Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Yolsuzluklar ve yalanlar
yaranmakla başladı,
yararlanmakla devam etti...
Şimdi gelinen nokta
dönen dişlilerle
yarma noktasıdır...
Hedef ve son nokta YALATMAdır...
Tarih boyunca
Osmanlının son dönemi hariç
14 asır öncesinde halifenin paralı askerleri iken bile
bu kadar yozlaşan bir anlayışla yönetilmedik...
Bu halk tarihini unutmadığı sürece
devlet yönetme anlayışı değil
bu devlet,
bu anlayış yıkılacak...
Emperyalizm için sorun
İslam dini değil
İslam dininin devlet yönetme geleneğine sahip biz ardılları tarafından
insanileştirilmesi
dünyevileştirilmesi
Kısaca akıl kertesine vurularak
bilim ve fenne mağlup olmasındadır...
Proje, bir kaç kişiyi, bir kaç cemaati, bir kaç grubu mutlu etmek üzerine değil aklımızı, geleneklerimizi, dilimizi, tarihimizi TESLİM ALMAK üzerine tasarlanmış bir proje olup ortam ve şartlar açısından en olgun ve verimli bir dönem yakalamıştır...
Ulen amma genelledim be bende... :)
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
SDT23 boşuna kasmayın kendinizi anlamak istesenizde pek anlayamayacaksınız nasıl olsa. Özgür basından ne anladığınızı biz anladık merak etmeyin. Bari çok abes kaldığınızda sessiz kalın. Her şeye olur olmaz, mantıklı ya da mantıksız yanıt yazmak zorunda değilsiniz ki? Susabilmek de erdemdir. Sessiz kalarak da çok şey anlatılabilir. 1 yılda verdiğiniz 2200 yanıt aslında çok şey anlatıyor. Bu defa alıntı yapmadan doğrudan yanıt yazmışsınız onu anlayamadım. Yeni bir tarz mı deniyorsunuz acaba?
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Aşağıdaki yazı ilginç geldi bana...
HUMEYNİ, İRAN’IN “HÜRRİYET GAZETESİ” AYANDEGAN’A NEDEN ÇOK ÖFKELİYDİ?
Ayandegan İran’ın en çok okunan gazetesiydi. Tirajı bir milyondu…
Liberal-özgürlükçüydü…
Köşe yazarları arasında, solcu, sağcı, liberal her görüşten kişi vardı…
Sahibi Daryuş Homayun gazeteciydi. Doktorasına yaptıktan sonra basına girmiş ve sonunda kendi gazetesini çıkarmıştı. Liberaldi. “Anayasacı Meşrutiyeti” savunuyordu.
Evet, Ayandegan İran’ın en etkili ve popüler gazetesiydi…
Ve bir gün…
KAVGANI NEDENİ: LE MONDE
Tarih: 11 Mayıs 1979.
Ayetullah Humeyni, Ayandegan Gazetesi’nin yalan yazdığını söyleyerek, İranlıları gazeteyi boykot etmeye çağırdı.
Peki, Ayandegan Gazetesi ne yazmıştı da Humeyni’yi kızdırmıştı?
İlginçtir; Humeyni ile Ayandegan arasındaki mesele ülke dışındaki bir olaydan çıkmıştı!
2 Mayıs 1979’da -bugün hala kimler tarafından öldürüldüğü bilinmeyen- Ayetullah Mottahari’ye suikast yapıldı.
Bu cinayet ile ilgili kapsamlı bir araştırma yapan Fransız Le Monde Gazetesi’nin haberini çevirip sayfalarına taşıyan Ayandegan Humeyni’yi çok kızdırdı.
Çünkü haber üstü kapalı biçimde suikasti Humeyni ile irtibatlandırıyordu.
Humeyni Fransız Le Monde değil ama Ayandegan’a karşı öfke dolu bir konuşma yaptı.
Humeyni’nin öfke dolu konuşmasının sebebi bir değildi. Aslında Mottahari suikasti bardağı taşırmıştı.
Ayandegan yeni rejime karşı özgürlükçü kesiminin taraftarlığını yapıyordu.
AYANDEGAN’IN YAYINLARI HUMEYNİ’Yİ KIZDIRDI
İran Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan bir yetkili, yandaş-medya İttilat Gazetesi’nde, kız ve erkek çocukların birbirinden ayrı spor yapmaları gerektiğini, aksi takdirde yakında spor salonlarının yanına bir de doğumevi açmak gerektiğini yazdı!
