Printable View
Bu arada medyanın aşkı saman alevi gibidir,
bugün topyekün bir ilgi ve dolayısıyla REYTİNG olduğu için medya buna ilgi duyuyor,
30 yıldır süren terör olaylarına MEDYANIN DUYARLILIĞINI hep beraber yıllardır izliyoruz, ne kadar saygın bir tutum sergilediği ortada,
ayakta alkışlamamız gerekmiyor sanırım bu başarıyı
Canım benim, en zayıf yanımdan vurdun beni. Çocuğa daha doğrusu bebeklere hiç dayanamam, Allah'ın en değerli yaratısı, mucizesi, eseridir benim için, her birisi ayrı bir güzeldir.Alıntı:
firmament rumuzlu üyeden alıntı
Laf sokmak özel ihtisasım ve yeteneğimdir, bilenler ve yiyenler bilirler.Tek şartla. Laf atmayacaksın/abesle iştigal etmeyeceksin a benim şehla gözlüm, ptırcığım, gazel yaprağım.
Onca forum varken gel sen benim forumumu bul üstelik üyeliğinin üstünden 10 ay geçtikten sonra. Keşke konu ile ilgili diğer forumlarda da iki satır çiziktirseydin de seni de takdir etseydik. Mesela Vatan Sağolsun veya Hukuki Net Üyelerine Manifestomdur veya Türk Halkı Iraka operasyonu destekliyor vb. Heyhat bula bula beni ve bu iktidarın abes bir uygulamasını buldun ve RTÜK kararını savundun, çok garip.
Sen sansür nedir bilir misin? İşte bu karar basına getirilen bir sansür uygulamasıdır ve Yargı'dan geri dönmüştür. Yeri geldiğinde yargı baştacı edilirken bu kez zülfüyare dokunulduğundan tu kaka edilmiştir. Hukuk, sırtıdaki anahtarla kurularak hareket eden oyuncak bir ayı değildir, bunu bil.
Madem anlamıyorsun kararı bir kez daha birlikte okuyalım.
Sayın Fahri Sürücü de bu satırları okusun bari, bu kararın alınma gerekçesi ve sınırı "Dağlıca baskını" dır. Ancak Dağlıca Baskını artık bir sembol haline gelmiştir. PKK Bölücü Terörünün Sembolü. Bu karar uygulanmaya devam etseydi, çocukların psikolojisini bozduğu nedeniyle önceden gerçekleşmiş diğer terör olayları ile ilgili programların da yayınlanması veya terör belasıyla ilgili uyarıcı öğretici yayınlar dahi tehlikeye girecekti. Unuttukları bir tek şey var: Deveden büyük fil vardır. Bu iktidar kendisini çok akıllı zannettiği ve herkesi aptal yerine koyduğu için bu tür hareketlerde bulunabiliyor.Alıntı:
21 Ekim 2007 tarihinde Hakkari’nin Dağlıca bölgesinde meydana gelen terörist saldırılarla ilgili radyo ve televizyon yayınlarının durdurulması istenmiş olup,
Kararın iptali için KANALTÜRK'ün dışında hiç bir yayın kuruluşunun girişimde bulunmamasını nasıl isterseniz öyle yorumlayın ben adlandırmak istemiyorum zira hakarete girerecek yazacaklarım. Ama iktidar ve destekcilerinin çok ustalıkla oynadıkları bir rol var ki bu konudaki başarılarını kutlamamak mümkün değil. Bakın nasıl ince bir yorum yapılıyor.
yani sınırlarını net olarak belirlersen yayın yasağı getirebilirsin bir şartla, yayın özgürlüğünü tehlikeye atmayacaksın, halkın haber alma özgürlüğüne dokunmayacaksın. Bu "ancak" ile başlayan kısım göz ardı ediliyor, bunu yapan da bir hukukçu. Aslında kanuncu demek daha doğru oloacak herhalde, malum hukukçuluk ile kanunculuk arasındaki fark Hasan dağı ile Everest kadardır.Alıntı:
Danıştay NE ŞEKİLDE OLURSA OLSUN BÖYLESİ BİR KARAR VERİLEMEZ dememiş,
sadece sınırları çizilsin, uygulamada tereddüte yer vermesin denmiş,
Yani daha ayrıntılı bir karar alınırsa bu karar uygulanacak demek oluyor
benmi yanlış anlıyorum
Daha dün askere yolladığımız yakınlarımız için hepimiz endişe içindeyiz ama bırakın da şehitlerimize hiç değilse ağıt yakalım. EN AZINDAN AĞIDIMIZ "ŞEHİT= KELLE" DENKLEMİNDEN DAHA İNSANCADIR.
