunlarına ve süngülerine teslim etmemek için odunluğa saklayıp onları bu vahşetten kurtararak onların çocuk bedenlerini azgın Taşnak Ermeni çetelerine teslim etmedikleri için Ermenilerden özür diliyorum.
Ailenin 5 erkek ferdinden sadece amcaoğlunu ocak bacasına saklamak suretiyle Ermeni katliamına katkıda bulunmayarak koca aileden bir tek erkeği kurtardıkları için Ermenilerden özür diliyorum.
Anne Dede Dursun Efendi’nin, Efendi Amcalar, yiğit oğlanlarla birlikte İstasyon arkasında 12 şerlik demetler halinde şehit olurlarken, sakladıkları son nefesleri ile onbeş kilometre yaklaşan Kazım Karabekir Paşa’ya ve Ulusa seslerini duyurabilmek için, KAZIM KARABEKİR PAŞAM YETİŞEMEDİN, VATAN SAĞOLSUN diyerek Taşnak Ermeni Çetesinin aşağılık zevklerine gölge düşürdükleri için özür diliyorum.
Ermeni Çetesinin 10 ve 11 Mart günleri sadece Erzurum içerisinde 2350, köyleriyle birlikte 9563 Türk’ü öldürdüklerini Erzurum’daki Rus Yarbayı Twerdo-Khelebof’un anılarından belgeleyerek Dünya’ya açıklamak aymazlığında bulunduğumuz için Ulusumuz adına özür diliyorum.
Katliamın duyulması üzerine Aşkale ve Ilıca’da konuşlanan günlerdir aç susuz yol alan birlikleri bütün gece yürüterek 12 Mart 1918 günü Erzurum’a yetiştiren ve hamamlara toplanarak Osman Ağa ve Mürsel Paşa konaklarından sonra yakılmayı bekleyen kadın ve çocukların katliamına son anda engel olan Kazım Karabekir Paşa adına özür diliyorum.
12 Mart 1918 gününü “Erzurum’da halk gözyaşları içinde kimi babasını, kimi kardeşini yakılmış ya da süngülenmiş buluyor, saçlarını yoluyordu, sokaklarda canlılıktan bir iz bile kalmamıştı. Yerlerde çocuk, kadın ve yaşlılar kanlar içinde yatıyordu.” Demek suretiyle Ermeni Taşnak Çetesi’nin en doğal yok etme hakkını, sanki bir katliam yapmışçasına anılarında anlatan Kazım Karabekir’in, bu gerçekleri bir kez daha aktarmak aymazlığında bulunduğumuz için Ermenilerden özür diliyorum.
Ara sıra yazan çizen, bir yerlerde yazıları yayınlanan, orta zekâlı birisi olarak bütün bu yaşananlara karşın AFFEDİLMEZ BİR EŞEKLİK YAPIP ERMENİLERDEN ÖZÜR DİLİYORUM.
Hadi ben özür diliyorum ya…
Çocuk yaşında bir amcaoğlu dışında ailenin bütün erkeklerini kaybedip, tüm varlıklarını terk ederek, Malatya ya, oradaki akrabalarının yanına sığınan, şimdilerde rahmetli olan Anneannemiz İfakat ile Anne Teyzemiz Behice den kim özür dileyecek. (12 Mart 1918 günü çocuk yaşlarında yaşanan ağır travmanın sonucu olarak İfakat Hanım ölümüne kadar bayılma nöbetleri geçirmiş, Behice Hanım ise kapının ani yumrukla çalınmasında veya ani yüksek sesle bağrışmalarda küçük abdestini altına kaçırmıştır.)
Onların şu anda hayatta olan çocukları ve yukarıda yaşanan olayları ilk ağızlardan bizzat dinleyen Muhittin Çekirdek, Ayşe Uz, Sevim Çelik’ten, kim özür dileyecek?
Re: "Ermenilerden özür diliyorum"
Tüm duyarlı insanları imza kampanyasına davet ediyorum :iyi:
İnternette Ermeni savaşı başladı!
18 Aralık 2008 Perşembe 15:11
İnternette başlatılan ve yoğun tartışmalara neden olan "özür dileme" propagandası yeni bir siber savaşa dönüştü.
Devletin zirvesini de bölen Ermeni kavgası, sibere de yansıdı. 1915 yılında yaşanan olaylardan dolayı bir grup aydının internet sitesi aracılığıyla özür dilemesiyle başlayan tartışmalar, internete taşındı.
ozurdiliyorum.com adresli özür sitesinin ardından bu kez de yaşanan olayları bir yurt savunması olarak değerlendiren bir grup tarafından yeni bir site oluşturuldu. www.ozurdileme.com adresinden yayın yapan sitede, yaşananların soykırım olarak değerlendirilemeyeceği belirtilerek, imza kampanyası başlatıldı. Sitede şu ana kadar 1097 kişi elektronik olarak, kamyanyaya katıldı.