Kuşkusuz bu yazıya bugün siz nasıl tebessümle yaklaşıyorsanız; o gün İranlıların çoğu da öyle yaklaştı.
Ayandegan bu görüşle alay eden bir makale yayınlandı.
Aslında kimse tehlikenin farkında değildi henüz…
Herkes yeni rejime yaranma telaşındaydı.
Bu konuda komik bir örnek vermeliyim:
Tahran Kent Tiyatrosu’nun önünde Henry Moore’nin yaptığı flüt çalan adam yontusu vardı.
İran İslam Cumhuriyeti olunca yeni rejime yaranmak isteyen Berlin’de tiyatro bilimleri öğrenimi görmüş; yani okumuş tiyatro müdürü hemen heykelin pipisini kestirdi. İnanın şaka değil.
Fakat pipi kesilerek sorun giderilemedi. Çünkü bu kez heykelinin dişi mi erkek mi olduğu kafaları karıştırdı!
Tiyatro müdürü heykeli giydirmek istedi.
Ama mollalar kesin çözümü buldu; heykel parçalanarak çöpe atıldı!
Bir süre sonra da yeni rejime yaranmak isteyen müdürün işine son verildi; tiyatrolara yasak getirildi!
Zamanla komik görünen olaylar dehşetli bir hal almaya başladı.
Ayandegan hepsini haber yapıyordu.
Kamusal alanda kadınlara başörtü zorunluluğu getiren yasaya Ayandegan karşı çıktı.
Peçesiz dolaştığı için saldırıya uğrayan kadınların çığlıklarını tek duyan gazete Ayandegan oldu.
İçki satan büfelere, fabrikalara yapılan saldırılar Ayandegan’da yer aldı.
Kızların evlenme yaşının 18’den 13’e düşürülmesine karşı çıkan yine Ayandegan’dı.
İranlı aydınların büyük çoğunluğu molla rejiminin yaptıklarını hep, “geçiş sancıları” olarak görüyordu. Her seferinde "tamam bu sonuncusu" diyordu.
Ancak bu tehlikeli gelişmeden haberdar olan gazeteci yazarlar da vardı.
Ayandegan Gazetesi köşe yazarı Said Cevadi bunlardan biriydi.
Her gün yazıyordu; “faşizmin ayak seslerini duyuyorum!”
Köşe yazarı Cevadi’yi bir kişi duydu; Ayetullah Humeyni…
“YILMAYACAĞIZ”
Humeyni, Ayandegan’ın “baş belası” olacağını çoktandır anlamıştı.
İktidara daha tam hakim olamadığı için ilk başta gazeteyi kapatamayacağını biliyordu. Bu nedenle boykot çağrısı yapmıştı. Sanıyordu ki gazete ya geri adım atacak ya da satamayıp iflas ederek kapanacaktı.
Humeyni’nin beklediği olmadı.
Humeyni’nin boykot çağrısından bir gün sonra, Ayandegan dört sayfa çıktı.
İlk sayfada kısa bir açıklama vardı; Mottahari suikastıyla ilgili haberler Fransa’da çıkmıştı. Onlar sadece çeviri yapmışlardı. Eğer İran devleti olarak tepki duyulacaksa Fransa’ya duyulmalıydı!
Bu açıklamadan sonra da eklediler: “Yılmayacağız.”
Gazetenin diğer üç sayfası boştu, bembeyazdı.
Ayandegan mücadeleye kararlıydı.
Ama…
Bayiler gazeteyi satmaya korktular. Çünkü gazeteyi satan bayilerin dükkanları eli sopalı mollalar tarafından tahrip edilip, yakıldı!
Başörtüsü kadınların yüzüne kezzap atan, sinema, kitapevi yakan, içkili yerleri yakan mollaların hedefinde bu kez gazete büfeleri vardı.
Büfeciler Ayandegan’ı satmamaya başladılar.
Bu kez devreye gazetenin okuyucuları girdi; Ayandegan’ı elden sattılar.
Gazete tiraj kaybetmedi. Ancak…
“BUNLARA TOLERANS YOK”
Ayetullah Humeyni’nin Ayandegan’a hiç tahammülü yoktu.
Gazeteyi çıkaranlara, satanlara, okuyanlara “vahşi hayvanlar” diyordu. “Bunlara karşı hiç toleransımız olmayacak” diye halkı kışkırtan konuşmalar yapıyordu.