Bilmem ii (!!!) anlatabildim mi şehla gözlüm, danaburnum, çatalkaram ahududum.
sadece fikirler konuşsa daha iyi olmaz mı
sevgili arkadaşlar,
şu 3 günlük dünyada kalp kırmaya değer mi ?
milli konular konuşuluyor ama
en küçük ayrıntıda tefrika çıkıyor,
Şeytan ayrıntıda gizlidir sayın Sürücü.Alıntı:
Av.Fahri Sürücü rumuzlu üyeden alıntı
Suskunluğum ; Asaletimdendir...
Aslında her lafa bir cevabım vardır
Ama: Önce lafa bakarım:Laf mı diye!
Lafı edene bakarım:Adam mı diye! ;)
Olması gereken, yayınları yasaklamak değil, medyanın sorumlu yayıncılık yapmasıdır.
Getirilen yayın yasağı konusunda hükümet kanadını aşırı ve insafsızca eleştiren arkadaşlar acaba bu yasaklama önerisinin askeri kanattan geldiği iddiasını neden irdelemek istemezler? Bu yönde yayınlar da yapıldı.
Aslında bu yasağın nedeni şehit haberlerini yasaklamak değildi. Çünkü İlk defa şehit veiryor değiliz. Yasağın nedeni kanaatimce kaçırılan askerler konusu idi. Genelkurmay'ca yapılan ilk açıklamalar "kayıp askerlerle irtibat kurulamadı" şeklinde idi. PKK'nın elinde olduklarından bahsedilmiyordu veya PKK'nın elinde olduğu Genelkurmayca da bilinmiyordu. Bu durum askeri bir zaafiyeti göstermiyor mu? Bu durumun da medyada eleştiri konusu olması gerekir miydi, yoksa bu konu sessizce geçiştirilmeli miydi? Bu konuyu eleştirmek, kelle koltukta sınırda bekleyen askerin moralini bozabilirdi. Sanıyorum yayın yasağı bu sebeple getirildi, büyük ihtimalle de askerden geldi bu istek. Ama hükümet yasağın metninin iyi kaleme alamadı, sınırını çezemedi. Zaten bence de sınırını çizemezdi, çünkü yayın yasağını "kaçırılan askerlerle sınırlı tutuyoruz" diyemezdi.
Hükümeti eleştirelim, terör konusunda eleştirlecek çok şey var, ama sadece iktidarı değil, ilgili tüm iktidar odaklarını da eleştirelim. Sadece hükümeti eleştirmeye kurulmuş robotlar gibi davranmayalım.
Askerlerden gelen istekleri red etmekle övünen, askerlerin kendilerine bağlı memurlar oldunu hatırlatırken gevrek gevrek gülmekten kendini alamayan hükümet birden askerin emrine mi girdi demek istiyorsunuz Sayın Bilgili?
Herkes herşeyi isteyebilir efendim. Yürütme kimdeyse o eleştirilir. MHP, CHP, DP, DTP hangi parti hükümette olsa aynı eleştirilerle karşılacaktı aynı şekilde davransaydı neden bunu siyasileştiriyorsunuz ısrarla?
Sanki terörün zirve yaptığı yıllarda hükümette olan diğer partiler hiç eleştirilmedi gayet normal karşılandı da şimdiki hükümete saldırılıyor.
AKP nin üzerine diğer iktidarlardan daha fazla gidilmiş olabilir mi? Olabilir. Bunun altında Akp alerjisi mi var? Yoksa seçim öncesi askerin tezkere taleplerini oy uğruna red etmesi, bu nedenle şehit kanından sorumlu görülmesi mi var? İsterseniz Doğu ve güneydoğu bölgesindeki seçim konuşmalarını tekrar okuyun. AKP yöneticileri iletişimin kanallarının bu kadar çeşitlendiği gözden kaçırdıysa suç bizim mi? Eskiden Muşta söylediğin medyayı susturdun mu Muşta kalıyordu. Şimdi cep telefonundan kaydedip internette yayınlıyor sade vatandaş.