İnternet Haber
Re: "Ermenilerden özür diliyorum"
Alıntı:
marita rumuzlu üyeden alıntı
Bir soru : Nerde bu Laik Türkiye Cumhuriyeti savunucuları ve "sözde Atatürkçüler"...?Geçmiş hepimizin geçmişi....Destek vermek ,bu Cumhuriyetin Kurucusuna ihanet sayılmıyormu?
Hani nerde o mitingler; göğüslerin gerile gerile yapıldığı , göz yaşlarının sel olup aktığı ,türk bayraklarının havalarda uçuştuğu yürüyüşler???
Vatan ve tarih elden gidiyor....Ancak "başörtüsüne" mi yetiyor gücünüz???
Yazık siz kimi temsil ediyorsanız başlatın, Bayrağını alıp gelmeyen namertir.
Atatürk'çüler Ergenokoncu oldu çıkarlarsa korkmayın başlarız gene, her şeyi türbana bağlamanız anlamsız türban ayağınıza mı bağlandı? Çıkın alanlara...
Anam da gelecek hemde eşarplı.
Re: "Ermenilerden özür diliyorum"
Hristiyanın birisi yolda yürürken karşıdan bir Yahudi geldiğini görünce patlatır gözüne yumruğu...
'' Ulan siz bizim Peygamberimizi çarmıha gererek işkence yapıp öldürmüşler...''
'' Yahu o iki bin sene önce olmuş...''
'' Yapma yav.. Kaldı ki bana ne ben yeni duydum....''
Bu olaydaki hristiyan bile bizim dingabak aydınlardan daha haklı... En azından ortada çarmıha gerilerek öldürülen bir Peygamber var. Bu gerçeği kabul eden de bir toplum var.... Ama günümüzde bu gerçeğe rağmen özür dileyen bir Yahudi yok....
Bizim olayımızda ise durum çok karışık. Öldürülen Ermeni olduğu kesin... Yok hiç ermeni ölmedi diyen de yok... Allah çarpar...
Neden öldürüldüğü konusunu ise bizim dingabak takımı hiç düşünmüyor. Hiç Türk/Kürt öldürüldümü onuda düşünmüyor... Olayların çıkışı fitilinin ateşlenmesinin nedenlerinede bakılmıyor...
Sadece basit bir sorunun yanıtını arıyorum ben bu dingabak aydınlar versin bana....
''Neden 1915 yılına kadar Türkler Ermenileri kesmemiş topraklarında kabul etmiş? Ne olmuşta 1915 te coşmuş bizimkiler ve Ermeni soy kırımı yapmış?''
Bir Ermeni yada dingabak aydın yakalasamda bende özür dilesem kendimce...
Re: "Ermenilerden özür diliyorum"
Türkiye üzerinde oynanan iğrenç oyunlardan biridir. Bu oyuna çanak tutan aciz, benliğini kaybetmiş ve geçmişini unutmuş, tarihte yaşadıklarından nasibini almamış insanların attıkları o imzalarıda kendileri kadar değersizdir bana göre.
Nasıl bir zihniyet vardır ki, geçmişte yaşanmış acı olayları kullanarak çıkar sağlamaya çalışır, ermeni çeteleri tarafından kucağında çocuğu olan kadını, yaşlısı,beşikteki bebeği katledilmiş yüce Türk halkını ezerek, yapılan bu zulme karşı hainlik eder ve özür diler. (Kaldıki bir birey neden başka bir bireyin fiilinden dolayı suçlu bulunsun?)
Bakınız yıllardır ermeni diasporasıyla olan kanlı-bıçaklı ilişkilerin düzelmeye başladığı,insanca ve medeni ilişkiler içerisine girilmeye çalışıldığı bu dönemde çıkarılan kasıtlı bu oyuna alet olmayın.
Bu Millet hainide görür, hesabıda sorar. İmza da atılacaksa en unutulmazını atar.
Re: "Ermenilerden özür diliyorum"
'özürdiliyoruz.com'a imza atmak engellendi
‘Özür Diliyoruz' kampanyasının internet adresi www.ozurdiliyoruz.com'da imza atmak için konulan bölüme dün öğlenden itibaren girilemedi. Sitenin ilk halinde yer alan ‘katılanlar' ve ‘katılmak için tıklayın' butonları da sitenin anasayfasında görünmez oldu. Bilgisayar teknisyenleri bu engellemenin bir çeşit ‘hackleme' olduğunu belirtiyor.
http://haber.mynet.com/detay/guncel/...X1229667352640
Re: "Ermenilerden özür diliyorum"
Re: "Ermenilerden özür diliyorum"
"Bir hikâyemiz olmalı"
Yazar Mehmet Aycı öyle bir "hikâye" yazdı ki...