Boykot pek etkili olamayınca eli sopalı mollaların hedefinde bu kez gazete okuyucuları vardı.
Yaşamı boyunca Ayandegan görmemiş, okumamış yoksul varoşlar, gazeteyi kimin elinde görürse saldırıp öldüresiye dövüyordu. Ayandegan’ı taşımak okumak artık riskli hale geldi.
Enformasyon Bakanı Minaci’ye göre bu şiddet değildi; halkın içten gelen tepkisiydi.
Ve basına da öğüt veriyordu sürekli:
İslam Devrimi yolundan sapmayın! Halkı kışkırtmayın! Halkı kandırmayın!
Yıllarca Şah’a karşı mücadele vermiş, özgürlük hareketlerini savunmuş Ayandegan, yandaş medyada yapılan kışkırtıcı- yalan yayınlar sonucu bir anda, “Amerikancı” ve “Siyonist” oluverdi!
Kara propaganda başarılı oldu. İnsanlar korktular.
Sonuçta molla şiddeti ve Humeyni kazandı.
GAZETE KAPATILDI, SAHİBİ TUTUKLANDI
Ayendegan, “yeni rejimin basın özgürlüğü konusundaki tutumu açıklığa kavuşana kadar yayınına bir süreliğine ara verdiğini” açıkladı. Sonra bir iki kez çıkma teşebbüsünde bulundu.
Ancak…
Velayat-i Fıkıh tarafından 8 Ağustos 1979’da kesin olarak kapatıldı.
Sahibi Daryuş Homayun tutuklandı. “Günah Keçisi” ilan edildi. Sonra İran’dan kaçıp Türkiye üzerinden Paris’e gitti.
14 Eylül 2008…
Ayandegan İran’da hala yasak!
Ayandegan’ın başına gelenleri “geçiş döneminin spontane olayları” diye düşünen İranlı aydınlar, bugün Paris Cafeleri’nde gördükleri ihtiyar Daryuş Homayun’dan af diliyorlar!
http://www.odatv.com/index.php?id=13425
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Tevfik Fikret
Han'i Yagma
Bu sofracik, efendiler - ki iltikaama muntazir
Huzurunuzda titriyor - bu milletin hayatidir;
Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazir!
Fakat sakin çekinmeyin, yiyin, yutun hapir hapir...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-i istiha sizin,
Doyunca, tiksirinca, çatlayincaya kadar yiyin!
Efendiler pek açsiniz, bu çehrenizde bellidir
Yiyin, yemezseniz bugün, yarin kalir mi kim bilir?
Bu nadi-i niam, bakin kudumunuzla müftehir!
Bu hakkidir gazanizin, evet, o hak da elde bir...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-i istiha sizin,
Doyunca, tiksirinca, çatlayincaya kadar yiyin!
Bütün bu nazli beylerin ne varsa ortalikta say
Haseb, neseb, seref, oyun, dügün, konak, saray,
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;
Bütün sizin, bütün sizin, hazir hazir, kolay kolay...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-i istiha sizin,
Doyunca, tiksirinca, çatlayincaya kadar yiyin!
Büyüklügün biraz agir da olsa hazmi yok zarar
Gurur-i ihtiiami var, sürur-i intikaami var.
Bu sofra iltifatinizdan iste ab u tab umar.
Sizin bu bas, beyin, ciger, bütün su kanli lokmalar...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-i istiha sizin,
Doyunca, tiksirinca, çatlayincaya kadar yiyin!
Verir zavalli memleket, verir ne varsa, malini
Vücudunu, hayatini, ümidini, hayalini
Bütün ferag-i halini, olanca sevk-i balini.
Hemen yutun düsünmeyin haramini, helalini...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-i istiha sizin,
Doyunca, tiksirinca, çatlayincaya kadar yiyin!
Bu harmanin gelir sonu, kapistirin giderayak!
Yarin bakarsiniz söner bugün çitirdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sicak,
Atistirin, tikistirin, kapis kapis, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-i istiha sizin,
Doyunca, tiksirinca, çatlayincaya kadar yiyin!
http://forum.erdalsarizeybek.com.tr/...er_offline.gif
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
RTE Cumartesi günü esti gürledi. Gerçi loca bir hiçti anlattıkları tehtit ve şantaja devam dışında bir şey yoktu amma bir şey vardı. yalanı bir kez daha ortaya çıktı .