"neden bunu siyasileştiriyorsunuz ısrarla?"
Siyasileştirmiyor deniz hanım, bize olaylara farklı bakış açıları, karşıt iddialar olabileceğini göstermeye çalışıyor. :o (maksat muhalefetin muhalefeti olsun )Ama haklısınız, neden birden bire askerin isteğini yerine getirdi orası biraz anlaşılmaz duruyor.
Sayın gecem1970;
ve de sayın milo;
Sizleri gayet iyi anlıyorum da galiba ben anlatmak istediğimi iyi anlatamıyorum. Hükümet eleştirilmesin demiyorum. Hangi parti ve hangi hükümet olursa olsun, hatası varsa tabi ki eleştirilsin.
Peki, 25 yıldır PKK terörü konusunda oldukça deneyim kazanamış olan, NATO içerisinde ikinci büyük orduya sahip ve dünyanın sayılı ordularından birisi olan ordumuz neden bu konuda başarılı değil. Böyle bir ordunun askerleri nasıl topluca şehit ediliyor ve 8 tanesi de esir edilebiliyor? Bunları eleştirmeyelim mi?
Bugünkü gazetelerde Tunceli'de Kutuderesi'nde 8 bin askerle başlatılan operasyonda 15 PKK'lıın öldürüldüğü yazılı. (Resimlerini görmediğim için "kartel medyası"nın bu haberi doğru mu yanlış mı bilmiyorum). Düşünebiliyor musunuz, 8 bin askerle yapılan operayonu. Benim ilçemin nüfusu 6 bin beş yüz. Benim ilçemin nüfusundan daha fazla bir askerle (sınır ötesinde değil) Tunceli'de operasyon yapılıyor. Peki sonuç; 15 ölü. Bitti mi Tunceli'de terör? Bence bitmedi.. Üç gün sonra yine 8-9 bin askerle yeni harekat başlar 15 tane PKK'lı daha öldürülür.
Peki sınır ötesi harekat yapılınca farklı sonuç mu alınacak? Bu defa daha kalabalık bir asker grubu ile girilecek ve sonuçta belki 300-500 tane PKK'lı öldürülecek. Sorun bitecek mi? Bitecekse hemen girelim ve bitirelim. Ama bitmeyeceğini siz de biliyorsunuz ben de biliyorum. Bu harekat belki duygularımızı tatmin etme işlevini görecek ama bu şekilde çözüme ulaşılmayacağına göre 3-5 ay sonra yine başka bir hareketın gerekli olup olmadığını tartışacağız.
Bunları tartışmayalım mı? Eleştirmeyelim mi?
12 Eylül 1980 öncesinde ülkede her gün 3-5 insanımız teröre kurban gidiyordu. Ülkede sıkıyönetim vardı, ama asker terörü önleyemiyordu veya önlemiyordu. O zaman generalin birisi "askeri darbe yapmak için şartların olgunlaşması gerektiğini" söylemişti. Yani daha fazla adamın ölmesi gerekiyordu. Askerin bu tutumunu eleştirmeyelim mi?
Bizim ordumuz düzenli ordudur. PKK'nın yaptığının literatürdeki adı "gayrı nizami harp"tir. Düzenli ordu ile gayrı nizami harp yapılmaz. Yapılırsa sonucu da bizdeki gibi olur. Gayrı nizami harbin yöntemi farklıdır. Bunu bilenler biliyor, burada detaya girmeye gerek yok.
Biz yöntemince hareket etmiyerek, bu işi düzenli orduya bırakıyoruz. Bu şekilde terör bitmediği için de asker her zaman önemli ve ön planda bir unsur olarak ülke gündeminde kalıyor. Yani ülkemiz ve demokrasimiz asker gölgesinde kalmaya mahkum oluyor.
Yakıcı sorular ama;
Bu soruları sormayalım mı?
Bu hususları eleştirmeyelim mi?
Daha ne zamana kadar böyle gitmesini istiyoruz? Böyle gitsin diyorsanız, gitsin... Her gün askerimiz dağ başında PKK eşkiyasını beklesin, her gün şehit verelim ve gittiği yere kadar gitsin...