Yazar Mehmet Aycı, var olduğu sanılan hikâyelerin hikâye mi yoksa hikâyeden mi olduğunu söyleyerek, Türkiye'nin geleceğinin hikâyemizin hikâye olup olmadığıyla, hikâye ise anlatılıp anlatılmadığıyla ilgili olduğunu söyledi. İşte Aycı'nın o yazısı:
Zaten bir hikâyemiz var hatta hikâyelerimiz var, ne demek bir hikâyemiz olmalı diyen okuyucu için hemen söyleyelim ki, elbette hikâyelerimiz var, elbette hikâyelerden teşekkül ve tecessüs eden bir hayatı yaşıyoruz, ne var ki temel mesele var olduğunu sandığımız hikâyenin hikâye mi yoksa hikâyeden mi olduğudur… Kelime oyunu da yaparız lakin alabildiğine ciddi tavrımızla söylersek, Türkiye’nin geleceği hikâyemizin hikâye olup olmadığıyla, hikâye ise anlatılıp anlatılmadığıyla, gelecek kuşakların bu hikâyeden nasiplenip nasiplenmediğiyle yakından ilgilidir.
Burada, bir yazın türü olarak hikâyeden bahsetmediğimiz anlaşılmış olmalıdır. Gerçi, işin “edebiyat” kısmında o da önemlidir ancak, daha önemlisi, hikâyemizi hikâye olarak mı hikâye ediyoruz, yoksa gündelik hayatın hayhuyu içerisinde kaynatıyor muyuz; hikâyenin hayatımızla can alıcı bağı burada ortaya çıkmaktadır…
Bir: Bu topraklarda yazdığımız/yaşadığımız hikâye yalnızca millet olarak bizim kahramanı olduğumuz hikâye değildir. Bu hikâyede kimler, hangi yaşanmışlıkla bulunduysa, bunları da hatırlayarak işe başlanmalıdır.
İki: Hikâyemizin mekânı dikkate alınmalı, Uzak Asya’dan Avrupa İçlerine, Batı Afrika’ya kadar olan coğrafyada hikâyenin değişmeyen nüveleri tespit edilmelidir.
Üç: Hikâyemiz, günümüzün diline aktarılarak çocuklarımıza anlatılmalıdır.
Dört: Çevireceğimiz dilin anlaşılabilir siyasi, sosyal, iktisadi, psikolojik, kültürel alt dilleri olmalıdır.
Beş: Hikâyenin dönüp dolaşıp düğümlerini çözdüğü veya açılıp yeniden düğümlendiği İstanbul’un, siyasi anlamda Ankara’nın tekrar okuma teşebbüsünde atlama yapıp yapmadığına, çeviri hatalarını tashih edip etmediğine dikkat edilmelidir.
Altı: Müstensihler ve mütercimler eliyle hikâyeye sonradan eklenen pasajlardaki uyumsuzluk sorunu ya giderilmeli, ya da bu bölümler hikâyeden titiz bir çalışmayla çıkarılmalıdır.
Yedi: Söz konusu bölümler hikâyeden çıkarılmışsa bunların hikâyenin aslına dâhil olmadığı, sonradan eklendiği, eklenme sebep ve amaçlarıyla birlikte hikâyeye dâhil olanlara izah edilmelidir.
Sekiz: Bu çalışma, hikâye kişilerinin karakterleri üzerinde değişik zamanlarda yapılan oynamalarda, tahrip ve tahriplerde daha bir dikkatle yapılmalıdır.
Dokuz: Alına çevrilen/döndürülen hikâyenin anlatılma işlemi, yaşanmışlığa uygun bir dille bir anlatıcı kadro tarafından, coğrafi ve beşeri koşullar dikkate alınarak en anlaşılabilir şekilde yeniden anlatılmalıdır.
On: Hikâyede yeri olup da, bizim başka hikâyemiz var, bu hikâyeyi dinlemek istemiyoruz diyenlere, ellerindeki hikâyenin kimlerin kaleminden çıktığı onları hikâyesiz bırakmayacak bir açıklıkla gösterilmeli, bu iş yapılırken kimsenin onuru rencide edilmemelidir.
Bu numaralandırma işi uzar; uzun sözün hülasası bir hikâyemiz vardır ve içinde yaşadığımız dünya hikâyedeki hikmetin yeniden filizlenmesini, eskisinden daha güzel yeni hikâyeler yazmak/yaşamak için zorunlu kılmaktadır.
Yalnızca hikâyeci olarak bizim değil, dünyanın önünde bulunan iki seçenek vardır. Ya kendi hikâyemizi sahipleneceğiz yahut sayfalarında kanın gövdeyi götürdüğü, insan onurunun üretim/tüketim hegemonyasına teslim olduğu diğer hikâyeyi kabulleneceğiz… Seçenek de, seçmek fiilinin bütün anlamı da, aklıselim de kendi hikâyemizi seçmemiz yönündedir.
Türkiye bir hikâyesi olduğunu hatırladı, bundan sonraki süreç daha dikkatli olmayı gerektiriyor…
Mehmet AYCI
2008-12-17 08:29:05
Re: "Ermenilerden özür diliyorum"
Herkes kendi adına özür dilesin. Özür dilemiyorum. Özür dileyenler için de iyi düşünmüyorum.