Bas bas bağırıp sallarken bir laf etti. 'Gaziantep’te fıstık araştırma alanı olan arsayı 14 milyon YTL’ye alıp, 3 gün sonra 87.5 milyon YTL’ye satmakla suçlanan işadamı Nuri Üysen için Başbakan Erdoğan "AKP ile ilişkisi yok. Nereden çıkarıyorsunuz." diye sinirlenmişti. Verip veriştirdi. Ancak ortaya çıktıki bu kişinin 2004’te AKP’den İskenderun Belediye Başkanı aday adayı olduğu ortaya çıktı. RTE bizzat Ocak 2004’te AKP’nin bir restoranda düzenlediği, AKP Hatay Milletvekili Mehmet Soydan’ın da katıldığı toplantıda, Üysen’in adı da öteki 6 aday adayı ile birlikte açıklandı.
http://www9.gazetevatan.com/newpics/...80380706_2.jpg
Ampullü Nuri üysen . RTE bunu da tanımıyormuş. Yıpkı deniz fenerini tanımadığı gibi... Yalan... Yalaaaaan... ( Şarkıdan araklama burası...)
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Deniz Feneri soruşturmasını yürüten polis müdürü Böhme RTÜK Başkanı Zahid Akman'ı 'kuryelikle' suçladı. Böhme ayrıca Başbakan Erdoğan ile yargılanan zanlı Euro 7 Genel Müdürü Mehmet Gürhan'ın arasında çok yakın ilişki olduğunu söyledi.
Alman polis şefi ifadesinde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Deniz Feneri'nin gurbetçilerden topladığı yardım paralarını Türkiye'ye götürdüğü ileri sürülen Mehmet Gürhan arasında ilişki olduğunu vurguladı. Polis şefi ayrıca soruşturma sırasında kendisine Türkiye'den olayı açıklamaması için siyasi baskı da yapıldığını iddia etti.
KİLİT İSİM GÜRHAN
Böhme, Deniz Feneri Derneği’nin eski başkanı Mehmet Gürhan’ın bütün organizasyonun başındaki kilit isim olarak gösterdi. Gürhan’ın başkanlıktan ayrıldıktan sonra da dönemin başkanı Mehmet Taşkan üzerinden para transferi yaptığına yönelik belgelere ulaştıklarını belirtti. Böhme, yaklaşık 9 milyon Euro’luk bir rakamın Gürhan adına aktarıldığını ifade etti.
FOTOĞRAF KANAL 7’DE ÇEKİLMİŞ
Böhme, Başbakan Erdoğan ve Mehmet Gürhan’ın birlikte çekilen fotoğrafını da mahkemeye sundu. Gürhan’ın avukatı söz alarak fotoğrafın çekildiği dönemde Erdoğan’ın Başbakan olmadığını ve fotoğrafın Doğan Holding’in Almanya’da yaptığı açılışta çekildiğini söyledi ve ‘Fotoğrafı çeken arkadaş burada’ dedi. Bunun üzerine mahkeme başkanı Müller, fotoğrafın Gürhan’ın Kanal 7’deki ofisinde çekildiğinin tespit edildiğini ve bunu ispatlayan belgeleri olduğunu söyledi.
Böhme, Başbakan Erdoğan ve Zekeriya Karaman’ın akrabalık derecesinde yakın olduğu yönünde bazı bilgileri de mahkemeye iletti.
Böhme’nin duruşmanın ilerleyen saatlerinde Deniz Feneri Derneği’nde bağış olarak toplanan milyonlarca Euro’nun Türkiye’de elden verildiği isimleri açıklayabileceği belirtiliyor.
Yarınki duruşmadaysa sanık avukatları söz alacak. Türkiye’den muhalefet partileri de davayla ilgili gelişmeleri yakından takip ediyor. CHP milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ile DSP milletvekili Harun Öztürk, davayı izlemek üzere Frankfurt’ta bulunuyor.
gazeteler.
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
23 Ocak 2009 http://www.hurriyet.com.tr/images/siyah_ok.jpg
Yalçın DOĞAN
http://www.hurriyet.com.tr/_yazarlar/images/91b.jpg
Fahrenheit 451 düzen değişiyor
KIZGIN bir düzenin, yeni bir düzenin ayak sesleri. Hayır bu, bizim yaşadığımız düzen değil. Bu artık yeni bir düzen. Filmi de çekilen, Fahrenheit 451 romanındaki gibi.
Sabahları durup düşünmeyi önlemek için, giysilerde düğme yok, yerine fermuar var.
Kitaplar tablet gibi. Örneğin, Hamlet tek sayfadan ibaret. Okullarda felsefe ve tarih artık okutulmuyor. Okumak gibi bir zırvayla yitirilecek zaman yok. Fahrenheit 451, kağıdı ateş gerektirmeden tutuşturan ısı derecesi, kızgın bir düzenin simgesi.
EN TEMEL KURAL
Bugün bizde kimin başına, ne zaman, ne geleceğinin bilinmeyişine denk, hızla ısınan bir toplumun simgesi.
Sabah yeni dalga Ergenekon'u duyduğumda, aklıma ilk gelen kavram, Fahrenheit 451. Türkiye'de düzen değişiyor.
İlk dalga Ergenekon üzerinden on dokuz ay geçiyor. Duruşması on yedi ay sonra başlıyor. Emekli paşaların gözaltına alındığı dalganın üzerinden yedi ay geçiyor. İddianame hálá yok. İnsanlar hangi suçtan dolayı içeri alınıyorlar, onu bile bilmiyorlar.
Kanunsuz suç olmaz, gibi hukukun en temel kuralı çiğneniyor.
Ve dün yeni bir dalga.
Daha bir gün önce Abdullah Gül yasama, yürütme ve yargı başkanlarını topluyor. Mesaj, hukukun üstünlüğüne, temel ilkelere bağlı kılınsın, usul hukukuna azami özen gösterilsin, yönünde.
Bunlar hep birlikte bizimle dalga geçiyorlar. Bu mesajın mürekkebi kurumadan, polis yine sabahın köründe görev başında.
Gözaltına alınan asker ve polisleri bilmiyorum. Ama, gözaltına alınan sivillerin ortak paydası var: AKP'ye muhalefet ve ulusalcı çizgi.
Aslında, çok daha temel bir olayı yaşıyoruz.
Türkiye'de düzen değişiyor.
İçki yasağıyla, değişen günlük selamlaşma biçimiyle, okullarda müsamerelere yansıyan dualarla, canavar öldürme saçmalıklarıyla, sermayenin el değiştirmesiyle, her anlamda kadrolaşmayla, en büyük kentlerin gözde lokantalarında namaz kılma bölümleriyle ve mahalle baskısıyla Türkiye'de düzen değişiyor.
Ergenekon adında, demokratik rejimi tehdit eden bir örgüt belki var. Ama, olaylar bir anda toplumu korkutan niteliğe bürünüyor. Daha önemlisi, bunlar Türkiye'de düzen değişikliğine rastlıyor.
Kanlı mı, kansız mı, gibi bir soruya şimdi yanıt var. Kansız.
Fahrenheit 451.
Sivil kesime en ağır darbe
TÜRK Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek'in gözaltına alınması paşaların gözaltına alınması kadar önemli. Ulusalcı sivil kesime vurulan en ağır darbe.
Özbek, Türkiye'nin en eski sendikacılarından. 1961'den beri sendikacı. 34 yıl gibi rekor süreyle Türk Metal'in başkanı. Türk Metal, 320 bin üyesiyle, Türkiye'nin en büyük sendikası. Otomotiv, elektronik, beyaz eşya, demir çelik ve yan sanayide yetkili.
Türk Metal dış politika, Atatürkçülük, küresel gelişmeler, Türkiye'nin sorunlarıyla ilgili 45 bin işçiyi eğitiyor. Ulusalcı açıdan. Eğitimler devam ediyor.
Özbek'in üç ayrı genel başkanlığı daha var.
1- Türkiyem Topluluğu. Vatan, millet, bayrak diyen 600 ulusalcı sivil toplum kuruluşu bu çatıda birleşiyor. Topluluk 55 ilde örgütlü.
2- Türk Boyları Federasyonu. Yörük ve Türkmen derneklerinin birleşmesi sonucu oluşan bu federasyonda, ulusal nitelik yine ön planda.
3- Uluslararası Avrasya Metal İşçileri Federasyonu. Ulusalcı çizgide.
Örgüt, maddi olanaklar ve üye sayısı açısından, Mustafa Özbek en önemli isimlerin başında geliyor. Onun gözaltına alınması, ulusalcı sivil kesimin damarlarını kesmek gibi.
http://www.hurriyet.com.tr/images/transparent.gifhttp://www.hurriyet.com.tr/images/transparent.gifhttp://www.hurriyet.com.tr/images/spacer.gif
Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
"Vah Erdoğan, vah!"
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, DTP'li belediye başkan adayları ile birlikte Bağıvar Mahallesi'nde seçim çalışmalarına katıldı.
Osman Baydemir Başbakan Erdoğan'ın "Tarım Bakanı çalışmıyorsa onu hesaba alırız" sözlerine atıfta bulunarak, "Sayın Başbakan siz ve kabinenizin tamamı çalışmıyor. 29 Mart'ta sizi ve tüm kabinenizi hesaba alacağız.
Başbakan Erdoğan'ın gerçekleri manipüle etme yeteneğini daha önceden biliyoruz. Ama açıkçası Başbakan'ın bu kadar derinden ?ah' çekme yeteneğinin olduğunu bilmiyorduk.
Erdoğan derinden 'Ah Diyarbakır ah!' dedi.
Biz de Diyarbakır halkı olarak yanıt veriyoruz, 'Vah Erdoğan vah'" diye konuştu.
http://www.haberturk.com/haber.asp?i...&dt=2009/02/22
Cevap: Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Halep Orada İse Arşın Burada Bay RTE!
Cüneyt Arcayürek
8 Mayıs 2010
Halep Orada İse Arşın Burada Bay RTE!
Cüneyt Arcayürek
8 Mayıs 2010
Gazete başlıkları; “Meclis gerildi” diyor.
Savaş olasılığı mı gündemde?..
…Ekonomi yine teğet geçerek milyonlarca işsize yenilerinin katılacağı yeni bir aşamaya mı girdi?..
…PKK’yi dağdan indirdik ama kentlerde kan gövdeyi mi götürüyor? Ne oldu da Meclis gerildi?
CHP, patronlarının malvarlığını Meclis’e getirdi. AKP grubu gerildi!..
Zenginin malı züğürdün çenesini yorar derler ya; bu hesap. RTE’nin zenginliği AKP’li milletvekillerini yordu. İçlerinden biri muhalefet milletvekillerine yumruk sallayamayınca oturduğu sırayı dövdü ve… bir parmağını kırdı.
Ana muhalefet partisi şu sıralar halkımızı aydınlatacak bir girişime hazırlanıyor.
RTE’nin karısının, çocuklarının malvarlığının araştırılması için Meclis’e bir önerge verecek.
Üstelik çok basit bir nedenle. Sade insanlarımız RTE’nin izlediği yoldan giderek kısa zamanda az maaşla 2 milyar dolarlık servete nasıl sahip olacaklarını hayal ediyorlar.
Üstelik, RTE malvarlığının araştırılmasından neden gocunsun?
Adam ne diyor Meclis bahçesinde meyve yer kefir içerken: Şeffafım şeffaf!
“Benim kardeşimin, kız kardeşimin, oğlumun oturduğu yerleri bana zimmetlemeye kimin hakkı var?” diyor.
Saçı bitmemiş yetimler, dullar, emekliler, 30 yıl çalıştıktan sonra basit bir konut sahibi bile olamayan milyonlar, işsizler… hakkımız var demeyin; bin dereden taşıma suyla yanıtlar bulabilir ammaaa..
…Kasımpaşa’da iki katlı kâgir evden çıkıp Üsküdar’daki eve taşınan (ömrünün üçte birini simit satarak geçiren) RTE; Başbakan olduktan bir süre sonra:
İstanbul’un Çamlıca sırtlarında Kısıklı halkının “yeşilin göbeği” diye tarif ettiği eski bir köşkün arazisinde yapılan “10 villadan 5’ine talip olduğunu” nasıl açıklayacak acaba?
Necati Doğru dün Sözcü’de bu bilgileri verdikten sonra, “Haber halktan gizlendi. Satın alındı 5 villa” diyor.
***
http://www.ilk-kursun.com/2010/05/ha...urada-bay-rte/
Cevap: Re: Diktatör RTE - Demokrasi - Yalan, Yolsuzluk - Vah vah...
Sabahattin ÖNKİBAR 21 Mayıs2010
İşkence ve hapis riskine rağmen Başbakan yuhalanıyor
Bugün Türkiye’de Başbakan’ı protesto etmek hayattan vazgeçmek gibi bir şeydir.
Öyle çünkü ucunda sadece gözaltı ve falaka yok, hapis cezası vardır.
http://www.yg.yenicaggazetesi.com.tr...hp?haber=13334